Tumgik
#tarım ilaçları
gokhan-gulmez · 8 months
Text
İnsansız hava aracı ile Tarım azilerinin ilaçlamasının Zararları.
Tarım arazilerini havadan ilaçlamanın birkaç potansiyel zararı vardır: Çevresel Etkiler: Havadan ilaçlama sırasında kullanılan kimyasalların çevreye yayılması, su kaynaklarına ve doğal yaşam alanlarına zarar verebilir. Sağlık Riskleri: Kimyasal ilaçların havadan püskürtülmesi, çalışanlar ve çevredeki insanlar için sağlık risklerine neden olabilir. Bu kimyasalların solunması veya cilt teması…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
fersude · 3 months
Text
koskoca kış hiç hasta olmayan ben ateşler içinde yatıyorum. sanırım pireyi öldürmek için sıktığımız tarım ilaçları zehirledi. küçücük bir canlı ama nasıl da alt üst etti hayatımızı, ne kadar aciziz Rabbim.
14 notes · View notes
topraksiz-tarim · 9 days
Text
Topraksız Tarım Nedir ve Nasıl Yapılır?
Tarım dünyasında hızla yayılan yeni bir yöntem olan topraksız tarım, özellikle sınırlı alanlarda verimli üretim yapma imkanı sunuyor. Geleneksel tarım yöntemlerinden farklı olarak topraksız tarım, bitkilerin toprağa değil, su bazlı bir çözeltiye yerleştirilerek yetiştirilmesi anlamına gelir. Bu sayede bitkilerin ihtiyaç duyduğu besinler doğrudan bu çözelti aracılığıyla sağlanır ve sonuç olarak daha hızlı büyüme ve daha yüksek verim elde edilir.
Topraksız Tarımın Avantajları
Topraksız tarımın en önemli avantajlarından biri, sınırlı alanlarda bile üretim yapabilme yeteneğidir. Küçük bir balkonda veya hatta kapalı bir alanda dahi bitki yetiştirilebilir. Ayrıca bu yöntem, geleneksel tarımda karşılaşılan böcek ilaçları, yabani otlar gibi sorunları da büyük ölçüde ortadan kaldırır. Bu da daha sağlıklı, doğal ürünler elde edilmesini sağlar.
Su Tasarrufu
Topraksız tarımda bitkilere verilen su doğrudan köklere ulaştığı için su israfı minimuma indirilir. Geleneksel tarım yöntemlerine göre %90'a kadar su tasarrufu sağlanabilir. Bu, özellikle su kaynaklarının sınırlı olduğu bölgelerde büyük bir avantajdır.
Daha Az Zararlı Madde Kullanımı
Toprak olmadığı için zararlı yabani otlar ya da toprak kaynaklı hastalıklar bu sistemde sorun teşkil etmez. Bu nedenle, kimyasal gübre ve böcek ilacı kullanımına ihtiyaç duyulmaz, bu da çevre dostu bir tarım yöntemi olmasını sağlar.
Topraksız Tarımın Dezavantajları
Her ne kadar birçok avantajı olsa da topraksız tarımın bazı dezavantajları da bulunur. İlk kurulum maliyeti, özellikle büyük ölçekli sistemler için oldukça yüksek olabilir. Ayrıca, sistemi doğru bir şekilde yönetmek için sürekli olarak su, pH dengesi ve besin takibi gerektirir. Bu, özellikle yeni başlayanlar için zorlayıcı olabilir.
Başlangıç Maliyeti
Topraksız tarım için kullanılan malzemeler, özellikle ticari ölçekte yapılan üretimler için pahalı olabilir. Su tankları, borular, su pompaları ve besin solüsyonları gibi ekipmanlar ilk kurulumda ciddi bir yatırım gerektirir.
Sürekli İzleme Gerekliliği
Bitkilerin sağlıklı büyümesi için sistemin sürekli olarak izlenmesi gerekir. Su seviyesi, besin değerleri ve pH dengesi sürekli olarak kontrol edilmelidir. Aksi takdirde bitkilerin büyümesi olumsuz etkilenebilir.
Topraksız Tarım İçin Gerekli Ekipmanlar
Topraksız tarıma başlamak için temel olarak birkaç ekipmana ihtiyacınız olacak. İlk olarak bir su tankı, bitkilerin köklerine sürekli olarak su ve besin sağlamak için kullanılır. Bu tankın içine besin çözeltisi eklenir. Ardından, bitkilerin yerleştirileceği bir dikim tepsisi veya borulara ihtiyaç duyulur. Bu borular veya tepsiler bitkilerin köklerinin suya ulaşmasını sağlar.
Besin Çözeltileri
Topraksız tarımda en kritik konulardan biri, bitkilerin ihtiyaç duyduğu besinlerin doğru şekilde sağlanmasıdır. Özel olarak hazırlanan besin çözeltileri, suya karıştırılarak bitkilere verilir. Bu çözeltiler, bitkilerin ihtiyaç duyduğu azot, fosfor, potasyum gibi temel elementleri içerir.
Su Dolaşım Sistemi
Su ve besinlerin sürekli olarak bitkilere ulaşmasını sağlayan bir su dolaşım sistemi kurulmalıdır. Bu sistem, suyun yeniden kullanılmasını sağlar ve su israfını minimuma indirir.
Evde Topraksız Tarım Yapmak Mantıklı mı?
Evde topraksız tarım, özellikle organik ve taze sebze-meyve yetiştirmek isteyenler için harika bir seçenek olabilir. Küçük bir alanda domates, biber, salatalık gibi bitkileri kolaylıkla yetiştirebilirsiniz. Ayrıca bu yöntem, hem bitki yetiştirme sürecini kontrol altında tutmanıza hem de böcek ilacı gibi kimyasal maddelerden uzak durmanıza yardımcı olur.
Topraksız tarım, aynı zamanda çocuklara doğa ve tarım sevgisi kazandırmak için eğitici bir aktivite olabilir. Kendi sebze ve meyvelerinizi yetiştirerek hem sağlıklı beslenebilir hem de doğaya olan bağlılığınızı arttırabilirsiniz.
0 notes
gundemarsivi · 20 days
Text
Tumblr media
Tarımı Amerika’ya Kimler Teslim Etti? (1)
✍🏻 Yılmaz Dikbaş
https://www.gundemarsivi.com/tarimi-amerikaya-kimler-teslim-etti-1/
TÜRK TARIMI ÇÖKTÜ
2008 yılında 1 MİLYON 127 BİN olan çiftçi sayısı, 2009 yılında 600 BİN’e düştü! 2021 yılında bu sayı daha da azalarak 512 BİN oldu. Yalnız çiftçi sayısı korkutucu oranda azalmadı, aynı süreçte tarım alanları da ürkütücü oranda azaldı! Son 15 yılda tarım alanları yüzde 12,5, sebze bahçeleri de yüzde 15 küçüldü. Tarım sektörünün bankalara borcu Şubat 2024’te 617 MİLYAR 438 MİLYON TL oldu. Tarım sektörünün TAKİPTEKİ kredi tutarı ise 2 MİLYAR 202 MİLYON TL.
TARIM SEKTÖRÜNDE DEVLET VE SİVİL KURULUŞLAR
Hem devletin hem de özel sektörün ÇÖKMÜŞ OLAN tarım sektöründe çok sayıda kurum ve kuruluşları ile buralarda çalışan (!) YÜZ BİNLERCE elemanı bulunmaktadır! Bunlara kısaca bir göz atalım:
Tarım ve Orman Bakanlığı
Bu bakanlıkta ve buna bağlı kuruluşlarda görev yapan (!) personel sayısı: 140 BİN 786
Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde; Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri, Sulama Ürünleri Kooperatifleri bulunmaktadır.
Ticaret Bakanlığı bünyesinde ise; Yaş Meyve Sebze Kooperatifleri ve Üretim ve Pazarlama Kooperatifleri bulunmaktadır.
Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM)
Genel Müdür: Dr. Mustafa Altuğ
Bitkisel Üretim Genel Müdürü: Uğur Erdem
Tarımsal Girdiler Dairesi: Tohum, gübre, tarım ilaçları, tarım alet ve makineleri, sulama kredileri.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB)
Yönetim Kurulu Başkanı: Şemsi Bayraktar
Görevleri: Tarımın gelişmesi, tarımın kalkınması için her türlü eğitim, yayımcılık ve danışmanlık yapmak.
TZOB’nin ülke genelinde yaklaşık 750 ziraat odası bulunmaktadır.
Türkiye Çiftçiler Birliği (TÇB)
Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB)
Yönetim Kurulu Başkanı: Hacı Ömer Güler
Birliğe bağlı 70 BİN tohum üreticisi, 4 BİN firma ve 8 BİN bayi bulunmaktadır.
TÜRKTOB yasalarca yetkili kılınmış ülkenin en büyük birliğidir.
Devlet kuruluşu niteliğinde 7 Alt Birliği ve 55 BİNİ AŞKIN üyesi bulunmaktadır.
Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği (TÜRKTED)
Genel Başkan: Burak Gönen
1985 yılında 9 öncü üye tarafından kurulmuştur.
ÇİFTÇİLER, ÜRETİCİLER ŞİKÂYETÇİ
Rize’de çay üreticileri, hükümetin verdiği taban fiyatını çok az bulup protesto ettiler. Bir çuval çayı AKP İl Başkanlığı önünde yerlere döktüler.
Buğday hasadı başladı. Çiftçi, taban fiyatının henüz açıklanmamış olmasını protesto etti. Çiftçi, tohum, mazot, gübre fiyatlarının yüksek oluşundan şikâyetçi. Çoğu çiftçi, “Seneye ekmeyeceğiz!” diyor.
Fındık üreticilerinin şikâyetlerini öne çıkaran CHP, Fındık Mitingi düzenledi.
TÜRK TARIMINI AMERİKA’YA TESLİM EDENLER ZİNCİRİ
Değerli Dostlar,
Günümüzde tarımın çökmüş olduğunu görenler, tüm sorumluluğu AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yıkmaktadırlar.
Hiç kuşkusuz Recep Tayyip Erdoğan’ın bu korkunç çöküşte payı büyüktür. Ancak, tek sorumlu Erdoğan mıdır?
Ben bu yazımda sizlerin önüne Büyük Resmi koyuyorum.
Önyargısız bu Büyük Resme bakarsanız, yaşadığımız çöküşün nedenlerini ve sorumlularını, çok sağlam kanıt ve belgeleriyle görmüş olacaksınız.
Şimdi, Çöküş Zincirinin ilk halkasından başlayarak ilerleyelim.
1. CUMHURBAŞKANI İSMET İNÖNÜ
İsmet İnönü, Cumhurbaşkanı seçildikten 4,5 ay sonra, 1 Nisan 1939 günü, Türkiye Cumhuriyeti devletini bir yabancı ülkeyle ilk anlaşmayı yaptı. Bu anlaşmaya göre Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD);
“Gerek ithalat ve ihracatta ve GEREKEN TÜM KONULARDA en ziyade MÜSAADEYE MAZHAR ÜLKE statüsü” tanıdı.
Ayrıca, ABD sanayi mallarının ithalatında yüzde 12 ile yüzde 88 arasında GÜMRÜK İNDİRİMLERİ sağladı.
ABD’ye başta ticaret olmak üzere “tüm konularda” imtiyazlar tanıyan 1 Nisan 1939 anlaşması imzalandı.
1945’ten sonra motor ve ağır sanayi yatırımlarından vazgeçildi.
Gübre ve tarım ürünleri dahil ithalata yönelindi. Yoğun olarak dış borç alındı.
Petrol işletmeciliği devlet tekelinden çıkarıldı.
