berabergezsek
berabergezsek
berabergezsek
40 posts
GEZİ REHBERİ & GEZİ SİTESİ Mutluluk & Gezmek berabergezsek
Don't wanna be here? Send us removal request.
berabergezsek · 6 years ago
Text
GÖKÇEADA TURU
Güneşin en yavaş battığı yer: Gökçeada (İmroz)
Gökçeada, Kuzey Ege’nin incisi
Türkiye'nin en büyük adası olan Gökçeada (İmroz) mitolojide Poseidon’un adası olarak anılıyor. Türkiye’de güneşin en son battığı yer olan İmroz bakir kalmayı başarabilmiş yerlerdendir. 95 km uzunluğundaki kıyı şeridinde Yuvalı, Aydıncık, İnceburun ve Uğurlu gibi el değmemiş birçok plaj var. Türkiye'nin tek sualtı milli parkı da burada, Yıldızkoy ile Yelkenkaya arasındadır.
Bademli, Zeytinli, Tepeköy ve Dereköy; Gök­çea­da’nın Rum köy­le­ri kö­ke­ni yüz­yıl­lar ön­ce­si­ne da­ya­nan yer­le­şim yer­le­ri. Gök­çea­da’yı tam an­la­mıy­la his­set­mek için mut­la­ka ge­zil­me­si ge­re­ken, nos­tal­jik ha­va­la­rıy­la bü­yü­le­yi­ci yer­ler!
Gökçeada denizinin bu kadar temiz olmasının bir kaç nedeni var. İlk olarak kuzey ege hem yunanistan hemde Türkiye açısından sanayileşmemis bir bölge dolayısı ile denizleri kirletecek herhangi bir sanayi bölgesi  veya büyük liman bulunmuyor.Karadenizden gelen akıntılarda kirliliği açık denizlere taşıyor. Hakim rüzgar yönüde kuzeyli olduğu için havasıda denizide çok temizdir.
1960’lı yıllara kadar adanın nüfusunun %95’ini Rumlar oluşturuyormuş. Bu dönemde Kıbrıs sorununun yarattığı gerginlik yüzünden Rumlar evlerini ve topraklarını bırakıp, adayı terk etmiş. Şimdi yaklaşık 10 bin kişinin yaşadığı adada 150 civarında Rum kalmış, üstelik bunların çoğunun yaşı yetmişin üzerindedir
Rumlar ilçe merkezi (Panagia) dışında, Kaleköy (Kastro), Tepeköy (Agridia), Dereköy (Schinoudi), Zeytinliköy (Aya Todori) ve Bademli (Gliki) köylerinde yaşıyor. Rumların yaşadığı köyler Kaleköy dışında kıyıdan içeride. Adaya yerleşen Türkler için kurulan köylerden Uğurlu ve Şahinkaya’da Karadenizliler, Yeni Bademli ’de Ispartalılar, Eşelek ve Şirinköy’de de Bulgaristan göçmenleri yaşıyor.
İmroz 
"Çorak Topraklarda Bereket" tanrısı olarak adlandırılan Imbrasos'un bolluk diyarı olarak bilinen Imroz; bugünkü adıyla Gökçeada, Homeros'un Ilyada destanında deniz tanrısı Poseidon'un adası olarak geçmektedir. Ada, 1456 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı İmparatorlugu topraklarına katılmıştır. Ada halkının Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa'ya gösterdigi ilgiyi duyan Kanuni Sultan Süleyman adayı vakıf ilan etmiş ve ada halkından vergi alınmaması hakkında ferman çıkartmıştır. Balkan Savaşı yenilgisi sonucu ada, Yunanistan'ın egemenligine geçmiş, 1. Dünya Savaşı sırasında İngilizler tarafından hava ve deniz üssü olarak kullanılmıştır. 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması ile ada tekrar ülkemiz topraklarına katılmıştır. Adanın fiilen Türkiye topraklarına katılması, 22 Eylül 1923'tür. Bu tarih adanın kurtuluşu olarak kutlanır. 
Türkiye'nin en büyük adası. Kendi suyunu kendi karşılayan bir ada.
Türkiye'nin en batı ucu, güneşin en son battığı yer.
Doğal su kaynakları açısından Ege'nin en zengin adası.
Deniz kenarındaki tek düzenli yerleşim yeri Kaleköy Limanıdır.
Tumblr media
Gezi Planı
1. Gün 30.08.2019 Cuma Günü
KEFALOS-Aydıncık Plajı (Yüzme Molası)
TUZ GÖLÜ (Çamur Banyosu)
LAZ KOYU  (Yüzme Molası)
DEREKÖY - Tarihi Çamaşırhane-Kilise-Köy Sokakları
2. Gün 31.08.2019 Cumartesi Günü
GİZLİ LİMAN  (Yüzme Molası)
TEPEKÖY - Agridia Kilisesi
ZEYTİNLİ KÖYÜ-Greek-Orthodox-Madamın Yeri-Köy  Meydanı-Kahvesi-Kilise
GÖKÇEADA MERKEZ - Alışveriş-Kilise-Tarihi Cami
3. Gün 01.09.2019 Pazar Günü
BADEMLİ
KALEKÖY - Tarihi Kilise-Mustafanın Kayfesi-Kale
KUZULİMANI PLAJI (Serbest Zaman)
Kefaloz – Aydıncık Plajı
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Adanın en geniş en meşhur plajı
Aydıncık plajı, adanın en meşhur ve kalabalık plajıdır. Halk arasındaki adı Kefaloz’dur. İncecik kuma ve dalgasız denize sahiptir. Aydıncık (Kefaloz) Plajı Gökçeada’nın günübirlik tesisi olan tek plajı olması nedeniyle dikkat çekiyor. Plaj 1200 metre uzunluğundadır. Konaklama tesisleri ve yemek servisi de bulunmaktadır. Kuzeyden esen rüzgarlara açık olduğu için serin bir hava sunuyor. Lodos çıktığında ise sörf yapmak isteyenler bu sefer Aydıncık’ın hemen bitişiğindeki Kefaloz koyuna yönelebiliyor.
Gökçeada Surf Inn Murat bey 0532 220 26 24, 0533 293 22 08
Tuz Gölü
Tumblr media Tumblr media
Aydıncık ve Kefalos plajının ortasında yer alan Tuz Gölü, her iki taraftan rüzgarın yığdığı kum seddinin ortasında oluşmuş. Gölün derinliği ortalama 1 mt. , genişliği 1 km. Göle boşalan bir dere yok, tamamen deniz suyu ve yağmurlarla oluşuyor.
Gölden çıkan siyah çamur  bazı hastalıklara iyi geldiği düşünülerek turistler tarafından vücuda sürülüyor.  Yapılan analizlerde, içerisinde bol miktarda kükürde rastlanmış olup çamur kürü tedavisi yapıldığında, romatizma, sedef, kireçlenme gibi hastalıklara iyi geldiği görülmüş.
 Aydıncık’ta Tuz Gölü olarak adlandırılan lagün ve biyolojik üretim sağlayan ekosistem düzeniyle adanın en önemli sulak alanlarından biridir. Aralarında koruma altında bulunan  flamingolar başta olmak üzere pelikan, yaban  ördeği ve kaz gibi göçmen kuşlara da bahar aylarında ev sahipliği yapmaktadır.
Şiddetli rüzgarlar sonucunda yığılan kum seddinin deniz ve yağmur suyu ile dolması sonucu oluşan göl, yaz aylarında ise suyun buharlaşmasıyla geriye ince bir tabaka tuz bırakarak süper  bir manzara oluşturur. 
Laz Koyu
Laz Koyu, Gökçeada'nın güney kıyısında, ufak, şirin bir koy. Asfalt yoldan sola doğru tabela işareti bulunuyor. Toprak yoldan 300 metre ilerledikten sonra sizi şaşırtacak güzellikte bir koya ulaşıyorsunuz. 
Koyda bir tesis bulunuyor. Burada şemsiye şezlong kiralayabilir, yemek yiyebilirsiniz. Aklınızda bulunsun, kuzey rüzgarı ne kadar kuvvetli olursa olsun Laz Koyu'nu etkilemiyor, deniz yine süt liman...
Dereköy
Tumblr media Tumblr media
Tarihi Çamaşırhane, Kilise ve Köy Sokakları
Dereköy adanın en batı kısmında yer alan bir Rum Köyü. Stratejik konumu ve Pirgos Limanı sayesinde, geçmişte diğer köylere göre ekonomik ve sosyal açıdan daha fazla gelişim göstermiş. Zamanında 1950 hane ile adanın hatta Türkiye'nin en büyük ve kalabalık köyüymüş şimdi hayalet bir kasaba gibi, yalnızca kahvehanesi açık.  İçerisinde 22 kahve, 2 sinema, çok sayıda berber, bakkal, terzi gibi dükkanlar ve 3 zeytinyağı imalathanesi bulunurmuş.
Şimdi ise köyün iki kilisesiyle, çamaşırhanesi ve yeni okulu ayakta duruyor.
Günümüzde yaz-kış köyde 140-150 hanede yaşam sürmekte. Nüfusun yarısını Rumlar yarısını güneydoğu'dan yerleşen Türkler oluşturmakta.
Köyde ibadete açık iki kilise bulunuyor. Köyün girişindeki Hagia Marina Kilisesi ve çarşıdaki Koimesis Tis Theotokos Kilisesi. İkisi de 1800’lü yılların başında inşa edilmiş. Yakın zaman önce köyün papazı ölünce yenisi tayin edilmemiş. Pazar günleri ibadeti merkezden gelen papaz yönetiyor.
Tarihi Çamaşırhane
Tumblr media Tumblr media
Adadaki sosyal hayatı yansıtan bir diğer yapı grubudur. Anadolu’da “yunak” olarak da adlandırılan çamaşırhaneler, kadınların belirli günlerde toplanıp çamaşır yıkadıkları ve sonrasında kapılarını kapatarak yıkandıkları yapılardır.  
Ada’daki hemen her köyde birden çok çamaşırhane bulunmaktadır. Bunlar bir cephesi açık veya kapalı dikdörtgen planlı basit yapılardır. Geleneksel yığma taş duvarla inşa edilen yapıların üzerleri kiremit kaplı kırma çatılarla örtülüdür. İçerisinde yer alan çeşmeler, kazanlarda suların ısıtıldığı ocaklar, çamaşır yıkama tekneleri, sekiler, malzemelerin konduğu nişler ve suların atıldığı açık kanallar bu yapıların temel unsurlarıdır.
Dereköy’deki Hagia Panaghia Kilisesi yanında yer alan çamaşırhane bunların anıtsal bir örneğini teşkil eder. Kilise ile aynı yıllarda inşa edildiği düşünülen yapı doğu-batı yönünde uzanan dikdörtgen planlıdır. Kapalı bir özellik gösteren çamaşırhanenin kısa cephelerinde birer kapı yer alır. Kuzey duvarında belirli aralıklarla yerleştirilen dokuz ocak bulunur. Kemerli ocakların hemen önünde çamaşır yıkama tekneleri yer alır. Suyun temin edildiği iki çeşme, güney duvarına yerleştirilmiştir.
Gizli Liman
Tumblr media
Adanın en batı ucudur. Doğal olarak ülkemizin en batı coğrafi koordinatlarına sahip noktadır. Dalganın olmadığı, bakir uzun bir plaja sahip akvaryum gibi berrak denize sahiptir. İncecik kumdan oluşan kumsalı çam ağaçlarının önünde uzanan, cennet gibi bir koy. Koyda köylüler tarafından büfe, tuvalet ve duş hizmeti veriliyor.
Tepeköy
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Agridia Kilisesi, Çınaraltı
Rum Köylerinden en yüksekte olanıdır. Eski ismi Agridia dır. Agridia Yunanca'da küçük tarlalar anlamına geliyor. Köy, volkanik Aya Dimitri tepesinin yamacına kurulmuş. Manzarası, tahmin edeceğiniz üzere çok etkileyicidir.
1964 senesinden önce 1200 olan köyün nüfusu şimdi sadece 60. Bir hayalet köyüne dönmüşken 15 sene önce uzun yıllar yaşadığı İstanbul'dan doğduğu köye dönen Barba Yorgo'nun girişimleriyle canlanmaya başlamış. Kendisi önce köy meydanında ufak bir Rum tavernasını işletmeye başlamış. Ürettiği ev şarapları Gökçeada'nın ismiyle anılır olmuş. Son yıllarda köylerine geri dönen Rumlar çoğalmış. Köy kahvesi artık sürekli dolu.  Burada frappe içebilir, ünlü yunan tatlısı tatlı süt böreğinden yiyebilirsiniz. Köyde, 1832 tarihli Evangelismos Teotoku Kilisesi ve eski Rum mezarlığı gezilebilir. Zamanında köyde 2 zeytinyağı ve  sabun imalathanesi, 9 dokuma atölyesi, 3 kaşar peyniri imalathanesi, 4 marangoz atölyesi bulunuyormuş.
Çınaraltı: Adada koruma altına alınmış 6 adet çınar ağacının en yaşlısının bulunduğu Tepeköy Çınaraltıdır. 625 ya­şın­da­ki çı­nar ağacı herkesi büyüleyecek güzelliktedir. keyifli bir piknik alanı. En sıcak günlerde bile bunaltmayan havası ile bu alan aynı zamanda tepede yer alan konumu sayesinde eşsiz bir manzaraya sahiptir. Ağa­cın di­bin­de ta­ri­hi bir çeş­me bu­lu­nu­yor.
Zeytinli
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Greek - Orthodox Church, Madam’ın Yeri-Dibek Kahvesi-Sakız Muhallebesi,
Köy Meydanı, Köy Kahvesi, Kilise
Rum mimarisi taş evleri, birbirinden şirin kafeleri, her taraftan fışkıran rengarenk çiçeklerle adeta bir film platosunu andırıyor. 
Yapısı hiç bozulmamış taş sokakları, eski Rum evleriyle merkeze yakın bir köydür. En önemli özelliği harika şarapların burada yapılmasıdır. Sakızlı muhallebisi ve Dibek kahvesiyle ünlü Zeytinli köyü diğer Rum köylerine göre daha bakımlıdır.
Zeytinliköy zamanında adanın en sosyal yerlerinden biriymiş. Şimdi de çok sayıdaki kafesi sebebiyle en sık ziyaret edilen köylerden. Yaz-kış sürekli yaşayan kişi sayısı 50-60 civarında. Adından da anlaşılacağı gibi etrafı çok sayıda zeytin ağacıyla çevrilidir. Adanın en eski kilisesi olan Agios Georgios Kilisesi bu köydedir.
Dünyadaki 300 milyon ortodoks Hiristiyanın ruhani lideri olan 1.Bartholomeos 1940 yılında Zeytinli'de doğmuş. 1991 yılında Patrik ilan edilen Bartholomeos, senede birkaç kez doğduğu evi ziyarete geliyor. Zeytinliköy'de kafeler dışında 3 butik otel ve 2 meyhane de bulunuyor. 
Mina Cafe  0534 389 85 02
Gökçeada Merkez
Tumblr media Tumblr media
Kilise, Tarihi Merkez Cami, Kent Müzesi, İş bankasının sokağı (trafiğe kapalı olan yer mutlaka gezilmeli-kokina)
Adanın tüm bankaları, mağazaları ve devlet binaları günümüzde ilçe merkezi olan Çınarlı’da (Panagia) yer alıyor. Merkezde Osmanlı döneminden kalma iki tarihi cami de var. Adadaki Rumların dini temsilcisi olan metropolit de buradaki konutunda oturuyor. Metropolithane olarak adlandırılan bu iki katlı binanın bitişiğinde İmroz’un katedrali olan Panagia Kilisesi yer alıyor. İlçe merkezindeki Yeni Mahalle’de (Evlampiyo) Hagia Barbara adında büyük bir kilise, çevrede de otuzdan fazla şapel bulunuyor.
Trafiğe kapalı tek sokak olan İş Bankası sokağı son yıllarda dükkanları, kafeleri ve restoranları ile canlandı. Ada merkezinin bu en sempatik sokağına uğramadan dönmeyin...
Merkezdeki eski hamam restore edilerek 2017 yılında Kent Müzesi olarak açıldı. Adayı yakından tanımak ve adalıların hikayelerini öğrenmek için mutlaka uğrayın. Müzenin bahçesindeki kafe, merkezin kalabalığından sıyrılacağınız bir vaha gibi, burada çok lezzetli ev yapımı limonata da içebilirsiniz.
Bademli
Tumblr media
Bademli de kilisesi, çamaşırhanesi ve güzel evleriyle ünlü bir başka Rum köyü. Köyde şimdi çok az Rum yaşıyor, kahvehane dışında açık hiçbir dükkan kalmamış. Köyün altındaki ovaya Yeni Bademli köyü kurulmuş. Artık adanın en kalabalık köyü olan Yeni Bademli’de ev pansiyonculuğu yaygındır.
Bademli koruma altında olan 4 köyden biri. İsmini etrafını saran çok sayıda badem ağacından alıyor. Zamanında adanın en zengin köyü olarak, meyvecilik, süngercilik ve hayvancılıkla uğraşıyormuş köy halkı. Bu ufak köyde ara sokaklarda dolaşırken köy meydanını kendi kendine buluyor ayaklarınız. Burada sizi köyün eski kahvehanesi karşılıyor. Üzerinde 1903 tarihli bir güneş saati bulunuyor. Son yıllara kadar kullanılan saat, binanın yanındaki dut ağacının büyümesi ve güneşi engellemesiyle işlevini kaybetmiş. Meydanda Rum bir aile tarafından açılan bir kafe daha bulunuyor. Köyün imece usulüyle, kendi olanaklarıyla inşa ettiği ilkokul bir süredir otel olarak hizmet veriyor. Artık okula ihtiyaç duyan çocuklar yok köyde. Köyde anıt niteliğinde yaşlı bir çınar ağacı bulunuyor. Çınar ağacının yanında da yarı açık bir çamaşırhane yer alıyor.
Eski Bademli'de Gökhan'ın Bal Çiftliğine * Arıların şaşırtıcı dünyasıyla ilgili bir sürü ilginç şey öğrenecek, organik ve ödüllü balının tadına bakabileceksiniz.
Kaleköy
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Mustafanın Kayfesi, Tarihi Kilise, Kale, Kaleköy Çarşı, Kaleköy Liman
Tepede kurulmuş, eski bir Rum köyüdür. Limanı var. Yunanistan’ın Semadirek adası en güzel buradan izlenir. Tepede her yere hakimsinizdir. Havaalanı da buradadır.
Eskiden adanın limanı Kaleköy’müş ve burası deniz kıyısındaki tek yerleşimiymiş. Köyün üstündeki tepede de bir kale kalıntısı var. Köyde birkaç kilise var.1974 yılında Rumların tümü köyü terk etmiş. Adadaki otel ve lokantaların çoğu Kaleköy’de.
Kaleköy eski ismiyle Kastro, antik dönemden kalma bir yerleşim yeri. Bir tepe üzerine kurulu olan köy, kentsel sit alanı ilan edilmiş. Mimari projeler önce anıtlar kurulunun onayından geçiyor ve sadece taştan binalar yapılabiliyor. Köyde yaşayan hiç Rum kalmamış. Sadece 20-30 sene önce Doğu Anadolu'dan göçmüş aileler ve son yıllarda yerleşmiş şehirliler yaşıyor.
Kalenin çevresinde antik yazıtlara, mermer mimari kalıntılara ve heykel parçalarına rastlanıyor. Ayrıca burada yaşayanlar su gereksinimlerini karşılamak üzere tepe üzerine Roksades isimli bir sarnıç yapmışlar. Bu vadinin önemi, dinsel törenlerin merkezi olması. Burada bir Hermes tapınağının kalıntılarından bazı parçalar ayaktadır. Kalenin civarındaki evlerin duvarlarında eski taşlar kullanılmış.
Ada zeytinyağından, yağmur suyundan, keçi sütünden yapılan İmroza Sabunları'ndan almak için Kaleköy'deki atölyelerine uğrayın. Hem böylece köyün en güzel manzaralı bahçesini de görmüş olacaksınız.
Mustafa'nın Kayfesi: (0286) 887 20 63 dibek kahve+sakızlı muhallebi
Gökçeada Ne Yapmadan Dönme?
Gökçeadanın Temiz Berrak ve Buz Gibi Denizine Girmeden Dönmeyin
Zeytinliköyün de Dibek Kahvesini İçmeden
Efibadem Kurabiyesini Tatmadan Hediyelik Almadan Dönmeyin. (Gökçeada merkezde meydan pastahanesinden) karadut dondurması tavsiyeli
Kefaloz Tuz Gölünde Çamur Banyosu Yapmadan
Gökçeada Koyunu Ve Keçisinin Tadına Bakmadan Dönmeyin.
Yukarı Kaleköyde gün batımı mutlaka izleyin
Rum Köylerini gezmeden
Ev yapımı Rum şarabı almadan
İmroza sabunlarından alınmadan, dönmeyin.
Ne Alınır?
Efibadem kurabiyesi
Ne Yenir?
Oğlak tandır, buharda oğlak, kuzu kapama gibi.
2 notes · View notes
berabergezsek · 6 years ago
Text
PAMUKKALE & SALDA GÖLÜ & LAVANTA TARLALARI TURU
Türkiye’mizin beyaz cenneti ve Harikalar diyarı Pamukkale,  Bembeyaz kumuyla Türkiye'nin Maldivleri olarak adlandırılan Salda gölü ve Lavanta kokusuyla huzur dolu Kuyucak Köyünün güzelliklerini keşfe gidiyoruz.
Gezi Planı:
1. Gün 13.07.2019 Cumartesi Günü
HİERAPOLİS ANTİK KENT
PAMUKKALE TRAVERTENLER
LAODİKEİA ANTİK KENT
ÖĞLEN YEMEK MOLASI-GÜL TOST-YEŞİLOVA
SALDA GÖLÜ- GÖL ETRAFINDA TAM TUR-YÜZME MOLASI
LİSİNA DOĞAL YAŞAM KÖYÜ
BURDUR AKŞAM YEMEĞİ-TOROS-ŞİŞ KÖFTE
2. Gün 14.07.2019 Pazar Günü
BURDUR ARKEOLOJİ MÜZESİ
SAAT KULESİ
ULU CAMİ
BURDUR DOĞA TARİHİ MÜZESİ
İNSUYU MAĞARASI
SAGALASSOS ANTİK KENTİ
BURDUR GÖLÜ
KUYUCAK KÖYÜ LAVANTA TARLALARI
 Hierapolis Antik Kenti
Tumblr media
Derman Aranılan Şehirdir.
Pamukkale Travertenleri’nin hemen arka tarafında bulunan antik bir Frigya kenti. Tam kuruluş tarihi belirsiz olsa da MÖ 2. yüzyılda Bergama Krallığı zamanında 2. Eumenes tarafından kurulduğu, ismininse Yunan Mitolojisi’ne göre Bergama’nın kurucusu sayılan Telephos’un karısı Amazonlar Kraliçesi Hiera’dan geldiği tahmin ediliyor.
Hiera”. “Polis” ise bilindiği üzere şehir demek. Yani Hierapolis: Hiera’nın şehri. Rivayete göre Hiera bir Amazon, yani savaşçı bir kadın. Truva Savaşı esnasında Yunanlı bir savaşçı tarafından öldürülüyor ve eşi Telephus, Hiera’nın ölümüne o kadar kederleniyor ki savaşa devam etmeden önce eşinin cenazesini kaldırmak için ateşkes ilan ediyor ve Hiera’yı unutulmaz kılmak için şehre ismini veriyor.
Hierapolis antik kentinin Arkeoloji literatüründe “Holy City” yani Kutsal Kent olarak adlandırılması, kentte bilinen bir çok tapınak ve diğer dinsel yapının varlığından kaynaklanmaktadır.
Hierapolis Antik Kenti, Büyük Konstantin döneminde Frigya bölgesinin başkentliğini yapmış, Bizans döneminde Piskoposluk merkezi olmuş. MÖ 133 ve MS 60’ta meydana gelen korkunç depremler, şehri yıkarak Helenistik dokusunu kaybettirse de sonrasında Romalılar tarafından yeniden inşa edilmiş. Pamukkale, Antik dönemde hem şifalı suları hem de Aziz Philip’ten derman arayanların akınına uğruyormuş. O dönemin zenginleri yaşamlarının sonlarına doğru gelip buraya yerleşmiş ve burada ölmüş. Şehrin nekropolü bu yüzden oldukça görkemli anıt mezarlarla dolu.
Hierapolis, Hıristiyanlık inancı için de önemli bir merkez sayılmaktadır. İsa peygamberin havarilerinden olan Aziz Philip, bu şehirde Hz. İsa’ya benzer bir şekilde çarmıha gerilerek öldürülmüştür. Daha sonraları pagan inancı terk edilip Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesiyle burada Aziz Philip için kutsal bir alan ve ortasına da bir mezar yaptırılmıştır.  Bu olaydan sonra şehir Hıristiyanların ziyaret etme yarışına girdikleri yerlerden biri olmuştur.
Tüm şehir 1988 yılından beri UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmış.
Hierapolis Bizans Kilisesi
Hierapolis Bizans Kilisesi antik kentin ana caddelerinden olan Sütunlu Cadde ve Erken Bizans Sur Duvarının kuzeyinde yer alıyor.
İlk inşası MS 5. ve 6. yüzyıla ait olan kilise, çeşitli düzenlemelerle MS 10. yüzyıla kadar kullanılmış. Kuzey duvarı üzerinde iki azizin betimlendiği bir fresk var. Azizlerin, sağ elleri göğüslerinde duruyor, baş kısımları korunamamış.
Cehennem Kapısı
Tumblr media
Cehennem Kapısı “Pluto’s Gate” veya “Ploutonion” adıyla tanınan mağara Hierapolis’te yer alıyor. Burası Tanrı Plouton ve eşi Persophone’nin hüküm sürdüğü yeraltı dünyasının giriş kapısı olarak kabul ediliyordu. Mağaradan sızan karbondioksit gazıyla boğulan hayvanlar rahipler tarafından kurban ediliyordu. İçeri girenlerin kısa sürede ölümüne yol açacak kadar yoğun olan bu gazdan korunmak için bu kapı günümüzde kapalı tutulmaktadır.
Rivayetlere göre Hades’in bu ölüm kapısından geçip sağ çıkanların suçlarının affolduğu anlatılıyor.
Apollon Tapınağı
Tumblr media Tumblr media
Cehennem Kapısı Plutonium’un yanında büyük bir kutsal alandır. Tapınak, eski ve dini mağara olarak bilinen Plutonion üzerinde kurulmuş. Mitolojik hikayelerede Apollon’un bölgenin ana Tanrıçası Kybele ile tapınakta buluştuğu geçiyor. Eski kaynaklar, Ana Tanrıca Kybele rahibinin bu mağaraya indiğini ve zehirli gazdan etkilenmediğini bildiriyor.
Mermer giriş basamaklarından tanınan 70 metre uzunluğundaki Tapınak, temenos duvarı ile çevrili kutsal alan içinde yer alıyor. Tapınağın arkasındaki merdivende, Apollon Tapınağından alınan parçalar, sütun gövdeleri, başlıklar, kaideler ile doldurulan bir alan var. Apollon Tapınağı’nda restorasyon çalışmasını sürdüren İtalyan kazı heyeti, tapınaktaki sütunları yerleştirerek tekrar tapınağı ayağa kaldırmayı planlıyor.
Hierapolis Anfitiyatro
Tumblr media
MS 60 yılında meydana gelen büyük depremden sonra MS 62 yılında yapımına başlanan tiyatronun inşası MS 206 yılında tamamlanmış.
Hierapolis Antik Tiyatro’da bulunan sütunların arasında dönemin estetiğini yansıtan heykeller var. Kentin antik tiyatrosunun sahnesinin önemli kısmı hâlâ ayakta. Tiyatro sahnesinde ve çevresinde bulunan kabartma frizlerde ise Apollon ve Artemis’in doğuşundan tutun, tanrılar ve devler arasındaki savaşlara kadar bir çok mitolojik olayın tasviri yer alıyor.
Kleopatra Havuzu
Tumblr media
Romalı komutan Marcus Antonius’un Mısır Kraliçesi Kleopatra için yaptırdığı iddia edilen Kleopatra Havuzu 7. yüzyılda yaşanan depremle harabe haline gelmiş. Deprem sonrası oluşan ve içinde tarihi sütun başlıkları ve mermer parçalarıyla inanılmaz etkileyici bir görünüme sahip. Havuzun içinde yer alan 2 bin yıllık tarihi eserlerin arasında yüzüyorsunuz. Günde yaklaşık 2 bin kişinin girdiği antik havuzun suyu her mevsim 36 derece.
Antik Havuz, suyun sıcaklığı nedeni ile rahatlatıcı bir etkiye sahip, birçok hastalığın tedavisi konusunda da faydalı olduğu söyleniyor. Havuz girişi 50 tl
Hierapolis Antik Kenti’nin Bölümleri
Frontinus Caddesi: Mimari özelliklerinden dolayı, kapı ile birlikte yapıldığı düşünülen 14 metre genişliğindeki bu cadde (plateia), kentin ana caddesini oluşturmaktadır.
Agora: MS 60 yılında meydana gelen depremden sonra Frontinus Caddesi, ile doğudaki tepenin yamaçları arasında geniş bir alanda değişim sonucu Hierapolis Ticaret Agorası olarak düzenlenmiştir.
Kuzey Bizans Kapısı: Hierapolis kentinde yapılan sur sistemine dahil olan Kuzey kapı MS IV. yüzyıl sonuna tarihlenmektedir. Kuzey Kapı, Güney Kapı’ya simetrik olarak Bizans Dönemi’nde kentin anıtsal girişini oluşturur.Devşirme malzeme ile inşa edilen kapı, kare planlı iki kule ile desteklenmiştir.
Güney Bizans Kapısı: MS IV. yy' da inşa edilmiştir. Traverten bloklar ve içinde mermerinde bulunduğu devşirme malzeme ile yapılmıştır.
Gymnasium: Sütun dizisi üzerinde yapının gymnasium olduğuna işaret eden yazıtlı bir arşitrav parçası dikkat çeker.
Tritonlu Çeşme Binası: Tritonlu Çeşme Binası, Apollon Tapınağı'nın yakınlarındaki çeşme binasıyla beraber şehirdeki iki büyük anıtsal binadan biridir.
İon Sütun Başlıklı Ev: Ev Tiyatro'ya giden ikincil uzun bir yol üzerinde bulunmaktadır. Orijinal yapı MS II. yüzyıl olarak tarihlenmektedir.
Latrina: Deprem de yıkılmış olan bu yapı yıkıntı halinde tüm parçaları ile günümüze ulaşmıştır. Uzun mekânın tabanında lağım sularını caddedeki kanalizasyona taşıyan kanal bulunmaktadır. İç duvar boyunca oturmak için yapılmış, üzerinde delikler bulunan bir seki yer alır, pis suları taşıyan kanalın önüne sıhhi ihtiyaçlar için bir temiz su kanalı yapılmıştır.
Apollon Kutsal Alanı: Anıtsal yapı Hierapolis'in en önemli tanrısına adanmıştır. Podium da işaret edilen iç kısımdaki yapı daha önce tapınak şeklinde tanımlanmıştı ancak daha sonra yapılan çalışmalar neticesinde kehanet merkezi olduğu anlaşılmıştır.
Su Kanalları ve Nympheumlar: Çevredeki tepelere inşa edilmiş kanallardan oluşan iki aquadükt kente içme suyunu sağlamaktadır.
Plutonium: Plutonium'un girişi, tapınağın sağ tarafındadır. Hierapolis Antik Kenti içerisinde gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda Ploutonium Kutsal Alanı (Cehennem Kapısı) ve antik dünyada“ölüler ülkesine geçiş kapısı” olarak kabul edilen mağaranın girişi gün yüzüne çıkarılmıştır.
Surlar: MS V. yüzyılda, Roma İmparatorluğu'nun diğer kentlerinde de olduğu gibi, Hierapolis de MS. 396'da çıkarılan bir kanuna göre kuzey, güney ve doğu yönlerinde surlarla çevrilmiştir. Büyük kısmı bugün yıkılmış halde olan surlara, 24 adet kare planlı kule yerleştirilmiştir. İki anıtsal kapı ve iki küçük kapı olmak üzere 4 girişi vardır.
Pamukkale Travertenleri
Tumblr media
Türkiye’nin beyaz cenneti
Pamukkale Travertenleri, kaynak sulardan ve traverten teraslı tepelerden meydana geliyor. Çökelez Dağının eteklerinde yer alan ve ovadan 100–150 m. yükseklikte uzanan bu terasta yaklaşık 6 km. uzaklıkta Pamukkale’yi var eden, travertenlerin oluşumunu sağlayan termal kaynaklar yer alıyor.
Travertenler Kadı Deresi yakınındaki Domuzçukuru adı verilen alandan başlayarak kuzeydeki Nekropol’ün son mezarının yanından akan Çaltık Deresine kadar uzanıyor. 50 metre yüksekliğinde yaklaşık 3 km uzunluğunda ve 250–600 metre genişliğindeki bu travertenlerin oluşumunu termal sular sağlıyor.
Travertenler çeşitli kimyasal reaksiyonların çökelmesi sonucunda oluşuyor. Aslında bir çeşit kayadır. Pamukkale bölgesinde travertenlerin olduğu alanda 17 adet sıcaklığı 35-100 derece arasında değişin sıcak su kaynağı bulunuyor. Bu termal su kaynağından çıktıktan sonra travertenlerin başına geliyor ve travertenlerin katlarında çökelmeye başlıyor. Termal su kaynağından çıkarken 35 derece civarında oluyor. Suyun içerisinde bol miktarda Kalsiyum Hidrokarbonat bulunuyor. Kaynaktan çıktıktan sonra oksijen ile temas ettiğinde Karbondioksit ve Karbon Monoksit uçuyor. Geriye de Kalsiyum Karbonat kalıp çökelmeye başlıyor. Aslında ilk olarak jel halinde oluşuyor. Zaman içinde sertleşerek kaya formuna giriyor.
