kalemsurcmesi
kalemsurcmesi
Lapsus calami
315 posts
Önce insan sonra kadın
Don't wanna be here? Send us removal request.
kalemsurcmesi · 1 year ago
Text
insan sevdiği birinden korkar mı? korkmalı mı? yoksa darbeler bize güven duyduğumuz, hiç korkmadigimiz anlarda mi gelir hiç beklemeden? bir insanın içinde gördüğün ama ayna tutup da gösteremediğin bir şiddet hali ya da öfke iyileştirilebilir mi? kişi kendini neden görmez göremez? neden iyileştirmez kendini, neden körleşir kendine, sevdiklerine?
sevginin de sınırlari var biliyorum ve inanmıyorum hiçbir sevginin uçsuz bucaksız olduğuna. olabileceğine. bir insanı kırmak bu kadar kolay ve çekinilmezken. sahi insan neden sevdiği birini incitmekten hiç korkmaz? şefkat, anlayış, saygı olmazsa sevgi neye yarar? sevgi neyi arar?
kaçınılmaz bir mide bulantısı ve kusmak gibi ihtiyacım var kelimelere, kendime. öğürerek koşup bir sokak köşesine kusmak istiyorum, kelimelerce.
anlatsam hemen anlardım kendimi de, anlatamıyorum.
güvenim kırıldı üstelik, çok derinden. en içimi, kendimin bile bilmedigi en içimi dokebildigim bir dostum kırdı, gitmeden. bir sazın teli gibi gergin incecik olan bağımı koparıp gitti; derinimle, insanlara olan anlatma isteğimle olan. onu da kusabilsem keşke içimden. kan kırmızı tükürsem.
öfke duyuyorum kendime böyle anlarda çünkü belki de ben izin verdim beni kirmalarina. ben izin verdim öyle aldırış etmeden, nefes alır gibi olağan, beni parcalamalarina. ogrenemiyorum.
en şerefsiz olanı da şu, kırıp dökülenleri toparlamaya dahi kalkmadılar. vazoyu bile düşürüp kirsan, ah demez misin? parçaları toplayip düşünmez misin bir minik cam kırığı kalsa batar, acıtır diye? peki o zaman insan neden bu kadar hoyrat karşındakinin sevgisinden bu kadar emin olunca? neden korkmaz insan sevdiğinden, toplanmamis cam kiriklarindan? insan bazen neden bu kadar rezil?
sevgi neye yarar gerçekten? ve sevgi neyi arar?
6 notes · View notes
kalemsurcmesi · 5 years ago
Text
İçimizde derin bir sevgi eksikliği var. Bir şeyler bir yerlerde yanlış başlamış, yola çıkmışız çıkmasına da hedef sandığımız şey aracımız. Tamamlanmak. Sevgiyi bulmak. Tüm o susamışlıkla, geçmiş yılların akıtan musluklarından doymayı ummak. Ne çaresiz, ne zavallı, ne hüzünlü uzaktan bakınca. Oysa o kadar gerçek o kadar insanca ki..
Sevgi, su.
İşte bu yuzden su gibi özler insan sevince.
Teşekkür ederim onca şey için. Başıma gelen, başımdan geçen. Tüm hatalarım, tüm sitemlerim ve tüm yanılgılarım için. Onlar olmasaydı, kırık kaldırım taşları arasindaki su birikintilerini deniz sanacaktim. Bugun senin yanında huzur bulduğum, içimizdeki okyanusu hiç taniyamayacaktim.
Oysa seni görür görmez tanıdım.
