Tumgik
#ustalık
dipnotski · 3 months
Text
Virginia Woolf – Yazınsal Ustalık (2024)
Dünya edebiyatının seçkin yazarlarından Virginia Woolf, roman ve öykülerinin yanında yazdığı edebiyat eleştirileri, denemeler ve anı yazılarıyla da okurlarının dikkatini her zaman çekti. Çekmeye de devam ediyor. Woolf, bu seçkideki yazılarında, geçtiğimiz yüzyılın başında bir kadın olarak yazarlık yapmaya çalışmanın zorluklarına değiniyor; kendi edebi hazzına, çağdaşı yazarların eserleri ve…
0 notes
seslimeram · 5 months
Text
Ezberler İçinde Yıkımı Var Eden Ülke
Tumblr media
Duraksamayan, bitimsiz, hiç tekinsiz bir ezber şablonunun içerisinde debelenip duruyor iş bu memleket. Zatı alileri, baş efendinin seçim hezimetini, kendi bekası adına yönlendirip, yeniden tanımlayarak oluşturduğu haleti ruhiye sırasında, ezberlerle bir kere daha hayatın akışı tersine işleniyor. Ya tahakküm resmen savunuluyor. Ya bitimsiz bir cerahat. Ya belli başlı bir tahakküm nesnelleştiriliyor. Yahut da inkarın biri bitmeden bir başkası var edilip, yollar çiziliyor. Duraksamadan, bitmeyecek bir kısır döngü içerisinde giderek eleştirdiği o tek adam rejiminin ta kendisine dönüşen bir sureti temsille hayat her anlamda ‘çepeçevre’ kuşatılıyor. Tek adam rejiminin en güncellenebilir sürümü içerisinde mahzun / mağdurun ta kendisi olduğunu bildiren bir temsil bugün en karanlık suretleriyle birlikte bir ülkenin yönelimini belirginleştiriyor. Her şey ezber edilmiş şablonların arasında hem nalına hem de mıhına bir tezahürle birlikte biteviye bir yıkıma çıkartılır. Yeni ülke tiradının ardılı ola gelen her şey bu tahayyülün izleri üstünde bina edilir.
Tekdüze, tekil bir uzamdan biçimlendirilen akla seza her ne varsa bununla yolunu alenen kesiştiren bir aklın tezahürü olarak var ettikleri açmazları, her açmaz dipsiz karanlıktaki bir eşiği göstere gelir. Hayatın ehven olandan men edilmesinin neticesinde çıkagelmiş ol her hamleyle birlikte bu cürüm hemhal ülke de gerçekliğini pekiştirir. Didaktik, kendisini mütemadiyen tekrarlayan bir fasit döngü içerisinde bu hazin sularda yürüyen ülkenin hali, gerçekliği karşımızdadır ne eksik, ne fazla. Yalnız ve doğrudan müdahalelerle birlikte bir istikametteki hayat akışına karşıtlık, olağanı, normali zayi etmek kesintisiz kılınır. Yerel seçimleri mütemadiyen genel seçimlerle karıştıran, bunu da bir savaş sahnesindeki en son hamlenin ta kendisiymiş gibi pazarlayan muktedirin o hezimeti sindirmesinin yolu daimi bir biçimde ezberlerine tutunarak, sürekli nefreti, daimi ayrımcılığı, arasız ve fasılasız bir halde kötülüğü eyleyerek, arka çıkarak, yol vererek mümkün olur. Yenginin arkasından ol çıkagelen ilk meclis grup toplantısında baş efendinin var ettiği sözler zaten belirgin olana dair bir izahattir.
Evrensel Gazetesine bağlanalım: “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yerel seçim yenilgisinden sonraki ilk grup toplantısında, AKP’nin oy kayıplarını katılımın düşmesine bağladı. Parti içindeki itirazları eleştiren ve değişime gideceklerini savunan Erdoğan, geçim derdi ve işsizlik konularına ise değinmeyip sadece “Enflasyonla mücadeleye devam” demekle yetindi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yerel seçimlerin ardından AKP’nin ilk grup toplantısında konuştu. Seçim sonuçlarına ilişkin partisine moral vermeye çalışan Erdoğan, parti genel merkezinden köy temsilcilerine kadar herkese sırayla teşekkür etti. Erdoğan partisinin oy kaybını kabul etse de Cumhur İttifakının yüzde 40.5 oy oranıyla seçimlerde üstünlükle çıktığını savundu. Seçimlere katılımdaki düşüşe dikkat çeken Erdoğan, “Katılım oranının düşüklüğü partimizin oylarını da etkilemiştir” dedi.
"Partiye Ayar Verdirmeyiz"
Seçim sonucunu AKP’den öz eleştiri talebi olarak değerlendiren Erdoğan, “Kendi bünyemizde gerekli değişimi gerçekleştireceğiz” dedi. Öte yandan parti yöneticileri arasında yükselen eleştirilere de seslenen Erdoğan, “AK Parti’yi eleştiri ya da öz eleştiri maskesi altında hırpalamaya kalkışanlara da asla müsaade etmeyiz. AKP’ye ayar vermeye çalışanlara kesinlikle rıza göstermeyiz. Buradan muhalefete de ekmek çıkmaz. AKP üzerinden kendilerine şahsi ikbal devşirmek isteyenlere ekmek çıkmaz” dedi.
