Tumgik
#yaratılış hikayeleri
panoptik · 1 year
Text
HİNT MİTOLOJİSİ - ÇOKTAN TANRILI ÇOK HİKAYE
-Bölgenin Geçmişi Hakkında
Hindistan bölgesinin tarihine baktığımızda bölgeyi derinden etkileyen Hint-Avrupalı göçlerinden önce de yani MÖ 1500’den önce de Hindistan’da insanların ve uygarlığın olduğunu görebiliyoruz. Bölgede yapılan arkeolojik çalışmalar geçmişte varolan kültürel geleneklerin Hinduizm ve Hint mitolojisini çarpıcı şekilde etkilediğini göstermektedir. Bunlara örnek olarak, MÖ 6000’e tarihlenen tanrıça gücünü ortaya koyan heykelcik kalıntıları gösterilebilir. Hindistan’daki bu ilk önemli kültür, Harappa kültürü olarak bilinir. Harappa, İndus vadisinde bulunan en önemli antik yerleşimlerden biridir.
Tumblr media Tumblr media
Bkz: Harappa, Indus Valley Hkk.
-Kutsal Metinler, Veda'lar Hakkında
Hindu mitolojisi olarak ifade edilen mitoloji esasen erken Hint-Avrupa kültüründen doğduğu için MÖ 2000-1000 arasındaki dönemde, yani “Vedalar” olarak bilinen kutsal metinlerle ortaya konur.  Veda bilgi demektir.
İlk dört veda Rig-Veda, Yajur-Veda, Samar-Veda ve Athar-Veda olarak adlandırılır. Bunlar hikayeleri, ilahileri, ayinleri içeren Sanskritçe şiirsel metinlerdir. Yazı olarak aktarılmamışlardır çünkü toplumda kutsal olarak kabul edilen, bu anlamda kabul gören kişilerin sözlü aktarımının yazılı aktarımlarına göre daha isabetli olduğuna inanılmıştır.  Hindular Veda’ların daima var olmuş olduğuna ve Manular diye bilinen bir dizi varlığın veya avatarın (Tanrı Vişnu’nun reenkarnesi) yardımıyla metnin ortaya çıkmış olduğuna inanırlar. Orijinal Vedalara, sonuç olarak eklenen çeşitli metin grupları da bulunmaktadır. Bunlar da mitolojilerinde olduça önemli yer tutmaktadır. Bunları  Brahmanalar, Puranalar Upanişadlar, Vedantalar ve Sutralar olarak ifade edebiliriz.
Vedalar’ın kendi içlerindeki mitoslar arasında bile çelişkiler olduğundan, bu mitlerin inananları için bile tam bir bağlılıkla ele alınması güçtür. Brahmanalar bahsettiğimiz dört orijinal vedalara dair sonradan eklenen yorumlamalardır. Özellikler ritüellerin doğru gerçekleştirilmesini hedefler ve Vedalar’dan kesinlikle daha dogmatiktirler. Upanişadlar ise daha çok bir dizi felsefi tartışmayı ortaya koyması bakımından Hindu teolojisinin felsefi altyapısını ortaya koyduğu söylenebilir. Aşağıda bu mitolojinin okuması, anlaması, derlemesi ne denli zor olduğunu görebilirsiniz.
Tumblr media
Çok detaylı yabancı kaynaklar var, onlardan birini buraya bırakıyorum.
-Rig Veda - Kutsal Bilgi
Hinduizmin kutsal kitaplarının ilki Rig Veda-Kutsal Bilgi 1028 adet ilahinin birleşiminden oluşur. Yukarıda ifade ettiğim gibi üç Veda daha (Sama, Yajur, Ahtarva ) yazılmıştır. Tüm bunlar M.Ö. yaklaşık 2000-1000 yılları arasında İran dağlarından Hindistan’a gelen savaşçı Aryanlar tarafından yazılmışıtır. Rig Veda olarak ifade ettiğimiz eserin erken dönemdeki kitaplarındaki teolojisi,  özünde çok tanrılı ve doğa odaklı olması bakımından bir ölçüde diğer Hint-Avrupa halklarınkine benzer.  Ancak şu noktada büyük bir fark bulunmaktadır: Diğer Hint-Avrupa gruplarının çok tanrılılığı, giderek bir tanrının panteonun başına geçtiği bir tür tek tanrıya evrilirken, Vedizm her ilahide belli bir tanrıyı üstün bir konuma yükseltir. Hatta birini seçip yükseltirken diğerlerinin özelliklerinin de bir diğerine karıştırıldığı görülür. Bunun sonucunda giderek tanrıların bireysel kimlikleri bulanıklaşır ve onların yerine, tek bir tanrısal prensibin değişik biçimlerde ifade edilmesi kavramı geçer.
Rig Veda’dakilerle başlayan birçok Hindu yaratılış miti vardır. Dolayısıyla örgün bir metin içerisinde tüm Hint yaratışı mitini ortaya koymak imkansızdır.  Buradan hareketle Hint mitolojisinin sürekli bir devinim içinde olduğunu ve tanrıların şekil, isim değiştirdiğini ifade etmek yanlış olmaz. Örneğin bazı metinler yaratılış için Brahma’nın kendi aklından oğullar meydana getirerek insanları yarattığını söylerken bu metinlerin Prajapati versiyonunda yaratıcının kendinden bir erkekle kadın yarattığını ifade edilir. Daha sonraları Şiva, Vişnu ve Devi tanrı üçlüsünün hakim olduğu “Purana” metinlerinde her tanrının evreni kendi içinde barındırdığını dolayısıyla fiilen yaratıcı olduğu aktarılır.
Birçok yandan farklılıkları olsa da Hindu yaratılış miti içinde önemli ortak ve tutarlı bir tema zaman kavramı Kalpa’dır. İnsan zamanına göre 1 kalpa 8,64 trilyon yıllık bir dönemken, Brahma’nın zamanına göre bir gündüz ve bir gecedir. Her kalpa’nın sonunda İskandinav mitindeki Ragnarok veya çağdaş sinemadan Matrix gibi yaratım yok edilir ve her yıkımı yeni bir yaratılış izler.
-Tanrıların Derlenmesi
Hindu panteonu zamanla değiştiğini yazı boyunca belirttim. Erken Vedalar döneminde Dyaus ile Prithvi Yunan mitlerindeki Uranos ve Gaia gibi ilk tanrılardır. Onların arkasında İndra’nın liderliğinde tanrıların ikinci nesli olan, devalar gelmektedir. İndra- Güneş tanrısı Surya(veya Mitra) ile ateş ve kurban tanrısı Agni ilk büyük Hindi üçlüsünü oluştururlar.
Tumblr media
İndra, düzen kurucu pozisyonda bir tanrıdır. Tanrıların yüce kralı ve ateşli savaşçı olan kaotik canavar Vritra’yı yenme şerefine sahip olsa da zamanla Şiva, Vişnu, Brahma ve Devi karşısında önemini kaybetmiştir. Önce yüce bir kralken sonra tanrıların kutsal içeceği Soma ile sarhoş olmuş bir kadın düşkünü olarak tasvirlenir.  Surya ise yaşama hükmeden güneş olarak betimlenir, aydınlatıcı ve yaratıcı olarak görülür o da yıllar içinde saygınlığını yitirir ve özellikleri başka tanrılarda görülmeye başlanır.  Agni ise Vedik üçlüsündeki kurbanın ateşi olarak tanımlanır. Hayvanlar, bitkiler ve insanlardaki tinsel ateş olarak yeryüzünün hükümdarıdır. Veda sonrası Hinduizm’in doğuşu esnasında o da önemini kaybetmiştir.
Tumblr media
-Yaratılışlar Hakkında
Rig-Veda’nın MÖ 1200 civarı yazıldığına inanılan onuncu kitabındaki bir ilahide tanrısal gücün tek bir tanrıda birleşmesi açıkça görülür.  Prajapati yani Altın Yumurta tüm tanrıların hayat kuvveti olarak anlatılır. Kaynağı hakkında belirsizlik olsa da onun da ateşe bile hayat veren ilksel sulardan doğduğuna inanılır. Prajapati de başka şeyleri meydana getirmiş fakat kendisi meydana gelmemiştir. Prajapati bir bakıma kendisinin babasıdır, çünkü sulara bakıp kurbanı, yani kendisini meydana getirmesini sağlayan kendisidir. Bundan sonra kainatı yaratır, doğaya ve tanrılara güçlerini verir ve bunun muhafazasını sağlar. Yaratıcı tanrının bir yumurta halinde karşımıza çıktığını gördük. Diğer mitlerle karşılaştırıldığında Fin ve Yunan mitlerindeki benzerliğine dikkat çekmek gerekir. Ancak onlarda olduğu gibi ilksel sulara biri tarafından bırakılmadığını, suların doğrudan kendisi tarafından -çalkalanmayla meydana getirildiğini görüyoruz.