Kaplıcalar ve mineralli kaynak sularınca zengin olan bölgenin en ikonik doğal oluşumu, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki Pamukkale Travertenleri geliyor. 
Açılış-Kapanış Saati: 06:30-19:00
Giriş: 50 tl-Müze kartı geçiyor.
Laodıkeıa Antik Kenti
Tumblr media Tumblr media
MÖ 3. yüzyılın ortalarında Seleukos Kralı II. Antiokhos tarafından karısı Laodike adına kuruldu. Helenistik kent, MÖ. 130’da ise bölge tamamen Roma’ya bağlanan ve Hristiyanlığın ilk 7 kilisesinden birine sahip olan kent, Erken Bizans Dönemi’nde metropollük seviyesinde dini bir merkez haline geldi.
UNESCO Dünya Doğal ve Kültürel Mirası Geçici Listesinde yer almaktadır.
Anadolu’nun en büyük stadyumu, 2 tiyatrosu, 4 hamam kompleksi, 5 agorası, 5 nymphaeumu, 2 anıtsal giriş kapısı, Bouleuterionu, tapınakları, Peristylli Evleri, Latrina, kiliseleri ve anıtsal caddeleri yer alıyor. Kentin dört tarafını ise nekropol alanları çeviriyor.
Tel: 0258 265 54 48
Açılış-Kapanış Saati: 08:00-19:00
Giriş: 15 tl-Müze kartı geçiyor.
Yeşilova
Yeşilova’da zaman 1980’lerde durmuş. Hem görsel olarak, hem de insanlık olarak bir zaman kapsülüne girmiş gibi. 80’lerin grafik anlayışının devam ettiği tabelalar, ters çevrilmiş su bardaklarının içine konan kese kağıtları, keza kese kağıdına sarılarak yenen burma kadayıf, üzerine kilim örtülmüş eski tip motorsikletleri ve eski zamanlardaki gibi misafirleri el üstünde tutan sıcakkanlılıkları ile kimilerine göre geri kalmış, kimilerine göre nostaljik bir yer.      
Gül Tost
Süleyman bey-Fadime  Hanım
0248 618 25 85
sade tost 5 tl, yumurtalı  kıymalı 7 tl, yumurtalı kıymalı kaşarlı 8 tl, ayran, gazoz 1,5 tl
Salda Gölü
Tumblr media Tumblr media
Türkiye’ nin Maldivleri
SALDA GÖLÜ’NÜN ÖZELLİKLERİ
Salda Gölü, Burdur’un Yeşilova İlçesi’nde 1.180 metrede bir krater gölü. Kar beyaz kumu, cam gibi turkuaz suyu ile Türkiye’nin Maldivler’i olarak biliniyor. İşte Salda’yı Salda yapan özellikleri:
✔ Öncelikle Salda, Türkiye’nin en temiz dünyanın beşinci en temiz gölü! Suyu o kadar berrak ki rengi Maldivler ile  yarışır turkuazlıkta.
✔ Hatta 184 metreye varan derinliğiyle Türkiye’nin en derin tatlı su gölü.
✔ Kumu da rengi gibi Maldivlerle yarışır beyazlıkta. Zaten burayı böylesine cennet bir yer yapan da aslında bu talk pudrası kıyıları. Ona bu beyaz rengi veren de magnezyum minerali. Hatta gölde uzun süre bir şey bırakıldığında zaman geçtikçe beyaz bir tabaka oluşuyormuş. Bu da gölün hala magnezit ürettiğini gösteriyormuş.
✔ Çevresindeki alan sadece Salda Gölü’ne özgü endemik bitki ve hayvan türlerine sahip. Göl içinde 3 endemik tatlı su balığı, göl çevresinde ise yaban domuzu, tilki, kaplumbağaların değişik cinsleri var. Burası, kışın da soyu tükenmekte olan dikkuyruk ördeklerinin yaşam alanı oluyor.
✔ Sit alanı olduğundan çevresi imara açık değil. Bu nedenle de henüz (!) el değmemiş güzellikte
✔ Tektonik bir krater gölü olduğundan Salda’nın suyu soda, magnezyum açısından oldukça zengin. Zaten o eşsiz beyaz kumsalının sırrı da yine magnezyum. Hepsi cilde saça iyi gelen şeyler.
✔ Kumu da killi yapıda olduğundan cilde çok iyi gelen çamur banyosuna çok müsait.
Salda Gölünün Oluşumu
Salda, aslında volkanik etkilerle oluşan bir krater gölü. Aynı zamanda, suyla buluşan kalkerli (yani kireçtaşlı) doğal yapısı ve oluşumundaki tektonik özellikler nedeniyle karstik göllerin ülkemizdeki bir örneği olarak kabul ediliyor. Salda’nın binlerce yıl önce jeolojik bir çökme sonucu meydana geldiği düşünülüyor; ancak gölün içindeki hareketlenmeler halen durmuş değil. Dip kısmında çökmeler olduğu ve bu çökmelerin devam ettiği söyleniyor.
Salda Gölü Neden Beyaz Salda, son yıllarda Türkiye’nin Maldivleri olarak ünlenmiş durumda. Nedeni ise Salda’nın göllerde pek rastlanmayan özellikteki cam göbeği ve turkuaz tonlarda giden rengi ve şaşırtıcı derecede beyaz olan kumsalı. Kumsalın bu beyaz rengi içindeki tatlı soda suyunda yer alan magnezyumun gölde yaşayan bakteriler tarafından minerale çevrilmesiyle oluşuyormuş.
Mars’ı Görmenin En Kısa Yolu Salda
Mars’ı merak edenin gitmesi gereken yerlerden biri Salda. Yüzey oluşumlarının benzerliği nedeniyle ‘Mars’ta Yaşam’ sorularının cevaplarını arayan bilim adamları için Salda, dünya üzerinde doğal laboratuvar olarak kullanılan iki yerden biri olma özelliği de taşıyor. Diğer yer ise Kanadadır.
Lisinia Doğal Yaşam Köyü
Tumblr media Tumblr media
Burdur gölünün batı sahilinde, Karakent köyü sınırları içinde bulunuyor, Lisinia Doğal Yaşam Köyü. Kurulması ve yaşatılması epey zorluklarla geçmiş. Bir veteriner hekim olan Öztürk Sarıca, kendisine ait bu arazide mesleği ile ilgili olarak, bir yaban hayatı rehabilitasyon merkezi kurmuş. Burdur gölü çevresi RAMSAR uluslararası sözleşmesi kapsamında olduğu için, yapılaşma izni verilmemiş. Daha sonra uygulamaya konulan projelerle, hem Burdur halkının desteğini kazanmış, hem de kamunun Lisinia Doğal Yaşam Köyüne bakışı yavaş yavaş değişmeye başlamış.
Uygulama Yaban Hayatı Rehabilitasyon Projesi. Hasta, sakat, yaralı yaban hayvanlarının tedavisi, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi işbirliği ile yapıldıktan sonra, doğaya salınıyor.
Lisinia; Pisidia döneminde yöredeki antik kentin adı. Anlamı da, ”Doğan ve Batan Güneşin Ay ışığı misali pırıltısı” demekmiş. Antik Lisinia kentinden pek bir şey kalmamış ama, Lisinia Doğal Yaşam Köyü aracılığıyla Lisinia adı yaşatılmaya çalışılıyor.
Lisinia’nın içindeki yaban hayat rehabilitasyon merkezinde, ücretsiz doğa kampları, lavanta bahçeleri, ekolojik tarlalar yer alıyor. Burada doğal ürünler satınalabilirsiniz.
Tel: 0533 359 33 93 Öztürk Sarıca
Açılış-Kapanış Saati: 09:00-20:00
Giriş Ücretsiz
Burdur Arkeoloji Müzesi
Tumblr media Tumblr media
Bu müzede, Burdur ve çevresinde gerçekleştirilen kazılar ve antik kentlerden çıkan kalıntılar sergileniyor. En az 60 bin parçalık bir koleksiyona sahip. Burası Anadolu’nun en gezilmeye değer arkeoloji müzelerinden biri. Müze binası da bir o kadar tarihi. 1956’de, 18. yy’dan kalma bir Osmanlı yapısı olan Bulguroğlu (Pirkulzade) Medresesi’nin sağ kalan tek bölümü olan kütüphane binasının müzeye dönüştürülmesiyle oluşturulmuş ama müzenin halka açılması 1969 yılını bulmuş. Daha sonra müzeye yeni ek binalar da yapılmış. Başta Pisidia Bölgesi olmak üzere, müzedeki koleksiyon M.Ö. 7000’lerden günümüze kadar bir zamanın kültür varlıklarını kapsıyor. 
Tel: 0248 233 10 42
Açılış-Kapanış Saati: 08:30-19:00
Giriş: 6 tl Müze kartı geçiyor
Burdur Saat Kulesi
Tumblr media
Burdur’un orjinal saat kulesi, 19. yüzyılda, aslen Burdurlu olan Konya Valisi Tevfik Paşa tarafından yaptırılmış ama bu kule, 1914 depreminde yerle bir olmuş. 25 metre yüksekliğindeymiş ve üzerinde saat başı çalan analog bir saati varmış. Daha sonra 1936’da tam yerine olmasa da asıl yerine 20 metre mesafede yeniden inşa edilmiş.
Burdur Ulu Cami
Tumblr media
Pazar Mahallesinde bulunan Burdur Ulu Camisi, vakıf kayıtlarına göre Hamitoğullarından Dündar Bey tarafından 1300 yılında yaptırılmıştır. Sonraki yıllarda harap olan bu camiyi Çelik Mehmet Paşa 1749 yılında ikinci kez yaptırmıştır. Ancak bir deprem sonucu yıkılan cami l935 yılında Neo-Klasik üslupta yeniden yapılmıştır.
Burdur Doğa Tarihi Müzesi
Tumblr media Tumblr media
İlimiz Zafer Mahallesi’nde bulunan Rum Ortodoks Kilisesi 19. yüzyılın başlarında inşa edilmiştir. Kilisenin dar cepheleri doğu ve batı cephesidir. Doğu cephesinde,  ortasında büyük yanlarda birbirinin aynı iki küçük yarım oval üç apsis vardır. İç kısmı altılı iki sıra ağaç sütun dizisi ile üç nefe bölünmüştür. Orta nef daha geniştir.  Altışar adet ve iki sıra sıva ile kaplı sütunların kaideleri silindirik yivli taştır.
Kilise, restore edilerek Doğa Tarihi Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Güney Fili (Mammuthus Meridionalis)
Dünyada nadir bulunan, 10 milyon yıllık bir dev Güney filinin 3.30 metre uzunluğundaki savunma dişi ve kürek kemikleri Kemer ilçesi Elmacık köyünde gün yüzüne çıkarılmıştır. Doğa Tarihi Müzesi'nde sergilenmektedir. 
Tel: (0248) 234 22 21
Açılış-Kapanış Saati: 08:30-17:30
Giriş: 6 tl Müze kartı geçiyor.
İnsuyu Mağarası
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Torosların arasında kalan içerisinde küçük gölcüklerin yer aldığı bir mağaradır. İnsuyu, ülkemizde turizme açılan ilk mağara olma özelliğinin yanı sıra şeker ve mide rahatsızlıkları olanlar için ziyaret etmeleri gereken bir yer olarak tavsiye edilmektedir. Burdur’un gerekli su ihtiyacını karşılamak açısından içerisinden su çekilmiş, etraftaki patates tarlalarını sulamak için bilinçsizce artezyen kuyuları açılmıştır. Bu iki sebep yüzünden mağara içerisindeki 9 adet göl zamanla kurumuştur; fakat ne hikmettir ki yağan aşırı yağmur sonucunda mağara içinde tekrar sular birikmiştir.
Mağaranın İçerisinde sarkık ve dikitler mevcuttur. Bunlar karstik arazi şekillerinden dolayı damlataş oluşumu şeklindedir. Oluşumları belki 10.000 belki 15.000 yılı almıştır.
597 metre uzunluğunda olan mağara yaz ve kış mevsimlerinde 14 santigrat derecede kendini sabitler. İçinde serin bir hava akımı vardır.
Tel: 0248 232 22 10
Açılış-Kapanış Saati: 08:30-17:30
Giriş: Tam 5 tl Öğr.3 tl Müze kartı GEÇMİYOR
Sagalassos Antik Kenti
Tumblr media Tumblr media
Aşkların ve imparatorların şehri
Sagalassos Antik Kenti, antik dönemde Pisidia olarak bilinen bölgede yer almaktadır. Dağlık bir alanın bitişiğinde yer alan kentte ilk yerleşim izleri günümüzden 12.000 yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Sagalassos Antik Kenti, orijinal yapı taşlarının neredeyse tamamının bulunabildiği anıtsal yapıları ile son derece iyi korunmuş durumdadır. Diğer yandan, kentin planı, üzerinde kurulmuş olduğu teraslı yapı düşünüldüğünde oldukça çarpıcıdır ve bu yapı ile uyumlu ve etkileyici bir anıtsal merkez yaratılmıştır. Ayrıca, en az bin yıllık seramik üretimi ile Sagalassos antik dönemlerdeki en uzun seramik üretimi merkezi olarak biliniyor.
·         Büyük İskender'in almakla zorlandığı önemli kentlerden biri olarak bilinen Sagalassos, Roma dönemi mimarisinin en iyi örneklerini yansıtıyor.
Döneminin 5 büyük seramik üretim merkezinden biri oluşuyla da öne çıkan antik kentteki kazı çalışmaları, Leuven Katolik Üniversitesinden Belçikalı Prof. Dr. Marc Waelkens başkanlığında 1989 yılında başladı.
UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'ne 2009'da girmiştir.
Tel: 0248 233 10 42
Açılış-Kapanış Saati: 08:30-19:00
Giriş: 12 tl Müze kartı geçiyor
Burdur Gölü
Tumblr media
Burdur Gölü Söğüt Dağı ile Sulu dere Yayla dağ kütleleri arasında kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan oluk şeklindeki tektonik çöküntünün sularla dolması ile oluşmuştur. Gölün batı kesimi boyunca uzanan fay hattı nedeniyle bu kısımda kıyı çizgisi çok dardır. Bu dar bölgelerde göl birden derinleşir. Gölün güney ve kuzeyinde ise alüvyonların birikmesi ile sazlarla kaplı ve delta oluşumu başlamıştır. Kapalı bir havzada yer alan gölün akıntısı yoktur. Göl suyu oldukça tuzlu olup ülkemizin en derin göllerinden birisidir. Derinlik bazı bölgelerde 100 metreyi bulur. Göl su seviyesinin son yıllardaki aşırı düşüşüne gölü besleyen dere ve çaylar üzerinde yapılan barajlar ve son yıllardaki bölgede yaşanan aşırı kuraklığın neden olduğu sanılmaktadır. Göl üzerinde yapılan araştırmalara göre besin maddeleri yönünden çok zengin olmadığı belirtilmektedir. Buna karşılık gölün yüze yakın kuş türüne ve yaklaşık olarak 300 bine yakın su kuşuna ve özellikle Dünyada nesli tükenmekte olan "dikkuyruk" ördeklerinin % 70'ine ev sahipliği yapmaktadır. Endemik kuş türlerinin barınma alanı olan Burdur Gölü uluslararası öneme sahip bir sulak alandır. 85 kuş türü yaşamaktadır.
Kuyucak Köyü-Lavanta Tarlaları
Tumblr media Tumblr media
Türkiye’nin Mor Cenneti Lavanta Diyarı
Temmuz’da Mor Rüya: Lavanta Kokulu Köy
Lavanta tarlaları. Isparta’nın Keçiborlu ilçesine bağlı Kuyucak Köyü, her sene Temmuz ayındaki hasat öncesi adeta kozasından çıkan bir kelebek misali morlara bürünüyor ve mis kokulu bir yere dönüşüyor. LAVANTA’NIN HİKAYESİ Isparta’da gül ticaretiyle uğraşan Zeki Konur, 1975 yılında Fransa’nın Provence bölgesine bir ziyaret düzenlemiş ve ziyaret sonrasında bölgeye lavantalar getirilmiş. Lavanta ilk olarak 1975 yılında Kuyucak Köyü’ne getirilmiş ve 30 aileye 15’er kök dağıtılarak üretime başlanmıştır. İlk olarak gül bahçelerinin yanına ve evlerin bahçelerine dikilen lavantalar 1990’dan sonra ticari olarak üretilmeye başlamış ve günümüzde Isparta Keçiborlu ilçesinin Kuyucak Köyü başta olmak üzere birçok köyde lavanta üretimi yapılıyor.  
Kuyucak Köyünde Ne Yapmadan Dönme?
Lavanta Kokulu Köyde lavanta yağı almadan dönme.
Lavanta Dondurmasının tadına bakmadan dönme
Lavantalı Türk Kahvesi içmeden dönme.
Lavantalı Çayı içmeden dönme. 
Lavanta Yastığı almadan dönme… 
Lavantalı Lokum almadan dönme…  
Lavanta parfümü almadan dönme… 
Lavantalar arasında fotoğraf çekmeden dönme…
Ne Yenir?
Şiş Köfte, Ceviz ezmesi, Gölhisar’ın kavurması, Yeşilova’nın kıymalı tostu meşhur!!!
2 notes · View notes
berabergezsek · 6 years ago
Text
KAZDAĞLARI
Bir Doğa Harikası: Kazdağları Kaz Dağları; yeşillik, huzur ve bol oksijen demekmiş.
1774 metre yüksekliktedir. Kazdağları 3 tepeden oluşmaktadır. Bunlar Babatepesi, Karataş Tepesi ve Sarıkız Tepesidir. Dünyada en çok endemik bitki barındıran ve oksijen bakımından da ikinci en zengin yer olması nedeniyle Milli Park olarak korunuyor. Bu yüzden dağı ve milli parkı gezmek sadece Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün kılavuzları eşliğinde mümkün.
Alpler'den sonra dünyada oksijen yoğunluğunun en fazla olduğu 2. yer olduğu söyleniyor.
Kaz Dağları, ülkemizin en önemli zenginliklerinden biridir. Kendine özgün zengin doğası, kültürel zenginlikleri, kanyon ve şelaleleri, derin vadi ve nehirleriyle ekoturizm adına tam bir cennet.
Antik dönemlerden bu yana pek çok efsaneye konu olan ve İda Dağı olarak da bilinen Kazdağları, “Tanrıların armağanı” olarak tasvir edilen tam bir doğa harikası.
İzmirli Şair Homeros İlyada adlı eserinde Kazdağları’ndan “Bol pınarlı vahşi hayvanların anası” olarak söz etmiş. 
Afrodit, Hera ve Athena’nın katıldıkları, Truva Savaşı’na yol açan o meşhur güzellik yarışması burada yapıldı. Dünyanın ilk güzellik yarışması Kazdağları’ndaydı.  Kazdağları’nın çok bilinen birkaç tane efsanesi var. İlki ve en çok kulaklarımıza çalınanı Zeus hakkında olanlar. Efsaneye göre Zeus Kazdağları’nda doğmuş, Truva Savaşı’nı buradan izlemiş ve sonra da Hera ile yine bu dağda evlenmiş. Yani Zeus’un hayatındaki köşe taşları hep Kazdağları -diğer adıyla İda Dağı-’nda yaşanmış.
Troya Savaşı’nın baş aktörlerinden Paris bu dağlarda çobanlık yaparmış. Nuh’un gemisinin İda’da olduğunu söyleyenler de var. Sarıkız efsanesi ise bugün hala dilden dile dolaşıyor.
Üçgüzeller hakkında Zeus, düzenlediği bir toplantıya tanrıça Eris’i çağırmaz. Bunun üzerine Eris, toplantıya altın bir elma gönderir ve bunun “en güzel tanrıçaya” verilmesini ister. Athena, Hera ve Afrodit altın elmanın kime verilmesi gerektiği konusunda anlaşmazlığa düşünce Zeus, tanrıçaları Paris’e gönderir ve en güzel tanrıçayı Paris’in seçmesini ister. Afrodit, Paris’e kendisine eş olacak en güzel kadını (Helen) bulacağını vadeder ve Helen’i Paris’e aşık eder. Paris, altın elmayı Afrodit’e verir. Paris, Sparta’yı ziyaretinde Helen’e âşık olur ve iki âşık birlikte Truva’ya dönerler. Helen evlidir ve bu durum bir savaşı başlatmış olur.
Tumblr media
Gezi Planı
1. Gün 15.06.2019 Cumartesi Günü
ASSOS
ASSOS ANTİK KENTİ
ATHENA TAPINAĞI
BEHRAMKALE KÖYÜ-avcı böreği-dondurma
ANTİK LİMAN
YEŞİLYURT KÖYÜ-kahve
ZEYTİNYAĞ MÜZESİ
ZEUS ALTARI
ADATEPE KÖYÜ-öğlen yemeği
MIHLIÇAY
KÜÇÜKKUYU SAHİL
2. Gün 16.06.2019 Pazar Günü
KAFE ZİRVE-kahvaltı
MEHMET ALAN KÖYÜ
AKALEOS KAMP-atıştırma öğlen
HASANBOĞULDU ŞELALESİ
SÜTÜVEN ŞELALESİ
ŞAHİNDERE KANYONU
İSTANBUL
Assos
Tumblr media
Tanrıça Athena’nın Şehri Assos
Behramkale Köyü'nde yer alan bir antik kent. Antik Çağda Troas diye adlandırılan bölgenin güney ucunda volkanik bir tepenin zirvesi ve yamaçlarında, Midilli adasının karşısında kurulmuştur. Tarihte, Assos Kenti Edremit körfezinin en önemli limanıydı ve Roma ve Hellenistik dönemde de ticaret ve kültür merkezi olarak kullanıldı. 
Dondurması, Taze Balığı ve kalamarıyla ünlüdür Assos, filozof Aristo’nun burada evlenmesine neden olacak güzellikte bir cennettir.
Assos  Antik Kent
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Tarihi M.Ö. 6. yüzyıla kadar uzanan Assos Antik Kenti, sönmüş bir volkanik tepenin yamacına kurulmuş. Antik kentte ilk kazılar, 1881-1883 yılları arasında Amerika’dan gelen bir arkeoloji grubu tarafından yapılmış. Tapınak içerisinde keşfettikleri Athena Heykeli’ni ve başka eserleri ülkelerine götüren bu grubun gerçekleştirdiği kazılar sonucunda ilk olarak Nekropol alanı ortaya çıkartılmış. Günümüzde yaşamın yan tarafındaki köyde devam ettiği antik kenti ziyaret ederseniz agora, amfitiyatro, tapınak ve agora kısımlarını inceleyebilirsiniz. Tiyatro Athena Tapınağı’nın güneyinde kalan Tiyatro, M.S. 2. yüzyılda inşa edilmiş. Yapım tekniğine ve planlamasına bakıldığında tipik Roma dönemi amfitiyatrosunun tüm özelliklerini taşıdığı kolayca anlaşılan yapının 2.500 kişilik kapasiteye sahip olduğu düşünülüyor. Geçmişte meydana gelen bir deprem sonucu yıkılmasının ardından taş ocağı olarak kullanılan tiyatro yakın tarihte aslına uygun restore edilmiş. Kültürel alan günümüzde 1.500 kişilik oturma alanıyla konserlere ve festivallere ev sahipliği yapıyor. Nekropol
Assos Antik Kenti’nin sınırları içerisinde 900 yıl boyunca ölüleri defnetmek için kullanılmış 2 Nekropol alanı bulunuyor. Bu iki alandan sadece kentin batı kapısına giden ana nekropolde araştırmalar yapılmış. Gerçekleştirilen bu araştırmalar sonucunda kentte uygulanan defin yöntemlerinin tarih ilerledikçe farklılaştığı görülmüş. İlk başta yakılarak, külleri küçük kaplara boşaltılan cesetler sonraki dönemlerde büyük küplere cenin pozisyonunda yerleştirilmişler. Daha da yakın dönemde ise farklı ölçü ve özelliğe sahip lahitler kullanılmaya başlanmış.
Hüdavendigar Camii ve Köprüsü
Tumblr media
Birinci Murat tarafından on dördüncü yüzyılda, tek kubbeli ve kare planlı olarak inşa edilen Hüdavendigar Camii’nin girişini eski Cornelius kentinin kapısı oluşturuyor. Antik kent sınırları içerisindeki tepede yer alan caminin içinde yer alan kadırga resimlerinin Osmanlı cami mimarisinde pek karşılaşılmayan bir örnek olduğu biliniyor.
Yine 1. Murat tarafından on dördüncü yüzyılda inşa edilen ve Tuzla Çayı üzerinde yer alan Hüdavendigar Köprüsü’nün kemerleri halen orijinalliğini koruyor. Araç trafiğine kapalı olan köprü yaklaşık 600 yıldır ayakta duruyor.
Agora
Tumblr media
İnsanları güneşten ve yağmurdan koruyan, farklı dönemlerde inşa edilmiş 2 stoa ile çevrelenmiş olan Agora, tiyatronun hemen batısındaki konut bölgesinin ortasında bulunuyor. Kentin siyasi ve ticari hayatının merkezi konumundaki yapının çevresinde ayrıca spor eğitiminin verildiği gimnazyum ile kentin idaresinin yapıldığı meclis binasına yer verilmiş. Girişinde Bizanslılar’ın kiliseye dönüştürdüğü küçük bir tapınak bulunan tarihi alanının güneyine doğru Roma hamamının kalıntılarını görebilirsiniz.
Athena Tapınağı
Tumblr media
Zeus’un kızı kentin koruyucusu sayılan Tanrıça Athena’ya adanan tapınak, M.Ö. 530 yılında dor düzenli olarak inşa edilmiş. Bazı parçaları yurt dışındaki müzelerde sergilenmekte olan tapınağa ait eserlerin bir kısmını İstanbul Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret ederek inceleyebilirsiniz. Assos Antik Kenti’nin en yüksek noktasına inşa edilmiş.
Athena Tapınağı; Zeus’un kızı ve 12 Olimpos Tanrısından biri olan Athena, babası Zeus’un kafasından silahlı ve elinde kargası ile doğmuş bir savaşçı. El emeğini ve el sanatlarını koruyan tanrıça olarak da biliniyor. Mitoloji’ye göre kadınlara dokumayı ve işlemeyi o öğretmiş. Behramkale ve çevresindeki halı ve kilim dokumacılığı, Athena sayesinde gelişmiştir. Athena Tapınağı,Anadolu’da dor üzerine yapılmış tek örnek olması nedeniyle büyük önem taşımaktadır.
Behramkale Köyü
Tumblr media Tumblr media
Taş döşenmiş sokakları, yerel taşlardan yapılmış evleriyle Osmanlı döneminde kurulmuş eski bir köy olan Behramkale Köyü, antik kent surları içinde yer alıyor. Tamamı sit alanı olarak koruma altında olan Behramkale, Assos mimarisinin taş işçiliğinin güzel örneklerini barındıran ve tarihi dokusunu koruyan sokaklarında keyifle dolaşılan şirin bir yerleşimdir. Ören yerine çıkan yokuş üzerinde, köylü kadınların evde ürettikleri çeşitli malzemeleri sağlı sollu sattıkları tezgâhlar bulunuyor. Bu tezgâhlardan, yöreye özgü otlar, zeytinyağı, tarhana ile dantel ve şal gibi el işi ürünleri alabilirsiniz. Behramkale köyünde Avcı böreği ve dondurma tavsiye ederim.
Antik liman
Tumblr media Tumblr media
Bozulmamış mimarisi, restoran, bar ve otelleriyle bölgenin kalbi olan Antik Assos Limanı, Assos bölgesinin en çekici yerlerinden biridir. Daracık taş sokaklardan oluşan bu bölgede yüzyıllık taş yapılar restore edilerek turistik tesislere dönüşmüştür. Tarihi dokusu ve samimi atmosferiyle, ahşap iskelelerden denize girilen, dondurmacıları olan şirin bir yerdir. Antik Liman mendireği, kırmızı ve yeşil fenerleri antik kentin sütunlarının üzerine konmuştur. 2000’de genişletilen mendirek ise, birçok balıkçı teknesine barınak olmuştur.
Yeşilyurt Köyü
Tumblr media Tumblr media
Yeşilyurt Köyü’nün de Hem Ruhunuzu, Hem Ciğerlerinizi Doyurun
Taş evleri, patika yolları Arnavut kaldırımı sokakları, geniş köy meydanı, tarihi camii ve zeytin ile çam ağaçlarıyla kaplı bir köy.
Eski ismi Büyük Çetmi olan Yeşilyurt Köyü’nün 700 yıllık bir geçmişi olduğu tahmin ediliyor. Köye 1993’te köyün ilk butik oteli Çetmihan açıldıktan sonra köy içinde açılan kafeler, dükkânlar, bakımlı tarihi evler, sıcakkanlı insanlarla burası kafa dinlemek için gözde bir yer haline gelmiş.
Yüzyıllar boyu Rumlar ve Türklerin birlikte yaşadıkları köy, dağ ve deniz havasının birlikte yaşanabileceği ender yerlerden biri.
Denilene göre zeytin ve çam ağaçları ile çevrili olan köyün dünyada oksijen oranı en yüksek ikinci yer olduğu saptanmış. Buraya kadar gelip de şu şehir hayatının keşmekeşinde boğulan bedenlere oksijeni köklemeden dönmek de olmaz, o zaman YEŞİLYURT köyüne hoşgeldiniz J
Zeytinyağ Müzesi
Tumblr media
2001 yılında Küçükkuyu‘daki tarihi bir sabunhanenin dönüştürülmesiyle oluşturulmuş çok derli toplu, hoş bir müze burası. Müzede civar köylerden toplamış zeytin, zeytinyağı ve sabun üretimine ilişkin presler, taşıma saklama toplama aletleri gibi çeşitli araç – gereçler sergileniyor. Aynı zamanda kuru baskı tarzında zeytinyağı üretimine de devam ediyorlarmış. Müzenin yanında bir de zeytin ve zeytinden üretilen yağ, sabun gibi ürünleri alabileceğiniz tatlı bir dükkan var. Taze köy ekmeğiyle tadım yapmak da cabası.
Giriş ücreti yok.
Tel: (0286) 7521303- 7521330 Haftanın yedi günü 08.30-18.30
Zeus Altarı
Tumblr media
Eski Yunanlılar, savaşlarda galip gelmek, kuraklıktan, hastalıktan kurtulmak, bereketli ürün almak, felaketlerden korunmak için burada tanrılara ve Zeus’a kurban verirlerdi.  Zeus'un bu tepede Afrodit'le aşk yaşadığına ve aynı zamanda savaşları buradan yönettiğine dair söylentiler de varmış…
Zeus Altarı, hem Adatepe’nin hem de köyün sırtını yasladığı, mitolojideki adı İda olan, Hera, Afrodit ve Athena’nın katıldıkları güzellik yarışmasının yapıldığı yer.  Kazdağları’nın en tepe noktalarından birinde bulunuyor. Burası tıpkı Assos Athena Tapınağı’nda olduğu gibi denize nazır konumuyla nefes kesen manzarası olan bir tepe. Tüm Küçükkuyu, Edremit Körfezi ve Midilli ayaklarınızın altında! Mitolojiye göre, Zeus Truva Savaşı’nı bu tepeden izlemiş.
Altar, kelime anlamı ile sunak demektir. Tanrı Zeus, Troy ile Akha’lar arasındaki savaşı bu sunaktan izlemiştir. Sunağın altında bulunan oda büyüklüğündeki, içinde su bulunan sarnıça Zeus Mağarası denmektedir.
Adatepe Köyü
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşanan mübadeleler sırasında Rumlar tarafından boşaltılıp Türkler tarafından yerleşilen köylerin, hem en eski hem en özgün bir örneğidir Adatepe Köyü.
Rum nüfusu ağırlıklı olmakla beraber, Türklerin de yaşadığı köyde Türkler ve Rumlar Kurtuluş Savaşı’na kadar ahenk içine yaşamışlar. Mahallenin üst kısmında Türkler, aşağıda da Rumlar yaşarmış.
Köy zamanla tenhalaşarak terk edilmiş: Kurtuluş Savaşı sonrası önce mübadele ile Rumlar gitmiş. Yerlerine Girit ve Midilli’den Türkler gelmiş. Sonra nüfus 1950’lerde iyice seyrelerek 1960’larda neredeyse heyalet bir köy haline gelmiş. 1980’lerde İstanbullu bir grup yazar çizer arkadaş, Kazdağ gezileri sırasında, Adatepe’yi keşfederler. Devletten hiç bir destek alamadan, buradaki evleri satın alıp restore etmeye başlarlar. 100’ü aşkın ev şu an mükemmel şekilde restore ederek hem tarihe, hem de sosyal hayata kazandırılmışlar.
İda Dağının batı yamaçlarında kurulu, taş işçiliğinin en zarif örnekleriyle süslü mimari dokuya sahip yıldızı parlayan bir köy. Mübadele ile Midilli ve Girit’ten gelen Türklerin yerleştiği Adatepe, oksijen yoğunluğunun dünyada en fazla olduğu yerlerden biri. Zeytincilik ve zeytinyağı ile bilinen köyde bulunan tarihi eserler Çanakkale Müzesi tarafından koruma altına alınmış.
Restore edilmiş taş evler, rengarek köy kahvesi, yokuşlu yollar, zeytinyağı satan dükkanlar, sanat galerileri ve butik oteller göreceksiniz. Bir de Refika ismini çok duyacaksınız Adatepe'de.Refika, zamanında  Adatepe Köyü'nde yaşayan bir Rum güzeli. Sesi de kendi gibi güzel; tüm düğünlerde, eğlencelerde şarkılar söylüyor, herkes tarafından çok seviliyor. Fakat 1. Dünya Savaşı sırasında Türkler ile Rumların arası açılıyor ve savaşın sonunda Refika Yunanistan'a gitmek zorunda kalıyor. Refika'nın gidişi köyde kalan Türkleri derinden etkiliyor, köylüler Refika'yı unutamadığından Refika ismi Adatepe sokaklarında karşınıza çıkar.
