Tumgik
kafamazeplinindi · 3 years
Text
90'ların en güzel şarkılarından birini hatırlamak hep iyi gelir. Teşekkürler Tarkan.
1 note · View note
kafamazeplinindi · 3 years
Text
Neden stres oluyorsun ki?
Son 5 yildir Londra'da yasiyorum. Ve Ingiltere'nin sevdigim iki yani var. Birincisi olum, hastalik gibi konularda son derece sogukkanli olmalari. Bir digeri de hicbir sey icin acele etmemeleri ve sakinlik / guven kulturunu benimsemis olmalari. Ozellikle devlet ve saglik kurumlari bu sekilde calisiyor. Mesela diyabetli biriyseniz grip asisini ucretsiz olabilirsiniz. Tek yapmaniz gereken "tip 2 diyabet hastasiyim" demeniz. Arka planda muhtemelen aile hekiminizle bir teyitlesmeler donuyordur. Beyanin esas alindigi islerin yurumesini ozlemisim gercekten de.
Ulkenin geneline hakim olan bu serin sakin tripler beni ilk kez 4 yil once vurmustu. Yanimda abim ve esiyle dondurma almaya gitmistik. Harika bir yaz gunuydu. Ama bir an evvel dondurmaya ulasmak istiyordum. Onumdeki kadin yaklasik 22 cesit dondurma icin tek tek sorular sordu. Iceriginden, alerjik malzemelerine kadar ozet gecirttirdi ve sanirim 8 cesitten de denedi. Sonra da 2 top dondurma alip gitti. Ben bu sure icinde epey darlandim tabii. Cunku benim icin soyle bir bakip secilecek 2 cesit dondurmadan ibaret olan bir olay neticede. Soylendim, ofledim, puffledim. Benimle birlikte dert yanacagini dusundugum abim, o gunden beri aklimdan cikmayan ve beni ben yapan bir sey soyledi. "Neden stres oluyorsun ki? Sira sana geldiginde sen de o zamani nasil istiyorsan oyle kullanirsin. Olur biter." Hayatimda bundan daha ufuk acici ve dogru cok az sey duydum sanirim.
O gunden beri toplumsal kultur, aliskanliklar, kimlik gibi konulara epey kafa yoruyorum. 32 yasima kadar Turkiye'de oyle bir hayat surdum ki hep hakkim olani elde ed(e)bilmek uzerine kurulu bir mucadele verdim. Sabah uyanmakla birlikte ise gitmek, is gununu atlatabilmek, sonra eve gelebilmek... Barinmak, beslenmek, yolculuk etmek, hayal kurabilmek kisaca var olmak hep bir mucadele ile mumkundu. Ve bunlarin derdine dustugumde, olagan aliskanligim sadece sabirsiz bir akdeniz kulturu insani olmaya evrilebilmisti. Bu aliskanligimi degistirebilmek icin epey ugrasmam gerekti. Ama sanirim basardim.
Iste ayni sebeple, bugun -de- bankamdan gelen hayat sigortasi mektubunu (evet burada her sey hala yazili haberlesme ile yuruyor.) ilk defa ciddi ciddi degerlendirme karari aldim. Mortgage ile ev sahibi olmus bir ciftiz. Ingiltere ve bankam, bana, zamanin acimasiz oldugunu, insanlarin basina her seyin gelebilecegini ve olsek bile mortgage kredimizi odememiz gerekebilecegini kibarca hatirlatiyor :) Bazi finansal araclar burada hayalimizin otesinde gelismis durumda. Isin kapitalizm bidi bidisini (para tuzagi?) simdilik geciyorum. Su an icin esas aldigim sey; evet, her an her sey olabilir. Ve olsek bile cok uzulebilecegimiz seylerden bir miktar korunmamiz mumkun. Veya oyle mi acaba? Gelen mektupta "plan & protect your family's future" yani "ailenizin gelecegini planlayin ve koruyun" yaziyor. Gelecegi planlamak, hadi planladin korumak gercekten mumkun mu? Yoksa hayati ve olabilecekleri sorgulamak, uzerine kafa yormak yerine aksiyon mu almak gerekiyor? Hangisi bizidaha mutlu eder?