Başlangıçta, Altın Yumurta oluştu: Doğduktan sonra tek Efendisiydi o tüm varlıkların; Tutarak gökyüzünü ve dünyayı ayakta Bu kurbanla hangi tanrının önünde saygıyla eğileceğiz?  Hayat (atman) verene, kuvvet verene, (Hindu Scriptures. Londra J.M. Dent, 1966, s. 10-11)
“Doğrusu, en başta bu evren suydu, bir su denizinden başka bir şey değildi. Sular şını arzu etti, “Nasıl üreyebiliriz?” Uğraştılar ve hararetle ibadet ettiler, ısındıklarında bir altın yumurta ortaya çıkt. Yıl, aslında, o zaman daha var olmamıştı. Bu altun yumurta bir yıllık bir aralık boyunca yüzdü. Bir yıl sonunda Pracapati ondan yaratıldı; bu yüzden kadın, inek ve kısrak da bir yılda doğurur; çünkü Pracapati bir yılda doğmuştur. “ Brahmanalar – Bir Yumurtadan Yaratılış
Dünyanın yaratılışına baktığımızdaysa yukarıdaki gibi kurban etkinliğinin yaratıcı bir etkinlik olarak burada önemiyle karşılaşıyoruz. İlk insan olarak adlandırılan Purusha'nın kurban edilip dünya olmasıyla yaratı vurgulanır.  -Bu noktada da İskandinav mitolojisine benzerliğini özellikle vurgulamak istiyorum. Purusha'nın çok büyük olarak tanımlanan gövdesinin dörtte üçü görünmez ve mutlak olarak tanımlanırken geriye kalan parçadan ise dünya, canlılar veya “meşhur” sınıfların ortaya çıktığına inanılır. Kurbanın yaratıcı durumuna olan inançtan ötürü aynı olayı taklit etmenin yeniden kutsallık sağlayacağına dair ümide bağlı kalarak birçok dinsel tören oluşmuştur.
Brahman onun ağzıydı, Kolları Prens oldu, Kasıklarından sıradan insanlar, Ve ayaklarından köleler oldu. (Hindu Scriptures. Londra J.M. Dent, 1966, s. 8-10)
-İlk Veda'lar sonrası , değişimler
Yukarıda ilk yaratım ve insanın yaratılması mitlerinde farklılıklar olduğunu, Prajapati’nin zamanla bazı inanışlarda yerini Brahma’ya bıraktığını ifade etmiştim. Brahma’nın kendi aklından yaratımı gerçekleştirdiğini aktarmıştım. Buna dair inanış Manu’nun Kanun Kitabından gelmektedir. Burada suya bırakılan altın yumurta teması korunmaktadır. Fakat bu defa Brahman (Kendinden Var Olan) hem kaotik suları hem de onun içinde yumurtayı yaratır. Böylece açığa çıkarak o, yumurtadan Brahman olarak doğar.  Bu nedenle hem ilk ruhun oğlu Harayana, hem ilk inşan Purusha hem de yaratıcı tanrı rolünde Brahma’dır.
“ Kendinden Var olan kendi gövdesinden çeşitli varlıklar yapmak istedi ve önce bir düşünce ile sıları yaratarak tohumunu onun içine koyddu. O tohum güneşinkine eşit parlaklıkta bir altın yumurtaya dönüşü ve yumurtanın içinde, tüm dünyanın atası Brahman olarak o doğdu." – G.Buhler (çev.). The Laws of Manu. Sacred Books of the East. Cilt 25 Max Müller (ed.). Oxford, İngiltere: Calrendon Press, 1886, s.5.)
Hint mitolojisinin ilerleyen safhalarında bahsettiğimiz üzere Puranalar anlatısı ortaya çıkar. Hint mitolojisinin en büyük yazarı olduğu düşünülen efsanevi Vyasa’ya ait oldukları kabul edilir. Vyasa’nın bu görevi yerine getirebilmek için bin yıldan fazla yaşaması gerektiğini de bu aşamada belirtmeliyim Dolayısıyla aslında Vyasa, bir anlamda bir sınıfın temsilcisidir. Vyasa hakkında da efsaneler dolanmaktadır. Her kim olursa olsun mitlerin baş derleyicisi olarak onun ismi geçer.
Tumblr media
Vyasa Görseli
Puranalar’da görünüş ve gerçeklik arasındaki ayrımı basitleştirilme çabası vardır. Bu noktada Brahman dünyanın hem yaratıcısı hem de özü olarak ele alınır. Her şey birdir, Brahman’dır.  Oysa görünüş dünyasında şeyler birbirinden apayrıdır ve Brahma (yani Brahman’ın erkek formu) onların yaratıcısıdır.  Bu nedenle o bir erkek domuz biçimine girerek ilksel suların dibinden dünyayı dişleriyle kaldırır ve kainata düzen verir. Bu mit bu noktadan sonra öze geri döner ve Brahman’ın kurbanın esrarlı gücüyle özdeş olduğunu ortaya koyar.
Tumblr media
“Sen kurbanın bedenisin… Ağzın sunaktır… adın Vedaların ilahileridir. “ Brahma Hakkında
Upanişadlar döneminde karmaşık yaratıcı ilkeler, Prjaapati ve daha da karmaşık bir halde Brahman’da görülmeye başlanır. İlerleyen süreçte Brahma’nın yaratıcı, Vişnu’nun koruyucu ve Şiva’nın gerekli yok edici olduğu ikinci bir yüce üçlü veya “Trimurti” gelişir.  Başlıca figürlerin yanı sıra, aralarında Şiva ile Parvati’nin fil kafalı oğlu Ganeşa gibi birçok yan tanrı da bulunmaktadır.
Vedik üçlüsü olarak adlandırdığımız İndra, Agni, Surya üçlüsünün önem kaybı sonrası boşluğu dolduran Brahma, Vişnu, Surya üçlüsünde Brahma, yaratıcı tanrı olarak Pracapati’nin yerini alır fakat bu konumda bile, çoğunukla üçlüdeki kardeşlerinden çok aşağıda görülürdü. Aslında bu üçlüdeki konumu, bir biçimi Brahma’nın karısı Sarasvati olan Ulu Tanrıça Devi tarafından devralınmıştır.
Tumblr media
Brahma’nın dört yöne bakan dört kafası vardı, dolayısıyla gözleri daima Sarasvati’nin üzerinde olabilirdi.
Sarasvati Hakkında
Sarasvati, Vedalar döneminde beri kocası Brahma’yı önemini sürdürme açısından geride bırakan bilgi ve öğrenme tanrıçasıydı. Sarasvati, Purana’larda bazen ona ensest arzular esleyen Brahma’nın kızı olarak da görülmüştür. Bir süre Vişnu’nın karılarından bir olarak görülmüş ve eşleri arasındaki kavgalara sek için Vişnu tarafından Brahma’ya verildiği inanılmıştır.
Vişnu, erken Vedalar’da önemsiz bir figür olsa da Trimurti’de yaratılışın koruyucusu ve sürdürücüsüydü. Puranik dönemde Vişnu, yaratıcı Brahma’yı göbeğindeki lotustan çıkararak daha da güçlenmiş ve inananları için önem derecesinde Şiva’yı bile geride bırakmıştır. Vişnu’nın gücü, Süt Okyanusunun Çalkalanması mitinde oldukça belirgindir. Bu miti de daha sonra blogda paylaşıyor olurum. Vişnu’nın cildi koyu mavidir ve en az dört kolu bulunmaktadır. Ulaşım için güneş kartalı Garuda’ya biner. En önemli eşleri Sri ve Lakşmi’dir . Birçok dünyevi enkernasyonu ve avatarı vardır. Bunların en önemlileri Rama ve Krişnadır. Bazıları Buda’yı da Vişnu’nun bir avatarı sayarlar.
Şaivalar, Şaivism’e yani Şiva’ya adananlar, Şiva’nın tanrıların en yücesi olduğuna, Brahma’nın esas enkernasyonu olduğuna inanırlar. Daha belirgin bir biçimde, yaratıcı Brahma, koruyucu Vişnu ise bu üçlü bağlamında, Şiva yeni yaşamın içinden doğacağı kurbanı talep eden yok edicidir. Yaşamın kendisinin, yani evrenin bir ölüm ve yeniden doğuş süreci olduğunu temsil eder.
Tumblr media
Bu yeniden doğuş sürecini anlatan en iyi metinlerden biri Hint destanı Mahabrarata’dır. Homeros’un İlyada ve Odysseia’sının toplamının sekiz katı uzunluğunda olduğu söylenmektedir. Bu metinin yazarlığı yukarıda aktardığım Vyasa’ya isnat edilir. Vyasa’ya destanı dikte eden kişinin Şiva’nın fil kafalı oğlu Ganeşa olduğuna inanılır. Destanın büyük kısmı, MÖ 500. Yıllarda brahma rahipleri tarafından uyarlanmış ve MS 500’de ilaveler yapılmıştır. Destanın teolojik yaklaşımı yerküre şeklindeki tanrıçanın iblisler ve insanlar tarafından zulüm görmesidir. Refahın geri gelmesi için kurban gerekmektedir. Destan, güneş tanrısı Surya’nın oğlu Karna’dan kuzenleri ile Pandavalar arasında süren mücadeleyle ilgilidir. Aileler arasındaki savaş daha geniş teolojik bağlamda, bir çağı sonlandırıp yeni birini başlatacak olan temizleyici bir kurban ediştir. Yeryüzünün yükünü kaldıracaktır. Krişna’nın Bhagavadgita’da ( Rabbin Ezgisi-Şiir) açıklık getirdiği de bu konudur.
