kappatur-blog

[kappatur-blog]

YENİ YILIN EN COŞKULU ŞEHİRLERİ

Yılbaşı yaklaşırken yeni bir yıla girmenin coşkusu ve heyecanı herkesi sarmaya başladı. Peki, siz bu yılbaşını nerede kutlamak istersiniz? İşte birbirinden farklı seçenekler ile yılbaşı için herkesin zevkine uygun tatil önerileri. Dünyanın neresinde olursanız olun, yeni yıl kutlamalarının sevinç, eğlence ve umut gibi duygularla karşılandığını görebilirsiniz. Bu dönemde yaşanan duygular aynı olsa da, hissetme yöntemleri farklı olabiliyor. Dünyanın en önemli ülkelerinde yeni yıl nasıl karşılanıyor sizler için derledik.

Yılbaşı zamanı görsel bir şölene dönüşen Paris sokakları, yeni yıl zamanı önde gelen sanatçılar tarafından süslenir, ışıklandırılır ve harika bir yılbaşı için sokaklar insanlarla dolup taşar. Eyfel Kulesi tam 20.000 ampülle donatılır ve Paris, çılgınca eğlenen insanlara harika bir yeni yıl ortamı sunar. Avrupa’da yeni yıla girmek isteyenler için Yılbaşında Paris en etkileyici şehirlerden biri olarak önerilebilir. Yeni yıla girmek için en romantik alternatiflerden biridir. Eğer yeni yıla Paris’te girmeyi düşünüyorsanız birkaç farklı mekanda yeni yılı karşılayabilirsiniz. Eiffel Kulesi’nin bulunduğu meydan en popüler kutlama mekanı olmayı sürdürüyor. Dünyanın her yerinden binlerce insan yeni yıla Eiffel Kulesi yakınlarda girmek için Paris’e akın ediyor. Muhtemelen kalabalıktan dolayı kuleye çıkamayacaksınız ancak binlerce insanla birlikte orada bulunmak yeterince heyecan verici olacaktır. Bir diğer mekan ise Champs-Elysees Bulvarıdır. Burada da çok fazla insan olduğunu unutmamak gerekiyor. Eğer kalabalığı sevmiyorsanız bu kutlama size göre olmayabilir. Belki de meydanın etrafındaki cafe ve barları tercih etmek isteyebilirsiniz. Bu iki mekana da kalabalıktan dolayı çocuklarla gelmemeniz tavsiye ediliyor. Mümkünse yürüyerek gidebileceğiniz yakınlarda bir otelde kalmanız, kutlamalar sonrası otelinize dönüşte size kolaylık sağlayacaktır. Uzak bir otelde konaklamak, toplu taşıma araçları izdihamdan dolayı binilemez hale geleceğinden size sorun yaratacaktır. Eğer yanınızda çocuk varsa Disneyland’daki kutlamaları da tercih edebilirsiniz.

İçinde bulunan Vatikan nedeniyle Noel ve Yeni Yıl kutlamalarının daha bir özenle hazırlandığı 3000 yıllık bir şehir. Her tarafı tarih kokan şehrin caddeleri, sokakları, meydanları yeni yıl nedeniyle özel olarak ışıklandırılıp süslenirken Navona meydanına kurulan yeni yıl pazarı da ilginizi çekebilir. Âşıklar şehri olması nedeniyle romantik bir yılbaşı geçirmek isteyenlerin öncelikli tercihi Roma, ister yıldızlı otelleri ister butik otelleriyle sonsuz konaklama seçenekleri sunuyor. Yılbaşında Roma içinde veya Roma’ya çok yakın yerlerde günlük ya da haftalık oda kiralama imkânlarıyla Roma’da her keseye uygun yılbaşı seçenekleri mevcut. Aşk Çeşmesi, İspanyol Merdivenleri, Popola Meydanı, Kolezyum, Pantheon, Villa Borghese, Roma’da gezilecek en önemli yerler arasında. 

Hayatın sokaklarda aktığı ve dünyanın en eğlenceli şehirlerinden biri olan Barselona, yeni yıl kutlamalarında da bu kimliğini fazlasıyla ön plana çıkarmayı başarıyor. Eşsiz mimari yapıların arasında insanların yeni yılın ilk ışıklarına kadar sokaklarda delicesine eğlendiği, başka bir yerde zor görebileceğiniz bir enerjiye sahip. Gaudi’nin evleri ve Barselona’nın gotik mimarisine sahip mahallelerinde, Avrupa’nın en renkli yeni yıl kutlamalarından biri her sene sahne olmaya devam ediyor. Picasso, Dali ve Gaudi’nin şaheserleriyle bezeli Barcelona’da yeni yıla girmek, tüm Barcelonalı ailelerle birlikte İspanyol şampanyası cava eşliğinde yeni yılı kutlamak demek. Trafiğe kapalı La Rambla caddesi üzerindeki cafe, pub, bar ve gece kulüplerinde sabaha kadar süren eğlenceler, yeni yıl ışıklarıyla süslü La Sagrada Familla ve La Pedrera gibi tarihi eserler ve şehrin dört bir yanından ateşlenen havai fişek gösterileri hareketli bir yılbaşı isteyenlerin gözdesi.

Hollanda’nın başkenti Amsterdam, dünyada en çok turist çeken şehirler arasındadır. Yılbaşında Amsterdam ulaşımda kolaylığı ve eğlence çeşitliliği ile yılbaşını geçirmek için ideal bir şehirdir. Sadece yerel halk değil, dünyanın her tarafından gelen turistlerin katılımları sayesinde sokakları ve meydanları eğlenceden dolup taşmaktadır. Çin Mahallesi olan Nieuwmarkt, kulüplerin yoğun bulunduğu Leidseplein ve kentin ünlü noktası olan Rembrandtplein, birbirinden farklı müzik türlerini bir arada bulabileceğiniz hareketli noktalardan birkaçıdır. Bu canlı şehirde yeni yıla girmek, farklı bir deneyim olacaktır. Eğlenceyi, müziği ve dansı doya doya yaşayabileceğiniz bu şehirde yeni yıla merhaba deme fırsatını kaçırmayın.

Yılbaşını Berlin'de geçirmek isteyenlere çok doğru bir seçim yaptığını söyleyebiliriz. Noel'e tam bir ay kala Berlin sokakları ışıklanıyor, sokaklara noel marketleri kurulmaya başlanıyor. Caddeler, ağaçlar,mağazalar, restaurantlar ve cafeler süsleniyor. Sanki Santa Clauz bir geceliğine şehre iniyor ve sihirli değneği ile şehrin yıllardır üzerinde barındırdığı güzünlü tarafını yok edip ışıklar ile aydınlatıyor.