8 notes · View notes
kalemsurcmesi · 6 years ago
Text
Nazım bulmuş Vera’sını
Uzun kirpikleri vardı. utangaç bir gülüşü, gizleyemediği kocaman heyecanı.. aynı vera’nınki gibi saçları.. bedeniyle de sesiyle de ürkek kadının bir de merakı vardı. hayata. o’na, bana, bize.. şansım varmış hayatta, sevgiyi tanıdım. o yüzden nasıl durduğunu bilirim insanda; tende, yüzde, dudak kenarında ve nasıl gizlendiğini tebessümde. o akşamda tanıdım. bir küçük bakışla düştü masaya, o masa ki hayatımın masası.
edip anlatmıştı ya masayı, masa da masaydı ha!
onunla büyüdüm ben, nazım’la. ilk okuduğum şiir de onun ilk ezberlediğimde. ilkokulda çıkıp sınıfta ilk okuduğumda. çocuklukla bulanınca sevgi iplere dolaşıyor, büyüdükçe çözüyor insan bağları. anlamları. büyüdükçe kızdım nazım’a. öfke ve hayranlık aynı yerde duramıyor ki. kalemini kendinden ayrı tutup sevdim ben de. çünkü piraye hep içimde kaldı. 
Piraye....!
hayat, heeeeeyhat. sonra içimde, yüreğimin derininde bir bukağıyla piraye’yle yaşadım. şiirler raflarda kaldı. hayatı değil gölgesini yaşadım. şikayet değil, zamanla gölgenin serinliğini sevdim. gölge dediğin ışık oyunu, bir gün geçip gideceği belliydi, geçti. ya karanlık olacaktı sonra ya aydınlık. oldu. ışıkla yüzleştim sonunda. ben karanlığı seçmedim. 
bir gün çıkageldi işte. bugün o gün. kelimelerim azalmış onu fark ettim, az kelimeyle yürümeyi ne ara öğrenmişim? ne ara hafiflemişim? insan en çok kendine şaşıyor. birkaç sene evvel olsa ne aynalar kırardım. şimdi değil kırmak o aynanın tozunu aldım. kendimi gördüm. yüz kere yüz kaç eder?
vera’ya söylemek isterdim, söyleyemedim. öyle ki söylesem vicdanımdan bir yumruk yerdim belki. sustum. oysa kaçak güreşmek benim çizgim değil. 
son bakışı aklımda kaldı. 
ama aklım yine piraye’de kaldı...
5 notes · View notes
kalemsurcmesi · 6 years ago
Photo
Tumblr media
çünkü hayat..
3 notes · View notes
kalemsurcmesi · 6 years ago
Text
evet Woody haklısın, ikili ilişkiler bütünüyle gereksiz ve saçmasapan. sevdiğin bir insana kızgınlık duymak, ondan yana kırılmak, saygısızlık, çaresizlik falan tamamen saçmalık. bunun nedeni insan, bunun nedeni biziz. basit ilişkileri, basit kelimeleri komplike bir hale getiren, çıkmaza sürükleyen bizden başkası değil. basit bir sevgi sözcüğü yerine saatlerce tartışmayı yahut mutsuz bir günü seçmekse bir tercih. evet her insan bir tercih.
ne mi isterdim? neşeli bir günü. olaylara ya da sorunlara neşeyle, keyifle yaklaşabilmeyi. sevgiyi zorlaştırmadan, üzerinde hüküm kurmaya çalışmadan, boğmadan boğulmadan yaşayabilmeyi mesela. "sen nasıl istersen", "önemli olan senin mutluluğun", "kendini nasil daha mutlu hissedebilirsin?" gibi cümlelerin ferahlığını isterdim. sevgi karsindakini mutlu etmek bunun icin cabalamak degil miydi? onu da mi yanlis ogrendik? çok şey değil aslında bunlar en basit şeyler. zor olan uçsuz bucaksız bir sevgiden daracık çıkmaz bir sokak yaratmak!
yo-rul-mak.
öfkeyi dindirememek.
soluduğun nefesinin ciğerlerine batması, günlerin giderek anlamını yitirmesi, senin giderek soyutlasman.
insanin içi böyle böyle boşalıyormuş meğer.