Başında İsmet İnönü’nün bulunduğu CHP, 1947 yılında parti programını değiştirdi ve Demir Çelik İşletmeleri, Genel Makine Fabrikası, Elektrolitik Bakır Kombinası gibi ağır sanayi projelerinden vazgeçildiğini açıkladı.
Makine ve Kimya Endüstrisi’nin (MKE) gerçekleştirdiği ve Danimarka dahil birçok ülkeye ihraç edilen sekiz kişilik yolcu uçağı üretimine SON VERİLDİ.
1946’da TBMM’de konuşan CHP hükümetinin başbakanı Şükrü Saraçoğlu, Türkiye’nin ABD’ye olan 4,5 milyon dolar borcunu ödemesiyle ilgili şunları söylüyordu:
“Hepimiz inanıyoruz ki, ABD’ye bu parayı vermekle borcumuzun yalnız maddi kısmını ödüyoruz. ABD’ye bir de manevi borcumuz var ki, onu da özgürlük, eşitlik, bağımsızlık ve insanlık davalarında Amerika’nın bulunduğu saflarda bulunmak suretiyle ödeyeceğiz.”
Aynı gün, aynı konuda TBMM kürsüsüne çıkan CHP Bursa milletvekili Baha Pars şöyle konuşuyordu:
“Bugün bu büyük milletin, Amerika’nın insanlığa yaptığı yardımı hatırlayıp teşekkür ederken, peygamber gibi temiz ve kusursuz Roosevelt’i ve onun halefi olan kıymetli devlet ve millet adamı Truman’ı hürmetle selamlarım.”
Yaptığı ikili anlaşmalarla Türkiye’nin ticaretini, tarımını ve sanayisini Amerika’ya teslim eden Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 27 Aralık 1949 tarihinde, Türk milletinin geleceği olan çocuklarının eğitimini de ikili bir anlaşmayla Emperyalist ABD’ye teslim etti.
Her zaman göz önünde bulundurmamız gereken yalın gerçek şudur:
Türk tarımını, ticaretini, sanayisini ve Türk çocuklarının eğitimini Emperyalist ABD’ye teslim eden CHP iktidarı olmuştur.
CHP’li Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, CHP hükümetinin başbakanı Şükrü Saraçoğlu ve tüm CHP milletvekilleri gönüllü olarak devşirilmiş, hem de büyük bir coşku ve sadakatle Emperyalist ABD’nin UŞAĞI olmuşlardır. Onlar; para, mal, mülk, makam ve güç için ABD’nin UŞAĞI olurken, Türk milletini de KÖLE durumuna düşürmüşlerdir.
Peki, tüm bu yapılanlar Türk milletine İHANET değilse, ya nedir?
(UŞAK sözcüğünü Arapça “hizmetkâr” anlamında kullanıyorum, hakaret anlamında değil.)
2. BAŞBAKAN ADNAN MENDERES
Mayıs 1950’de iktidar olan Demokrat Parti’nin başbakanı Adnan Menderes, 12 Kasım 1956 tarihinde ABD ile “Tarım Ürünleri Anlaşmasını” imzaladı.
Bu anlaşmaya göre ABD, Türkiye’ye 46,3 milyon dolarlık buğday, arpa, dondurulmuş et, konserve, sığır eti, don yağı ve soya yağı satacaktı. Bu ürünler, az gelişmiş bir tarım ülkesi olan Türkiye’nin temel tarım ürünleriydi ve bunlar ABD gibi bir ülkenin eşit olmayan rekabetine terk ediliyordu. Ama daha da ağır olanı anlaşmanın 2. ve 3. maddeleriydi:
“Madde 2:
Türkiye’nin yetiştirdiği ve bu anlaşmada adı geçen ya da benzeri ürünlerin Türkiye’den yapılacak ihracatı ABD TARAFINDAN DENETLENECEKTİR.”
“Madde 3 (b):
Türk ve Amerikan hükümetleri Türkiye’de Amerikan mallarına talebi artırmak için birlikte hareket edeceklerdir.”
Türkiye, Demokrat Parti iktidarında, 13 Şubat 1952 tarihinde NATO’ya girdi.
NATO demek, ABD demektir.
20-25 Şubat 1952 tarihlerinde Lizbon’da yapılan NATO Konseyi Zirvesi’nde konuşan Adnan Menderes hükümetlerinin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu şunları söylemişti:
“Karşınızda büyük bir istekle ve KAYITSIZ ŞARTSIZ işbirliği zihniyetiyle hareket etmeyi ilke edinen bir Türkiye bulacaksınız.”
Türkiye, kayıtsız şartsız ABD’ye teslim olunca Türk Silahlı Kuvvetleri ABD’nin denetimi altına girdi.
NATO’ya bağlılığı gerekçe gösteren CIA ajanları, Türk ordusunun içinde rahatça örgütlendiler.
Değerli Dostlar,
BÜYÜK RESMİ sizlere sunmaya bir dahaki yazımda devam edeceğim…
Yılmaz Dikbaş
0532 233 31 52
0 notes
pazaryerigundem · 26 days
Text
Bursa Veteriner Hekimler Odasından yasa dışı ilaç satışına tepki
https://pazaryerigundem.com/haber/186868/bursa-veteriner-hekimler-odasindan-yasa-disi-ilac-satisina-tepki/
Bursa Veteriner Hekimler Odasından yasa dışı ilaç satışına tepki
Tumblr media
Bursa Veteriner Hekimler Odası tarafından BAOB’da gerçekleştirilen basın açıklamasında yasa dışı ilaç satışına tepki gösterildi.
BURSA (İGFA) – Bursa Veteriner Hekimler Odası, gerçekleştirdiği basın açıklamasında yasa dışı ilaç satışı ile ilgili kritik noktalara değindi. Bursa Akademik Odalar Birliğinde (BAOB) gerçekleştirilen basın açıklaması, Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal tarafından okundu.
Tumblr media

 “HEKİM DİPLOMASI GEREKİYOR”
İlaç satışı yapmak ve tavsiyesinde bulunmak gerektiğini kaydeden Baysal, “Uzun süredir evcil küçük hayvanlar için mamalar satılıyor. Açılmak için herhangi bir belge gerektirmeyen yerlerde hayvan sağlığına dair ilaçlar satılıyor. Bu şikayet tarafımıza yoğun olarak ulaştı. İnsan ya da hayvan fark etmeksizin canlıya ilaç verilmesi için önce hastalığın tespit edilip ilacın dozunun belirlenmesi gerekir. Bunun dışında ilaçlar kolaylıkla zehir haline gelip yan etki oluşturabilir. Bunun dahilinde tabii ki bunlar için hekim diploması gerekir. Yasa dışı bir kazanç elde edilirken, hayvan sağlı riske atılıyor. Bu durum suçlara yol açıyor. Verilen ilaçlar sebebiyle hayvanlar ölüyor. Bir çok aktarıma göre hayvanlar yan etkiden hayatını kaybediyor. İnternetten alınan ürünler veya petshoplarda satılan ürünler gerçek mi sahte mi bilmiyoruz. Bazı petshoplarda iğnelerin gereksiz olduğu da savunuluyor. Bu bilgiler ve durumlar ışığında halk sağlığı ve hayvan sağlığı risk altına giriyor. Bu ilaçları yani tıbbi ürünleri bizzat kendimiz satın aldık. Aldığımız ürünleri Bursa İl Tarım Müdürlüğüne şikayet ettik ve denetim altına girmesini istedik. Tarım ve Orman Bakanlığına sesleniyoruz: Daha çok veteriner hekim istihdam edilmeli. Daha yürür, sürdürülebilir bir sistem oluşturulmalıdır.” ifadelerini kullandı.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
yetistiricilik-com · 2 months
Text
Kesme Çiçek Yetiştiriciliği
Tumblr media
Kesme Çiçek Yetiştiriciliği
Kesme çiçek yetiştiriciliği, son yıllarda popülerliğini artıran ve karlı bir iş modeli haline gelen bir tarım faaliyetidir. Bu alanda faaliyet göstermek isteyen çiftçiler ve girişimciler için birçok fırsat sunmaktadır. Kesme çiçek yetiştiriciliği yaparak hem doğaya katkıda bulunabilir hem de iyi bir gelir elde edebilirsiniz. Bu makalede, kesme çiçek yetiştiriciliği konusunda detaylı bilgiler ve ipuçları bulabilirsiniz.Kesme Çiçek Yetiştiriciliğinin AvantajlarıKesme çiçek yetiştiriciliği, diğer tarım faaliyetlerine göre birçok avantaj sunmaktadır. Bunlardan ilki, küçük bir alanda bile yapılabilmesidir. Genellikle sera veya açık tarla alanlarında yapılan kesme çiçek yetiştiriciliği için büyük bir araziye ihtiyaç duyulmaz. Bu da küçük ölçekli çiftçiler ve girişimciler için büyük bir avantajdır.Bunun yanı sıra, kesme çiçek yetiştiriciliği yapmak mevsimlik bir iş değildir. Yılın her döneminde çeşitli çiçek türleri yetiştirilebilir ve bu da sürekli bir gelir kaynağı sağlar. Ayrıca, kesme çiçeklerin talebi sürekli olarak artmaktadır. Düğün, cenaze, kutlama gibi özel günlerde veya dekorasyon amaçlı olarak kesme çiçeklere olan talep hiç azalmaz.Bunların dışında, kesme çiçek yetiştiriciliği yapmak doğaya da olumlu katkılarda bulunur. Doğal çiçeklerin yetiştirilmesi, tarım ilaçları ve kimyasallarının az kullanılmasını gerektirir. Bu da çevreye ve doğaya zarar vermeden sürdürülebilir bir tarım faaliyeti yapılmasını sağlar.Kesme Çiçek Yetiştiriciliğinde Yetiştirilebilecek Çiçek TürleriKesme çiçek yetiştiriciliği yapmak isteyenlerin en çok merak ettiği konulardan biri de hangi çiçek türlerinin yetiştirilebileceğidir. Kesme çiçek yetiştiriciliği için birçok farklı çiçek türü tercih edilebilir. Bu türler arasında en popüler olanları ise gül, lale, krizantem, gelincik, kasımpatı gibi çiçeklerdir.Gül, kesme çiçek yetiştiriciliği için en popüler çiçek türlerinden biridir. Hem dayanıklı olması hem de farklı renk ve kokularıyla farklı ihtiyaçlara hitap etmesi nedeniyle tercih edilir. Lale ise bahar aylarında en çok talep gören çiçeklerden biridir. Sadece kesme çiçek olarak değil, saksı çiçeği olarak da tercih edilen lale, kesme çiçek yetiştiriciliği için de ideal bir seçenektir.Krizantem, gelincik ve kasımpatı ise farklı renk ve çeşitlilikte olmaları nedeniyle tercih edilen diğer çiçek türleridir. Bu çiçeklerin yetiştiriciliği için uygun iklim ve toprak koşulları sağlandığında yüksek verim almak mümkündür. Ancak kesme çiçek yetiştiriciliği yapmadan önce, yetiştirilecek çiçek türlerinin özellikleri ve bakımı hakkında detaylı bilgi sahibi olmak önemlidir.Kesme Çiçek Yetiştiriciliğinde Dikkat Edilmesi GerekenlerKesme çiçek yetiştiriciliği yapmak isteyenlerin dikkat etmesi gereken birçok konu bulunmaktadır. Bunların başında, uygun toprak ve iklim koşullarının sağlanması gelir. Her çiçek türü farklı toprak ve iklim koşullarına ihtiyaç duyar. Bu nedenle, yetiştirmeyi planladığınız çiçek türlerine uygun toprak analizi ve iklim koşulları araştırması yapmanız önemlidir.Bunun yanı sıra, kesme çiçek yetiştiriciliği yaparken dikkat edilmesi gereken diğer bir konu da sulama ve gübrelemedir. Her çiçek türüne göre farklı sulama ve gübreleme yöntemleri uygulanmalıdır. Ayrıca, zararlı böceklerin ve hastalıkların önlenmesi için düzenli olarak bitkilerin kontrol edilmesi ve gerekli müdahalelerin yapılması gerekir.Bunların dışında, kesme çiçeklerin hasat edilme zamanı da büyük önem taşır. Çiçeklerin tam olgunlaştığı ancak henüz açılmadığı zamanlarda hasat edilmesi, çiçeklerin dayanıklılığını ve dayanma süresini artırır. Bu nedenle, her çiçek türü için hasat zamanının belirlenmesi ve bu konuda dikkatli olunması gerekmektedir.Kesme Çiçek Yetiştiriciliğinde Pazarlama StratejileriKesme çiçek yetiştiriciliği yapmak kadar önemli bir konu da ürünlerin pazarlanmasıdır. Çiçek yetiştiriciliği yapan üreticilerin en büyük sıkıntılarından biri, ürünlerini pazarlayacakları uygun bir kanal bulmaktır. Bunun için çeşitli pazarlama stratejileri geliştirilebilir.İlk olarak, yerel pazarlarda çiçeklerin satışı için anlaşmalar yapılabilir. Restoranlar, oteller, düğün salonları gibi mekanlarla ortak çalışmalar yaparak çiçeklerin satışı artırılabilir. Ayrıca, internet üzerinden çiçek satışı yapılması da günümüzde oldukça yaygın bir yöntemdir. Kendi web sitenizi oluşturarak veya çiçek satışı yapan platformlarda ürünlerinizi sergileyerek geniş kitlelere ulaşabilirsiniz.Bunun yanı sıra, sosyal medya platformları da kesme çiçeklerin pazarlanması için etkili bir kanal olabilir. Instagram, Facebook gibi platformlarda çiçeklerin görsellerini paylaşarak müşteri kitlenizi genişletebilirsiniz. Ayrıca, düzenlediğiniz kampanyalar, indirimler ve özel günlerde yapılan promosyonlar da satışları artırmak için etkili yöntemlerdir.SonuçKesme çiçek yetiştiriciliği, doğaya saygılı, sürdürülebilir ve karlı bir tarım faaliyetidir. Bu makalede, kesme çiçek yetiştiriciliği konusunda detaylı bilgiler ve ipuçları paylaştık. Kesme çiçek yetiştiriciliği yapmak isteyenler için yer alan bilgileri göz önünde bulundurarak, başarılı bir kesme çiçek yetiştiriciliği işi kurabilir ve karlı bir tarım faaliyeti yapabilirsiniz. Read the full article
0 notes
hamiltyum · 3 months
Text
Pİre İlacI Nedİr?