118 adet adanın üzerine kurulmuş Avrupa’nın en romantik şehri Venedik, aynı zamanda kanallar ve köprüler şehridir. 170 kanal ve 400 köprü bulunmaktadır Venedik’te. San Marco Meydanı, yeni yıla Venedik’te girmek için en çok tercih edilen yerlerden biridir. Venedik sadece tarihi eserleri, kanalları, köprüleriyle değil maskeleri ve karnaval kostümleriyle de ünlü bir şehir. Venedik’te yeni yıla maskesiz girilmez diyebiliriz! Akşam vakti San Marco Meydanı’na yürürken sıcak şarap satın alabilir, saat 00:00’ı gösterdiğinde inanılmaz güzellikteki havai fişek gösterilerini izleyebilirsiniz. Yılbaşı akşamı çeşitli konserler ve etkinliklerin düzenlendiği Venedik’te ertesi sabah San Marco Bazilikası, Büyük Kanal, Rialto Köprüsü, Dükler Sarayı, Aziz Mark Çan Kulesi, Ahlar Köprüsü, Accademia gibi Rönesans döneminden çok etkilenmiş bu eşsiz su şehrinin tarihi eserlerini gezebilirsiniz.

Gelenekselleşen yeni yıl gezisi için bu yıl rotanızı  Floransa’ya çevirebilirsiniz. Yılbaşında Floransa’da olmak, tarihi, sanatı, gezilecek yerleri ile İtalya’nın görülmesi gereken önemli şehirlerinden birisinde kutlamak ayrı bir keyif katacaktır. Noel hazırlıklarının çehresini tamamen değiştirdiği bir kent Floransa. Klasik Noel ışıklandırmalarının yanı sıra ışıklarla yapılan animasyon gösterileri Floransa’ya bu dönemde bambaşka bir hava katıyor. Burada kurulan Noel pazarları ise özellikle ailelere hitap ediyor. Eğer ailenizle birlikte yeni yıla merhaba demek istiyorsanız, birçok konser, gösteri ve etkinliğin yapıldığı Floransa tam size göre bir yer. Burada tadacağınız yerel kekler ve tatlılardan bahsetmiyoruz bile.

Muhteşem havai fişek gösterileri, binlerce kişilik eğlenceli sokak partileri ve Noel süsleri... Dünyanın göz bebeği Londra'da yılbaşı deneyimi sizi bekliyor. Yılbaşında Londra'da yapılacak en eğlenceli aktiviteleri sıraladık. Londra'da yılbaşını Thames Nehri üzerinde gezinen bir sürü bottan birinde partileyerek karşılamak harika olabilir. Sokak partileri yerine nehrin üzerinde gezerken, havai fişeklerin aydınlattığı Londra'da Yılbaşı gecesinin tadını teknede sizinle birlikte eğlenen insanlarla birlikte çıkarabilirsiniz. Londra'da yılbaşı kutlamaları yoğun olarak Thames Nehri'ni çevreleyen Big Ben saat kulesi ve London Eye denen dev dönme dolabın bulunduğu geniş alanda yapılır. Saatler gece yarısına yaklaştığında geri sayıma Big Ben'in çanları eşlik eder. Yeni yılı müthiş bir havai fişek şöleniyle karşılamak için tercihinizi Thames nehri üzerindeki Westminister Köprüsü'nden yana kullanabilirsiniz. 

Yılbaşında Milano, soğuk ve karlı havaya rağmen tüm sokakları dekoratif bir şekilde aydınlatılmış, sıcak ve misafirperver bir havaya bürünüyor. Aralık ayının ilk günlerinde başlayan çeşitli aktiviteler Ocak ayının 6. gününe kadar devam ediyor. İtalya’da yeni yıl kutlamalarının Ocak ayının ilk gününe kadar değil de 6. gününe kadar sürmesinin nedeni ise La Befana Festivali. 5 Ocağı 6 ocağa bağlayan gece, çocuklar Noel Baba’ya benzer bir İtalyan karakterinin kendilerine hediye getireceğine inanıyor. Bu gelenekte Noel kutlamalarının 1 hafta daha sarkmasını sağlıyor. Milano’da yılbaşı kutlamaları hemen her meydanda yapılırken, en çok ilgi Duomo Katedrali’nin arkasında yapılan kutlamalara oluyor.

Çek Cumhuriyetininin başkenti olan ve Masallar Şehri olarak adlandırılan Prag, II. Dünya Savaşı sırasında hiç zarar görmediği için tarihi dokusunu olduğu gibi koruyabilmiş şanslı şehirlerden. Prag’da yılbaşı kutlamaları, Charles Köprüsü üzerinde patlayan havai fişeklerle başlıyor. Dilerseniz elinizde içkinizle tarihi sokaklarda gezebilirsiniz. Yılbaşında Prag’daki tarihi yerleri gezerek geçirebilirsiniz: Dünyanın en büyük tarihi kalesi olan Prag Kalesi, 14. yüzyıldan kalma Tyn Kilesesi, 15. yüzyıldan kalma dünyanın en eski Yahudi Mezarlığı, dünyanın en dar sokağı, Gotik mimarinin başarılı örneği Saint Vitus Katedrali, 1410 yılında yapılmış olan şehrin simgesi Astronomik Saat, Prag’da görebileceğiniz yerlerden bazıları.

Ünlü Times Meydanı’nda başlayan çılgın eğlenceler ve bütün New York sokaklarına yayılan yılbaşı coşkusu ile kuşkusuz ki yılbaşının en renkli şehirlerinden biri New York’tur. Şehrin lüks gece kulüplerindeki partiler, konserler ve bütün şehri saran yılbaşı süsleriyle ışıl ışıl bir yeni yıl, New York’ta saatler süren partilerle çılgınca yaşanıyor. “Hoppin John” denilen pirinçli börülce yemeğinden yeniyor; börülcelerin sade yılbaşında değil, her zaman şans getirdiği düşünülüyor. Amerika’nın en bilinen geleneği, New York’taki kutlamalarda düşürülen top. Bir binanın tepesindeki direğe çıkartılan kristal top, tam gece yarısında geri sayım ile düşürülüyor. 1907 yılından bu yana devam eden bu etkinlik internet üzerinden bir milyardan fazla kişi tarafından izleniyor. Diğer pek çok ülkede olduğu gibi burada da “Hoppin John” denilen pirinçli börülce yemeğinden yeniyor. Aslında börülcelerin sadece yılbaşında değil, her zaman şans getirdiği düşünülüyor. New York Times Square’deki yılbaşı kutlaması, dünyanın en özel etkinliklerinden biri olarak biliniyor. Genelde Noel’e önem veren Amerikalılar, yılbaşı gününü dans partilerinde veya evlerinde geçiriyorlar. Evde yenen yemeğin ardından şampanyalarını ve keklerini kapan Amerikalılar, televizyon karşısına geçiyor ve yılbaşına özel şampiyona maçlarını izliyor.

