tenekesblog · 3 years ago
Text
İYİ ANNE OLDUĞUNU NASIL ANLARSIN?
Tumblr media
Merhaba ben Ezgi. 4buçuk yıldır anneyim. Hayatıma bir anne olarak devam ettiğim günden beri zorlandığım çok zaman oldu. Belki bir süre önce olsa bu anların kızımın uyumadığı, hırçınlık yaptığı, hem ev işleri hem çocuğuma yetişmeye çalıştığım anlar olduğunu söylerdim. Ancak bugün farklı bakıyorum ve farklı şeyler söyleyeceğim.
Bir anne olarak, aslında bir insan olarak en zorlandığım şey, herkesin bana nasıl "iyi bir anne" olacağımı söylediği anlardı. Çünkü bu bana "Demek ki şu an yeterince iyi değilim." veya "Eyvah eleştiriliyorum" hissi veriyordu. Daha kötüsü bu cümleleri tam olarak anlamlandıramıyor, yorumlayamıyor, sadece kötü hissediyordum. İşin daha da ironik kısmı, karşımdaki insanların bana "kendilerince" yardım etmeye çalışıyor olmalarıydı. Ve ben de hissiyat olarak bana karşı yapılan bu yorumları gerçekten yardım olarak algılıyordum. Fakat zaman geçti, kızım büyüdü, ondan birebir görüş ve dönüt alabilmeye başladım. Ve bu benim gözümü açmam için bir işaret oluşturdu. Örneğin; kızım 6 aylıktı ve ek gıdaya başlamıştık. Okul öncesi öğretmeni olduğum ve sıkça kitaplardan ya da internetten araştırma yapmayı sevdiğim için doktorun da tavsiyesiyle ek gıda sürecini planlamıştım. Kızım da hala emdiği için, ek gıdaları azar azar deniyor, beğendiğine veya beğenmediğine dair tepki veriyordu. Beğenmediği tatları kaşığın ucuyla da olsa muhakkak veriyor, ona sevmesi için fırsat sunmaya çalışıyordum. Aile büyüklerim şehir dışından ziyarete geldiğinde yaptığımın yanlış olduğunu duydum ve dedim ki " evet sevmese de bir şekilde yemeli, vitaminini almalı." Daha iyi bir anne olmaya bir adım atmıştım. Kızım biraz daha büyüdü ve kahvaltıya başlamaya hazırdık. Ben bir öğretmen ve gelişimi takip eden bir anne olarak şu food finger olayı ile başlamıştım. Çünkü eski usul karışık mama hazırlamanın çocukların damak tadının gelişmemesi, öğün kavramını anlayamaması, çiğneme becerisinin gelişememesi gibi sorunlara yol açtığını biliyordum. Ama dediler ki " çocuk iki lokma ile doymaz, gelişmez, biz 9 bebe bisküvisi koyardık mamanıza eskiden vs vs" Bir süre bunu savunsam da her konuda bana yardımcı oluyorlardı ve kahvaltıyı mama olarak hazırlayıp hepsini yedirebildiklerini gördüğümde daha fazla direnmedim ve mama hazırlamaya başladım. Çocuğuma Zorla yedirdim ! Daha iyi bir anne olmaya BİR adım daha atmıştım. Bu böyle devam etti gitti. Örnekler çoğaldı. Her birine direndim ancak hep pes ettim. Ne de olsa tecrübelilerdi, kaç çocuk büyütmüşlerdi.
Ancak şunu fark ettim. Ben bir öğretmendim. Mesleğimi yapmıyor olsam da bunun 4 yıl eğitimini almıştım. Neden beni saymıyorlar, neden söylediğim yeni çağ bilgileri saçmalık olarak görüyorlar ve beni onların bizi büyüttüğü gibisinin ideal olduğu konusunda zorluyorlardı? En önemlisi ben neden pes ediyordum? Öğretmen olsam da ebeveynlik çok yeni ve tecrübesiz olduğum bir alandı. Ama her anne gibi ben de bunu kendim keşfetmeliydim. Çocuğumun tepkilerini dinleyip, anne olarak kendi içgüdülerime inanıp, beğendiğim birkaç pedagog ve eğitimci-yazarları takipte kalarak bu süreci sadece eşim ve çocuğumla şekillendirmemiz lazımdı.