"81 İlde Tek İktidar Var"
Bu yerel seçimde de muhalefetin yeni belediyeler kazanmasına ilişkin ise Erdoğan, “Bunun bir yerel seçim olduğunu unutup şımaranlar pervasızlaşanlar hatta farklı heveslere kapılanlar olduğunu görüyoruz. 81 ilimizde tek bir iktidar var o da Cumhurbaşkanı ve kabinesidir. Şunu herkes görsün ve bilsin, biz bitti demeden hiçbir şey bitmez” diye konuştu.
İsrail’le Ticaret Eleştirilerine Savunma
İsrail’le ticarete yönelik eleştirilerin karşılık bulduğunu kabul eden Erdoğan, bu eleştirileri “alçakça iftiralar” diye suçladı. Erdoğan, “Hiç kimse ne şahsımın ne bu kadronun Filistin hassasiyetini sorgulayacak kalibrede, kapasitede değildir” diyerek kendisini savundu. İsrail’i “Bunlar Hitler’i çoktan geçti” diye eleştirdi. Erdoğan devamında "Haftasonu Filistin davasının lideri misafirim olacak. Beraber pek çok şeyleri dertleşeceğiz konuşacağız." dedi.
Şimşek Programına Devam
Erdoğan’ın halkın geçim derdiyle ilgili sorun ve taleplerine konuşmasında değinmemesi dikkat çekti. Ekonomiye ilişkin sadece önümüzde seçimsiz döneme ilişkin çizdiği rotaya kısaca değinen Erdoğan, “Şunu herkes görsün ve bilsin, biz bitti demeden hiçbir şey bitmez. Artık seçimin de olmadığı önümüzdeki dört yıl içinde enflasyonla mücadelemizi inşallah zaferle sonuçlandıracağız. Geçmişte yaptık, yine yapacağız” dedi. Erdoğan seçim sonrası yürütecekleri politikada yine “terörle mücadele” vurgusu yaptı.”
Dön baba dönelim. Birbirini bir türlü tutmayan bir demeçler silsilesi. 1 Nisan sabaha karşı söylenenlerle daha yeni meclis grup toplantısında ortaya çıkan farklılık başlı başına her nasıl bir cendereye tutulduğunu ülkenin bildirir. Duraksamadan mütemadiyen ezberlerle birlikte var edilen nobran / ketum değil çalçene kesintisiz bir itham ve yaftalama sürekliliği ile birlikte bir seçim tahayyülü kenara terk edilir. Yerel seçimin, genel seçimler gibi bir savaşa bizatihi kendi eliyle dönüştürüldüğünü bilmesine rağmen baş efendi hiçbir türlü memleket idaresi için gerekli düzenlemelerden yana bahis açmaz. Bütünüyle sıkıntılar içerisinde hayatta / ayakta kalmaya çalışan asgari ücretliden / emekliye kimseler için bir doğru düzgün iyileştirmeden bahis açmaz. Salt ekonomik parametreleri yandaşlar için kıyak / cukka / indirmeden ibaret olan bir menzildeki yağmacılığa bir dur demez hiç ama hiçbir zaman diyemez. Büyükşehir belediyelerinden belde belediyelerine kadar hemen hepsinde borç hanelerinin en az birkaç yüz milyon liradan, birkaç milyar liraya kadar uzanabildiği bir sarmalın içerisinde ezberlerle maval okuyarak hangi günü kurtulur. Seçim hezimeti bir yana onu dahi sürekli istismar edip, genel seçimlerde kim ne olacak herkes görecek yollu aba altından sopa sallamalara devam olunurken, katılımın düşüklüğü dert bildirilirken yarının ehven değil fenalıklara gebe olduğunu / bırakıldığını kim her nasıl fark edecektir. Şimdi ağzımızın tadını bozmayalım yollu göndermeler var edilirken bizatihi ortamı değiştirmeye yönelik, militarist, faşist, ayrımcı ve nefretten yön bulanlara zemin sağlanırken sahiden yolu nereye çıkar bu ülkenin? Soran edeni olur mu acaba?
Genel geçer değil, insana dair umudun var edilebildiği her eşikte kendini tekrar eden bir soluksuz yok etme isteminin olduğu zeminde hayata tek bir an olsun yeni ufuklar çizilebilir mi? Baş efendi kadar, apaçık bir biçimde memleketin başına gelebilecek en büyük zül temsillerden faşist efendinin ayarları hep bozulan memlekete dair önermeleri, o önermelerdeki saçmalıklar boyutunu ne yapacağız misal? Memleket yönetim katının tüm o curcuna hallerinin kıyısında gündelik yaşama vurulan ketleri nasıl / ne zaman konuşacak bu ülke misal? Gelişigüzel atfedilmiş / serpiştirilmiş olagelen ezberlerden biraz öteye geçildiğinde yansıyan çürümenin, vizörün kıyısında kalakalan insanların ol hayat haklarının akıbeti her nice olacaktır, sahi ama sahiden de?
Şirnex’te seçim günü gasp edilmiş iradeye karşı sesini yükselten ve günlerce konuşulan ol “konuş sen nerelisin” sözünün sahibi Süleyman Salğucak için misal soruşturma açılmasının utancı ne yana düşer? Hakkaniyetsizce bir kentin idaresinde dahi son sözü, en son sözü söylemesi gereken yurttaşların gözlerine baka baka ama hile hurda, ama kolluk kuvvetlerini kullanarak, zoraki belki de oy verdirerek bir seçimi heder etmenin, kenti bir kez daha gasp etmenin hesabı bu ileri demokrasi ülkesinde ne yana düşer sahiden de? Bir biçimde onca hedef almaya, şiddete, ötekileştirmeye rağmen ayaklarının üstünde durmayı başarıp, Wan, Amed, Merdin, Colemerg gibi pek çok yerde seçilmiş Dem Parti (Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi) iradesi ne olacaktır misal? Tümüyle nobran bir pratikle, yine aynı ezberci kin kusan / ayrıştıran / haddizatında Merdin ve Amed / Sur Belediyeleri için soruşturmalara gark olunan bir zeminde, seçmenin mesajı, iradesinin sunduklarına yanıt yine zorbalık mı olacaktır, nedir, nicedir?