2 notes · View notes
kalemsurcmesi · 6 years ago
Text
“Hayır diyememe, ender olarak yıkıma yol açar ancak, çoğu kez yaşamın tadını da kaçırır. Bastırılmış bir hayır belleğinize çakılır; olmadığı, gerekmediği kadar sizi kışkırtıp rahatsızlık verir. Hayır diyememenin sonuçları herkesi yaralar. İnsan başkaları karşısında kendi kimliğini sürekli olarak sıfırlarsa, kendi isteklerinin de bir anlamı kalmaz. Artık, bize ait olanın ayrımına varılamaz. Gerçekten kim olduğumuzu bilemeyecek duruma gelmemiz de durumların en kötüsüdür.”
77 notes · View notes
kalemsurcmesi · 6 years ago
Text
iç bunaltısı.
iç bulantısı.
iyi ki doğmuşum bilmem ne.
3 notes · View notes
kalemsurcmesi · 6 years ago
Text
Tumblr media
yeni yolculuklara hazir misiniz bebekler?
sizi cok ozlemisim.
2 notes · View notes
kalemsurcmesi · 6 years ago
Text
Köşeleriyle sevin insanları. Sivrilikleriyle, zıtlıkları ve uyumsuzluklarıyla.. Onları yok etmeye, o sivri kenarları törpülemeye çalıştıkça ortaya çıkacak olandan ilk sen rahatsız olacaksın çünkü sen heykeltraş değilsin, insan da taştan değil. Zaten bir düşün onu bu yuzden sevmedin mi? diğerlerinden farklı bulmadın mı? Diğerlerine benzesin diye onu yontmaya, köşelerini yuvarlamaya ihtiyacin neden? Yontma gayretin çaban neden? Yontamazsın arkadaşım.Yontarım arzusuyla sevme hiç kimseyi. Değişir deme evet değişir her şey herkes değişir ama senin için değil; hayat için, zaman için, kendi için.
Kim ne derse desin, isterse kimse sevmesin, ben o köşelerimi kaybetmeyeceğim. Sevgiye olan ihtiyacimın beni bir eşyaya dönüstürmesine, ruhumu sömürmesine izin vermeyeceğim.
7 notes · View notes
kalemsurcmesi · 6 years ago
Text
Nefes kadar hevese de ihtiyacı var insanın, aksi puslu bir camın arkasından seyretmek gibi olan biteni; kopuk, anlamsız. Ne var kaybetmesek çocuk hallerimizi, hayal kurup heyecanlanmışız çok mu?
0 notes
kalemsurcmesi · 6 years ago
Text
Heves, heyecan ve beklenti olmadan insan nedir ki et yığınından başka?
iste tam da bu yuzden kendimden cok yoruldum. kendimden bıktım. duygusallıgımdan, heveslerimin kirilganligindan yildim. göz kürelerinde ateş, başta geçmez bi ağrı, midede bulantıyla oradan oraya sürükledigim bedenimden de sıkıldım.
insanin tum mutluluk kaynagi anlasilmak, duyulmak uzerine olabilir mi ya? bir insan kendine nasil bu kadar acimasiz olabilir? nasil bu kadar yok sayar kendini?
3 notes · View notes
kalemsurcmesi · 6 years ago
Text
Sanirim ki hayatimin cok sey hissettigim ve ne hissettigimi anlayamadigim bir doneminden geciyorum, garip. Cok mutlu olmak ya da mutsuz olmak gibi cok guclu duygulari birarada yasiyorum cogunlukla. Yoruluyorum. Yetismesi gereken isler, yapilmasi gereken hazirliklar, sosyal hayat maskeleri derken kendim nerdeyim unutuyorum. Ve istiyorum ki gun sonunda kendimi hic anlatmadigim bir anda, hic beklentisiz bir "seni anliyorum" cumlesinin yanina kivrilip uzanayim. Varsa bir yerlerde, huzur budur herhalde.