Kaynakça:
Keith, A. (2021). Hint Mitolojisi: efsaneler ve inançlar diyarı. Çev. İnönü. Leeming, D. A. (2017). A’dan Z’ye dünya mitolojisi. (N. Soysal, çev.) Say Yayınları. Öztürk, Ö. (2016). Dünya mitolojisi. Nika Yayınevi. Sproul, B. C. (2018). Yaratılış mitleri. (A. Bucak, çev.) Hil Yayın.
12 notes · View notes
thoughttraill · 1 year
Text
Evrenin var oluşu
Bilim ve Felsefenin Karşılaşması
İnsanlık tarihinde belki de en büyük sorulardan biri, evrenin var oluşudur. Bu soru, binlerce yıldır bilim insanları, filozoflar ve din adamları tarafından incelenmiştir. Ancak, tam olarak ne olduğu ve nasıl var olduğu hala bir sır olarak kalmaktadır. Bu makalede, evrenin varoluşuna bilim ve felsefe açısından bakış açılarını inceleyeceğiz.
Big Bang Teorisi
Bilim insanları, evrenin kökenini açıklamak için birkaç teori öne sürmüşlerdir. Ancak, en kabul gören teori, Big Bang teorisidir. Big Bang teorisine göre, evren, yaklaşık 13,8 milyar yıl önce tek bir noktadan patlamıştır. Bu patlama, evrenin genişlemesi ve gelişmesi ile sonuçlanmıştır.
Big Bang teorisinin destekleyen kanıtları arasında, evrenin genişlemesi, kozmik mikrodalga arka plan ışıması ve kozmik ışınlar gibi gözlemler yer almaktadır. Bu gözlemler, evrenin tek bir noktadan patladığına ve genişlediğine işaret etmektedir.
Felsefi Yaklaşım
Felsefe açısından, evrenin varoluşu konusu, ontoloji olarak adlandırılan bir alt dalda incelenir. Ontoloji, varlığın doğasını, var oluşun kaynağını ve var olan şeylerin özelliklerini araştıran bir disiplindir.
Ontolojiye göre, evrenin varoluşu konusu, var olan şeylerin kaynağı ile ilgilidir. Var olan şeylerin kaynağı nedir ve nasıl ortaya çıktılar? Bu sorular, ontolojinin odak noktasıdır.
Evrenin varoluşu konusunda felsefi bir teori, Varlık Nedeni Teorisi’dir. Bu teori, evrenin neden var olduğunu açıklamaya çalışır. Varlık Nedeni Teorisi’ne göre, evrenin nedeni, bir varlık nedenidir. Bu varlık nedeni, evrenin özünde bulunur ve onun var olmasını sağlar.
Din Açısından
Dinler, evrenin varoluşu konusunda kendi açıklamalarını sunmuşlardır. Örneğin, Hristiyanlık, İslam ve Yahudilik, evrenin Tanrı tarafından yaratıldığına inanırlar. Bu dinlerde, Tanrı, evreni yarattıktan sonra onu yönetir ve korur.
Bununla birlikte, diğer dinler
ise, evrenin yaratılış hikayeleri farklıdır. Hinduizm, Budizm ve Şintoizm gibi doğu dinleri, evrenin sonsuz döngüsüne inanırlar. Bu dinlerde, evren doğar, büyür, bozulur ve ölür; ardından yeniden doğar. Bu döngü, kozmik döngü olarak adlandırılır.
Evrenin varoluşu konusu, bilim, felsefe ve dinler arasında farklı bakış açılarına sahiptir. Bilim, gözlemlere ve kanıtlara dayalıdır. Felsefe, mantık ve argümanlarla çalışır. Dinler ise, inanca dayalıdır. Ancak, her biri evrenin varoluşu konusunda bir şeyler söyleyebilir.
Sonuç olarak, evrenin varoluşu konusu, insanlık tarihinin en büyük sorulardan biridir ve hala tam olarak cevaplanamamıştır. Bilim, felsefe ve dinler, her biri kendi açıklamasını sunsa da, tam bir cevap yoktur. Evrenin varoluşu, insan zihninin sınırlarını zorlayan bir konudur ve belki de tam olarak anlaşılamayacaktır. Ancak, bu konu hakkında sürekli düşünmek, insanların kendilerini ve dünyayı daha iyi anlamalarına yardımcı olabilir.
3 notes · View notes
emnylky · 5 years
Text
Mitoloji Nedir? Mitolojinin Özelliklerine Genel Bakış
Tumblr media
Mitoloji Nedir?
Yunanca mythos ( masal-hikaye ) ve logos (söz) kelimelerinden oluşan mitoloji, sözlük anlamı olarak bir din veya bir halkın kültüründe tanrılar, kahramanlar, evren ve insanın yaratılışıyla ilgili tüm sözlü ve yazılı efsane birikiminin ve bu efsanelerin doğuşlarını, anlamlarını yorumlayıp, inceleyen ve sınıflandıran çalışmalar olarak açıklanmaktadır. Kısacası mitoloji efsaneler bilimi anlamına gelir. Mitolojiyi incelerken bölgelerine göre sınıflamak doğru olacaktır. Asya MitolojisiAvrupa MitolojisiAmerika MitolojisiAvustralya ve Okyanusya MitolojisiOrta Doğu Mitolojisi Günümüzde mitoloji denildiğinde en çok akla gelenler ise; Yunan MitolojisiRoma MitolojisiMısır Mitolojisiİskandinav MitolojisiTürk Mitolojisi'dir. Yunan Mitolojisi
Tumblr media
Yunan Mitolojisi Bu mitoloji eski yunan dininin temelini oluşturur. Yunan Mitolojisi, Antik Yunan’da evrenin yaratım süreci, tanrı, tanrıça ve kahramanların yaşayışlarını konu edinen hikayeleri içerir. Ayrıca günümüzde ulaştığımız kaynaklar bu masal ve efsanelerin o dönemde mythos yazarı diye tanımlanan derleyiciler tarafından oluşturulan yazılı halleridir. Yunan tanrılarını Romalılar’da kabul etmiş ve farklı adlar kullanmıştır. Yunan mitolojisi, yüzyıllar boyunca sanata ve edebiyata ilham kaynağı olmuştur. Roma Mitolojisi
Tumblr media
Roma Mitolojisi Doğaüstü ya da mucizevi unsurlara sahip olsalar bile, tarih boyunca geleneksel anlatımlar ön plana çıkmıştır. Roma mitlerinde önemli olan tema kahramanlıktır. Yunan mitolojisinin tanrıları, konuları ve efsaneleriyle benzerlik gösterir. Mısır Mitolojisi Eski Mısır, tarihi boyunca sık sık tanrı inancı değiştirmiştir. Her köyde farklı bir tanrıya inanıldığı dönemler olmuştur. Mısır’da Kralların Tanrılığı söz konusudur. Eski Mısır kabartma tas Tarihin en ünlü tanrılarını listelersek ; OsirisOsiris’in karısı İsis ( aynı zamanda kardeşidir)Bu ikisinden doğan Horus Mısırlılar, Osiris’in ölümünden sonra dirileceğine inanıyorlardı. Ölen kralların ve Tanrıların mezarlarını görkemli bir şekilde inşa ederlerdi. Büyük piramitler güçlü kralları için yaptıkları mezarlardır. Mısırlılar, öldükten sonra dirilişe inandıkları için her mezarın içine günlük kullanım eşyası, takıları, mücevherleri,hazineleri ve günlük olarak yiyecek içecek koyarlardı. Kralların mezarına ise bunların yanı sıra dirildikten sonra onların hizmetini görmeleri için küçük heykelcikler koyarlardı. İskandinav Mitolojisi İskandinav mitolojisi, İskandinav toplumlarının Hristiyanlık öncesi dinleri, efsaneleri ve inanışlarından beslenir. Efsaneye göre; bütün canlı türlerinden önce Ginnungagap denilen boşluk vardır. Bu uçurumu Yunan mitolojisindeki Khaos’a (boşluk) benzetebiliriz.  Bu boşlukta Dokuz Dünya, hayat ağacı Yggdrasil üzerinde yükselir. Bu dünyaların isimleri; Niflheim, Muspelheim, Midgard, Asgard, Vanaheim, Jötunheim, Alfheim, Nidavellir ve Helheim’dir. İskandinav Mitolojisi Hayat Ağacı Kuzeydeki soğuk ve karanlık diyarın adı Niflheim, Güneydeki sıcak ve aydınlık diyarın adı Muspellheim’dır. Türk Mitolojisi Kaynağı, Türk halklarının inandıkları efsanelerdir.Altay-Yakut Türklerinin Yaratılış Destanı, Hunların Oğuz Destanı, Göktürklerin Ergenekon ve Bozkurt Destanı gibi diğer Türk destanları genel olarak Türk mitolojisidir. En eski mitolojik hikayelerden biri olan Dede Korkut Hikayelerinin orijinal kayıtları Vatikan ve Dresden kütüphanelerindedir. Read the full article
3 notes · View notes
ladyparfumcomtr · 3 years
Text
0 notes
teknositesii · 4 years
Text
Marvel Filmleri İzleme Sırası Nasıldır? En Güçlü Marvel Karakteri Hangisi?