Brezilya’nın karnavallar şehri Rio de Janeiro’da yeni yıla girmek demek, yaz mevsimi olmasının da etkisiyle binlerce kişiyle birlikte 4 km uzunluğundaki dünyanın en ünlü plajlarından Copacabana’da sabahlamak demektir! Yılbaşı nedeniyle tüm Rio şehri ışıklandırılırken yeni yılın ilk dakikalarına inanılmız güzellikteki havai fişek gösterileriyle gier Rio şehri. Yeni yılın ilk saatlerini ister okyanusun sesini dinleyerek ister serin sularda serinleyerek isterseniz yeni yıl konserlerini izleyerek geçirebilirsiniz. Copacabana’da yılbaşında sabahlamanın ardından Rio’yu gezebilir, unutulmaz anılarla eve dönebilirsiniz. Teleferikle çıkacağınız Sugar Loaf Tepesinden tüm Rio’yu görebilirsiniz. Cristo Redentor heykelinin (kollarını açmış İsa heykeli) bulunduğu 771 m yüksekliğindeki Corcovado Tepesi, Rio’yu yukardan görebileceğiniz ikinci alternatif. Rio plajları ve Maracana Stanyumu, Rio’da gezilecek diğer yerler arasında. Ayrıca Rio’yu 7 dakikalık helikopter turuyla da gezebilirsiniz. Favella denilen gecekondu bölgelerinden güvenliğiniz sağlanamayacağı için uzak durmanızda yarar var. Barselona kadar Rio’da partileriyle anılan şehirlerden biridir. Üstelik yeni yıla sıcak denilebilecek havalarda gireceğinizi düşünecek olursanız, Rio plaj partileri ve gece kulüplerindeki etkinliklerin yanı sıra Rio Karnavalı’nı aratmayacak şekilde sokakların samba ile dolup taşması Rio De Janeiro’yu en coşkulu yılbaşı şehirleri listesine sokuyor.

Dünyada yeni yıla ilk önce giren şehirlerden biri olan Avustralya’nın Sdney şehrindeki yılbaşı kutlamaları, çok uzaklardan bile görülebilen havai fişek gösterileriyle ünlü. Yeni yıla yaz mevsiminde giren Sdney’deki Liman Köprüsü ve Opera Binası, en ünlü kutlama mekânlarından. Sdney’in parkları, masmavi gökyüzü manzaraları, okaliptüs kokuları, okyanus kenarındaki şehrin bembeyaz kumsalları, sörfçüleri ve dünya mutfağından muhteşem tatlar ve Yeni Dünya’nın eşsiz şarapları da Sdney’de sizi bekleyen güzelliklerden. Sdney şehrinin tarihi bölgesi olan The Rocks, geçirdiği restorasyon sayesinde iç içe geçmiş caddeleriyle cafe, restoran ve mini müzeler cennetine dönüşmüş. Ulusal Deniz Müzesi, Çin Bahçeleri, Akvaryum, Eğlence Merkezi ve Tumbalong parkının bulunduğu Darling Limanı ilk etapta gezebileceğiniz yerler arasında bulunuyor.

Yeni yıl Rusya’da en sevilen bayram olması nedeniyle günler öncesinden bu geceye hazırlanmaya başlanır; şehir ışıklandırmaları ve süsleri büyük bir özenle hazırlandıktan sonra Kızıl Meydan başta olmak üzere şehrin birçok yerinde kutlamalar çılgınca devam eder. Ve saatler gece yarısını gösterip geri sayım yapıldıktan sonra binlerce havai fişek Moskova semalarına gönderilir. Şehrin adeta her köşesinde havai fişekler birbirleriyle yarışır ve Moskova’da her dakika havai fişeklerle aydınlanan gökyüzünün altında insanlar coşkuyla eğlenmeye devam eder. Ruslar yeni yılı gerçekten büyük bir coşkuyla karşılayarak, yılbaşını en eğlenceli gecelerden biri haline getirmeyi her yıl başarıyorlar desek yanlış olmaz…

Gösterişli bir Birleşik Arap Emirlikleri şehri olan Dubai’nin de birkaç havai fişeğe hayır diyemediğinizi duymak sürpriz olmaz; aslında kesin bir sayı vermek gerekirse, tam 479.651 muhteşem patlamadan bahsediyoruz. Geçtiğimiz yıl Dubai tüm zamanların en büyük havai fişek gösterisiyle Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi. Tüm bunları tasarlayan kişi, 6 dakikalık gösteriyi 160 katlı Burç Halife gökdeleni ile 58 kilometrelik inci beyazı sahili ışıklar ile gösterime hazır olmak için sizleri bekliyor.

Işıkların Senfonisi adı altında her gün yerel halka ve ziyaretçilere ışık ve seslerden oluşan bir şehir manzarası gösterisi sunan Uzakdoğuda geçirmeye Ne dersiniz? Yılın her zamanında ışıltılı bir mucizedir. Yılbaşı gecesinde orada olanlar ise her zamankinden daha büyük bir gösteri bulacaktır. Yılbaşı geri sayımını  başlatıldığında, yeni yıla girmek için Havai fişeği gösterisini yani büyük gecede orada gökyüzüne doğru yol alan binlercesini görmek için erken saatlerde Wan Chai’nin Altın Bauhinia Meydanı’nda olmalısınız. 

Hristiyan Ortodoks bir ülke olan Yunanistan’da Christmas yada bizdeki adıyla Noel yılın en eğlenceli ve ışıltı geçtiği dönem olmakta. Yunanistan’ın bir çok şehir meydanları farklı renkte ışıklarla süslenir ve müzikli eğlenceler bulunur. Komşu’yu seyahet etme planlarınız varsa  yılbaşında unulmaz bir gece yaşayabilirsiniz.

Şimdiden Mutlu Noeller dileriz.

[kappatur-blog]

SONBAHARIN EN ROMANTİK BALAYI ROTALARI

Evlilik hayalleri genellikle yazın tercih edilmesine karşın bir çok çift yaşadıkları güzel anılar adına tarih olarak sonabahar aylarını tercih edebiliyor. Yaz aylarında yapılan düğün sonrası tercih olarak balayı seçeneklerinde sayı oldukça fazla olmasına karşınsonbahar da  bu seçenekler azalmaktadır. Seçeneklerin azalması ile de çiftler umutsuzluğa kapılarak ya vazgeçiyor ya da emin olmadan karar vermek zorunda kalıyor. Çiftlerin hayatları boyunca akılda kalabilecek bir balayı rotaları için seçenekleri oldukça iyi değerlendirmeleri gerekmektedir. Balayı yapabilecek dünya çapında ki en iyi yerler elemesi yapılırken istedikleri mutlulukları yaşaması için her anlamda kendilerini doyuma ulaştırabilcek yerleri tercih etmeleri gerekmektedir.