Kendini anlatmak durumunda kalmamak, hislerin anlasilsin diye cabalamamak, yorgunlugunun nedenini madde madde siralamadan farkinda olunmasi nasil bir konfor alaniymis meger su hayatta.
insanin tum yorgunlugunu alabilen tek sey anlattiginda anlasilmak degil, soylemeden anlasilabilmekmiş.
luks seyler pesinde kosarken temel gidalarimizdan yoksun mu kaliyoruz ne?
1 note · View note
kalemsurcmesi · 6 years ago
Text
ateş ve buz.
her defasinda korkarim bu iki kelimenin yanyana gelişinden. uçları yanyana yıkımlar getirmez mi nasıl inanayım tek parça durduğuma. göz kürelerimi ateşe veren düşüncelere nasıl sarılayım gerçek diye, gözümün ferini alan içimi öldürmez mi?
gerçek denilen şey ne büyük deprem, hayallerle yaşamayı secen birine. öyle ya içimden fay hatları geçiyormuş, kaç yıkım görmüş kaçında paramparça.
her şeyin en zor olduğu anda o kadar zor olmamalı "senin için elimden gelen her şeyi yaparım" diyebilmek. sevmek en çok da hayale inanmak değil mi? sevmek birlikte hayal kurmak değil mi?
hayal mi büyük gerçek mi, insan gerçeğin soğuğunda hayalle ısınmaz mı? neden onca yıkım onca hayalsizlik onca güneşten uzaklık şu yaşamlarımıza.
her düşen kalkar ayağa tamam öğrendik, yıkılan hayal hiç yeniden.. yerinden kalkar mı?
1 note · View note
kalemsurcmesi · 7 years ago
Text
bazen kendimi kafamdan doğuracakmışım gibi hissediyorum. baş ağrısı falan değil bu, omzumun üstünde doğum sancısına benzer bir sancı var. düşünceler fena sıkıştırıyor insanı, insan hep kendinde tutsak bir ikilem. nietzsche'ye selam olsun, ey gören kişiler parçalayın levhaları!
2 notes · View notes
kalemsurcmesi · 7 years ago
Text
insan başlı başına bir arayıştır, değil yalnız arayışta olan. daha fazlasını, daha güzelini, daha iyisini ister durur. ne kadar makul yollara kıvrılsakta biliriz nasıl tatminsiziz, nasıl kendimizi yitirmişiz zamanla. işte tam o noktada bulabiliyorsa insan bir diğerini, mucizeler başlar. bence insanlar dengede degil dengesizlikte buluşur. denkler tanır birbirini her zaman, bazen gözbebeklerinden, bazen yara izlerinden. aydınlıkta görünmek kolaydir da karanlıkta kaç kişi fark edebilir sizi?
luzumu yok karmaşık denklemler kurmanın o yüzden. karanlığı yıkmak evrendeki suretini bulmakla başlar. ve dünya üzerinde olup biten ne varsa her şey o zaman anlam kazanır.
tam kurcalayacakken içini artık geri kalan hicbir seyi umursamazsın, çünkü tam düşecekken hep bir el çeker seni yukarı. muazzam bir güven bu, bambaşka bir huzur o sayede var olmak. her güne inanmak. eksilmeden, tamamlanarak insan olabilmek ve hep o insanda kalabilmek.
sevebilmek şahane bir meziyet.
sevgi, mucize.
5 notes · View notes
kalemsurcmesi · 7 years ago
Text
kelimeler camdan bile kırılgan diye cekinirdim konuşmaktan, hakkim varmis az da olsa. zihinden gecen sikik bi anin gölgesi, kelimelere bulanıp da önce masaya ordan sekip yere düşünce nasıl tuzla buz edivermiş her bir şeyi. tum o kristal parçaları en cok benim canimi acitmis, soyleyememisim. meğer ben ne beceriksizmisim.
bir ruzgar esse bunca kirik dökük arasinda, kör olurum. söyleyin, esmesin.