Duraksamayan, bitimsiz, hiç tekinsiz bir ezber şablonunun içerisinde debelenip duruyor iş bu memleket. Tüketilenin hayat olduğu akla düşürülmeden bir heyula içerisinde yedi gün, yirmi dört saat duraksamaksızın bir cerahat var ediliyor. Denetim, gözetim ve tahakkümü her yere taşıyan, her günün asal demirbaşı ilan eden bir iktidar pratiğinin aldığı hemen her yengi sonrasında olduğu gibi önce naralar, sonra eylemlerle birlikte bir cerahat ekseni var ediliyor. Modern zamanların yıkıcı iktidar pratiklerine misal Zeybekçi efendi’nin bahsettiği gibi “Yani eyvallah, İsrail'in yaptığı katliamı kınıyoruz ama diğer taraftan da İsrail 6 satıp 1 aldığımız bir ülke. O anlamda, daha hassas olmamız gerektiğine inanıyorum.” Yıkıcı iktidar pratiğinin salt / sırf / sadece emtia üstünden güncellendiği, ol para için ne taklalar atıla geldiği, dahası da kırım / cinayet / terör konusunda sayılı azılı devletlerden birisine özenilip, imrenirken bir yandan ithama devam bir yandan da ticari faaliyetlere olanak için zemin yoklanan bir yerde her türlü ezberle günler geçirilir. Hamaset, ayrımcılık, nefret üçlemesini sınır içinde satmaya devam ederken, sınır dışında var edilen açmazları ticari fırsatlara dönüştürme gailesinden de çekinmeyin, gocunmayın o ayrı bu ayrı diye çıkagelen bir zihni tezahürün kimselere faydası dokunur mu? Doğrudan ve yalın ezber edilmiş replikler, siyasal demagoji / ajitasyonlarla birlikte ucuza kapatılmış bir ülkenin her anında apayrı fecaatler var ediliyor. Bir hikaye ki otuz iki kısım tekmili birden yepyeni yaralara mahal veriyor. Demokrasi, adalet, hürriyet, eşitlik vesair ol müştereklerimizin köküne dökülmek istenen kibrit suyu, 2028’e kadar var edilebilecek bir deneyimi vaaz ediyor. Tümüyle, doğrudan, bariz bir çürümeyi. Dipsiz, eksiksiz bir yok edişi. Süreğen, aralıksız bir muhtaç kılmayı. Bunlarla mı yeni ülke, bu bahisler miydi, onca öykünülen...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Selma GÜRBÜZ – The Night, El Yapımı Kağıt Üzerine Guaj 2005 – ArtDog
1 note · View note
imercodanismanlik · 1 year
Text
Tumblr media
Ustalık telafi programı, mesleki yeterlilik belgesine sahip olmayan ustalara teşvikler sunmaktadır. Bu program, ustaların belge almak için gerekli olan mesleki eğitim ve sınavlara katılmalarını teşvik eder.
Program kapsamında, katılımcılara maddi yardım sağlanır ve eğitim süreci boyunca desteklenirler. Bu destek, eğitim masraflarının karşılanması, seyahat giderlerinin önemli ölçüde azaltılması ve sınav ücretlerinin ödenmesi gibi unsurları içerir. Böylece ustalar, mesleki yeterlilik belgesine sahip olmayı kolaylıkla gerçekleştirebilir ve kariyerlerinde ilerlemelerini sağlayabilirler.
Ustalık telafi programı, meslek alanında uzmanlaşmak isteyen ustalara önemli bir fırsat sunar. Mesleki yeterlilik belgesine sahip olmanın, hem bireysel hem de iş yaşamında birçok avantajı vardır. Bu belge, ustaların mesleklerinde daha başarılı olmalarını sağlar ve mesleklerini daha iyi icra etmelerine olanak tanır.
Ayrıca, mesleki yeterlilik belgesine sahip olmak iş arama sürecinde de büyük bir avantaj sağlar. İşverenler, mesleki yeterlilik belgesine sahip olan ustaları daha fazla tercih eder ve bu durum, iş başvurularının olumlu sonuçlanma olasılığını artırır.
Ustalık telafi programı, ustaların mesleki becerilerini geliştirmelerine, mesleki yeterlilik belgesine sahip olmalarına ve kariyerlerini ilerletmelerine yardımcı olan önemli bir teşvik programıdır. Bu programı kullanarak ustalar, eğitim ve sınav süreçlerine katılarak mesleklerindeki ustalıklarını kanıtlayabilir ve meslek hayatlarında daha fazla başarı elde edebilirler.
