Text
Doğum Günün Kutlu Olsun Abim;
Rahmetli abim kardeşim sen 18 Mart kızım 29 Ekim ben ise 17 Ağustos doğumluyum hiç bir anlamı yok derdi. kaderi gülmeyen imtihanı hep ağır olan canım abim, insalara iyilik yapmaktan kendini öteleyemeyen bazen bunun sıkıntısını da çeken benim koca yürekli yiğit abim, gecesiyle gündüzüyle 17 Ağustos'u unutulmayacak tarih ve unutmayacak bir doğum günü olacağını iliklerine kadar yaşayarak öğrenecekti maalesef... deprem 17 Ağustos gece 3:02 de olmuş 45 saniye sürmüş adeta taş üstünde taş kalmamıştı.depremin Richter ölçeği ise 7,4'tü ve merkes üssü Gölcük olan Marmara depremi anlatılanlara göre bi çeşit kıyamet gibiydi.Gölcük depremi 7,9 büyüklüğünde ki Erzincan depreminden sonra en büyük 2. depremdi Türkiye' de. ülkede o gün olan olmayan herşey çökmüştü kimse kimseye ulaşamuyordu.görüntüler sabah TV ekranlarına düşünce, dehşete kapılmıştım.manzara adeta 2. Dünya Savaşı'nın film seti gibiydi ancak bu defa herşey gerçekti.evler, apartmanlar, okullar, hastaneler, camiler, iş yerleri, köyler,kasabalar ve devlet kurumları yıkılmış depreme hazırlığı olmayan devlet maalesef depremin altında kalmıştı.depremden tüm Marmara etkilenmişti ama Gölcük haritadan silinmiş gibiydi.hemen telefona sarıldım çünkü 2 abim Kocaeli'nde ikamet ediyorlardı onlara ulaşmaya çalıştım ancak tüm şebeke çökmüştü.hem endişe hem korkuyla çaresizce bekliyorduk, sonra ortancıl abim bize ulaşmayı başardı abimde bende çocuklarda iyyiz dedi abim bizi ne zaman aradı hatırlamıyorum ohh çok şükür dedik sevinçten ağladık ancak ortancıl abimin ifadesi kardeşim burası çok kötü gelmeye çalışacağız ancak yollar da kapalı burası çok kötü kıyamet yeri gibi diyordu.rahmetli abim depreme evde ortancıl abimse gece mesaisinde iş yerinde yakalanmışlardı şükür o kıyametten bir çizik dahi almadan kurtulmuşlardı 2 abim de bir kaç gün sonra köye geldiler.o kavuşma anı nasıl anlatılır nasıl yazılır bilmiyorum.sarıldıkça ağladık ağladıkça sarıldık birbirimize. Gölcük depreminde resmi rakamlara göre 17840 kişi vefat etmiş 40953 kişi yaralanmış 285bin konut ve 40bin'den fazla iş yeri de zarar görmüştü.insanlık ölmemiş dünya kamuoyu dost düşman Türkiye'nin yardımına koşmuştu.deprem ülkesi olan ülkenin saldım çayıra mevlam kayıra anlayışının ülke üstünde nasıl bilinçsizce bir hegomanya oluşturduğunu görmüş anlamış ancak o günü bir milat kabul edip deprem gerçeği konusunda sağlam adımlar atamamıştık çok acı ama gerçek bu evet deprem vergisi ve afat ilk defa o zaman kuruldu ancak deprem hususunda ne devlet bilin sahibi olabildi nede millet sahibi olabildi.aslında tek gerçek şuydu o da deprem öldürmez çürük yapılan bina öldürür gerçeği idi.bir türlü kavrayamadık zihnimize bir türlü yerleştiremedik bu kadar basitti olay.ancak başaramadık ve ne acıdır ki Gölcük depreminden tam 23 yıl sonra Kahramanmaraş'ta 11 ili etkileyen tüm Türkiye'yi beşik gibi sallayan 7.8 ve 7,7 lük depremlerde yine faturayı çok acı ödedik resmi rakamlara göre 50binin üzerinde canımızı yitirdik.işin garip tarafı bir deprem profesörümüz bağıra bağıra kanal kanal gezerek bakın Kahramanmaraş'ta büyük bir deprem olacak uyarısına kimse aldırış etmedi iyi mi?1999'dan bu yana çok fazla birşeyin değişmediğini bir kere dahi anlamış olduk.hem devlet hemde millet yine enkaz altında kaldık.İstanbul depremi kapıda sonumuz çokta değişmeyecek gibi...!
10 notes
·
View notes
Text
VATANDAŞ
TAHSİN YÜCEL
değişik bir kitap bu. 1954'te on sayfalık bir öykü olarak ortaya çıkmış, on sene sonra fransızca olarak daha uzun ve kapsamlı bir öyküye dönüşmüş, 1975'te roman haline gelmiş, 1996'da bazı ekleme ve değişikliklerle son halini almış. tahsin yücel'in önsözde belirttiği gibi "dünya, yaşam ve insan üstüne bir söylem" bu anlatı. bir don kişot havası seziliyor okudukça. devlet memuru şaban baş'ın volkan taş'a dönüşümü ve siyaset - toplum yaşamında görülen her türlü çürümeye, kirliliğe, yozlaşmaya karşı tek kişilik isyanı. anlatı da değil; bir masal belki de, günümüzde hangi babayiğit kariyeri, parayı reddedip "graffiti yazarı postmodern don kişot " olmayı tercih eder ki…
Pazarcıların “gel vatandaş gel” anlamından farklı bir inceleme…Bir kişi düşünün, korkak mı korkak, pısırık, utangaç, hafif kaçık ama yaşamı, insanları çözmüş. Hayatın keşmekeşinde boğulmamak ya da kaybolmamak için umumi tuvaletlere yazıyor düşüncelerini bu " Vatandaş". Bir akşam vakti biriyle karşılaşıyor ve onunla konuşmaya başlıyor, yaşam, insanlar, haksızlıklar üzerine sabaha kadar süren bir söylev…
“Ne yaparsın, her zaman aynı kolaylıkla katlanılmıyor yanlızlığa: gün oluyor, kurşun gibi çöküyor üzerime, soluğumu kesiyor. ben, okudukça, öğrendikçe, söylenlerden kurtuluyor, düşten düşünceye geliyordum; okudukça, öğrendikçe, insanları geçmek değil, insanlara doğru gitmek gerektiğini anlıyordum. doğruların evi yoktu artık, yurtsuz, yuvasız kalmışlardı." İki türlü vatandaş bile istemiyordu bu adamlar, arılar, karıncalar gibi değişmez vatandaşlardı istedikleri, aynı elden bile değil , aynı çarktan çıkmış uyruklardı. Bu durumda, kendi karşılıksız ve değişmez söylemleri dışında, hiçbir söyleme hak tanımayacakları kesindi: Bu nokta da, bana kalırsa özgürlüğün sona erip köleliğin başladığı yerdi.”
Tahsin Yücel “Yalan” adlı eserinde şöyle demişti: “cehennemde olduğunu düşünüyorsan bunda senin de payın var” işte “vatandaş” eserinde buraya nasıl geldiğini bilip sorgulayan bir yazarın içimde olduğu hayatın sorgulamasını görüyoruz
“Bir gecede bir ev diken yabanıl gücün bir kez bu eve yerlestikten sonra, çok daha büyük şeyler yapacağını, toplumu ve ülkeyi geliştirip yenileyecegini söylediler. Adamlar gerçekten yenilediler her şeyi, adaleti, onuru, ekini, sanatı, dini her şeyi. Sonra senin kendini cehennemde sanmana yol açan yeni yaşama biçimi çıktı.”