Tumblr media
Büyük-küçük herkes tarafından bilinen bir film varsa o da Marvel Filmleri olmuştur. Gerek hikayeleri gerek ise maceralarıyla insanları ekran başına kilitleyen filmleri en başından izlemek ister misiniz? Cevabınız evet ama hangi sırayla izleyeceğinizi bilmiyor musunuz? Marvel Filmleri İzleme Sırası Nasıldır? En Güçlü Marvel Karakteri Hangisi? Sorularınızın cevabını vermek istiyoruz. İlk filmi 2008 yılında vizyona çıkan Marvel Filmlerine baktığımızda sıkça sorulan sorular arasında Marvel Filmleri Sıralaması yer almakta. Filmlerin hikaye sıralaması, kronolojik olarak hangi sırada izlenmesi gerektiği sıklıkla tartışılmaktadır. Biz sizlere yardımcı olmak için Marvel Sinematik Evreni hikaye sıralamasını yaptık. Okumaya devam ederek siz de bilgi sahibi olabilirsiniz.
Marvel Filmleri İzleme Sırası Nasıldır?
Bir filmi ya da diziyi izlerken konu bütünlüğünü sağlamak için ilk bölümünden itibaren izlemeniz gerekmektedir. Unutmayın ki her film ya da her dizi birbirine bağlı olarak çekilmektedir. Günümüzde oldukça popüler olan Marvel Filmleri İzleme Sırası bilinirse ve ona göre izlenirse filmlerin bütünlüğü sağlanacaktır. Sizde ne izlediğinizi daha kolay anlayabileceksiniz. 1-  Captain America: The First Avenger
Tumblr media
Captain America The First Avenger   Marvel Filmleri izlemek için kronolojik bir sıra oluşturduğumuzda ilk sırada Captain America: The First Avenger filmi yer alacaktır. Marvel Film evreninin başlangıcı olarak bilinen bu filmde, Captain America karakterinin doğuş hikayesi anlatılmaktadır. Doğuş hikayesinin yanı sıra Infinity Stone’a göndermeler de bulunmakta. Bu filmi izlerken siz de kendinizi II. Dünya Savaşı döneminde hissedebilirsiniz. 2- Iron Man
Tumblr media
Iron Man Captain America’dan sonra gelen bu yapım ayrıca Marvel Evreni’nin ilk filmidir. Fakat izleme sırasına baktığımızda Iron Man ikinci sırada yer alıyor. Filmde yer alan Tony Stark karakteri, Iron Man’e evrilmesi ilk kez bu filmde olacak. Iron Man’ın doğuşunu konu edinen bu film ile Avengers serisine ilk adımlar atılmış oluyor. En Güçlü Marvel Karakterleri konusunun da başlangıcı olarak da Iron Man kabul edilmekte. 3- Iron Man II
Tumblr media
Iron Man II Marvel Filmleri İzleme Sırası listesinde üçüncü sırada Iron Man II filmini görüyoruz. Tom Stark’ın Iron Man karakteri olduğu artık tüm dünya tarafından bilinmekte. Kendisini hemen her konuda geliştirmek isteyen Stark, bu film içerisinde bambaşka bir Iron Man olarak karşımıza çıkacak. Avengers serisinin en sevilen isimlerinden biri olan Iron Man’ın gelişim hikayesini bu filmde geniş bir şekilde görebilirsiniz. 4-  The Incredible Hulk
Tumblr media
The Incredible Hulk   Her ne kadar Marvel Filmleri arasında en az izlenen yapımlardan biri olsa da listeye almadan edemedik. Iron Man ile aynı yılda vizyona giren film Bruce Banner’in hikayesine odaklanmıştır. Filmde yer alan Dev Hulk’un yaratılış hikayesinin konu edindiği bu yapımda Hulk rolünde Edward Norton yer almakta. 5- Thor
Tumblr media
Thor Thor filminin ilk ekrana çıktığı tarih 2011 olsa da beşinci sırada yer alıyor. Iron Man 2 filminin son sahnesiyle bağlantılı olan bu yapım, 2011 yılına damgasını vuran filmlerden olmuştur. Iron Man dan daha fazla popüler olan Thor filmi, Avengers serisinin devamı niteliğinde. 6- Avengers
Tumblr media
Avengers 2012 yılında vizyona çıkan Avengers filmi Marvel Sinematik Evrenini devam ettiren film niteliğindedir. Marvel Filmleri arasında bir başlangıç kabul edilen Avengers, piyasaya çıkacak yeni serinin de habercisi oldu. 7- Iron Man III
Tumblr media
Iron Man III Marvel kronolojik izleme sırası için hazırladığımız listede Iron Man III, serinin en son filmi olmuştur. Tony Stark karakterinin tek başına bulunduğu film de Iran Man’ın maceraları önem arz etmektedir. Listenin yedinci filmi olan bu film fazlasınca beğeni almıştır. 8 - Thor: The Dark World
Tumblr media
Thor: The Dark World En Güçlü Marvel Karakteri hangisi tartışması devam ederken Thor: The Dark World bu tartışmaya dahil olan bir diğer isimlerden olmuştur. Thor ve kardeşi Loki’nin maceralarının olduğu bu filmde de dördüncü fazın hikayesine sadık kalınmıştır. 9- Captain America: Winter Soldier
Tumblr media
Captain America: Winter Soldier Marvel Filmleri arasında oldukça önemli bir yere sahip olan Captain America: Winter Soldier filmine aslında ilk filmden aşina olacaksınız. İlk filmde yer alan Hydra ile yeniden karşı karşıya geleceğimiz Captain America bu süreç içerisinde birden fazla maceraya atılacaktır. 10- Guardians of the Galaxy
Tumblr media
Guardians of the Galaxy Marvel filmleri arasında yer alan Guardians of the Galaxy ile yeni süper kahramanlar ile tanışabileceksiniz. Oldukça eğlenceli olan bu film ilgi çekmeyi başarmıştır. Film içerisinde dünya dışında olan gezegenlerin maceralarına tanık oluyoruz. Bu yapımı izlediğinizde kesinlikle çok seveceksiniz. 11- Guardians of the Galaxy II
Tumblr media
Guardians of the Galaxy II Guardians of the Galaxy serisinin ikinci filmi olan bu film de Avengers serisine göndermeler vardır. Hikaye bütünlüğünü tamamlayan bu filmi on birinci sırada izleyebilirsiniz. 12- Avengers: Age of Ultron
Tumblr media
Avengers: Age of Ultron En iyi Marvel filmleri arasında da yer alan serinin ikinci filmi de izleyenlere aksiyon dolu dakikalar yaşatıyor. Avengers: Age of Ultron, kendisinden sonra gelen yapımlar için adeta bir rehber niteliği de taşıyor. 13- Ant-Man
Tumblr media
Ant-Man Bu film ile ilk kez tanışacaksınız. Yepyeni bir süper kahraman ile tanışacağınız bu yapım sayesinde Karınca Adam adında bir karakterin doğuşunu görebileceksiniz. Avengers serisi içerisinde hikaye tamamlayıcılığı olmayan bu yapımı bağımsız bir şekilde izleyebilirsiniz. 14- Captain America: Civil War
Tumblr media
Captain America: Civil War En Güçlü Marvel Karakteri hangisi sorusunun en sık sorulduğu filmlerin en başında yer alan Captain America: Civil War filmi aynı zamanda Marvel Evreni için dönüm noktası. Film içerisinde aynı zamanda yeni süper kahramanlarda bulunuyor. 15- Black Panther
Tumblr media
Black Panther Marvel Filmleri arasında yer alan Black Panther serisi önemli bir yere sahiptir. Bu filmin devam filmi merakla beklenmektedir. Hikayesi itibariyle Captain America: Civil War’ın devamı olan bu film, asıl hikayeye katkıda bulunan bir filmdir. 16 - Spider-Man: Homecoming
Tumblr media
Spider-Man: Homecoming Marvel evreninde yer alan en önemli kahramanların başında olan Spider-Man, şimdiye kadar çekilmiş olan Spider-Man filmlerine göre fazlasınca beğeni toplamıştır. Listemizin on altıncı sırasında yer alan bu film oldukça popüler bir film. 17 - Doctor Strange
Tumblr media
Doctor Strange Marvel Filmleri Listesinin sonuna doğru yaklaştığımızda karşımıza çıkan yeni süper kahraman Doctor Strange oluyor. Serinin en önemli yapımları arasında başı çeken yapım 2016 yılında vizyona girse de filmin hikayesi gereği on yedinci sırada yer alıyor. 18- Thor: Ragnarok
Tumblr media
Thor Ragnarok Oldukça sevilen karakter Thor ile Hulk karakterini bir arada izlemek isteyen Thor: Ragnarok filmini mutlaka izlemelisiniz. Film aynı zamanda en güçlü marvel karakteri için de bir ipucu niteliğinde bulunuyor. 19- Avengers: Infinity War
Tumblr media
Avengers: Infinity War Dönüm noktası olan yapımlardan biri de Avengers: Infinity War filmi olmuştur. Adeta son fazın başlangıcıdır. Bu filmde sonsuzluk taşlarını elde edebileceğiz. Aslında seri içerisinde yer alan taşların elde edilmesi süreci konu edinilmiştir. Seride bulunan pek çok yapım da bu filme hazırlık niteliğindedir. 20- Ant-Man and the Wasp
Tumblr media
Ant-Man and the Wasp Bir önceki filmin hemen ardından vizyona giren Ant-Man serisinin devam filmi de oldukça büyük beğeni toplamıştır. Bir ara bu yapımda son Avengers filmine de göndermeler bulunmaktadır. 21- Captain Marvel 
Tumblr media
Captain Marvel 2019 yılı listesinde bulunan Captain Marvel ile yeni bir süper kahramana merhaba diyeceğiz. Üstüne üstlük Captain Marvel, çizgi film evreni içerisinde en güçlü kahraman olarak da ünlenmiş bir karakterdir. 22- Avengers: Endgame
Tumblr media
Avengers: Endgame 2008 yılından itibaren başlayan bir dönemin en son filmi olan Avengers: Endgame de listemizin yirmi ikinci sırasında bulunuyor. Dördüncü fazın son filmi olan bu yapım içerisinde sonsuzluk taşlarını ve Thanos’u bulacaksınız. 23- Spider-Man: Far From Home
Tumblr media
Spider-Man: Far From Home Marvel filmleri izle listemizin en son filmi olan Spider Man: Far From Home Spider-Man serisinin ikinci filmidir. Bu yapımda bir dönemin bitiş izlerini bulabilirsiniz. Spider-Man serisinin devam edeceğinin de sinyallerini veren bu film de kahramanımız yeni maceralara atılacak. En Güçlü Marvel Karakteri Kim? Bu süreçte en fazla merak edilen sorunlardan biri de En Güçlü Marvel Karakteri Kim? Sorusu olmuştur. Marvel Evreni içerisinde bulunan filmlerde en güçlü karakterin kim olduğu konusu hep tartışmalı bir konu olmuştur.