0 notes
spritofmary · 1 year
Text
Profesörlerimize ya da eleştirmenlerimize değil, yazarlarımıza da değil; sadece kelimelere. Bunun tek suçlusu kelimelerdir. Onlar, çılgındır, özgürdür, her şeyin en sorumsuzu, en öğretilmezi onlardır. Elbette onları yakalayabilir, sınıflandırabilir ve bir sözlükte onları alfabetik sıraya dizebilirsiniz. Ama kelimeler, sözlüklerde yaşamaz; onlar zihinlerde yaşar. Eğer bunun bir kanıtını isterseniz, şöyle bir düşünün; duygularımızın en yoğun olduğu anlarda, kelimelere en çok ihtiyacımız olduğu zamanlarda, onların hiçbirini de bulamadığımız zamanları bir düşünün. Oysa sözlük diye bir şey vardır; orada yarım milyon kelime, her biri alfabetik düzende emrimize amadedir. Peki, onları kullanabiliyor muyuz? Hayır, çünkü kelimeler sözlükte yaşamaz, zihinlerde yaşar. Tekrar sözlüğe bakın. Orada, oyunların Antonius ve Cleopatra’dan çok daha görkemli oldukları şüphe götürmez; şiirler Bülbüle Gazel’den daha güzeldir; romanlar, Gurur ve Önyargı ya da David Coppefield’a oranla acemi amatörlerin yavan romanlarıdır. Bu sadece doğru kelimeleri bulmak ve onları doğru bir sıraya koymak meselesidir.
Tumblr media
1 note · View note
lanausee44 · 4 months
Text
Hayatım boyunca, gerçek kendim olmayı öğrendikçe, otantik olarak kendileri olan diğer insanları fark etme yönünde de bir ustalık geliştirdim. Ben buna, birini koklayarak bulmak diyorum. Birisinin gerçek olup olmadığını burnunuzla koklamazsınız, tüm duyularınızla koklarsınız. Tanıştığımda insanları koklamayı öğrendim, bu sayede gerçek kokuyorlarsa yakınlaşmak için onlara bir işaret gönderiyorum. Değillerse de uzaklaşmaları için bir işaret veriyorum. Ölmek üzere olanlarla çalışırken otantikliğe yönelik keskin bir koku duyusu geliştirirsiniz.
Yaşam Dersleri.....
85 notes · View notes
sosyalblog · 2 years
Text
Karliisfikirleri - Platin
Girişimcilik Bu Site İle Başlıyor
Günümüzde, artan mesailere rağmen hak edilen geri dönüşün alınamadığı kurumsal hayat, birçok kişiyi girişimciliğe yönlendirmiştir. Kendi işini kurmak ve birine bağlı olmaksızın kendi kazancını belirleme kulaklara oldukça hoş gelse de, oldukça zor ve riskli bir konudur. Ürün inovasyonu örnekleri ve benzeri birçok değerli bilginin akıcı şekilde aktarıldığı karliisfikirleri.com, girişimciliğin başladığı nokta olmaya devam ediyor.
Patlayacak iş fikirleri ile ilgili önemli paylaşımlar, yazılar, iş yaşamına uyarlanabilecek pratik tüyolar, sitede yer buluyor. Kaliteli ve yararlı içerik ile her geçen gün ziyaretçi sayısını artırıyor. Frençayzing konusunda ise her yönü ile soruları cevaplayabilecek bilgi ve rehberlik ustalık ile sunuluyor. Eğer kafanızda girişimcilik ile ilgili en küçük bir plan veya merak var ise ziyaret etmeniz gereken bir site sizleri bekliyor.
1K notes · View notes
nevzatboyraz44 · 3 months
Text
Fethiye'deki "Hayalet köy" turistlerin ziyaretleriyle canlanıyor
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Muğla'nın Fethiye ilçesinde yıllar önce terk edildiği için "hayalet köy" olarak da anılan ve kesin korunacak hassas alanlar arasında bulunan Kayaköy, ziyaretçilerin dikkatini çekiyor.
Geçen yıl ağırladığı 101 bin 868 misafirle Muğla`da en çok ziyaretçi ağırlayan ikinci ören yeri ünvanına sahip Kayaköy`de yaklaşık 400 ev, 2 kilise ve şapeller bulunuyor.
Kayaköy, bölgeye düzenlenen turlara katılanların ve turistlerin uğrak noktası oluyor.
"Hayalet köy"deki tarihi yapılar, ziyaretçilerini adeta geçmişe yolculuğa çıkarıyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı kontrolünde biletle giriş yapılan Kayaköy, Fethiye Müze Müdürlüğünden edinilen bilgiye göre 9 günlük Kurban Bayramı tatilinde 4 bin kişiyi ağırladı.
"Binlerce turisti Fethiye`de ağırladık"
Fethiye Belediye Başkanı Alim Karaca, ilçenin tanıtımı için yurt içi ve dışında birçok fuara katıldıklarını söyledi.
Fethiye`nin bu yıl da yerli ve yabancı turistlerin gözde tatil merkezi konumunda yer aldığını ifade eden Karaca, "Fethiye farklı turizm destinasyonlarıyla herkesin tatilini yapabileceği ender bir turizm merkezi haline geldi.
Bayram tatili dolu dolu geçti.
Binlerce turisti Fethiye`de ağırladık.
İlçede deniz kum güneşin yanında ören yerlerinde de kültür turizmi için gelen misafirlerimizi ağırladık.
Geçmiş yıllarda en çok ziyaret edilen yerlerden olan Kayaköy`e bayramda 4 bin kişi geldi." dedi.
Karaca, belediye ve paydaşlarla Fethiye`de turizmi 12 aya yaymak için çalışmalar yaptıklarını anlattı.
Cumhuriyet döneminden önce Kayaköy`de gazete çıkarıldığını belirten Karaca, "Kayaköy dağın yamacında ve birbirinin manzarasını kesmeyen yapılardan oluşuyor.
Tarım alanının işgal edilmediği bir bölge.