ENVER GÖKÇE’nin de VATANDAŞ adlı bir şiiri vardır:
VATANDAŞNe, bizden geri, deniz aşırı şarkılar, Ne tadılır ne bölünür nimetler bizsiz. İnan kardeşim inan Ne yalan bu dünya, Ne insan fani... Acılar görmüşüz, geceler görmüşüz, ölmeyi görmüşüz. Aydınlıklar görmüşüz, kahramanlar, dostlar görmüşüz. Görmüyor musun, görmüyor musun? Ellerimiz ellerimizde... gidiyoruz.Sizlerden söz açıyorum Teklifsiz, pervasız, işkilsiz. Ateşe vurulu batıl ve eski kitaplar Sizden öte... Neler varsa Mesut insanlık için bühtan edici Sizden öte...Ve bir yanda yıkılmış zulmün kalası Bir yanda salınır devasa gövden. Bir yanda sevmediklerin, Bir yanda demir pencere, bir yanda tarih Bir yanda sen. Yani bir yanda Yüzyıllar boyunca saflarında Yangınlar çıkardıklarımız. Bir yanda - hayal etmesi zor - Ferah ve cömert dünyamız Ve mürettip, hasatçı, öğrenci, öğretmenKınadık, yüz çevirdik, düşman kesildik Şol aşkı bilmezlenenlere. Dünyalar durdukça mesuduz Bu dünya üzerinde. Yaşamak aşkına, yıldızlar aşkına Demir ve ekmek aşkına mesuduz... Hey dağlara taşlara kar eden türküm Aşikar etsen de kendini Şöyle bir sular gibi salsak, boy versek Uzun ömrümüzü, yiğit ömrümüzü, taze ömrümüzü, Sefil ömrümüzü, deli ömrümüzü, gelin ömrümüzü... Güneşte güneşlesek Dal kırsak, toplasak, ateşlesek Broy broy desek dağlarda Gül gülistan içinde görseler bizi.İster öv, ister yer, ister sev beni Güneşin taşlarda mavileştiği Nehir boylarınca söylenir Sevinç şarkılarım yoksa da Şimdi, bütün kederli ezgileri Ümide kurban ediyorum. Satırlarımla olsa da çok mu, bir de ben seni Bizden olan bütün dünya şairleri gibi Yadediyorum.Sen ne hakim, ne evliya, ne kul, köle, ne şövalyesin Sen yirminci yüzyıl insanı! Dost dediğim, yaren dediğim, kardeş dediğim Ekmeğim benim, Gülüm, bağım, bostanım benim : VATANDAŞ.
Enver Gökçe’nin kim olduğunu da siz araştırın
4 notes
·
View notes
Text
bugün lanetli bir gün ve yastayız. bugün, uzayın *slıya hislerini canon kabul ettikleri gün. bizce yok öyle bi canon'lık tabii. bir erkeğin başka bi erkeğin bütün sevgililerine sulanmasını normal bulmayan kaç kişi kaldık?
uzay denilen yaratık, kendisinden önceki yiğit karakterine benzedi. sonra da peşinden bir sürü karakter getirdi. berk, yağız, araz, alaz...
sizin bütün bu isimleri bilmenize gerek yok. nasıl olsa atuz fandomından değilsiniz. nasıl olsa heteronormatif bi kafadasınız. normal gay şip fandomlarında bile arada hiçç kız yoksa pireyi deve yapıyorlar. varsa da o kızın misyonunu max karakedilik olarak görüyorlar.
şimdi siz bu jargonu anlamazsınız bile. öyleyse özetleyeyim,atuz'u ben var ettim. bu saatten sonrada fandomda kimseye yer yokk...
cefasını biz çektik. sefasını siz süremeyeceksiniz...
bodrum masalı denilen toksik dizideki body shaming suçu başta olmak üzere, biçok suçun faili aslı🤢 ismindeki yaratığa uzayın da aşık olduğunu iddia edenlerle ise davam asla kapanmadı.
atuz sonsuzdur.
2 notes
·
View notes
Text
"Bütünü eksik görmek, onu görememektir. Sahabe denince elinde silahı ile küffara meydan uyan yiğit adam tablosunu anlamak sahabeyi anlamamış olmaktır. Seccadesi başında iki büklüm olmuş mü'mini sahabenin tek görüntüsü olarak kaydetmek de yanlıştır.
Mescide kilitlenmiş, çarşıdan ve sokaktan uzak kimse, sahabe dediğimiz insan değildir. Çarşıyı ve sokağı başkalarına terk etmiş kişi de sahabe olmuş insan değildir. Dünyanın bütününü Allah'ın şeriatına teslim etmek için iman etmiş insanın adı olan sahabe, yiğitliği kadar âbidliği ile de bilinmelidir. Mescidindeki yoğunluğu kadar çarşıdaki bilinirliği de unutulmamalıdır."
22 notes
·
View notes
Text
SARI ÇİZMELİ MEHMET AĞA :
Barış Manço’nun 1979 Yılında meşhur ettiği, Mehmet Ağa Aslen Karamanlı bir Toprak ağasıyken, Osmanlı Dönemi yetkilileri Mehmet ağayı çağırarak Kıbrıs Girne’de büyük bir tarla vererek " Karaman’daki Bahçelerin gibi ek, biç, halka iş ver bizde sana toprak bağışlayalım. Hayvancılık ve Tarımı geliştir" derler...
1810-1920 tarihleri arasında yaşamış Karaman’ dan Kıbrıs’a 5 kardeşinide alıp gelmiştir. Yörük Türkmendir... Kıbrıstaki Köyünün adının Göçeri olması, Yörüklerin konar göçer hayatından gelmektedir. Yörükler köyü de derlermiş Göçeri köyüne ..
Sarı Çizmeli Mehmet ağa, Devlete söz verdiği gibi Tarımda ve hayvancılıkta binlerce kişi çalıştırır, İş verir büyük bir aile olurlar...
Zamanla 3 bin dönümden fazla toprağı olur. Kavgalıları barıştırır, bekarları evlendirir, eşyalarını hediye eder, ev verir, en az da birer dönüm toprak bağışlarmış.
Fakir fukara bir kahvehaneye, ya da lokantaya gittiğinde para ödemez, yer içer, tüm hesapları Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’ya yazdırırlarmış.
Ağa her Cuma namaz öncesi esnafı dolaşır, halkın borçlarını ödermiş.
Kendi gibi gönlü de zengin bu ağa malını mülkünü hep başkalarının hesabını ödeyerek harcadığından, yokluk içinde ölmüştür.
Torunları hala Girne İli, Dikmen Beldesi, Göçeri Köyünde yaşamaktadır.
Barış Manco anlatıyor : Kıbrıs’a gittiğim zaman bu mezarı arayıp buldum.
Beni çok üzen konu ise, Mezarın sahipsizliği...
Kabri aradığımı taksiciye söyleyince, Öyle bir bakış attıki anlatamam... " Abi Ben yıllardır burada taksiciyim, böyle bir mezar duymadım" demiştir.
Gittiğimiz köyde bir amcaya denk geldik ve sorduk. Taksicide kulaklarıyla duydu ve amcada aynen böyle diye doğruladı ve bize mezarı şu karşı tepede diye gösterdi.
İşte bu hikayeyi 1971’de Kıbrıs’a gittiğinde duyan ve araştıran Barış Manço Kabri ziyaret eder fakat çok bakımsızdır kabri (1977) Sarı Çizmeli Mehmet Ağa şarkısını yapar ve sonrasında Mehmet Ağa’nın köyündeki mezarını yaptırır (1982).
İşte o harika şarkının kaynağı bu hayat hikayesidir
Şimdi sözlerinin daha bir anlamlı olduğunu fark edeceksiniz.
Sarı Çizmeli Mehmet Ağa
Yaz dostum güzel sevmeyene adam denir mi
Yaz dostum selam almayana yiğit denir mi
Yaz dostum altı üstü beş metrelik bez için
Yaz dostum boşa geçmiş ömre yaşam denir mi
Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı
Yaz dostum yoksul görsen besle kaymak bal ile
Yaz dostum garipleri giydir ipek şal ile
Yaz dostum öksüz görsen sar kanadın kolunu
Yaz dostum kimse göçmez bu dünyadan mal ile
Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı
Yaz dostum Barış söyler kendi bir ders alır mı
Yaz dostum su üstüne yazı yazsan kalır mı
Yaz dostum bir dünya ki haklı haksız karışmış
Yaz dostum boşa koysan dolmaz dolusu alır mı
Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı.