Tumblr media
En Güçlü Marvel Karakteri Özellikle Marvel Filmleri içerisinde Captain America: Civil War filmi ile bu sorunun üzerine üzerine gidilmiştir. Filmlerde bulunan kahramanlara bakıldığında en güçlü kahramanların Thor ve Hulk olduğunu söyleyebiliriz. Bunun dışında da Thanos için de en güçlü kahraman yakıştırması sıklıkla yapılmakta. Read the full article
0 notes
gajder · 5 years
Text
Korku Hikayeleri; "Tepedeki Müzik"
Tumblr media
Korku Hikayeleri; "Tepedeki Müzik" Sylvia Seltoun kahvaltısını Yessney'deki yemek odasında, ateşli bir Ironside'ın Worchester savaşının sabahında kendine izin vermiş olabileceği kadar hoş bir mutlak zafer hissiyle etti. Yaratılış olarak pek az hırçınlaşırdı, ama duruma göre hırçınlaşan o daha başarılı savaşçılar sınıfındandı. Kader, hayatının genellikle avantajlar biraz aleyhinde olan bir dizi ufak çatışmayla dolu olmasını istemişti ve genellikle bunlardan zaferle çıkmayı becermişti. Şimdi en zor ve en önemli çatışmasını başarılı bir sonuca ulaştırdığını hissediyordu. Mortimer Seltoun'la, daha yakın düşmanlarının dediği şekilde "Ölü Mortimer" ile, ailesinin soğuk düşmanlığına ve onun kadınlara karşı etkilenmeyen umursamazlığına karşın evlenmiş olmak gerçekten de gerçekleştirilmesi kararlılık ve beceri gerektiren bir başarıydı,- dün kocasını Town dan ve onun uydu kaplıcalarından koparıp, kendi türünün sözlüğünde, onun yazlık evi olan bu uzak ormanla çevrili malikanemsi çiftliğe yerleştirerek' zaferini sonuç noktasına getirmişti. "Mortimer'ı asla götüremezsin," demişti kocasının annesi tenkit edercesine, "ama bir kere giderse kalacaktır,- Yessney'nin onun üzerinde neredeyse Town'unki kadar büyük bir büyüsü vardır. İnsan onu Town'a bağlayanın ne olduğunu anlayabiliyor, ama Yessney..." ve yaşlı kadın omuzlarını silkmişti. Yessney'de şehirde yetişmiş zevkleri pek çekecek gibi olmayan kasvetli, neredeyse yabani bir vahşilik vardı ve Sylvia, ismine rağmen (Sylvia ismi İngilizce sylvan (orman perisi, ormansı, ormana ait) kelimesinden türetilmiştir), 'yapraklı Kensington'dan daha ormanımsı bir şeye alışkın değildi. Taşraya, eğer fazla cesaretlendirirseniz sorun yaratıcı bir şey olmaya aday, kendine özgü bir şekilde mükemmel ve sağlıklı bir şey olarak bakıyordu. Şehir yaşamına güvensizlik onun için, Mortimer'la evliliğinden doğmuş, yeni bir şeydi ve dün gece Yessney'nin ağaç ve süpürgeotları üzerlerine kapanırken kocasının gözlerindeki 'Jermyn Caddesi bakışı' olarak adlandırdığı şeyin kademe kademe sönmeye başlamasını zevkle izlemişti. İrade gücü ve stratejisi baskın çıkmıştı,- Mortimer kalacaktı. Yemek odası pencerelerinin dışında, hoş görülü kişilerin bir çimenlik olarak adlandırabilecekleri üçgen bir turba yokuşu vardı ve onun ihmal edilmiş küpeçiçeklerinden oluşan alçak çitinin ardında daha dik bir süpürge ve eğrelti otu yokuşu meşe ve porsuk ağacı dolu tümsekli tepelere dönüşüyordu. Vahşi, açık yabaniliğinde yaşam sevincini görünmeyen şeylerin dehşetine sinsi bir şekilde ilişkilendiren bir bağ var gibiydi. Sylvia, bir Sanat Okulu beğenisiyle manzaraya bakarken kendinden memnun bir şekilde gülümsedi ve birden neredeyse tüyleri ürperdi. "Çok vahşi," dedi kendisine katılmış olan Mortimer'a,- "insan böyle bir yerde Pan'a tapmanın tam olarak sona ermediğini düşünebilir." "Pan'a tapma asla sona ermedi," dedi Mortimer. "Diğer daha yeni tanrılar zaman zaman ona inananları bir kenara çektiler, ama o herkesin sonunda gelmesi gereken Doğa Tanrısı. Ona Tanrıların Babası denirdi, ama çocuklarının çoğu ölü doğdu." Sylvia, dürüst, belli belirsiz bir düşkünlük şeklinde dindardı ve inançlarından basit sonradan olmalar şeklinde bahsedildiğini duymaktan hoşlanmadı, ama Ölü Mortimer'ın herhangi bir konu üzerinde böylesine enerji ve inançla konuşmasını duymak en azından yeni ve umut verici bir şeydi. "Pan'a gerçekten inanıyor musun?" diye sordu kuşkuyla. "Bir çok konuda aptal olabilirim," dedi Mortimer yavaşça, "ama buradayken Pan'a inanmayacak kadar aptal değilim,- eğer sen de biraz akıllıysan, onun ülkesinde, ona inanmamazlığını fazla övünerek göstermezsin." Bir hafta sonra, Slyvia, Yessney etrafındaki orman yürüyüşlerinin cazibesini tüketince, çiftlik binalarını araştırma turuna başladı. Bir çiftlik avlusu zihninde yayıklar, dövenler, gülümseyen sütçü kızlarla birlikte neşeli bir koşuşturma ve ördekle dolu göllere dizine kadar girmiş su içen at sürüleri sahnesi oluşturmuştu. Yessney malikane konağının kasvetli gri binaları arasında dolaşırken ilk izlenimi ezici bir durgunluk ve yalnızlık oldu, sanki uzun zaman önce baykuşlara ve örümcek ağlarına terk edilmiş tek başına, boş bir evdeymiş gibi,- sonra sinsi, tetikte bir düşmanlık hissi geldi, ağaçlı tepeler ve korularda pusuya yatmış gibi görünen görünmeyen şeylere ait o aynı gölge. Ağır kapıların ve kepenkli pencerelerin arkasından toynakların huysuzca yere vurması veya zincir yularların sesi ve arada bir ahıra kapatılmış bir hayvandan boğuk bir böğürtü geliyordu. Uzak bir köşeden uzun tüylü bir köpek kadını dikkatli, hiç de dost olmayan gözlerle izliyordu,- Sylvia yanına yaklaşınca, sessizce kulübesine kaydı ve kadın yanından geçince yine aynı şekilde sessizce dışarı çıktı. Bir saman yığınının altında yiyecek arayan birkaç tavuk Sylvia yaklaşınca bir kapının altından kaçtılar. Sylvia'ya bu ambar ve ahır yabaniliğinde bir insanla karşılaşsa, kendisinden hayalet görmüşçesine kaçacaklarmış gibi geldi. En sonunda, bir köşeyi hızla dönünce, kendisinden kaçmayan canlı bir şeye rastgeldi. Bir çamur gölünde uzanmış, aşırı büyük bir domuz, köylü kadınların en vahşi domuz eti hesaplarında bile görülemeyecek kadar devasa ve kızmaya ve gerekirse derhal istenmeyen yaklaşımlara karşı koymaya hazır. Göze batmayan bir geri çekilme yapma sırası bu sefer Sylvia'daydı. Saman yığınlarının, inek damlarının ve uzun boş duvarların yanından geçerken, tuhaf bir sesle irkildi... bir erkek çocuğunun kahkahasıyla, harika ve şüphe dolu. Çiftlikte çalışan tek oğlan, sırma saçlı, kart suratlı bir yamak olan Jan'ın en yakın tepenin eteğinde patates toplamakla meşgul olduğu görülüyordu ve Mortimer, kendisine sorulduğunda, Sylvia'nın geri çekilmesine neden olan saklı alayın başka bir olası veya mümkün sahibini tanımadığını söyledi. O izlenemez yankının hatırası kadının Yessney etrafında asılı sinsi, uğursuz 'bir şey'in diğer izlenimlerine eklendi. Mortimer'ı pek az görüyordu,- çiftlik, orman ve alabalık dereleri kocasını şafaktan gün batımına kadar yutuyor gibiydi. Bir keresinde, sabahleyin kocasının gittiği yönü izleyerek, ulu porsuk ağaçlarıyla çevrelenmiş ceviz koruluğunda, ortasında, üzerinde gençlik dolu Pan'ın ufak bronz bir heykelinin yükseldiği taş bir kaide bulunan bir açık alana vardı. Güzel bir işçilik parçasıydı, ama kadının dikkatini esas olarak ayaklarının dibine bir adak olarak bırakılmış, yeni kesilmiş bir üzüm salkımı çekti. Malikanede üzümler pek fazla değildi ve Sylvia salkımı öfkeyle kaideden aldı. Yavaşça eve doğru yürürken, küçük gören bir sıkıntı düşüncelerini kapladı ve sonra