Benim gibi, cok dusunmekten hoslanmiyorsaniz, siz de ayda £8'e bankanizdan bazi cevaplar alabilirsiniz :)
0 notes
kafamazeplinindi · 12 years
Link
Barış Manço çok büyük adamdı. Şarkının son haline ulaşmadan önceki ilk ve ham hali ise şöyle; 
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/45661/donence%60nin-ilk-hali
0 notes
kafamazeplinindi · 12 years
Link
tekrar ediyorum.
insan müthiş bir huzursuzluk, bir olmamışlık ya da az sonra kötü bir şey olacaklık hissiyle yaşamalı. gözlemlediğim kadarıyla hayatta kalanların çoğunu bu yarımlık ayakta tutuyor. genelde az sonra kötü bir şey olmuyor. amerikan rüyasının modası geçtiğinden beri herkes sakin bir...
12 notes · View notes
kafamazeplinindi · 12 years
Audio
Böyle bir şarkıyla bu huzuru hissediyorum.
0 notes
kafamazeplinindi · 12 years
Audio
Vinnie Moore'dan günümüze, başarılı ellerde mükemmelleşen şarkı. İçine çekse keşke bizi.
0 notes
kafamazeplinindi · 12 years
Photo
Tumblr media
İşte böyle sevilmek isterdim.
192 notes · View notes
kafamazeplinindi · 12 years
Photo
Tumblr media
358 notes · View notes
kafamazeplinindi · 12 years
Text
Kopuk
Bunu yazdıktan sonra birkaç dakika nefes alabildim. Şimdi yine başladı o darlanma...
Burası karmakarışık duygularımın yeri. İki lafı toparlayıp da insanlara sunamayışımın aleni kanıtı. Aklıma bir cümle geliyor bazen. Onunla ilgili, şununla ilgili, o olayla ilgili, seninle veya benimle ilgili. Onunla ilgili olduğunda genelde devamını getirdikçe yüreğim sızladığından kendimi durdurduğum düşüncelerim var. Nefes almam için bunu yapmam gerekiyor çünkü. Yoksa çok zor hayat. Sürekli kafalarda dolanan sorularla, "acaba?"larla, "şimdi ne olacak?"larla nefes alışlarımdaki zorlanma arasında doğru bir orantı var. Aşk dediğin bir gönül işi. Beyinden kopma işi. Gel gör ki matematikle de çok sıkı fıkı. 1+1=1 oluyor mesela. Öyle olmasını istiyorsun ve oluyor :) "çok dertliyim" diye anlatmaya geldiğin şu tumblr köşesinde bile birden eblekleştiriyor seni. Bünyene saldığı yavşaklık potansiyeline engel olamıyorsun. Eblekizm. Yani Bülent Ortaçgil'i kıskanmıyorum değil aslında. Aşkın bir dengesizlik işi olduğunu, bunu şarkıya dönüştürecek kadar çözmüş. Bir de üzerine "dengeye dönüşen bir sevginin o kişi olmadan olmayacağı"na karar vermiş. Coşkuyu da vermiş. Allah ne verdiyse... Ben burada cümle kurup meramımı anlatamıyorum saçmalamaktan. Adam bunu yapmış. Şunu yazarken bile "vay arkadaş" diyen kahvehane abileri gibi sarkıttım dudaklarımı. 
Toparlamam gerekirse, ki biliyorum ki gerekiyor, ben birine kafayı çok fena taktım. Ne olacağını, onun bana ne yapacağını, kalbimin üzerinde ne şekillerde tepineceğini filan da pek kestiremiyorum. Bir yanım çok mağdur olacağımı söylese de, bir yanım "Belki öyle olmaz be! Hemen öyle deme lan." diyor. Kendimle lanlı lunlu konuşurum. Lanlı lunlu yazmak da ne ilginçmiş. İlk defa yazmışım hayatımda. Onun sayesinde ilkleri yaşıyorum. -Buna iyi güldüm bak.-
Çok aşık hissediyorum. Elbette aşk bu olmamalı. Bir o kadar da -meli/-malı'lardan uzak bir duygu o. Ve ben yine aynı nedenle ne yapacağımı, ne düşüneceğimi, delirmemek, buna takılmamak için nasıl davranmam gerektiğini, kendime nasıl şefkat göstereceğimi bir türlü kestiremiyorum. o, orada durdukça, nefes alıp yaşamak için hareket ettikçe, eli klavyeye gidip de bana yazmadığı her dakika, telefona uzanıp da beni aramadığı her dakika, sanki önceden hep bana yazıyor, hep beni arıyormuş gibi triplere girmeme sebep oluyor. Nasıl tehlikeli bir şey bu ya? Buika dinleyip de kafayı yemek üzere olmak nasıl bir kafanın ürünü? Kendimi tanıyamıyorum artık.