Halk bilimi, kültür, ve müzik ancak böyle güzel birleştirilebilir. Ve bunu en iyi yapanlardan biri Barış Manço idi. Hem hikayedeki Mehmet Ağanın hem büyük kültür adamı Barış Manço' nun ruhu şad olsun.
#sarı çizmeli Mehmet Ağa#eski fotoğraflar#eskiden#eskiler#eskimeyen#eskidendi çok eskiden#geçmiş zaman#yaz dostum#barış manço
7 notes
·
View notes
Text
selamın aleyküm diye bir selam verip başlayım ben konuya baya uzun zamandır buralarda değilim muhtemelen iki üç kişi anca fark etmiştir ya da etmemiştir bilmiyorum derdim de bu değil zaten gecenin güzel aydınlığında ben geldim buralara yine ucu kırılmış kalemim ve son bir kaç damla kalmış mürekkebimle. Fark ettim de kız kardeşim bana yansıtmamaya çalıştığı kadar dağınıkmış farklı hisler tadıyormuş ve ben üstü kapalı biliyormuşum ah bu mesafeler tabi ki aramız açılmadı bunun için sevinecek bir sürü insan var tahmin edebiliyorum ama henüz bu sevinci hak etmiyorsunuz arkadaşlar dknknskndkn neyse çok özledim ve gıkım çıkmıyor kimse de demiyor ki ya noir sen nasıl ayakta durabiliyorsun onca şey yaşıyorsun da neden ağzından bir tek kelime bile çıkmıyor neden avazın çıktığı kadar susuyorsun* nasıl tek bir hıçkırık bile kaçmıyor düğüm düğüm olan boğazından nasıl sesin, dizlerin titremiyor kimseden bunları demesini de beklemiyorum yanlış anlaşılmasın aq kimsenin vicdanına ihtiyacım yok zaten de ne biliyim Beyza sormadan anlardı gelir sarılır saçlarımdan öperdi en kötü delicesine gıdıklar ellerim titrerken tutardı biliyor musun Beyza ben bu kış hiç üşümediğim kadar üşüyorum herkes zayıfladın diye diyor ben Beyza yok diye diyorum. ben ne fark ettim biliyor musun senin ellerin üşümesin diye ben her kış üşümemi kontrol altına alıp vücut sıcaklığımı sabit tutmayı öğrenmişim ve hep sana sarılıp seni ısıtmaya çalışmışım. içim çok dolu çok ama çok dolu ne ağlıyorum ne konuşuyorum bakıyorum sadece Yiğit yerini asla tutamaz ama fark ediyor gözlerimin dolduğunu kalbimin sıkıştığını ne düşündüğümü ne hissettiğimi ve bir şey soruyor "iyi misin?" değilim amına koyim diyip yere çöküp ağlayamıyorum iyiym diyorum sadece iyiyim o da bari yalan olduğunu çaktirma diyor gülüp geçiyoruz bu mesafeler beni çok yoruyor çok korkutuyor içim parça parça Beyza bize uhu lazım bir de sen gelip yapıştırman lazım gelip silmen lazım benim gelip seni görmem lazım çok yorgunum ve bu yorgunluk bana fazla neyse sen yağmuru çok seven küçücük şeyim 4 450 kilometrelere rağmen kalbime dokunduğun için teşekkür ederim yarana tuz basmak değil dağlamak isterdim acısı geçsin diye ama sen ateşten korkarsın kıyamam acır canın kızgın demiri kendime tuzu da yaralarına basayım ki mikrop kapmasın aq etraf pislik dolu püüüü seni seviyorum... @catchifyoucan
7 notes
·
View notes
Text
Enes bin Malik (radıyallahu anh) anlatıyor.
Rasulullah ﷺ'e bir adam geldi ve:
–Yâ Rasulallah! Kıyâmet ne zamandır?” dedi.
Rasulullah ﷺ Kıyamet için ne hazırladın?” diye sorunca o da:
“Allah ve Rasûlu’nün muhabbetini…” cevabını verdi. Bunun üzerine Rasulullah ﷺ
–Öyleyse sen sevdiğinle beraber olacaksın.” buyurdular.
Enes (radıyallahu anh) bu rivâyetin devâmında der ki:
“İslâm’a girmekten başka hiçbir şey bizi Allâh’ın Elçi'sinin “Muhakkak sen sevdiğinle berabersin.” sözü kadar sevindirmemiştir. İşte ben de Allâh’ı, O’nun Rasûlünü, Ebû Bekir’i ve Ömer’i seviyorum ve her ne kadar onların yaptıkları amelleri yapamadıysam da onlarla beraber olmayı umuyorum.”
||Sahih-i Muslim, Birr, 163
Abese Suresi 34-37. O gün kişi, kardeşinden, anasından, babasından, eşinden ve oğullarından kaçar. O gün, onlardan her birinin, kendisine yetecek derdi vardır.
Bir gün Rasulullah ﷺ;
“İnsanlar kıyamet günü yalın ayak, çırılçıplak, sünnetsiz olarak haşrolunurlar” buyurmuştu. Bunun üzerine Aişe annemiz:
– Ya Rasulallah! Kadın ve erkekler bir arada olup birbirlerine bakacaklar mı? dedi. Rasulullah ﷺ:
– “Ya Aişe! Durum birbirlerine bakamayacakları kadar kötüdür” buyurdular.
Sahih-i Muslim, Cennet 56
O dehşetli zamanda güneş insanları yakıp kavuracak, herkes günahı ölçüsünde tere batacak; kimi topuklarına, kimi dizlerine kadar, kimi beline, köprücük kemiklerine kadar, kimi de ağzına ve kulaklarına kadar tere gömülecektir.
Sahih-i Müslim, Cennet 62;
Tirmizî, Kıyamet 2, 6
Hiçbir gölgenin bulunmadığı o dehşetli günde, Allah Teâlâ bazı kimselere özel ikrâmda bulunacak; onları Arş’ının gölgesinde dinlendirecektir.
Bu bahtiyar insanlar:
Ebû Hureyre (radıyallahu anh)’den rivayet edildiğine göre Rasulullah ﷺ şöyle buyurdu:
“Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teâlâ, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır:
Adil imam (yönetici)
Rabbına kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,
Kalbi mescidlere bağlı müslüman,
Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan,
Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine “Ben Allah’tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit,
Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,
Tenhâda Allah’ı anıp göz yaşı döken kişi.”