Pire İlacı Etkileri
Tumblr media
Pire ilacı, pirelerin evcil hayvanlar, insanlar ve yaşam alanlarından uzaklaştırılması ve yok edilmesi amacıyla kullanılan kimyasal veya doğal ürünlerdir. Pire ilacı almak için www.haseremarket.com adresini ziyaret edebilirsiniz. Bu ilaçlar, pirelerin yaşam döngüsünü keserek üremelerini engelleyerek mevcut pireleri öldürür. Bu ilaçlar, çeşitli formülasyonlarda bulunabilir. Sprey, toz, damla, şampuan ve tasmalar. Pire sorunu, özellikle sıcak ve nemli bölgelerde yaşayanlar için yaygındır, çünkü pireler bu koşullarda hızla çoğalabilir. Pire ilacı, pirelerin neden olduğu kaşıntı ve alerjik reaksiyonları önler.
Pire İlacı Kullanım Alanları
Pire ilacı etkileri, kullanılan ürünün türüne ve formülasyonuna bağlı olarak değişebilir. Kimyasal ilaçlar genellikle hızlı ve etkili sonuçlar verir. Bu ilaçlar, pirelerin sinir sistemini etkileyerek onları öldürür. Aktif bileşenler arasında permetrin, fipronil ve imidakloprid gibi maddeler bulunur. Doğal ilaçlar ise genellikle bitkisel yağlar ve özlerden elde edilir ve kimyasal maddelere duyarlı olanlar için daha güvenli bir alternatif sunar. Bu doğal ürünler, pirelerin üremesini engeller ve mevcut pireleri uzaklaştırır. Bu ilaçların etkileri sadece pireleri öldürmekle kalmaz, aynı zamanda tekrar ortaya çıkmalarını da engeller. Pire ilacı, evcil hayvan sahipleri, veterinerler ve hatta tarım sektörü tarafından yaygın olarak kullanılır. Evcil hayvan sahipleri, bu ilaçları genellikle evcil hayvanlarının tüylerine uygulayarak pirelerin kontrol altına alınmasını sağlar. Bu ilaçlar, özellikle dışarıda vakit geçiren hayvanlar için düzenli olarak kullanılmalıdır. Veterinerler, evcil hayvanların pirelerden korunması için en etkili ve güvenli pire ilaçlarını önerir ve uygular. Ev ve bahçelerde de pire ilacı kullanılabilir. Halılar, mobilyalar ve çatlaklar gibi pirelerin saklanabileceği yerlere uygulanır. Bahçede ise pirelerin yoğun olarak bulunduğu alanlara püskürtülerek pire popülasyonunun kontrolü sağlanır.
Haseremarket.com 
0 notes
cakarazi · 3 months
Text
Tumblr media
24 Haziran 2024
Bugün komşu köye SARP buluşmasına gittik. Bülent abinin keçileri bizi kapıda karşılıyor. Kekik çayı, vegan kek ve kahve eşliğinde Avustralya’dan, İznik’ten, ekosistemlerden konuştuk. Mart ayında karşı yamacı kaplayan helleborus’ları andık. Dün gördüğümüz kuşun tahtalı güvercin olduğunu keşfettik: Bir zamanlar brokoli ve brüksel lahanası tarlalarında kullanılan tarım ’’ilaçları’’ sebebiyle tavşanlarla birlikte kaybolmuşlar, şimdilerde yeniden görülüyorlarmış. Şurdaki mor çiçekler dün açmış, ismi yumak çanı. Merak ettiğimiz bir diğer canlı da kulübeye yerleşmekte olandı, anlattıklarımızdan Bülent abi onun da glis yani yediuyur olduğu tahmin etti. Hande, Bülent abi ve Mırki ile SARP projesi için önümüzdeki dönemi planlayıp, keyifli ve verimli bir buluşmanın ardından köyümüze döndük.
Kulübeye dönünce İnanç çatıda kimin olduğunu, neler yaptığını görmek için çatıyı açtı. Yediuyur çatıdaki eğreltiotları arasında göründü, öylece bekleyip bizim yönlendirmemizle ağacın tepesine doğru fırlayıp kayboldu. Çatının açık kısmını geçici bir çözümle kapattık, silikonları tazeledik, ön cephede eğreti duran kaplamayı geçici olarak tutturduk.
Melik ve İbo verandayı neredeyse bitirmek üzere. Tüm komşularla günü orada batırdık.
Gece notu: Glis yeniden geldi ama içeri giremeyip döndü.
Tumblr media Tumblr media
0 notes
Text
KENEVİR MUCİZESİ VE ABD ŞEYTANLIĞİ
- Bir dönümlük kenevir, 25 dönümlük orman kadar oksijen üretir.
- Yine bir dönümlük kenevirden, 4 dönüm ağaca eş kağıt üretilebilir.
- Kenevir tam 8 kez kağıda dönüştürülebilirken, ağaç 3 kez kağıda dönüştürebilir.
- Kenevir 4 ayda yetişir, bir ağaç ise 20-50 yılda.
- Kenevir, gerçek bir radyasyon temizleyicidir.
- Kenevir dünyanın her yerinde yetiştirilebilir ve çok az suya ihtiyaç duyar. Ayrıca kendisini böceklerden koruyabildiği için tarım ilacına da ihtiyaç duymaz.
- Kenevir ile yapılan tekstil ürünleri yaygınlaşırsa, tarım ilacı sektörü tamamen ortadan kalkabilir.
- İlk kot pantolon, kenevirden yapılmıştır; hatta “KANVAS” kelimesi kenevir ürünlerine verilen isimdir.
- Kenevir ayrıca ip, halat, çanta, ayakkabı, şapka yapımı için de ideal bir bitkidir.
- Kenevir, AİDS ve kanser tedavisinde kemoterapi ve radyasyon etkisini azaltma; romatizma, kalp, sara, astım, mide, uykusuzluk, psikoloji, omurga rahatsızlıkları gibi en az 250 hastalıkta kullanılmaktadır.
- Kenevir tohumunun protein değeri çok yüksektir ve içindeki iki yağ asidi'de doğada başka hiçbir yerde bulunmamaktadır.
- Kenevirin üretimi soyadan bile daha ucuzdur.
- Kenevirle beslenen hayvanlar, hormon takviyesine ihtiyaç duymaz.
- Plastik ürünlerin tamamı, kenevirden üretilebilir ve kenevir plastiğinin doğaya dönüşmesi oldukça kolaydır.
- Bir arabanın gövdesi kenevirden yapılırsa, dayanıklılığı çelikten tam 10 kat fazla olur.
- Binaların yalıtımı için de kullanılabilir; dayanıklı, ucuz ve esnektir.
- Kenevirle yapılan sabunlar ve kozmetik ürünler, suyu kirletmez; yani tamamen doğa dostudur.
Amerika’da 18. yüzyılda üretimi zorunluydu, Peki şimdi neden yetiştirmek suç oldu.
- W. R. Hearst, 1900’lü yıllarda Amerika’da gazete, dergilerin ve medyanın sahibiydi. Ormanları vardı ve kağıt üretiyordu.
Eğer kenevirden kağıt yapılırsa, milyonlarını kaybedebilirdi.
- Rockefeller, dünyanın en zengin adamıydı. Petrol şirketi vardı. Bio yakıt olan kenevir yağı da, elbette onun en büyük düşmanıydı.
- Mellon, Dupont şirketinin ana hissedarıydı ve petrol ürünlerinden plastik üretmek için patente sahipti. Ve kenevir endüstrisi, onun pazarını tehdit ediyordu.
- Sonra ise, Mellon ABD Başkanı Hoover’in hazine bakanı oldu. Bu bahsettiğimiz büyük isimler yaptıkları toplantılarda kenevirin bir düşman olduğuna karar verdiler. Ve onu ortadan kaldırdılar.
Medya aracılığıyla, marihuana sözcüğüyle birlikte keneviri, insanların beynine, zehirli bir uyuşturucu olarak kazıdılar.
Kenevir ilaçları piyasadan çekildi, bunun yerini bugün kullanılan kimyasal ilaçlar aldı.
Kağıt üretimi için, ormanlar katledildi.
Tarım ilaçları ile zehirlenme ve kanser arttı.
Ve derken dünyamızı plastik çöplerle, zararlı atıklarla donattık.
Tumblr media
0 notes
saglikevreni · 1 year
Text
Gıda Zehirlenmesi Nedir?