O kadar hassaslaşıyorum ki ve lanet olası öğrenilmiş empatik olma çabalarım o kadar baskın ki yazmaya, sormaya, konuşmaya, aramaya çekinir olmuşum. İncitmekten, ürkütmekten korkar olmuşum. Ve buna rağmen kalbinin üstünde tepinilen olmuşum. Her gördüğümde, adını her duyduğumda parçalanmak neyse, her gördüğümde ulaşamamak, her duyduğumda seslenememek de o olmuş. Ben ne ara öğrendim böyle sevmeyi? Ne ara takıldım? Ne ara böyle derinleşti nefes alış-verişlerim? Hayat ne zaman böyle zorlaştı da tüm dertleri unutur oldum?
Ne araysa bundan sıyrılmak, o ara bu ara olsun lütfen. Çok zor. Gidecek birine bile bile bağlanmak deliliklerin en tatlısı. Sona erdirmek de bu yüzden zor.
Sona erdirmek istememek var bir de... Neyse.
1 note · View note
kafamazeplinindi · 12 years
Text
Çok Özlemek
Yazdım yazdım, bozdum. Yaz-boz yaptım.
http://www.youtube.com/watch?v=eo5JiVLrUIQ
En saçma nesneyi, en alakasız insanı bile özlüyorum ben. Ne kadar çok özlüyorsam o kadar saçma, o kadar alakasız işte aslında. Anlamsızlıklar yığını, soru yumağı. Özlemek için alışkanlık duymamız gerektiğini düşündüğümüz o insan, nasıl oluyor da aslında daha yokken, hiç olmamışken bile çok özlediğiniz olabiliyor? Uyurken dünyayı ve zihinlerimizi ne çeşit uzaylılar ele geçiriyor da, gözlerimizi açtığımızda kalbimizde bir sızı, aklımızda tek bir isim ile nefes almaya çalışıyoruz? Nasıl da ağır geliyor her yeni nefes? Çaresizlik özlemek. Çok özlemek ise ölüme daha da yakınlaşmak çaresizler için. Gün içinde delirircesine koşturduğun bir anda hiç koklamadığın kokuyu özlemek ne demek? Gözlerinin tanıdık bakışlar araması etrafında? Tanıdık bir ses, tanıdık bir mimik, tanıdık tek bir an ile kalp atışlarının hızlanması... Ve aslında hiç tanımamış olmak. Kalbine yabancılaşmak. Özledikçe hırçınlaşmak peki?  Deli gibi kuruttuğunuz halde nemli kalan saç gibi, keselendiğiniz halde hafif siyah kalan dirsek gibi, her nefeste dışarı verdiğiniz halde hala içinizi saran zehirli hava gibi, inatla aynı havayı solumak gibi, su gibi... Kana karışması bir akşam yemeğinden uzun, vücuttan atılması aynı yemekten çok çok çok uzun süren özlemlerden kaçınamamak gibi. Çığlık çığlığa bağırmaktan ne farkı var susarak özlemenin, çok susmanın, susuyormuş gibi yapmanın, içten içe "Gel de nasıl baktığımı gör." demenin ve tek bir yazıda bu kadar çok soru sormanın? Çok özlüyorum. O bilmiyor.
2 notes · View notes
kafamazeplinindi · 13 years
Text
Sleep
Sözsüz bir şarkının bana çağrıştırdıkları konusunda endişeliyim.
http://www.youtube.com/watch?v=AeAB00szD4E
0 notes
kafamazeplinindi · 13 years
Quote
Hayalimdeki ortamı kurmuş adam. Eksikler var tabii. Morning routine (by iamdudu)
Tumblr media
BKFST
304 notes · View notes
kafamazeplinindi · 13 years
Audio
Dave Matthews Band - Two Step
2 notes · View notes
kafamazeplinindi · 13 years
Text
Ben sıkılırken...
İşyerinde boş vakti olan insanların yapabilecekleri vol.1 diye bir listeye başlasam sanırım ilk 10'da aşağıdaki link'te yer alan denemeler de bulunur. Çay tiryakisini bile gaza getiren 12 çeşit kahvenin seksi fotoğrafları için tıklayınız. :)
www.vijayforvictory.com/how-to/12-yummy-ways-to-prepare-coffee/3988/
0 notes
kafamazeplinindi · 13 years
Text
Nutella Gerçeği
http://fizy.com/#s/13b4b3
Son dönemde ülkenin başına hiç nefes almadan devam etmeye yemin etmişcesine gelen üzücü olaylardan sonra henüz bugün durup düşünme fırsatı buldum. Devam eden süreçte de düşünebildikçe içim sıkıldı. Yaşlı teyzeler gibi derin nefesler aldım. Bazen kendime söylemek istemediğim veya gerçekten saf olduğum için göremediğim şekilde de olsa içimde büyüyen karanlığın hep bir/kaç sebebi oldu. Sebeplerin arasına sıkışan birkaç ışık sızıntısı da var. Yok değil. Sonuçta bir ihtimaller denizi hayat dediğin. Yine de zaman içinde tüm yolların kapanmış olduğuna olan inancım maalesef sağlamlaştı.