Buhâri, Ezan 36, Zekât 16, Rikak 24, Hudûd 19; Müslim, Zekât 91; Tirmizî, Zühd 53; Nesâî, Kudât 2
#islam#din#iman#allah#tevhid#hakikat#şeriat#tevhid ehli#hadis#şirk#cennet#cehennem#mahşer#hesap günü#kıyamet#kıyamet günü#sorgu#rasulullah#resulullah#ramazan#kadir gecesi#kandil
4 notes
·
View notes
Text
Bulgaristan 'da yaşayan Türkler için var olma mücadelesi
Yeni Türkiye Tv'de Aydan Yalçın'ın sorularını yanıtlayan Balkan Göçmenleri Derneği Başkanı Abdurrahim Nursoy, "27 Ekim pazar günü yapılacak olan Bulgaristan erken genel seçimleri, 1984 - 1989 arası yaşanan büyük mücadelemiz kadar önemli, o günden bu güne kazandığımız hakları kaybedebilme tehlikesi altındayız" dedi. Bizler 1989 ve sonrası Bulgaristan dan asimilasyon sonrası Türkiye ye göçen Bulgaristan Türkleriyiz , Bulgaristan seçimlerinin ne denli önemli olduğunu o güne bağlamak gerekiyor, Bulgaristan da 1984-1989 yılları arasında Avrupa'nın göbeğinde hiç bir insanın yaşamaması gereken bir süreci yaşadık, ben o zamanlar 15 yaşında bir gençtim, totaliter rejimin Bulgaristan da yaşayan Türk ve Müslümanlara yapılan asimilasyon politikalarını yaşadık, hala bunun travmasını yaşıyoruz, bugün burada Bulgaristan Türkleri için yapmamız gereken bir görev var ise canla başla yapıyoruz çünkü biz o süreci başkalarından dinlemedik birebir yaşadık ( bunları anlatırken boğazı düğümleniyor) Çok zor süreçlerden geçtik, isminiz Abdurrahim iken bir sonraki gün başka bir isim oluyor, ben Müslümanım diyorsun, hayır diyor artık Müslüman da yok diyor örf ve adetlerin kaldırılıyor Türkçe konuşma yasaklanıyor gibi bu süreçlerden geçtik, maalesef acı üzerine çok konuşabiliriz ancak bu konulara çokta girmekte istemiyorum,
Şenlik nasıl geçti 1.989 yılında zorunlu göçe tabi olarak Bulgaristan Türkleri İstanbul, Trakya, Bursa, Kocaeli, Yalova, İzmir, Manisa şehirlere yerleşerek hayatlarımızı burada devam ettirmeye başladık, ve buralarda yılın belirli günlerin de şenlikler düzenliyoruz, tamamen kendi olanaklarımız ile hiç kimseden yardım almadan gerçekleştiriyoruz, burada ki amaç; Bulgaristan'dan gelen hemşirelerimizin oradaki kültürlerini burada devam ettirmek, yaşanmışlıkları unutmamak, birlikte zaman geçirebilmek, çokta keyifli oldu şenliğimize 20.000 civarında kişi katıldı, tek bir sıkıntı yaşamadan, eğlenerek örnek bir zaman geçirildi. Ailelerimizle birlikte diğer şehirlerden de o gün buraya gelip daha önce görmedikleri insanlarla tanışmak ne kadar güzel, bu birlik beraberlik duygusu olgusu çok çok önemli aslında bizi biz yapan şeylerden bir tanesi birliğimiz ve beraberliğimiz, O günü bize yaşatan, panayırımız da bulunan Bal göç'ün üyelerine, tüm herkese çok teşekkür ediyorum, çok değerli konuklarımız da vardı, Onlara da geldikleri ve renk kattıkları için teşekkür ediyorum.
Seçimlerin önemi nedir? Bugün Bulgaristan Türklerinin siyasi temsilinin aslında ikiye bölünmüş olmasının üzüntüsünü yaşıyoruz, bu bölünmenin çok fazla olmaması için bir çaba içerisindeyiz, maalesef 24 Şubat 2024 yılında partimizde yapılan bir kurultay sonrası eş başkanlık sistemine geçildi, onun da sebebi etnik bir parti değil de daha çok bütün Bulgaristan halkına hitap eden bir siyasi parti noktasına partimizi taşımak üzere denildi, bize göre çok doğru bir süreç değildi, tabii ki kararı Bulgaristan'daki partimizin üst düzey ve genel merkez yönetimi verdiği için bizler de buradan onlara destek olmakla mükellefiz, çok başarılı bir seçim süreci geçirdik Bulgaristan'ın ikinci siyasi gücü olduk ilk defa 47 milletvekili çıkartıldığı bir seçim oldu, çok ciddi bir sonuç bu, 240 sandalyeli parlamentonun 47 tanesini alıp İkinci parti olmak büyük bir başarı, Türklerin artık sesinin daha gür çıkabileceği ve haklarını daha iyi savunabilme noktasına gelmek çok büyük bir başarıydı, tam bunlar olurken iki eş başkan arasında ayrışma oldu ve Perski 17 Milletvekilimizi ihraç etti, ve ayrışma başlattı, Şimdi ise yapılan çalışmanın hata olduğu görülüyor, evet hatalarımız var ancak "Yiğit düştüğü yerden kalkar" şimdi hata kimde diye sorma vakti değil, kızgınlık vakti değil, şimdi var olma, kazanılan hakları koruma vaktidir, siyasi temsilciliğin devamı için, hak ve özgürlüklerimiz için, liderimiz Ahmet Doğan'ın Hak ve Özgürlükler ittifakının numarası olan 13 numaraya oy kullanılmalı, 27 Ekim Pazar günü tüm Bulgaristan Türkü vatandaşlarımızın hak ve özgürlükleri için sandık başına gitmesini rica ediyorum, imkanı olan Bulgaristan a gidip orada kullansın, direk bölge milletvekiline katkısı olsun, imkanı olmayanlar şehirlerimizde kurulan 168 adet sandıkta oyunu kullansın, İzmir 'de 18 sandığımız var Aliağa, Buca, Bornova, Menderes, Gaziemir de kurulan sandıklara da rahatça oylarını kullanabilirler.
Bulgaristan'da yaşayan Türkler için var olma mücadelesi Bu seçim 84-89 yıllarında olduğu kadar önemli bir seçim, Bizden sonra çocuklarımıza bırakabileceğimiz bir kültürümüz, haklarımız, özgürlüklerimiz olabilmesi için, Sayın Ahmet Doğan'ın onursal başkanlığını yaptığı hak ve özgürlükler ittifakının 13 numarasına oy vermeliler, vatandaşlarımız sandığa gidip ellerini vicdanına koyarak oyunu vermeli. Şuan Yunanistan'ın bir iddiası var Türk asıllı Müslüman yok, yunan Müslümanı var diye Şuan Yunanistan'ın bir iddiası var Türk asıllı Müslüman yok, yunan Müslümanı var diye, çok değil 10-15 yıl sonra Bulgaristan da aynı iddialarla ortaya çıkabilir, Türk yok Bulgaristan Müslümanı var diye, işte bunlar olmaması için bu seçimlerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görebiliriz 27 Ekim Pazar günü Bulgaristan Türkü vatandaşlarımıza bir kez daha rica ediyorum sandık başına gitsinler ve 13 numaralı yere oylarını versinler, orada yaşayan Türklerin geleceği, hakları ve özgürlüklerinin gelecek kuşaklara devam etmesi, kültürümüzün devamı için bu çok önemli bir seçim. Bizi izleyen tüm vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum, en doğru kararı onların vereceğini biliyorum, herkese sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Bizlerde Yeni Türkiye ve Nhaberizmir gazetesi olarak bu seçimlerin Bulgaristan da yaşayan Türk halkı için ne derece önemli olduğunu belirterek, hayırlı sonuçlar alınmasını diliyoruz. https://www.youtube.com/watch?v=b9Rxk3IIVC0 Read the full article
0 notes
Text
Büyük zaferin 102.yıl dönümü coşkuyla kutlandı
https://pazaryerigundem.com/haber/186998/buyuk-zaferin-102-yil-donumu-coskuyla-kutlandi/
Büyük zaferin 102.yıl dönümü coşkuyla kutlandı
30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 102. yıl dönümü Bakırköy’de büyük bir coşku içinde kutlandı. 30 Ağustos kortejinde, binlerce kişi ellerinde Türk bayrağıyla marşlar eşliğinde yürüdü. Kortejin ardından Emek Demir, sevilen parçalarını Bakırköylüler için seslendirdi. 30 Ağustos’un tarihin en önemli dönüm noktalarından biri olduğunu ifade eden Bakırköy Belediye Başkanı Doç. Dr. Ayşegül Ovalıoğlu, “ Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlayan yürüyüşümüz 30 Ağustos’ta zaferle taçlandı. Bu yolda hayatını kaybeden şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum” diye konuştu.