Tumblr media
Günlük yaşantımızın ayrılmaz bir parçası olan gıdalar, bazen beklenmedik sağlık sorunlarına yol açabilir. Gıda tüketimiyle ilgili ciddi bir tehdit olan gıda zehirlenmesi, pek çok kişinin karşılaştığı ve dikkate alması gereken bir durumdur. Bu makalede, gıda zehirlenmesinin ne olduğunu, nedenleri, belirtileri ve korunma yollarını ele alacağız. Gıda zehirlenmesi, tüketilen gıdalardaki zararlı mikroorganizmalar veya toksinler nedeniyle oluşan bir hastalıktır. Genellikle bozulmuş veya kontamine olmuş gıdaların tüketilmesi sonucunda ortaya çıkar. Salmonella, E. coli ve Campylobacter gibi bakteriler, en yaygın gıda kaynaklı enfeksiyonların başlıca sebepleridir. Bunun yanında, gıdalarda bulunan kimyasal maddeler veya doğal toksinler de gıda zehirlenmesine neden olabilir. Gıda zehirlenmesinin belirtileri genellikle mide bulantısı, kusma, ishal, karın ağrısı, ateş gibi sindirim sistemi rahatsızlıkları şeklinde ortaya çıkar. Bu belirtiler hafif olabileceği gibi bazen ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler daha fazla risk altındadır. Ancak endişelenmeyin! Gıda zehirlenmesinden korunmanın etkili yolları vardır. İlk olarak, temizlik ve hijyen kurallarına dikkat etmek önemlidir. Ellerinizi sık sık yıkamalı, gıdaları doğru şekilde saklamalı ve pişmiş yiyecekler ile çiğ gıdaları ayrı tutmalısınız. Ayrıca, güvenilir kaynaklardan alışveriş yapmak ve bozulmuş veya geçmiş tarihi geçmiş gıdaları tüketmemek de önemli tedbirler arasındadır. Gıda zehirlenmesi, sağlığımızı tehdit eden bir sorundur ve ciddi sonuçlara yol açabilir. Ancak, uygun önlemler alarak bu riski azaltabilir ve güvende kalabiliriz. Temizlik, hijyen ve bilinçli gıda tüketimiyle, sağlıklı bir yaşam sürdürmek mümkündür. Sağlığınızı korumak için gıda güvenliğine yönelik adımları atmaktan çekinmeyin.
Gıda Zehirlenmesine Neden Olan Etmenler Nelerdir?
Gıda zehirlenmesi, insan sağlığını olumsuz etkileyen ve sindirim sistemiyle ilişkili rahatsızlıklara yol açan bir durumdur. Peki, gıda zehirlenmesine neden olan etmenler nelerdir? Bu makalede, bu önemli konuyu ele alacak ve gıda zehirlenmesinin başlıca sebeplerini sizlere aktaracağım. İlk olarak, bakteriyel enfeksiyonlar gıda zehirlenmesinde önemli bir rol oynar. Salmonella ve E. coli gibi bakteriler, genellikle kontamine (mikroorganizma içeren) gıdaların tüketilmesiyle vücuda girer. Özellikle çiğ et, kümes hayvanları, yumurta ve süt ürünleri gibi protein kaynakları, bu tip bakterilerin büyümesi için uygun ortamlar sunar. Gıda işleme sırasında hijyen kurallarına uymamak, bu bakterilerin yayılmasına neden olabilir. İkinci olarak, parazitler de gıda zehirlenmesine yol açabilir. Örneğin, Toxoplasma gondii adlı parazit, kedi dışkısıyla temas eden meyve ve sebzelerin tüketilmesiyle insan vücuduna girebilir. Yeterince pişmemiş veya çiğ et tüketimi de parazitlerin yayılmasına neden olabilir. Bu nedenle, gıdaların temizlenmesi ve pişirilmesi önemlidir. Ayrıca, virüsler de gıda zehirlenmelerinde sorumludur. Norovirüs, hepatit A ve rotavirüs gibi virüsler, sular ve meyve-sebzeler yoluyla bulaşabilir. Kirli su kaynakları veya hijyenik olmayan koşullarda yetişen bitkiler, virüslerin yayılmasına katkıda bulunabilir. El yıkama ve gıdaların doğru şekilde saklanması, virüs enfeksiyonlarının önlenmesinde önemlidir.
Tumblr media
Son olarak, kimyasal maddelerden kaynaklanan kontaminasyon da gıda zehirlenmesine yol açabilir. Tarım ilaçları, böcek ilaçları, ağır metaller ve endüstriyel kirlilik gibi faktörler, gıdaların zarar görmesine neden olabilir. Bu tür kontaminasyon, tüketiciler için ciddi sağlık riskleri oluşturabilir. Gıda zehirlenmesine neden olan etmenler bakteriyel enfeksiyonlar, parazitler, virüsler ve kimyasal kontaminasyon gibi çeşitli faktörlerdir. Gıda güvenliği ve hijyen kurallarına uyulması, bu etmenlerin yayılmasını engellemek için önemlidir. Gıda tüketimi öncesinde ve sırasında dikkatli olmak, sağlığımızı korumak adına önemli bir adımdır.
Gıda Zehirlenmesinden Nasıl Korunulur?
Günlük yaşantımızın ayrılmaz bir parçası olan gıdalar, zaman zaman sağlığımızı tehdit edebilecek riskler içerebilir. Gıda zehirlenmesi, bu risklerden biridir ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Ancak, doğru önlemleri alarak ve bilinçli davranarak gıda zehirlenmesinden korunmak mümkündür. İşte size gıda zehirlenmesinden korunma konusunda bazı ipuçları: 1. Hijyen kurallarına dikkat edin: Ellerinizi sık sık yıkayın, temiz bir mutfak ortamı sağlayın ve işlenmemiş gıdalardan kaynaklanabilecek kontaminasyon riskini azaltmak için ayrı kesme tahtaları ve bıçaklar kullanın. 2. Gıdaları doğru şekilde saklayın: Çiğ ve pişmiş gıdaları ayrı kaplarda saklayın, buzdolabı sıcaklığını 5°C'nin altında tutun ve gıdaların son kullanma tarihlerine dikkat edin. Ayrıca, bozulmuş veya ambalajı hasar görmüş gıdaları tüketmeyin. 3. Et ve deniz ürünleri gibi hassas gıdaları doğru şekilde pişirin: Bu tür gıdaların iç sıcaklığının yeterince yüksek olması önemlidir. Pişirme sıcaklıklarını ölçmek için termometre kullanın ve et veya deniz ürünlerini tamamen pişmiş olana kadar bekletin. 4. Süt ürünleri, yumurta ve mayonez gibi gıdaları soğuk tutun: Bu tür gıdaların uygun sıcaklıkta saklanmaması bakteri üremesine neden olabilir. Dondurucu veya buzdolabında saklamak suretiyle taze kalmasını sağlayın. 5. Halka açık yerlerde dikkatli olun: Restoranlarda, sokak satıcılarında veya yiyecek tezgahlarından satın aldığınız gıdaları seçerken ve tüketirken dikkatli olun. Taze ve hijyenik olduğundan emin olmak için güvenilir işletmeleri tercih edin. Gıda zehirlenmesinden korunma konusunda bilinçli olmak ve önlemleri uygulamak hayati öneme sahiptir. Bu ipuçlarını takip ederek, sağlıklı ve güvenli bir beslenme alışkanlığı geliştirebilir ve gıda kaynaklı enfeksiyonların riskini en aza indirebilirsiniz. Kendinizi ve sevdiklerinizi korumak için gıda güvenliği konusunda sürekli olarak bilgi edinmeye devam edin.
Tumblr media
Gıda Zehirlenmesi Tedavisi ve İyileşme Süreci
Gıda zehirlenmesi, tüketilen kontamine gıdaların neden olduğu rahatsızlıklardır. Bu durum, sindirim sisteminin enfeksiyon veya toksinlerle etkilenmesi sonucunda ortaya çıkar. Gıda zehirlenmesinin tedavisi ve iyileşme süreci, hızlı müdahale ve doğru yöntemler kullanılarak sağlanabilir. İlk olarak, gıda zehirlenmesi belirtileri fark edildiğinde bir sağlık uzmanına başvurmak önemlidir. Doktorunuz, semptomları değerlendirecek ve uygun tedaviyi önerecektir. Genellikle hafif vakalarda, birkaç gün içinde kendiliğinden iyileşme görülürken, daha ciddi durumlarda hastanede tedavi gerekebilir. Tedavinin temel amacı, vücuttaki toksinleri temizlemek ve sıvı dengesini yeniden sağlamaktır. Bunun için, bol miktarda sıvı alımı büyük önem taşır. Su, bitki çayları, elektrolit içeren içecekler gibi sıvılar tüketilmelidir. Ayrıca, yiyecek alımını azaltmak ve sindirim sistemine dinlenme sağlamak da önemlidir. Beslenme açısından, hafif yiyecekler tercih edilmelidir. Pişmiş pirinç, haşlanmış sebzeler ve yoğurt gibi sindirimi kolay gıdalar tercih edilebilir. Ayrıca, probiyotik içeren besinler bağırsak sağlığını destekleyerek iyileşme sürecini hızlandırabilir. Gıda zehirlenmesi tedavisinde antibiyotikler genellikle kullanılmaz, çünkü çoğu enfeksiyon viral kökenlidir ve antibiyotiklere dirençli olabilir. Ancak, şiddetli vakalarda veya belirli bakterilerin yol açtığı durumlarda antibiyotikler reçete edilebilir. İyileşme sürecinde, vücudun dinlenmeye ve tam olarak iyileşmeye ihtiyacı vardır. Aktiviteleri sınırlamak, yeterli uyku almak ve stresten kaçınmak önemlidir. Ayrıca, hijyenik önlemlere dikkat etmek, yiyecekleri doğru şekilde saklamak ve pişirme sıcaklıklarına uymak da tekrar bir enfeksiyon riskini azaltır. Gıda zehirlenmesi tedavisi ve iyileşme süreci doğru müdahale ve dikkatli bir yaklaşımla yönetilmelidir. Hafif vakalarda evde tedavi yöntemleri uygulanabilirken, ciddi durumlarda bir sağlık uzmanına başvurmak önemlidir. Hastalığın belirtilerinin ortadan kalkmasının ardından, dikkatli beslenme ve hijyenik önlemlere devam ederek tekrar enfeksiyon riskini minimize etmek mümkündür.
Gıda Zehirlenmesinde İlk Yardım Nasıl Yapılır?
Gıda zehirlenmesi, yaygın bir sağlık sorunudur ve doğru ilk yardım önlemlerinin alınması hayati önem taşır. Bu makalede, gıda zehirlenmesi durumunda yapılması gerekenleri anlatmaya odaklanacağız. İlk olarak, gıda zehirlenmesi belirtileri nelerdir? Mide bulantısı, kusma, ishal, karın ağrısı ve ateş gibi belirtiler genellikle hemen ortaya çıkar. Eğer bu belirtilerden bir veya birkaçını yaşıyorsanız, öncelikli olarak vücut sıvılarınızı yeniden dengelemek için bol miktarda su içmelisiniz. Su, dehidrasyonu önler ve sindirim sisteminizi rahatlatır. İkinci adım ise, doktorunuza başvurmanızdır. Özellikle bebekler, yaşlılar ve bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde ciddi komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Doktorunuz, semptomlarınızı değerlendirecek ve size uygun tedaviyi önerecektir. Kendi kendinize ilaç kullanmaktan kaçının, çünkü yanlış ilaç kullanımı durumu daha da kötüleştirebilir. Ayrıca, etkilenen kişiyi dinlendirmek ve beslenmeye ara vermek önemlidir. Sindirim sistemini rahatlatmak için hafif yiyecekler tercih edilmelidir. Aşırı yağlı, baharatlı veya ağır yiyeceklerden kaçının. Bağırsakları rahatlatacak yoğurt gibi probiyotikler içeren gıdalar tüketmek faydalı olabilir. Hijyen kurallarına dikkat etmek de önemlidir. Ellerinizi düzenli olarak sabunla yıkayın ve taze gıdaları doğru şekilde temizleyin ve pişirin. Gıdaları uygun sıcaklıkta saklayarak bakteri üremesini engelleyebilirsiniz. Bu basit önlemler, gıda zehirlenmesi riskini azaltmaya yardımcı olur. Gıda zehirlenmesi durumunda yapılması gereken ilk yardım önlemleri önemlidir. Su içmek, doktorunuza başvurmak, dinlenmek, uygun beslenme ve hijyen kurallarına uymak hastalığın seyrini olumlu yönde etkiler. Ancak, şiddetli semptomlar yaşanıyorsa veya durum kötüleşiyorsa acilen profesyonel yardım almanız önemlidir.