Mevsim Sonbahar; hüzün zamanıdır demeyin. Soğuyan güneşe,sararan yapraklara aldanıp. Bir çokları için kavuşmadır. Düşen yaprakların üzerinde yürüken çıkan seslerden mutluluk duyuyor, tablo gibi bir manzaranın karşısında saatlerce oturuyor ve hiç bilmediğiniz ıssız sokaklarda el ele dolaşıyorsanız, şimdi tatile çıkmanızın tam zamanı.. Sonbaharın en romantik balayı  rotalarını sizler için derledik.

Balayınızı yaşayabileceğiniz listenin en başlarında yer alan aşıklar diyarı olarak bilinen Paris.. Seine Nehri üzerinde asma kilit takarak aşkınızı ölümsüzleştirebilir, Eiffel Kulesinin zirvesinde Paris'i ayaklarınızın altında seyredebilirsiniz. Avrupa kıtasının tek Disney parkını gezerek balayınıza eğlence katabilirsiniz.

Bir tek sonbaharda değil yılın her ayında aşk kokan bir şehir varsa işte orası kesinlikle Venedik olmalı. Dillere destan kanalları olan Venedik balayınıza oldukça romantik anların eşlik etmesini sağlayacaktır. Como gölünün dinginliğini, yemyeşil bitki örtüsünü, Capri'de patikaları ve dünyaca ünlü kayıklarıyla balayınızı ölümsüzleştrebilir ve makarna pizza lezzetlerini tadabilirsiniz.

Tarihle iç içe yaşayan romantik bir sonbahar rotasıda İspanya'dan. Görkemli binaların eşsiz manzarasıyla buluştuğu Barcelona sonbaharda gidilebilecek en romantik tatil rotaları arasında. Mükemmel lezzetler, büyüleyici adresler ve daha bir çoğunu bulabileceğiniz balayında İspanya'yı seçen çiftleri harikalar diyarı bekliyor. İsterseniz sadece Barselona'yı isterseniz Klasik İspanya tıurları ile Barselona, Valencia ve Madrid'e gidebilirsiniz.

Dünyanın çok kültürlü şehirlerinden olan Amsterdam, bünyesinde hem tarihi hemde doğal güzellikleri barındırıyor. Üstelik tüm turistik duraklarına yürüyerek kolayca ulaşılabiliyor. Havaların ılık estiği, geçiş mevsiminde bambaşka görünüme bürünüyor. Sonbahar aylarında Amsterdam'da yapabileceğiniz pek çok sosyal aktivite mevcut. Örneğin; bisiklet kiralayarak Dam meydanını sakin ve huzurlu şekilde gezebilir, kanal turu yapabilir ve ya Vondelpak'ta eşiniz ile birlikte yeşilliğin tadını çıkartabilirsiniz.

Brugge, Belçika'nın Batı Flandra bölgesinde ki en özel şehirlerden bir tanesi. Saklı kalmış cennet diyarlarından olan kent, Venedik'i andıran kanalları, Arnavut kaldırımlı sokakları, Orta Çağ mimarisini yansıtan mimari eserleri ve yemyeşil güzellikte ki parkları ile masalımsı bir izlenim uyandırıyor. Aşıklar Gölü, Belfry Kulesi, Aziz Savador Katedrali ve Grote Markt gezebileceğiniz duraklardan birkaçı. Ayrıca tatil dönüşünüzde bölgenin meşhur çikolatalarından almayı da unutmayın.

Görkemli binaların arasından geçen Danube nehri aşkı yaşamak isteyenlerin kaçırmaması gereken bir durak. Bir nehir şehri ikiye nasıl bölünebilir bir hayal edin. Budapeşte'de buna şahit olacağınız eşsiz yerler gizli. Balayı tatilinizi kısa bir kaçamakla taçlandırmak istiyorsanız sevdiğinizle birlikte Budapeşte'ye doğru yola çıkabilirsiniz. Dört mevsim tatil imkanları sunan bu şehirde tatilinize keyif katabilirsiniz.

[kappatur-blog]

SONBAHAR TATİLİNDE GİDİLEBİLECEK ALTERNATİF ROTALAR

Yaz aylarının sıcaklarında gezemeyenler ya da yaz aylarında tatile doyamayanlar burada mı? Sonbaharın gelmesi, tatilin bittiği anlamına gelmiyor. Deniz, kum ve güneş geride kalmış olabilir ama hala gezmeye doyamadıysanız ve zamanınız da varsa geriye sadece pasaport ve vizenizi alıp yola koyulmak kalıyor. Sonbahar demek hem daha uygun hem de daha az kalabalık tatil anlamına geliyor. Sonbahar tatilinde gidebileceğiniz alternatif seyahat rotalarını derledik. İşte sonbaharda Avrupa’da gezebileceğiniz yerler. 

Bir Ortaçağ şehri olan Brugge’e sonbahar çok yakışıyor. Altın ve kızıl sarmaşıkların sardığı tarihi binalar, zengin güz ışığıyla birleşince harika bir manzara ortaya çıkarıyor. Kanallarda göze çarpan yansımalarıyla binalar, kontrastı arıtılmış fotoğraflar gibi çok romantik bir sahne oluşturuyor. Kasım ayında açılmaya başlayan pazarlarda vakit geçirebilir, dillere destan Belçika çikolatasının tadına bakabilir ve muhteşem manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz.

Her zamanki romantik görüntüleri sonbahar renkleriyle ışıldıyan elbette Orta Avrupa.  Panoramik kırmızı çatılara tepeden bakan bir kale yürüyüşü yapabilir, sonbaharda şehrin ikonik manzaralarının tadını etrafınızda kargaşa yaratan turist kalabalığından uzak bir şekilde çıkarabilirsiniz.Yaz sıcağı düşmeye başladığında yani Ekim ayında sonbaharının ideal zamanı başlar.  Bu şehir Tuna'nın sonbahar renkleriyle yansımasıyla tam bir yürüyüş şehrine dönüşür, rüzgarlı sokaklar ve sıcacık kafeler de bu yürüyüşü daha lezzetli kılar. Tarihi şehir merkezi,  Avrupanın en dozunda romantik olabilen şehirlerinden. Dozunda romantik derken; şatosu, kalesi, köprüleri ve mimarisi kendinizi bir masal kahramanı gibi hissettirir. Ancak hafiften kasvetli havası, mimarisindeki gotik etkiler ve şehrin sonsuz sahibi sizi o masaldan alıp gerçekliğe getiriverir.

İşte dünya üzerinde en sevilen  şehirlerden biri Amsterdam. Deniz seviyesinde, tüm binaların 17. yüzyıldan kalma  kuzeyin özgür ruhlu şehri.  Bol parklı, bol yeşil  bu şehri gezmek için kış hariç her mevsim ideal ancak sonbahar ayrı bir güzel sanki.  Hem şehre akın eden turist sayısı görece azalıyor, hem doğa turuncu ve kırmızı tonlarda çoşuyor adeta.