ADATEPE’DE GEZİLECEK YERLER
1. Köy Sokaklarını Turlayın
2. Taş Mektep 
Taş Mektep’e… 1947-1985 yılları arasında hizmet veren okul, 1985 yılında öğrenci azlığından dolayı kapatılır. Bina atıl kalır. Sonra bu köyü keşfedenlerce valilikten kiralanıp, restore edilerek felsefeyi, sanatı, tarihi, edebiyatı barındıran bir düşünce ve atölye merkezine çevrilir. Amacı “okulu uluslararası platforma oturtarak, bilgi zenginliğine ve düşünce çeşitliliğine ulaştırmak”. Kurucuları arasında akademisyenlerden, sanatçılara ağır toplar yer alıyor. Okul daha çok yazın faaliyet gösteriyor. Biz gittiğimizden okul kapalı ve kapısında bir özel mülktür uyarısı vardı. Ama o kadar güzel ki burnumuzu camına dayayıp içeriye bakmaktan kendimizi alamadık.
3. Köy Kahvesi’nde Çay
Köye girer girmez karşınıza üzerine koca ağlar gerilmiş, yaprakların gölgesinde, hoşsohbet işletmecisi Ahmet Bey’in çay bahçesi çıkacak. Bir çay içmeden asla gitmek olmaz.
4. Zeytin Yağı Gereçleri 5. Zeus Altarı  👑 6. Otlu Dondurma Yiyin 🍦
Köyde muhakkak yapılması gereken birşey otlu dondurma yemek. Zencefil, kekik ve lavanta, köy kahvesinin orada 1-2 dondurmacı var. Hurmalı Kahve: Köyün ortasinda kır kahvesi. Yazın naneli, kekikli, ısırganlı gibi değişik Ege otlarından dondurmaları oluyor. Israrla isteyiniz Tel: (0286) 752 10 21 
Mıhlı Şelalesi
Tumblr media
Roma döneminden kalma kemerli köprüsü, yemyeşil doğası, göletine akan Mıhlı Şelalesi ile burası tam anlamıyla gizli bir cennet.
Çevresi çam, çınar, zeytin, tesbih, defne, incir, ayva, armut ağaçları, kekik ve böğürtlenle çevrilidir. Patika yolun aşağısında Başdeğirmen’e var. Oldukça zarar görmüş olsa da değirmen taşları, çarkı ve su yolları duruyor. Değirmenin yanı başında Romalılardan kalma olduğu söylenen köprünün suya yansıyan manzarası şahanedir.
Ceneviz Köprüsü
Tumblr media
Mıhlı Çay ’dan kısa bir yürüyüşle gelebileceği tarihi Ceneviz Köprüsü . Bir zamanların St. Paul Yolu yada Yağcı Yolu üzerindeki en önemli geçitlerden biri ve Ege’den Marmara’ya, Mıhlı çayı üzerindeki tek geçiş noktasıdır.
Küçükkuyu Sahil
Küçükkuyu Çanakkale'ye bağlı, klasik bir kuzey Ege kasabasıdır.
Rum mübadelesinin yoğun yaşandığı bir yer, sahilde bir mübadele anıtı görürsünüz. Heykellerin yüzü karaya, sırtı denize bakıyor. Yunanistan'a gitmeden yaşadığı topraklara son kez bakan bir aile canlandırılmış. Küküçkuyu’ da Mitoloji tanrıları balaylarını geçirmiş,  Afrodit Hermes aşk yaşamış.
Dünyanın en nefis, düşük asitli ve kendine has güzel kokulu zeytinyağı bu bölgede yetişen zeytin ağaçlarından çıkar.
Mehmet Alan Köyü
Tumblr media
Kazdağlarının en zengin sularından biri olan Ayı Deresi kenarına kurulmuş.
Balıkesir'in Edremit ilçesine bağlı, 200 yıllık köklü bir tarihe sahip olan bir köy Mehmetalan. Kazdağları'nın en eski köylerinden biridir. Köyün içerisinde modern standartlara sahip 3-4 tane butik otel bulunuyor. Yürüyüş ve bisiklet parkurları, gözlem ve kültür noktaları ile ekoturizme kazandırılmaya çalışılan köylerden biridir.
Akaleos Kamp
Tumblr media
Akaleos Kamp Alanı Kaz Dağları'nda Zeytinli Köyü'nden 3-4 km uzaklıkta, Zeytinli Deresi'nin hemen kenarına kurulmuş bir kamp alanıdır.
Hasanboğuldu Şelalesi
Tumblr media Tumblr media
Bir efsaneye göre bu gölette boğulan Hasan adlı aşık gençten ismini almış.
Hasan Boğuldu şelalesinin efsanesi, filmlere ve Sabahattin Ali’nin öykülerine de konu olmuş. Hasanboğuldu'nun hüzünlü bir aşk hikayesi var:
Emine obada dağda yaşayan bir köylü kızı, Hasan ise ovada yani Zeytinli Köyü'nde yaşayan bir genç delikanlı. Emine ovaya indiğinde tanışıp aşık oluyorlar. Ancak Emine'nin zorlu şartlarda çalışmaya alışmış ailesi ovada çalışan Hasan'ı tabiri caizse "hanımevladı" buluyorlar ve Emine'yi ona vermek için zorlu bir sınavdan geçmesi gerektiğini söylüyorlar.
Emine ile evlenmek isteyen Hasan sınavı kabul eder ve 60 kiloluk tuz çuvalını obaya çıkarmak için yollara düşer. Çay kenarında yürürken yorgunluğa yenik düşen Hasan nehre düşüp boğulur. Emine de su kenarında Hasan'ın gömleğinden bir parça bulup bir ağaca bağlar ve kendini asar. Hasanboğuldu Göleti'nin yanında Emine'nin kendini astığı ağaç da "Emine'nin Çınarı" olarak işaretlenmiş.
Sütüven Şelalesi
Tumblr media
Sarıkız Yaylası’ndan doğan ve Kızılkeçeli Çayı üzerinde yer alan Sütüven Şelalesi, yakınındaki Hasan Boğuldu Göleti ile Kaz Dağları’nın ormanları içerisinde şahane manzarasıyla ziyaretçilerini ağırlayan bir doğa harikası.
İsmini sıçrayan su anlamına gelen “tüvleyen” s��zcüğünden alan şelale, yemyeşil doğası, pınarı, küçük göletleri ve şelalesiyle doğayla bütünleşmek için muazzam güzellikte bir alan. 
Şahindere Kanyonu
Tumblr media
26 kilometre uzunluğundaki Şahindere Kanyonu, dağdan çektiği çam kokulu havayı ovaya dağıtırken, denizden aldığı iyot kokulu havayı da Kaz Dağlarına çıkartarak bir çeşit baca görevi gören bir bölgedir. İşte bu dağların temiz havası ile denizdeki iyotlu havayı karıştırıp dağdaki hava ile vakumlayarak pompalayan bir kanyon yapısına sahip Şahin deresi Kanyonu.
0 notes
berabergezsek · 6 years ago
Text
BİLECİK
Tumblr media
Bilecik, Osmanlı İmparatorluğu'nun doğduğu topraklardır. Her yıl Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Söğüt şenlikleri, Bilecik iline bağlı Söğüt'te yapılmaktadır. Bölgede zengin mermer ocakları mevcuttur. Sakarya ırmağının etrafında kurulan ve göletleri ve derelerinin zenginliği ile tanınan yöre antik çağlardan günümüze tarihin izlerini taşır.
Tarihte pek çok kavmin uygarlık ve egemenliğine sahne olan Bilecik, Kayı Boyu'nun Orta Asya'dan 400 çadırla gelip Söğüt'te, Osmanlı Devletinin kuruluş merkezliğini yaptığı yerdir. İlin tarihçesinin çok eskilere dayanması ve Osmanlının kurulduğu yer olması ayrıcalığı yanında, Kurtuluş Savaşı'nda verdiği çetin mücadeleler ve kazanılan zaferlerle Cumhuriyetin kuruluşunda da önemli bir role sahip olmuştur. Üzerinde çok sayıda arkeolojik ve tarihi eser bulunan, Bilecik'teki tarihi eserlerin çoğunu Osmanlı döneminde yapılan camiler, türbeler, hanlar, hamamlar, sivil mimari örnekleri , imaret ve benzeri yapılar oluşturmaktadır.
Gezi Planı
Pelitözü Göleti Bilecik Müzesi Osmanlı Padişahları  Tarih Şeridi Saat Kulesi Üç Boyutlu Osmanlı  Devlet Arması Şeyh Edebali  Türbesi Dursun Fakıh  Türbesi Ertuğrul Gazi  Türbesi     Ertuğrul Gazi  Müzesi Söğüt Müzesi Kaymakam Çeşmesi Çelebi Sultan  Mehmet Cami Metristepe Zafer  Anıtı İnönü Şehitliği Cennet Vadi Rest.
Pelitözü Göleti
Etrafı çam ağaçları ile kaplı olan Pelitözü Göleti, il merkezine 7 km uzaklıktadır. 213.50 hektar alanı olan gölet sulama amaçlı oluşturulmuştur.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bilecik Müzesi
Bilecik Müzesi 1794’te iki katlı jandarma binası olarak inşa edilmiş, daha sonra alt kat hapishane yapılmıştır.1921-1922 yıllarındaki Yunan işgalinde tamamen yanmış olan binanın enkazı üzerine işgalden sonra iki kat olarak adliye binası inşa edilmiş, alt katı hapishane olarak kullanılmıştır. 1996 yılında cezaevinin yeni yapılan binasına taşınmasıyla birlikte Müze olarak kullanılmak üzere Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsis edilen bina 2005 yılındaki restorasyon-teşhir-tanzim ve çevre düzenlemesi çalışmalarından sonra 2006 yılından itibaren müze olarak hizmet vermektedir. Müzede arkeolojik ve etnografik eserler yer almaktadır.
Ziyaret Saatleri: 08:00 – 17 :30
Giriş Ücretsiz
Tumblr media Tumblr media
Osmanlı Padişahları Tarih Şeridi
36 Osmanlı Devleti padişahının, dedeleri Şeyh Edebali Hazretleri'nin huzurunda buluşacağı ve Osmanlı Padişahlarının hayatının görsel ve işitsel teknolojilerle anlatılacağı 200 metrelik Osmanlı Padişahları Tarih Şeridi projesi, ülkemizin ve dünyanın en uzun tarih şerididir.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Saat Kulesi
Osmanlı’ da, saat kulesi yapma geleneği oluşmaya başlamıştır. Saat kulelerinin Anadolu’ nun içlerine kadar yayılmasının en önemli sebebi, II. Abdülhamid 1901 yılında valilere, saat kulesi yapımıyla ilgili göndermiş olduğu fermandır. 1907 yılında, Bilecik’ te bu emir doğrultusunda, Ertuğrul Mutasarrıfı Musa Kazım Bey tarafından bir saat kulesi yaptırılmıştır.
On beş metre yüksekliğinde olan kule, İstasyon Caddesinde bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerindeki kitabede 1997-2008 yılları arasında restore edildiği yazılıdır. Kule, yukarıdan aşağıya doğru genişleyen dört dikdörtgen prizmadan oluşmaktadır. Alttaki iki katın köşeleri kesme, cephesi moloz taştandır; üstteki katlar ise ahşaptandır. En alt kısmında yuvarlak kemerli kapı ve onun üzerinde aynı şekilde bir pencere bulunmaktadır. İkinci katta balkonu vardır. Balkon üzerindeki ahşap bloğun dört cephesinde, kare kadranlı birer saat yer almaktadır. Üzeri piramidal külahla örtülmüştür. 
Tumblr media
Üç Boyutlu Osmanlı Arması
OSMANLI DEVLET ARMASINDA BULUNAN REMZ VE ALAMETLERİN ANLAMLARI Güneş halifeliği, ay padişahlığı, silahlar devlet gücünü, çiçekler sevgi ve muhabbeti, terazi adaleti, kitap hukuku ve Allah'ın kanunlarına bağlılığı, en alttaki yuvarlak şekiller başarılı kişilere verilen devlet nişanlarını ifade eder. En üstteki yuvarlak içindeki tuğra devrin padişahının tuğrasıdır. Hilal Ay içindeki yazı: Osmanlı Devletinin Padişahları Allah-ü Tealâ'nın Muaffak kılması ve yardım etmesine dayanırlar.
Tumblr media
Şeyh Edebali Türbesi
OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN MANEVİ KURUCUSU ŞEYH EDEBALI
Şeyh Edebali, 1206 yılında doğmuş İslam ilahiyatçısı, din bilgini, Ahi şeyhi, Osman Gazi’nin kayınbabası ve hocasıdır. Osmanlı Devleti’nin kuruluş zamanlarını yaşamış olan Şeyh Edebali, Osmanlı Devleti’nin manevi kurucusu ve fikir babası olarak kabul edilmektedir.
Tefsir, hadis ve İslam hukuku konularında uzmanlaşan Edebali, Mevlana Celaleddin-i Rumi ve Hacı Bektaş-ı Veli gibi dönemin büyükleri ile aynı zamanda yaşamıştır. Bilecik’te bir dergah yaptırmış olan Şeyh Edebali, öğrenci yetiştirmekle ve halkı aydınlatmakla uğraşmıştır.
Türbede Şeyh Edebali ile birlikte, şeyhin neslinden altı büyük ve dört küçük sanduka vardır. Sanduka odasının haricinde iki oda daha bulunmaktadır. Türbe ve dergâh, Sultan II. Abdülhamid döneminde ve son olarak da 2012 yılında tadilat görmüştür.
Türbenin hemen yanında aynı tarihlerde inşa edildiği tahmin edilen, Osman Gazi’nin eşi Bala Hatun ve annesinin sandukalarının bulunduğu bir türbe daha bulunmaktadır.
Tumblr media
Dursun Fakıh Türbesi
Dursun Fakih, Osmanlı Devleti'nin kuruluşuna şahitlik etmiş bir Türk bilgini. Karaman doğumlu olan Dursun Fakih, Şeyh Edebalı'nın öğrencisi olup, tefsir, hadis ve fıkıh bilimlerini okumuş. Daha sonrasında ise Şeyh Edebalı'nın kızıyla evlenerek hem kendisinin damadı hem de Osman Gazi ile bacanak olmuş. 1299 yılının Eylül ayında Karacahisar'ın fethedilmesinin arıdndan Osman Gazi adına Cuma Hutbesi'ni okuyan ve Cuma namazını kıldıran Dursun Fakih, bu sayede hem Osman Gazi'nin hür ve istiklal sahibi bir devlet başkanı olduğunu hem de Osmanlı Devleti'nin istiklalini tüm dünyaya ilan etmiş oldu.
Dursun Fakih, Osmanlı Devleti'nin ilk imam hatibi ve ilk kadısıdır. Anadolu'da milli birlik ve milli kültür birliğinin oluşmasına hizmet eden bir Türk büyüğü olarak 1327 yılında hayata gözlerini kapamıştır.
Tumblr media
Ertuğrul Gazi Türbesi
1231’de Söğüt’e yerleşmiş 1281’de ise vefat etmiştir. Babası oğuzların Bozok koluna bağlı Kayı boyundan Süleyman Şah’tır,annesi Hayme Ana,eşi ise Halime Hatun’dur.Ertuğrul Gazi’nin,Sungur,Tekin,Gündoğdu ve Dündar isimli üç kardeşi,Osman,Saru Batu(Savcıbey) ve Gündüz isimli üç oğlu vardır.Selçuklu ordusunun Sivas yakınlarında büyük Moğol birliği ile savaşında Ertuğrul Gazi’nin Selçukluların yardımına koşması ve zaferdeki katkısı nedeniyle Selçuklu hükümdarı Alaeddin tarafından kendisine Ankara tarafındaki Karadağlar mıntıkası ikta olarak verildi. Ertuğrul Gazi daha sonra aşiretiyle beraber Söğüt ve Domaniç’e yerleşti(1230).Ertuğrul Gazi,çevresinde bulunan beylik ve devletlerin durumlarını,siyasi şartlarını iyi değerlendirdi.Komşularıyla daima iyi geçinerek aşiret ve tebaasını güçlü bir durumda rahat ve huzur içinde yaşattı.Ertuğrul Gazi’nin ölümünden sonra,küçük oğlu,Osman Gazi kavim ve kabilesinin reisi oldu.Osman Bey’in bağrından çıkarak denizleri,diyarları,kıtaları ve ülkeleri muhteşem dalları arasına alacak olan çınarın kökü toprağa yayılmaya başladı.Öyle ki,bu çınarın gölgesi altında bütün insanlık Asr-ı Saadetten sonra,bir daha görüp hayal edemediği bir şekilde tam altı asır yaşadı
          Ertuğrul Gazi,kuruluş döneminde Ahi Şeyhi olan Edebalı’dan büyük yardımlar görmüş ve oğlu Osman Gazi’ye vasiyetinde’de bunu açıkça dile getirmiştir.
ERTUĞRUL GAZİ'NİN OSMAN BEY'E VASİYETİ
Bak oğul!
Beni kır; Şeyh Edebalı'yı kırma
O bizim boyumuzun ışığıdır
Terazisi dirhem şaşmaz.
Bana karşı gel; ona karşı gelme!
Bana karşı gelirsen üzülür, incinirim.
Ona karşı gelirsen gözlerim sana bakmaz olur.
Baksa da görmez olur.
Sözümüz Edebalı için değil,
Senceğiz içindir.
Bu dediklerimi vasiyetim say... 
  Ertuğrul Gazi Türbesi
Türbe 1737’de III. Mustafa tarafından restore ettirilmiştir. Daha sonra II. Abdülhamid zamanında da onarım görmüştür. Bu onarımlar esnasında mezarlığın giriş kısmına iki adet çeşme yaptırılmıştır.
Türbenin yanı başında Ertuğrul Gazi’nin eşi Halime Hatun ile oğlu Savcı Bey’in mezarları yer almaktadır.Türbede ayrıca kardeşi Dündar Bey‘in ve silah arkadaşlarından Abdurrahman Gazi, Konur Alp, Karamürsel, Hasan Alp,  Saltuk Alp, Kaplan Çavuş ve yine Osman Gazi’nin silah arkadaşları olan Akbıyık Bey, Aydoğdu Bey, Hamit Bey, Emir Ali, Yorgan Ata, Aykut Alp, Gündüz Bey, Aktimur Bey, Pazarlı Bey  ve Çoban Mirza Bey’in mezarlarıda burada yer almaktadır.
Türbenin yanında Osmanlı Beyliği’nin kurucusu ve Ertuğrul Gazi’nin oğlu Osman Gazi’nin makam mezarıda burada yer almaktadır.
Ertuğrul Gazi Türbesi, Yunan işgalinde tahrip edilmiş, mezarı parçalanmış ve kurşunlanmıştır. Türbenin duvar ve pencerelerindeki kurşun izlerini bugün dahi görebilmeniz mümkündür.
Tumblr media Tumblr media
Ertuğrul Gazi Müzesi
Söğüt Ertuğrul Gazi Müzesi’nin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte belediye reisi Memiş Ağa tarafından 1900’lü yılların başlarında “sargı evi” olarak inşa edildiği bilinmektedir. Ahşap işçiliğiyle dikkat çeken yapının ön cephesinde yan yana iki yuvarlak kemerli kapı, iki yan duvarlarda ise dikine dikdörtgen birer pencere ve üstlerinde üçgen alınlılar yer almaktadır. Ahşap kırma çatılı olup çatı alaturka kiremitle kaplıdır.
Eski Türk evi mimarisiyle restore edilerek 2001 yılında hizmete açılan Müze’de Söğüt ve civarı ile yakın çevrede yaşayan Yörüklere ait etnografik eserler ve eşyalar sergilenmektedir. Müzede ayrıca sancak, eski giyim ve kuşamlar, el dokuması kilim ve halılar, silahlar, ölçü ve tartı aletleri, peşkir ve para keseleri, arkeolojik de mevcuttur.
Tumblr media Tumblr media
Ziyaret Saatleri: 08:30 – 17 :30
Giriş Ücretsiz
Kaymakam Çeşmesi
Söğüt ilçe merkezinde bulunan, 1919 yılında Kaymakam Sait Bey tarafından yaptırılmış Neo-Klasik üsluptaki çeşme, Osmanlı mimarlık sanatı son döneminin önemli bir örneğidir. Çeşmenin üç kenarının ortalarında dilimli vazo biçiminde yalakları, yalakların iki yanında kabartma yaldız motifleri bulunmaktadır. Yüzeyler ve sivri kemerler niş biçiminde olup, nişin içi ve üstü renkli çinilerle kaplıdır. Çeşme dört cephelidir ve Kütahya çinileri ve mermerden yapılmıştır.
Tumblr media
Çelebi Sultan Mehmet Cami
1414—1420 yılları arasında Sultan I. Mehmet Çelebi tarafından yaptırılmış olup, Osmanlı Mimarlık Sanatının kubbeli yapılar türündeki ilk örneklerindendir. Dikdörtgen görünümlü olan ve 12 kubbesi bulunan Camii, Sultan II. Abdülhamit tarafından onarılmış ve onarım esnasında genişletildiğinden bazı değişikliklere uğramıştır.
Tumblr media
Metristepe Zafer Anıtı
İnönü Savaşlarının kazanıldığı ve büyük önder Atatürk'ün İsmet İnönü'ye gönderdiği kutlama telgrafında "Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makus talihini de yendiniz" diye belirttiği yer olan Metris Tepe'de şehitlerimizin yüce anılarını yaşatmak amacıyla inşa edilmiş, görünüşüyle Türk'ün yenilmezliğini simgelemektedir.
Tumblr media
İnönü Şehitliği
İstiklâl Savaşı’nın Metristepe-İnönü istikametinde gelişen ve tarihimizde İnönü Savaşları olarak bilinen savaşların geçtiği cephedir. 844 mezardan oluşmaktadır ve 1930 yılında Milli Savunma Bakanlığınca yaptırılmıştır.1981 yılına kadar Haziran ayı içinde yapılan şenlikler bu yıldan itibaren İnönü Savaşı’nın kazanıldığı tarih olan 1 Nisan günü yapılmaya başlanmıştır.
Dikdörtgen duvarlarla çevrili olan mezarların ayakuçlarında Türk bayrakları resmedilmiştir. Burada 4 200 şehit’in kaydı olmasına rağmen isimleri bilinemediğinden sadece 141 mezar vardır. Şehitliğin ortasında küçük boyda mermerden bir anıt vardır. Üzerindeki pirinç levhada ise şu sözler yazılmıştır:
"Ey Yolcu burada şu gördüğün mezar
Türklerin İstiklâl abidesidir.
Bir gökten bir göğe haykıran rüzgâr
İnönü Cengi'nin Zafer Sesi'dir."
İlçe merkezinde İsmet İnönü Anıtı, I. ve II. İnönü Savaşları’nın simgesidir. Geniş ve yüksekçe bir platform üzerinde büyük bir ay-yıldız onun yanında da asker kıyafeti ile İsmet İnönü’nün heykeli vardır. Anıtın ön tarafında ise savaşı simgeleyen rölyefli kabartmaların bulunduğu geniş ve alçak bir friz yer alır. İlçe merkezindeki karargâh binası restore edilmiştir. Ayrıca Çukurhisar Köyü’ndeki kerpiçten basit bir köy evini de İsmet İnönü ikinci bir karargâh olarak kullanmıştır.
Tumblr media Tumblr media
0 notes
berabergezsek · 7 years ago
Text
BOZCAADA
Tumblr media
Huzurlu ve Küçük bir kaçamak…
Hakkında?
Heredot “Tanrı; İnsanlar Uzun Ömürlü Olsunlar Diye Bozcaada’yı Yaratmış” demiş ve sonuna kadar haklı… Antik çağlardaki adı Tenedos olan Bozcaada, her adımınızda rüzgarın eşlik ettiği küçük bir balıkçı kasabası havasında. Mübadele öncesi Rum nüfusun çoğunlukta olduğu belde; denizi, kumsalı, yeşili, insanı, meyhaneleri, dondurmacısı, reçelleri, kahvaltıları, taş sokakları, Rum evleri, Akdeniz iklimini andıran kendine has havası, lezzetli yemekleri ve şarapları ile cennetten bir köşe gibidir.
Sahip olduğu tarihi, kültürel ve doğal mirası nesilden nesile aktarmayı başarmış, eşsiz güzelliklere sahiptir.  
Bozcaada (Yunanca: Tenedos demektir.), Türkiye'nin 3. büyük adasıdır.
Bozcaada, Türkiye'nin köyü olmayan tek ilçesidir.
Bozcaada, dışı boz ama içi üzüm kokan İnsanın ömrüne ömür katan güzel bir adadır . İlk giderken feribotla yaklaştığınızda “Nasıl yani Bozcaada bu mu? diye düşünebilirsiniz. Yeşil bir ada bekliyordum” diye hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Ancak bu hayal kırıklığınız adaya ayak basıp Kale’yi, Rum Mahallesi’ni, görüp, güzel yemeklerinden ve şarabından tadıp, buz gibi denizinde serinledikten sonra değişecektir. İnsanın burada gerçekten ömrü uzar, hayat sessiz-sakin akar ve herkes her şeyi tam tadında ve kıvamında yaşar.”
Bozcaada'nın Mitolojik İsmi TENEDOS'un Hikayesi…
Yunan mitolojisine göre deniz tanrısı olan Poseidon'un oğullarından biri de Kyknos adında bir kralmış. Şimdi Çanakkale'ye bağlı Lapseki'de - o zamanki adıyla Kolonai - Miletos kolonisini yönetirmiş. Kyknos'un karısı hastalanıp öldüğünde Tenes adındaki oğlu için zor günler başlamış. Çünkü Kyknos başka bir kadınla evlenmiş. Üvey anne de Tenes'ten nefret edermiş. Ondan kurtulmak için Tenes'e iftira atmış. Kyknos'u iftiraya inandırabilmek için de kendine yalancı bir kavalcıyı şahit yapmış.
Karısının güzelliğinin esiri olan kral iftiraya inanmış ve Tenes'i bir sandığa koyarak denize attırmış. Sandık günlerce suda dalgalara boyun eğerek yol almış. Uzun zaman sonra bir adanın sahiline vurmuş sandık. Sandıktan burada çıkan Tenes bu ada sayesinde ölmekten kurtulmuş. Bu adaya bağlanmış ve burada yaşamaya başlamış. O zamandan beridir bu adaya Tenes'in Adası, yani Tenedos denmiş.
Tenes'in babası Kyknos bir süre sonra üvey annenin yalanını anlamış. Çok üzülmüş oğluna yaptıkları için. Bir gemiye binmiş, Tenedos'a gidip bulmuş oğlunu. Tenes babasına öfke duyuyormuş. Geminin iplerini kesmiş ve geminin açık denizde kaybolmasına göz yummuş. Baba Kyknos'a bundan sonra ne olduğunu bilmiyoruz. Bildiğimiz iki şey var: Bririncisi ada sayesinde Tenes hayatta kalmış, ikincisi de orada uzun yıllar yaşamış. İşte bu yüzden Homeros "Tanrı insanlar uzun yıllar yaşasınlar diye Tenedos'u yarattı" demiş.
Unutmadan, o gün bugündür iftiraya şahitlik eden kavalcı yüzünden Bozcaada'ya kavalcıların girmesi yasaktır. Bozcaada'yı görmeye giderseniz kavalınızı yanınıza almayı aklınızdan bile geçirmeyin. Çünkü Tenes geldiğiniz geminin iplerini kesip Ege'nin sularında uzun bir yolculuğa uğurlayabilir sizi...
Tumblr media Tumblr media
Ayazma Manastırı
Ortodoks inancında önemli yeri olan Aya Paraskevi, M.S 138-161 yılları arasında yaşamış bir azizedir. Rum azize Aya Paraskevi adına yapılan Ayazma Manastırında; çift oluklu tarihi bir çeşme ( Ayazma Çeşmesi ) ve küçük bir şapel ( dua, ibadet alanı ) , 8 yaşlı çınar ağacı ve 2 tane tek katlı yapı ile birlikte adanın güney kısmında yer almaktadır.  Yunanca “hagiasme” kelimesinden gelen ayazma kutsal su anlamına geliyor. Türkiye’nin çoğu bölgesinde doğal su kaynaklarının bulunduğu bölgelere ayazma deniyor.
Rum Ortodoks cemaatine ait olan manastır, 1734 yılında Manolaki Manolidis tarafından yaptırılmış. Manastır sadece özel günlerde ibadete açılır. Tarihi çeşmeden bir kez su içenin artık adalı olacağına dair bir inanış da bulunuyor. Manastırın alt kısmında ise bir dilek mağarası yer alıyor.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Ayazma Plajı
Poyraz zamanı denize girmek için tercih edebileceğiniz Ayazma Plajı turkuaz rengi denize eşlik eden incecik kumları ile büyüleyici bir güzelliktedir. Günübirlik tesislerin olduğu tek koy olan Ayazma Plajı, adanın en kalabalık ve popüler plajı olma özelliği de taşıyor.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Polente Feneri ve Rüzgar Gülleri
Belki de hayatınızda seyredebileceğiniz en büyüleyici gün batımları adanın batı ucunda bekliyor sizi. Önünüzde uçsuz bucaksız Ege Denizi, yanınızda ihtişamlı duruşlarıyla rüzgar gülleri ve terkedilmiş bir deniz feneri. Burnunuzda yabani kekik kokuları ve yüzünüzü okşayan vazgeçilmez ada rüzgarı…
2000 yılında adanın en ucunda kurulan 17 rüzgargülü gün batımını izlemeyi çok daha anlamlı kılıyor. Gündüze son noktayı koymak için Batı Burnu’ nda ada şarabı eşliğinde muhteşem bir gün batımı seyredebilirsiniz. . Polente fenerinin yüksekliği 32 metredir ve ışığını 15 deniz mili yani yaklaşık 28 kilometreye kadar göndermektedir.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Meryem Ana Kilisesi
Bozcaada’da ibadete tek açık olan kilise olma özelliğini taşıyan Meryem Ana Kilisesi Rum Ortodoks cemaatine aittir. 1869 yılında yapılmış olduğu bilinen kilisenin yapılışı Venedikliler zamanına kadar uzanmaktadır. 1869 yılında yapıldığını kilisenin girişinde kuruluş tarihinin yazmasından anlayabiliyoruz. Bahçesinde 1895 yılında yapılmış 4 katlı çan ve saat kulesi bulunmaktadır.
Yapısındaki bozukluk sebebiyle yer yer dökülmelerin olduğu bu kule 1980 yıllarında metal bir kafes içine alınmıştır.  Bulunduğu konum ise Rum Mahallesinin tam ortasıdır. Meryem Ana Kilisesi’nin tam adı Kimisis Teodoku Rum Ortodoks Kilisesi’dir. 2006 yılında kilisede başlayan restore çalışmaları 1 yıl kadar sürmüş ve günümüzdeki şeklini alarak ada merkezi eski görünümüne kavuşmuştur.
Kilisenin çan kulesi 23,8 metre olup devasa büyüklüğü sayesinde adanın merkezinde gözde durumdadır. Kilisenin içini görmek için tek fırsatınız Pazar sabahları 8‘de yapılan ayindir. Onun dışında ziyarete kapalıdır. Eğer Bozcaada’da tatilinizi sürdürürken kiliseyi ziyaret etmek istiyorsanız belirttiğimiz saatlerde ziyaretinizi yapmanızı tavsiye ediyoruz.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bozcaada Müzesi
Her geçen gün genişleyen koleksiyonu ile Bozcaada Müzesi, Bozcaada kültürünü yakından tanımak için ziyaret etmeniz gereken yerlerin başında geliyor. 2005 Yılında, M.Hakan Gürüney‘in kişisel girişimleri ile kurulan müze eski Bozcaada fotoğraflarından Osmanlı döneminden kalma obje ve evraklardan bağcılıkta kullanılan en eski aletlere kadar geniş bir koleksiyon sergiliyor. UNESCO ödülü de bulunan müzede dilerseniz replika Tenedos sikkelerinden yapılan takı ve süs eşyalarından hatıra olarak satın alabilirsiniz.
Bozcaada müzesi şehir merkezine uzaklığı 2 km ve bağ evi şeklindedir. Bozcada’nın geçmişinden bir çok eserin sergilendiği bu müze 23 Nisan-29 Ekim tarihleri arasında hizmet vermektedir. Giriş ücreti siviller için 10 tl öğrenciler için 5 tl.Giriş saatleri ise 10.00-20.00 olarak belirlenmiş. Bozcaada müzesinde sergilenen eserler ise şu şekilde;
Rum Mahallesi'nde bulunan Bozcaaada Yerel Tarih Müzesi adanın geçmişini günümüze taşıyan ve mutlaka gezilmesi gereken yerlerdendir.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Rum Mahallesi
Nostaljik görünümü ile sizi içerisine çeken Rum Mahallesi; sokakların birbirlerini dik kesmesi nedeniyle oldukça düzenli görünüyor. Mahallenin tam ortasında bir kilise ve bir de saat kulesi yer alıyor. Zamanında kahvehane, taverna ve meyhane olarak kullanılan pek çok yapı günümüzde turistik dükkan, kafe ve restoran olarak hizmet veriyor. Ada sokaklarını turlarken yorulduğunuzda gelincik şurubu içerek ferahlayabileceğiniz Rum Mahallesi, enfes sakızlı muhallebi ve kahve satan pek çok dükkanı da barındırıyor.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Ada Sokakları
Bozcaada’nın bir zamanlar ortasından geçen bir dere adada birlikte yaşayan Rum ve Türklerin mahallelerini ayıran doğal bir sınır görevi görüyormuş. Dere kaybolmuş olsa da mimari yapıdaki değişiklik sizlere Türk tarafında mı Rum tarafında mı olduğunuzu hissettiriyor. Kıvrımlı sokakları ve ahşap evleri ile kendini belli eden Türk tarafının karşısında bakımlı evleri ve yeşil ağırlıklı sokaklarıyla Rum kesimi bulunuyor. Eskilerde ağırlıklı olarak balıkçılıkla uğraşan ada; Arnavut kaldırımlı taş sokakları, dört mevsim dinmeyen rüzgarı ve rengarenk çiçekleri ile halen şirin bir balıklı kasabası görünümünü korumaktadır.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bozcaada Kalesi
Bozcaada’nın en güzel tarihi yerlerinden biride adanın kalesidir. Bozcaada’nin zengin geçmişinin bir nişanesi olan Bozcaada Kalesi, feribotla yaklaşırken sizi ilk selamlayan yapı oluyor. Fenikeliler, Cenevizliler ve Venedikliler tarafından da kullanılan kale, Türkiye’nin en iyi korunan kalesi olmasıyla da tanınıyor. Bugünkü haline Fatih Sultan Mehmet zamanında yıkıntılar üzerine inşa edilmesi ile ulaşan kale en çok zararı Osmanlı–Venedik arasında geçen mücadeleler sonunda almış. Köprülü Mehmed Paşa döneminden sonra büyük bir onarımdan geçmiş ve 2. Mahmut zamanında neredeyse yeniden inşa edilmiş. Bozcaada gezilecek yerler listesinde ilk sıralarda yer alan kale, festival zamanlarında konser mekanı olarak kullanılıyor. Geçmişte Bozcaada’da yaşayanlara güven verdiği gibi günümüzde de ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Şarap Fabrikaları
Şarapçılık geleneği çok eskilere dayanan Bozcaada’da şarap fabrikaları adanın vazgeçilmez yapıları arasında geliyor. Bozcaada'da dört adet şarap fabrikası bulunmakta olup, eski 3 tanesi merkezde, yeni olan 4. ise Tuzburnu mevkisindedir. Buralarda gezerken şarap ve yapımı hakkında bilgi edinebilir, yanınıza hediyelik şarap da alabilirsiniz.
