Utku Ergin
Subject Dergi’nin ilk sayısının teması olan “mizah” için konuşulabilecek en iyi komedyenlerden biriyle konuşma fırsatımız oldu. Utku Ergin’le nasıl başladığından ve gelecekte neler yapmak istediğinden bahsettik. Geçmişinin de bir kısmını oluşturan reklam kampanyası hakkında da konuşmadan edemedik. İyi okumalar!
Stand- up yapmaya nasıl başladın? Nasıl bir süreçti?
Hayatım boyunca etrafımdakilere hikaye anlatan, taklitler yapan, hazır
cevap olmasıyla bilinen ve insanları güldürmeye çalışan biri oldum.
Benden büyük ya da küçük olmalarıyla ilgilenmezdim yani, güldükleri
sürece ben anlatırdım bir şeyler. Günlük hayatta komik bir adam
olduğumu düşünmem ve çevremde de öyle bir kanı olması beni motive etti
ilk olarak. İş olarak yapmayı düşündüğüm bir şey değildi başta, zaten
Türkiye’de stand-up komedyeni olmak için yürüyebileceğim belli bir yol da
yoktu o dönem.
İlkokuldan beri müzikle uğraşıp sahneye çıkıyordum zaten. Üniversitenin
son dönemlerinde sahnedeyken şarkı söylemekten daha fazla aralarda
insanlara bir şey anlatıp güldürmekten keyif aldığımı fark ettim. İlk
gösterimi üniversitede bir derste yaptım. Stand-up kültürünü çok seven bir
hocam sabah dersinin yarım saatini bana verdi, ben de çıkıp anlattım.
Sonra kendime bir gösteri organize ettim başka bir yerde, 2012’de. Biraz
cahil cesareti şov oldu, birkaç haftada oluşturduğum bir gösteri vardı, ilk
deneyimimde çıkıp 1 saat kadar gösteri yaptım bir mekanda. Şimdi
düşününce kimseye tavsiye etmeyeceğim bir başlangıç, tamamen işe
küstürebilecek bir deneyimdi ama şanslı günümmüş, iyi geçti.
Ankara’da denedim bir süre, bir doğaçlama tiyatro ekibinin yanında sahne
alıyordum, onların oyunlarının ortasında çıkıp 10-15 dakika bir şeyler
anlattım bir süre. Sonra hafta sonu kendi oyunumu oynamaya başladım
ama hiçbir şey olduğu yoktu. Ankara’da başka mekan da yoktu bu işi yapan
o dönemler.
Hiçbir planım olmadan İstanbul’a bir arkadaşımın yanına kalıcı misafir
olarak geldim. Ekonomi mezunuyum ama gündüz bankacı gece komedyen
bir hayat yaşamak da çok tuhaf olacak diye kreatif endüstrilerde çalışmak
istedim. Bir reklam ajansında staj yapmaya başladım, o aralar İstanbul’da
tek kişilik gösteriler yapıyordum. Burada da pek nasıl olacağına dair bir
ışık yoktu aslında, bir tane komedi kulübü vardı İstanbul’da, orası da pek
aktif değildi o dönem. Nasıl olacağını bilmiyordum ama hayatta en fazla
istediğim şey oldu komedyen olmak.
Türkiye’deki ilk açık mikrofonu kurdunuz bir ekiple. Nasıl bir motivasyon ve hedefle kurdunuz. Sanırım şu an açık olmayan Old City’deydi açık mikrofon.
Evet, o dönemler ben İstanbul’a taşınalı birkaç ay olmuştu. Tek kişilik
gösterilerim oluyordu ama başka bu işi yapan kimseyle tanışmamıştım.
Hatta o kadar kimse yoktu ki ortada, Açık Mikrofon başlayana kadar “ulan
gerçekten bu işi bizim jenerasyonda yapmaya çalışan kimse yok galiba”
dediğim oldu.
Sonra Facebook’ta bir etkinlik gördüm, Murat Gençoğlu Old City Comedy
Club’ta bir event açmıştı. Konuştuk, çok bir plan yoktu başta, deney gibi oldu biraz. İlk etkinlikte mikrofon falan yoktu. Sonra bir araya geldik, bende o zamanlar reklam ajanslarından falan biraz çevre ve biraz da sosyal medya reklamı falan gibi bilgiler edinmiştim. Birilerini çağırmaya ve etkinliği duyurmaya başladık. İlk haftadan sonra 3 kişi olarak Açık Mikrofon’u her hafta organize etmeye başladık. Bugün yeni neslin en başarılı isimleri olan neredeyse herkesin yolu orada kesişti zaten. İlk 2-3 haftada bomboş ve müsamere havasında bir şey yaparken, 10. Haftada Old City Comedy Club’a sığmadığı için gelenleri kapıdan çeviriyorlardı.Her şey iyi giderken bir gün öğrendik ki Old City kapanacakmış. İstanbul’a ilk geldiğim dönemde BKM Mutfak’tan birileri gösterimi izlemişti, ben de onlara gittim. Bizim böyle bir gösterimiz var, burada yapabilir miyiz dedik. Bir hafta deneyelim dediler 2014’te, o zamandan beri her Çarşamba devam ediyor Açık Mikrofon.