Güzel İtalya'nın genç Kenti Bologna, uzun hafta sonu kaçamaklarının son zamanlarda ki en popüler adresi. Kızıl kent olarak da adlandırılan şehirde il görüşte hayran olacağınız bir yer ki Sonbaharda bir başka güzeldir. Tarihi yapıları bir yana çok sayıda güzel mekanla misafirlerini ağırlıyor.

Yaz bitmiş olabilir ama ada ziyaretleri için geç sayılmaz. Nitekim bazı adalar sonbaharda da güzel. Malta da bunlardan biri. Huzurlu bir kaçamak yapmak isteyenler için harika bir kaçamak olabilir. Şövalyelerin Şehri olarak da anılan şehir rengarenk sokaklarıyla misafirlerinin beğenisine sunuyor. 

Roma öyle görkemli bir şehir ki.. içerisinde yok yok . Tiber nehrinin ortadan böldüğü ve çok iyi korunmuş Roma şehrine Sonsuz Şehir ve Dünyanın Başkenti isimleri verilmiş. İçerisinde sayısız çeşme, meydan, müze, saray, kale, Kolezyum ve en önemlisi Vatikan şehri olan başka bir yer yok dünyamızda henüz. Romaya gitmek için tek neden tarih, kültür ve mimari değil tabi. Lezzetli İtalyan yemekleri, gelato dondurmalar, İtalyan kahvelerini de unutmamak gerek. Şehir çok iyi korunduğu için pek çok gezilecek yere yürüyerek gitmek ve yolda her yeri görmek en ideali. Yazları aşırı sıcak olduğu için sonbahar başlangıcında gidip serin serin yürüyerek gezmek en ideali.

Ve tabiki cıvıl cıvıl atmosferiyle yılın dört mevisimi enerjisinden ödün vermeyen Barcelona.. Sonbaharın durağan yapısına rağmen aklınız yazda kaldıysa ve eğlenmeye devam etmek istiyorsanız, o zaman adresiniz Barcelona olmalı. Sadece eğlenceli atmosferiyle değil, hem kültürel hemde tarihi mirasıyla da önemli bir şehir burası. Henüz görmemiş olanlar için Sonbahar güzel bir fırsat olabilir.

Avrupa'nın belkide en beğenilen şehri olan Parise gitmek için özel bir zamana ihtiyacınız yok. Yılın her mevsimi ayrı bir güzel olan büyülü şehir sonbaharda başka bir güzel. Özellikle şehrin içinde ki parkların büründükleri görüntü tarif edilemeyecek bir görüntüye sahip. Heybetli binaların arasında bu görüntüyü izleyerek dolaşmanın tadı da bambaşka.

Güney Almanya'da sonbaharın tatlı kızıllığı devam ederken fonda uzanan Alplerin doruklarında karları görmeniz ve hayran kalmanız mümkün. Sonbahar hem bir sürü şarap festivalinin hem de ünlü Oktoberfest'in zamanı olduğundan sıkılmanız imkansız. Alplerde yürüyüşler yapabilir, sizi götürecek bir at arabasıyla Bavyera şarap tadımlarına katılabilirsiniz. Krakow daAvrupada ihmal etmediğimiz şehirlerden biri. Oysa gerek mimariis gerekse enerjisiyle büyük meydanlarıyla dikkat çeken şehir,  hem Polanya'nın hemde Avrupa'nın önemli kültür sanat şehirlerinden. Dolayısıyla bu sonbaharda bulunduğunuz yerden biraz uzaklaşıp Avrupa'nın sanat dolu atmosferine dalmak isteyenler için ideal seçim.

New York şehri bence dünyanın en ilgin�� yarım adası.Dikey gökdelenler şeklinde büyüyen alanda uyumsuzlukların mükemmel uyumunu paylaşıyorlar. Bu ikonik şehri ziyaret etmek için en harika zaman sonbahar. Çünkü şehrin kalbindeki Central Park’ta yeşilden kırmızıya doğanın tüm tonları görebilirsiniz, taze yağmur yağmış toprak kokusunu içinize çekebilir ve kuruyup yere düşen kocaman yapraklar üzerinde tatlı hışırtılar çıkararak yürüyebilirsiniz. 

Uzakdoğu İsteyenler içinde hariha bir fırsat olan, bu harika şehir bol bol Şinto tapınağı , tarihi binalar, saraylar ve harika zen bahçeleri ile dolu. Bence sonbaharın en güzel ayı Ekimde gidip; turuncuya dönen efsanevi yeşil doğasına hayran kalacaksınız.  Japona ada olduğu için asla çok sıcak ve çok soğuk olmayan ılıman bir iklimi var. Bitki örtüsü adeta topraktan fışkırıyor ve sonbaharın 50 tonunu sizlere gerçeküstü bir güzellikte sunuyor. 

Bildiğimiz anlamda batı medeniyeti ve demokrasisi kavramlarının doğuş yeri Atina şehri tam 3400 yıldır insanlara ev sahipliği yapıyor. Öyle harika bir şehir ki.. sanat, bilim ve felsefenin evi diyebiliriz. Stratejik konumu nedeniyle şehre tepeden bakan ve pek çok yerden görülen Akropolis size Atinanın görkemli geçmişini sürekli hatırlatacak. O nedenle hafif rüzgarların estiği, sıcak ama terletmeyen sonbaharda gitmek en iyisi.

Ekim ayına sayılı günler kala önümüzdeki üç ay bizleri; günlerin kısaldığı, havanın soğumaya başladığı, yağmurun bol bol ıslattığı, yaprakların önce kızarıp sonra döküldüğü sonbahar mevsimi bekliyor. Hep hüzün, melankoli ile eşleştirilip; kışın habercisi olarak görülen bu mevsimin hakkı fazlası ile yeniyor bence. İleri derecede bir “sonbahar sever” olarak bu mevsimin seyahat etmek için en ideal dönem olduğuna inanıyorum.  Pek çok ülkede hava bol bol yürümek için ideal sıcaklıkta oluyor, O nedenle yaz bitiyor diye üzülmek yerine; Sonbaharda Gezilecek Şehirler Listesine odaklanalım.