Bizler de bölgenin korunması için koruma amaçlı imar planıyla ilgili beş yıldır mücadele veriyoruz.
Bu çalışmayı bakanlığımızla birlikte başlatıyoruz." ifadelerini kullandı.
Karaca, mübadeleyle bölgeden ayrılan Rumlarla dostluğun sürmesi için bölgede dostluk ve barış festivalleri düzenlediğini kaydetti.
"Burayı herkesin gelip görmesi gerekir"
Ailesiyle Bursa`dan tatile gelen Turgay Kılınç ise ören yerine girer girmez hayran kaldığını, şimdiye kadar gelmemiş olmanın pişmanlığını yaşadığını söyledi.
Evlerin dağın yamacına kurulu olduğunu, ovanın ise üretim amacıyla kullandığını dile getiren Kılınç, "Eskiler doğaya uyum sağlamış biz ise doğayı kendimize uydurmaya çalışıyoruz.
Eskiler çok doğru yapmış. Burayı herkesin gelip görmesi gerekir.
Evler birbirinin açısını kapatmayacak şekilde yapılmış. Mimari ustalık." dedi.
"Herkesi ağırlamak için can atıyoruz"
Kayaköy`de restoran işleten Süleyman Çoban, ören yerine gelen turistlerin bölge esnafına ve halka ciddi ekonomik katkı sağladığını belirtti.
"Hayalet köy" olarak bilinen Kayaköy`ün ziyaretçilerle canlandığını vurgulayan Çoban, "Bölge Likya Yolu güzergahında da kalıyor.
Buraya gelenler zaman zaman burada konaklayabiliyor.
Eylülde ve sezonda Kayaköy yoğun ziyaretçi alıyor.
Burada herkesi ağırlamak için can atıyoruz." diye konuştu.
5 bin yıllık geçmişi var
Bir tepenin yamacına kurulmuş, Rumların döneminden kalma Kayaköy`ün geçmişi, milattan önce 3000`lere kadar uzanıyor.
Kurtuluş Savaşı sonrası 1923 yılındaki mübadele anlaşmasıyla terk edilen ve Türklerin yaşamaya başladığı köy, 1957`deki Fethiye depreminden etkilenmişti.
Bölgedeki evlerin hasar görmesinin ardından köydeki yerleşik yaşam da sona ermişti.
Kültür ve Turizm Bakanlığınca Kayaköy Ören Yeri olarak turizme kazandırılan köy, yerli ve yabancı ziyaretçilerin dikkatini çekiyor.
55 notes · View notes
nebez · 1 year
Text
Zaman zaman insanın acımasızlığı ‘vahşi’ sözcüğüyle ifade edilir ama bu, vahşi hayvanlara yapılan korkunç bir haksızlık ve hakarettir. Vahşi hayvan hiçbir zaman ustalık ve zevk almak bakımından bir insan kadar acımasız olamaz. (Dostoyevski)
Tumblr media
163 notes · View notes
vinceverbatim · 12 days
Text
"
Herkes, yüzümde kötü eğilimlerin belirtilerini arardı; aslında olmayan ama onlarca olması gereken eğilimleri: Sonunda dilekleri gerçekleşti. Alçakgönüllüydüm; beni hesaplılıkla suçluyorlardı: Sonunda hiç konuşmaz hale geldim, iyilikle kötülüğü ayırt edebiliyordum; anlamıyorlardı beni, herkes kırıyordu: Kin gütmeye başladım, içine kapanık bir çocuktum, başkaları gibi şen, konuşkan değilim; onlardan üstün görüyordum kendimi ama herkes beni onlardan aşağı tutmakta sözbirliği etmişti: Kıskanç oldum. Bütün dünyayı sevmeye hazırdım; değerlendiren çıkmadı: Böylelikle de nefret etmeyi öğrendim. Renksiz gençliğimi, kendime ve dünyaya karşı giriştiğim savaşta tükettim. Alaya alınmaktan korktuğum için, en iyi duygularımı yüreğimin derinlerine gömdüm: Orada silinip gittiler. Hep doğru söyledim, inanılmadım: O zaman kandırmaya başladım.
Kibarların dünyasını, toplumun işleyişini iyiden iyiye kavrayınca, hayat biliminde ustalık kazandım; başkalarının bu ustalığı kazanmadan mutluluğa nasıl ulaştıklarım gördüm; benim hiç yılmadan erişmeye çalıştığım önceliklerin tadını, onlar kendilerini hiç yormadan çıkarıyorlardı. O zaman içimi bir karamsarlık kapladı; tabanca kurşunuyla giderilecek türden bir karamsarlık değildi bu: Soğuk, çaresiz, sevimliliğin, iyi niyetli bir gülümsemenin altına gizlenen bir umutsuzluktu. Ruh yönünden sakat olmuştum. Ruhumun yarısı yoktu; solmuştu, uçmuştu, ölmüştü. Ben de o yarıyı kestim attım; oysa öteki yarı kımıldanıyordu, diriydi, herkesin hizmetindeydi. Kimse farkına varmadı bunun; çünkü bir zamanlar var olan öteki yandan haberleri yoktu..