0 notes
kalemsurcmesi · 7 years ago
Text
ben o'nu korkarak seviyorum. sevgi ve korku hiç yanyana durur mu demeyiniz, öyle sessizce ilişmişler işte birbirlerine ben şahidim. içim öyle kırıklarla dolu ki hani çok sıkı sarılsam ona batar da canını acıtır diye korkuyorum mesela, üzerinden zaman geçse gitse de öyle tortuları var ki öfkelerimin birden hırçınlaşıp onu ürkütürsem diye korkuyorum. kirpi gibiyim ben biraz, iğnelerimi batırmadan nasıl yakın durabilirim, bilmeden seviyorum. batırır acıtır kanatırsam diye de korkarak seviyorum. onu acıtırsam işte o zaman kendime acımam, diye kendimi korkutarak seviyorum.
öyle şahane şeyler hissediyorum ki, birden bire yüzüm düşüyor en güzel anında hislerimin. anlatamıyorum, başta kendime anlatamıyorum ama korkuyorum. ya geçerse, ya giderse, ya bu an biterse, ya her şey bir rüyaysa, yine her şey bir bilinmezliğe yuvarlanıp unutulursa, bu anlar hiç yaşanmamış sayılan o anılar mezarlığına eklenirse diye ürküyorum. aslında size yalan söyledim ürkmüyorum, ödüm patlıyor, tenim geriliyor, sanki çarmıha geriliyorum öyle anlarda bilmem deliriyor muyum?
ilk kez bu kadar gerçek bir duyguyu tenimde hissediyorum. nefesimle tanıyorum. nefesiyle inanıyorum. her bir hücremle seviyorum. duyduğum ve söylediğim her bir kelimeyi dişliyorum, özümsüyorum. değil kaybetmek hisleri, minicik bir kelimeyi, onun sesiyle titreyen küçüçük bir harfi bile yere düşürürsem diye korkuyorum. yine korkarak seviyorum. kalbimin görevi sanki kan pompalamak gibi rutin memur mesaisi değil de sanki serçe heyecanıyla, ürkekliğiyle sadece onun için titremek gibi, onun için uçmayı öğrenip de kanatlanmak. özgür olmak. ten kafesinde özgürleşip sevebilmek dünyayı . sanki dünya üzerinde olup biten her şey sadece o'nunla ilgili gibi, evet kan basıncı da dahil.
ne çok şeyi ilk kez hissediyorum, o belki bunu hiç bilmiyor ve bilemeyecek. bilse de öyle değil sanacak. içten içe inanmayacak. geçmiş baharların izleri var üzerimde, onsuz güzel mevsimler geçirdim, daha mutlu yazlarım oldu sanacak. çok yanılacak. içim hep huzursuzdu, ayaklarım gitmeye hep alışıktı onu bilemeyecek. merakla soracak bana belki bunları, biraz da çekinerek cevaplardan, ondan önce hiç bu kadar mutlu oldum mu, cevabı gözlerimde arayacak. "ben baharı bekledim hep, gelip geçen mevsimleri sadece ona benzetmişim, gerçek baharı yaşayınca anladım" demek isteyecek de olsam yutkunup susacağım. çünkü insan birine benim hayatımın baharı sensin, ben senden önce yokmuşum diye nasıl der, hadi onları dese de nasıl anlatabilir ki hiç duraksamadan böylesine beklediği bir sevgiyi? kelimeler basit kalmaz mı, kelimeler her şeyi sıradanlaştırmaz mi o sırada.
ne yazık ya da belki de ne mutlu bana mı demeliyim bugüne dek hep kötüyü, acı olani öğrenmişim ben bir biçimde ama şimdi iyiyi, güzeli onunla öğreniyorum. gözü, sesi, neşesi değse kapanmaz sandığım yaralarımda çiçekler açıyor. yaz kokuyorum. işte en çok da bunun için korkuyorum.
korkarak seviyorum.
çoğalarak, iyileşerek, en güzeli de gerçekten yaşadığımı hissederek seviyorum.
6 notes · View notes