İSTANBUL (İGFA) – Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde 30 Ağustos 1922’de kazanılan büyük zaferin 102. yıl dönümü Bakırköy’de coşku içinde kutlandı. Sabah saatlerinde Bakırköy Cumhuriyet Meydanı’nda bulunan Atatürk Anıtı’na çelenk sunma töreni ile başlayan etkinlikler, akşam da kortej yürüyüşü ve konserle devam etti. Ebuziya Caddesi’nde başlayan kortejdekiler ellerinde bayraklarla marşlar eşliğinde yürüdü. Yürüyüşe Bakırköy Belediye Başkanı Doç. Dr. Ayşegül Ovalıoğlu’nun yanı sıra; ilçe protokolü, siyasi parti temsilcileri, STK’lar ve binlerce kişi katıldı. Cumhuriyet Meydanı’nda son bulan yürüyüş sonrası DJ Yiğit Yıldırım ve Emek Demir ft. Backing Track sahne alarak Bakırköylülüre unutulmaz bir bayram yaşattı.
“ATATÜRK’ÜN GÖSTERDİĞİ HEDEFE DURMADAN YÜRÜMEYE DEVAM EDECEĞİZ ”
30 Ağustos’un tarihin en önemli dönüm noktalarından biri olduğunu ifade eden Bakırköy Belediye Başkanı Doç. Dr. Ayşegül Ovalıoğlu, “ Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlayan yürüyüşümüz 30 Ağustos’ta zaferle taçlandı. Bu yolda hayatını kaybeden şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği hedefe durmadan yürümeye devam edeceğiz. Bakırköylüler olarak Atamızın izinde olmaya devam edeceğiz. Zafer Bayramımız kutlu olsun” şeklinde konuştu.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
🎯 Kapitalsiz Kapitalistler 🎯
Bugüne kadar zalimleşen kapital sahiplerini halk diliyle anlaşılsın diye yazmaya gayret ettim.
Yine de hayretimi yenemedim.
Kapitalsiz Kapitalistler Harun Karadeniz'in kitabının ismi.
Onun kitaplarını piyasa da bulmak mümkün değil.
Bin kitap sitesinde bir kaç yıl önce Mobbing Bank ile yasal tefeciliğin halk diliyle anlatılması için yer altı edebiyatı yapmak zorunda kaldığım yıllarda kitabım kitap sermayesi tarafından raflara konulmayınca Harun Karadeniz ile aynı gerçekleri yaşadım. Harun Karadeniz gibi düşündüğüm için onu çok iyi anlıyorum. Yaşadığı günün çok ilerisinde gençlerdi onlar. Cahil bırakılan toplum onların anlaşılmasına engeldi. Oysa onlar halkın diliyle yaşanan sömürü mekanizmasını ve üretim ve hizmet araçları üzerinden para ve araçlarını kullanarak nasıl bir sömürü düzeni kurulduğunu halka anlatarak devrimi tamamlamak istiyorlardı.
Dokuz yaşında 12 Eylül 1980 tarihinde bu sömürü düzeni ayağıma dolandı. Kendi askerimizin darbe günü köydeki evimizin önünü basmıştı. Dışarı çıktığımda asker sevgimi göstermek için koştum onlara askerimizin yaklaşma vururum dediği anda o sevginin yerini bu silahı doğrultan kim sorusu kafamın içinde canlandı.
İçimden geçen aynen şudur;
✓ Büyüyeceğim bu silahın arkasında kim veya kimler varsa onları bulacağım ve hesabını soracağım.
Bir sır gibi içimde yarım yüzyıl yaşamım boyunca sakladım.
Araştırdım, o silahın arkasında olanların sermaye sahibi yapılan toprak ağalığından para ağalığına siyaset eliyle taşınan her mahallede bir milyoner üreteceğiz adı altında beslenen ve bugün ulusal güvenlik tehdidi olan burjuva sınıfı olduğunu gördüm.
Araştırdım 1950 sonrası çok partili siyasi partiler ve ideolojilerin Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk ulusu yararına yaptığı devrimi yok etmek adına yapılandırıldıklarını, farklı parti ve ideolojiler ile toplumu bölmek ve parçalamak yoluyla gücünü ele geçirmek yoluyla sermaye yararına ülkenin yönetildiğini gördüm.
12 Eylül 1980 askeri darbesinin öncesinde 24 Ocak kararları mason Süleyman Demirel ve nakşibendi tarikat müridi müsteşarı Turgut Özal tarafından halk yararına patronun halk olduğu üretim ekonominin yerine üretim ve hizmet araçlarının sermayenin olmasının önünü açacak serbest piyasa ekonomisine geçme kararlarını aldılar ve darbenin önünü açtılar.
Araştırdım tüm askeri darbeleri nato'ya satılan subaylar tarafından gerçekleştirdiği gerçeği ile karşılaştım. Tüm askeri darbelerin öncelikli konusu sermayenin çıkarını ve sermayeyi korumak olduğunu gördüm.
28 Şubat sürecinde bir holding bankasında çalışıyordum çalıştığım holding askerler ile birlikte hareket ettiler. Halkın hoşuna gidecek söylerler adı altında özelleştirme talanını yapacak olan bugün yaşam pahalılığı, mülteci sorunu ile demografik tehdit üreten, Suriye politikası ile bilinçli ülkeyi savaşın eşiğine getiren zihniyeti bilerek ve isteyerek medyada yiğit düştüğü yerden kalkar şişirmesi ile bir kişi tüm satışı yapacak diğer tüm siyasi partiler ve siyasiler, medya ve tüm araçlar o bir kişiye hizmet edecekti. Nitekim öyle de oldu.
16 Eylül 1996 tarihinde girdim holding bankasına o günden 12 Eylül 2012 tarihinde işten çıkarıldığım güne kadar bütün karanlık sicillerini tutmuştum.
11 Eylül 2012 tarihinde işten çıkarılmam kararlaştırıldı 12 Eylül 2012 tarihinde tebliğ edildi.
Bu iki tarihin olmasının sırrı var.
Birincisi 12 Eylül 1980 tarihinden dokuz yaşında bir çocuk iken bu silahın arkasında kimler var bulup çıkartacağım. İşten çıkardığım gün o sır gereği aynı güne denk sır gereği geldi.
İkincisi 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika da ikiz kuleler vurulduğu gün ülkemizde Mustafa Koç'un bilderberg derin yapının gizli toplantılarına katılan Gazi Erçel'i merkez Bankası başkanı yapılması sağlanmıştı. O günlerde kur günlük olarak merkez bankası tarafından açıklanıyordu. Bir gün önce kurun iki katına çıkarılacağı haberi tüm holding banka ve holding şirketlerinin haberi olmuştu. Gazi Erçel kendi parasını bile yabancı paraya çevirdi. O gün holdingler ve bankaları tüm şirketleri ile birlikte servetleri kadar servet vurgunu yaptılar.
O bankanın Mahmutpaşa şubesinde çalışıyordum. Banka bu krizden en güçlü çıkan banka biz olduk diye adeta vurgunu övüyorlardı.
İki yüz bin bankacı içinde benden başka kimse bu soyguna karşı çıkmadı.
Daha fazla bilgi ve belge toplamak için içlerinde 2012 tarihine kadar kaldım.
O tarihte talan neredeyse bitmişti.
Sonrasında şeker fabrikaları da onların talebi ile satıldı kapatıldı her alanda ülke dışa bağımlı hale getirildi. Şekere de bağımlı olan ithal eden ülke olduk.
Bol para zulmü ile para yok zulmünün arkasında bunlar vardı.
Bol para karşılığı olmayan kara para özelleştirme talanı ile karşılığı olan ekonomik değerler ele geçirilene kadar piyasaya pompalandı.
Toplum bu bol para zulmüne kanarak varını yoğunu satanlara yıllarca oy verdi.
Bunun sonunun nereye varacağını bildiğim için karşı çıkıyordum. Bu sebeple yıllarca mobbinge maruz kaldım. Baş edemediler istifa etmem için zulüm ettiler direndim hiç hata yapmadım işimi her zaman kurallara uygun yaptım. Sebepsiz işten çıkarmak zorunda kaldılar o da o sır tarihe özellikle gelmesi gerekiyordu geldi. (Bunu içimde ki sır gereği biliyordum.)