Bir şehidi ele alalım. Gencecik adam, yaşlı da olsa aynı üzüntü, ölüyor. Anlayamadığı bir amaç uğruna. Dönen çarkların kurbanı tamamen. Ölürken son düşündüğü şey deniz kenarında bir çay içmek belki. Veya içtiği bir sıcak çorba. Ölümün her türlüsü çok üzücüyken bu türlüsü daha bir trajik, evet. Adam ölüyor. Geride bıraktıkları var. Geride bıraktıklarının üzüntüleri, eksiklikleri ve onların da etrafındakilere yansıttıkları acılar. Kocaman, kısır bir döngü. Adam ölüyor. Geride eşi ve çocuğu kalıyor. Çocuğu babasının ölüm sebebini anlayamıyor. "Vatan sağolsun." diyemiyor. Nasıl desin? Hep bir yanı eksik büyümüş. İçindeki mutsuzlukla başkalarının de mutlu olmaya hakkı olmadığını düşünüyor belki içten içe. Agresif oluyor. Acısından... Onun üzdükleri, diğerlerini üzüyor. Sürekli büyüyen bir acı. Depremde durum farklı mı? Değil. Hayatla baş edemeyip intihar eden, trafik kazasında hayatını kaybeden, uzaylıları gözleriyle gören, parasızlık yüzünden sağlığına kavuşamayan, çikiletası olmadığı için ağlayan insanlarda?
Aslında olayı Nutella'ya bağlayacaktım bu yazıda. Dertlerimiz büyüdükçe Nutella kavanozunun boşalması arasında pozitif bir ilişkinin olduğu über tespitimi aktaracaktım kimsenin takip etmediği bu sayfama. Ama acım birden yön değiştirdi. Bu oldum. Umarım başkalarını da etkilemem.
Sevgiler.
0 notes
kafamazeplinindi · 13 years
Text
10 Architecturally Wondrous Staircases
Mimari her zaman çok ilgimi çekmiştir. Zaman içinde zekam evrildikçe "minimalizm" akımını bile öğrenir, sever oldum. Kullanılabilirliğin sadelikle olan uyumu hep cezbetti beni. Hayatın her alanında... Mimari, bunun şekle bürünmüş hali. Aşağıdaki linkte en güzellerinden bir seçmece var.
http://www.curbly.com/modhomeecteacher/posts/9934-10-architecturally-wondrous-staircases
0 notes
kafamazeplinindi · 13 years
Text
İsrail Ordusu, Başbakan Erdoğan'a Laf Yetiştirmek Amacıyla Geliştirilen Yeni Savunma Sistemi Projesini Tanıttı
Paylaşmasam olmazdı!
http://www.zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=139947
"Başbakan Erdoğan'ın gittikçe sıklaşan ve sertleşen İsrail karşıtı demeçleri, sonunda İsrail ordusunu da harekete geçirdi. İsrail Savunma Bakanlığından bu sabah yapılan açıklamada "Neredeyse bütün Arap ülkeleriyle savaşmış ve yıllardır terör ve şiddetle iç içe yaşayan bir ülkeyiz ancak hiçbir şey Başbakan Erdoğan'ın sözleri kadar canımızı yakmadı. Biz böyle zulüm görmedik..." ifadelerine yer verilirken, şu an henüz geliştirilme aşamasında olan proje sayesinde en geç 2012 yılının ortalarından itibaren hiçbir lafın altında kalınmayacağı iddia edildi.
Moraller sıfır
Başbakan Erdoğan'ın, "One minute" çıkışıyla başlayan, Mavi Marmara kriziyle doruğa çıkan ve en son ABD gezisi sırasında sarf edilen "Biz ancak İsrail'i titretiriz" sözüyle devam eden İsrail karşıtı açıklamaları, İsrail'de bir süredir hayatı durma noktasına getirmişti. Açıklamaların yarattığı yoğun moral bozukluğu, yetkili devlet organlarını ve ekonomiyi olduğu kadar sokaktaki vatandaşı da olumsuz etkilerken, Savunma Bakanlığı bu sabah duyurduğu yeni proje ile ülkede moralleri bir nebze olsun yükseltmeyi hedefliyor.