Tumblr media
Gıda Zehirlenmesi Risk Grupları ve Özel Durumlar
Gıda zehirlenmesi, insan sağlığına zararlı mikroorganizmaların veya toksinlerin tüketilen gıdalar yoluyla vücuda alınması sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. Bu sorun herkesi etkileyebilirken, bazı gruplar ve özel durumlar daha yüksek risk altındadır. İşte gıda zehirlenmesi riski taşıyan önemli gruplar ve özel durumlar: 1. Çocuklar ve yaşlılar: Bağışıklık sistemi henüz tam olarak gelişmemiş olan çocuklar ile bağışıklık sistemi zayıflamış olan yaşlılar, gıda zehirlenmesi açısından daha hassas bir konumdadır. Onların sindirim sistemleri, mikroorganizmalara karşı savunmasız olabilir ve bu nedenle enfeksiyon riski daha yüksektir. 2. Hamile kadınlar: Gebelik sürecinde olan kadınlar, bakteriler veya diğer zararlı maddelerle enfekte olan gıdaları tüketme durumunda hem kendileri hem de bebeği için risk altında olabilir. Bazı bakteriyel enfeksiyonlar, hamilelik sırasında ciddi komplikasyonlara yol açabilir. 3. Kronik hastalığı olanlar: Diyabet, böbrek hastalıkları, bağışıklık sistemi rahatsızlıkları gibi kronik hastalığı olan kişiler, gıda zehirlenmesine karşı daha hassas olabilir. Bağışıklık sistemlerinin zayıflaması, enfeksiyonlarla mücadele etme yeteneklerini azaltabilir ve bu da komplikasyon riskini artırabilir. 4. Seyahat edenler: Farklı ülke veya bölgelerde seyahat ederken, farklı mutfak uygulamaları, hijyen standartları ve su kalitesi gibi faktörler nedeniyle gıda zehirlenmesi riski artabilir. Bu nedenle seyahat edenlerin dikkatli olmaları, tükettikleri gıdalara özen göstermeleri önemlidir. 5. Gıda işleme ve hazırlama sektöründe çalışanlar: Gıda sektöründe çalışanlar, güvenli gıda yöntemlerine uyumu sağlamada özellikle dikkatli olmalıdır. Ellerini sık sık yıkama, gıdaların doğru şekilde depolanması ve pişirilmesi gibi hijyen kurallarının takip edilmemesi, gıda zehirlenmesi riskini artırabilir. Bu gruplar ve özel durumlar, gıda zehirlenmesi konusunda daha fazla dikkat gerektiren risk gruplarını oluşturur. Herkesin güvenli gıda tüketimi konusunda bilinçli olması, hijyenik uygulamalara dikkat etmesi ve gıda güvenliği önlemlerini takip etmesi önemlidir. Bu sayede gıda zehirlenmesinin önlenmesinde önemli bir adım atılmış olur.
Tumblr media
Fun gut bacteria cartoon mascot being shown with a magnifying glass. Could be result of probiotics promoting good digestive flora or other microbes.
Gıda Zehirlenmesi Hakkında Yanlış Bilinenler ve Gerçekler
Günlük hayatta gıda tüketimi kaçınılmazdır ve sağlıklı bir yaşam sürdürmek için besin alımı önemlidir. Ancak, bazen yanlış bilgilendirme veya dikkatsizlik sonucu gıda zehirlenmeleriyle karşılaşabiliriz. Gıda zehirlenmesi hakkında doğru bilgilere sahip olmak, bu tür durumların önlenmesinde kritik bir rol oynar. İşte gıda zehirlenmesiyle ilgili yaygın yanlış anlamalar ve gerçekler. Yanlış Bilgi: Gıda zehirlenmesi sadece restoranlarda meydana gelir. Gerçek: Gıda zehirlenmesi evde de meydana gelebilir. Evde hazırlanan yiyecekler hijyenik koşullar altında saklanmalı ve pişirilmelidir. Gıda güvenliği konusunda her yerde dikkatli olunmalıdır. Yanlış Bilgi: Tüm gıda zehirlenmeleri hemen belirti verir. Gerçek: Gıda zehirlenmelerinin belirtileri genellikle hemen ortaya çıkar, ancak bazen belirtiler birkaç saat veya gün sonra ortaya çıkabilir. Bu nedenle, şüpheli bir gıdayı tükettikten sonra ortaya çıkan herhangi bir rahatsızlığı dikkate almak önemlidir. Yanlış Bilgi: Tüm gıda zehirlenmeleri yemekten kaynaklanır. Gerçek: Gıda zehirlenmelerinin yalnızca yiyeceklerle ilişkili olmadığını bilmek önemlidir. Kirli su, kontamine olmuş meyve ve sebzeler veya hijyenik olmayan mutfak ekipmanları da gıda zehirlenmesine yol açabilir. Yanlış Bilgi: Gıda zehirlenmesi sadece çocukları etkiler. Gerçek: Gıda zehirlenmeleri her yaş grubunu etkileyebilir. Bağışıklık sistemi zayıf olan yaşlılar, hamile kadınlar ve kronik hastalığı olan kişiler özellikle risk altındadır. Herkesin besin güvenliği konusunda dikkatli olması önemlidir. Yanlış Bilgi: Gıda zehirlenmesine karşı aşı veya ilaç vardır. Gerçek: Gıda zehirlenmelerine karşı aşı veya spesifik bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Tedavi, semptomların hafifletilmesi ve vücudun su ve elektrolit dengesinin yeniden sağlanmasıyla yönetilir. En iyi yaklaşım, gıda güvenliği kurallarına uyarak gıda zehirlenmelerini önlemektir. Gıda zehirlenmeleri konusunda doğru bilgilere sahip olmak, sağlıklı bir yaşam sürdürmek için hayati önem taşır. Hijyenik koşullara dikkat etmek, gıdaları uygun şekilde saklamak ve pişirmek, gıda zehirlenmelerini minimize etmede büyük bir rol oynar. Kendinizi ve sevdiklerinizi korumak için gıda güvenliği konusunda bilinçli olunmalı ve yanlış bilinenlere karşı doğru bilgilerle donanılmalısınız. Hastalıklar ile ilgili diğer yazılarımıza Hastalıklar bölümünden göz atabilirsiniz. Read the full article
0 notes
tohumsatis · 1 year
Text
Tumblr media
Ata Tohum doğal olarak yetiştirilir ve kimyasal gübreler veya zararlı haşere ilaçları kullanılmaz. Tohumlar, hasat edildikten sonra genellikle bir sonraki hasat için yeniden ekilmek üzere saklanır. Bu tohumların saklanması, gelecek nesillere aktarılabilmesi için çok önemlidir. Tohumların kaybolmasına neden olan birçok etken vardır, bunlar arasında iklim değişikliği, endüstriyel tarım uygulamaları, toprak erozyonu ve özelleştirilmiş tohumlar gibi modern tarımın etkileri yer almaktadır.
0 notes
gundemarsivi · 6 months
Text
Tumblr media
Gıda Güvenliği Ve Hijyen
✍🏻 Sanmarko, 28 Ocak 2019
https://www.gundemarsivi.com/gida-guvenligi-ve-hijyen/
A)HİJYEN NEDİR
Yemek artıkları, donmuş ve yanmış yağlar, lekeler ve kireç birikimleri gibi göz, burun ve cilt tarafından rahatsız edici olarak algıladığımız tüm yabancı maddelere kir denir.
Hijyen; Mikroorganizmaların çoğalarak yayılmasını, hastalık yapmasını, Yiyecek maddelerini bozarak, gıda zehirlenmelerine yol açmasını önlemek için alınan sağlık önlemlerinin tümüdür.
Temizlik ise hijyene ulaşmak için atılan ilk adım olup, kir olarak adlandırdığımız tüm yabancı maddelerin ortamdan uzaklaştırılması işlemidir.
Ortamda mikroorganizma bulunduğu durumlarda temizlik yapılarak bunların uzaklaştırılması her zaman mümkün olmaz. Bunu sağlamak için dezenfeksiyon işlemleri gerekir.
Dezenfeksiyon, gıda ve gıda ile temas eden yüzeylerde bulunan ve kontaminasyon kaynağı olabilecek mikroorganizma sayısının zararlı etki yapmayacak düzeye indirilmesidir. Bu işlem kimyasal maddeler(DEZENFEKTAN) ile veya yüksek sıcaklıkta su veya buhar kullanmak sureti ile yapılır. Sanitasyon ise, insanlarda hastalığa neden olan ve gıdaların bozulmasına yol açan mikroorganizmaların, gıdalara bulaşma ve gelişmesinin önlenmesi için gerekli koşulların sürekli olarak sağlanmasıdır.
B) GIDA GÜVENLİĞİ
Gıda güvenliği gıdalarda olabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve her türlü zararların bertaraf edilmesi için alınan tedbirler bütünü olarak; güvenli gıda ise amaçlandığı biçimde hazırlandığında fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik özellikleri itibariyle tüketime uygun ve besin değerini kaybetmemiş gıda maddesi olarak tanımlanmaktadır. Gıda kaynaklı hastalıkların önlenebilmesi için öncelikle, yiyeceklerin güvensiz hale gelmesine neden olan tehlikelerin bilinmesi ve bu tehlikelerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından “tehlike” kabul edilmeyen bir düzeyde bulunduğunda sağlık üzerinde olumsuz etkisi bulunan biyolojik, kimyasal veya fiziksel ajan olarak tanımlanmaktadır. Yiyecekleri güvensiz kılan üç tür tehlike vardır:
a. Fiziksel Tehlikeler: Cam, metal, plastik, tahta, kemik parçaları, kıl, zımba teli vb.
b. Kimyasal Tehlikeler: Doğal toksik maddeler, alerjenler, tarım ilaçları, veteriner ilaç kalıntıları, toksik mineraller, gıda katkı maddeleri, gıda işleme sırasında oluşan toksik maddeler, deterjan ve dezenfektan kalıntıları vb.
c. Mikrobiyolojik Tehlikeler: Bakteri, virüs, küf, parazit vb.
Mikroorganizmalar çoğu gözle görülmeyen yaşayan, küçük canlılardır. Bunların besin üretiminde kullanılan yararlı tipte olanları olduğu gibi, besin kaynaklı hastalıklara ve besin zehirlenmelerine neden olan tipleri de vardır. Gıdalarda önem taşıyan mikroorganizmalar arasında bakteriler, mantarlar (küf-mayalar), virüsler ve parazitler sayılabilir.
Bakteriler, toplu beslenme yapılan kuruluşlarda besin kaynaklı hastalıklara en fazla neden olan gözle görülmeyen organizmalardır. Bakteriler yaşadığımız her yerdedirler. Hepimizin vücudunda (ağız, burun, eller, deri, bağırsak vb.), kıyafetlerinde bulunabildikleri gibi, tüm çiğ gıdalarda, havada, hayvanlarda, kirli olan yerlerde, toprakta ve kirli sularda, dışkıda bulunabilirler. Bir çay kaşığı kadar toprak yaklaşık bir milyon bakteri barındırır. Hayvanlar; ayakları, deri ve ağızları aracılığıyla bakterileri taşırlar. İnsan derisinin 1cm²’sinde ortalama 100 000 bakteri bulunur.