neredeyse korkuya varan keskin bir hisse dönüştü,- yoğun bir çalı örtüsünün arkasında bir oğlanın yüzü, esmer ve güzel, ifade edilemez derecede uğursuz gözlerle kendisine kaşlarını çatmıştı. Boş bir patikaydı, aslına bakılırsa, Yessney etrafındaki bütün patikalar boştu ve Sylvia bu aniden ortaya çıkış hakkında fazla düşünmemek için beklemeden ileri doğru hızlandı. Elindeki üzüm salkımını kaçışı sırasında düşürmüş olduğunu ancak eve vardığında keşfetti. "Bu gün ormanda bir genç gördüm," dedi Mortimer'a o akşam, "esmer ve oldukça yakışıklı, ama bakılınca alçağın teki. Sanırım bir çingene çocuğu." "Mantıklı bir teori," dedi Mortimer, "yalnız buralarda şu zamanda hiç çingene yok." "O zaman kimdi o?" diye sordu Sylvia ve Mortimer'ın kendine ait bir teorisi olmadığı anlaşılınca, adağı buluşunun hikayesine geçti. "Sanırım bu senin işindi," diye gözlemledi,- "zararsız bir delilik çeşidi, ama insanlar bilselerdi, senin korkunç derecede aptal olduğunu düşünürlerdi." "Onunla herhangi bir şekilde oynadın mı?" "Ben... ben üzümleri attım. Çok aptalca göründü," dedi Sylvia, Mortimer'ın duygusuz yüzünde bir kızgınlık ifadesi arayarak. "Bunu yapmanın pek akıllıca olduğunu sanmıyorum," dedi kocası düşünceli bir şekilde. "Orman Tanrılarının kendilerini rahatsız edenlere karşı oldukça korkunç davrandıklarının söylendiğini duydum." "Onlara inananlar için korkunç belki, ama benim inanmadığımı görüyorsun," diye sertçe yanıtladı Sylvia. "Hepsi bir," dedi Mortimer, sakin, duygusuz ses tonuyla, "senin yerinde olsaydım ormandan ve meyve bahçelerinden uzak durur ve çiftlikteki boynuzlu hayvanlara karşı tetikte olurdum." Hepsi saçmalıktı, elbette, ama bu ıssız ormanla çevrili mekanda saçmalık sahte bir huzursuzluk düşüncesi yetiştiriyor gibiydi. "Mortimer," dedi Sylvia aniden, "sanırım yakında Town'a gitmemiz gerekecek." Zaferi düşündüğü kadar bütün olmamıştı; kendisinin vazgeçmeye hazır olduğu bir zemine taşımıştı kadını. "Bir daha Town'a gideceğini sanmıyorum," dedi Mortimer. Annesinin kendisine dair öngörüsünü tekrarlıyor gibiydi. Sylvia hoşnutsuzlukla ve biraz da kendini hor görerek, ertesi gün öğleden sonraki gezintisinin kendisini içgüdüsel olarak orman ağının uzağında tuttuğunu fark etti. Boynuzlu hayvanlara gelince, Mortimer'ın uyarısına pek gerek yoktu, çünkü kadın onlara her zaman en iyi koşullarda şüpheci bir tarafsızlıkla bakmıştı, hayal gücü en anaç inekleri cinselliklerinden yoksun bırakarak onları her an 'kırmızı görmeye' yatkın boğalar haline sokardı. Meyve bahçesinin arkasındaki dar otlakta otlanan koçun, dikkatli ve tedbirli bir şekilde göz altında tuttuktan sonra, yumuşak başlı olduğuna hüküm vermişti,- ancak bugün onun uysallığını denememeye karar verdi, çünkü genellikle sakin olan hayvan otlağın bir ucundan diğerine her türlü huzursuzluk belirtisiyle koşturuyordu. Alçak sesli, kesik bir kaval sesi, sanki kamış bir flütten çıkıyormuş gibi, yan taraftaki bir koruluğun derinliklerinden geliyordu ve hayvanın huzursuzca dolanmasıyla korudan gelen vahşi müzik arasında ince bir ilişki var gibiydi. Sylvia adımlarını yukarıya doğru yöneltti ve Yessney'nin yukarılarına açılan yamaçlardaki süpürgeotu kaplı yokuşu tırmandı. Çalınan notaları arkasında bırakmıştı, ama ayaklarının dibindeki ağaçlı tümseklerden rüzgâr başka bir çeşit müziği getiriyordu,- bir kovalamadaki av köpeklerinin havlamasını. Yessney tam Devon ve Sommerset'in eteklerindeydi ve avlanan geyikler bazen bu yöne gelirdi. Sylvia o anda ve o amansız koro arkasında giderek artarken, sürekli olarak tepelerde yükselen ve tümsekleri geçerken alçalan siyah bir nesne görebiliyordu ve yakalanması insanı doğrudan ilgilendirmeyen herhangi bir av için hissedilen heyecanlı sempatiyle gerginleşti. Sonunda geyik meşe çalılıkları ve eğrelti otlarının en dış sırasından geçti ve açıklıkta nefes nefese durdu, iyi döşenmiş bir kafası olan şişman bir Eylül geyiğiydi bu. Görüldüğü kadarıyla yolu Undercombe'un kahverengi göllerine doğru inmek ve buradan kırmızı geyiklerin tercih ettikleri sığınağa, denize doğru ilerlemekti. Ancak, Sylvia'nın şaşkınlığına rağmen, geyik başını yukarı tepeye çevirdi ve süpürgeotlarının üzerinden cesur bir şekilde yavaş yavaş yaklaşmaya başladı. "Korkunç olacak," diye düşündü Sylvia, "av köpekleri onu gözlerimin önünde parçalayacaklar." Ama sürünün müziği bir anlığına susmuş gibiydi ve onun yerine yeniden o vahşi kavalı duydu, şimdi bu taraftan geliyordu, şimdi oradan, sanki yenilmek üzere olan geyiği son bir çabaya zorluyormuş gibi. Sylvia, sık bir çayüzümü çalılığı kümesinin arkasına yarı saklanarak, hayvanın yolundan uzak durdu ve onun, böğürleri terden kararmış, ensesindeki tüyler buna zıt biçimde ışığı göstererek, gergin bir şekilde yukarı doğru sıçrayışını seyretti. Kaval birden kadının etrafında tiz bir şekilde duyuldu, ayaklarının dibindeki çalılıktan gelirmiş gibi ve aynı anda iri hayvan arkaya dönerek, doğrudan Sylvia'nın üzerine geldi. Bir an içinde hayvana karşı duyduğu acıma, içinde bulunduğu tehlikeye karşı vahşi bir korkuya dönüştü,- sık süpürgeotu kökleri kaçma çabalarıyla alay ettiler ve kadın kendinden geçmişçesine yaklaşmakta olan av köpeklerine bakındı. İri boynuz uçları birkaç yarda önündeydi ve dondurucu bir korku anında Mortimer'ın çiftlikteki boynuzlu hayvanlardan uzak durması hakkındaki öğüdünü hatırladı. Sonra yüreği neşeyle çarparak, tek başına olmadığını gördü,- birkaç adım ötede, dizlerine kadar çayüzümü çalısının içinde, bir insan şekli duruyordu. "Onu uzaklaştır!" diye haykırdı Sylvia. Ama şekil yanıt veren bir harekette bulunmadı. Boynuzlar dosdoğru kadının göğsüne girdi, avlanan hayvanın ekşi kokusu burun deliklerini doldurdu, ama gözleri gelmekte olan ölümünden çok, gördüğü başka bir şeyin dehşetiyle dolmuştu. Kulaklarında bir erkek çocuk kahkahasının yankısı vardı... harika ve şüpheyle dolu. Read the full article
0 notes
murattali · 5 years
Photo
Tumblr media
Zamanın ötesinden geliyorduk, Kendimize çıplak idik hayata karşı giyinik. İçimiz acırdı şivemiz elvermezdi tarife. Hoyrat bir sevdaya düşerdi yüreğimiz, Hırsızlık yapmışız gibi gizlerdik aşkla baktığımız sevdiğimizi... Kokular aparırdık topraktan, üzerimize çalakalem sevinçler sürerdik. Kimliksiz çocuklardık, burnunda sümüğü, kolunda izleri ile dolaşan Minarelerinde Tanrının seslendiği sokaklarda kanatırdık dizlerimizi Kabuk bağlayan büyümüşlüğün selasını okurdu her öğlen mahallenin imamı Gide gide uzayan yollarda arardık yaratılış hikayemizin kahramanlarını Zamana bakar, Kendimize susar, Kitaplara ve defterlere konuşurduk damladan ayrılan gözlerimiz ile Büyüdük Ayrıştık Ne doğan çocuk biz idik artık Ne de büyüyen çocuk Her an başka bir özlem ile Ana rahminin sıcaklığı ile üzerimize örtülecek toprağın sıcaklığı arasında gitgeller yaşadık. Doğumun insandan bir can alacağı var diye Bütün hikayeleri takvime kazılı rakamlara teslim edip gidiyoruz geleceğe Şimdi günlerden dün ve anlardan yarın Sabaha uyanıp savruluyoruz tarlaya yeni çiçekler çoğaltmak adına. Hoş geldin çocuk yaşama, hoş geldin...