Mikhail Lermontov, Zamanımızın Bir Kahramanı
12 notes · View notes
aceleisebendeisicem · 2 months
Text
Konu makara olunca benim ustalık
15 notes · View notes
gokyuzuveumuut · 2 months
Text
Yine indik sahalara…🦅👊🏿
Biraz ustalık yapalım..😎😏
Tumblr media
16 notes · View notes
sillagen · 9 days
Text
Babam ustalık çıraklık dediğimiz mesleki eğitimde müdür yardımcısı güzellik merkezinde ki lazer, cilt bakım gibi yerlerdeki kızların çoğu da burda eğitim ve belge alıyorlar. Çoğu babamı tanıyor. Kişisel soru sormaya başladığı an "Allah yandık" oluyorum. Bana işlem yapan kız sürekli değişiyor ve bu son gelen 15 yaşındaydı ve meraklıydı "abla madem sen gidiş geliş yapıyorsun eğitim için neden burda oturuyorsun" dediği an "babamın işi kaynaklı" diyorum. "Baban ne iş yapıyor" demesin oluyorum. Çünkü o andan itibaren işlemde sıradan vatandaş yerine İbrahim Hoca'nın kızı olacağım sevmediğim seyler. O sıra sakkadanak başka soru soruyorum. Ben oraya gelen sıradan olmaktan mutluyum.
15 notes · View notes
bunudaburayayazdim · 10 months
Text
İyi Olmanın Formülü ve Maskeli Balo
Bu yazıyı nerede paylaşırım ya da paylaşır mıyım bilmiyorum. Biraz rastgele bir karalama olacak çünkü. Selamsız sabahsız girdiğim, kendime dahi yabancı bir yazı olacak biraz. Palyaço şiirinde de dediği gibi;
Biraz birazdım her şeyden dün biraz sinirlenmiştim mesela yarın bir kadını seveceğim biraz biraz biraz kör oldum bugünlerde
Nasılsın sorusuna en içten gelmeyen "iyiyim"leri sıraladığım zaman dilimindeyim sanırım 25 yıllık sürecin bilincinde olduğum kısmını düşündüğümde. İyiyim ama ne anlamda iyiyim, kime göre iyiyim, nedir iyi olmanın gereklilikleri, var mıdır bir formülü?
Bazen de böyle şeyler takılır işte aklıma. Hoş, bunu okuyorsan biliyorsundur zaten, eğer okuyorsan ya da. Bazen de gidip bir geyiğin neden boynuzlu bir şekilde evrildiğine kafa yormaya çalışabilirim. Şimdi bu aklıma gelince yazıya ara verip gidip araştırdım biraz. 17 milyon yıl öncesine ait bir fosilde bu boynuz yapısının bir örneği bulunmuş. Bulunmuş en eski örneğiymiş daha doğrusu. Ufak ve iki daldan ibaretmiş. Yani bir çift keçi boynuzu gibi bir yerde düşününce. Zaman içinde boyutunun büyümesi ve boynuzların dallanıp budaklanması ortaya çıkmış. Neyse ne anlatıyordum ben? Heh, iyi olmanın gereklilikleri, eğer varsa formülü.. Her şeyi ülkeye yıktığımız bu süreçte tek sorun orada mı emin değilim. Kabul çok sebebi ülkeden kaynaklı. Ekonomi başta olmak üzere bir çok konuda darlanmamızın, rahatsız, huzursuz, uzak hissetmemizin, kendimizden uzaklaşmamızın sebebi bu ülke ve bu konuda bir şey yapmamakta ısrarcı uyuşmuş bir halk ama sadece bunu suçlu göstererek, kendimizi aklayarak iyi olabilsek çoktan olmuştuk diye düşünüyorum. Ben artık sıkıldım bahanelerin arkasına sığınıp farklı maskelerle etrafta gezmekten. Saçma sosyal oyunları oynamak adına olmadığım bir ruh halini yansıtmaya çalışmak çok yorucu bir şey. Bunu belki sen de yapıyorsun, yaptığının ne kadar saçma olduğunu ve karşındakinin de muhtemelen senin gibi hissettiğini bilmene rağmen. Çünkü toplum böyle bir şey, birbirine iyi olduğunu kanıtlamaya çalışan, kanıtlamak istemeyeni öteleyen insan topluluğu. Neticede kim toplumdan soyutlanmak ister, di mi? Özellikle de beraber mutlu görünen bir topluluk olarak bir imaj yansıtıyorken. Sorun içine girip irdelemeye başladığında ortaya çıkıyor ve fark ediyorsun ki toplu bir maskeli balo gibi toplumla bütünleşmek. Bak bu benzetme başlığı bulmama da yardımcı oldu. İyi olmadığını söylemek ayıp bir şeymiş gibi bize çocukluktan beri dayatan ne kadar insan varsa karşıma alıp uzun uzun anlatmak istiyorum bunun ne kadar sorunlu ve toksik bir davranış, düşünce biçimi olduğunu. İyi olmamak da en az iyi olmak kadar normal ve hayatın parçası olarak kabul edilmesi gereken bir şey. İnsanlar iyi olmamanın sonsuz bir olay olduğunu düşünüyor sanırım, o yüzden bu maskeler, bu gerçeği öteleme isteği. Onu kabullendikten sonra karanlığın onu çekip alacağını düşünüyor olsa gerek. İyi olan her şey bu evrenden sökülüp alınacakmış ve asla gelmeyecekmiş gibi. Güzel haber, böyle bir şey yok. Hayatın boyunca iyi olacaksın, kötü olacaksın, bazen hissiz olacaksın ve bunlar hayatının belirli dönemlerinde tekrarlayacak farklı sürelerle. Önemli olan bunların varlığını reddetmeyip, kabul ederek altında yatan sebepleri keşfedebilmek ve gelişebilmek. "Bazen iyi olmamak da iyidir." dediğim zaman salak bir kült lideri gibi görünüyor olabilirim. Belki de salakça bir cümledir bilmiyorum ama şunu biliyorum. İyi olmamayı lanetlemek, gizlemek mutluluğu getirmiyor. O yüzden üstteki cümleyi bir kez daha okumanı istiyorum. Üstüne düşündüğümde biraz da zihnim Mark Manson'ın Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı kitabındaki şu kısımdan arakladı sanırım bu cümleyi özetlemeye çalışırken:
Daha pozitif bir deneyimi arzu etmenin kendisi negatif bir deneyimdir. Ve paradoksal olarak, insanın negatif deneyimini kabul etmesinin kendisi pozitif bir deneyimdir.