Toplu beslenme yapılan kuruluşlarda esas tehlike, besinlere bulaştıktan sonra uygun koşul ve sürelerde üreyerek hastalık yapan bakteriler yani patojen bakterilerdir. Uygun koşullarda bakteriler hızla ürerler. Bakteriler canlı kalabilmek ve üreyebilmek için besin, uygun sıcaklık, uygun asitlik, nem, oksijen ve zamana gereksinim duyarlar. Bazı bakteriler uygun olmayan şartlara karşı korunmak ve yaşamlarını sürdürebilmek için spor denilen özel yapılar oluştururlar. Spor oluşturmuş bakteriler kaynayan suda bile bir saat veya daha fazla canlı kalabilirler. Dondurma işlemine ve bazı dezenfektanlara karşı da dirençlidirler. Bu yüzden bakteri sporlarını imha etmek çok zordur.
İnsan hücrelerinde olduğu gibi bakterilerde de yaşamsal bir takım olaylar meydana gelmektedir. İnsanlar gibi bakteriler de artık maddeler üretir ve öldüklerinde de parçalanırlar. Bu parçalanma sonucu toksin adı verilen zehirli bir madde açığa çıkar. Patojen bir bakterinin kendisi ölmüş olsa bile geride bıraktığı bu toksinler öldürücü olabilir. Bazı toksinler ısıya duyarlıdır.
Bakterilerin Besinlere Bulaşma Kaynakları: Besinlere mutfağa gelmeden önce ve üretim sırasında çeşitli kaynaklardan bakteriler bulaşabilir. Başlıca bulaşma kaynakları; toz, toprak, haşere, kemirgen ve diğer hayvanlar, su, potansiyel riskli besinler, artık ve atıklar ile insanlardır.
Bakterilerin Bulaşma Yolları: Bakteriler kendi başlarına hareket edemezler. Besinlere bulaşabilmeleri için mutlaka bir aracıya gereksinimleri vardır.
Bakteriler besinlere hasta ya da taşıyıcı insan ve hayvanlar aracılığı ile bulaşabildiği gibi, çapraz bulaşma denilen yolla da bulaşabilir. Çapraz bulaşma hijyenik yiyeceklere, besin olmayan ve bakteri içeren etmenlerden bakteri bulaşmasına denir.
Bunlar; eller, araç gereç, doğrama tahtaları, çalışma tezgâhları, giysiler, öksürme, hapşırmadan kaynaklanan damlacıklar, bakteri bulaşmış ya da potansiyel riskli besinlerden sızan sıvılardır. Bakterilerin dolaylı yolla besine bulaşması hasta hayvan etleri, çöpler, kirli sular, kirli araç gereç, toprak ve haşereler aracılığıyla olmaktadır.
Mikroorganizmalarla Mücadele:
Mutfak alanlarında hijyenik bir ortam sağlanması mikroorganizmaların çoğalmalarının engellenmesi ve sayılarının kontrol altında tutulması ile mümkündür.
Amaç mikroorganizmaların tamamen yok edilmesi değildir. Zaten pratik olarak mutfak alanlarında bunun sağlanması mümkün değildir. Yapılan temizlik ve dezenfeksiyon uygulamaları ile mikroorganizmaların büyük bir bölümü yok edilebilir, daha sonra birtakım koruyucu önlemler, yapılacak ara bakım ve kontroller ile ortamın kirlenmesi ve mikroorganizmaların çoğalma hızı yavaşlatılabilir.
Mikroorganizmaların yok edilmeleri, yani dezenfeksiyon işlemi mutfaklarda termal dezenfeksiyon (65-140 ºC ısı kullanarak) ve kimyasal dezenfeksiyon (kimyasal madde kullanılarak) olmak üzere iki şekilde yapılır.
BESİN ZEHİRLENMELERİ:
Yeterli ve dengeli beslenmek amacıyla tüketilen besinler çeşitli olumsuz nedenlerden dolayı insan sağlığına zarar verecek hale gelebilirler. Besin kaynaklı hastalık ve besin zehirlenmelerine neden olan etmenler; kimyasal maddeler, doğal besin zehirleri, parazitler ve mikroorganizmalardır. Bunların içerisinde en yaygın olarak görüleni bakterilerin neden olduğu besin zehirlenmeleridir. Besin zehirlenmelerine neden olan bakterilere patojen (zararlı, hastalık yapan) bakteriler denir.
Yiyecekler bakterilerin etkisiyle biyolojik olarak bozulurlar. Bundan başka sıcaklık, ışık, nem gibi fiziksel etkenler de yiyeceğin bileşiminde kimyasal değişiklikler oluşturarak tehlikeli durumlar yaratabilir. Örneğin; proteinli yiyeceklerin bozulması kokma, çürüme, küflenme, renk değişimi ile kendini gösterir. Karbonhidratlı yiyeceklerde ekşime ve renk değişimi, bozulduğunun kanıtıdır. Bu yiyeceklerin tüketilmesi sonucunda zehirlenme olayı meydana gelir. Buna yol açan da bakterilerdir. Besin zehirlenmeleri ekonomik kayıplara neden olduğu gibi bazıları ölümle de sonuçlanmaktadır. Besin maddelerinden kaynaklanan birçok hastalık gıda maddelerinin yanlış depolanmasından, sağlık koşullarına uymayan şekilde yemek hazırlanmasından, ya da mutfakta çalışan personelin kişisel temizlik konusuna yeterince önem vermemesinden ve ihmallerinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle yemek ve depolama hizmetinde çalışan personelin mikroorganizmaların yayılmasında oynadıkları rol, doğrudan ve dolaylı bulaşma yolları ve temizlik konusunda kişisel alışkanlıklar edinmesinin önemi kavratılmalıdır
DONMUŞ GIDALARIN ÇÖZÜNDÜRÜLMESİ
Çözündürme işlemi uygun şekillerde yapılmazsa, gıda kaynaklı hastalıklara neden olan mikroorganizmaların çoğalması, bulaşma ve çapraz bulaşma gibi birtakım riskler ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle çalışanların bu konuda bilgili ve bilinçli olması gerekmektedir. Aşağıda dondurulmuş gıda maddelerinin hijyenik olarak çözündürülmesi ile ilgili uyulması gereken ilkeler verilmektedir:
(1) Dondurulmuş ürünler, çözülmeleri için gereken süreler göz önüne alınarak uygun bir süre öncesinde derin dondurucudan çıkartılmalı ve çözdürme işlemi başlatılmalıdır. Bunun için iyi bir üretim planlamasına gereksinim vardır. Hangi malzemeye hangi miktarda ve ne zaman gereksinim duyulacağı standart reçeteler aracılığı ile üretim planlamasında yer almalıdır.
(2) Çözündürmede en güvenli yöntem, soğutucu ünitelerde (örneğin buzdolabı) veya endüstriyel bir ekipman olan çözündürme kabinlerinde doğru sıcaklıklarda (maksimum +5°C) gıda maddesinin çözünmesini sağlamaktır. Çözündürme işlemi sırasında gıda maddesinin yüzey sıcaklığının +5°C’yi aşmaması gerekir. Çözündürme süreci bitiminde yiyeceğin merkez sıcaklığının -1°C’nin altında olmaması gerekir.
(3) Gıda maddesi, çözünürken ortaya çıkan suyun diğer gıda maddelerine akmaması için uygun bir kap içerisine konmalı, buzdolabı veya soğutucunun en alt rafına yerleştirilmelidir.
(4) Çözündürülen gıda maddesinin konulduğu kabın dibine yerleştirilecek bir ızgara ile suyun gıda maddesine değmemesi sağlanmalı ve çözündürme sırasında ortaya çıkan sıvı atılmalıdır.
(5) Çözündürme sürecinde çapraz bulaşma risklerini önleyecek şekilde bütün önlemler alınmalıdır.
(6) Çözündürme başlama ve bitiş zamanları gıda maddesinin bulunduğu kabın üzerine kaydedilmelidir. Gıda maddesinin çözünmesi tamamlandıktan sonra uygun koşullarda saklanması koşuluyla 48 saat içerisinde kullanılması sağlanmalıdır.
(7) Çözülmüş ürünler kesinlikle tekrar dondurulmamalıdır.
Üretim planlamasının dışında acil olarak kullanılması gereken donmuş gıda maddeleri için kullanılabilecek bir başka yöntem ise, gıda maddesini doğrudan suyla temas etmemesini sağlayacak şekilde orijinal ambalajında ve ayrıca poşet içine konarak 21°C ya da altındaki sıcaklıkta, akan suda çözündürmektir.
Özellikle düşük yoğunluktaki gıda maddeleri, üretim sürecinde hemen başka bir pişirme donanımına aktarılacaksa mikrodalga fırında çözündürme işlemi yapılabilir. Yalnızca dondurulmuş olarak pişirilmesi güvenli olan yiyecekler (dondurulmuş patates, sebze vb.) çözündürülmeden pişirilmelidir.
GIDA BOZULMALARI
YEMEK HAZIRLANMASINDA DİKKAT EDİLMESİ GERKEN DİĞER HİJYEN HUSUSULARI
(1) Pişirmede Hijyen İlkeleri: Pişirme esnasında ürünlerin merkez sıcaklığı 70°C olmak şartıyla en az 2 dakika veya 60°C’de en az 45 dakika ya da 80°C’de en az 2 saniye tutulmasına dikkat edilmelidir. Bazı kuru gıdalarda ürün sıcaklığı daha yüksek tutulmalıdır. Örneğin toksin içerebilen kırmızı barbunya fasulyenin en az 100°C’de 10 dakika kadar ısıtılmış olması içerdiği toksinin etkisinin yok edilmesi için gereklidir. Pişirme esnasında yiyeceğe uygulanan yüksek sıcaklıklar mikroorganizmaların yok edilmesini ve yiyeceklerin güvenli hale gelmesini sağlayacaktır.
Izgara gibi susuz pişirme yöntemiyle sunulan biftek, köfte gibi et yemeklerinde en büyük risk, etin içinin iyi pişmemesidir. Doğru sıcaklık ve yeterli sürede pişirilmeyen bu tür yiyeceklerin içleri kırmızı veya pembe renkte kalmaktadır. Bu nedenle özellikle hazırlık aşamasında bulaşma riski yüksek olan rosto, biftek ve tavuk gibi gıda maddelerinin, pişirilmeleri esnasında merkez sıcaklıklarının ölçülmesi gerekir. Bunun için de mutfak alanlarında yiyeceklerin merkez sıcaklıklarını ölçecek termometrelerin bulundurulması zorunludur.
(2) Soğutma İşleminde Hijyen İlkeleri: Pişirilerek hazırlanan yemekler her zaman hemen sıcak olarak servis edilmezler. Bazen önce soğutulmalarını gerektiren durumlar söz konusu olabilir. Zeytinyağlılar, sütlü tatlılar gibi mutfaklarda pişirilen bir kısım yiyecekler ancak soğuduktan sonra servis edilmektedir.
Pişirilen yemeklerin en kısa sürede hızlı bir şekilde soğutulmaları gerekir. patojen bakteriler çok miktarda pişirilip oda ısısında yavaş soğutulan yiyeceklerde kolayca çoğalmaktadır. Bu nedenle yemeklerin kendi halinde soğumasına hiçbir şekilde izin verilmemeli, hızlı soğutma teknikleri uygulanmalıdır. Bu tür yiyeceklerin 5°C-63°C arasında olan tehlikeli sıcaklık bölgesinde kalma süreleri minimuma indirilmelidir. Burada önemli olan nokta yiyeceklerin yüzeyindeki değil, merkezindeki sıcaklığın düşmesidir. Yemekler pişirildikten sonra hemen tüketilmeyecekse mümkün olan en kısa sürede buzdolabı veya derin dondurucuda saklama sıcaklıklarına indirilmelidir.
Yiyeceğin merkez sıcaklığının 2 saat içinde buzdolabı sıcaklığı olan +5°C’ye düşürülmesi en ideal durumdur.