İlk motivasyonumuz sahne bulmaktı tabii. İlk 2 yıl çok verimliydi özellikle,bugün tek kişilik gösterisi olan ve şehrin çeşitli yerlerinde gösteri yapan neredeyse herkesin şakalarını ilk anlattığı, denediği gösteri oldu Açık Mikrofon. Sonra bir çok Açık Mikrofon’lar olmaya başladı başka yerlerde.Ben de 2 yıl boyunca hem organizasyonunu üstlendim, hem de her hafta sahne alan ekipteydim. Artık BKM organizasyonu kendi yürütüyor ama hala arada onlarla sahneye çıkıyorum.
Ama çok gurur duyduğum bir iş, bugün komedyenlik yapan herkesin
hayatına bir şekilde dokundu. Organizasyonunu yaptığım 2 yılda 80’den
fazla farklı komedyen sahne almıştı, şimdi herhalde çok daha fazladır.
Amacına ulaştı bazı anlamlarda. Hala Türkiye’de bir stand-up komedyeni
için yeterince profesyonel bir kariyer yolu yok ama en azından bir
başlangıç noktası var.
2018’de, sizin de gösterinizde konu edindiğiniz o reklam yayınlandı. Müthiş
diksiyonlu ama itici bir reklamdı. Olumlu bir etkisi oldu mu?
O reklam aslında global bir kampanyanın Türkiye ayağıydı. 8 ülkede 8
farklı komedyenle çalışarak yaptılar, çekimler de yurt dışındaydı. Orada
markanın temsilcisi olan kişinin özel talebiyle biraz o tuhaf diksiyonlu
durum oluştu. Benim için de enteresan bir deneyim oldu. Reklamın 1 yıl
boyunca yayınlanma hakkı vardı ama insanların günde 18 kere
görebileceğini falan hayal etmedim tabii. Bence YouTube’da insanların
önüne bu frekansta çıkacak herhangi bir reklam içeriğinin sevilme şansı
yok o yüzden temel sorun içerik değil diye düşünüyorum.
Olumlu etkisi güzel bir gösteri materyali çıkarması oldu. Bir de 1 yıllık süre
bittiğinde bu süreçte başıma gelenleri Ahmet Kaya’nın “Nereden
Bileceksiniz” şarkısı eşliğinde, “Özür Dilerim İnternet” diye bir videoya
dönüştürdüm, keyifli bir şey oldu. Başka bir olumlu etkisi varsa yakın
zamanda görmeyi temenni ediyorum!
Şu an BKM’de ve diğer sahnelerde Adaptasyon Hayvanı isimli gösterinizi
yapıyorsunuz. Onun dışında da ara ara sizi bazı açık mikrofon etkinliklerinde ya da Uykusuz ekibinin yaptığı stand up gecesi gibi farklı sahnelerde de görüyoruz. Farklı ekipler, farklı ortamlarla aynı sahneyi paylaşmak konfor alanınızdan çıkarıyor mu?
Komedyenlerle çok geyiğini yaptığımız bir cümle vardı Açık Mikrofon ilk
başladığında: “stand-up çok münferit bir iş”. Ekiple olmak güzel tabii ki,
birbiriyle uyumu olan ya da benzer hedef kitleleri olan komedyenlerin
birlikteliklerinden iyi işler de çıkıyor ama günün sonunda tüm işi tek
başına yaptığın bir şey. O yüzden konfor alanımı benim şahsen çok
bozmadı. Bir de Açık Mikrofon’u organize ettiğim dönem boyunca bu işi
yapan neredeyse herkesle aynı sahneyi paylaştığım için, başka yerlerde de
farklı insanlarla değil, aslında aynı insanlarla sahne alıyor oldum.
Komedyenleri en fazla geliştiren şeylerden biri birbiriyle yaşadığı
etkileşim oluyor bence. O yüzden başka sahneler görmek, başka seyirciler
görmek çok iyi oluyor. Farklı profilde seyirci gruplarını güldürebiliyor
olmak profesyonel komedyen olmak için gerekli bir şey. O yüzden o konfor
alanından zaten çıkmak lazım.