Bugün ise para yok diyerek nihai hedeflerine ulaşmak için tehdit ediyorlar.
Kendi ayaklarına adeta kurşunu kendi kararları ile sıktırdım.
İki üç yaşımdan sonra hatırlıyorum o yıllarda baba annem beni Deniz Gezmiş banga soyan diye severdi. Çocukluğum bile çok farklı idi. Sermaye gazeteleri Deniz Gezmiş 'e banka soyan diye iftira attığı için baba annemin dilinde bu önemli bir direniş örneği rol ve model olarak bir sır olarak bana görev ve bilgi aşısı olarak yapıldı.
Oysa gerçek tam tersiydi.
Asıl soyguncu banka kuranların kendisiydi. Hem Türk ulusunun nasıl soyulduğunu suç üstü yakaladım hem kendim yıllarca ucuza çalıştım haklarımı alamadım hatta biz büyük bankamız haklarının bir kısmını ödeneme kararı verdik deyince kimin büyük olduğunu gördüler.
Onlarda bu sırra ister istemez kötülük adına hizmet gereği görevlerini yapmak zorunda kaldılar.
En son mahkeme ve Anayasa mahkemesine kadar elleri uzandı.
Devrimin tüm gerekçeleri böylece kendi çabalarıyla olgunlaştı.
Ne oluyor bu kapitalsiz kapitalistlere de yanlışın peşinden gitmekten vazgeçmiyorlar?
Bu sorunun yanıtını bir yaşam harcadım vermek için.
Deniz Gezmiş ve Harun Karadeniz ve diğer direnişler bugün olgunlaşan devrimi kolaylaştıran çok değerli çabalardı.
.
Mustafa Kemal Atatürk gibi dahi bir lidere sahip Türk ulusunun küresel bir çetenin yerli işbirlikçiliğini yapanlara kaybetmesi mümkün değildi.
.
Beyin savaşları komutanının o küçük askeri 19 Mayıs 1970 yılında dünyaya geldi ömrünü yarım kalan insanlık devrimini tamamlamaya sırrı gereği adadı. Yapması gerekenleri kimseye zarar vermeden tereyağından kıl çeker gibi kendi ailesinden bile sırrını saklayarak yaptı.
Kapitalizm Anadolu da yıkılmıştır.
Beyin savaşları komutanının bir askeri bir Türk tarafından düşünce gücü ile çıkartılan Türk fırtınasına yakalanan zalimler ibretlik bir son ile tarih olmaktadır.
Anadolu efsaneleri ile meşhur bir toprak olduğu için efsaneleri bitmeyen Türklere emanettir.
Nuh tufanı efsanesi sonrası insanlığın son ibreti mahşer tufanı ve canlı ölüler ibreti efsanesi olarak anılacak zalimlerin sonunu getiren ibret yine bir Türk tarafından Anadolu'da yaşatılmıştır.
Türk, gücünü yaşamdan almak ve yaşama geri vermek demektir. Türk yeryüzünün insanlık gücüdür. Gerekli olduğu zamanlarda o güç bir kişide vücut bulur. Bir sonraki derse kadar tek bir seferde dersini akıllara durgunluk verecek boyutta verir.
En yakın iki atam Fatih Sultan Mehmet han ve Mustafa Kemal Atatürk'ün verdiği gibi.
Bin yıllık Roma imparatorluğu intikamını almaya yönelik niyet tarihin çöplüğüne bir kez daha atılmıştır.
Anadolu ezelden ebede Türk'e ait ve emanettir.
Önder Karaçay
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#kapitalsiz kapitalistler#Deniz gezmiş#Harun Karadeniz
0 notes
Text
26 Mayıs 2024 Merkür Jet Erbaaspor Muş 1984 Muşspor Maçı
*Eskişehir Yeni Stadyum'da saat 16:00'da başlayacak olan TFF 3. Lig Play-off Final maçı. Karşılaşmada Yiğit Arslan görev alacak. İki takım da tarihlerinde ilk kez 2. Lig'e yükselme için mücadele verecek. Güzel bir heyecanın ardından son bilet sahibini bulsun. Başarılar iki tarafa da.
*A Spor'dan naklen yayınlanacak olan maç.
*19. dakikada Furkan Gedik'in attığı golle Muş 1984 Muşspor 1-0 öne geçti.
*İlk yarıyı Muş 1984 Muşspor 1-0 üstün tamamladı.
*90+4. dakikada İlker Sayan dar açıdan kafayla golü buldu ve Merkür Jet Erbaaspor'a 1-1'i verdi.
*Normal süresi 1-1 sona erdi ve mücadele uzadı.
*İlk uzatma devresinde 1-1'lik denge bozulmadı.
*108. dakikada Kadir Yazıcı ikinci sarı kart sonrası kırmızı kartı gördü ve Muş 1984 Muşspor 10 kişi kaldı.
*120 dakika sonunda 1-1'lik skor değişmedi. 2. Lig biletinin sahibini seri penaltı vuruşları belirleyecek.
*Penaltılarda 5-4 ile gülmeyi başaran Merkür Jet Erbaaspor tarihinde ilk kez TFF 2. Lig'e yükseldi.
Penaltı vuruşları:
-Merkür Jet Erbaaspor-
İlker Sayan X
Alperen Doğan O
Birkan Yılmaz O
İbrahim Konuksever O
Tahsin Hacımustafaoğlu O
Çağrı Bülbül O
-Muş 1984 Muşspor-
Yusuf Yıldırım O
Salih Zafer Kurşunlu O
Efe Karaoğlu O
Mervan Yusuf Yiğit X
Ozan Papaker O
Ömer Çetinbaş X
#spor arşivi#maç arşivi#tff 3. lig#merkür jet erbaaspor#erbaaspor#muş 1984 muşspor#futbol#football#spor#sport
0 notes
Text
AK Parti Buca Belediye Meclis Üyesi Kemal Altın ile Tartışan Buca Fun Clup Dernek Başkanı Evren Yiğit Öldü
Olay Buca Menderes Mahallesi Adnan Kahveci Caddesinde bulunan bir kıraathanede yaşandı. Buca Belediye Meclis Üyesi Kemal Altın (54), bir kıraathanenin kapısında Buca Fun Clup Dernek başkanı Evren Yiğit’e (43), tabancayla ateş açtı. Saldırıda Yiğit vurulurken, bu sırada kıraathanedeki bir kişi karşı ateş açtı. Çatışmada Kemal Altın ve kıraathanede müşteri olarak bulunan D.O.F. de yaralandı. Hastaneye kaldırılan 3 yaralıdan Evren Yiğit tüm çabalara rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti… Bucaspor taraftar gruplarından oluşan eski Buca Fun Club Derneği Başkanı da olan emlakçı Evren Yiğit, kıraathane önünde durduğu sırada, Buca Belediyesi’nde meclis üyesi de olduğu belirtilen ilçedeki bir kıraathanenin işletmecisi Kemal Altın, hafif ticari araçla buraya geldi. Evren Yiğitin aynı zamanda Buca Belediye başkanı Görkem Duman’ın kuzeni olduğu öğrenildi. Kemal Altın ile Evren Yiğit Arasında tartışma yaşandığı ardından silah seslerinin duyulduğu aktarıldı. Bu sırada, kıraathanede bulunan ve kimliği henüz öğrenilemeyen bir kişi de tabanca ile Altın’a karşılık verdi. Çatışmada, Evren Yiğit, kıraathanede müşteri olarak bulunan D.O.F. ve Kemal Altın vuruldu. Çevredekilerin durumu bildirmesi üzerine olay yerine çok sayıda ambulans sevk edildi. Yaralılar, ambulanslar ile Buca Seyfi Demirsoy Hastanesi’ne kaldırıldı. Burada tedaviye alınan yaralılardan Evren Yiğit, yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Read the full article