Endüstriyel bir mutfak ekipmanı olan hızlı soğutucu ve şok dondurucular, yeni pişmiş ve çok sıcak olan yemeklerin sıcaklık derecelerini istenilen güvenli sıcaklığa çok kısa sürede indirebilen, böylece yiyeceklerin güvenli olmasını sağlayan ekipmanlardır. Hazır yemek sektöründe yer alan işletmelerin ve banket organizasyonu hizmetleri yiyecek içecek iş yükünün önemli payını oluşturan tesisler bu ekipmanlarla hızlı soğutma işlemini gerçekleştirmelidirler. Hızlı soğutucuda soğutulan yiyecekler 5 güne, şoklanarak dondurulan yiyecek maddeleri ise birkaç haftadan başlayıp 12 aya kadar saklanabilme özellikleri nedeniyle, mutfakta üretim planlaması yapılabilmesini ve iş akışının düzgün işlemesini sağlarlar.
Hiçbir şekilde daha önce pişirilmiş bir yemekle yeni pişirilmiş bir yemek karıştırılmamalıdır. Örneğin bir gün önceden artan pilavın yeni pişirilmiş pilavla karıştırılmaması gibi.
(3) Tekrar Isıtma İşleminde Hijyen İlkeleri: Tekrarlanan ısıtma ve soğutma işlemlerinde mikroorganizmaların çoğalması riski ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle yiyecekler pişirildikten ve soğutulduktan sonra sadece bir kez ısıtılmalıdır. Tekrar ısıtma işleminde yiyeceğin merkez sıcaklığı en az 2 dakika süreyle 80 ºC’de tutulmalıdır. Isıtıldıktan sonra tüketilmeyen yiyecekler tekrar ısıtılarak tüketime sunulmamalı, atılmalıdır.
BESİNLERİN SAKLANMASINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR
(a) Tüm gıda maddeleri bulaşma veya çapraz bulaşma riskini önleyecek şekilde depolara yerleştirilmelidir. Çiğ ve tüketime hazır yiyecekler ayrı koruyucularda muhafaza edilmeli, birbirleri ile temas ettirilmemelidirler. Örneğin yumurtalar, çiğ olarak tüketilecek yiyeceklerden (salata malzemeleri vb.) uzakta muhafaza edilmelidir. İşletmenin olanakları varsa her ürün grubu için farklı soğutucuların kullanılması daha uygun olmaktadır. Bu olanak yoksa ürün gruplarının ayrı raflarda saklanması gerekir. Örneğin en alt rafa en kirli (patates gibi topraklı sebzeler) veya kırılabilir (yumurta vb.), dökülebilir (yemekler vb.) gıda maddeleri, en üst raflara ise çok sık kullanılmayan diğerlerine göre daha temiz, ambalajlı gıda maddeleri yerleştirilmelidir.
(b) Tüm gıda maddeleri, gıda kalitesi standartlarına uygun olan ambalaj malzemesiyle kaplanmış veya üstü kapalı olarak saklanmalıdır.
(c) Dondurulmuş gıdalar orijinal kapları içinde saklanmalıdır. Bu kaplar genellikle nem ve buhar geçirmez.
(ç) Un, pirinç gibi gıdalar rutubetten korunmalı ve sıkı kapaklı, paslanmaz kaplarda tutulmalıdır.
(d) Yiyecekler depolara konulmadan önce gerekli ayıklama, temizlik ve yıkama işlemlerinden geçirilmeli, kesinlikle satın alındığı gibi kutularla ya da kasalarla konulmamalıdır.
(e) Büyüklüğü veya şekli yüzünden raflara konmayan yiyecekler kolay hareket edebilen kızaklara yerleştirilmeli, yere konmamalıdır.
GIDA İŞİNDE ÇALIŞANLARIN HİJYENİ
Yiyecek içecekle uğraşan personel, insan sağlığı yönünden ağır sorumluluklar taşımaktadır. Birçok besin zehirlenmesinin ana nedeni, personelin dikkatsizliği ve bu konudaki bilgi yetersizliğidir.
(1) Gıda çalışanlarının elleri, mikroorganizmaların yiyeceğe bulaşmasında başlıca tehlike kaynağı olarak kabul edilmektedir. Bakteri üremesini engellemek için mutfak personeli işe başlamadan önce ellerini mutlaka yıkamalıdır. Bunun için mutfak personelinin kolay erişebileceği noktalarda sadece el yıkama için kullanılan lavabo, dezenfektanlı sıvı sabun, kâğıt havlu vb. donanıma sahip el yıkama üniteleri sağlanmalıdır.
(2) Tek kullanımlık eldivenler de tıpkı ellere hijyen açısından gösterilen duyarlılıkla kullanılmalıdır.
(3) Gıda hizmetinde çalışan kişilerin (Aşçı,Garson,komi, Barmen vb.)muhakkak periodik sağlık muayenelerinin (Portör ) ilgili yasalarca belirlenen period ve şekillerde yapılması sağlanmalıdır.
GIDA ÜRETİM MAHALLERİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN DİĞER HUSUSLAR
1. Depolama alanları sık sık kontrol edilmeli, böcek haşere ve kemirgenlerin ürememesi için önlem alınmalıdır.
2.Zehirler, zehirli maddeler ya da temizlik malzemeleri yiyecek depolama alanlarından uzak yerlerde tutulmalıdır.
3.Yemek hazırlama araç ve gereçleri düzgün şekilde temizlenmeli, dezenfekte edilmeli, her işlem arasında temas edilen yüzeyler de dezenfekte edilerek temizlenmelidir.
4.Kullanım Suyunun Temizliğinden Emin Olmak: İşletmede içme, buz yapımı, içecekler ile karıştırma, yiyeceklere ilave etme, yiyecek malzemelerinin yıkanması, el yıkama, çalışma tezgâhları, araç ve gereçlerin temizliğinde kullanılan suyun içme suyu kalitesinde olması gerekir.
5. Masaların temizliğinde hijyen kurallarına uyulmalıdır. Masa örtüsü kullanılıyorsa, misafirler tarafından her kullanımından sonra masa yeni misafirler için hazırlanmalı, temiz masa örtüsü serilmelidir. Masa örtüsü kullanılmıyorsa boşlar toplandıktan sonra dezenfektanlı bir bezle masa silinmelidir.
6. Soğutucu üniteler ve dondurucuların temizliği de son derece önemlidir. Soğutucu/dondurucuların temizliğinde izlenmesi gereken adımlar şunlardır: Elektrikle bağlantı kesilir ve içinde bulunanlar boşaltılır. İç yüzey ılık, orta derecede bir deterjanla temizlenir. Ovucu tozlar kullanılmaz.
7.Gıda işletmelerinde kullanılan araç ve gereçler ile makinelerin düzenli periyotlarla temizliğinin yapılması gereklidir.
8. Yiyecekleri hazırlamada kullanılan tezgâh, ekipman, araç ve gereçler paslanmaz çelik veya polietilen gibi uygun malzemelerden yapılmış olmalıdır. Yeterli temizlik ve dezenfeksiyon sağlayamayacağı için tahta gibi malzemeler kullanılmamalıdır.Yemek hazırlama araç ve gereçleri düzgün şekilde temizlenmeli, dezenfekte edilmeli, her işlem arasında temas edilen yüzeyler de dezenfekte edilerek temizlenmelidir.
0 notes
pazaryerigundem · 4 months
Text
İpsalalı üreticilere buğdaylarda süne uyarısı!
https://pazaryerigundem.com/haber/174048/ipsalali-ureticilere-bugdaylarda-sune-uyarisi/
İpsalalı üreticilere buğdaylarda süne uyarısı!
Tumblr media
Edirne’de İpsala İlçe Tarım Müdürlüğü, üreticileri uyararak bölgemizde süne zararlısına rastlandığı ve ilaçlama yapılması istendi.
Erdoğan DEMİR / EDİRNE (İGFA)- Edirne’nin İpsala ilçesinde Tarım ve Orman Müdürlüğü, buğday üreticilerini uyardı.
Müdürlüğün sosyal medya hesaplarının yanı sıra belediye hoparlöründen yapılan uyarılarda, süne mücadelesinde yoğunluğa bağlı olarak mücadele yapılmadığı takdirde önemli düzeyde verim ve kalite kaybının ortaya çıkacağının altı çizildi.
İpsala İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü teknik ekiplerince yapılan 2024 yılı süne mücadelesi sürvey çalışmaları sonucunda, süne yoğunluğunun ekonomik zarar eşiğinin (EZE) üzerinde olduğu tespit edildiği belirlendiği kaydedilen duyuruda, İpsala ilçe merkezi ve bağlı tüm köylerde kimyasal mücadele yapılması uygun görüldüğü kaydedildi. Uygulamaların ruhsatlı tarım ilaçları ile ve uygun dozda yapılması gerektiğinin altı çizilen açıklamada, ilaçlama yapılacak yerlerde arıcılara mutlaka ilaçlamadan en geç bir gün önce haber verilmesi istendi.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
yetistiricilik-com · 4 months
Text
Yer Fıstığı Yetiştiriciliği
Tumblr media
Yer Fıstığı Yetiştiriciliği
Yer fıstığı yetiştiriciliği, dünya genelinde önemli bir tarım faaliyeti olarak kabul edilmektedir. Yer fıstığı, hem ticari hem de besin değeri açısından oldukça önemli bir üründür. Bu makalede, yer fıstığı yetiştiriciliği üzerine detaylı bir inceleme yapılacaktır. Yer fıstığı yetiştiriciliğinin önemi, yetiştirme teknikleri, hastalık ve zararlılar ile mücadele yöntemleri ve gelecekteki eğilimlere kadar çeşitli konular ele alınacaktır.Yer Fıstığı Yetiştiriciliğinin ÖnemiYer fıstığı, yüksek protein, lif ve antioksidan içeriğiyle bilinen bir üründür. Ayrıca, yağ, vitamin ve mineral bakımından da oldukça zengindir. Bu nedenle, yer fıstığı yetiştiriciliği, hem besin değeri hem de ticari anlamda oldukça önemlidir. Yer fıstığı, dünya genelinde birçok farklı kültür tarafından tüketilmekte ve talep görmektedir. Sağlıklı beslenme trendlerinin artmasıyla birlikte, yer fıstığı üretimi ve tüketimi de giderek artmaktadır.Yer fıstığı yetiştiriciliği, özellikle gelişmekte olan ülkelerde önemli bir gelir kaynağıdır. Yer fıstığı tarımı, çiftçilere istikrarlı bir gelir ve iş imkanı sağlamaktadır. Ayrıca, yer fıstığı yetiştiriciliği, tarım alanlarının çeşitlendirilmesi ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması açısından da büyük önem taşımaktadır.Yer Fıstığı Yetiştirme TeknikleriYer fıstığı yetiştirme süreci, dikkatlice planlanmış ve uygulanmış teknikler gerektirir. Yer fıstığı tarımında en uygun toprak koşulları, sulama, gübreleme ve hastalık kontrolü gibi faktörler büyük önem taşır. Yer fıstığı yetiştiriciliği için uygun toprak, kumlu ve iyi drene olan bir toprak türüdür. Ağır killer ve su birikintisi oluşturan topraklar, yer fıstığı yetiştiriciliği için uygun değildir.Sulama, yer fıstığı yetiştiriciliğinde önemli bir faktördür. Yer fıstığı, sulama gereksinimi olan bir bitkidir ve kuraklık stresine karşı hassastır. Bu nedenle, düzenli ve yeterli sulama, verimli bir yer fıstığı tarımı için gereklidir. Ayrıca, gübreleme ve toprak analizi de yer fıstığı yetiştiriciliğinde önemli bir yere sahiptir. Toprak analizi sonuçlarına göre uygun gübreleme programı oluşturulmalı ve toprağın besin ihtiyaçları karşılanmalıdır.Hastalık ve Zararlılar ile Mücadele YöntemleriYer fıstığı yetiştiriciliğinde en sık görülen hastalıklardan biri, yer fıstığı solgunluk hastalığıdır. Solgunluk hastalığı, yer fıstığı bitkisinin kök sistemini etkileyen ve verim kaybına neden olan bir hastalıktır. Bu hastalıkla mücadele etmek için, uygun toprak sanitasyonu ve hastalığa dayanıklı çeşitlerin kullanılması önemlidir. Ayrıca, düzenli tarla bakımı ve bitki sağlığını koruyan uygulamalar da hastalık kontrolünde etkili olabilir.Yer fıstığı yetiştiriciliğinde sık görülen zararlılardan biri de yer fıstığı kurdu olarak bilinen bir tür böcektir. Yer fıstığı kurdu, bitkinin kök sistemine zarar vererek verim kaybına neden olabilir. Bu zararlı ile mücadelede, kimyasal mücadele yöntemleri yanı sıra biyolojik mücadele yöntemleri de kullanılabilir. Ayrıca, tarla kenarlarının temiz tutulması ve zararlıların yayılmasını engellemek için kültürel mücadele yöntemleri de etkili olabilir.Yer Fıstığı Yetiştiriciliğinde Gelecek EğilimlerYer fıstığı yetiştiriciliği, gelecekte de önemli bir tarım faaliyeti olmaya devam edecektir. İklim değişiklikleri, nüfus artışı ve beslenme alışkanlıklarındaki değişimler, yer fıstığı yetiştiriciliğinin gelecekteki eğilimlerini etkileyecektir. Sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaşması, yer fıstığı tarımında verimliliği artıracak ve çevresel etkileri azaltacaktır.Gelecekte, yer fıstığı yetiştiriciliğinde yeni teknolojilerin kullanılması ve dijital tarım uygulamalarının yaygınlaşması beklenmektedir. Yer fıstığı tarımında verimliliği artırmak ve kaynakları daha verimli kullanmak amacıyla, tarım makineleri, sulama sistemleri ve tarım ilaçları gibi teknolojilerin geliştirilmesi beklenmektedir. Ayrıca, pazarlama ve dağıtım kanallarının modernize edilmesi, yer fıstığı yetiştiriciliğinin gelecekteki eğilimlerini şekillendirecektir.SonuçYer fıstığı yetiştiriciliği, dünya genelinde önemli bir tarım faaliyeti olarak kabul edilmektedir. Yer fıstığı, besin değeri yüksek ve ticari açıdan önemli bir üründür. Yer fıstığı yetiştiriciliği için uygun toprak koşulları, sulama, gübreleme ve hastalık kontrolü gibi faktörlerin dikkatlice planlanması gerekmektedir. Yer fıstığı yetiştiriciliğinde gelecekteki eğilimler, iklim değişiklikleri, teknolojik gelişmeler ve pazar talepleri gibi faktörlerden etkilenecektir. Bu nedenle, yer fıstığı yetiştiriciliği alanında sürekli olarak araştırma ve geliştirme çalışmalarının yapılması büyük önem taşımaktadır. Yer fıstığı yetiştiriciliği, sürdürülebilir tarım uygulamalarıyla birlikte gelecek nesillere temiz ve sağlıklı bir çevre bırakmak adına önemli bir rol oynamaktadır. Read the full article
0 notes
mansetmalatya · 1 year
Text
Bu Hastalık Baba Olmanıza Engel Olabilir!