[kappatur-blog]

GÜNEY KIYI AMALFİDE YAZ TATİLİ

Denizin ve güneşin kucaklaştığı bölgelerde, neşenin ve dostlukların doyasıya yaşandığı tatillerden biri İtalya’nın  Güneyinde yer alan Amalfi kıyıları, Sorrento ve salerno arasında uzanan kıyı boyunca sırasıyla Positano, Praiano, Conca Dei Marini, Amalfi, Atrani, Ravello, Minori, Maiori ve Vietri Sul Mare gibi küçük, denize bakan dik yamaçlarda, her virajda karşınıza çıkan ayrı bir kasaba, limon bahçeleri ve her adımda unutulmaz manzaralarıyla yazımızda Amalfi’ye yer verelim. Amalfi Kasabası için Napoli’nin güneyinin en güzel yerlerinden biri desem yanlış olmaz. Yamaçlara güzelce konuşlandırılmış evler, rüzgarlı ve dar sokaklar bitmek bilmeyen bir güzellik sunuyor bu şirin kasaba.Sorrento Yarımadası’ndan başlayıp kıyı boyunca devam ettiğinizde bu kıyıların en güzel kasabaları olan Positano, Amalfi ve Ravello’yu karşınızda buluyorsunuz. Amalfi kıyıları boyunca uzayan nefis manzaralı yollar Positano’dan sonra sizi Amalfi’ye ulaştırıyor. Bugün yamaçta sıralanan evleri, nefis manzarası, bahçelerini süsleyen mis gibi kokan limon bahçeleri, zeytinlikler ve üzüm bağları ile her yıl milyonları kendisine çekiyor. Deniz ile yüksek dağlar arasında kalan bir bölgede kurulmuş olan Amalfi, şahane deniz manzarası, huzurlu ve güzel sokaklarıyla zamanda yolculuk yaptırıyor. Amalfi, göz alıcı butik otelleri, şık restoranları ile  Güney İtalya sahillerinin en pahalı destinasyonların başına yerleşti.

Duomo Meydanı nefis kafeleri, rengarenk hediyelik eşyalar satan dükkanları ve şekerlemecileriyle tüm gün boyunca kasabanın kalbinin attığı yer. Şehrin kalbinin attığı ve merkez olarak kabul edilen Piazza Duomo’dan her yere ulaşmak mümkün. Belediye Müzesi’nin bulunduğu Palazzo Morelli’de Akdeniz Bölgesi’nde kullanılan, Amalfi’de 10. yüzyılda yazılan deniz hukuku kitabı Tavola Amalfitana’yı görebilirsiniz. Göz alıcı The Duomo Sant’Andrea katedrali bu meydanda yer alıyor.

1266’da yapılan Chiostro del Paradiso da Ortaçağ mimarisinin en güzel temsilcilerinden. Sant’ Andrea Katedrali’nin arkasındaki bahçe içerisinde yer alan Arap stili mimarideki Chiostro del Paradiso manastırını da ziyaret edin. Gotik kemerleri, beyaz sütunları ile görülesi bir yer.

Hediyelik eşya olarak düşünülebilecek el yapımı kağıtlar, Amalfi’nin yüzyıllardır sürdürdüğü bir gelenek ve Vatikan’da bile kullanılıyor. Avrupa’da ki en eski kağıt üreticisi Amatruda, şehir merkezinde yer alıyor. Şehrin tepesine kurulu, Kağıt yapım tarihine dair bilgilerin yer aldığı Kağıt Müzesi ile müzenin hemen yanında bulunan ve kağıt yapımında kullanılan değirmen millerinin yer aldığı Değirmenler Vadisi görülecek yerler arasında. Tepeler arasında bir nehir yatağına da sahip olan vadiden ilerledikçe orman ve şelalelerle karşılaşılıyor.

İtalya'nın kıyılarına adını veren Amalfi kasabası yüksek kayaların üzerinde ki rengarenk evleri, turkuaz denizi, kıvrımlı dar sokakları,etkileyici manzaraları ve bakımlı bahçeleri ile bölgenin en popüler yerleri arasındadır. Bir yandan dik yamaçlara inci gibi dizilmiş rengarenk evler, evleri süsleyen begonviller, limon ağaçları masmavi denize nazır nefis manzara, şirin sokaklar gerçekten iç açıcı bir manzaraya sahip. Yamaçlara güzelce komumlandırılmış evler, rüzgarlı ve dar sokaklar bitmek bilmeyen bir güzellik sunuyor bu şirin kasaba. Sorrento yarımadasından başlayıp kıyı boyunca devam ettiğinizde bu kıyıların en güzel kasabaları olan Positano, Amalfi ve Ravello'yu karşınızda buluyorsunuz. Deniz ile yüksek dağlar arasında kalan bir bölgede kurulmuş olan Amalfi şahane deniz manzarası huzurlu ve güzel sokaklarıyla zamanda yolculuk yaptırıyor adeta sizlere. Napoli Körfezinin güneyine uzayan Amalfi sahilleri, denize dik yükselen dağlara oyulmuş irili ufaklı kasaba ve köyleri ile şüphesiz Avrupa'nın en muhteşem ve gösterişli sahili, İtalya'nın en etkileyici manzaralarına tanıklık edilebilen Amalfi kıyıları, keyifli bir İtalya rotası olacağı kesin.

[kappatur-blog]

PARİSTE GECE YARISI

Paris'in eşsiz güzellikleri ile arka planda kulakların pasını alan bir Müzik eşliğinde başlayalım yazımıza.  Seine Nehri’nin kenarında kurulan Paris, büyüleyici atmosferi ile her ziyaretçisini etkilemeyi başarıyor ve dünya çapında ‘romantizmin başkenti’ olarak tanınıyor.  Ev sahipliği yaptığı Eiffel Kulesi, Notre Dame ve Champs Elysees Caddesi gibi anıtlara baktığınızda bunun nedenini anlamak kolay, ancak Paris'in asıl gizemi küçük ayrıntılarda yatıyor. Küçük kafeler,taş kaplı sokaklar, her biri tablo güzelliğinde mahalleler, avangart sanat galerileri.. Bunların hepsi, bir araya geldiğinde dünyanın en güzel şehirlerinden birini oluşturuyor. Paris'in uluslararası bir üne kavuşmasının nedeni ise neoklasik mimari üslubu ile şekillenen moda ve sanatıdır. Şehrin bölgelerini ve büyük parklarını keşfetmenin en iyi yolu yürümektedir. Sanat Severler için ise, sanat galerileri, müzeler en doğru adreslerdir. 

Modanın ve Lüksün şehri olarak bilinen Paris'in simgesi Eyfel Kulesidir. Şehirde Eyfel Kulesinin yanı sıra çok sayıda gezilecek yer bulunmaktadır. Lauvre Müzesi, Notre Dame Katedrali, Orsay Müzesi, Sacre Coeur bazilikası bunlardan bazılarıdır. Paris denince dünyanın büyük bir bölümünün hafızasına kaydedilmiş bu efsane yapı canlanır. Paris denilince akıllara ilk olarak şehrin dünyaca ünlü simgesi olan Eyfel Kulesi gelir. 324 metre yükseklikteki Eyfel, Paris’in değil dünyanın en en ünlü ikonik yapılarından biri. Üzerinde 3 adet seyir platformu olan kule üzerinden gece ya da gündüz muhteşem Paris manzarasını seyretmeden şehirden ayrılmayın. Akşam hava karardıktan sonra  her saat başı 5 dakika boyunca göz kırpan yıldızlar şeklinde aydınlatılan kulenin seyri ise bir başka güzel. 