Yapmadan Dönme
Rüzgar güllerini görmeden, polente fenerinde günbatımını izlemeden, Gelincik ve incir reçelinin tadına bakmadan, Ayazma ve Mermerburnu’nda (akvaryum koyunda) denize girmeden, Göztepe’ye çık adayı yüksekten seyret (çok yüksekte, uzunca bir kısmını yürüyerek çıkmak gerekiyor) Şaraplarından içmeden, Cafe Fuska’da deniz kenarında içeceğini kale manzarası eşliğinde yudumlamadan, Bozcaada kalesini gezmeden, Ayazma Manastırında keyif yapmadan Adanın en iyi tostlarını yapan Kaan Abi  tekrar mendirekte, ismi Bizbize Kafe... Ayazma plajındaki lokantalarda patlıcan-biber kızartması ve zeytinyağlıları yemeden, Ayazma Plajı dönüşü, yol üstünde Manastır kafe var. Mutlaka durun ve bir frappe içmeden, Ada sokaklarında kaybolmadan, sokaklardaki duvar sanatlarını keşfetmeden,
Ne alınır?
. Üzüm ve domates reçeli. . Bez bebek, etnik kıyafetler, rüzgar gülü. . Veli Dede'den damla sakızlı ve bademli kurabiye. . Taze dağ kekiği.
0 notes
berabergezsek · 7 years ago
Text
AMASRA
Tumblr media
Hakkında?
Doğadan İnsana Armağan Amasra
Amasra, Batı Karadeniz Bölgesinde, Bartın iline bağlı şirin mi şirin minik bir ilçedir. Denize doğru uzanmış bir burun, burnun iki yanında korunaklı birer liman görevi gören iki koy ve ana karaya bağlı ve bağımsız adaları ile eşsiz bir görsel güzelliğe de sahip olan Amasra hem 3000 yıllık tarihi, hem çekicilik ve balıkçılığa dayanan yerel sanatları, hem de kendini çevreleyen ormanlık alanları ile görülmeye değer yerlerden biridir.
Sakin, huzurlu bir beldedir. Fatih Sultan Mehmet'in ’LALA LALA ÇEŞM-İ CİHAN DEDİKLERİ BU MU OLA’’  SÖZÜ BİR AN KULAKLARIMIZDA ÇINLAYACAK VE BÜYÜLENECEKSİNİZ DÜNYANIN GÖZÜNÜ GÖZLERİNİZLE GÖRÜNCE.... çok beğeneceksiniz.
Bozulmamış doğal güzellikleri içinde kalesi, müzesi ve Cenova şatosuyla Batı Karadeniz Turlarının vazgeçilmez rotası Amasra. Gittiğiniz andan itibaren o kadar benimseyeceğiniz bir ortam kucaklıyor ki yabancılık hissettirmeyen inanılmaz güzel bir yer burası. Muhabbeti hoş sımsıcak halkıyla sevimli mi sevimli keyifle tatil arayanlar için tam bir sahil kenti. Ahşap ürünlerden hediyelik eşyaları bulunan çarşısından doyasıyla alışverişinizi yapabilir, sevdiklerinize hediyelikler alabilirsiniz.
Tumblr media
Güzelcehisar Plajı
Güzelcehisar Bartın’a 17 km. uzaklıkta bir saklı  cennet. Turizmin gelişmesinden kaynaklanan olumsuzluklardan kendini gizlemiş  bakir bir konumdadır. Boğaz- İnkum güzergahını takip ederek 15.km de ayrılan  yoldan 2 km.lik yemyeşil sakin bir yoldan bir tarafında Karadeniz’in eşsiz  manzarasını seyrederek ulaşabilirsiniz.
Güzelcehisar Lav Kayaları
Amasra'da  bulunan ve 80 milyon yıllık tarihiyle Güzelcehisar'ı anlamlı kılan, ülkemizin  nadir güzelliklerinden biridir Lav Sütunları. Çapları 50 – 100 cm, boyları  ise 30 metre üzerinde olan Lav Sütunları, dünyanın ender gelişmiş doğal  oluşumlarından biridir. Güzelcehisar Lav Sütunları'nın çok eski bir yanardağın lav akıntıları olduğu biliniyor. Bununla birlikte, dünyada en eski 3 yanardağı kalıntısından biri  de burada bulunuyor.
Güzelcehisar'ı 80 milyon yıllık "Lav  Sütunları" daha da anlamlı hale getirmiştir. Bugün bilinen Karadeniz dağ  kuşağı, günümüzden 80 milyon yıl önce volkanların yer aldığı bir yay şeklinde  idi. Bölge derin bir vaziyette Tetis Okyanusu ile kaplıydı. Anılan okyanus  tabanının kuzey yönünde dalıp batması, her iki tabanın yerin derinliklerinde  eriyip yüzeye çıkması sonucunda, Bulgaristan sınırında başlayıp Gürcistan'a  kadar varan bir alanda, volkanlar serisine sebep olmuştur. Volkanlardan akan  lavlar soğuyup kristalleşerek kaya haline dönüşürken, soğuma ve katılaşmanın  doğal sonucu olarak büzülmüştür.
İşte bu büzülme kayada gerilim yaratmaktadır. Bunun  doğal sonucu olarak çatlaklar meydana gelmiş ve bu çatlaklar giderek  büyümüştür. Altıgen, beşgen ya da dörtgen biçimli bir yapıya dönüşen bu  düzgün geometrik yapıya Lav Sütunu adı verilmektedir. Güzelcehisar lav sütunlarının çapları 50-100 cm olup, boyları 30 mt.nin  üzerindedir. Kuzey İrlanda, İskoçya ve Kalifornia'da bulunan lav sütunları koruma altına alınarak doğal miras kabul edilmişlerdir. Türkiye'de Jeolojik Miras Envanteri Önerileri  içersinde bulunan Güzelcehisar lav anıtları, dünyanın ender gelişmiş doğal  oluşumlarındandır.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
İnkum Plajı
Yeşil ile mavinin eşsiz bir şekilde bütünleştiği bir Karadeniz rotası; İnkumu…
Amasra'nın en özgür kasabalarından biri olarak tanımlayabiliriz İnkumu'nu. Masmavi bir çarşaf misali uzanan uçsuz bucaksız bir deniz, nerede biteceğini asla tahmin edemeyeceğimiz yemyeşil ormanlar ve ciğerlerimize çek çek bitiremeyeceğimiz oksijen dolu mis gibi bir hava. Burada sadece gözler ve ciğerler bayram etmiyor, ruhumuz da bu sevince ortak oluyor.
Tumblr media
Kuşkayası Yol Anıtı 
Kuş kayası Yol Anıtı, Amasra’ya gelmeden 4 Km. mesafede, Amasra-Bartın yolu üzerinde yer almaktadır.
Roma İmparatoru tarafından Bitinya Valisine yaptırılan anıt, kral heykeli, iki kitabe ve kartal figüründen oluşmaktadır. Kuşkayası Yol Anıtı Roma askerlerinin dinlenme ve su ihtiyaçlarını giderme yeri olarak kullanılıyormuş. Anıtın bulunduğu alandaki kayaların oyulmaya uygun olması sayesinde yapılan Kuşkayası Yol Anıtı’nın en önemli özelliği dünyada tek olması.
Tumblr media
Amasra Müzesi
Amasra Müzesi’de Amasra gezilecek yerler listemizde bulunuyor.Arkeolojik ve etnografik eserlerin yer aldığı müzedeki eserlerin neredeyse tamamı Amasra ve civarında çıkan eserlerdir. Amasra’nın sahip olduğu binlerce yıllık tarih Amasra’da bir müze kurulmasını şart koşmuş ve müzenin temelleri 1955 yılında atılmıştır. En son 1982 yılında yapılan genişletme çalışmaları ile bugünkü haline gelmiştir.
Amasra’nın dayandığı tarihi kökleri görmek adına kesinlikle ziyaret edilmesi gereken yerlerden birisidir.
Adres Kum Mahallesi, Çamlık Sok. No:4, 74300 Amasra  Ziyaret Saatleri  08.00-17.00 Giriş Ücreti  5 ₺ Telefon  0378 227 61 01-02 *315 10 06
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Çekiciler Çarşısı
Geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan Amasra’nın ağaç oymacılığı geleneğini yaşatan yerel esnaf, ürettikleri el emeği ürünleri Çekiciler Çarşısı’ndaki dükkânlarında sunuyor. Oldukça egzotik olan çarşıyı gezerken özgün nitelikteki yazılı levha, resim, resimlik, figür çeşitlerine rahatlıkla denk gelebilirsiniz.
Tumblr media Tumblr media
Amasra Kalesi
Küçük Liman’dan Boztepe’ye doğru yol alırken kemere köprüsüne varmadan yolun sağ tarafında yukarıya doğru uzanan yokuşlar ve  merdivenler göreceksiniz. Bu yolların her biri sizi kalenin içine götürür. Amasra Kalesinin içerisinde Cenevizlilerden kalma bir “küçük kilise”, kiliseden camiye çevrilme “Fatih Camisi” ve kale surlarının üzerinde bir çok figür halen belirgin bir şekilde durmaktadır. Burada gözünüze çarpacak  ilginç olaylardan biri de yerli halkın ayakkabıları değerlendirme şeklidir. Ayakkabılar çaydanlıklar, yoğurt kapları ve tencereler saksılara dönüştürülmüş.
Bizans döneminde inşa edilen Amasra Kalesi, biri eskiden ada olan Boztepe’deki “Sormagir” ve diğeri Amasra’daki “Zindan” olmak üzere 2 kısımdan oluşuyor. Cenevizliler ve Osmanlılar zamanında büyük çaplı onarımlardan geçerek kullanılmaya devam edilen askeri yapı, manzarası nedeniyle ilçeye gelen gezginler tarafından sıkça ziyaret ediliyor. Kale kalıntılarını ziyaretiniz sırasında Cenevizliler’den kalan, Fatih Sultan Mehmet döneminde camiye çevrilen dini yapıyı inceleyebilirsiniz.
Tumblr media Tumblr media
Cenova Şatosu
Amasra Kalesinin iç kale olarak bilinen kesimidir. Büyük Liman tarafındaki basamakları çıkarak ulaşabileceğiniz ana kapısında ilçeye geçmişte egemen olmuş ailelerin armalarını görebileceğiniz Cenova Şatosu, Amasra Kalesi’nin içerisinde bulunuyor. İlk inşa edildiği dönemde iç kale olarak kullanılan yapı, Cenovalılar tarafından şato haline getirilmiş. Yapının geneli günümüzde harabe durumunda olsa da taşıdığı tarihi önem nedeniyle ziyaret edilmeyi hak ediyor.
Tumblr media
Direkli Kaya
Amasra Küçük limanda bulunan Direkli Kayaların üst üste dizilmesi ile oluşturulmuş 7 metre boyunda tarihi kalıntılardan biridir uç kısmında kayanın içi oyularak yapılmış bir havuz göze çarpmaktadır bu havuz halk arasında Amasrist`in havuzu olarak bilinmektedir. İlçenin Cenevizliler tarafından yönetildiği dönemde inşa edilmiştir. Asli görevi denizi aydınlatmak ve gözetlemektir. Tarih meraklılarının ilgisini çekebilecek iskele, Amasra’da gün batımının en iyi izleneceği yerlerden birisi olarak anılıyor.
Tumblr media
Kemerdere Köprüsü
Amasra`daki Sormagir mahallesi ile Boztepe-Zindan  Mahallesini birbirine bağlayan köprüdür eski zamanlarda köprünün altı çakıl  taşları ile kaplı idi Amasra deniz temizliğinde köprünün altından deniz akımı  sağlanmıştır köprüye ulaşım iki ayrı ufak geçit den geçilerek sağlanmaktadır  köprü Roma İmparatorluğu’nun sınırlarını genişleten Claudius’un yaptırdığı tahmin  ediliyor. köprü kenarları toprak  kayması nedeni ile günümüzde restore edilmiştir.
Tumblr media
Ağlayan Ağaç
Amasra Ağlayan Ağaç Çay Bahçesi
Boztepe Adası’nın Doğusunda bulunan “Ağlayan Ağaç”  denizden ve havadan aldığı nemi bünyesinde toplayan bir selvi ağacıdır.
Ağlayan Ağaç topladığı nemi ilkbahar ve sonbahar aylarında yağmur damlası olarak geri verirken görmeye doyulmaz görüntüler ortaya çıkartıyor. Ağlayan ağaç tepesinden Amasra Tavşan Adası’nın en iyi manzarayla görebildiğiniz gibi Boztepe’nin zirvesine doğru çıkmaya devam ederseniz Amasra’nın en iyi panoramasını da görebilirsiniz.
Tumblr media Tumblr media
Amasra Plajları
Tarihi ve kültürünün yanı sıra ilçenin sizlere tadına doyulamayacak tatil deneyimi yaşatacak bir başka özelliği ise plajları. Çünkü 100 kilometrelik bir alana yayılmış olan Amasra Plajları, yapıları itibariyle batıdakilerden ve güneydekilerden hiç de aşağı kalmıyor. İlçe merkezine yakın Küçük Liman ve Büyük Liman bölgelerindeki plajları tercih edebilirsiniz; ancak bölgenin denize girmek için öne çıkan yerleri Çakraz, Bozköy, Akkonak ve İnkumu. Üstelik Amasra çevresindeki denize girilebilen koylara tur tekneleri aracılığıyla kolayca ulaşabilirsiniz.
0 notes
berabergezsek · 7 years ago
Text
İZMİR’in KÖYLERİ
ESKİ FOÇA
Hakkında?
Sözün gümüş, sükutun altın olduğunun farkına varanların tercihi**Eski Foça
Ege'nin en güzel tatil beldelerinden biridir Foça. Masmavi kıyıları, mitolojiye konu olan efsaneleri, tarihi güzellikleri, cana yakın insanları ile daha ilk görüşte sizi kendisine bağlar.
Foça, gelişen turizmle birlikte Yeni Foça ve Eski Foça olmak üzere 2 ayrı bölümden oluşuyor. Foça'nın en eski taş yapıları, sevimli mekanları ve çarşısı Eski Foça'da yer alıyor.
Eski foça ilk görüşte insanı kendine aşık eden bir yerdir, özellikle küçük liman bölgesi. Limanda dizilmiş balıkçı tekneleri, tertmiz sahil ve yol boyunca sıralanmış 2-3 katlı rum evleri ile muhteşem bir görütüsü vardır.
İlk olarak mutlaka Eski Foça’nın merkezini görmeniz gerekir. Çarşısında hediyelik eşyalar satılır. Sahili gezdikten sonra ara sokaklara dalıp Eski Foça’nın otantik evlerinin önünde fotoğraf çektirebilirsiniz.
Gezilecek yerler: Eski Foça Çarşısı, Beş kapılar, küçük liman
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
BARBAROS KÖYÜ
VİZYONU İLE DÖVEN KÖY 
Hakkında?
Köyün, “Köylü Milletin Efendisidir” Dedirten Vizyonu
Her yerde korkuluk. Bizde oyuk, Gülümseyin. Barbaros'tasınız.
Türkiye`de ilk temalı festivali olan Oyuk (Korkuluk Festivalini) gerçekleştiren Barbaros Köyüdür. Festival sonrasında köylülerin yaptıkları bu korkuluklar köyün sokaklarında tüm yıl boyunca sergileniyor. Hem bu korkulukları göreceğiz hem de çat kapı evi yazan bir köy evininin kapısını çalıp eve konuk olacağız.
Köye canlılık kazandırmak amacı ile bugün Çınaraltı Kafe’nin sahipleri olan çift ve buraya İstanbul’dan yerleşmiş olan köyde herkesin bahsettiği Demet Hanım bir festival düzenlemeye karar vermişler. Demet hanımın evinin bahçesinde bir korkuluk varmış ve herkesin çok ilgisini çekiyormuş. Korkuluk temalı bir festival düzenlemeye karar vermişler. 2016 yılında ilki düzenlenen ve üç gün süren festival bir hayli ilgi çekmiş. Her sene yaz aylarında bu festival devam edecek gibi
Korkuluklar köye hayli güzel bir görüntü vermişler. Bu köyde yaşayanlar korkuluklara eskiden beri oyuk diyorlar. Festivalin adı da bu nedenle Oyuk Festivali olmuş. Oyuk Festivali’nde en güzel korkuluk yarışması, en güzel avlu ve yemek yarışmaları yapılıyor. Festival komitesi her sene yerleri değişen korkulukların nereye konacağına karar veriyormuş.
Oyuk Festivali ile birlikte köyü abartısız on binlerce kişi ziyaret etmiş. Köylüler yaptıkları ürünleri satmışlar, hatta talebi karşılamakta zorlanmışlar.
Barbaros Oyuk Festivali’ni diğer birçok festivalden ayıran temel özellik toplumumuzun geleneksel yapısında bulunan imece kültürüne dayalı olması ve köyde yaşayanlarca düzenlenmesidir.
Sokaklar boyunca dizilmiş, el yapımı korkuluklar enteresan bir hissiyat yaratmış. Bi bakıyorsunuz düğme gözleri, fermuardan ağızları, “Türkiye Çöl Olmasın” sloganlı tişörtleri ile çok sevimliler, bi bakıyorsunuz kuşların korkup kaçtığı kadar ürkütücü.
Bir de çat kapı evleri diye harika bir şey geliştirmişler!  köyün misafirperver evlerine Çat Kapı gidebilirsiniz. Bir evin kapısında 'Çat Kapı' levhası görürseniz, bilin ki o evde size ikram edilecek çok güzel yöresel tatlar olacak, ufak bir ücret karşılığında sorfalarına konuk olabiliyorsunuz.
Ne yenir?
Katmer, Çalkamaya, karabaş otu çiçeği reçeli, patlıcan balığı, baklava, yaprak sarma, ev yapımı limonata
Barbaros Köyü Emek, Kültür ve Sanat Evi:    Tarihi okulu (sanat evi)gezin ve ağaç üzerinde kahvaltı yapmayı ihmal etmeyin
Burada bilinen bir hikaye, köyün de işine yaradığını düşünüyorum. Köyde son dönemde tarım çok az yapılır olmuş ve arazilerin bir kısmı artık boş duruyor. Büyük şehirden gelen bir bayan içinde çitlembik ağacı olan bir tarlaya çok para vererek satın almış. Bunu gören köylüler içinde ağaç dikili arazi çok para ediyor diye tarlalarına ağaç dikmeye başlamışlar. Şimdi ise bu ağaçlardan aldıkları ürünleri satıyorlarmış. Ağaç her zaman işe yarıyor, bazen gölgesi, bazen meyvesi.
Gezilecek yerler: Çınaraltı kafe, Barbaros Köyü Emek Kültür ve Sanat Evi, Çatkapı evleri, Köy meydanı
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
GERMİYAN KÖYÜ
TÜRKİYE’NİN İLK SLOW FOOD KÖYÜ 🐌  
Nasıl Gidilir?
Germiyan Köyü İzmir-Çeşme Otoyolu’nu kullanarak köye ulaşmak için otoyoldaki Zeytinler çıkışından çıkılıp Çeşme yönüne ilerlemek gerekiyor. Köyün girişi, İzmir-Çeşme devlet yolu üzerinde Zeytinler’i geçip Çeşme’ye doğru ilerlerken Nohutalan Köyü’nü geçer geçmez karşınıza çıkıyor.
Hakkında?
Yavaş Gıda Hareketinin Öncüsü İzmir Germiyan Köyü
Türkiye‘de Slow Food (Yavaş Gıda) hareketine katılan ilk yerleşim yeri unvanını taşıyan Germiyan Köyü, İzmir‘in Çeşme ilçesi sınırlarında. Germiyan, beyaz badanalı köy evlerinin duvarlarındaki çiçek figürleriyle tanınıyor.
Germiyan Köyü’nde öncelikle kahveye uğramanızı öneririm. Orada sıcak Ege insanı ile sohbet edip köy hakkında bir çok bilgiye ulaşabilirsiniz. Zaten Slow Food afişlerini kahvede göreceksiniz.
Köyün içine girdiğinizde biraz farklı olduğunu anlayacaksınız hemen. Neredeyse bütün duvarlar beyaza boyanmış ve çiçek figürleri çizilmiş. Bu arada ay yıldızımız unutulmamış, o da duvarları süslemiş. Duvar resimlerini bu köyden Nuran Erden İsimli bir hanımefendi yapmış. Kendisi güzel sanatlar ile uğraşıyor, aynı zamanda köyde çiftçilik yapıyor. Köyüne çizdiği çiçek resimleri ile tam bir çiçek köy yapmış. Nuran Erden’in bu çizimleri yapmadan önce bir talebi var. Evinin duvarına çizim yaptırmak isteyenler öncelikle evinin duvarını boyamalı. Bu çizimler köyde kesinlikle çok güzel bir fark yaratmış.
Evlerin arasında dolaşırken Dilek Hanım’ın evine mutlaka denk geleceksiniz. Bugün yaşamakta olduğu evini geçmişten kalan eşyalarla süsleyerek eski otantik köy evlerini hala yaşatıyor. Evi rahatça gezebilirsiniz, herkesin ziyaretine açık. Bulamazsanız köy kahvesinde adresi hemen öğrenirsiniz.
Slow Food’da (Yavaş Gıda) hayat bulmuş. Hızlı yemek tüketimine karşı bir tepki hareketi olan Slow Food, insanoğlunun özüne dönüşünü ifade ediyor. Doğal ve organik ürünlere yönelerek, üretim sürecinin sertifikalandırılmasıyla tamamlanan bu hareketle yerel üreticilerin korunması amaçlanıyor. Ağzında zeytin dalı taşıyan salyangoz simgeli işletmeler mevsim dışındaki hiçbir ürünün satışını ve bu ürünlerle hazırlanan yemekleri bulunduramıyor.
Ne yenir?
ekşi mayalı ekmek, Kopanisti Peyniri, Hurma Zeytini, Şekeriçi Damat Lokumu, Bazina ve Pirinçli Mantı burada tadına bakabileceğiniz yöresel köy yemekleri ve lezzetleri.
Gezilecek yerler: Köy kahvesi, köy evleri, Dilek hanımın evi, Yaşar Baba' nın çiftliği
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ALAÇATI ** Şirin Kasaba
Hakkında?
Rumlar zamanında bağcılık ve şarapçılık ile meşhur olan Alaçatı, şimdilerde tarihi taş evleri ve sörf yapılan plajları ile ünlüdür.
Yılın en sıcak günlerinde bile esen hafif rüzgârı, lavanta kokan sokakları ve beyaz boyalı taş evleri ile ayrıcalıklı bir yer olan Alaçatı, Arnavut kaldırımları, pencerelerinden sarkan rengârenk çiçekleri, her biri bir birinden güzel tarihi evleri ile yeşille mavinin dansına şahit olacağınız bir cennet kasabadır.
Alaçatı Evleri: Tarihi taş evler Alaçatı'nın simgesi haline gelmiştir.
Yel Değirmenleri: Alaçatı'nın bir diğer simgesi de tarihi Alaçatı Yel Değirmenleri'dir. Büyük kısmı restore edilip cafe ve restoran olarak hizmete giren yel değirmenlerini mutlaka gezin.
Alaçatı Meydanı: Günün her saati hareketin devam ettiği ve Alaçatı'nın kalbi sayılacak yerdir
Hacı Memiş Ağa Camii: Tarihi yerlere ilginiz varsa Alaçatı Hacı Memiş Ağa Camii gezmenizi önerdiğimiz yerlerden biri. Caminin yapım tarihi yaklaşık 200 yıl öncesine dayanıyor.
Dutlu Kahve: Hacı Memiş Mahallesi'nde bulunan Alaçatı Dutlu Kahve, bölgenin en eski mekanlarından biri. Burada bir kahve molası verip, dut ağaçlarının altında keyifle vakit geçirmeden eve dönmeyin.
Gezilecek yerler: Alaçatı evleri, Yel değirmenleri, Alaçatı Meydanı,
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ÇEŞME
Hakkında?
Turkuaz denizi, kadifemsi ve altın renkli kumsalları, akvaryumu andıran koyları, şifa dağıtan kaplıcaları, hayranlık uyandıran su altı dünyası, adrenalin tutkunlarının gözdesi spor aktivitelerine elverişli yapısı ve eğlence hayatıyla ünü yurt içini aşıp yurt dışına ulaşan Çeşme, İzmir’in turizmde yüz akı... 
Çeşme Kalesi
Çeşme Kalesi, 505 yıllık tarihine meydan okuyan sağlamlığı, mimari yapısı ve medeniyetlerin izlerini taşıyan müzesi ile Çeşme’nin mutlaka görülmesi gereken değerlerinden biri 
İkinci Beyazıt tarafından 1508’de dikdörtgen biçiminde yaptırılan Çeşme Kalesi, altı kulesi ve üç yanındaki hendekleriyle, her yıl düzenlenen Uluslararası Çeşme Müzik Yarışması ve Çeşme Festivali’ne ev sahipliği yapıyor. İlk inşa edildiği dönemde denize sıfır olsa da, zaman içerisinde içte kalmış. Kalenin önünde, Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa’nın heykeli de bulunuyor.
Ne yenir?
Çeşmede KUMRU yenir.
Gezilecek yerler: Çeşme Kalesi,
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
SEFERİHİSAR & SIĞACIK
İZMİR SEFERİHİSAR – TÜRKİYE’NİN İLK ” SAKİN ŞEHRİ” (CITTA SLOW: YAVAŞ ŞEHİR)  
Hakkında?
Seferihisar, İzmir’den Aydın istikametine ilerlerken Seferihisar tabelalarını takip ederek rahatlıkla ulaşılabilen bir belde.
Tarihi zenginliğinin yanında, eski zamanların balıkçı köyü olan Seferihisar halen yalınlığını koruyor. Kalabalıktan uzak, huzurlu ve şehrin gürültüsünün dışında olma özellikleri sayesinde Türkiye’nin ilk Cittaslow yerleşkesi olma unvanına sahip. Sakin şehir manasına gelen Cittaslow, klasik turizm anlayışının dışına çıkarak şehrin hikayesini ve yerel kimliğini muhafaza etmeyi amaçlıyor. Aynı zamanda yerel zanaatları, sanatı destekleyen ve yaşamın kolay olduğu şehir anlamına da geliyor.
Tumblr media
Seferihisar Kültür Müzesi
Belediye, bu müzeyle geleneklerini yaşatmayı hedefliyor
Seferihisar’ın kültürünü yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla kurulan Kültür Müzesi, çok sayıda etnoğrafik esere sahip.
Tumblr media
Teos Antik Kenti
Seferihisar’a 5 km mesafede bulunan Teos Antik Kenti, bir yarımadaya kurulu liman kenti. MÖ 1,000 yılına dayanan tarihiyle deniz ticaretinde gelişen şehrin etkisi Nil Deltası’na kadar ulaşmış. Antik kentten günümüze ulaşan ve iyi korunmuş çok sayıda kalıntı bulunuyor. Akropol, antik tiyatro, kent surları, antik liman ve Anadolu’daki en büyük Dionysos Tapınağı görülebilecek eserler arasında bulunuyor.
Sığacık
Seferihisar’ın balıkçı köylerinden olan Sığacık, cana yakın insanlarıyla oldukça sevimli bir yer aynı zamanda Sığacık denizcilere sığınak olması sebebiyle zamanla Sığacık olarak anılmaya başlamış.
Kaleiçi sokakları*Sığacık’ın Film Seti Gibi Sokakları ♡
Evet burası Türkiye’nin huzur başkenti net! Sığacık, Seferihisar merkezden 5 km uzakta, Kanuni’nin Rodos seferi için yaptırdığı kalenin surlarının içine saklanmış, Arnavut kaldırımlı sokaklara dizilmiş, avlulu, cumbalı, tahta panjurlu konaklarla dolu mükemmel korunmuş mimarisi, aydın sakinleri ve ruhu dinlendiren güzelliği ile film seti gibi bir sahil kasabası. Tatilini hem deniz kıyısında, hem ruhu olan bir yerde geçirmek isteyenler için ideal yer.
Kalenin herhangi bir tarafından ya da surların çevresinden Kaleiçi sokaklarına adım atıp daracık sokaklara kendinizi bırakın. Bu sokaklar onlarca ev pansiyonunun sıralandığı, yaşamın aktif olarak devam ettiği rengarenk görünümdedir. Ata Demirer’in Olanlar Oldu filminin çekildiği pansiyonu da yürüyüş sırasında görebilirsiniz.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Sığacık Kalesi ♡
Sığacık Limanı’nın kuzeydoğusunda bulunan Sığacık Kalesi Rodos seferine hazırlanan Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Parlak Mustafa Paşa tarafından inşa ettirilmiş. Deniz üssü amacıyla inşa ettirilen bu kale yakın geçmişte gümrük kontrol merkezi olarak da kullanılmış. Kuşadası, Ayasuluk ve Sivrihisar olarak adlandırılan 3 kapıya sahip olan kale surlarında Teos Antik Kenti’nden getirilen taşlar da kullanılmış.
Tumblr media
Sığacık Pazarı ♡
Slow Food felsefesi ile Seferihisar’da birçok yerel ürün pazarı kuruluyor. Bunlardan en ünlüsü Sığacık‘ta pazar günleri kaleiçinde kurulan Üretici Pazarı. Bu pazarda, yiyecek-içecek-kullanılacak eşya olsun sadece burada üretilen ürünler, bizzat üreticisi tarafından satılıyor. Al sat yapılamıyor. Bu pazarda en çok ev hanımları iş başında. Sığacıklı hanımların ellerinden çıkma ürünler pazarın en büyük artısı. Hiçbir pazarda bir arada göremeyeceğiniz kadar çok yiyecek tezgahı var. Hal böyle olunca da insan neyi deneyeceğini şaşırıyor. Ama onca şey öğlene kadar silip süpürülmüş oluyor. Elinizi çabuk tutun deriz.
NOT: Pazar, özellikle yazın çılgın kalabalık oluyor! Arabanızı uzak yakın demeden ilk gördüğünüz yere park edin deriz.
Değirmen
Ata Demirer’in senaryosunu yazdığı ve başrolünde oynadığı Olanlar Oldu filminden sonra bir hayli ilgi çeken değirmen, Sığacık’a gelenlerin aradığı ancak zar zor bulduğu bir yer. Birçok kişiye sormama rağmen sağlıklı bilgi alamasam da ısrarlı çabalarımın sonucunda değirmeni bulup Ege Denizi’nin muhteşem manzarasını izleme şansına eriştim. Büyük Akkum Plajı’nın yanında bulunan Club Atlantis Resort Hotel’in içerisindeki değirmen güzel bir mola için ideal. Otelin güvenlik görevlilerine rica edip otelin içine girip, değirmende fotoğraf çektirebilirsiniz
Tumblr media
Ne yenir?
Seferihisar katmeri, Boyoz,
Paşa Kaptanın evi * Sığacık gözleme*sarma*baklama*türk kahvesi
Gezilecek yerler: Teos Antik kent, Sığacık, Sığacık Kalesi, Sığacık Pazarı, Değirmen,  
BİRGİ
Ege’nin Mistik Kasabası Birgi
Antik çağlarda türlü mitolojik öykülere karışmış, Bozdağlar’ın eteklerinde kurulmuş, dünyanın en bereketli havzalarının ortasında kurulmuş Birgi, eski zamanları yaşatan eşsiz bir tarih zenginliğine sahip. 1996 yılında sit alanı ilan edilen bölge 2012’de UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi’ne eklenmiş.
Hakkında?
Birgi, koruma altına alınan kentsel sit alanlarından biri. Tarih boyunca üzerinde yaşamış medeniyetlerin izlerini taşıyan daracık sokakları ve pek çok medeniyetin kalıntılarıyla süslü; usta ellerin işlediği eski konakları, medrese, türbe ve camileriyle görmeye değer bir köy.