Bunu fark edip bazı kararlar verdikten sonra da çevre baskısı sona ermedi. Çocuğumun abur cubur tüketimi bizim birlikte çizdiğimiz sınırlar dahilinde gerçekleşiyor. Her markete gittiğimizde kendi seçtiği bir atıştırmalık alıyoruz ve yemekten sonra tüketiyor. Bazen film partisi yapıyoruz ve bu çeşitlilik artıyor. Ama böyle günlerde kızım ne yaptığımızın bilincinde ve farkında. Belki farklı yöntem izleyen aileler vardır. Eğer çocuğunuzla iyi bir dinamik yakaladıysanız, iletişiminiz sağlıklı kurulduysa bence herkesin kendine göre iyi, bir başkasından farklı bir yöntemi olabilir. Ama eve gelen aile büyükleri abur cubur getirmeye ve direkt kızıma vermeye devam etti. Ben bunun " bizim kızımla çizdiğimiz yoldan onu çıkarmasına, ve kızımın " bak onlar bana sürekli yediriyor, sen izin vermiyorsun. Dedem-anneannem-babaannem beni seviyor sen sevmiyorsun. Ben de seni sevmiyorum." hissine kapılabileceğini tüm detaylarıyla anlatıp kaç defa evimizin kurallarına saygı duymalarını istesem de, maalesef bu asla gerçekleşmedi. Halbuki gelirken meyve getirebilir veya onlar da torunlarıyla-yeğenleriyle bir ortak gün belirleyip, hem birlikte vakit geçirip hem abur cubur günü yapabilirlerdi. Ama düşünmeden hareket etmek daha kolaydı tabi.
Yazdıkça insan her detaydan bahsetmek istiyor ama bu bana hala kızgınlık hissi verdiği için bunu yapmayacağım. Demem o ki, insanların bitmek bilmeyen yersiz bilgi ve müdahalelerinden, yargılamalarından, danışmadan yorum yapmalarından bana bir gün sinir geldi ve kızımla iletişimizi engellediğini hissettim. Çünkü asla bitmeyecekler. Çocuğunla evde kudurup her yeri dağıtsanız, biri dağınık ve kuralsız olduğunuzu söyler. Ama kudururken çocuğunuzun o kocaman kahkahasını, sarılışını, hissettiği mutluluğu ve özgürlüğü bir tek siz biliriniz. Bir tek siz bilirsiniz çocuğunuzun hangi tatları sevmediğini. Ve ona yemek seçme -belli sınırlar içinde- hakkını teslim ettiğinizde, kendini bir birey gibi hissetmesini, söz hakkı olduğu için kendini günbegün nasıl daha rahat ifade edebildiğini siz görürsünüz. Odasının ona ait olduğunu, duvarları boyadığında kendi alanını istediği gibi kullanmasının hakkı olduğunu önce siz kabul ettiğinizde, yine siz görürsünüz bunun çocuğa nasıl hissettirdiğini. Ve bence o an anlarsınız GEREĞİNCE ve YETERİNCE iyi olduğunuzu. Annelik ömürlük bir serüven. Her gün öğrendiğimiz, geliştiğimiz, bize bozuk öğretilmiş "sevgi" kavramını yeniden keşfedip öğrendiğimiz bir serüven. Bu serüvende çocuğun gülüyorsa, kendini iyi ifade edebiliyor ve kocaman sarılıyorsa sana, kendine de ki;
Ben iyi bir anneyim.
0 notes
tenekesblog · 3 years ago
Text
İlişki Sorunları
Buradaki ilk yazımın merhabalı selamlı bir içerik olmasını -niyeyse-hayal etmiştim ancak bugün burada tam da oturduğum şu sandalyede bağdaş kurmuşken, son zamanlarda üzerine en çok düşündüğüm konuda, insan ilişkileri hakkında resmen dertleşmek, içimi dökmek, yeni öğrendiğim tüm kelimeleri kullanmak istiyorum. Mesela mütalaa. Bakın hemen başladım bile.
Kafama takılan ve beni rahatsız eden konulardan biri şu; Neden sorun yaşayan bir insan topluluğunda laf taşıyan, -istemli veya istemsiz- sinsimsi şeyler içeren eylemlerde bulunan, dürüst olmayan ve olayların gidişatını kötü etkileyen, "yapıcı" davranmak bir yana dursun, yıkıcı eylemlere TLC'deki balyozlu abilerin mutfak dolaplarına girişmesi gibi dalan insanlar olaylarda en destek gören, anlaşılmaya çalışılan ve alnı açık şekilde ayrılabiliyor olaylardan ?