Sahip olduğu mimarisi ile tam bir Gotik şaheser olan Notre Dame Katedrali, ülkenin en güzel ve tarihi kiliselerinden biri. Eyfel Kulesi’nden bile fazla ziyaret edilen katedralin en önemli bölümleri; Batı Cephesi, Gülpencereler, Bakire Taçkapısı, Uçan Payangalar, Galerie des Chimeres, Kuleler ve Hazine. Olağanüstü mimarisi olan bu katedral sizin de gezi listenizin ilk sıralarında olsun.

Dünyanın en önemli müzeleri arasında üst sıralarda yer alan Louvre Müzesi özellikle sanatseverler için kaçırılmaması gereken bir yer. Yaklaşık 35.000 adet objenin sergilendiği müzenin en bilindik eseri Leonardo Da Vinci’nin ünlü eseri Mona Lisa Tablosu. Müzedeki en önemli eserleri gezmek bile çok uzun süre istiyor bu nedenle gezi planınızı yaparken zamanlamaya özen gösterin.

Paris’in ünlü müze ve kiliseleri kadar bilindik olan yerlerinden biri de Disneyland parkı. Şehir merkezine 32 km uzaklıkta yer alan eğlence parkı, yalnızca küçükler için değil aynı zamanda büyükler için de çok keyifli vakit geçirebilecekleri güzel bir yer. Parka bireysel olarak kolayca gidebileceğiniz gibi düzenlenen turlara katılarak da gidebilirsiniz. Disneyland gezisi için en az 1 tam gününüzü ayırmanız gerektiğini unutmayın. Özellikle çocuklu aileler Disneyland’ı Paris gezilecek yerler listesine ekleyebilir.

Montmartre Tepesi’nde yer alan ve beyaz travertenleri ile muhteşem bir görünümü sahip olan Sacre Coeur Bazilikası Paris’in en önemli dini yapıları arasında yer alıyor. Yapılış tarihi bakımından eski olmasa da bazilika günümüzde Paris’in en güzel simge yapılarından biri. Kilisenin bulunduğu noktadan Paris manzarası ise ayrı güzel.

Dünyanın en bilindik ve lüks bulvarlarından olan Şanzelize Caddesi Paris’in en önemli yerlerinden biri. Cadde başında yer alan Zafer Takı da en az cadde kadar öneme sahip bir tarihi yapı. Dünyaca ünlü moda markalarının lüks mağazalarına, ünlü kafe ve restoranlara ev sahipliği yapan Şanzelize boyunca dolaşıp uygun fiyatlı yerlerde bir şeyler yiyip içebilirsiniz.

Göz alıcı ışıklar, zarif kadınlar, modanın kalbinin attığı vitrinler, romantizmin sözlükteki karşılığı, yaşayan ama yaşlanmayan şehir Paris... Fransa’nın gözbebeği, haklı ününü yüzyıllar geçse de koruyacağa benziyor. Sen Nehri’nin süslediği şehir, ilk başlarda küçük bir balıkçı kasabası iken şimdilerde Avrupa’nın moda, sanat ve kültür merkezlerinden biri. Neoklasik yapılar arasında başlayan geziniz Gotik yapılarla süslenebilir ve hatta 17. Yüzyıl’a doğru uzanabilirsiniz. Gotik mimarinin harikalarından biri olan Notre Dame de Paris, tüm heybetiyle gökyüzüne baş kaldıran Eiffel Kulesi, tarihin farklı dönemlerine ışık tutan eserleriyle Louvre Müzesi şehrin zarafetine damgasını vuran yapılar olarak dikkat çekiyor.

[kappatur-blog]

RÜYA ÜLKE İSPANYA

Akdeniz ile Atlas Okyanusu arasında bulunan İber yarımadasının renkli ülkeleri İspanya ve Portekiz eğlencenin, güzel yemeklerin ve güzel insanların toprakları olarak biliniyor tüm dünyada. Futbolun, dansın ve en tutkulu aşk hikayelerinin ana vatanıdır İspanya. İspanya'ya gelenleri güneş ışığı, güzel yemekler ve konuk severlik karşılar, ama aynı zamanda zengin tarih mirası ve çarpıcı manzaralarda keşfedilecekler arasındadır. İspanya dünyada turistlerin en çok tercih ettikleri gezi rotalarından birisidir. Gerek sosyal etkinliklerinin yanında kültürel mirasın zenginliği de dikkat çekmektedir. Salvador Dali, Picasso, Gaudi ve Eduardo Chillida gibi sanatçılara ilham veren İspanya, bütünüyle tabloyu andırıyor. Akdeniz’e ve Atlantik Okyanusu’na kıyısı olan, Batı Avrupa’nın en güzel ve büyük şehirlerinden İspanya, hem köklü bir tarihi hem de eşsiz bir tabiatı kucaklıyor. Fenikelilerden Yunanlara, Araplardan İmparatorluğu’na kadar farklı dönemlerde birçok uygarlığa ev sahipliği yapan bu ülke, birbirinden güzel şehirleri sayesinde gezilip görülecek koca bir coğrafya sunuyor. İspanya gezilecek yerler sayesinde bu kültürü keşfe çıkmak, insana tarihte bir yolculuk yapıyormuş gibi hissettiriyor.  İspanya'ya şekil veren usta ellerin başında ünlü Katalan mimar Gaudi gelir. Özellikle Barcelona sokaklarında gezinirken bu şehrin bir sanatçının eseri olduğunu anlayacaksınız. Sıcakkanlı İspanyolların tarihine tanıklık ettikçe, iki kültür arasındaki benzerliği daha iyi anlayacaksınız. Sürprizlerle dolu Portekiz'de ise Fenikeliler'den, Endülüs Emevileri'ne kadar birçok kültürün izlerine rastlayacaksınız. Rossio Meydanı ve Jeronimus Manastırı gibi geçmişe tanıklık etmiş mekanların büyüsüne kapılacaksınız. 

Modern mimari örneklerinden Sagrada Familia ile hafızalara kazınan Barselona, Gaudi’nin sanatını yansıtan Park Güell, Casa Mila ve Casa Batllo, şehrin kalbinin attığı La Rambla Caddesi; Picasso’nun eserlerini inceleyebilceğiniz. Picasso Müzesi, Port Vellyakınlarında konumlanan Barselona Akvaryumu Barcelona’nın mabedi Nou Camp dahil olmak üzere gezilecek birçok popüler durak sunuyor.