Geleneksel mimarisi, anıtsal mirası ve hoş sokaklarıyla bir açık hava müzesi adayı olmaya uygun olan şirin köyde Çakırağa ve Sandıkoğlu konakları gezilmesi gereken yerlerin başında geliyor.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Çakırağa Konağı
1763’te Mustafa Şerif Çakırağa tarafından, ahşapları Venedik’ten getirilerek yapılan üç katlı görkemli bir konak. Avrupa mimarisinin de izlerini taşıyan konağın dış yüzündeki işlemeleri, kalem işi süslemeleri ve mimarisi ile çok özel bir yer. Hemen her odası ve tavan süslemeleri pek bir güzel. Dikkatli bakarsanız süslemelerde Küçük Menderes Havzası’nda yetişen 72 çeşit sebze ve meyve resimlerini görebiliyorsunuz. Restore edilen konak, bugün Kültür Bakanlığı’na bağlı bir müze olarak hizmet veriyor.
Tumblr media
Ulu Cami
1312’de, beylikler döneminin ilk camilerinden biri olan Mehmet Bey tarafından yaptırdı. Türk-İslam mimarisinin en iyi örneklerinden biri olan caminin güney duvarındaki antik aslan yontusu bir cami için oldukça ilginç. Çivi kullanılmayan ahşap işçiliğiyle de dikkat çek Ulu Cami, çinilerle kaplı minaresiyle de ilgi odağı. Türbede Aydınoğlu Mehmed Bey’den başka Umur Bey, Îsâ Bey ve Bahadır Bey’e ait mezarlar yer alıyor.
Tumblr media
Sandıkoğlu Konağı
İzmir'in Ödemiş ilçesine bağlı Birgi kasabasında bulunuyor Sandıkoğlu Konağı. Birgi Çakırağa Konağı kadar gösterişli olmasa da, Türk konut mimarlığının renkli ve özgün örneklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor Sandıkoğlu Konağı. Duvarlarındaki süslemelere baktığımızda Sandıkoğlu Konağı'nın 19. yüzyılın ilk yarısında inşa edildiğini görebiliyoruz.
Tumblr media
Türk evi tipinin özgün örneklerinden biri olan Sandıkoğlu Konağı'nın zemin katı moloz ve kırma taşlarla örülmüş. Üst kat ise konsollarla genişletilmiş ve yan cepheleri yine taş ile örgülü. Kuzey duvarı büyük ölçüde yıkılmış olan konağın üst katındaki oda duvarlarında hayali İstanbul manzarası bulunuyor. Eskiden Sandıkoğlu Ailesi'nin konutu olan konak, şimdilerle belediyeye ait. Eğer yolunuz Birgi'ye düşlerse, Osmanlı sivil mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan Sandıkoğlu Konağı'nı da mutlaka görün. Şimdiden keyifli bir tatil geçirmenizi dileriz.
Ne yenir;
Tahinli baklava, Besmet-peksimet,
Ev yemekleri için BABA Restaurant
Kahvaltı için Saliha Hanım Taş Konak ** (0232) 531 58 59
Papaz Deresi – Peynirli sucuklu katmer** 0535 741 80 07
Nar Danesi- Nar suyu içilir** 0533 282 54 70
Hurşit Kebap Dostol Kebap’ ta ödemiş köftesi yenir
Gezilecek yerler: Eski Birgi Evleri, Çakırağa Konağı, Aydınoğlu Mehmet bey Cami, Sandıkoğlu Konağı, Nardanesi Rest.
GÖLCÜK
Huzur Dolu Bir Yer
Asırlık ağaçları, şifalı bitkileri ve geniş çam ormanlarıyla Gölcük, tarihteki en eski yerleşim yerlerinden. Bozdağ’ın eteklerinde yer alan bu mahalle, serin esen rüzgarı nedeniyle çevre bölgeler tarafından yayla olarak kullanılıyor. Doğanın içindeki bu yer, sakin bir tatil isteyenler ve fotoğraf çekmeyi sevenler için oldukça uygun. Ayrıca, göl üzerindeki restoranında birbirinden lezzetli yemekleri de tatmak mümkün.
Tumblr media
Ödemiş'in Tongül Pidesini Yemeden
Ödemiş Köftesi Dostol Kebap
LÜBBEY HAYALET KÖY
Hakkında?
Türkiye'nin hayalet köyleri listesinde yer almaktadır Lübbey Hayalet Köyü yeni adıyla Çamyayla Köyü. Köyde yerleşim antik çağlarda başlamış olup günümüzde tamamen kaderine terk edilmiş bir yer halini almıştır. Yıllar önce kaderine terk edilen Lübbey Köyü'nün turizme kazandırılması için çağrı yapan Ödemiş Belediyesi eski meclis üyesi Mualla Akgün, Büyükşehir Yasası'nın ardından mahalle statüsü kazanan hayalet şehir Lübbey için yok olmadan kurtarılması gerektiğine dair dikkatleri çekmeyi başarmıştır. `İzmir`'in `Ödemiş` ilçesine bağlı Lübbey Köyü'nün tarihi önemine dikkat çeken Akgün, "Yaylak olarak kullanılan bu tarihi tescillenmemiş kültür mirasımızın korunması gerekiyor. 6360 sayılı Büyükşehir Yasası ile Ödemiş İlçesi'ne, mahalle olarak bağlanan Lübbey Köyü için koruma imar planı hazırlanmalıdır. Bu konuda üniversitelerle iş birliği yapılabilir. Köyde birçok ev yıkıldı. Geriye kalan evlerin de yıkılıp yok olmaması için bir an önce harekete geçilmelidir." Şeklinde açıklamalarda bulunuyor. Artık mahalle olarak geçen köyden nüfus yaklaşık 10 kişiden oluşur. Onlar da köyün yaşlıları ve köylerini terk etmemek için direniyor. Kalanların tam bir hayat mücadelesi verdiği Lübbey hayalet köyde, geçimlerini tarımla sağlamaya çalışıyorlar. Hayalet köy, yılın belirli dönemlerinde ise fotoğraf ve belgesel tutkunlarının uğrak yerlerinden oluyor. Köye gelen fotoğrafçılar ve belgeselciler, kendi haline bırakılan ve hayalet şehri andıran köyün birçok noktasında güzel çekimler yaparak bölgenin tanıtımını yapmaya çalışıyorlar.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ÖDEMİŞ
Bedia Akartürk Müzesi
Ödemiş doğumlu olan Bedia Akartürk, sanat hayatına da bu ilçede başlıyor. Yaşını büyüterek çalışmaya başladığı İzmir Radyosu’nda 9 yıl geçirdikten sonra Ankara Radyosu’na geçen sanatçı, buradan emekli oluyor. O dönemlerde Paris Olympia’da muhteşem bir konser veren Akartürk, sayısız albüme ve 6 sinema filmine de imza atarak çalışmalarına hala devam eden isimlerden. Türkiye’de çok sevilen ve eşsiz bir ses rengine sahip olan sanatçı için açılan Bedia Akartürk Müzesi‘nde, sanatçının bu zamana kadar aldığı ödüller, sahne kıyafetleri, fotoğrafları ve kendi diktiği yöresel kıyafetler görülebiliyor.
Kadın El Sanatları Pazarı
İpek mendiller, efe oyaları, rengarenk danteller ve el dokumalarının her çeşidinin bulunabileceği Ödemiş Kadın El Sanatları Pazarı, oldukça ilgi görüyor. İpek böcekçiliği ürünü ham ipekten elde edilen el emeği göz nuru ipek çarşaflar, iç gömlekler ve giysilerin her biri güzellikleriyle görenleri büyülüyor. Yapılan düzenlemelerle tüm tezgahların aynı sırada görülebildiği 3 Eylül Teyyare Parkı giderek popülerleşiyor.
Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi
Yıldız Oteli’nin 14 odası ve 4 koridoruyla Keçecizade Hanı’nın 2 katına yayılmış olan Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi‘nde toplam 27,034 taşınabilir eser bulunuyor. Hanın üst katında Yıldız Kundura Odası, “Çeyiz-Gelin-Düğün” Sergi Salonu, Yıldız Sinema Odası, “İlkkurşun” Sergi Salonu, “Kore Savaşı” Fotoğraf ve Obje Sergi Salonu bulunurken, alt katında ise, Berber Odası, Tütün Odası ve Saatçi Odası yer alıyor. Müzenin geri kalanında Efeler Odası, Mutfak, Kadın Takıları ve Silahlar bölümleri gibi çok sayıda sergi alanı gezilebiliyor.
Ödemiş Müzesi
Eski eserler kolleksiyoneri olan Muttahar Başoğlu’nun bağışladığı arsaya kurulan Ödemiş Müzesi, toplamda iki kattan oluşuyor. Başlangıçta etnografik eserler sergilenirken zamanla arkeolojik eserlere de yer veriliyor. Burada sergilenen eserlerin çoğu Eski Tunç Çağı, Arkaik, Klasik ve Bizans dönemlerine aitken, kalıntıların çoğunluğunu süs eşyaları, küçük heykeller, bronz, cam ve seramik ürünler oluşturuyor.
Tumblr media
ŞİRİNCE
Hakkında?
Şirince, 2012’deki Maya Takvimi’nden doğan kıyamet senaryolarına, “Dünyanın sonu gelecekse gelsin, bizim kafamız rahat, şarabımızı koyduk bekliyoruz” derken, diğer yandan dünyayı tehdit eden gerçek kıyamet cehalet ve kapalı fikirlilikle Matematik Köyü ve Tiyatro Medresesi gibi oluşumları ile kılıç kalkan savaşan, içi ayrı, dışı ayrı güzel köy.
Biz kafa dinlemek istediğimizde sakin ama bir yandan da hareketli yerleri tercih ederiz. Öyle bomboş sokaklar, aşırı dinginlik bizim pilleri dolduracağına emer bitirir. Eğer siz de bizim gibiyseniz, Şirince’nin oya gibi tarihi dokusu, trafiğe kapalı sokakları, tezgah başında dikiş nakış satan güleç şalvarlı teyzeleri, insanın reset düğmesine basan şarapları, size de iyi gelebilir gelebilir.
Köyün Sokaklarını Turlayın 
Merkezindeki envai çeşit ev yapımı sabun, el işleri, zeytinyağı ürünleri satılan köy pazarı, şarapevleri ve Arnavut kaldırmlı sokaklarındaki tarihi Rum evleri görülmesi gereken yerlerden. Ayrıca köyün kuzeyindeki Hodri Meydan Kulesi‘nden köy manzarası da bir harika. 
Aziz John Baptist Kilisesi’ni Ziyaret Edin ⛪
Köyün Güney cephesindeki Aziz John Baptist Kilisesi ziyarete açılalı çok olmadı. Bir iki yaz önce gittiyseniz ne kilisesli bile diyebilirsiniz. Kilisenin tarihinin ne kadar eskiye uzandığı tam olarak bilinemiyor ama 1805’te yeniden inşa edilerek şu anki görüntüsüne geldiğini biliyoruz. 
Kilisenin küçük bir de şarap mahzeni var. Burada da şarap tadımı yapabiliyorsunuz ama, sahiplerini tanımamakla birlikte, tarihi papaz evini yıkıp şarap satışı için bu beton binayı yaptıkları için biz kendilerine biraz bozuğuz.
Ne yenir?
Mürver Şurubunu
Kumda kahve
Tumblr media Tumblr media
ESKİ DOĞANBEY KÖYÜ
Hakkında?
Yerleşim yeri, sanki zamanın bir yerinde durmuş hissi uyandırıyor. Bir dönem kaderine terk edilen Eski Doğanbey köyü, bugün Rum ve Türk mimarisinin eşsiz örneklerinin sergilendiği bir Açıkhava müzesi gibi...
Eski adı Domatia olan Doğanbey köyü, eski bir Rum köyü. 1924 yılındaki mübadelede Rumlar köyü terk etmiş ve Selanik göçmenleri gelmiş. Köyün Ege denizi ve Büyük Menderes deltasına karşı manzarası şahane, milli park içindeki doğası müthiş ancak gel gör ki elverişli tarım arazisi olmayınca köylü köyü terk etmiş 2 km aşağıdaki bölgeye yerleşerek Yeni Doğanbey köyünü kurmuş. Eski Doğanbey köyündeki taş evler de yıkılmaya terk edilmiş. Ta ki büyük şehirlerdeki zengin aileler, doğanın içindeki huzurlu köyü keşfedene dek. Aslına uygun restore edilmesi gerektiği için ancak varlıklı ailelerin satın alabildiği evler bir bir elden geçirilip güzel mimarili Doğanbey köyü ortaya çıkmış.
Tumblr media
0 notes
berabergezsek · 8 years ago
Text
Yedigöller Milli Parkı
Bir Sonbahar Masalı!...
Yedigöller, doğanın tüm renklerini içinde barındırıp dört mevsim ayrı tonlarda, renk şöleni yaşatan saklı cennettir. Rengarenk ağaçlarda ve göllerde farklı bir anlam ve güzellik saklı. Güneşin doğayla yaptığı renk sarmalı, kuşların ve derelerin sesleri sizi huzura götürüyor.
Nasıl Gidilir
Ulaşım olarak, Ankara-İstanbul karayolunun 152. Km’sinden Yeniçağa ve 190. Km’sindeki Bolu il merkezinden kuzeye ayrılan yollarla ulaşılabilir. Bolu iline 42 km uzaklıkta yer almaktadır.
Hakkında
Batı Karadeniz Bölgesinde, Bolu il sınırları içinde, oldukça engebeli bir yörede bulunan Yedigöller Milli Parkı, heyelanın oluşturduğu gölleriyle “Orman Denizini andıran zengin bir bitki örtüsüne sahiptir. 7 adet göl, kayan kütlelerin vadilerin önünü kapatması ve suların arada birikmesi ile oluşmuştur. Bulunduğu yöreye ismini veren Yedigöller 1965 yılında Milli Park ilan edilmiştir.
Büyüklüğü 2019 hektarı bulan alanda heyelan sonucu oluşan göller peş peşe sıralanmaktadır. Yürüyüş patikaları, ahşap verandaları, kamelya ve platformlarla düzenlenen park alanında göllerin etrafında yürüyüş yapmak en keyifli aktivitelerden biridir.
Yer altından geçişlerle birbirine bağlanan göllerin çevresinde, köknar, kayın, çam, meşe, gürgen gibi ağaç türleri bulunuyor.
Yedigöller havzası; güneyden kuzeye 1500 metrelik bir alan içinde sıralanan Sazlıgöl, İncegöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, Deringöl, Büyükgöl ve Seringöl gibi yedi heyelan gölünden oluşmuştur. Bu göller aralarında 100 m. yükselti farkı bulunan iki plato üzerindedir. Ortalama 780 m. yükseklikte olan platodaki göllerin en büyüğü Büyükgöl’ dür. En derin yeri ise 15 m’dir. Büyükgöl’ün güneydoğusundaki Deringöl, 20 m. uzunluğundaki akan bölümü ile Büyükgöl’ e bağlıdır.
Türkiye’ de ilk alabalık üretme istasyonu 1969 yılında Yedigöller Milli Parkında kurulmuştur.
Yedigöller Milli Parkı bilimsel inceleme ve araştırmalar için de kuvvetli bir altyapıya sahiptir. Zambak, sıklamen, çiğdem ve orkide olmak üzere 236 adet bitki türünü içeren milli park, yurdumuzun en güzel, karışık doğal ormanlarına sahiptir. Başlıca ağaç türleri olan kayın, gürgen, meşe, kızılağaç, akçaağaç, karaağaç, titrek kavak, sarı ve kara çam, köknar, fındık, ıhlamur ve dişbudak ağaçları yüksek boylu ve düzgün gövdelidir. Yedigöller bölgesi barındırdığı ölü ağaçlarla da biyolojik çeşitliliğin devamını sağlamaktadır.
Yaban hayvanlarından ayı, domuz, kurt, tilki, sansar, sincap, geyik, karaca ve tavşan ile kuşlardan yabani ördek, yabani güvercin ve keklik vardır. Milli Park sahasında 100’ün üzerinde kuş türü tespit edilmiştir. Bu özellikleriyle Yedigöller Milli Parkı tam bir doğa cenneti durumundadır.
Yedigöller Milli Parkı içerisindeki “Kapankaya Manzara Seyir Yeri”ne çıkılarak gölleri ve eşsiz peyzaj güzelliklerini görmek mümkündür. Bu güzergâh üzerinde bir de anıt ağaç bulunmaktadır.
Ekim ayının ortasından itibaren ve Kasım ayı ortalarına kadar güzel bir renk cümbüşü içinde bulabilirsiniz. Tıpkı bir tablo gibidir...
Bol bol göl manzaraları ile gözümüz gönlümüz doyacak. Göllerin etrafında yürüyüş yaparken tahta köprülerde resim çekilmek anılarımızı güzelleştirecek. Şelaleye doğru yürüyüş yapıp, dilek çeşmesinde su içip, kalbimizdeki dileği fısıldayacağız. Günümüzü dopdolu ve hareketli geçireceğiz. Yedigöller görülmesi gereken bir doğa harikası. fotoğraf çekmek, doğa gezisi yapmak ve bu eşsiz güzelliği görmek size çok huzur verecek.
Not: Rahat spor ayakkabı giymenizi tavsiye ederim.
Fotoğraflarımız için canlı renkli giysiler giyerseniz  iyi olur.  
Yedigöller serin olacağı için hırka vs alınız.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
      Yedigöller Gezi  Programı:
01:00-07:00  İstanbul – Yedigöller  
07:00-08:30  Sabah Kahvaltısı  Göl Kenarında (Kahvaltıyı ben organize edeceğim-Piknik masalarında)
08:30-10:00  Nazlıgöl,  Sazlıgöl, İncegöl ve Kurugöl Gezisi
10:00-11:00  Şelale ve Dilek  Çeşmesi Gezisi
11:00-12:00  Seringöl Gezisi
12:00-13:00  Öğlen yemeği  (Patatesli Börek, Peynirli Börek, Patlıcan Kızartması, Makarna Salatası,  Havuç Salatası, Fırında Mücver, Islak Kek)
13:00-14:00  Deringöl ve  Büyükgöl Gezisi
14:00-15:00  Büyükgöl  kenarında kahve molası
15:00-15:30  Kapankaya Seyir  Terası Gezisi
15:30-20:30  İstanbul dönüş
0 notes
berabergezsek · 8 years ago
Text
BATA ÇIKA ÇAMUR YARIŞI **MACERAYA HAZIR MISINIZ?
Tumblr media
LÜTFEN LİNKLERİ İNCELEYİN.... ,
http://www.batacika.com http://www.batacika.com/mudrace-tanitim.php
5K Mud Race Koşusu :    
5K parkuru, yaklaşık 5km uzunluğundaki rotada yapılır. Parkur kum, çimen, toprak, stabilize ve çamur zeminde, geniş yollar ve zaman zaman kenarlarında çalılar olan dar patikalarda geçer. Kısa yokuş tırmanış ve inişleri içerir.
Adı çamur yarışı olsa da Bata Çıka Çamur Yarışı sürekli çamur içinde koşulan bir yarış değildir. Yer yer yarışa ismini veren çamur etapları olacaktır. Su geçişi planlanmaktadır.Aşağıda örnekleri olan çeşitli engeller sayesinde koşu monoton olmaktan çıkacak, keyifli bir eğlence olacaktır. Engelleri geçerken başka yarışmacılarla yardımlaşmak serbesttir.
Örnek etaplar şu şekilde olacaktır:
- Kaygan Tepe
Tumblr media Tumblr media
- Alçak Duvar
Tumblr media Tumblr media
- Merdiven Duvar
Tumblr media Tumblr media
- Çamur Havuzu
Tumblr media Tumblr media
- Dik Tepe
- Lastik Yol
Tumblr media Tumblr media
- Tünelde Sürün
Tumblr media Tumblr media
- Su Yılanı
Tumblr media
- Sürpriz Etaplar
0 notes
berabergezsek · 8 years ago
Text
AMASYA
Karadeniz’in ortasında bir cennet…
Anadolu’nun en eski yerleşimlerinin görüldüğü kentin, Hititler ile başlayan hikayesinde onlarca farklı medeniyetin izleri görülür. Osmanlı Dönemi’nde şehzadeler için önemli bir eğitim merkezi olan şehir, Kurtuluş Savaşı yıllarında stratejik bölgelerden biri olmaya devam etmiş. 
Amasya Krallık kentidir, Osmanlı şehzadelerinin yetiştiği, taptaze elma ağaçlarının açtığı saklı kenttir. 
Nasıl Gidilir?
İstanbul-Amasya arası 676 km’dir .
Yol 8 saat sürmektedir.
İstnabul’ dan yola çıkıp, Gebze, Sakarya, Düzce, Bolu, Tosya ve Merzifon istikameti takip edilerek Amasyaya varacağız.
Hakkında?
Orta Karadeniz'de, Yeşilırmak vadisi Harşena Dağı eteklerine kurulan Amasya, 7 bin yılın üzerindeki eski tarihi boyunca krallık başkentliği yapmış, bilim adamları, sanatkarlar, şairler yetiştirmiş, şehzadelerin eğitim gördüğü bir belde olmuştur. Kurtuluş savaşının başlangıç temelleri de Amasya'da atılmıştır. Amasya, tarihi ve kültürel zenginlikleri yanı sıra, özellikle Yeşilırmak kıyısına yapılmış Yalıboyu evleri ile dikkat çekmektedir. Dünyanın en güzel Misket elması, kirazı, şeftalisi ve bamyasının üretildiği, tarih ve doğanın birlikte bulunduğu ilginç bir antik kentidir. Amasya şehri Yeşilırmak nehrinin doğu-batı doğrultusunu aldığı kesimde bu nehrin iki kıyısında kurulmuştur. Yeşilırmak’ın kuzey kıyısında kale kalıntıları, kral mezarları ile Yeşilırmak arasında yerleşim alanı dar olduğundan, yerleşme ince bir şerit oluşturur. Şehrin asıl yerleşim ve gelişim alanı Yeşilırmak’ın güney kıyısındadır. Yeşilırmak tarafından ikiye ayrılan mahalleler nehir üzerindeki 7 köprü ile birbirine bağlanır.
İlk yerleşimin MÖ. 5500 yıllarına kadar uzandığı belirlenen Amasya; Antik Çağdan günümüze kadar geçen zaman içerisinde Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers, Roma, Bizans, Danişmend, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır. 1386 yılında Osmanlı topraklarına katılan Amasya, Osmanlı padişah ve şehzadelerinin gösterdikleri özel ilgi nedenleriyle “şehzadeler şehri” olarak da ün yapmıştır.
Amasya'nın bilinen ilk adı "Amaseia"'dır. Bu isim dünyanın ilk coğrafyacısı olarak bilenen Strabon tarafından verilmiştir. "Amaseia" amozonlardaki yaşayan halkın kraliçelerine verdikleri isimdir. Amasya, Kurtuluş Savaşı sırasında ön plana çıkmıştır. 19 Mayıs 1919′da Samsun’da başlayan Milli Mücadelenin ilk adımı 12 Haziran 1919′da Mustafa Kemal’in Amasya’ya gelmesiyle devam etmiştir. Kurtuluş Mücadelesinin planları hazırlanmış, Erzurum ve Sivas Kongrelerinin toplanmasına burada karar verilmiş, 22 Haziran 1919′da yayınlanan Amasya Tamimi ile “Milletin İstiklalini yine milletin azim ve kararının kurtaracağı” Amasya’da ilan edilmiştir. Milli mücadelenin başlatması ve Amasya’ya gelip Sivas ve Erzurum Kongrelerinin başlatılması kararı Amasya’yı Türk Tarihi açısından da önemli bir konuma getirmiştir.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Borabay Gölü
Amasya-Borabay arası 65 km’dir .
Yol 1 saat sürmektedir.
Borabay gölü Amasya’nın Taşova ilçesine bağlı olup, Taşova’ya yaklaşık 15 km uzaklıktadır.
Bir doğa harikası olan Borabay gölü, doğa yürüyüşü, piknik ve kamp için son derece uygun bir seçenektir. Denizden 800 m. (1050 rakım) yükseklikteki krater gölü olarak bilinen göl aslında küçük bir akarsuyun etraftan gelen yıkıntılarla tıkanması sonucu oluşmuş, doğal bir set gölüdür.
Borabay Gölü’nde 9 adet bungalov ev, gazino, kamp ve piknik alanları, doğa yürüyüşü parkuru ve dinlenme imkanları vardır.
80 metre genişlik ve 25 metre derinliğe sahip olan göl, doğu batı yönünde uzanan bir vadi de yer alır. 900 x 300 metre ölçülerindeki gölün etrafında kayın, sarıçam, sedir, kestane ağaçları ile karışık Tabiat harikası gölün rengi zümrüt yeşilidir. Güney kıyısı sarp ve diktir. Kuzey kıyısı piknik amaçlı kullanılmaya uygundur.
Gölde kayık ile tur atılabilmekte ve göl etrafında temiz hava ortamında yürüyüş yapılabilmektedir.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Aynalı Mağara – Güzelce Kıs Efsanesi
Ziyaret beldesi yolu üzerinde şehir merkezine 3,3 km uzaklıktadır. Kaya mezarlarının en iyi işlenmiş ve tamamlanmış olanıdır. Yerden dört basamakla çıkılan mezar düz bir kayaya oyulmuştur. Genişliği 9,8 metre yüksekliği 13 metre’dir. Dış cepheden bakıldığı zaman usta bir taş işçiliği ile yapıldığı görülebilir. Mağaranın dış cephe yüzeyi perdahlanarak parlatılmıştır. Buraya Aynalı Mağara denmesinin nedeni de, güneş vurduğu zaman mağaranın cephesinin parlamasıdır. Bu yapı, M.Ö. 2. yy da Helenistik çağda Amasya'da yaşamış Mitra Rahibi TES'in anıtsal mezarıdır. Mağaranın içinin çok geniş olması ve duvarlarda yer alan renkli resimler ve mağaranın alınlığında yazan "Büyük Rahip Tes" yazısı bu mezarın TES'e ait olduğunu desteklemektedir.
Mezar odası dikdörtgen biçiminde olup, girişin sağ tarafında mezar nişi ve çukuru (teknesi) bulunmaktadır. Dikdörtgen şeklindeki mezar odasının yüzeyi ikinci kullanım olarak, 11. yy.’da Bizanslılar tarafından keşişhane olarak kullanıldığı ve bu kullanımda yapıldığı tahmin edilen renkli duvar resimleri bulunmaktadır. Tonoz kısmında altısı sağda, altısı solda olmak üzere on iki havari tasvirleri vardır.
GüzelceKız,
bir kral kızıdır. Dünyalar güzelidir. O kadar güzeldir ki; görenlerdayanamaz, yıldırım düşmüş gibi kendilerinden geçerler. Bu yüzden genç kız,  hep peçeli gezer, güzel yüzünü kimseyegösteremez.    
            Artıkzamanı gelmiştir diye düşünen babası, dört bir yana haberciler çıkarır kızınıevlendirecektir ama kim kızının peçesini açıp güzelliğine dayanır, onu dünyagözüyle seyredebilirse kızını ona verecektir.          
            Buçağrıya yedi iklim, dört bucaktan şehzadeler, vezir çocukları, dünyazenginleri, yiğitler, bilginler, kısacası gençliğine, bilek gücüne güvenenlerdört nala Amasya’ya gelirler.
            Amasyameydanında kurulan özel bölümde bulunan Güzelce Kız bekleyedursun. Kendinegüvenen delikanlılar cesaretlerini toplayamaz, yanına yaklaşan ise peçesinikaldırmak istediğinde eli titrer, dizlerinin bağı çözülür. Bu sahneler günlercedevam eder. Bir gün fakir mi fakir, ama yiğit mi yiğit, gerçekten güzel, alımlıbir delikanlı “Ben de şansımı denemek istiyorum!” diye destur alıp tahtınyanına yaklaşır. Herkesin şaşkın bakışları arasında hiç vakit geçirmedenGüzelce Kız'ın peçesini kaldırır. O an öyle bir elektriklenme olur ki, biraydınlanma, bir alev, bir ateş sarar etrafı. Kimse ne olduğunu anlayamaz.Meydanda bulunanlar korkudan yerlere kapanır. Sonra, sonsuz bir sessizlikiçinden kömür kesilir iki genç, yan yana uzanmış şekilde.  
            İkigencin cesedi, şehre yakın yerdeki bağ ve bahçelikler yanında bulunan kayamezar içinde iki ayrı odaya gömülür. Bu kaya mezarının dışı güneşle birlikteGüzelce Kız’ın yüzü gibi parlamaya başlar. Bu parlaklığından dolayı da, dahasonra kaya mezarın adı " Aynalı Mağara" diye ünlenir.   
Tumblr media
Saraydüzü Kışla Binası ve Milli Mücadele Müzesi
Mustafa Kemal’in 1919 yılı Haziranı'nda Amasya’yagelişinde üs olarak kullandığı ve Amasya Tamimi’nin kaleme alındığı yer olan Saraydüzü Kışla Binası bu tarihi önemi gözetilerek aslına uygun biçimde Yeşilırmak kıyısında yeniden inşa edilmiştir. Cumhuriyet Dönemine ait eserler ve bazı belgelerin sergilendiği bir müze olmasının yanı sıra çeşitli etkinliklerin düzenlendiği bir kültür merkezi olarak da kullanılmaktadır.  Yıl boyunca ziyarete açık olan Saraydüzü Kışlası’nın Milli Mücadele Salonun da 12 Haziran 1919 günü Mustafa Kemal’in Amasya’ya gelişi ve Kulistepe Mevkiinde Amasya'lı heyetçe karşılanma anı 12 adet bal mumu heykeller canlandırılmıştır. Atatürk'ün duvarlarda bilgi panosu halinde, Mustafa Kemalpaşa'nın İstanbuldaki iken padişah tarafından resmi görevlendirilmelerine ait orjinal belgelerinin kopya ve çevirileri, ayrıca Mustafa Kemal paşanın Amasya'da 12 gün boyunca kaldığı sürece gün gün gelişen olayların belgeleriyle birlikte anlatıldığı pano bilgi, belge ve görseller ile anlatımı yer almaktadır. Ayrıca Tamiminin kaleme alınışının canlandıran heykeller sergilenmektedir. Saraydüzü Kışla Binası, bir adet amfi tipi salonu, sergi salonları ve toplantı odaları ile günümüzde bir kültür merkezi olarak da hizmet vermektedir. Ücretsiz olarak gezilebilen ve Amasya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Müze Müdürlüğü tarafından işletilen müzede ziyaretçiler amatör makinelerle fotoğraf ve görüntü alabilmektedir.
Tumblr media Tumblr media
Amasya Evleri
"Hımış"yapı tekniği Anadolu'dan Balkanlara kadar uzanan coğrafyada çokça kullanılmıştır. Bu tekniğe göre, ahşap çatkı arası kerpiç ile doldurulmakta, zemin kat çoğunlukla taştan örülmektedir. Amasya evlerinde de bu yapı tekniği gözlenmektedir. Amasya evleri Osmanlı tarihine ilişkin bir çok tarihi dokuyu bünyesinde barındırmaktadır. Günümüzde Osmanlı Devleti döneminden ortalama 19. yüzyıldan günümüze kadar gelen tarihi evler bulunmaktadır ancak Amasya’nın deprem kuşağında yer alması ve evlerin dayanıksız malzemelerden yapılması gibi nedenlerle bu evler oldukça az ve sınırlıdır.
Amasya evleri daha çok birbiriyle yan yana ya da sırt sırta, bitişik nizam inşa edilmişlerdir. Bunun en iyi örneği Yalıboyu evleridir. Ama şehir içerisinde ayrık nizam uygulamalarına da rastlanabilmektedir.    Eski Amasya evleri genellikle avlu içinde ve bahçeli evlerdir. Özellikle de haremlik ve selamlık bölümleri olan evlerde bahçeler orta kısıma yapılmıştır ve evler dışarıya kapalı şekildedir.
Tumblr media Tumblr media
Amasya Kalesi
Yeşilırmak'ın kuzeyinde bulunan ve Harşene Dağı adı verilen dik kayalıklar üzerindedir.      Timur'dan kaçan Osmanlı Şehzadesi I.Mehmet Çelebi, bu kaleye sığınmıştır.Kalenin "Helkıs", "Saray", "Maydonos"ve "Meydan" adlarında dört kapısı, kale içinde "Cilanbolu" adlı bir su kuyusu, sarnıcı ve zindanları bulunmaktadır. Kaleden 70 m. aşağıda          Yeşilırmak Nehri'ne ve kral mezarlarına kadar uzanan M.Ö.3. yüzyıla ait merdivenli bir yeraltı yolu ile burç ve cami kalıntıları görülmeye değer niteliktedir. Kalenin güney eteğinde Osmanlılar tarafından kullanılmış olan Kızlar Sarayı'na ait kalıntılar ile yamaçlarda yerden 20-25 m. yükseklikte düz bir duvar halinde kalker kayalara oyulmuş olan M.Ö.3. yüzyıla ait irili ufaklı 18 adet kaya mezarı bulunmaktadır.
Tumblr media
Saat Kulesi
Amasya Saat Kulesi 1865 yılında o zamanın valisi olan Ziya paşa tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. 1938 depremi nedeni ile hasar görmüş olup, 2002 yılında tekrardan yaptırılmıştır.
Ve tarihe adını yıkılıp yeniden inşa edilmiş olarak yazmıştır.
Tumblr media Tumblr media
Çelebi Mehmet Medresesi
1415 yılında I. Çelebi Mehmet tarafından inşa ettirilmiş olan yapı, halk arasında Sultaniye Medresesi olarak da anılır. Medresenin giriş kapısındaki saat kulesini ise 1866 yılında Amasya mutasarrıfı Ziya Paşa yaptırmıştır. Şehrin sağlam yapılarından biri olan medrese, gezinizin bir parçası olmaya hazır.
Tumblr media
Sabuncuoğlu Tıp Ve Cerrahi Tarihi Müzesi 
Bimar kelime anlamı itibari ile “hasta” demektir. Bimarhane ya da darüşşifa denilen binalar, Selçuklu ve Osmanlı döneminde hastaları iyileştirme amacıyla inşa edilmiş yapılardır. 