Stand-up komedyeni için gelişebilmenin en iyi yolu gerçekten maksimum
seviyede sahne tecrübesinden geçiyor.
Stand-up ‘ın merkezi ABD diyelim. Oradaki büyük sanatçılar kendilerine sürekli yeni bir alan yaratıyor. Siz de Instagram’da yeni videolar çekmeye başladınız ve sık sık da canlı yayınlar açarak interaktiflik kattınız. Kafanızda bu iş için gidişat var mı yoksa daha spontane şekilde içinizden gelen sevdiğiniz şeyleri yapmak mı ilk hedef?
Geç bile kaldığım bir şey olduğunu düşünüyorum bu yaptıklarım için. Ben
bütün enerjimi sahneye aktardım geçtiğimiz yıllarda. Ama sahnede
yaptığımız şey ister istemez lokal kalıyor. Zaten ülkenin genelinde böyle
bir kültür yok, komedi kulüpleri çok az yerde var. O yüzden çok iyi de
olsanız, kötü de olsanız geniş kitlelere ulaşamıyorsunuz. Buna çözüm
olarak komedyenlik yaptığım, stand-up sahneleri haricinde bir mecra
arayışındayım aslında bayadır. Bir dönem Bi’ Limon Bi’ Sirke diye bir
YouTube kanalı açtım, kadın erkek ilişkileri üzerine bir skeç kanalıydı.
Aynı isimli bir radyo programı yaptım Kent FM’de. Ama sürdürülebilir
olmadı.
Instagram o yüzden iyi bir çözüm oldu benim adıma. Instagram’da da
aslında bir dekoru, kostümü, ambiyansı olan videolar yaptım. Belki biraz
daha az çabalı ve sık üretilebilir konseptlere yoğunlaşmak lazım hatta.
Benim istediğim durmadan tiplemeler yaratıp, Instagram hesabım
üzerinden bir skeç şovu ortamı oluşturmak. İyi de başladı aslında.
Birbiriyle çok alakasız profillerde tiplemeler yapmaya başladım. Bir tanesi
çok sivrildi, Tutkum Boğuşmak. Türkiye’nin en önemli ilişki uzmanı ve
seksoloğu. Sonra o tiplemeyle canlı yayınlar da yapmaya başladım.
İnsanlar baya evine rose şaraplarını alıp, canlı yayın beklemeye başladılar.
O yüzden bu ay ilk kez bu karakterle canlı bir etkinlik yaptım Kadıköy’de. 2
saat boyunca Tutkum Boğuşmak karakteri oldum ve tamamen doğaçlama
bir soru cevap etkinliği oldu, ben de çok keyif aldım.
Şu anda hedefim bu yaptığım videoların frekansını artırıp, daha fazla
insana ulaşabilmek.
Aynı zamanda da reklamcısınız. Sürekli bir yaratıcılık sürecini yönetmeniz
gerekiyor. Bunun dışında sahneye hazırlanırken nasıl bir mesainiz var?
Evet, FCBRAM’de kreatif direktörlük yapıyorum, reklam yazarıyım bir
yandan da. Ama reklamcılık çok yoğun mesailerin olduğu ve iş bittiğinde
de sizi bırakmayan bir iş. O yüzden yorucu bir hayat formum var. Uzunca
bir süredir yeni şeyler yazamıyorum istediğim sıklıkta gösterim için. Bu
yazı buna ayırmayı düşünüyorum o yüzden.
Sahneye hazırlanma kısmı aslında açık mikrofonlarla oluyor. Ben şu ana
kadar çıkardığım bit’lerin çok büyük çoğunluğunu sahnede şekillendirdim.
Bir konsept ve birkaç ana hat belirledikten sonra sahnede kendimi serbest
bırakıp zamanla şekillendiriyorum. Tek kişilik gösterilerimin öncesinde,
daha önceki gösterilerimi izleyip notlar çıkarıyorum ama prova
yapmıyorum. Çoğu gösterim de bir iş gününe denk geldiği için aslında biraz
telaşlı bir süreç oluyor ama her şeye değer bir hazzı var bu işin.
Sahnede yapacaklarınızın planı ya da akışı duruma göre değişebilir diye
düşünüyorum B planın var mı sahne için?
Her şey planladığın gibi gitmeyebiliyor gerçekten. Seyirci profili, o günün
gündemi, benim ruh halim gibi birçok şey çok etkiliyor aslında gidişatı.