O yüzden eğer iyi değilsen, bunu söylemekten çekinmemelisin ve sana dediğimi önce ben yapmalıyım sanırım. Uzun bir süredir taşıdığım bu iyiyim maskesi ağırlık yapıyor çünkü, fazla büküldü sırtımız tüm bu sahtelikte. Biraz yüklerimizi atalım. Bizi yoran insanlarla iletişimi kesmek, kesemiyorsak da mümkün mertebe mesafeli kalarak kendimizi koruyalım ya. Herkesin canı kendine tatlı olmalı biraz, onu koruyup kollamadıktan sonra neden yaşıyoruz neticede? Ortalama 60-70 yıl yaşadığımız bu hayatta, o kadar zamanımıza değmeyecek şeyleri önemseyip, dert edinip kendimize eziyet ediyoruz ki.. Biraz da yapı meselesi sanırım bu, insan bir anda bırakamıyor her şeyi. Daha doğrusu bırakmıyor, bir bağımlılık gibi çünkü bunlar artık insanın vücudunda ve her bağımlılık gibi bırakmaya çalışma süreci acılı, sancılı oluyor. İyi olmanın formülü demiştik yazının başında, epey konuştum yine biliyorum, üzgünüm. Epeydir yazamamıştım böyle, onun karışıklığı sanırım. Merak etme bir şarkı bırakacağım sana yine başlangıca. Sadece bunu sen şu an öğreniyor olacaksın ama şşhh, aramızda. Neyse neyse. İyi olmanın formülü..
İyi olmanın formülü sanırım iyi olmadığını kabul etmek, bunu değiştirmek için ne yapabileceğini düşünmek ve bu doğrultuda hareket etmekten ibaret. Çok kısa bir formül gibi duruyor ama çok sabır isteyen adımlar maalesef ki. Kendine hak ettiğin değeri göstereceğine ve bunu korumak için elinden geleni yapacağına söz vermeni istiyorum tam şu an, burada. Bana değil, kendine vermelisin bu sözü. Unutma, önemli olan sensin! Seni çok tuttum biliyorum. Teşekkür ederim vaktini ayırdığın ve benim gibi bir delinin saçmalarını okuduğun, düşüncelerini benimle paylaştığın için. İyi olduğumuz kadar, iyi olamadığımız günlerin de uğruna, kendine çok dikkat et!
37 notes · View notes
spritofmary · 1 year
Text
“Eğer başımıza gelen önemli şeylerde, o son çarpıyı hissetmeyiş üzerine bir bilgelik olsaydı, onu ne tanırdım, ne de itibar ederdim. Bırakın ruhlarınız yaşasın. Bu sadece hayat; ve bütünüyle hayal kırıklığından ibaret değil.”
Tumblr media
1 note · View note
siir-defterim · 2 months
Text
"Çevremdeki herkes mutsuz. Kendi çevremdeki ben dahil. Çözmeye çalışıyorum, alışılmadık çelişkiler çıkıyor ortaya. Çok özel nedenlerle bir dostuma, “bir cehennem yaşıyorum bugünlerde” dedim. “Ben de” diye yanıt verdi. Aslında onun bir cehennem yaşaması için hiçbir neden yoktu. Genel geçer ölçülere vurulduğunda, parası vardı, uzun süren ve belki de sıkıcı olmaya başlayan bir ilişkiden kurtulmuştu. Hatta kurtulmadan önce, bir çeşit garanti olarak, yeni bir ilişkiyi başlatmıştı.
Çok düşündüm onun “cehennem”ini. Galiba bütün sorun, alelade, çok yaygın ve geçerli yargıların, insan hayatına egemen olduğunu varsaymakla başlıyor. Birtakım duyguları, olağan duyguları kendimiz birer “cehennem” haline dönüştürüyoruz. Sonra birden düşündüm: “Ben neden bir cehennem yaşıyor olayım?” bir de kendi yaşadığımı sandığım “cehennem”i, başkalarına iletmekten, tanımsız ve gereksiz hatta umarsız ve onur kırıcı bir çeşit savunmaya geçmemin ne anlamı var?
Ayırt ettiğim bir başka gerçek daha var bu arada. Kendi “cehennem”leri içinde bunalanlar, size, sizinkini söyletmekten bir avuntu duyuyorlar. Siz konunuza ne kadar uzak durmaya çalışırsanız çalışın, sözü oraya getirmekte büyük bir ustalık gösteriyorlar.
Sizinkinin belki biraz daha büyük, biraz daha yakıcı olması sanki bir ölçüde su serpiyor yüreklerine. Onur kırıcı olması bundan. Kimdir cehennem? Üstelik niye cennetsiz?"