Amasya, Yakutiye mahallesinde, Yeşilırmak'a paralel olarak uzanan cadde kenarında medrese plan şemasında inşa edilmiş olan Darüşşifanın giriş kapısı üzerinde, kapı nişini üç yönde tek satır halinde dolanan Arapça kitabesinden, yapıyı 1308 yılında, İlhanlı hükümdarı Sultan Olcaytu Mehmed Han, karısı İlduz Hatun ile Amasya’ya geldiklerinde, kölesi olan Anber Bin Abdullah ile Anadolu Emiri Ahmed Bey'e inşa ettirdiği öğrenilmektedir. Ancak mimarı hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Darüşşifanın günümüze ulaşmamış vakfiyesinin 1312 ‘de düzenlendiği de bilinmektedir.
Anadolu Selçuklu mimarisinin orijinal sütun başlıkları olan geometrik yaprak tezyinatlı ve mukarnaslı sütun başlıkları kullanılmıştır. Türk üçgenlerinden meydana gelen ters dönmüş sütun başlıkları, Anadolu Selçuklu mimarisinde ilk defa bu yapının cephe kenarlarında denenmiştir. Bina kesme taşlardan örülmüş ve iki köşesine silindir şeklinde dayanaklar yaptırılmıştır. Sadece Amasya Bimarhanesi'ne mahsus bir özellik olarak kapı kilit taşında diz çökmüş vaziyette insan kabartması mevcuttur. Anadolu'da müzikle tedavi yapılan ilk hastane olarak bilinmektedir.2011 yılından itibaren yapı, müzeye dönüştürülerek SabuncuoğluTıp ve Cerrahi Tarihi Müzesi adını almıştır.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Kral Mezarları
Amasya Kalesi eteklerinde düz bir duvar gibi dikine uzanan kalker kayalara oyularak yapılmış olan 5 adet mezar, yapıları ve mevkileri itibariyle ilk bakışta dikkati çeken eşsiz bir güzellik arz etmektedir.Çevreleri oyularak ana blok kayadan tamamen ayrılan mezarlar birbirlerine ve kaya bloğuna merdivenlerle bağlanmışlardır. Vadi içerisinde irili ufaklı toplam 18 adet kaya mezarı bulunmaktadır.Amasya'da doğan ünlü coğrafyacı Strabon'un (M.Ö. 63-M.S. 5) verdiği bilgiye göre kaya mezarları Pontos krallarına aittir. Kral kaya Mezarları, Harşena Dağı’nın güney eteklerine, kalker kayalara oyularak yapılmıştır.      Hatuniye Mahallesi’nin dar sokaklarından ve tren yolunu geçerek çıkılan mezarların arasında, kayaya oyulmuş yollar ve merdivenler bulunmaktadır. Kaya Mezarlarının içlerinden çok, arkalarına oyulmuş geçitler dikkat çekicidir. Bu bölgedeki büyük mezarlardan birinin yanında, nehre kadar uzandığına inanılan bir tünelin başlangıcı bulunmaktadır. Kalker kayalara oyularak yapılan bu mezarlar yapı ve büyüklükleri itibarıyla kente hakim bir noktadadırlar.      
Kaya Mezarları bazı dönemlerde hapishane ve cezalandırma mekanı olarak da kullanılmışlardı.
İç kalenin üzerinde bulunan mağaraların altındadır. Sinop valisi İsfendiyar Bey'in torunu Doğrak Hatun Amasya'ya geldiği zaman, Selçuk Sarayına girmeyince, Kızlar Sarayı yaptırılmıştır. Bu sarayın yapımından sonra İsfendiyar beyleri, çevrede yaptıkları fetih ve savunmalarda Amasya'yı bir üs gibi kullanmışlar ve Kızlar Sarayında ikamet etmişlerdir. Kızlar Sarayı, 150 yıldan uzun bir süre Osmanlı şehzadelerine, hatunlarına ve valilerine mekan olmuştur. 1852 yılına kadar faal bir biçimde hizmet vermiştir. Bu tarihten sonra Amasya âyânına terk edilmiştir. Daha sonra tamamen harap olmuştur.
2011 yılında özel işletmeye verilerek tadilatı yapılıp ve işlevselliği kazandırılmaya çalışılmaktadır.
Not: Kral Kaya Mezarlarının içlerine girilmiyor, sadece dışarıdan görüyoruz.
Tumblr media
Hazeranlar Konağı
Konak, meşhur şair Ziya Paşa’nın Amasya Mutasarrıflığı döneminde (1864-65) Defterdarlık görevinde bulunan Hasan Talat Efendi tarafından 1865 tarihinde yaptırılmıştır. Sahiplerinin İstanbul’a taşınması üzerine uzun yıllar metruk bir halde kalan ve oldukça hasar gören Hazeranlar Konağı 1976 yılında Kültür Bakanlığı’nca satın alınarak kamulaştırılmış, sonrasında restorasyon çalışmalarına başlanılmış ve 1984 yılında “Müze Ev” olarak hizmete açılmıştır.
Konak, Amasya Merkez Hatuniye Mahallesi’nde sur duvarları üzerine 1865 yılında, Amasya Mutasarrıfı Ziya Paşa’nın defterdarı Hasan Talat Efendi tarafından yaptırılmış, Hasan Talat Efendi’nin kız kardeşi Hazeran hanımın uzun yıllar burada yaşamasından dolayı, "HAZERANLAR" adını almıştır.
Açılış Saati: 08:30 Kapanış Saati: 17:00
Giriş Ücreti: 5 TL
Tel         : +90 (358) 218 50 02
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Şehzadeler Müzesi
Amasya Şehzadeler Müzesi, 1800'lü yıllarda inşa edilen ve mal sahibi tarafından 1986 yılında yıktırılan, Yalıboyu evleri olarak isimlendirilen 67 tescilli konaktan birisidir. 2007 yılında Amasya Valiliği tarafından aslına uygun olarak inşa edilen bina, İl Özel İdaresi Özel Şehzadeler Müzesi olarak 2008 tarihinde ziyarete açılmıştır. Müze; Alçak Köprünün sol başında, Hatuniye Mahallesi girişinde, Yeşilırmak Nehri kıyısında, Eski Sur Duvarları üzerine kurulmuş olup, iki katlı ahşap binadan oluşmaktadır.
    Alt katta Amasya'da valilik yapan fakat sultan olma fırsatı bulamayan şehzadelerin balmumu heykelleri, üst katta ise Amasya'da valilik yapıp, sonra Osmanlı Devleti'nde sultan olan(Şehzade) padişahların balmumu heykelleri sergilenmektedir. Müzenin iç tasarımında söz konusu sultanların yaşamış oldukları yaklaşık 150 yıllık bir zaman diliminin etkin sanat unsurlarına yer verilmiştir. Müzeye hâkim olan alçı üzeri kalem işi desenler, duvarları süsleyen çini panolar, tavan göbekleri, hat, tezhip, minyatür ve ebrular 14., 15. ve 16. yüzyıl sanat anlayışını yansıtmaktadır.
    Alt katta yer alan çini pano 20x20 cm ebatında 150 parçadan oluşmaktadır. Sağlı sollu rumi desenler arasına yerleştirilen cennet servileri birçoğu genç yaşta hayata veda eden şehzadelerin cennete gittiklerini ifade etmektedir. Üst kattaki çini panoda ise 20x20 ebatında 160 parçalık bir kompozisyon yer almaktadır. Sağ ve solda yer alan lale motiflerinin arasına yerleştirilen hayat ağacı evrenin sıkça değişip geliştiğini, aynı zamanda köklü yerleşme ve kök salmayı anlatmaktadır. Müzedeki halıların tamamı el dokuması, kök boyası kullanılarak yapılmış yün halılardır.
Tumblr media Tumblr media
Minyatür Amasya Müzesi
1914 yılında çekilmiş bir fotoğraf Minyatür Amasya Müzesi'nin yapılışına ilham olmuştur. Şehrin turistler tarafından yoğun ilgi gören bir noktası olan Minyatür Amasya Müzesi, Sultan Beyazıt Külliyesi'nin imare binasının bir salonunda bulunmaktadır. 2010 yılında hizmete açılan müze, Amasya'nın gecesini ve gündüzünü yansıtır. Şehrin mimari yapısı, Yeşilırmak'ı ve treniyle gezilesi bir yer olan müze, keyifli bir yolculuğun yanı sıra Amasya'yı her şeyiyle tanıtacak sizlere.
Tumblr media Tumblr media
Amasya Arkeoloji Müzesi * Amasya Müzesi
Amasya Müzesi 1928 yılında "Müze deposu" olarak kurulmuştur.
Daha Sonra yeni mekânlara ihtiyaç duyulması üzerine 1962 yılında Selçuklu dönemi eseri olan Gökmedrese Camiine nakledilmiştir.
1958 yılına kadar fahri memurlukla idare edilen müze aynı yılın haziran ayından itibaren Müze Müdürlüğüne dönüştürülmüştür.
1977 yılında bugünkü binasına taşınmış ve 1980 tarihinde ziyarete açılmıştır.
Tumblr media
Ferhat İle Şirin Aşıklar Müzesi
Ferhat, nakkaşlık yapan, Şirin’e sevdalı yiğit bir delikanlıdır. Saraylar süsler, fırçasından dökülen zarafetin Şirin’e olan duygularının ifadesi olduğu söylenir.
Amasya Sultanı Mehmene Banu’ya, kız kardeşi Şirin için, dünürcü gönderir Ferhat. Sultan; Şirin’i vermek istemediği için olmayacak bir iş ister delikanlıdan. “ Şehir'e suyu getir, Şirin'i vereyim” der, demesine de su, Şahinkayası denen uzak mı uzak bir yerdedir.
Ferhat'ın gönlündeki Şirin aşkı bu zorluğu dinler mi? Alır külüngü eline, vurur kayaların böğrüne böğrüne. Kayalar yarılır, yol verir suya. Zaman geçtikçe açılan kayalardan gelen suyun sesi işitilir sanki şehirde.
Mehmene Banu, bakar ki kız kardeşi elden gidecek, sinsice planlar kurarak bir cadı buldurur, yollar Ferhat’a. Su kanallarını takip edip, külüngün sesini dinleyerek Ferhat’a ulaşır. Ferhat’ın dağları delen külüngünün sesi cadıyı korkutur korkutmasına da, acı acı güler sonra da. “Ne vurursan kayalara böyle hırsla, Şirin'in öldü. Bak sana helvasını getirdim” der. Ferhat bu sözlerle beyninden vurulmuşa döner. “Şirin yoksa dünyada yaşamak bana haramdır” der. Elindeki külüngü fırlatır havaya, külüng gelir başının üzerine bütün ağırlığıyla oturur. Ferhat'ın başı döner, dünyası yıkılmıştır zaten “ŞİRİN !” seslenişleri yankılanır kayalarda.
Ferhat'ın öldüğünü duyan Şirin, koşar kayalıklara bakar ki Ferhat cansız yatıyor. Atar kendini kayalıklardan aşağıya. Cansız vücudu uzanır Ferhat'ın yanına.
Su gelmiştir, akar bütün coşkusuyla, ama iki seven genç yoktur artık bu dünyada. İkisini de gömerler yan yana. Her mevsim iki mezarda da birer gül bitermiş, sevenlerin anısına, ama iki mezar arasında bir de kara çalı çıkarmış. iki sevgiliyi, iki gülü ayırmak için.
Ziyaret Saatleri: 09:00-19:00 Pazartesi günleri kapalı. Giriş Ücreti: Yetişkin-5 TL , Öğrenci-2 TL. 12 yaş altı ücretsiz. Müzekart geçmiyor. Adres: Ferhat Su Kanalı Mevkii’nde, Amasya Merkez’e gelmeden sağda yer alıyor.
Tumblr media Tumblr media
0 notes
berabergezsek · 8 years ago
Text
YALOVA
Yalova benim kentimdir!.. M.Kemal ATAÜRK
Yalova'nın termal ilçesine bağlı milli parkın içerisinde yer alan köşke (ki şu an adı da yalova Atatürk köşkü diye geçer) Atatürk 1929 yılından itibaren düzenli olarak gelmekteydi ve hastalığının son dönemlerinin önemli bir kısmını da burada geçirmişti. Ayrıca Atatürk'ün bizzat kendi projesi olan yürüyen köşk de yine yalova' da yer almaktadır ve oranın da güzel bir hikayesi vardır. Malum söz tam olarak Atatürk'ün ağzından çıkmış mıdır, yoksa şu yukarıda anlattıklarımdan sonra illa ki çıkmasına gerek var mıdır bilmem, ama evet yalova buram buram Mustafa Kemal Atatürk kokan bir şehirdir ve sözün doğruluğu da fazlasıyla olasıdır..
Nasıl Gidilir?
İstanbul’dan arabayla giderseniz Eskihisar’dan arabalı vapura binip, ya da Yenikapı’dan veya Pendik’ten feribotla Yalova’ya varabilirsiniz.
Hakkında?
Doğanın en güzel renklerini üzerinde çok güzel bir elbise gibi taşımasını bilir ve her mevsim bambaşka güzellikler sunar Yalova. Marmara’nın en güzel kıyılarından birine sahiptir ve kıyı turizmi, av turizmi, termal turizmi, doğa turizmi açısından önemli bir liman kentidir. Özellikle son yıllarda şehrin ününü ülke sınırlarına taşıyan Termal kaplıcaları ve Armutlu kaplıcaları Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun sağlık, şifa ve dinlence merkezi haline gelmiştir.
Masal Köy
Doganın kucağında, Rengarenk masalarda, Taş fırından doğal lezzetler ve sıcak köy ekmeğiyle, güne huzurlu bir başlangıç için Türkiye'nin İlk Ekolojik Köyü, Doğal Yaşam alanı olan Masal köyde ruhumuzu dinlendireceğiz.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Atatürk Köşkü
Ziyaret Saatleri: 09:00-16:00
Termal - Yalova Tel: 0226 675 80 00  Tam 5tl  Öğr.2,5tl
Termal tesisleri Yalova’ya 12 km uzaklıkta, Karaca Arboretum’ dan sonra 8–9 km’lik mesafede. Termal banyolarıyla ünlü bir ilçedir. Tesis bünyesinde saunalar, banyolar, termal açık havuzlar, oteller, lokantalar, gezi parkurları, içmeler ve Atatürk’ün müze köşkü var. Atatürk’ün Köşkü, Atatürk’te çıkan siroz hastalığına iyi geleceği söylenmesi üzerine Prof. Mimar Hakkı Eldem tarafından tasarlanmış ve 1929 yılında 38 günde inşa edilmiş. İçindeki eşyaların bir kısmı İstanbul’daki çeşitli saraylardan getirilmiş. 4 kabul salonu ve 11 odası bulunan köşkün her yanında çok az eşya ile sağlanmış sadelik esas.  Eşyaları İstanbul'daki çeşitli saraylardan getirilmiştir. İlk konuğu İran Kralı Rıza Pehlevi'dir. Bir çok önemli karar burada alınmıştır. Serbest Fırkanın kurulması, Yerli Malı Haftası gibi... 1984 yılına kadar bu şekilde hizmet vermiştir. İkinci katta Atatürk’ün kahvaltı etmek için kullandığı bambu takım, yatağı, banyosu, Afet İnan’ın ve manevi kızlarının kaldığı odalar var. Özellikle üst kattaki odaları gezerken Atatürk’ün manevi varlığını hissetmemek imkânsız. Bina Cumhuriyetin ilk yıllarında hükümetin yaz dönemi çalışmalarını yaptığı yer halini almış, Ulu önderin vefat ettiği Dolmabahçe Sarayı’na gidişinden önce en son burada Termal Atatürk Köşkünde kalmıştır.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Aşıklar Yolu & Aşıklar Merdiveni & Aşıklar Çeşmesi
Özellikle çiftlerin nikâh sonrası gelerek fotoğraf çektirdikleri ve uğuruna inandıkları bir yerdir. Devamında bulunan Aşıklar Yolu ve yeni yapılan Aşıklar Çeşmesi ile birbirlerini tamamlayan yerlerdir.
Tumblr media Tumblr media
Ata Park
Mustafa Kemal Atatürk’ ün anısına yapılmış olan park Cumhuriyet dönemine aittir.
Tumblr media
Ayak Suyu
İrili ufaklı bir çok kaynağın, kademeli olarak kullanılması sonucu romatizma ve kırık tedavilerinde ilerleme kaydedilmektedir. 
Tumblr media
Göz Suyu
Ulu Önde Atatürk’ ün emri ile faaliyet alınan bu kaynak, fiziki sorunlar ve çeşitli göz hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır.  
Tumblr media
Memba
Suyun çıktığı kaynaktır. Su 62 - 65 derece, saniyede 35 litre olarak çıkmaktadır.
Tumblr media
Astım Buharı
Kaynaktan çıkan ve iyon yapısı incelenmiş buhar, nefes darlıkları, kan dolaşımı, astım ve solunum yolları hastalıklarına iyi gelmektedir.
Tumblr media
Mide Suyu
Çınar Otelin yanında büvet şeklindedir. Doğrudan kaynaktan gelmektedir. İnsanlar kaynak suyunu içerek şifa aramaktadırlar. Kronik gastrit nezlêvi bağırsak hastalıklarına, kolit kabızlık gibi hastalıklara iyi gelmektedir. Suyun bir başka özelliği de soğutularak maden suyu gibi içilmesidir. Her yıl milyonlarca insan bu kaynaklardan şifa bulmaktadır.
Tumblr media
Tarihi Sinema
19. asrın sonlarında yapılmış ve halen kullanılmaz haldedir. 1. derece tarihi eserdir. Türkiye'nin ilk sinema binalarından birisidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında bir süre restaurant (Park Restaurant) olarak hizmet vermiştir. Restorasyonu için projelerin çizimi bitmiş ve Bursa Kültür ve Tabiat varlıklarına Koruma Kurulundan onayı alınmıştır.
Tumblr media
Yaver Köşkü
Tesisimizde yer alan ve en çok ilgi çeken köşkler arasında yer almaktadır. Cumhuriyet dönemine ait olan köşk koruma altındadır.
Tumblr media
Sudüşen Şelalesi
Termal İlçesi Üvezpınar Köyü’nden 8 km uzaklıkta bulunan Sudüşen Şelalesi ve çevresi doğa tutkunlarına muhteşem bir şölen sunar. Şelaleye giden yol, rahat ve doğal bir yürüyüş parkurudur.
Yalova’nın değerli parçalarından biri olan Sudüşen Şelalesi, Termal ilçesinin sınırları içinde bulunmaktadır. Samanlı Dağları'nın kalbinde yer alan şalelerden birisidir.
Doğal bir güzelliğin tam ortasında sadece yanınızda bulunan önemli insanlarla eğlenceli vakitler geçirmek için fazlasıyla çekicidir.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Karaca Arboretumu
Ziyaret Saatleri: Cumartesi günleri 10:00 - 12:00 ve 13:00 - 17:00 saatleri arasında Karaca Arboretum: (226) 833 77 67
Gezi rehber eşliğinde 1,5 saat sürer
Karaca Arboretum, Yalova-Termal karayolu üzerinde, il merkezine 5 km mesafede Samanlı Köyü içerisinde yer almaktadır.
Arboretum, Latince kökene dayanan kelime anlamıyla 'Ağaç Evi' demektir. Arboretumların genel kuruluş amacı, orijini ve yaşları belli, çoğunluğu ağaç ve diğer odunsu bitki taksonlarından oluşan türleri bir araya getirip sergilemektir. Ağaç müzesi olarak da adlandırabileceğimiz arboretumlarda, büyük bir emek, özen ve özveri ile oluşturulan bu koleksiyonlar, bilimsel, eğitsel ve rekreatif alanlar olarak toplumun hizmetine sunulur.
Karaca Arboretum, Türkiye'nin bu amaçla oluşturulmuş ilk özel arboretumlarından biridir. Karaca Arboretum'un öncelikli amaçları arasında dünyamızdaki ağaç ve odunsu bitki türlerine, şartlar elverdiğince barınak olmak, bunların varlığını sürdürmesi için uğraş vermek, bir gen merkezi gibi çalışarak bunların üremesine ve uygun şartlarda yayılmasına olanak sağlamaktır. Tüm bunların yanı sıra Arboretum, ilk ve orta öğretimden üniversite düzeyine kadar tüm öğrencilere ve çevre halkına otsu ve odunsu bitkiler hakkında bilgi veren, onları yetişme alanlarında tanıtarak, çevre ve doğa sevgisi aşılayan ve en önemlisi koruma bilincinin gelişmesine katkıda bulunan bir merkezdir.
Yalova’da yer alan ve birçok bitki çeşidine ev sahipliği yapan Karaca Arboretumu, özellikle bitki bilimciler tarafından ilgi görse de şehre gelen turistlerin de dikkatini üzerine çekmeyi başaran noktaların başında geliyor.
Karaca Arboretumu, toplam 135.000 metrekarelik bir alanı kapsayan arboretum iris bahçeleri, bitki bahçeleri, bonsai bitki koleksiyonları ve gül bahçeleriyle çevrili… Bunların yanı sıra 5 bin odunsu bitki mevcuttur..
Hayrettin Karaca tarafından kurulan Karaca Arboretumu’nun içerisinde yine Hayrettin Karaca’ya ait bir yazlık köşk bulunuyor.
Karaca Arboretum Haziran 2004 de Uluslararası Dendroloji (Ağaç Bilimi) Cemiyeti tarafından bir ödüle layık görülmüş ve 27 Haziran 2004 de bu ödül Uluslararası Dendroloji Cemiyetinin Başkanı tarafından Karaca Arboretum da düzenlenen törenle Sn. Hayrettin KARACA’ya takdim edilmiştir. Bu ödül dünyada şimdiye kadar 14 Arboretum ya da Koleksiyon bahçesine verilmiştir. Karaca Arboretum da bu ödülü alan 15. Arboretum olmuştur.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Yürüyen Köşk
İşte “Ağacın dalını kesmeyin, köşkü kaydırın.” cümlesinin kurulduğu efsanevi yer. Evet, kulağa ilk başta bir efsane gibi gelse de, Atatürk tarafından bu emrin verildiği gerçektir ve hayata da geçirilmiştir. Bir ağacın dallarını kesmekle meşgul olan bahçıvanı gören Mustafa Kemal, bahçıvana neden böyle yaptığını sorar. Sebebinin ağacın dallarının köşkün duvarına dayandığını öğrenen lider, ağaca ve yeşile olan saygısının bir nişanesi olarak meşhur “Köşkü kaydırın.” emrini verir. Dönemin şartlarına göre oldukça ütopik bir istekmiş gibi görünmesine rağmen, bu emir uygulanır ve köşkün altına yerleştirilen raylar ile yaklaşık 5 metre kaydırılır.
Yalova’da bulunan Yürüyen Köşk, yapıldığı dönemde yaşanan hikâyesiyle ünlüdür. Yürüyen Köşk, Atatürk’ün isteği üzerine yapılmaya başlanmıştır.
Bunun üzerine Atatürk’ün isteği İstanbul Belediyesi’ne intikal eder. Sonrasında mühendis olan Ali Galip Alnar teknik elemanlarıyla Yalova’daki köşke gidip çalışmalara başlar. 1930 yılında çalışmalara başlanmış, köşkün çevresindeki toprak titizlikle kazılıp temeline kadar inilir. İstanbul’dan gelen tren rayları yine büyük bir titizlikle yerleştirilir. Sonrasında köşk 4.80 metre kadar kaydırılır. İşte Yürüyen Köşk’ün hikayesi böyle…
Atatürk’ün yaptırdığı ev, günümüzde Yalova Atatürk Köşkü olarak bilinse de, tarihinde yaşadığı olaydan dolayı Yürüyen Köşk olarak ünlenmiştir.
Köşk ve çınar ağacının hikâyesi şöyle:
Yalova’da o devirde bulunan Millet Çiftliği içinde 1929 yılında Atatürk’ün ikameti için mütevazı bir köşk yapılmış. Atatürk Yalova’ya 1936 yılındaki gelişinde Millet Çiftliği’ndeki köşkün pencerelerini zarar vereceği için yanındaki çınarın dalını kesileceğini öğrenmiş. Ağacın bir dalının bile kesilmesini istemeyen Atatürk köşkün ağaçtan uzaklaştırılmasını istemiş. Binanın temelleri açılıp ve temellerin altına zor ve çok yavaş ta olsa raylar döşenmiş. Bina rayların üzerinde doğuya doğru 4 m kaydırılmış. 11 Ağustos 1936 günü yapılan bu işlemi yanında bulunan kız kardeşi Makbule Hanım, Affet İnan, Yunus Nadi, Muhafız ve yakın arkadaşları izlemiş. Atatürk 11 Haziran 1937’de şahsına ait bütün taşınamaz mallar gibi bu köşkü de Türk Milletine bağışlamış. Diğer tüm köşkler gibi Yürüyen Köşk de halen müze olarak korunuyor. Atatürk’ün bir dalının bile kesilmesini istemediği Ulu Çınar ve yanındaki köşk, ağaç sevgisi ve çevre bilincinin de bir anıtı olarak ziyaretçilerini bekliyor. Yürüyen Köşk ‘Atatürk bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü’ arazisi içinde bulunuyor.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Kara Kilise
İlk yapıldığında Roma’ya ait bir su yapısı olan, Bizans döneminde ise kiliseye çevrilen Kara Kilise, Yalova’nın Çiftlikköy ilçesinde bulunmaktadır.
Sahil Mahallesi’nde yer alan yapı, il merkezine 3 kilometrelik bir mesafededir. Diğer kiliselerden farklı yönlere doğru uzanır. Yönü kuzey-güney eksenindedir.
Bölgede, antik liman ve su kemeri parçaları da görülebilmektedir.
Atatürk ve Yalova      
Tumblr media
Yalova’ yı ilk ziyareti:
Atatürk Yalova’yı ilk kez 19 Ağustos 1929 Pazartesi günü saat 16:00′da ziyaret etti ve halkın yoğun ilgisi ile karşılaştı. Kaplıcaları gezdi ve buranın iyileştirilmesi ile ilgili talimatlar verdi. Baltacı çiftliğine giderek buradaki göçmenlerin durumu ile ilgilendi. 20 Ağustos 1929′da tekrar Yalova’yı ziyaret eden Atatürk, 21 Ağustos’ta Yalova üzerinden Bursa’ya gitti.
29 Ağustos Cumartesi günü, Başbakan İsmet İnönü ile tekrar Yalova’ya geldi. Bundan sonra Yalova, artık Atatürk’ün yazlık çalışmalarını yaptığı, dinlendiği ve önemli kararlar aldığı bir yer oldu.
Yalova’yı tekrar yapılandırdı:
Atatürk Yalova’yı keşfinden hemen sonra (5 gün), yaklaşık 400 kadar sanatkarı (Demirci, Elektrikçi, marangoz, duvarcı) Yalova’ya getirtir ve şehrin ihyası için seferber eder. Termal Kurşunlu Banyo’nun onarımını yaptırır. Yalova Termal yolu düzeltilir, Samanlı ve Yalova dereleri temizlettirilir. Yalova’nın ilk imar planı Atatürk’ün direktifiyle yapılır.
0 notes
berabergezsek · 8 years ago
Text
İZNİK
İznik İlçesi; Tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, Dünyada eşine az rastlanan ve bütünüyle açık hava müzesi olan tarih ve antik bir şehirdir.
Nasıl Gidilir?
Eskihisar Topculardan arabalı vapura binilir Yalova’ya gelinir. Ardından Bursa yönüne doğru giderken Orhangazi şehir merkezindeki ışıklardan sola İznik istikametine sapılır. Yaklaşık 40 kilometrelik güzergâhı takip ederek Boyalıca ve Çakırca köylerini geçtikten sonra İznik’e gelebilirsiniz.
Hakkında?
İznik; Bursa iline bağlıdır.
Osmanlı döneminde Türk çini ve seramiği ile özdeşleşmiş bir isimdir.
Şarap tanrısı Dionysos’un kentidir İznik.
Geçmişten günümüze barışın simgesi olan zeytin ağaçları, göz alabildiğine uzanan yeşil ile çevrili İznik Gölü, muhteşem çinileri, yüzyıllara meydan okuyan tarihi eserleri, her yanından rengarenk çiçekler fışkıran toprak yolları, meyve ağaçlarının süslediği bahçeli şirin evleri ile masalın ta kendisidir İznik.
Yaz kış demeden adeta bereket saçan verimli toğrağı, kendine özgü iklimi ve doğal güzelliği nedeniyle, tarihin her döneminde insanlığın ilgi odaklarından biri haline gelmiş.
İstanbul Kapı, Yenişehir Kapı, Lefke Kapı ve Göl Kapı olarak şehrin 4 adet giriş kapısı mevcut. Şehir beşkenarlı 5000 kilometrelik surlarla çevrilidir. Dört ana kapı, zafer takı gibi gösterişlidir ve üçü halen ayaktadır. Lefke Kapı’da mermer friz parçalarının kullanıldığı görülmektedir. İstanbul Kapı Konstantinapolis’e açıldığından en gösterişli kapıdır. Yenişehir Kapı kısmen ayaktadır. Göl Kapı ise tamamen yıkılmıştır.
Romalılar Nicea adını verdikleri bu şehri korumak için büyük uğraş verdiler. Çeşitli saldırılara uğrayan Nicea’yı bu savaş akınlarından koruyabilmek için, Bithynia Krallığı, zamanında başlatılan ancak depremlerle hasar gören surları, daha güçlü olarak inşa ettiler. Sur duvarları her medeniyetin taş ustalığını sergiler.
İznik, her avuç toprağı binlerce yıldır kültür kalıntıları ile yoğrulmuş, bölgede, yüzyıllar boyu tarih sayfalarının baş köşelerinde yerini almış bir kenttir. Dört imparatorluğa başkentlik yapmış nadir yerleşimlerden biridir. Bitinya, Bizans, Selcuklu, Osmanlı imparatorluklarının başkenti olmuştur.
İznik'te M.Ö 2500 yıllarından itibaren uygarlıkların varolduğu bilinmektedir. M.Ö 316'da Makadeona İmparatoru İskender'in komutanı Antigonos tarafından yenilenen ve Antigoneia adını alan kent; Antigonos'un Lysimakhos'a yenilmesiden sonra muzaffer komutanın eşi Nikaia'nın adını almıştır. M.Ö 293'te Bitinya krallığına katılmış, bu dönemde önemli mimari eserlerle donatılmış ve bir süre de krallığın başkenti olmuştur. Daha sonra önemli bir Roma yerleşim birimi olarak varlığını sürdürmüştür. İznik, 325 yılında Hristiyanlık açısından çok önemli bir olay olan I. Konsül toplantısına ev sahipliği yapmıştır. Bu toplantıda Hz. İsa'nın tanrıdan dünyaya gelmediği tezine karşılık, tanrının oğlu olduğu görüşü baskın çıkmış, hristiyanlık ile ilgili yortu günleri ve 20 maddelik Nikeia Kanunları kabul edilmiştir. 787'de toplanan VII. Konsül de İznik'te gerçekleşmiş ve bu konsülde resim ve heykel üzerindeki yasakları kaldırmıştır.
Bizans ve Selçuk'a da başkentlik yaptıktan sonra 1331'de Orhan Gazi tarafından Osmanlı topraklarına katılmış; sanat, ticaret ve kültür merkezi haline gelmiştir. 14, 15, 16. yy'larda dünyaca ünlü İznik çinilerinin üretimi gerçekleşmiştir.,
Ayasofya Cami
Ayasofya Cami'si bu muhteşem yapı ülkemizdeki üç Ayasofya'dan biridir. İznik meydanda bulunan bu yapı Orhan Gazi'nin fethinden sonra 1331 yılında camiye çevrilmiştir. Şehir alındığında klise olarak kullanılan yapı Orhan Gazi tarafından camiye çevrildiği için Orhan Camii adıyla anılmaktadır. Ayasofya Kilisesi, Ayasofya Müzesi ve Orhan Camii olarak dünyada üç isimli tek yer olma özelliğini taşımaktadır. Hristiyanlık dini için oldukça önemli olan bu yapı İznik konsiline ev sahipliği yapmıştır.
Osmanlı İmparatorluğunun 2. padişahı Orhangazi, İznik’i kansız bir şekilde fethettikten hemen sonra İznik Ayasofya’yı Cami’ye çeviriyor ve adı Orhan Camii oluyor. 200 küsur yıl sonra meydana gelen depremde hasar gören yapıya, Mimar Sinan minare ve mihrabı ekliyor. Kurtuluş savaşı sıralarında da yapı yakılıp yıkılıyor ve uzun yıllar harabe şeklinde kaderine terk ediliyor. Kısaca İznik Ayasofya ortalama 850 yıl kilise, yine ortalama 600 yılda camii olarak kullanıldı.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
İznik Roma Tiyatrosu
İznik Gölü kıyısında, 2. yüzyıla ait Roma Tiyatrosu, 15. 000 kişi kapasitelidir. Antik tiyatronun, seyircilerin oturduğu kısım ile hayvanların arenaya salındığı tünel kısmı büyük ölçüde ayaktadır. Anadolu’da görebileceğimiz ayakta kalmış en görkemli arkeolojik yapılarından biridir.
Açılış Zamanı:  08:00 – 17:00 
Tumblr media
İstanbul Kapı
İstanbul Kapısı, Hadrianus zamanında, (Milattan Sonra) 70-71 yıllarında inşa edilmiş, Bursa'nın tarihi bir kalesidir.
İstanbul Kapısı, Roma ve Bizans dönemlerinde İstanbul'a giden yolun buradan başlamasından ötürü İstanbul Kapı ismi ile anılmıştır. Bithynia ve Pontus eyaletlerinde prokonsillük yapmıştır. Ayrıca iç kapının kuzeybatı yüzeyinden kazınmış bir büst kabartmasının da Büyük İskender´e ait olduğu belirtilmektedir.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Lefke Kapı
Lefke Kapısı veya tarihî adıyla Şam Kapısı, İmparator Hadrianus zamanında yapılan, İznik’in doğusunda, Kılıçarslan Caddesi´nin sonundadır.