Ama anlık değişimler yapabilecek kadar fazla setim oldu artık o yüzden bir
B planı planlamıyorum ama gerektiğinde uygulayabiliyorum. Bir de ben
seyirciyle çok fazla interaksiyona giriyorum. Aslında en temel B planım o
diyebilirim.
Bu benim şahsi görüşüm yanlış bir tespit yapmış olabilirim ama Türkiye’de iki tip stand-up sanatçısı görüyorum. Biri metnine güvenen ve asla çıkmayan olabildiğince metnine sadık kalanlar bir de metnine zaten güvenen ama bunun dışında ciddi bir oyunculuk performansı sergileyenler var. Benim için siz ikincisine daha yakınsınız ve bu etki seyirciye de geçiyor. Bu sizin karar verdiğiniz bir şey mi yoksa yavaş yavaş mı şekillendi bu tarz?
Bu aslında seçilen bir yol değil de sizin yetenek setinizin sizi yönelttiği bir
şey oluyor. Bütün stand-up komedyenleri büyük oranda bir metne bağlı
yapıyorlar bu işi aslında ama ne kadar sıkı bir bağlılık olduğu size bağlı.
Ama dediğin gibi zamanla oturuyor o durum. Ben yüksek bir enerjiyle yapıyorum bu işi sahnede. Birçok tiplemeye girip çıkıyorum ve aralarda seyirciyle konuşuyorum. Hatta önceden hazırlandığım ve metni olan bir şakadan daha çok o an aklıma gelen bir şeyi söylemek ya da bir diyalogla oluşan bir şaka yaratmak daha fazla keyif aldığım bir şey.
İnternetten bahsettiğiniz bölümler var gösterinizde, popüler konular
anlaşılabilirlik açısından güvenilir olsa da internetin hızıyla beraber konular da çok hızlı değişebiliyor. Esprilerin süresinin dolduğunu sahnede mi anlıyorsunuz yoksa evde çalışırken artık bu espriyi yapmayayım diyerek çıkardığınız oluyor mu?
Zamansız şakalar var elbette ama komedi çok güncel bir iş. Özellikle sosyal
medya dinamikleri o kadar hızlı değişiyor ki, şakasını yapmak için de
güncel kalmak zorundasın. Sanırım o şakanın sahnede eski yarattığı
reaksiyonu yaratmamasıyla anlıyorsun ilk. Ama bazen de çok ortada bir
duruma dönüşüyor. Zaten bunun artık geçerliliği yok diyorsun ve artık
emekliye ayrılıyor.
İnternetin ortaya çıkardığı doneler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çok iyi ve çok kötü bir sürü şey. Komedi sektörü özelinde de internet çok
şey değiştirdi. Bir kere standartları yükseltti. İnsanlar Netflix Special’ını
izlediği komedyenlerle sizi kıyaslıyor gibi durumlar var. Başta daha fazla iş
üretebilmek, daha fazla insana ulaşabilmek için harika çözümler sundu.
Ama her mecra, kısa süre içinde doyum noktasına gelip kendi büyük
isimlerini yarattı. Sonradan gelen halkaların da biraz şansı azaldı. Artık
YouTube’a özgün içerik yaratırım ve fark ederler demek biraz
hayalperestlik oluyor. Instagram için de böyle. Bu alanları da profesyonel
medya şirketleri yönetiyor artık, o yüzden TV’den alıştığımız düzenin çok
değişmediği bir yapı var. Yine de çeşitlilik açısından, ya da bir komedi
izleyicisi olarak bakınca güzel.
İngilizce gösteriler de yapıyorsunuz, geri dönüşler ve çalışma süreciniz nasıl? Karşınızdaki insanın kültürünü ve dilinin inceliklerini bilmeden espri yapmak zorken uzun uzun sahnede kalmak gerçekten büyük bir külfet oluyordur diye düşünüyorum.
İngilizce gösteri yapmanın en büyük faydası hangi şakalarımın uluslararası
seviyede olduğunu öğrenmek oldu. 2016’da başladım İngilizce gösterilere.
O zamandan beri yazdığım çoğu şakanın İngilizce de yapılabilir olmasına
dikkat ediyorum aslında.