- Gözünüze şu sahneyi getirin şimdi; Hani bir düğündesin, çılgınlar gibi halay çekiliyor, mavi diz altı saten elbisesi ve iri büyük bir topuzla çılgınca, hakkını vererek halay çeken ablayı izliyorsun. Halay başı olmanın verdiği zevk ve gururla, herkesin onu izlediğini düşünerek en hızlı dil hareketleriyle zılgıtın hakkını vermiş ve çok mutlu. Ancak yorgun. Ekipten ayrılmak ve dinlenmek istiyor. Elindeki mendili yanındakine devredip ayakkabılarını buluyor yerden. Ve o liderliğin hazzıyla gülümseme ve ter içinde yerine geçiyor. Artık o abla, o evlilik devam ettiği ve düğün cdsi özel günlerde izlendiği sürece, düğünü şenlendiren ve " bizi ne kadar seviyor bak kendi düğünü gibi eğlendi" diyerek belki de sempati duyulacak bir halay kahramanı olarak kalacak akıllarda.- İşte olaylardan bahsettiğim şekilde ayrılan insanların gururu benim gözümde = mavi elbiseli halay ablası.
Tumblr media
Öteki yandan da bu olayların hasar almadan ve hasar vermeden çözmeye çalışan, dürüst ve açık iletişime gayret eden insanlar ise, kalbi kırık, uzun bir sorgulama süreci ve ekibin geri kalanının haksız ve hatta SUÇLUsu diye baktığı biri olarak veda ediyor adaya. Şimdi geleyim işin çözüm kısmına. Eğer benimle aynı gözlem ve hissiyatı paylaşan biri varsa şu yeryüzünde, sormak istiyorum; Sebebi Neydi ki ?
Ben bunu yazarken kafamın karışmasına engel olmak için maddeler halinde inceleyeceğim.
1- Körler Sağırlar Birbirini Ağırlar
Bence genel olarak şöyle bir hal var. Alttan alta kimin ne olduğunu herkes biliyor. Kişilerin sağlıksız bakış açıları ve deneyimleri yüzünden bilinç düzeyinde ayık olmasalar bile, - beynin bundan ibaret olmamasını umuyorum ve- kişinin bir olayın, söylemin içinde kimin ne olduğunu bir şekilde bildiğini, anladığını düşünüyorum. Ancak bilinç düzeyinde kişilerin ortak çıkarlarına uymayan biri ya da bir şey olduğunda, herkes kimin ne olduğunu bilse de, sürü gibi koşturup onlardan olmayana, boyun eğmeyene saldırıyorlar ve ötekileştiriyorlar. "Ben görmedim duymadım" diyen körler ve sağırlar, ortak çıkarlar için birbirini sıvazlıyorlar ve ara ara cinayet yerine geri dönüp bunu pekiştiriyorlar.
2- Savunma Mekanizmaları ve ah o ego
Savunma mekanizmalarını hepimiz bir şekilde kullanıyoruz evet. Karşılaştığımız bazı durumları daha çekilebilir kılıyor. Ancak dozunu tutturamazsak bir bozukluk haline geliyor. Kişiler bunu zamanla farkında olmadan, karşılaştığı yaşadığı şeyleri içselleştirebilmek ve psikolojisini de yıkmamak için zararlı seviyede kullanır duruma geliyorlar.
Çıkarımlarımdan ilki; Tümgüçlü Kontrol ! Bazı insanlar dozu tutturamıyor ve kendisinden başka kontrol mekanızmasına tahammül edemiyor. Tüm güç, tüm kontrol onda olsun istiyor. Dolayısıyla ortamdaki farklı bir sese ve şahsa tahammül edemiyor.
Yer Değiştirme! Kişi aslında sinirlendiği vs gibi durumları asıl hedefine yöneltemiyorsa, bir nesneden, bir kişiden çıkarıyor hırsını. Şabanlaştırma bence bu. Hani patronundan azar yemiş biri patronuna kafa tutamadığı için eve gelip şabaaann diye geziniyor. Ve her birimiz yolda tanımadığımız insanların bile o an şabanı olabiliyoruz. İnsanlar duygularını dinlemiyor keşfedemiyor. Belki de küçük bir çocukken ona işleyen bir duyguya-yaraya-, ömür boyu kim değse, patlatıveriyor yumruğu. Ve sen kendi fikrini söylüyor olabilirsin, bir konu hakkında dile getirmek belirtmek istediklerin veye beklentilerin olabilir. Ancak söylemlerinin ve fikirlerinin karşındakine değdiği bir an, bir duygu olabilir. Ve duygu durumu yer değiştirip sana çarpabilir.
Yansıtma ! bunu da sonra yazayım ay. İyi geceler ilk yazım.
1 note · View note