Tumblr media
Çini Fırınları
Çini Fırınlarının kazısı tarihimizde ilk olarak 1963 yılında başlanmış, ”Milet İşi, Şam İşi, Haliç İşi, Rodos İşi gibi isimlerle tanımlanmaya çalışan Osmanlı seramik ve çinilerinin” asıl ve önemli üretim merkezinin İznik olduğu, yapılan kazılar sonucu elde edilen fırın kalıntıları, pişirim malzemeleri, yarı mamul parçalar, deforme ve yanık parçalar sayesinde bilim çevrelerine kanıtlanmıştır. Bu çalışmalar sonucunda şimdiye kadar dört fırın kalıntısı ortaya çıkarılmış ve korunma altına alınmıştır.
Tumblr media
Klise Kalıntıları (Kimesis, İstanbul ve Yenişehir Kapı)
Gölde kıyıdan yaklaşık 20 metre açıkta ve 2 metre derinlikte, erken Hristiyanlık mimarisinin özelliklerini taşıyan, Roma dönemine ait yaklaşık 1600 yıllık bazilika keşfedildi.
Bursa Büyükşehir Belediyesinin İznik'te başlattığı "Tarihi Kültürel Mirası Tespit ve Havadan Fotoğraflama Çalışmaları" sırasında çekilen görüntülerde tesadüfen fark edilen bazilikanın, M.S 740 depremindeki çökmenin etkisiyle göl sularına gömüldüğü tahmin ediliyor. Bazilika; içi, ortadaki yüksek, yanlardakiler daha alçak olmak üzere iki sıra sütunla üç salona ayrılmış, dikdörtgen biçiminde büyük kilise olarak tanımlanıyor. Hristiyanlık dünyasının önemli olaylarına sahne olan İznik'te, Senato Sarayı'nda MS 325 yılında I. Konsil, M.S 787 yılında de İznik Ayasofya Kilisesi'nde 7. Konsil toplantıları yapılmıştı.
Tumblr media
Eşrefzade Camisi ve Türbesi (Eşrefi Rumi)
II. Bayezit'in oğlu Şehinşah'ın eşi Mükrime Hatun tarafından XVI. yüzyılda yaptırılmıştır. Caminin ve türbenin duvarları Sultan IV. Murat tarafından (1640-1643) çinilerle kaplatılmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlılar tarafından tamamen yıkılan cami 1950 yılında aslına benzer boyutlarda yeniden inşa edilmiştir. Eski camiye ait sadece minare ayaktadır. Minarenin külah bölümü yıkılmıştır. Çini kuşakların yer aldığı gövdesi ise çemberler İle sarılarak sağlamlaştırılmıştır. Caminin hemen yanında hazire şeklindeki türbede XV. yüzyılın büyük mutasavvıfı ve şairlerinden olan ve kendisini "gah muti gah asiyem, gah alim gah amiyem" diye tanıtan Eşref-i Rumî yatmaktadır.
İznik’in kuzeydoğusunda, Eşrefoğlu Sokak ile Türbe Sokağı’nın kesiştiği noktada yer alan Eşrefi Rumi Camisi türbe, dergâh, zaviye ve hazireden oluşan bir yapı topluluğu idi. Eşrefoğlu Abdullah Rûmi (1353-1469) aslen Mekkeli olup, Bursa’da eğitim görmüş olup, Hacı Bayram Veli’nin önce müridi, sonra da damadı olmuştur. Bundan sonra da dergâhını İznik’te kurmuş, bunun yanına da camisini yaptırmıştır.
Tumblr media
Süleyman Paşa Medresesi
 Süleyman Paşa, Orhan Gazi’ nin oğludur. 1332 yılında Süleyman Şah tarafından Süleyman Paşa Medresesi yaptırılmıştır. Süleyman Paşa Medresesi, geleneksel çini sanatını yaşatmak ve gelecek nesle ulaştırmak amacıyla restore edilerek yeniden düzenlenmiştir. “Çiniciler Çarşısı” olarak hizmet veren medresede seramik üretimi yapan dokuz sanat atölyesi bulunmakta olup, bu atölyelerde geleneksel İznik çinileri üretilmektedir. Yapı Osmanlı döneminin ilk medresesi olması sebebiyle diğer medrese yapıları arasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Avlulu medreselerin de ilk örneğidir. Binada 11 hücre, bir dersane ve bunları örten 19 kubbe mevcuttur. Medrese açık avlulu ve "U" planlıdır.  . Günümüzde ise medrese, çini sanatın gelişmesine ev sahipliği yapan atölyelerin de bulunduğu bir çarşı halindedir.
Açılış Zamanı:  08:00 – 17:00
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Nikaıa İznik
Nilüfer Hatun İmaretine giderken sağ tarafta göreceğiniz çarşı içinde, çini ve çeşitli takılarla beraber hediyelik eşya alabileceğiniz pek çok dükkanı bir arada bulabileceksiniz. Ayrıca ortasında minik de bir çay bahçesi mevcut.
Nilüfer Hatun İmareti (İznik Müzesi) 
Nilüfer Hatun İmareti olarak da bilinen yapı, 1388 yılında Sultan 1. Murat'ın annesi olan Nilüfer Hatun adına yaptırılmıştır. İmaret olarak inşaa edilen yapı, yoksullar için hergün yemek dağıtılan bir hayır kurumuydu.
Binanın planı ters T harfi şeklindedir. Bina bir kat küfeki taşı üç kat tuğla sistemiyle inşa edilmiş olup, zengin ve renkli bir taş ve tuğla işçiliğine sahiptir. 19. yüzyılın sonlarına kadar imaret işlerini sürdüren yapı Kurtuluş Savaşı'nda Yunan işgali esnasında büyük ölçüde tahrip olmuştur. Cumhuriyet döneminde 1960'lı yıllara kadar depo olarak kullanılmıştır. 1960 yılında restore edilen Nilüfer Hatun İmareti aynı yılın ağustos ayında müze olarak halkın hizmetine açılmıştır. Müzede İznik ve çevresinden çıkarılan arkeolojik buluntular ile Ilıpınar, İznik Roma Tiyatrosu ve İznik'teki çini fırınları kazılarından çıkarılan eserler sergilenmektedir. Müze bahçesinde Yunan, Roma, Bizans ve Osmanlı eserleri (sütun başlıkları, lahitler, kabartmalar, korkuluk levhaları, ambonlar, siterler, yazıtlar, çörtenler, sütun tanburları, vaftiz havuzları, pişmiş toprak levhalar ve mezar taşları) yer alır.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Şeyh Kubbettin Camisi ve Türbesi
İznik ilçe merkezinde Nilüfer Hatun imareti karşısında cami ve bitişiğinde türbe. Gerek cami, gerekse türbeyi yaptıran kimliği kesin olarak belirlenememiştir.
Tumblr media
Hacı Özbek Cami
Osmanlı Devletinin ilk camisi olan Hacı Özbek Camii mevki olarak, Lefke kapıya giden ana cadde üzerinde bulunmaktadır. Kitabesine göre Hacı Özbek b. Mehmed tarafından 734 (1333-1334) yılında inşa ettirilen yapı, kitabesi mevcut en eski Osmanlı eseri olma özelliğini taşımaktadır.
İznik fethedildikten iki – üç yıl sonra yapılan Hacı Özbek Camii, anlam olarak ta müslüman Türklüğün ilk eseri olarak dikkat çekmekte fakat Kurtuluş Savaşı sırasında Ayasofya Orhan Cami gibi oda tahribattan payını almıştır. 1950’li yıllarda cadde genişletilmesi sırasında Hacı Özbek Camisinin son cemaat yeri de yıkılmıştır.
Hacı Özbek Camii, aralarında tuğla hatıllar olmak üzere taştan karma malzeme ile inşa edilmiştir. Caminin yapımında erken Osmanlı Türk yapı sanatında çok kullanılan, taşların aralarına dikine tuğla konulması tekniği uygulanmış, kemerlerde son dönem Bizans yapı sanatında yaygın olan bir küfeki taşı arasına üç tuğla konulması suretiyle meydana getirilen örgü kullanılmıştır. Bu da bu İslâm yapılarında yerli Bizanslı duvarcı ustalarının çalıştığını gösterir.
Kare planlı cami 7,5 x 7,5m. ölçülerindedir. Zaman içinde değişiklikler geçirmiş, eklemeler yapılmıştır
Tumblr media Tumblr media
İznik Çini Vakfı 
İznik Çinileri, İznik Vakfı İle Hayat Buluyor
İznik Eğitim ve Öğretim Vakfı 1993 yılı Eylül ayında Prof. Dr. Işıl Akbaygil'in öncülüğünde, İznik çinisini ve İznik çevresinin kültür ve sanat değerlerini tanıtmak, mevcut potansiyeli harekete geçirmek, geleneksel İznik Çini Sanatı ile ilgili var olan ve elde edilecek bilgileri bir sistem dahilinde eğitim ve öğretimle gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla kurulmuştur.
16. Yüzyıl İznik Çini Sanatı’nın, dünya seramik edebiyatında hala zirvede kalmasından da anlaşılacağı gibi, İznik Çiniciliği’nin günümüz teknolojisine; kaliteyi ve estetiği bozmadan uyarlanabilmesi çok büyük  önem taşımaktadır. İlk amaç olarak geleneksel İznik Çini Sanatı’nı ele alan ve bu sanatı canlandırmaya çalışan İznik Eğitim ve Öğretim Vakfı, araştırmalarını 1993 yılından itibaren devam ettirmektedir.
300 yıldır üretilmeyen dünyaca ünlü İznik çinilerine yıllar sonra yeniden hayat veren İznik Vakfı, ürettiği çinilerle dünyanın dört bir tarafında İznik çinilerini yaşatıyor. İznik Vakfı tarafından Kanada Montreal’deki Botanik Bahçesi içinde yer alan sanat tarihinde Osmanlı ile özdeşleşmiş lale deseni, Tokyo gibi birçok şehirde daha hayat buluyor. İznik Vakfı, birbirinden özel İznik çinisi örnekleriyle Avrupa Birliği programı kapsamında hazırlanan ‘Dünya Seramik Yolu’ projesine dahil oluyor.
Sahil yolundan tabelasını takip ederseniz sokak arasında mekanı göreceksiniz. (Not: Kapalı zannedip geri dönmeyin), demir kapıyı kendiniz açarak içeri girebilirsiniz. Büyük bir bahçe içinde kurulan vakfın ayrıca içinde satış noktası var. Marmaraydaki çiniler burada yapılmış ve fotoğraflarda da göreceğiniz gibi bahçesinde büyük bir çini örneği ve dinlenebileceğiniz banklar mevcut.
Telefon: 0 224 757 6025
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ABDÜLVAHAP SANCAKTÂRÎ (Bayraklı Dede) (Abdullah Dede) VIII. yüzyılda yaşadığı varsayılan söylencesel kişi. İslâm ordularının Anadolu'yu geçerek Bizans'ı düşürme savaşımının sürdüğü 717-740 yılları arasında, Abdülvahap adlı bir sancaktarın yiğitliğinden söz edilir. Söylence, Erdoğan Savaş'ın anlatımıyla şöyle: "Üsküdar'a kadar gelen İslâm orduları birkaç kere İznik'i kuşatmışlardı. Kuşatma sırasında genç sancaktar Abdülvahap büyük yararlıklar göstermiş ve bu arada gönlünü genç bir Rum kızma kaptırmıştı. İznik surlarının Hotoz burcu, Rum kızları tarafından müdafaaa edilmekte idi. Sancaktan, Kızlar burcunu müdafaa eden sevgilisi Rum kızı ile uzun müddet sevişti. Sevgilisi. her defasında kendisine Kaleyi alırsan beni de alırsın' diye bağırmıştır. Genç sancaktar sevgilisine kavuşamadan bir düşman oku ile yaralanmış ve hücum eden tekfurlar tarafından başı uçunılmuştur. Buna rağmen kılıç sallamakta devam eden Sancaktarî'ye bir arkadaşının 'Bre Abdullah, başını unuttun' demesi üzerine, Sancaktan geri dönmüş ve başını koltuğuna alarak yedi adımda bugün yattığı tepeye çıkıp kendini defnetmiştir. Türkler İznik'i zaptedince, din uğruna şehit olan Abdülvahap için bir mezar inşa etmişlerdir. (Erdoğan Savaş, İznik)" İznik'in doğusunda, kente egemen bir tepe üzerinde bulunan mezarı ziyaret yeridir. Ziyaretçiler tarafından bayrak asıldığı için "Bayraklı Baba" adıyla da anılır.
Yeşil Cami
Şehrin en tarihi yapılarından biridir. Çandarlı Halil paşa zamanında başlayıp (1378), onun oğlu Ali paşa döneminde bitirilmiştir (1392). Eserin mimarı Mimar hacı Musa dır. Osmanlı döneminin tek kubbeli camilerine örnek olan bir yapıdır. Özellikle mermerden yapılmış caminin minberi görülmeye değerdir. Caminin muhtelif yerlerinde zengin bir taş işçiliği vardır. Minaresi caminin sağ köşesinde yer alır. Gövdesi ve şerefenden sonrası mavi ve yeşil renkte çinilerle zikzaklı mozaik tekniğine örnek bir yapıdır. Adını da bu yeşil çinili ve tuğlalı minaresinden almıştır. Şehrin en tarihi yapılarından biridir. Çandarlı Halil paşa zamanında başlayıp (1378), onun oğlu Ali paşa döneminde bitirilmiştir (1392). Eserin mimarı Mimar hacı Musa dır. Osmanlı döneminin tek kubbeli camilerine örnek olan bir yapıdır. Özellikle mermerden yapılmış caminin minberi görülmeye değerdir. Caminin muhtelif yerlerinde zengin bir taş işçiliği vardır. Minaresi caminin sağ köşesinde yer alır. Gövdesi ve şerefenden sonrası mavi ve yeşil renkte çinilerle zikzaklı mozaik tekniğine örnek bir yapıdır. Adını da bu yeşil çinili ve tuğlalı minaresinden almıştır. Şehrin en tarihi yapılarından biridir. Çandarlı Halil paşa zamanında başlayıp (1378), onun oğlu Ali paşa döneminde bitirilmiştir (1392). Eserin mimarı Mimar hacı Musa dır. Osmanlı döneminin tek kubbeli camilerine örnek olan bir yapıdır. Özellikle mermerden yapılmış caminin minberi görülmeye değerdir. Caminin muhtelif yerlerinde zengin bir taş işçiliği vardır. Minaresi caminin sağ köşesinde yer alır. Gövdesi ve şerefenden sonrası mavi ve yeşil renkte çinilerle zikzaklı mozaik tekniğine örnek bir yapıdır. Adını da bu yeşil çinili ve tuğlalı minaresinden almıştır.
Tumblr media Tumblr media
Kırgızlar Türbesi
Yenişehir Kapı dışında surlardan 250 m. ileride İznik-Yenişehir asfaltının sağındadır. İznik'in Türkler tarafından fethi sırasında yararlılıklar gösteren Kırgız Türklerinin anısına, Orhan Gazi tarafından 1331 tarihinde inşa ettirilmiştir. İçinde yedi büyük ve bir çocuk lahdi bulunmaktadır. Türbe, mimarisi ile kalem işi süslemeleri bakımından büyük değer taşır.
Tumblr media
İsmail Bey Hamamı
İsmail Bey Hamamı, İznik’te İstanbul Kapısı yakınında hamam. Çeşitli uzmanlar yapıyı 14-17. yüzyıllar arasında değişik zamanlara tarihlemektedir. Boyutlarına ve iç düzenine bakarak bir saraya ait özel bir hamam olduğunu ileri sürenler de vardır. Zamanında beşik tonozla örtülüyken bugün yalnız temelleri kalmış olan bir girişten asıl hamama geçilir. Hamamın dört bölümüne, birbiri içinden geçilerek ve saatin tersi yönünde ilerlenerek ulaşılır. Bölümlerin her birinin duvarları ve kubbelerinin içleri birbirinden farklı, ama hepsi de çok zengin malakâri bezemelerle kaplıdır.
İsmail Bey Hamamı bugün oldukça yıkık durumdadır.
Tumblr media Tumblr media
0 notes
berabergezsek · 9 years ago
Text
KONYA
Gönüllerin Şehri KONYA !...
Kalbinizle yaptığınız her şey size geri dönecektir…
Hz. Mevlana Gel Diyor…
Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
Nasıl Gidilir?
İstanbul’ dan 782 km 9,5 saat
Hakkında?
Türkiye’nin İç Anadolu Bölümünde bulunan Konya 6’ıncı Büyük Şehirdir. Evliya şehri olarakta bilinir.
Şehir ekonomisine katkıda bulunan Türbeler ve Dini yerler Şehirde çok miktarda mevcuttur. Meşhur Fıkraların Üstadı Nasrettin Hocanın vefatı da Konya’nın ilçesi olan Alaşehirdir. Önemli Şeker üretim merkezi olan Konya, tarımın ayakta durmasını sağlayan en önemli etkenlerden birisidir.
İnsanlık tarihinin ilk yerleşim yerlerinden biri olan ve tarih akışı içerisinde birçok medeniyetin izlerini bağrında taşıyan Konya, adeta bir müze şehir hüviyetindedir. Sayısız tarih, kültür ve doğal zenginliklerine sahip olan Konya yetiştirdiği İslam büyükleri ile de tanınmaktadır. Konya tarih boyunca belli başlı yollar üzerinde yer almıştır. Tarihi İpek Yolu’nun en önemli ticaret ve konaklama merkezlerinden birisi olmuştur. Hz. Ömer zamanında Konya kasabasını İslâm ordusu fethetmiş ve bu kente “kuuniye” demişlerdir. Konya isminin gerçek menşei “kuuniye”den gelir. 
 Mevlana’ nın 7 Öğüdü
1. Cömertlik ve yardım etmede (sehavette) akarsu gibi ol.
2. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
3. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
4. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
5. Tevâzu ve alçak gönüllülükte (mahviyette) toprak gibi ol.
6. Hoşgörülükte deniz gibi ol.
7. Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Hz. Mevlana
 Ne Yenir?
Etli Ekmek, Tirit, Bamya Çorbası, Arabaşı çorbası, Konya kebabı – tandır, Mevlana Böreği, Höşmerim
MEKE GÖLÜ – Krater Gölü
Nasıl Gidilir?
Konyanın  Karapınar ilçesindedir. Karapınar-Ereğli karayolunun 8 nci km.deki sapaktan,  2 km. içeridedir. Arabanızla, gölün en kenarına kadar gidebilirsiniz.
Giderken;  yanılıp, Meke’nin 2-3 km. yakınlarındaki Acı Göl’e gitme olasılığınız var,  dikkat.
Hakkında?
Sönmüş bir  volkan kraterinin suyla dolmasıyla oluşmuş ve ortasında adacıklar bulunmaktadır.  
Göl  içerisindeki adayı oluşturan volkanik kütle yapısı, çok şiddetli yağmur sularını  emebilecek özelliğe sahiptir. Bu durum Meke'nin en önemli sebebidir. Fakat  son zamanlarda Konya Havzası'ndaki yeraltı kaynaklarının bilinçsiz tüketimi  yüzünden göl özellikle yaz aylarında tamamen kurur buna rağmen  hala  göçmen kuşların Türkiye üzerinde mola verdiği nadir doğa harikalarımızdan biri  olarak gösterilmektedir.
Göle  yukarıdan bakıldığında, kuş bakışı görüntüsünde, etrafı berrak suyla çevirili  olan küçük siyah bir nokta olarak görülmektedir bu görüntüsü sayesinde göl  "Dünyanın Nazar Boncuğu" olarak adlandırılır. Son zamanlarda Gölün  sularının azalması sonucunda yaz aylarında su içerisinde mikroorganizma  artışıyla göl kırmızılaşmaktadır. Meke Gölü’nün derinliği 12 m.Deniz seviyesinden yüksekliği de 985 m. Genişliği 500 m dir. Gölün magnezyum ve sodyum sülfattan oluşmuş su kaynakları yeraltından kaynaklanmaktadır.   Gölün  oluşumu : Binlerce yıl önce (Pleistosen) volkanik patlama sonucu oluşan  krater 
(piroklastik koni), zamanla suyla dolarak göle dönüşmüş. ikinci volkanik patlamada gölün ortasındaki ikinci volkan konisi oluşmuş. Zamanla o da suyla dolarak ikinci bir göle dönüşmüştür.   Meke Gölü ve çevresi Karamanoğulları’nın, Osmanlı Devleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tuz ihtiyacını karşılamıştır.
Tumblr media Tumblr media
Hz.Mevlananın hayatı 
1207 tarihinde Mevlana Hazretleri Afganistan sınırlarında bulunan Belh şehrinde dünyaya gelmiştir. Annesi Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun babası ise Muhammed Bahaeddin Veled'dir. Konya sınırlarının dışında dünyaya gelen Hz. Mevlana Afganistan’da yaşanan siyasi olaylar ve Moğol istilasının yaklaşmasından dolayı, babası şehrinden ayrılarak önce Nişabura daha sonra Karaman’a gelmişlerdir. Sultan Alaaddin Keykubat tarafından Konya’ya davet edilmiş Mevlana’nın babası bu davete icabet ederek Konya’ya yerleşmişlerdir. Mevlana Anadolu'ya göç ettiği için ve o günlerde Anadolu'da Rumlar yaşadığından Celaleddini Rumi yani Rum diyarlarında ki Celalettin lakabını aldı. Mevlana Arapçada  efendimiz anlamındadır. Mevlana babasını kaybettikten sonra ondan boşalan makama geçti ve burada tasavvuf ilimleri ile ilgilendi. Hayatına yön veren ve onu en çok etkileyen olay Konya'da Şems ile karşılaşması ve tanışmasıdır. Bu olay Maddi ve manevi olarak yaşantısında değişimlere neden oldu. Şems ile buluşması maddeden manaya geçişi için gereken bazı sorulara cevap buldu. Fikirleri daha farklı bir boyuta ulaştı. Çok uzun bir süre Konya'da hem ilmi hemde manevi irşad görevinde bulunan Mevlana 1273 tarihinde Konya'da hayatını kaybetmiştir.
Gönüller sultanı Hz. Mevlana Türbesi Konya halkının gönüllerinde apayrı bir yeri vardır. Hz. Mevlana’nın hayata bakış açısı, olumsuzluklar karşısında, atılan iftiralar karşısında duruşu ve “insan” düşüncesine yaklaşımı ve bakış açısıyla, kalbinde beslediği “Allah” c.c. aşkı tüm yaşamı boyunca kendini belli etmiş, binlerce Mevlevi yetiştirmiştir. Ardında insanlığa büyük bir mesaj bırakmış Aşk sevgi ve hoşgörüyü, Rabbimin aşkıyla yaşamayı ve dünyayı öteleyip asıl yaşanacak diyara yaşarken meyletmiştir. Hz. Mevlana’nın bu dünya ya en büyük mirası iyi ile kötüyü, inançlı ve inançsızı  bir benlikte birleştiren, insanların toplanma alanı olmasının yegane ispatı “ Gel, Ne olursan ol Gene Gel” olmuştur.
MEVLANA MÜZESİ 
Konya Mevlana müzesi, Konya’nın maneviyat kaynağı, Konya’yı manevi uhranı ile birleştiren, çevresindeki maneviyatı ve huzuru daha içine girmeden yakından hissettiğimiz, Mevlana diyarı Konya cümlesinin Baş mimarının Mezarı şerifi olmakla birlikte, içinde bir çok Mevlevi ve maneviyat önderini birleştiren türbenin adıdır Mevlana Müzesi.
Mevlana Müzesi, Konya'da bulunan, eskiden Mevlâna'nın dergâhı olan yapı kompleksinde 1926 yılından beri faaliyet gösteren müzedir. "Mevlana Türbesi" olarak anılır.
Tumblr media
Hz. Mevlana Türbesi 1273 yılında vefat eden Mevlana adına Alameddin Kayser ve Muiniddin Pevvane ile karısı gürcü hatun tarafından yaptırılmıştır. Mevlana Türbesinin mimarı Bedrettin Tebrizi’dir.  Mevlana Müzesi olarak değiştirilmiştir. Şuanda müze olarak kullanılan alan daha önceden Selçuklu Sarayının gül bahçesi olarak kullanılmaktaymış.
"Kubbe-i Hadra" (Yeşil Kubbe) denilen Mevlana`nın türbesi dört fil ayağı (kalın sütun) üzerine yapılmıştır. O günden sonra yapı faaliyetler hiç bitmemiş, 19. yüzyılın sonuna kadar yapılan eklemelerle devam etmiştir. Osmanlı sultanlarının bir kısmının Mevlevi tarikatından olması Türbe`ye özel bir önem verilmesini ve iyi korunmasını sağlamıştır. Müze alanı bahçesi ile birlikte 6.500 m² iken, yeri istimlak edilerek Gül Bahçesi olarak düzenlenen bölümlerle birlikte 18.000 m²ye ulaşmıştır. Mevlana hakkında menkıbelerin anlatıldığı Ahmed Eflaki`nin kitabı "Arifler`in Menkıbeleri"nde} Mevlana`nın babası için türbe yaptırmak isteyen devrin sultanına "gök kubbeden daha görkemlisini yapamayacağınıza göre zahmet etmeyin" dediği rivayeti yer alır. Türbe, Mevlana`nın ölümünden sonra inşa edilmiştir. Halk arasında Mevlana Türbesini ziyaret etmenin "yarım hacılık" payesi kazandırdığı yönünde bir inanca rastlanmaktadır.
Mevlana Türbesinin Sırrı
Rivayete göre Sultan IV. Murat, Mevlana’nın türbesini ziyarete geldiğinde, mezar odasının içinde ne olduğunu çok merak etmiş ve bu odaya girmek istemiş. Ancak dönemin Mevlevi büyükleri, buna kesinlikle karşı çıkmış ve girmesini engellemişler. Bunun üzerine Sultan, elindeki tespihi, ağzı açık odanın içine atmış veya düşürmüş. Bu tespihi almak üzere 7 yaşında bir kız çocuğu mezar odasına indirilmiş. Bilinen tek şey, odanın iki tarafından aşağı doğru merdivenlerin indiğiymiş. Kız çocuğu mezara inip çıktıktan sonra dili tutulmuş. İşte bu olaydan sonra ‘mezar odasının sırrı’ iyice merak edilmeye başlanmış. Acaba kız çocuğu orada ne görmüştü de dili tutulmuştu? Bir iddiaya göre, oda çok karanlık olduğu için çocuk çok korkmuş ve geçirdiği travmadan dolayı dili tutulmuştu. Ancak bir başka iddia daha var ki, o ‘mezar odasının sırrını’ daha da koyulaştırıyordu. Selçuklu Türkleri o tarihte mumyalama tekniğini biliyorlarmış. Fatih Sultan Mehmet dahil 7 padişahın naaşı mumyalanmış. Mevlana’nın naaşı da mumyalandığı için muhtemelen öyle duruyordu. Kız çocuğu orada yatan Mevlana’yı görünce bu hale gelmiş olabilirdi. Bu olay dönemin önde gelen Mevlevilerini harekete geçiriyor ve 1640 yılında mezar odasının ağzı tuğlayla örülüp üzeri kurşunla kaplanıyor. O tarihten sonra mezar odasının ağzındaki kurşun hiçbir zaman kaldırılmadı. Mezar odası, sırlarıyla birlikte belki de ebediyete kadar sessizliğe gömüldü. Ancak odanın hikayesi burada bitmiyor. Aradan 300 yıl geçtikten sonra, Mısır’daki piramit sırlarına benzeyen bir dizi olay daha yaşanacaktı. Bu olayın iki tanığı vardı. Biri olayı yaşayan Yusuf Akyurt, öteki de onun yaşadığını Murat Bardakçı’ya anlatan Abdülbaki Gölpınarlı Hoca. 1930′lu yılların güzel bir gününde, Mevlana Müzesi’nin Müdürü Yusuf Akyurt odasında tek başına otururken, aklına sandukanın altındaki mezar odası gelir. İçinden ‘Acaba şu odaya bir girsem de içinde ne olduğunu görsem’ diye geçirir. Ancak tepki çekeceğini düşündüğü için kararsızdır. Tam o esnada kapı çalınır ve içeri, müzenin yaşlı odacısı girer. Bu yaşlı adam aslında, Mevlevi dedesidir. Cumhuriyetin ilanından sonra tekke ve zaviyeler kapandığı için müzeye çevrilen türbede odacı olarak çalışmayı kabul etmiştir. Yaşlı Mevlevi dedesi saygılı bir şekilde içeri girer ve Yusuf Akyurt’un tüylerini diken diken eden şu cümleyi söyler: ‘Sakın oraya inmeyi düşünmeyin…’ Ancak bu şaşkınlık, müdürü kararından vazgeçirmez. Mezara inmek üzere kurşunla kaplı kapağın önüne gelir. Halıyı kaldırır. Tam kapağı açmak üzereyken, bir adam haykırarak içeri girer: ‘Müdür bey, yetiş evin yanıyor…’ Yusuf Akyurt gelinceye kadar evi kül olmuştur. İşte tam o sırada eline bir telgraf tutuşturulur. Müze müdürü başka bir yere tayin edilmiştir. Müdürün başına gelenler bununla da bitmez. Konya Ankara yolunda seyahat etmekteyken içinde bulundukları kamyonun yolda bir kavise girmesi ve kapının aniden açılmasıyla müze müdürünün oğlu araçtan fırlar ve oracıkta hayatını kaybeder. Kimine göre, mezar odasının sırrı, Yusuf Akyurt’u hala takip etmektedir. Yusuf Akyurt oğlunun cenazesini alıp Konya’ya döner. Cenaze töreninden sonra doğruca Mevlana Müzesi’ne gider ve sandukanın başında ellerini açıp haykırmaya başlar: ‘Yetmedi mi? Affet artık…’ der. İSTİKLAL HARBİ ŞEHİTLER ABİDESİ
KONYA ŞEHİTLİK MÜZESİ Çanakkale Savaşına ve İstiklal Harbine en çok şehit veren illerden biri olan Konya’da, Büyükşehir Belediyesi tarafından bir şehitlik yapıldı. Şehitlikte, Konya’dan şehit düşen Mehmetçiklerin isimleri ölümsüzleştirildi. Şehitlik içerisinde, yeni nesillere geçmişin büyük destanını aktarmak içinde müze yapıldı.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Müzede sırası ile Çanakkale Savaşı, Çanakkale Savaşı sırasında Konya’da köy hayatı, İstiklal Harbi sırasında Konya’da köy hayatı, İstiklal Harbi Kocatepe Cephesi ve nihayet savaş sonrası Konya’da köy hayatı, minyatür maket ve figürler ile anlatılıyor.
Konya Çanakkale ve İstiklal Savaşında 7000'in üzerinde şehit vermiş. Duvarlarda şehitlerin tek tek isimleri memleketleri ve şehit düştükleri yerler yazıyor. Ahşap kolonlar Özbekistan'dan getirtilmiş ve oradaki ustalarca monte edilmiş.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ALAADDİN TEPESİ
Konya Alâeddin Tepesi Konya’nın Karatay ilçesinde yer almaktadır. Zafer meydanını çevreleyen Konya halkının tabiri ile 20 metre yükseklikteki tepeye Alâeddin tepesi denir.
Alaeddin tepesi önceki zamanlarda 1941 tarihinde yapılan kazılar sonucunda tepedeki ilk yerleşimin M.Ö. 3000 lerde tunç çağında başladığı üzerinde Frig, Helenistik, Selçuklu, Osmanlı ve Roma dönemlerinde de yerleşim yeri olduğu belirlenmiştir.11. yüzyılın sonlarında Selçuklu devletinin başkenti olarak kullanılmaya başlanılan bu kent, pek fazla savaşlara tanıklık etmese de 3. Haçlı seferinde kutsal  Roma Cermen imparatorluğu Friedrich Barbarossa tarafından ele geçirilmiş sonra tekrardan Selçuklular tarafından geri alınmıştır.
Konya Alaaddin tepesinin günümüze kadar gelen en büyük eserlerinden biriside Konya Alaaddin Camii ve kümbetleri olarak gösterilmektedir. Bu mimarilerde Alaaddin  camii 1220 yılında tamamlanmış, ismini 1. Alaaddin Keykubat’ tan almaktadır. Konya alaaddin tepesinde bulunan büyük kümbetlerde ise 2. Kılınçarslan dahil sekiz sultanın mezarı bulunmaktadır.
Alaaddin Tepesinin Özellikleri:
1.      Alaaddin tepesi efsanesinden dolayı, İnsan yapımı yığma toprak  olmasından dolayı çevresel etkilerden etkilenerek sürekli kayma halinde olduğu ve her yıl 2 cm. küçüldüğü bilimsel verilere istinaden aktarılmaktadır.
2.      Doğruluğu pek bilinmese de bir Alman kaşifin keşfine göre Konya Alaaddin tepesi dünyanın en büyük kavşağı olduğu söylenir.
3.      Konya’nın tüm yolları Alaaddine çıkar sözünden ziyade 6 tane şehirler arası bağlantı yolu olduğunu ve hepsinin Alaaddin tepesine çıktığı söylenir.
Alaaddin Tepesi Efsanesi, Alaaddin Tepesi Hikayesi
Konya Alaaddin tepesi söylenene göre dönemin sultanı Alaaddin Keykubat saray yaptırmak ister. Konya’nın ovası düz  olduğu için Sarayın yüksekte olmasını isteyerek ferman çıkartıp toprak vergisi olarak çuvalla toprak getirtip şuan ki Alaaddin tepesinin olduğu bölgeye yığmalarını ferman çıkarttır. Böylelikle burada biriken toprak bir müddet sonra tepecik oluşturur. Bu tepeye de Konya Alaaddin Tepesi ismi verilir.
MERAM BAĞLARI
Konya'nın akciğeri olarak tanımlanan Meram Bağları, tarih boyunca doğal güzelliklerinden bahsettirmiştir.
İçinizi yeni enerjiyle dolduracak olan Meram Bağları'nın ortasından Meram Deresi akar.