Özellikle İngilizce gösteriler için baştan bir gösteri yazmadım ben,
elimdeki materyalin İngilizce’ye uyarlanabilenlerini uyarladım. Ekstra bir
külfeti yok aslında. Tabii ki kültürel dinamikler etkiliyor ama Türkiye’de
yapılan bir İngilizce gösteri olduğu için, burada yaşayan bir yabancının da
anlayabileceği referanslar içeriyor. Reaksiyonlar Türkçe’den daha az
olmadı hiç. Bir de dil olarak İngilizce komediye gerçekten çok yatkın bir
dil, daha net bazı şeyler. İngilizce gösterilere gelen kitle de gördüğüm
kadarıyla gülmeye daha açık bir kitle. Hem alternatif azlığında hem de
tabii geldikleri ülkelerde daha fazla stand-up izlediklerinden
kaynaklandığını düşünüyorum. Benim başka ülkelerde de deneme imkanım oldu, çok iyi deneyimlerdi. Yaptığım gösterinin orada da çalıştığını görmek çok güzel bir his tabii.
Sizin en çok güldüğünüz, beslendiğiniz şeyler neler?
Bir dönem insanların internetteki personalarına takmıştım kafayı. Oraya
kendimizi yansıtma şeklimiz falan en komik bulduğum şeydi. Artık 30
olmak üzereyim, biraz daha içsel meselelere döndüm şimdi. O yüzden daha
kendi çaresizliğinden mizah üreten işlerden keyif alıyorum. Hannah
Gadsby ve Daniel Sloss’un bu yıl çıkardıkları stand-up special’larını çok sevdim o yüzden. Hala devam eden komedi dizilerinden en sevdiğim şey It’s Always Sunny in Philadelphia. Emrah Ablak’ın Instagram’dan paylaştığı story’leri
çok komik buluyorum. 97’li bir kardeşim var, birlikte yaşıyoruz. O yüzden
daha millenial tayfalar neye gülüyor diye onunla sık sık konuşuyorum. Bir
de komik olma niyeti olmayan İngiliz belgeselleri var. Yaş farkına rağmen
aşk falan gibi meseleleri inceleyen, baya komik bence.
Teşekkürler!
0 notes
3 GOL 3 PUAN
http://giresunhaberci.com/3-gol-3-puan-2/
3 GOL 3 PUAN
Stat: Giresun Atatürk
Hakemler: Hakan Ceylan **, Oğuz Kağan Çalışıor **, Bersan Duran **
Giresunspor: Anıl **, Uğur ***, Aykut ***, Abdulkadir **, Guy Lucien Michel Landel **, Abiola Dauda *** (Ergin dk. 84 ?), Said Id Azza (Fatih dk. 88 ?), Muhammed İldiz ***, Savaş **, Husamettin **, İbrahim Sangare ** (Ozan ** dk. 69 *)
Eskişehirspor: Ekrem **, Semih **, Bedirhan **, Mehmet Fevzi Yıldırım ***, Furgan **, Mehmet Özcan **, İbrahim ** (Kaan dk. 57 *), İsmail **, Talha ** Cemali ** (Utku dk. 79 **), Fıratcan **
Goller: Muhammed İldiz (dk. 22), Michel Landel (dk. 35), Dauda (dk. 71) (Giresunspor), Mehmet Fevzi Yıldırım (dk. 25 pen.) (Eskişehirspor)
Sarı kartlar: Furgan (Eskişehirspor), Aykut, Abdulkadir (Giresunspor)
Kırmızı kart: Mehmet Fevzi Yıldırım (dk. 31) (Eskişehirspor)
Spor Toto 1. Lig’in 1. haftasında Giresunspor, sahasında Eskişehirspor’u Muhammed İldiz (dk. 22), Michel Landel (dk. 35), Dauda (dk. 71) 3-1 mağlup etti. Eskişehirspor’un golünü ise 25. dakikada penaltıdan Mehmet Fevzi Yıldırım kaydetti.
MAÇTAN DAKİKALAR
22. dakikada kale önünde oluşan karambolde Muhemmed İldiz’in vuruşunda gol oldu. 1-0.
25. dakikada Eskişehirspor’un atağında Aykut’un müdahalesiyle Talha yerde kalınca hakem penaltı noktasını gösterdi.
Mehmet Fevzi Yıldırım, kullandığı penaltıyı gole çevirdi. 1-1.
31. dakikada Giresunspor atağında Eskişehir-spor’dan Mehmet Fevzi Yıldırım’ın müdahalesiyle Giresunspor’dan Guy Lucien Michel Landel yerde kaldı. Pozisyon sonrasında hakem Mehmet Fevzi Yıldırım’a çift sarı karttan kırmızı kart gösterdi.
35. dakikada Giresunspor atağında sağ taraftan ceza sahasına gönderilen topla buluşan Michel Landel’in dönerek vurduğu top ağlarla buluştu. 2-1.
71. dakikada Giresunspor atağında sol kanattan Muhammed’in gönderdiği topu gol çizgisi üzerinde karşılayan Dauda topu göğsüyle ağlara gönderdi. 3-1.
0 notes