0 notes
sizekitap · 5 years
Text
Yaratılış ve Dört Anasır
0
Yaratılış ve Dört Anasır Zeynel Öztürk Sokak Kitapları Yayınları
İnsan denilen varlık, evrenin sınırlarını ve sırlarını kavradıkça, kendi bilinç sınırlarını zorlamış oldu. Genişleyen evren, insan bilinci de ona ölçütte paralel büyüttü; tıpkı birleşik kaplar gibi. Evrenin bir parçası olan insan, sıfırdan başladığı gerek fiziksel gerek bilinç yolculuğunu yine bütünsel kâinat kurallarına bağlı yürütmekte. Bütünseli oluşturan yaratıcı doğa, insanlar ve tüm canlı cansız varlıklar, her birinin Varlık Düzeni içinde gözüken hikayeleri var.
“Zamanın ilk anlarında evren varoluşa patladı. Hiçlikten her şeye başlangıçtaki bir tek nokta, sonsuz küçüklükte ve inanılmaz sıcaklıkta, süper yoğun bir saf enerji kıvılcımı. Patlama o kadar güçlüydü ki, bugün gördüğümüz 400 milyar galaksiyi oluşturan tüm o kütle ve enerjiyi atomdan bile küçük bir bölgeden meydana getirdi.”
İşte Araştırmacı Yazar Zeynel Öztürk, elinizdeki bu eserle, “İlk Varoluş ya da Yaratılış” olayını iki ana eksende irdeleyip, yanıtlarını da akıcı bir üslûpla vermiştir. Birinci görüş; aklın ve mantığın öncülüğünde bilimsel disiplinlere bağlı deneylenebilir, belli yasa ve kurallara bağlı bir anlayışla yani “Evrim Bilimi” ile yanıtlanabilir. İkinci görüş ise; her şeyin, bütün evrenin, galaksilerin, gezegenlerin ve canlıların, ilk insanın yaratıcı bir güç yani Tanrı tarafından aynı anda yaratıldığına inanılan anlayış. Her iki anlayışa paralel dünyadaki yaratılış mitolojileri eserin ana temasını oluşturmuş.
Son olarak Dört Anasırın İnsan ve Evren ilişkisiyle, eser daha çarpıcı konularla etkisini artırıp okuyucunun pek çok sorusuna yanıt bulmuştur.
Yazarı Sizekitap’da Ara Yazarı Twitter’da Ara Kitabı Twitter’da Ara Yazarı Facebook’ta Ara Kitabı Facebook’ta Ara
devamı burada => https://sizekitap.com/felsefe/yaratilis-ve-dort-anasir/
0 notes
keremulusoy · 5 years
Text
Orta Doğu’nun sanat yoluyla iletişiminde köprüler kurmak için emek veren Adnan Ahmet, daha önce Halep’te yirmi bir yıl hizmet veren Kelimat Sanat Galerisini savaştan sonra İstanbul’a taşıdı. Galerinin ortağı Hüseyin Emiroğlu ile birlikte bugüne kadar birçok kıymetli sanatçıyı, ressamı sanatseverlerle buluşturdu. Sadece Arap ressamlar değil Türk ressamlar da sergilerde yer aldı. “Bizi savaş ayırdı, sanat yeniden birleştirecek. İstanbul ise bu buluşmanın kavşağı olacak.” diyen Adnan Ahmet’ten Marmara Life için İstanbul deneyimini kendi kelimeleriyle anlatmasını istedik.
Bir çocuğun doğumu ile bir sanatçının sanat dünyasına doğuşu arasındaki zaman ve mekân benzerliği ilişkisi nasıl kurulabilir? Ve hangi sancılar biyolojik doğumdan daha karmaşık olan ikinci doğuma eşlik eder? Bana öyle geliyor ki ikinci doğum için sorulan bu tip bir soru kültür ile sanat, tablo ile kitap arasındaki bağ gibidir. Burada söz konusu olan bir çocuğun “Fafin” Köyü’ndeki gerçek doğumu ile yayınevi ve galeri sahibi olarak kültür ve sanat dünyasına doğumudur. Bir bakıma bu dünyadaki mecazi doğuşu… Öyle ki gerçek ile mecazın birbirine karışıp girift bir hal aldığı uçsuz bucaksız bir uzay ve zaman boşluğu mevzubahistir. Bu uzay boşluğunda daha başka doğumların gerçekleşmesi de olasıdır ki ben genel olarak insanların birden çok kez doğabileceklerine inananlardanım. Ve bu kırsal varoluş ile şehir varoluşu arasındaki berzahî bir uzaklıktır diye tanımlanabilir. Şehre taşınmadan ve bu dünyadaki varoluş amacımı izah etmeden önce tamamlanmasını beklediğim dürüst ve samimi otobiyografimin özetinin veya bir bölümünün ilk sayfalarını yazabilmek için rahme ilk düştüğüm yere, başlangıç sularıma, yaratılış topraklarıma geri dönmeliyim.
Benim Gözümde Halep Ne savaşların ne depremlerin ne de sıkıntıların yıkamadığı, zamanın getirdiği enkazın altından hep parlayan bir yıldız gibi yükselebilmiş Halep… Yenilenen Halep kültürel bir mirasın ve asaletin ruhudur. Yüzyıllardır güneşin üzerine doğduğu ve battığı açık bir müze; sizi büyüler ve onu her gördüğünüzde daha da çok efsunlandığınızı hissedersiniz. Sanki her zaman saklanıyormuş veya gökyüzüyle arasında kamufle edilmiş bir sır saklıyor gibidir. Ve o duvarların ardında zaman ve hikâyelerin yoğunluğunda orada yaşayanların seslerini, gizlediklerini, sonsuz yaşamının bir kısmını anlatıyor gibidir.
İstanbul’da Yaşamak İnsan Mimar Sinan’ın camilerinin olduğu, Büyük Fatih Sultan Mehmet’in topraklarında yaşadığında, elbette ki bu şehre hayran olacak ve heyecanlanacaktır. Tarihe ve estetiğe tutku duyan birinin burada yaşaması onun için kesinlikle büyük bir şanstır. Yaratıcılığa ve yaratmaya duyulan tutku ile İstanbul’a gelen herkes tüm bu ilan edilmiş görsel ihtişamı kendi meşrebince söze, dile dökmeye çalışır. Bu mekânın tam merkezinde ve bu güzellikleri sonuna kadar hissederek var olanlar, bu büyülü atmosfer içinde yaşayabilmek için varını yoğunu her şeyini feda edebilecek kadar etkilenirler. Seyretmeye, öğrenmeye, düşünmeye, tefekküre, tartışmaya ve araştırmaya meyilli olanlar ve burada farklılık yaratmak isteyenler ve yaratıcı olmayı hedefleyenler için şehrin kapıları ardına kadar açıktır. Bu büyüleyici ve hayranlık uyandırıcı mimariye bir taş ekleyebilmek, ufacık bir katkıda bulanabilmek için bile uzun yılların feda edilmesini göze almak gerekecektir.
İstanbul âdeta bir tablo, bir heykel, bir mimarlık ve mühendislik eseridir. Onu derin tarihi ve kadim minareleri ile düşünürseniz kesinlikle hayret edecek ve o tarihi hissedeceksiniz. Bu şehirde beni en çok şaşırtan da yüzyıllardır orada var olmasına rağmen her yeni günde daha önce görmediğim şeyleri fark etmemdir. Derinliği olan ve kadim şehirler hep böyledirler, güzelliklerinden ve tarihlerinden sadece bir kısmını görür ve biliriz. 3000 yıllık bir şehir sizin önünüze nasıl bir çırpıda tüm geçmişini ve esrarını döksün ki? Tüm o efsaneleri, hikayeleri, savaşları ve yolları anlatabilmesi için oldukça uzun bir zamana ihtiyacı var. Tarihin tüm katmanlarını görebilmek, savaştan kalelerine yorgun dönen savaş atlarının seslerini duyabilmek için belki de şehrin ömrü kadar uzun bir zamana ihtiyaç var. Daha sonra kitabın o sayfasını çevirip tarihi kahvehanelerinden birine gidebilmek için ve orada hayatının bulutlar kadar hızlı geçen bir bölümünü okuyabilmek için… Çünkü şehirleri sevmek kader ve kısmettir.