"Böylesini ne gördük ne duyduk"
Düzenlenen basın toplantısında kameraların karşısına geçen Savunma Bakanı Ehud Barak, Türkiye'nin bugüne kadar gördükleri en etkili düşman olduğunun altını çizerek, "Öncelikle şunu söylemeliyim ki, kısa tarihimizde bir çok savaş ve terör eylemi görmüş bir millet olarak hiç bu kadar canımızın yandığını hatırlamıyorum. Sayın Türk Başbakanı artık nasıl bir ortamda yetiştiyse, öyle bir laf ediyor ki apışıp kalıyoruz, tüm diplomasi organlarımız felç oluyor. İran miran hikayeymiş, böylesini ne gördük ne duyduk." şeklinde konuştu.
Henüz "One minute"un yaraları bile sarılamadı
Gerçek tehditler ve fiziksel saldırılarla başetmenin kolay olduğunu vurgulayan Barak "İran'ın, Hamas'ın, Hizbullah'ın, ötekinin berikin yaptığı gibi füze falan yollasalar neyse. İki füze de biz yollarız biter gider. Füzenin yıktığı evi yeniden yapmak kolay, sözün yıktığı kalbi onarmak zordur..." derken, "Evet belki Türkiye bugüne kadar bize bırakın bir fiske vurmayı ciddi bir yaptırımda dahi bulunmuş değil, ama işte adamlar bir söz söylüyor yerin dibine giriyoruz. Sırf o 'One minute' meselesi yüzünden hala psikolojik tedavi gören yüzlerce vatandaşımız var..." sözleriyle ülke olarak çok zor bir sınavdan geçtiklerini ifade etti.
"Teknolojik gücümüzden faydalanacağız"
Toplantının ikinci bölümünde, Savunma Bakanlığı ve İsrail Gizli Servisi MOSSAD'ın işbirliğiyle geliştirilen yeni savunma sistemi projesiyle ilgili bilgiler veren İsrail Savunma Bakanı, projenin temel olarak insani ve teknolojik olmak üzere iki ana unsur üzerine kurulduğunu ifade etti.
Ehud Barak, Öncelikle Başbakan Erdoğan'a cevap yetiştirmek üzere geliştirilen bir yapay zeka uygulaması üzerinde çalıştıklarını söylerken, "Şu an için bu konuda çok fazla ayrıntı veremiyorum ancak belli bir durumda mümkün olan her türlü laf sokma kombinasyonlarını önceden görüp en uygun cevabı bulan bir yazılım olarak düşünüyoruz bunu. Hedefimiz, her lafa verecek bir cevabı olan ama önce lafa bakan laf mı diye, sonra söyleyene bakan bir algoritma geliştirerek, yazılımı en geç 2012 ortasında devreye almak" sözleriyle İsrail kamuoyuna ümit aşıladı.
Özel eğitimli birimler geliyor
Projenin ikinci ayağı olan insani savunma modeli içinse ordu bünyesindeki ağzı laf yapan, hazırcevap personelden seçilen özel bir birliğin eğitilmeye başlandığını belirten Barak, personelin eğitimi için Kuştepe'deki ortalama bir kahvehaneyi birebir simule ettiklerini söyleyerek şöyle devam etti:
"Simülasyon içerisinde 1 yıl boyunca bütün gün çay içip kağıt oynayacak ve bu esnada sürekli birbirlerine laf sokacak olan bu arkadaşlarımızdan en iyilerini, özel bir birim olarak Dışişleri Bakanlığı'nın emrine vereceğiz. Bu arkadaşlarımız sürekli olarak Youtube, forum ve benzeri sitelerdeki Türk kullanıcıların atışmalarını takip ederek kendilerini geliştirecekler. Gerektiğinde bir cümlelik lafa 30 paragraf yazıyla cevap verecek kalibrede yetiştirilecek olan bu ekip sayesinde, inernet ortamındaki her türlü tartışmada da bugüne dek kaybettiğimiz moral üstünlüğü yakalayacağımızdan kuşkum yok."
Toplantı sonunda, projenin tamamlanarak devreye girmesinin ardından en azından Ortadoğu'daki yeni rakipleriyle eşit şartları sağlamayı hedeflediklerini söyleyen Ehud Barak, "Hala inanamamıyorum... 'Titretiriz' dedi adam bize ya... Gel buyur hazmet şimdi bu lafı..." şeklinde kendi kendine mırıldanarak salonu terketti."
1 note · View note