Tumblr media
Ülkemizde her 100 bebekten en az birinde görülen, prematüre bebeklerde yüzde 45’e kadar çıkabilen inmemiş testisin özellikle ilk bir yıl içerisinde tedavisi son derece önemli. Çocuk Cerrahisi Uzmanı Dr. Mehmet Celal Şen “İnmemiş testis tedavisi altı aydan sonra ve en geç bir yaşına kadar gerçekleştirilmelidir. Bir yaşından sonra tanı alan çocuklar mümkün olan en kısa sürede tedavi edilmelidir. Aksi taktirde vücut sıcaklığına maruz kalan testislerin hücresel yapıları bozulur ve bu çocukların ileride baba olma potansiyelleri olumsuz etkilenir. Ayrıca testis kanseri riski de artmaktadır” diyor. Çocuk Cerrahisi Uzmanı Dr. Mehmet Celal Şen inmemiş testisler hakkında bilinmesi gereken 5 önemli noktayı anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. Belirti vermiyor! Ağrı, kızarıklık, şişlik gibi belirti vermediğinden, aile tarafından çoğu zaman fark edilmeyip dikkatli bir muayene sırasında saptanabilen inmemiş testis bebeklerde sık görülen bir hastalık. Acıbadem Maslak Hastanesi Çocuk Cerrahisi Uzmanı Dr. Mehmet Celal Şen “Doğum sonrası anneden geçen hormonların baskılayıcı etkisi ortadan kalkınca bebeklerde cinsiyet hormonu düzeyinde artış meydana gelir. Bu durum testislerin inişine devam etmesini sağlar ve bir yaşına gelindiğinde doğumda saptanan inmemiş testislerin yüzde 70’i torbaya inmiş olur. Ülkemizde bir yaşına kadar inmemiş testisin görülme sıklığı yüzde 1-5 arasında değişirken, prematüre bebeklerdeyse bu oran yüzde 45’e çıkmaktadır” diyor. Kozmetik ürünler ve tarım ilaçları da yol açabiliyor! Yapılan çalışmalara göre; testisin inişinin hormonal, fiziksel, çevresel ve genetik faktörlerin kontrolü altında olduğuna dikkat çeken Dr. Mehmet Celal Şen testislerin inmemesinin nedenlerini şöyle anlatıyor: “Hormonal faktörler cinsiyet gelişim kusurları ve testosteron (erkek cinsiyet hormonu) üretimini ve etkisini azaltan bozukluklardır. Fiziksel faktörler testis ve kasık kanalının anatomik yapısını bozan anomalilerdir. Çevresel faktörler, anne karnındayken maruz kalınan ve hormon yapımını olumsuz etkileyen kozmetik ürün imalatında kullanılan bazı maddeler (fitalat) ve tarım ilaçları gibi kimyasallardır. Genetik faktörler ise inmemiş testise neden olabilen bazı sendromlar ve gen mutasyonlarıdır.”   Erken tanı ve tedavi çok önemli! İnmemiş testiste erken tanı ve tedavinin son derece önemli olduğunu vurgulayan Dr. Mehmet Celal Şen “Testislerin sperm ve hormon üretimine normal şekilde devam edebilmeleri için vücut sıcaklığından 2 ila 7 derece daha düşük bir ortamda bulunmaları gerekir ki torbalarda durum böyledir. Vücut sıcaklığına maruz kalan testislerin hücresel yapıları bozulur ve bu çocukların ileride baba olmaları potansiyelleri olumsuz etkilenir. Ayrıca ileride testis kanseri gelişmesi, testisin kendi etrafında dönüp boğulması (torsiyon), travmaya maruz kalması ihtimallerinin yüksek olması diğer tedavi edilme nedenleridir. Bunlarla birlikte boş bir torba görünümünün çocuk için yaratacağı psikolojik etkiler de göz önüne alınmalıdır” diyor. 6 ay-1 yaş arası tedavisi şart!  Doğum sonrası fark edilen inmemiş testislerin bir bölümünün ilk bir yaş içinde inişini tamamlayabildiğini belirten Dr. Mehmet Celal Şen şöyle konuşuyor: “Bu süreç genellikle üç-altı ay içinde tamamlanırken, altıncı aydan sonra kendiliğinden inme ihtimali giderek azalmaktadır. Bu nedenle inmemiş testis tedavisi 6 aydan sonra ve en geç 1 yaşta gerçekleştirilmelidir. 1 yaşından sonra tanı alan çocuklar mümkün olan en kısa sürede tedavi edilmelidir.” ‘Utangaç testis’ ergenliğe kadar takip edilmeli! Çocuk Cerrahisi Uzmanı Dr. Mehmet Celal Şen, torbaya inişini gerçekleştiren testisin bazen yukarı yönlü yer değiştirerek torba içerisinde görülemediğini belirterek “Halk arasında ‘utangaç testis’ olarak adlandırılan bu durumda aile çocuğun testisinin zaman zaman yukarı kaçtığını, banyo sırasında indiğini tarif eder. Testisi soğuktan ve travmadan korumaya yönelik bu refleks tamamen fizyolojik bir durum olup tedavi gerektirmez. Ancak utangaç testislerin üçte birinde ileride inmemiş testis (asendan testis) gelişebildiği bilindiğinden, bu çocukların ergenliğe kadar takip edilmeleri gerekir” diye konuşuyor. Read the full article
0 notes
iphoneformatatmak · 1 year
Text
Tarim Ilaclama Makineleri
Tarım ilaçlama makineleri, tarımsal faaliyetler kapsamında kullanılan cihazlardır. Bu makineler, bitkileri korumak amacıyla kullanılan ilaçları bitkilere uygulamak için tasarlanmıştır. İlaçlama makineleri, çeşitli tiplerde olabilir. Pülverizatör, atomizör ve sisleyici türleri gibi farklı tipleri vardır. Bu makineler, sıvı ilaçları daha küçük parçalara ayırarak bitkilere uygulamak için kullanılabilirler. Holsan tarafından birçok farklı modelde ve işlevselde tarım makineleri üretilmektedir. Bu makineler ile sizlerde ihtiyaçlarınızı kolayca karşılayabilir ve daha modern tarım faaliyetleri yürütebilirsiniz.
Tarım ilaçlama makineleri, bitki koruma amacıyla kullanılan yabani ot öldürücüler, böcek ilaçları, dezenfektanlar veya gübreler gibi farklı uygulamalar için de kullanılabilir. Emülsiyonda ise etkili madde çözücü içinde damlacıklar şeklinde askıya alınarak karıştırılmıştır. Atomizör cihazları da tarım makineleri arasında çokça kullanılan makinelerdir. Güncel atomizör fiyatları kısmına ise Holsan firması üzerinden kolayca ulaşabilirsiniz. Toz ilaçla yapılan ilaçlama da tarımsal savaşım tekniği içinde bir seçenektir. Tarım ilaçlama makineleri, bitki hastalıklarını ve zararlıları kontrol etmek, verimliliği artırmak ve ürün kalitesini iyileştirmek için kullanılan önemli bir araçtır. Bu makineler, tarım sektöründe önemli bir rol oynamaktadır ve modern tarımın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. İlaçlama makinesi fiyatları hakkında detaylı bilgiyi Holsan adresinde alabilirsiniz. Pülverizatörler, genellikle tarım çalışmalarında kullanılan çok yönlü aletlerdir. Bu aletler, depolarına konulan sıvı ilacı üzerindeki memeler yardımıyla damlalar şeklinde parçalayarak hedef yüzeylere (hastalık, zararlı veya yabancı) ulaştırmak için kullanılır.
Günümüzde pülverizatörler, ağaç ve bitki ilaçlamaları için de kullanılır ve doğru miktarda malzemeyi doğru yere teslim etmenin kolay ve verimli yolunu sunarlar. Pülverizatörlerin kullanıldığı yerler arasında tarım alanları, bahçeler, parklar, ormanlar ve diğer açık alanlar yer alır. Bu aletler, bitkilerin hastalıklarını, zararlılarını ve yabancı otlarını kontrol etmek için kullanılır. Ayrıca, bu aletler ağaçların ve bitkilerin besin ihtiyaçlarını da karşılamak için kullanılabilirler. 1000 lt ilaçlama makinası fiyatları ikinci el hakkında detaylı bilgiyi Holsan resmî sitesi üzerinden alabilirsiniz. Daha fazla bilgi için hemen holsan.com/tr sitesini ziyaret edebilirsiniz ve iletişime geçebilirsiniz.
0 notes