0 notes
Video
youtube
Samsak Döveci (Ebegümeci) -Elif Buse DOğan ✩ Ritim Karaoke Orijinal Traf... Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın: ( Join this channel to enjoy privileges.) ✩ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join Şarkının Orijinal Versiyonunu Linkten Dinleyip Ritim Karaokesiyle Çalışabilirsiniz. ✩ https://youtu.be/wM-40t2nzv0 Aykut ilter Ritim Karaoke Kanalıma Abone Olun Beğenip Paylaşın. Samsak Döveci (Ebegümeci) -Elif Buse DOğan ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Kütahya Tavşanlı Düğünü) KÜRDİ MAKAMINDA MELODİK DİZİYE SAHİPTİR. EBEGÜMECİNİ TOPLAYAMIN Samsak Döveci Yöresi- İli KÜTAHYA İlçesi- Köyü Tavşanlı Söz Yazarı Bestecisi Kaynak Kişi ORHAN KASAP Derleyen EMEL ÖRGÜN Notaya Alan GÖKHAN TEMUR İcra Eden DERLEYEN Makamsal Dizi KÜRDİ Konusu - Türü Yemek Kültürü Karar Sesi La Bitiş Sesi La Usül 4/4 En Pes Ses La En Tiz Ses Sol Ses Genişliği 7 ses TÜRKÜNÜN SÖZLERİ F#m Langıdılanlan langıdılanlan Bm Samsak döveci E Gümbüdü gümbam gümbam gümbam Bm Ebe gümeci F#m Bm Ebelerin ilacıdır ebe gümeci E Bm Uyuz eşek yoncasıdır ebe gümeci D C#m Bm F#m E A Bm C#m C#m A Bm Ebe gümecini toplayalım D C#m Bm F#m Lazım olur saklayalım E A Bm C#m Lazım olur saklayalım C#m A Bm Ardımıza bile bakmayalım F#m Langıdılanlan langıdılanlan Bm Samsak döveci E Gümbüdü gümbam gümbam gümbam Bm Ebe gümeci F#m Bm Ebelerin ilacıdır ebe gümeci E Bm Uyuz eşek yoncasıdır ebe gümeci, D C#m Bm F#m E A Bm C#m C#m A Bm Ebe güvecini pişirdim D C#m Bm F#m Yedim yedim karnımı şişirdim D C#m Bm F#m Yedim yedim karnımı şişirdim C#m A Bm Komşuları başıma üşürdüm F#m Langıdılanlan langıdılanlan Bm Samsak döveci E Gümbüdü gümbam gümbam gümbam Bm Ebe gümeci F#m Bm Ebelerin ilacıdır ebe gümeci E Bm Uyuz eşek yoncasıdır ebe gümeci Bağlantı SAMSAK DÖVECİ: Sarımsak döveceği Söz-Müzik: Anonim Yöre: Kütahya-Tavşanlı Kaynak kişi: Orhan Kasap "Kütahya türküleri" kategorisindeki sayfalar Bu kategoride yer alan toplam 41 sayfanın 41 adedi aşağıdadır. A A Buğdeyim Buğdeyim A İstanbul Sen Bir Han mısın Ah Hamamcı Bu Hamama Güzellerden Kim... Ahmet Bey'in Bir Küheylan Atı Var Altın Tas İçinde Gınam Ezdiler Ay Oğlan Yiğit misin B Bedestene Vardım A Sunam Aman Ben Kendimi Gülün Dibinde Buldum D Dağ Başında Kestane Depeköy Üstüne Tüfeng Asayım E Elif Dedim Be Dedim Eremedim Vefasına Dünyanın F Feracemin Ucu Sırma Fincanın Dibi Noktalı G Gar mı Yağdı Kütahya'nın Dağına Gediz Pazarıdır Benim Pazarım Gidin Bulutlar Gidin H Hasılhas Başında Benim Mezarım Havada Durna Sesi Gelir Ganadı Gırma Hereke'nin Altı Yanı da Çeşmeli Hisardan İnmem Diyor K Karanfil Oylum Oylum (Kütahya) Kızıl Söğüt Kütahya'nın Pınarları M Manisa'yla Bergama'nın Arası Meşeden Gel a Sürmelim Meşeden Murat Dağı Mustafa'm Kaşların Kara P Portukalım Çaya Düştü S Sarılı Yazmamı Yırtar Eklerim Sepet Almış Bağa Girmiş Aman Üzülme Sinan Oğlu Söğüt Dallerinde Beslenen Bülbül T Tıpır Tıpır Yürürsün V Varın Bakın Türkmen Kızı Uyur mu Y Yasemen Dalına Yar Neden Eymeli Yağmur Yağar Her Dereler Sel Alır İ İki Bülbül Derelerde Ün Eder İslamoğlu Derler Benim Adıma İstanbul'un Konakları Köşeli İğnem Düştü Yerlere Derleyen:Emel Orgun Düzenleme: Emre Doğan-Salih Sakarya Mix: Emre Doğan Master: Emre Kıral Yapım: Ebd Music Akordeon: Bekir Sakarya Brass: Burak Dursun ,Altay Acar, Batuhan Şallıel Perküsyon: Barış Cem Songur Davul: Gencay Kıymaz Gitar: Salih Sakarya Bas Gitar: Emre Doğan Audio Visualizer: Kenan Usanmaz Sözler: Langıdılanlan langıdılanlan Samsak döveci Gümbüdü gümbam gümbam gümbam Ebe gümeci Ebelerin ilacıdır ebe gümeci Uyuz eşek yoncasıdır ebe gümeci Ebe gümecini toplayalım Lazım olur saklayalım Lazım olur saklayalım Ardımıza bile bakmayalım NAKARAT Ebe güvecini pişirdim Yedim yedim karnımı şişirdim Yedim yedim karnımı şişirdim Komşuları başıma üşürdüm Elif Buse Doğan Doğum 16 Mart 1993 (31 yaşında) Kocaeli, Türkiye Tarzlar Türk Halk Müziği Azerbaycan müziği Pop müzik Meslekler Şarkıcı Sunucu Etkin yıllar 2013-günümüz Müzik şirketi Poll Production · Esen Müzik · Avrupa Müzik Resmî site Elifbusedogan.com Elif Buse Doğan (d. 16 Mart 1993, Kocaeli), Türk müzisyen. Biyografi Elif Buse Doğan 1993 yılında Kocaeli'de doğmuştur. 2008 Yılında Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Konservatuvar Türk Halk Müziği Bölümü’nden mezun olmuştur. Ayrıca İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarını tamamlamış ve yüksek lisansını bu bölümde sürdürmektedir. Diskografi Albümleri Bihaber (2015)[1] Elif Zamanı (2018) EP'leri Akustik Türküler (2022) Akustik Türküler 2 (2022) Single'ları[2] Gel Sevduğum (2016) Telli Turnam (Tarık İster ile birlikte) (2019) Bir Nefes Gibi (2019) Küp İçindeki Nişasta (2020) Yaş (2020) Yandırdın Kalbimi (2020) Kendine İyi Bak (2020)
0 notes
Text
1. Siyonist rejimin, Mescid-i Aksa'ya ve Filistin'deki tüm halkımıza yönelik saldırganlığını defetme mücadelesinin, Filistin direnişinin müdafaası İslam'ın zirvesi olan, mukaddes bir cihat olduğunu teyit ediyoruz.
2. Yiğit Filistin direnişine sadakat… Onlar bizden, biz onlardanız; onlara sadık olanlara sadık, onlara düşman olanlara düşmanız. Yahudi ve Hıristiyanlara sadık olup Müslümanlara karşı onlara yardım eden herkes mürtettir.
3. Filistin toprakları vakıftır ve bir karışından vazgeçmek caiz değildir. Mescid-i Aksa'nın kurtarılması İslam’ın bir akidesi ve Allah'ın bir şeriatıdır. Filistin'in tamamı kıyamete kadar İslami bir vakıftır ve ümmetin icması ile Filistin'in herhangi bir parçasını satarak veya bir kâfire vererek terk etmenin haram olduğu yönündedir.