#gallery-0-5 { margin: auto; } #gallery-0-5 .gallery-item { float: left; margin-top: 10px; text-align: center; width: 33%; } #gallery-0-5 img { border: 2px solid #cfcfcf; } #gallery-0-5 .gallery-caption { margin-left: 0; } /* see gallery_shortcode() in wp-includes/media.php */
Kalimat Sanat Galerisi
Kalimat Sanat Galerisi Kuzguncuk semtinde bulunmaktadır.
Üsküdar İstanbul’un Atan Kalbidir Sevgili dostum Hüseyin Emiroğlu ile Türkiye’nin tarihi, toprağı ve insanı hakkında konuşuyorduk ve söz Üsküdar’a geldiğinde “Üsküdar İstanbul’un atan kalbidir.” dedi. İstanbul’un Asya yakasında boğazın yanında bulunan Üsküdar’ın güzelliğine güzellik katan o temiz boğaz havası, dalgaların sesi ve kokusu kadar Mimar Sinan’ın en güzel mimari eserlerinden biri olan Sultan Süleyman’ın kızı adına yapılmış Mihrimah Sultan Camii’nden yükselen ezan sesleridir. Amacıma ulaşabilmek için yani Halep’ten kalkıp Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’una taşıdığımız kültürel projeyi gerçekleştirebilmek için günlerim hep gezerek geçti ta ki Üsküdar’a gelene kadar. Kuzguncuk… İçinde Yahudiler, Ermeniler, Romalılar ve Türkler gibi birçok kültür ve ırkın bulunduğu, kardeşliğin hâkim olduğu ve birçok benzersiz mekân içeren tarihin en ünlü bölgelerinden biridir. Dünya medeniyetinin başkenti İstanbul’un Asya yakasındaki bir ilçesi olan Üsküdar’ın bu şirin semti Kuzguncuk’tan tüm geçenlere buraya hissettiğim sevgiyi dağıtmak için sırtımı Boğaz Köprüsü’ne yasladım ve durdum.
Not:
Üsküdar’ın Tarihi Semti Kuzguncuk’tan Tüm Geçenlere İstanbul’un kalbinde Boğaz’da, şehrin Avrupa kıtasının trafiğinden, kalabalığından ve binalarından uzakta ve medeni dünyanın başkenti olan şehrin Asya yakasında, kına ağaçları arasında insanların dinlemeden geçmelerine fırsat vermeyen tarihi, kültürü ve sanatı ispatlayan hikâyeler anlatıyorum. İnsanların etrafımda toplanması hiç şaşırtıcı gelmiyor. Zaten bu medeniyeti, kültürü ve tarihi sonuna kadar keşfetmek için Halep’ten İstanbul’a geldim. Kaderlerimden en güzeliyle yüzleşmek için…
Yazan: Adnan Ahmet
*Bu yazı Marmara Life 2019 / Mayıs-Haziran sayısında yayımlanmıştır.
Zamanın ve Mekânın İkizleri Halep ve İstanbul Orta Doğu’nun sanat yoluyla iletişiminde köprüler kurmak için emek veren Adnan Ahmet, daha önce Halep’te yirmi bir yıl hizmet veren Kelimat Sanat Galerisini savaştan sonra İstanbul’a taşıdı.
0 notes
guncelpdfindir-blog · 6 years
Text
Mitolojiden Tarihe Seçme Hikayeler
Mitolojiden Tarihe Seçme Hikayeler Ölümsüzlüğün peşindeki Gılgamış’tan Mısır tanrılarına, Midas’tan Troya Savaşı’na, Doğu’nun bilgelerinden Zerdüşt’e, Roma’nın kuruluş öyküsünden Büyük İskender’e ve Arşimet’e; Yaratılış, Oğuz Kağan, Ergenekon destanlarından Mete’ye, Attila’ya, Kürşad’a; Bedir’den, Uhud’dan, Ali’den, Osman’dan Harun Reşid’e; Satuk Buğra Han’dan, Gazneli Mahmud’dan Alparslan’a, Melikşah’a, Hoca Ahmed Yesevî’ye, Yunus Emre’ye; Doğu’nun ve Batı’nın, millî tarihimizin ve efsanelerimizin belirleyici hikâye ve hadiselerinin güzel nasihatler ve ibret sahneleriyle süslenmiş keyifle okunacak pek çok anlatısına yer verilen bu el kitabı, bilhassa genç okuyuculara daha geniş okuma deneyimlerinden önce rehberlik edecek nitelikte bir derlemedir. Yayınevimizden daha önce neşredilen Demokrasi Tarihimizde İttihâd ve Terakkili Yıllar kitabıyla memleketimizin çalkantılı bir tarih aralığına dair ilmî mesaisini ortaya koyan Hüseyin Özdemir, bu defa öğrencileri için tarih derslerinde anlattığı hikayeleri, yine onlardan gelen talep ve teşvikle çeşitlendirip kaynaklandırarak yalın bir dille naklettiği bu mitoloji, menkıbe ve tarih güldestesiyle bizi okurken dinlenmeye davet ediyor.
Mitolojiden Tarihe Seçme Hikayeler
1 note · View note
Text
Ölümsüz Kitabın Sırları
Ölümsüz Kitabın Sırları Musa’nın beş kitabı, tüm zamanların en çok satan kitabı Tora’nın parçasıdır. Bu şekliyle Tora, şifreli bir metindir. Masalların ve efsanelerin altında, insanlığın en yüksek sevi¬yeye doğru yükselişini—Yaradan’ın edinimi- anlatan bir alt metin saklıdır. Ölümsüz Kitabın Sırları, Tora’nın Yaratılış ve İsrail Halkının Mısır’dan sürgünü hikayeleri gibi en gizemli ve sıklıkla alıntı yapılan dönemlerinin şifresini çözer. Yazarın enerjik ve kolay anlaşılır üslubu, insanın kendi dünyasını sadece arzu ve niyetle değiştirebildiği realitenin en derin seviyel¬erine, mükemmel bir giriş yapmanızı sağlar. Kitabı okurken Tora’da anlatıldığı gibi olmuş veya olmamış fiziksel olayların seviyesinin ötesine geçiş yapacaksınız. İçinizde Firavun, Musa, Adem, Havva, hatta Habil ve Kabil’in olduğunu keşfedeceksiniz. Onların hepsi sizin bir parçanız. Onları içinizde keşfettikçe ve Ölümsüz Sevgiye, Yaradan’ın edinimine doğru ilerledikçe, bu gizli realitenin muhteşem hazineleriyle bizi ödüllendiren Yaradan’ın son¬suz sevgisini de keşfedeceksiniz. Bu kitap, yazar ve onun hocası Kabalist ve bilim adamı Dr. Micheal Laitman arasında Tora’nın anlamıyla ilgili yapılan sayısız konuşmaların sonucunda yazılmıştır.
Ölümsüz Kitabın Sırları
0 notes
guncelpdfindir-blog · 7 years
Text
Ölümsüz Kitabın Sırları
Ölümsüz Kitabın Sırları Musa’nın beş kitabı, tüm zamanların en çok satan kitabı Tora’nın parçasıdır. Bu şekliyle Tora, şifreli bir metindir. Masalların ve efsanelerin altında, insanlığın en yüksek sevi¬yeye doğru yükselişini—Yaradan’ın edinimi- anlatan bir alt metin saklıdır. Ölümsüz Kitabın Sırları, Tora’nın Yaratılış ve İsrail Halkının Mısır’dan sürgünü hikayeleri gibi en gizemli ve sıklıkla alıntı yapılan dönemlerinin şifresini çözer. Yazarın enerjik ve kolay anlaşılır üslubu, insanın kendi dünyasını sadece arzu ve niyetle değiştirebildiği realitenin en derin seviyel¬erine, mükemmel bir giriş yapmanızı sağlar. Kitabı okurken Tora’da anlatıldığı gibi olmuş veya olmamış fiziksel olayların seviyesinin ötesine geçiş yapacaksınız. İçinizde Firavun, Musa, Adem, Havva, hatta Habil ve Kabil’in olduğunu keşfedeceksiniz. Onların hepsi sizin bir parçanız. Onları içinizde keşfettikçe ve Ölümsüz Sevgiye, Yaradan’ın edinimine doğru ilerledikçe, bu gizli realitenin muhteşem hazineleriyle bizi ödüllendiren Yaradan’ın son¬suz sevgisini de keşfedeceksiniz. Bu kitap, yazar ve onun hocası Kabalist ve bilim adamı Dr. Micheal Laitman arasında Tora’nın anlamıyla ilgili yapılan sayısız konuşmaların sonucunda yazılmıştır.
Ölümsüz Kitabın Sırları
0 notes