Turgut Uyar, ‘Şiir Günlüğü’Ağustos 1983
9 notes · View notes
bahislioncoffee · 21 days
Text
Bahislion Coffee: Kahve Çekirdeğinin Tarladan Fincana Yolculuğu
Kahve severler için bir fincan kahvenin tadı ve kokusu, günün en güzel anlarından biridir. Ancak, o mükemmel kahvenin tarladan fincanınıza ulaşana kadar geçirdiği uzun ve özenli bir yolculuk var. Bahislion Coffee olarak, kahve çekirdeklerimizin bu serüvenini sizinle paylaşmak istiyoruz.
1. Tarlada Başlayan Yolculuk
Bahislion Coffee’nin benzersiz kahveleri, dünyanın en kaliteli kahve çiftliklerinden başlar. Çekirdeklerimiz, tropikal iklimin ve verimli toprakların bir araya geldiği bölgelerde, uzman çiftçiler tarafından özenle yetiştirilir. Kahve ağaçlarının yetişmesi, sabır ve ustalık ister. Bahislion, sürdürülebilir tarım yöntemleri kullanarak hem doğaya hem de yerel çiftçilere saygı duyar.
2. Hasat ve Seçim Süreci
Kahve meyveleri olgunlaştığında, Bahislion Coffee’nin çekirdekleri elle toplanır. Bu yöntem, yalnızca en kaliteli ve olgun meyvelerin seçilmesini sağlar. Elle toplama, kahvenin daha zengin ve yoğun bir aromaya sahip olmasını garantiler. Her bir çekirdek, Bahislion kalitesiyle tüketicilere sunulmak üzere dikkatle seçilir.
3. İşleme ve Kavurma
Toplanan kahve meyveleri, Bahislion Coffee’nin özel işleme tesislerinde kurutulur ve çekirdekler ayrılır. Bu işlem sırasında kahvenin doğal aromasını korumak için son teknoloji kullanılır. Ardından, kahve çekirdekleri Bahislion Coffee’nin kavurma tesislerinde titizlikle kavrulur. Kavurma süreci, kahvenin aromasını ve tadını açığa çıkarmak için ustalıkla yapılır. Her çekirdek, Bahislion’un kalitesini yansıtan zengin bir lezzete kavuşur.
4. Taze Paketleme
Bahislion Coffee, tazeliği korumak adına kahve çekirdeklerini özel ambalajlarla paketler. Her paket, kahve çekirdeklerinin taze kalması ve uzun süre aroma kaybı yaşamaması için hava geçirmez şekilde mühürlenir. Taze çekirdekler, kahvenin lezzetini ve kokusunu ilk günkü gibi muhafaza eder.
5. Fincanınıza Ulaşan Bahislion Lezzeti
Bahislion Coffee’nin kahve çekirdekleri, dünya çapındaki kahve severler tarafından özenle demlenip fincana dökülür. Kahve makinenizden çıkan o mükemmel koku, Bahislion’un fincana ulaşan tutkusunu yansıtır. Her yudumda Bahislion Coffee’nin kalitesini ve benzersiz lezzetini hissedersiniz.
Bahislion Coffee: Kahvenin Sanatı
Bahislion Coffee, kahve çekirdeklerinin üretiminden tüketimine kadar geçen her aşamada titizlikle çalışır. Bu yolculuk, kahveye olan tutkumuzu yansıtır ve her fincanda bunu yaşamanızı sağlar. Fincanınızda Bahislion’un sanatıyla buluşmak, her anı özel kılar.
English Version
Bahislion Coffee: The Journey of Coffee Beans from Farm to Cup
For coffee lovers, the taste and aroma of a perfect cup of coffee is one of the best moments of the day. But behind that delicious cup lies a long and meticulous journey from the farm to your cup. At Bahislion Coffee, we want to share the story of our coffee beans’ adventure with you.
1. The Journey Begins at the Farm
Bahislion Coffee’s unique coffees start their journey at some of the world’s finest coffee farms. Our beans are carefully grown in regions where tropical climates and fertile soils come together, nurtured by expert farmers. Growing coffee trees requires patience and skill, and Bahislion values sustainable farming practices that respect both nature and local communities.
2. Harvesting and Selection Process
When the coffee cherries ripen, Bahislion Coffee beans are handpicked. This method ensures that only the highest quality, fully ripe cherries are selected. Handpicking guarantees a richer and more intense flavor profile. Each bean is carefully chosen to meet Bahislion’s standards of excellence before reaching the consumers.
3. Processing and Roasting
Once harvested, the coffee cherries are processed in Bahislion Coffee’s state-of-the-art facilities, where they are dried, and the beans are separated. Advanced technology is used to preserve the natural aroma of the coffee during this process. Next, the beans are roasted with precision in Bahislion Coffee’s roasting facilities. The roasting process is a delicate art that brings out the flavors and aromas, ensuring every bean reflects Bahislion’s high-quality standards.
4. Fresh Packaging
To preserve freshness, Bahislion Coffee beans are packaged in special, airtight bags. This packaging ensures that the beans retain their flavor and aroma over time. Fresh beans mean that each cup brewed from Bahislion Coffee offers the same richness and aroma as the first day.
5. Bahislion Flavor in Your Cup
The coffee beans of Bahislion Coffee are brewed with care by coffee lovers worldwide. The perfect aroma that emerges from your coffee machine reflects Bahislion’s passion that travels from the farm to your cup. With every sip, you can experience Bahislion Coffee’s quality and unique flavor.
Bahislion Coffee: The Art of Coffee
At Bahislion Coffee, we dedicate ourselves to every step in the journey of our coffee beans, from production to consumption. This journey reflects our passion for coffee, and we ensure that you experience it in every cup. Meeting Bahislion’s art in your cup makes every moment special.
7 notes · View notes