Tumblr media
İsmini Meram Bağlarından alan Meram ilçesi; Konya ilinin 3 merkez ilçesinden biridir. T.B.M.M.'nin 20 Haziran 1987 tarihli oturumunda Konya il merkezinin Büyükşehir hüviyetine kavuşturulmasıyla Karatay ve Selçuklu ilçeleriyle birlikte doğmuştur..
Meram, İl merkezine 8 km. uzaklıkta bir mesire yeridir. Meram’da Selçuklular devrinden kalan bir köprü, Karamanoğulları devrinden kalan Hasbeyoğlu Mescidi ve Hamamı, Darülhuffazi, Tavus Baba Türbesi ziyaret edilebilecek yerlerdendir.
SİLLE KÖYÜ
Biraz Rum, biraz Türk köyüdür: Sille
Dinlerini yaşayamayan insanların saklandıkları mağaraları, anlaşamayan cemaatin karşılıklı yaptıkları kiliseleri ve Safranbolu’yu anımsatan evleriyle Sille farklı hikâyeler barındırıyor. Üç yıl boyunca devam eden restorasyon sonucu şu an görülmeyi kesinlikle hak ediyor.
Konyaya yakın ama tarihi dokusu çok farklıdır. 6000 yıllık köy olduğu söyleniyor.
Tarih boyunca barışın ve hoşgörünün sembolü olan Konya’da bir köy var ki Hıristiyanlar ve Müslümanlar yüzyıllarca birlikte yaşamış, birlikte çalışarak bozkırın ortasında adeta bir vaha yaratmış. O köy Konya’nın merkezine 8 km uzaklıktaki Sille.
Köyün tarihi ise MS. 50’lere kadar uzanıyor. Yani Hıristiyanlığın Anadolu’da ilk yayılmaya başladığı yıllara...
Tarih boyunca dinlerin mücadelesine sahne olan Anadolu’nun merkezindeki Sille de bu mücadelelerden payına düşeni almış. Bu nedenle köyün iyi günleri de olmuş, kötü günleri de. Bunu köyü gezerken de hissedebiliyorsunuz. Köye gitmek aynı zamanda yaşayan bir tarihin içinde yürümek gibi... Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu’nun izlerini, hangi dönemde insanların nasıl yaşadığını köyde görmek mümkün.
Tumblr media Tumblr media
Tarihteki önemi ise hem Roma ve Bizanslılar için Kudüs'e bağlanan yol  hem de ipek ve baharat yolları üzerinde bulunması.
Mağara şeklinde Frig yerleşim yerleri mevcut.
Köyün hemen girişinde ise güveç ya da su testisi alabileceğiniz çanak-çömlek atölyesi ve satış yeri var. Bir nevi müze görevi görüyor, eskiden hamammış.
Gezilebilecek yerler arasında Aya Elena Kilisesi, Ak Manastır, Karataş Camisi ve Kurtuluş Camisi var.
Sille’ de Mağaralar
Sille, Roma döneminin Anadolu’da Hıristiyanlığı benimseyen ilk köylerinden. Sakinleri, bunun ceremesini yıllarca mağaralarda yaşamaya mecbur kalarak ödemişler. Roma İmparatorluğu’nun ilk Hıristiyanlara uyguladığı şiddet nedeniyle tıpkı Kapadokya’da ve Klistra’da olduğu gibi Sille’de yaşam mağaralara taşınmış.
O dönemde, Roma’nın zulmünden kaçmak için yapılan 200’ün üzerindeki mağarada yaklaşık 500 kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Mağaralar yıllarca ev, kilise, ahır ve hatta mezar olarak kullanılmış. Bugün halen mağaralarda o dönemde sürdürülen yaşamın izlerini görmek mümkün.
Aya Eleni  Kilisesi
Konya Aya  Elena Müzesi Hakkında Kısa Bilgi?
Hz.  İsa’nın doğumundan 3227 yıl sonra Bizans imparatorunun annesi Helena,  Konya’ya gelir ve buralardaki Hiristiyanlık çağlarına ait mabedleri görerek  çok etkilenir. Hristiyanlara Sille’de bir mabed yaptırmaya karar verir ve  yapım çalışmalarına başlanılarak kısa bir süre sonra tamamlanır. Yapımından itibaren bir çok tahribatlarla yüz yüze kalan Ayaelena müzesi asırlar boyu  birçok kez onarılarak günümüze kadar gelmiştir. Kilisenin kitabelerinde  anlatıldığına göre (Onarım Kitabesi) 1833 yılında yazılmış ve bu kitabede  Kiliseyi Aghia Eleni Mikhail kurduğu ve 3. Tamirinin “Sultan Mahmut  Efendi” nin tamir ettirdiği yazmaktadır.
Kilise düzgün kesme sille taşı ile yapılmış, avlusunda kayalarla oyulmuş  odalar bulunmakta, içerisinde iki yönlü taş merdivenlerde sizleri hayretler  içerisinde bırakacaktır. Kilisesin ana kubbesi 4 fil ayağı üzerine kurulmuş,  3 nefilidir. Kilise içerisinde alçı süslü bir vaaz kürsüsü, ahşap alçılı  birde kafes vardır. Kubbeyi taşıyan ayaklara Hz. İsa ve Hz. Meryem’in havarileri  resmedilmiş. Buralarda birçok kilise ve Hıristiyanlık eserlerinin, diğer  yandan Osmanlı eserlerin fazla olması; Sille’nin stratejik konumundan  kaynaklanmaktadır. Sille Önceki yüzyıllarda Hac yolu üzerinde bulunmakta  olduğu için birçok eser buradan günümüze kadar gelmiştir.
Sille Karataş camisi ise mağaraların tam karşı dağın tepesine 1878 yılında yapılmış bir cami. Günümüz yerleşim yerlerine biraz uzak kaldığından sadece teravih namazlarında hizmet veriyormuş. Camiye yürümeden önce mutlaka açık olup olmadığını teyit edin.
Kurtuluş camisi de 1794 yılında inşaa edilmiş. Biz gittiğimizde kapalıydı. Çok az görebildiğimiz iç yapısı ile farklıydı. Ayrıca köyde Osmanlı döneminden kalan tarihi mezarlıklar da bulunuyor.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
JAPON PARKI
Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından 2010 yılında hizmete sunulan ve 36 bin metrekarelik alanıyla Türkiye’nin en büyük Japon Bahçesi olan Konya Japon Parkı, Konya ile Kyoto arasında kardeşlik ilişkilerinin geliştirilmesi amacıyla yaptırılmıştır.
Tumblr media
ŞEB-İ ARUS
Birlik Vakti,  “Biz birleştirmeye geldik, ayırmaya gelmedik”
Mevlânâ Celaleddin-i Rumi‘nin ölüm yıl dönümlerinde 17 Aralık tarihlerine denk gelen haftalarda yapılan ve “Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri” olarak isimlendirilmeye başlanılan törenler, halk arasında Şeb-i Arus Şenlikleri olarak da anılmaktadır.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Şeb-i Arus lügat manası düğün gecesi demektir.  Mevlânâ'nın ölüm gününe, gelin gecesi manasına gelen Şeb'i Arûs günü denilmektedir. Mevlânâ öldüğü zaman sevdiğine, aşkına yani Allah'a kavuşacaktır. Onun için bu gün Mevlânâ için ölüm günü değil, düğün günü, gelin gecesidir. Öyle ise tef çalmak ney üflemek, semâ etmek, eğlenmek gerekir. Ön bahçenin güney-batı köşesinde, Matbah-ı Şerif ile, derviş hücrelerinin kesiştiği köşenin hemen önünde yer alan 6 köşeli havuza su stilize ejderha motifinin ağzından akar. Mevlânâ'nm vefat yıl dönümlerinde, havuzun yanına Mevleviler toplanır, sergiler, hasırlar serilir, minderler, yastıklar getirilir, yenilir, içilir eğlenilir, âyinler okunur ve semâ gösterisi yapılır. Havuza düğün ve ziyafet gecesi anlamına gelen "Şeb-i Urs Havuzu" denilmiştir. Ancak havuzun adı halk arasında zamanla değiştirilerek, gelin-gerdek gecesi anlamına gelen "Şeb'-i Arûs Havuzu'na dönüştürüldü. Şeb-i Arus törenlerindeki Sema ile diğer günler yapılan toplu Sema arasında fark var mı? Şeb-i Arus töreninde yapılan Sema ile diğer tarihlerde yapılan toplu Sema töreni arasında ana hatlarıyla fark yoktur. Sadece semazen ve müzisyen (mutrib) sayısı Şeb-i Arus töreninde daha fazladır.
Semahane, Semazen ve Mevlevi kıyafetleri; bazı eşyaların ve hareketlerin anlamları Post: Kuzu veya ceylan derisinden yapılan post (diğer adıyla postniş), Hz. Muhammed ve Mevlana’nın makamını temsil eder. Semahane içinde, kapının tam karşısında yer alır. Diğer dervişlerin postlarıyla karıştırılmasın diye kırmızı renklidir. Hatt-ı İstiva: Semahane kapısından, postun (makamın) olduğu yere giden manevi çizgidir. Hatt-ı İstiva çizgisinin sağ tarafı: Bu dünyayı, canlıları temsil eden Dünyevi bölüm Hatt-ı İstiva çizgisinin sol tarafı: Öbür dünyayı, ruhları temsil eden Ahiret bölümü Baş semazen: Sema’ya katılacak ekibin sorumlusu. Semazenbaşı: Sema’nın düzenli yapılması için görevlendirilen kıdemli derviş diyebiliriz. Postnişin: Mevlevi tarikatının şeyhi yani Post’u (Makam’ı) temsil eden kişidir. Tarikat içinde zamanla kıdem alan ve çeşitli görevlerden sonra gelinen makam. Bu makam rütbe olarak değil, görev olarak görülür. Postnişin başlığı: “Postnişin Sikke” denilir, keçeden yapılır, yaklaşık 40 cm. yükseklikte silindir şeklinde tepesi oval başlıktır. Keçe rengi kahverengidir, üzerinde “destar” denilen yeşil kuşak bulunur, kuşak 3 şerit olarak sarılır. Derviş: Tarikat üyesi. Semazen kıyafetleri, başlık: Sikke adı verilir. Keçeden yapılır, 45-40 cm. yükseklikte silindirik külah şeklindedir, tepesi düzdür, kahverengidir. Tasavvuf anlamı “mezar taşı” Semazen kıyafetleri, elbise (gömlek, yelek, kuşak, pantolon içlik): Semazenin tüm kıyafetleri beyaz renklidir. Elbiseye “Tennure” adı verilir, beyazdır, pamuklu kumaştan yapılır, tören kıyafetidir, tasavvuf anlamı “kefen”. Semazen kıyafetleri, mes: Günümüz karşılığı patik, tabanı yumuşak ayakkabı. Kuzu derisinden yapılır, siyah renklidir. Tasavvuf karşılığı yoktur. Semazen kıyafetleri, hırka: Tennure üzerine palto olarak giyilir, ayak bileğine kadar uzundur. Siyah veya kahverengidir. Tasavvuf anlamı “mezarı örten toprak” Hırka ve Post öpmek: Oturdukları Post bu dünyayı, hayatı; sırtlarına aldıkları hırka öbür dünyayı, ölümü simgelemekte. Hayata ve ölüme duyulan saygıdan dolayı semazen yaşadığı için Post, öleceği için Hırka’yı öper. Sikke üzerindeki beyaz şerit: Mevlevi tarikati üyesi olmayan ama Mevlevi dergahlarında (okul) ders veren öğretmenler vardı. Bu kişiler mevlevi sikkesi veya sarık takabilirdi. Öğretmenlerin sikkelerinin üzerine görevlerinin anlaşılabilmesi için beyaz kumaş şeritler sarılırdı. Selam: Kolların açık halde semahane’de yapılan tören
Sema töreninde semazenlerin hareketlerinin anlamları Semazen kolları çapraz olarak durmasının anlamı nedir? Sema’ya kalkmadan önce, Postnişin’den onay beklerken kolları kapalı, sol ayağı sağ ayağının üzerinde bekler. Bu görüntüsüyle “Elif” harfine (Arapça “A” harfi) ve “1” rakamına benzer. Tasavvuf anlamı, Allah’ın tekliğini göstermektir.
Semazenin Sema yaparken kollarını ve ellerini açmasının anlamı nedir? Sema yaparken kollarını iki yana açar. Sağ eli yukarıya, sol eli aşağıya dönüktür. Bu hareket Hakk’tan alıp, halka dağıtmak anlamındadır.
Bu hareketi biraz açıklamak gerekiyor; dervişler dünyevi hayatla olabildiğince az ilgilendiğine ve Hakk’tan maddi birşey almadığına göre halka dağıtabileceği şey dünyevi – maddi olamaz. Dervişin ilgi konusu ilahi varlığı anlamaya çalışmak olduğuna göre Hakk’tan alabileceği şey sadece bilgi olabilir. Dolayısıyla bu hareketin tasavvuf anlamı, dervişin sağ eliyle Hakk’tan aldığı bilgiyi sol eliyle halka dağıtmasıdır.
Dervişin kollarının çok yukarıda veya aşağıda olmasının, dirseklerden kıvrık olmasının, başının yatık veya dik olmasının kendi başına bir anlamı yoktur. Ama genel olarak başın dik, kolların iki yana tam açık ve ellerin dengeli bir şekilde yukarı – aşağı dönük olması simetri kaygısından dolayı beklenti oluşturur. Görsel dünyadan kurtulun, herşeyi kutsallaştırmaktan ve hurafeden (saçma hareketler) uzaklaşın. Zihninizi ve aklınızı Sema’nın içsel yükseliş aşaması olan “ölmeden ölmek” fikrini düşünün.
Sema töreni (Mevlevi Mukabelesi) nasıl yapılır? Baş semazen Semahaneden içeriye girer, meydana selam verir, meydanın sağ tarafından gidip Post’u yere serer. Post’un başında İhlas suresini 3 kere, Fatiha suresini 1 kere okur. Başta Peygamber Efendimiz ve tüm Peygamberler, Cihar-i Yar-i Güzin, Sahabe-i Kiram, tüm Pirler, Hz. Mevlana, geçmiş üstatlar ve tüm Ümmet-i Muhammed’e bağışlama (dua) yapılır. Daha sonra meydanın sol tarafından devam ederek meydandan çıkar.
0 notes
berabergezsek · 9 years ago
Text
POYRAZLAR GÖLÜ &  ACARLAR LONGOZU &  MADEN DERESİ
POYRAZLAR GÖLÜ
DOĞA HARİKASI
Nasıl Gidilir?
İstanbul’ dan 150 km 1s 47 dk dır.
Otobandan Adapazarı yönünden devam ediniz, Karasu kavşağından ayrılınca poyrazlar gölü'ne ulaşıyorlar.
Hakkında?
Adapazarı'nın kuzey doğusunda Sakarya Irmağı'nın yakınındaki 60 hektarlık bu göle yanındaki Poyrazlar Köyü nedeniyle bu ad verilmiştir. Gölün başka bir adı da Teke Gölü'dür.
Toprağı bereketli, yamaçları çam ve meşe ağaçlarıyla kaplı, baharda kır çiçekleriyle daha da renklenen, kuğuların uğrak noktası, nilüferlerle kaplı Poyrazlar Gölü huzurlu bir doğa cenneti. Tertemiz havada yürüyüş, piknik yapıp kafa dinlemek isteyenlerin gözdesidir.
Yeşilliklerin arasında kaldığı için, girdiğiniz anda başka bir diyara girmiş gibi hissedersiniz. Sakinliğiyle sizi cezbedecektir ve huzurun adresini bulduğunuzu fark edeceksiniz. Gölün en derin yeri 12 metredir ve dibi bataklıktır. Bu sebeple gölde yüzmek yasaktır. Poyrazlar Gölü'ne günübirlik kullanım alanı dahilinde 8 tane yağmur barınağı (Kamelya), bir tane büfe, çocuk oyun alanları, 14 tane halka açık çeşme ve 180 sabit masa bulunuyor. Göl çevresinde tam tur 5 km. dir. Tam tur için tren mevcuttur. Tren kişi başı 3 tl dir. Yarım saatte tur atılır. Bisiklet kiralayarak gölün çevresindeki parkurda dolaşabilirsiniz. Gölde deniz bisikletine binebilirsiniz.
Poyrazlar Gölü'ne, düzlük, düzgün yollardan ulaşabiliyorsunuz göle. Milli parklar kapsamında olduğu için girişte ücret alınıyor.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ACARLAR LONGOZU
Nasıl Gidilir?
İstanbul’ dan 203 km 2s 23 dk dır. 
İstanbul tarafından gelecek olanlar, TEM otoyolunu kullanıp Adapazarı, karasu tabelalarını devam ettirecek. Karasu tabelalarından sonra Karamüezzinler Köyü tabelasına geldiğinizde sol tarafa dönerek Acarlar Longozu’na ulaşım sağlamış olacaksınız.
Hakkında?
Dünya'da beş tane bulunan ve Türkiye'de ki ikinci Longoz olan (su basar ormanı) Acarlar Longozu hem flora hem fauna açısından son derece zengindir. Yaklaşık 10 km uzunluğundaki Acarlar Longozun'da, 150'den fazla ağaç türü yaşıyor. Burada iyi gelişmiş tırmanıcı kızıl ağaç, söğüt türleri ve diş budak baskın olarak bulunur. Farklı sualtı canlılarında yaşadığı Acarlar Longozu biyolojik çeşitlilik açısından ülkemizin en önemli doğal değerleri arasında yer almaktadır. Türkiye'de "Yeryüzündeki cennet burası dedirtecek" kadar güzel Acarlar Longoz'u keşfedilmeyi bekliyor. Acarlar Longozu deniz, göl, kumul ve orman eko sistemlerini bir arada barındıran dünyanın nadir tabiat köşelerinden biridir.
Acarlar Longozu güzelliği ile görenleri kendine hayran bırakıyor. Seyri doyumsuz bir tabiat güzelliğine sahiptir. Su menekşesi Türkiye'de sadece Acarlar Longoz'unda yetişirken, nilüferlerin su üzerindeki muhteşem görüntüsü de hafızalardan silinmiyor. Longoz; su içine batmış orman anlamına gelmektedir ve Acarlar Longozu, içinde fazlasıyla balık türlerini barındırmaktadır.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
MADEN DERESİ
Nasıl Gidilir?
İstanbul’ dan 208 km 2s 47 dk dır.
TEM Otoyolundan İstanbul tarafından geliyorsanız Hendek Adapazarı çıkışından çıkarak, Adapazarı’na varıyorsunuz. Buradan Karasu istikametine devam ediyorsunuz. Adapazarı Karasu sapağı 50 km. Karasu’yu geçip Kocaali’ye devam ederken sağda bulunan Maden Deresi/Şelale tabelası ile Kuyumculu Köyü’ne dönüyorsunuz. Kuyumculu Köyünden itibaren Maden Deresi/Şelale tabelasını takip edebilirsiniz.
Hakkında?
Sakarya-Karasu'da bulunan, yeşil alanlarıyla büyüleyen, deresinin sesiyle doğanın sesini birleştirip hiç duyulmamış bir melodi fısıldayan Maden Deresi, doğa harikasıdır.
Maden Deresi, yürüyüşler yapmak, fotoğraflar çekmek, dostlarınızla birlikte piknikler gerçekleştirmek için oldukça ideal bir nokta. Üstelik Ekim ve Kasım aylarında giderseniz eğer kestane toplayabilme imkanınız da bulunuyor.
Bölge adını ortasından geçen dereden almakta. Ama o dereye de adını veren yıllar önce bu bölgede maden çıkarılmış olmasıdır. Maden Deresi’nin olduğu bölgede bir zamanlar Fransızlar tarafından işletilen madenler varmış. Fakat 1914 yılında Fransızlar bu bölgeyi terk etmiş. Bu sebepten dolayı bu nokta Maden Deresi olarak anılıyor.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
0 notes
berabergezsek · 9 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
0 notes
berabergezsek · 9 years ago
Text
SELİMİYE
SELİMİYE
Aklım Selimiye’de kaldı
Selimiye Marmaris’e bağlı bir köy ve koydur. Mükemmel doğasıyla, tertemiz bir koy oluşuyla giderek dikkat çekmeye başlayan bir yerdir. Denizi sakin ortamı çok huzurludur. Denizin yanında bir kahvehane, ayaklar suda, üzerimde üzüm salkımının gölgesi. Kâh bir üzüm atarım ağzıma kâh ahşap iskemleden kaykılır, hızlıca denize atlayıp çıkarım. Yok yok; ben burada kesin aklımı kaçırırım! J
Nasıl gidilir?
Marmaris ile Selimiye arası 45 km’dir. Marmaris’e ulaştıktan sonra 40-45 dakikalık bir yolculuk sonrası Selimiye’ye varılmaktadır. Marmaris’ e geldikten sonra Datça yolu üzerinden Hisarönü’ndenBozburun yoluna saparak ulaşabiliyorsunuz.
Hakkında?
Marmaris Selimiye’ye varıldığında sizleri huzurlu bir ortam, tertemiz bir hava karşılayacaktır. Şehrin kalabalığından uzaklaşılacak dinlenmiş olarak geri döneceksiniz. Selimiye köyünde gelenleri sıcakkanlı, güler yüzlü işletme sahipleri ve köylüler karşılayacaktır.
Selimiye, özellikle mavi tur tekneleri ve yatların popüler uğrak noktasıdır. Bölgede yeşilin hakimiyeti görülmeye değer.
Ne yapılır?
-Selimiye sahili, ara sokakları, kahvesi, restoranları, cafeleri ve koylarını keşfetmeden Selimiye'den ayrılmamalısınız. Biraz pahalı ama değer J
-ÇiftlikKöyünü ziyaret etmelisiniz. Bayır köyünde meydanda Çınar ağacı ve Zeytinyağ Müzesi var, mutlaka ziyaret etmelisiniz, müzedeki yağlardan denemelisiniz, esnafı çok güzel inanılmaz ilgililer. Selimiye'nin diğer doğal harikaları. Karada köy köy, tekne ile koy koy gezmelisiniz. Kamelya Adası ve Dişlice Adası keyifli bir keşif için sizleri bekliyor.
-Akkum Koyu'nu mutlaka görmelisiniz. Koya, Selimiye'nin girişinden 2,5 kilometre sonra ulaşacaksınız. Koy, Sığliman Koyu'na 500 metre uzaklıktadır. Akkum ve Sığliman koylarında tesis yok, halk plajı.
-En güzel plajı sığ liman merkeze 2 km mesafede
-Köyün sakin ve ılık sularında saatlerce yüzmeden,
-Ve son olarak gün batımı manzarasını fotoğraflamadan dönmeyin.
NeYenir? Rest.bilgileri
Rest bilgileri: Bülentin yeri, Badem Mantı, Üzüm tatil evinde kahvaltı ve börek
Gündüzleri Ceri Pastanesi‘nde börekler, poğaçalar, limonlu kek
Sardunya Restaurant tavsiyeli
Paprika cafenin tatlıları güzeldir.
Akşam yemeklerinde Hidayet’in Yeri bir numara. Sebzelerin çoğu arka bahçeden. Balıklar ve deniz ürünleri, malum, denizden. 
Karadut Kahve Evi’nin “parmak kopartan tostu”nu deneyin. Ayaklar suda tost yenir keyfile.
Mavi Pide-Selimiye Gsm: 0530 309 96 34, Hanım Pınarı Mevkii no:20/2 Selimiye Marmaris Muğla
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
BÖRDÜBET
Marmaris’in Hisarönü Köyü’ne bağlı olan Bördübet denizin ormanla iç içe geçtiği, trafikten ve binalardan arınmış küçücük bir tatil beldesi…Sık ormanlarla çevrili Bördübet, yöredeki birçok koy gibi eşsiz bir doğaya sahip. En önemli özelliği ise 200 metre eninde ve 600 metre uzunluğunda bir kanal aracılığıyla çam ormanının içine giren denizi. Yeşil çam ağaçlarının çevrelediği deniz, özellikle fotoğraf meraklıları için mükemmel bir manzara oluşturuyor. Özel çevre koruma alanı olan Bördübet’te dağ güvercini, saka, bülbül, balıkçıl kuşlar, atmaca, yaban domuzu, tavşan, sincap, tilki ve porsuk gibi yabani hayvanlar da bulunuyor. Sabah kuş cıvıltıları arasında uyanıp eğer yeterince erken kalktıysanız, çevredeki ağaçların gövdelerinde serinleyen sincaplarla karşılaşabilirsiniz. Günün geri kalanını da küçük bir köprüyle karşıya geçerek ulaşacağınız kum plajda geçirebilirsiniz. Bördübet’in doğası, olta ya da zıpkınla balık avlamaya elverişli, orman patikaları da yürüyüşü sevenlere çeşitli seçenekler sunuyor. Çevreye yapılan tekne gezileri sayesinde komşu koylara denizden ulaşmak da mümkün… Yapmadan Dönme
Orman yolundan ulaşılan Yedi     Adalar’ı ziyaret etmeden,
Kambur Kemal, Saklıkoy ve     Löngöz gibi koylara uğramadan,
Kabuklu Rodos incirini denemeden… dönmeyin.
Tumblr media Tumblr media
HİSARÖNÜ
Hisarönü, Marmaris'in güneybatısında yer alan popüler ve güzel bir beldedir. Marmaris-Datça yolunun 22 nci kilometresinden itibaren Hisarönü tabelasını görerek ilerleyeceğiniz yol boyunca bir tarafta Hisarönü Körfezi, diğer tarafta Gökova Körfezi, sunduğu doğal güzellikler ve muhteşem manzarası vardır.
Hisarönü bölgesinde deniz sığ ve kum kiremit rengini andırmakta. Daha çok sakin bir tatili tercih eden tatilciler Hisarönü'nü seçmekte. Hisarönü bölgesinin temiz havası ve suyunun özellikle astım ve kalp hastaları için iyi geldiği söylenmekte.
NeYenir? Rest.bilgileri
HİSARÖNÜ KÖFTECİSİ- Muhteşemdir, mekan çok güzel, sahipleri samimi, köfte-ayran ve piyaz muhteşem. (fiyatlarıda uygun)
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
MAVİ PİDE**HİSARÖNÜ mutlaka denenmeli ***
Marmaris - Datça Yolu 16. km. de, Orman Deposunu geçince solda, Hisarönü, Bozburun kavşağından 300 m. önce.
Gsm: 0 534 542 43 24 Tel: 0 252 467 03 03
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ORHANİYE KÖYÜ VE KIZKUMU
Baybassos antik kenti eteklerindeki Orhaniye Köyü, üzerinde yürürken, denizin üzerinde yürüyormuş hissi veren kırmızı kumuyla ve koyun ortasında yer alan Şövalye Adası ile ünlü.  Mitolojik ve tarihi kalıntılar açısından oldukça dikkat çekici olan Orhaniye Köyü’nde en çok merak edilen yer, denizin üzerinde yürüyorsun hissi veren #Kızkumu. Efsanesi ise ilginç; ¨geçmiş zamanlarda bu köyde bir kız yaşarmış, karşı kıyıda yaşayan bir delikanlıya aşıkmış. Ailesinin isteği ise bu delikanlıdan yana değil, kendi istedikleri kişiden yanaymış. Düğün gecesi kız delikanlıya kaçmak istemiş. Sahilde kendine yol yapmak için eteğine doldurduğu taşları denize dökmeye başlamış. Fakat eteğindeki taşlar bitince denizin ortasında çaresizce kalmış ve peşinden gelen köy halkı tarafından öldürülmüş.¨…  İşin bilimsel açıklaması ise, kumul hareketleri sonucunda karadan başlayıp koyu ikiye bölen yaklaşık 600 metrelik sığlığın varlığı.
Kızkumunda mutlaka deniz üzerinde yürüyün.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
TURGUT KÖYÜ VE ŞELALESİ
Antik Bybassos Krallığı’na ait Turgut Kalesi ve doğa harikası Turgut Şelalesi, görmeden dönmeyin. Şelale, Bayır köyü ile Turgut köyü arasında, (Marmaris’ten Datça yönüne doğru giderken, Bayır köyünü Turgut istikametine doğru geçtiğinde,  5'inci kilometrede Şelale tabelasını göreceksin) Buradan girdikten sonra yaklaşık 200 metre kadar daha ilerlediğinde seni ilk karşılayan kuş ve su sesi... Ardından da orman çıkıyor karşına. Turgut Şelalesi, yaklaşık 4 metrelik bir yükseklikten akıyor.  Su çok soğuk. Ufak gölde yüzme imkanı da mevcut. (Uzun uzun yüzebileceğiniz bir yer değil. Görmeye değer) Bölgede küçük restoranlar var ve burada yöresel yemekler ile alabalık yiyebilirsin.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
0 notes
berabergezsek · 9 years ago
Text
BOZBURUN
BOZBURUN
¨Ölmeden önce, cennete gidenlerin toplandığı yer.¨
Bozburun’ a gelen eşler için anlatılan bir efsane vardır. Efsaneye göre;
“Neden böyle bir yere gelindi? Diye kavgaya tutuşur, ertesi gün oranın havasını soludukça oraya aşık olurlarmış (!) 
Nasıl gidilir?
Marmaris’i geçiyorsunuz, Datça yol ayrımından Orhaneli tarafına dönüyorsunuz. Yaklaşık 45 dakika boyunca sırayla Hisarönü, Turgut, Selimiye geçiliyor veee ver elini BOZBURUN işte şahane huzur dolu tatilköylerinden farklı bir hayat J
Hakkında?
İlk bakışta Hollywood filmlerinde korsan gemilerinin İngiliz donanmasından kaçmak için saklandığı ıssız adalardaki koyları andırıyor. “Ben bu yeri daha önce görmüştüm!” diye kısa bir dejavu yaşadıktan sonra, aslında dünya üzerinde şehirden, dumandan, gürültüden uzak, dokusunu ve özgünlüğünü koruyabilmiş, hayatın ve insan ilişkilerinin insan gibi yaşandığı sanki cennetten kopmuş bir yere geldiğinizi fark ediyorsunuz.Marmaris Bozburun, kayalık, bakir ve kıvrımlı tepelerin arasına sıkışmış, müthiş güzellikte bir koya kurulmuş küçük bir balıkçı kasabası. Balıkçılık da önemli bir geçim kaynağıdır. Büyük kentlerde yaşanılan kargaşadan ve teknolojiden uzak, hem insanlarıyla hem de doğasıyla gezilmeye değer koylardan bir tanesidir. Ünü dünyaya yayılan ahşap guletlerimizin yapım yeri de işte bu küçük, güzel, sakin Bozburun beldesidir. Her yıl Gulet Festivali yapılır. Dört yanın bahar cennet, minnacık bir köy Bozburun dediğin. İçindeki organik dondurmacı Limon’dan, köy kahvesine, pansiyonlardan Salı günleri kurulan pazarına her şey tam da olması gerektiği gibi.
Birçok tarihi eseri bozulmamış haliyle görebilir, gecenin yıldızlarla ve ayla sakin buluşmasını deniz üzerinden huzurla izleyebilirsiniz. Huzur için BOZBURUN.
Cennetin ta kendisi. Tanrıyla görüşemedik! Başka ne denir!!
Ne yapılır?
- Merkezde yürüyüş yaparken bolca fotoğraf çekebilirsiniz. Küçük ama çok şirin bir yer. Sahil boyunca mutlaka yürüyüş yapın.
- Günlük Tekne turu yapabilirsiniz. Çok seveceksiniz, denizden bir başka güzel.(yada yelkenli ile gezinti yapılır)
- Tabii ki yüzün, Sabahın ilk saatlerinden gece yarısına kadar yüzülecek kadar güzeldir deniz.
- Söğüt köyünü mutlaka ziyaret edin, Güneş batışı muhteşemdir. Söğüt köyünde gün batımını Manzara kafede mutlaka izleyin. Söğüt çok dağınık bir köy, bütün mahallelerini hakkıyla gezmek ve sahilde güzel bir yemek yemek için en az yarım güne ihtiyaç var. Söğüt köyünde Sranda mahallesine gidiliyor. Çok yakın mesafede.
- Taşlıca köyünü ziyaret edin, çok güzeldir. Harika eski evler var. Köyde hiç su yok. Halkı inanılmaz hoşsohbet. Taşlıca köyünü geçince Serçe Limanı ve Kırk kuyular var, görmeye değer keyifli. 
NeYenir? Rest.bilgileri
- Ahtapotlu pilav, çökertme, balık yemelisiniz,
- Suna Pansiyon’un bahçedeki taş fırınından çıkan çörek otlu ekmek ve poğaçalar çok lezzetli.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Adatepe Mevkii: Sadece tekne ile gidiliyor.
Bozburun köyünden çıkıp tersi istikamette, Söğüt Köyü’ne doğru azıcık devam et, ilkokulun önüne aracını parket, iskeledeki numaraya telefon et, az sonra Bozburun Yat Kulübü’nün teknesi görünür uzaktan. Seni alıp Adatepe Mevkii’ne götürmek üzere. Adatepe, Bozburun’un en sakin ve en bakir köşelerinden biri. Aslında biz şehirlilerin Bozburun olarak bildiği, arabamızı Cumhuriyet Parkı’na bırakıp küçük iskeleden motorla alınmayı bekleyip sonra da 10 dakikada otellerimize ulaştığımız yer Bozburun değil, Adatepe. Adaboğazı’na bakan, gün batımının güzelliğine inanamadığınız Adatepe’den Sabrina’sHouse’dan,
KocabahçeGlamping Kamp Alanı: BozburunDirsekbüyü Koyu’nun hemen arkası. Buraya ismini veren koyun ortasındaki kocaman narenciye bahçesi. İşte bu yaz başı o narenciye bahçesi, ahşap bungolowlar, hamaklar ve dev muz, limon ağaçları ile çevrili bir glamping alanına dönüştürüldü. İyi pizza, meze ve balık yapan salaş bir restoranı var. Mücveri harika. Gunebakanlar ve kocaman sebze bahçesi. Tek ses cırcır böcekleri. İletişim için Fulya Hanım 05363723337
Tumblr media Tumblr media
0 notes