4. Gazze'yi desteklememek cihattan kaçmaktır. Cihat bu ülkede yaşayan herkes üzerine farz kılınmıştır. Hiç kimseye danışılmayan, hiç kimsenin görüşünün alınmadığı farz bir görev haline gelmiştir. Bu yüzden kim ondan yüz çevirir veya onu terk ederse cihattan kaçmış olur. Cihat gününde önderlik eden kişi, terk ve ihmalinin neden olduğu zarar ve tehlikeler ölçüsünde onun yükünü taşır.
5. İşgalcilere karşı cihat, Müslümanların üzerine farz olan bir savunma cihadıdır: Yahudilerin Kudüs, Aksa ve Filistin'e yönelik saldırıları Müslümanların savunma cihadı yapmasını gerektirmektedir çünkü düşman dine, namusa, toprağa, cana, ruha ve mala saldırmıştır ve bunlardan biri bile cihada gücü yeten herkese farz olması için yeterlidir.
6. Sınırları ve kapıları kapatmak Allah'a ve Resulüne ihanettir: Çevre ülkelerin genel geçişi, mücahitlerin girişi ve ihtiyaç sahiplerine yardım için sınırlarını açmaları farzdır. Özellikle de can damarı olan Refah sınır kapısı, Allah yolunda cihat edenlerin yüzüne kapatılması hiçbir şekilde caiz değildir; kapatılması Allah'a, Resulüne ve müminlere ihanettir. Gazze halkından kim yardım almadan ölürse, sınır kapısını kapatan ve yardımı engelleyen kişiler, kardeşlerini terk ederek ölümüne neden olmuş sayılır.
7. Düşman caydırılmaz ve saldırganlığına derhal son vermezse, bu, durumun patlamasına ve savaş alanının genişlemesine yol açabilecek, saldırganlıkların devamı olarak kabul edilecektir.
8. İşgalci ve sivil sıfatı aynı kişide buluşmaz: Filistin topraklarını gasp eden, evlerini işgal eden, suç örgütüne bağlı olan her kişi, cinsiyeti ve tanımı ne olursa olsun barışçıl bir sivil değil, bir saldırgan, terörist ve savaşçıdır.
9. Müslüman halkın elinden geldiğince seferber olması, elindeki tüm imkânlarla düşmana saldırması veya düşmanın ve destekçilerinin elçiliklerine giderek protesto etmesi farzdır.
10. Suçlu varlığın ve onu destekleyen tüm şirketlerin, fabrikaların ve ülkelerin ürünlerini, mallarını boykot etmek farzdır. Ekonomik cihadın bir şekli olarak onlardan satın almak veya onlarla iş yapmak haramdır.
11. Gazze'ye yönelik bu saldırıdan önce, uluslararası anlaşmalar ve antlaşmalar da dahil olmak üzere, bu varlıkla yapılan tüm barış ve normalleşme anlaşmaları, Peygamber'in buyurduğu gibi şer'en hükümsüzdür ve 'Müslümanların zimmeti birdir…"
0 notes
Text
Sinir uçlarıyla oynayan “anonsçu”
“Cazgır” diye bir tabir vardır, güreş severler bilir, er meydanına çıkan güreşçileri tanıtır, adlarını, özelliklerini izleyenlere aktarır.Genelde şu ifadeler kullanılır "İki yiğit çıktı meydane ikisi de birbirinden merdane."Cazgırın bir görevi de izleyenleri coşturmaktır.Futbolda ise bunu yapan kişiye “anonsçu” denir.Karşılaşma öncesi takım kadrolarını sayar, gol olunca futbolcunun ismini anons eder, görevi ise taraftarı coşturmaktır, tıpkı “cazgır” gibi.Konuyu çok uzatmadan Galatasaray’ın “anonsçusu”na getireyim.Galatasaray’da anons yapan arkadaş değişti. Her işin ehli, iyisi makbuldür, bir topluluğa hitap ediyorsanız insanları sıkmamak, sinir uçlarıyla oynamamak gerekir. Fakat bu değişim sonrası taraftar yeni “anonsçu”yu sevmedi, sevemedi.Hatta bu durumu Galatasaray Spor Kulübü Divan Kurulu Üyesi Reşit Ömer Kükner ağabey de fark etmiş ve sosyal medya hesabından şu paylaşımı yapmıştı “Galatasaray'da dokunulmazlığı olan iki kişi var: erkek basketbol takımı koçu Zvezdan Mitroviç ile ASY anonsçusu. Ne kadar başarısız olurlarsa olsunlar oyna devam”Daha önceki anons yapan arkadaş Murat Karpuz’du. Kendisi neden ayrıldı diye Ömer ağabeye sordum.Ömer Ağabey de neden ayrıldığını bilmiyor. Bilinen bir şey varsa o da şu anki anonsçu arkadaşla bu iş daha fazla yürümez.Taraftar da bu durumdan rahatsız.Bu arada Murat Karpuz’la ilgili eşinin rahatsızlandığı ve babasının da vefat etmesi üzerine ayrıldığını bir yorumda okudum. Ne kadar doğrudur bilmiyorum.Twitter (X) basintribunu_ Read the full article
0 notes
Text
TÜRK MİLLİYETÇİSİ ÜLKÜCÜ ŞEHİT HASAN KADIOĞLU
ŞEHİT OLDUĞU TARİH: 26 ARALIK 1975
ŞEHİT EDİLDİĞİ YER: KONYA-SEYDİŞEHİR
DOĞDUĞU YER: ORDU-ÜNYE İLÇESİ-GÖLEVİ KÖYÜ
MESLEĞİ: İŞÇİ
1953 yılında dünyaya gelmişti. 22 yaşındaydı. Fakir bir Türk ailesinin evladıydı. 1968 yılında babasını kaybetmişti. Hem okuluna devam etmiş, hem de küçük kardeşlerinin geçim yükünü omuzlamıştı. Annesi Gülhanım'la birlikte üçü kız üçü erkek altı kardeşin aile reisiydi artık... Emine, Hüseyin, Kadriye, Erdoğan, Yüksel ve Dudu'nun ümidi oydu artık... 5 Aralık 1973'te Seydişehir Etibank Alüminyum tesislerinde makina bakım ustası olarak işe başlayan Kadıoğlu, yiğit mizacı itibariyle yapılan hırsızlıklara göz yummayarak hak bildiği yolda yürümüş. Seydişehir'de "gurbette" bulunduğu halde herkesin sevip saydığı bir kişi haline gelmişti. Aradan fazla geçmedi, komünistlerin boy hedefi oldu. Baskı ve tehditler her geçen gün yoğunlaşıyordu. Kendisine, arkadaşları can güvenliği için başka bir yere gitmesini söylediğinde" Töremizde yazılı harpten kaçan alçaktır" diye kestirip atmıştı. Okulların, mahallelerin işgal edilişi gibi Fabrikalarda DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konferadasyonu) tarafından işgal ediliyordu. Baskı, zulüm ve grevler hat safhadaydı. O günler, komünizmin hakimiyetini kurmaya çalışıyorlardı. Bulundukları yerlerde kendilerinin dışında sivil toplum kuruluşlarına izin vermiyorlardı. Her türlü baskı vardı. Adam dövmek, baskı ve yıldırmak.
Milliyetçiler bu işgalleri durdurmak için işçi kesiminde de Türk Metal İşçi Sendikası bünyesinde çalışıyorlardı. Hasan’da bu sendikaya üye oldu. Komünistler bunu hazmedemedi.
OLAY GÜNÜ:
O gün fabrikada kargaşa çıkardı DİSK militanları. DİSK genel başkan yardımcısı, Vural Yıldırımoğlu, Ahmet Kavlak, Rıza koçak, Oruç Yılmaz isimli komünistler çeşitli tahrik ve provokasyonlara başvurdu. Çıkartılan olaylar sonucunda Hasan Şehit oldu.
ÜLKÜDAŞIMIZA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM
0 notes