İspanya’nın tarihi kentlerinden biri olan Cordoba, adeta geçmişin izlerini taşıyan duraklardan; tarihte birçok farklı dine ev sahipliği yapan bu kentte Kurtuba Camii, Roma Köprüsü, Sinagog ve Endülüs Müzesi gibi mimariler de bunu kanıtlar nitelikte. Rengarenk Eski Şehir Caddesi, Viana Müzesi ve 8. yüzyıldan bu yana korunmayı başaran Kraliyet Sarayı da Cordoba gezilecek yerler arasında bulunuyor.

Granada, özellikle mimari açısından halen İslam kültüründen izler taşıyan bir İspanyol şehri olarak bilinmekte ve meşhur Elhamra Sarayı ile hatırlanıyor. Albayzin antik bölgesi ile eski kültürel dokusunu yansıtan Granada, şehrin meydanı olan Plaza Nueva’dan yola çıkarak gezebileceğiniz Granada Katedrali’ne, görsel bir harika olan Gerealife Bahçeleri’nden manzarasıyla dikkat çeken Sacromonte Mahallesi’ne kadar keşfedilecek geniş bir rota sunuyor.

Günümüz Endülüs Bölgesi’nde bulunan Sevilla, sahip olduğu tarihi miras sayesinde bugün İspanya’nın en çok ziyaret edilen kentleri arasında yer alıyor. İslam kültürünün yine mimarilerde hissedildiği Sevilla’da, Alcazar Sarayı ve Plaza de Espana şehrin bu ahenkli yapısını net bir biçimde yansıtıyor. Maria Luisa Parkı, Sevilla Katedrali ve bir gözlem kulesi olan Torre del Oro ile birlikte ülkenin en güzel şehirlerinden Sevilla, İspanya gezilecek yerler arasında bulunuyor.

Zaman içinde farklı uygarlıkların egemenliğinde kalan Toledo, geçmişte tanıklık ettiği farklı medeniyetlerden dolayı kültürel açıdan oldukça zengin bir miras sunuyor. Santa Maria Katedrali, Toledo Kasrı, Santa Cruz Müzesi, El Transito Sinagogu ve El Salvador Kilisesi gibi birçok tarihi yapıyı barındıran Toledo, İspanya’nın tarihsel dokusunu en geleneksel haliyle sunuyor.

Bask Bölgesi’nin uyuyan güzeli Bilbao, ev sahipliği yaptığı Guggenheim Müzesi ile birlikte adeta rönesans dönemini yaşayan bir liman kenti. Nueva Meydanı’ndan başlayarak keşfedebileceğiniz Bilbao, Güzel Sanatlar Müzesi’nden Begona Bazilikası’na, Reproductions Müzesi’nden St. Anthony the Great Kilisesi’ne kadar gezilip görülecek birçok noktayı kucaklıyor.

İspanya listenizde mutlaka bulunması gereken bir diğer rota ise İbiza! Bir ada olan İbiza, İspanya’ya bağlı ve masmavi denizi, eşsiz plajlarıyla deniz tatili için biçilmiş bir kaftan adeta. Partilerin ve festivallerin mabedi olarak adlandırabileceğimiz İbiza’da Cala Comte, Port de Sant Miguel ve Cala Saladeta plajlarına mutlaka gitmeli, aynı zamanda Eski Şehir bölgesini gezmelisiniz.

Aragon Bölgesi’nde bulunan Zaragoza, Pilar Festivali ile ünlü ve La Seo Katedrali, barok mimarinin boy gösterdiği Pilar Bazilikası, nakış gibi işlenmiş mimarisi ile ünlü Aljaferia Sarayı ve Goya Müzesi ile dikkat çekiyor. Kültürel gezi için tercih edebileceğiniz Zaragoza’yı, özellikle ilkbahar ile sonbahar aylarında tercih edebilirsiniz.

Latince’de “Büyük Ada” anlamına gelen Mallorca İspanya’ya bağlı adalardan en büyüğü ve turistik bir tatil beldesi olmasının yanı sıra, Paleolitik Çağ’a kadar uzanan bir yaşamın olduğu köklü topraklar olmasıyla öne çıkıyor. Palma Katedrali, Es Baluard, Formentor Burnu ve tarih öncesi kalıntılara tanıklık edebileceğiniz Ses Paisses ile Mallorca, İspanya  listesinin en ilginç rotaları arasında yer alıyor.

Bir sahil kenti olan Malaga Endülüs Bölgesi’nde yer almakta ve büyüleyici doğası ile her yıl milyonlarca turist ağırlamasının yanı sıra, coğrafik konumundan dolayı “Güneş Sahili”olarak anılıyor. Liman bölgesi olmasıyla Malagueta, Pedregalejo ve Palo gibi plajlarıyla ünlenen bu şehir, Gibralfaro Kalesi, Plaze de Toros ve Malaga Katedrali ile de görülecek tarihi yapılar sunuyor.

[kappatur-blog]

AŞIK OLUNACAK ADA SANTORİNİ

Santorini, Mikonos ve Rodos’la birlikte gemi turlarının en çok ziyaret edilen destinasyonları arasındadır. Daracık sokakları ve bu sokaklarda gezinen eşek taksileri ve birbirinden lezzetli yemekleri ile geleneksel Yunan kültürünü gemiden iner inmez Santorini’de hissedeceksiniz. Meşhur mavi damlı Agiou Mina Kilisesi’nin arkasından, masmavi ufka ve volkanik kayalara tutunmuş beyaz evlere bakan eşsiz manzara Santorini’nin özeti gibidir.  Özellikle Balayı tatili denildiğinde akla ilk gelen Beyaz Cennet Santorini. Her an denizin içindeymiş gibi hissettiren romantik beyaz manzara sahip terasların, şirin köyleri, huzur dolu atmosferi ile damak tadınıza uygun nefis şarapları tercih edilme için en başta geliyor. Denizden metrelerce yukarıda kuurlmuş volkanik bir dağda olan bu renkli ada masal kapısının ardından insanlaı kendine çeken büyülü bir rüya gibidir. Aşık olunacak bir ada burası, merdivenleri çıktıkça kalp atışınızı dahada hissedeceksiniz. Öyle ilginç süprizler yapılıyor ki Santorini'de saatlerce yürüme hissi uyandırıyor bedeninizde. Ada Fira ve Oia olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Zaman kavramını yitiriyor bu adada. Ilık esen rüzgarın tüm hücrelerinizi ele geçirmesine izin vermek, en güzel manzaraya doğru yola çıkmak, Leziz ege yemeklerinden tatmak ve telefirik ile Santori'nin güzelliklerine birde tepeden bakmak için tatil planınızı yapmalısınız. 

Ada'nın göz bebeği olan Oia, her tanıtımda gördüğünüz mavi kubbeli deniz manzaralarının gördüğü kiliselerin bulunduğu bir köy burası. Bir tepe üzerine kurulmuş Santorini otellerini burada bulabilirsiniz. Adanın her sokağı büyüleyici bir deniz manzarasına açılıyor. Mavi kubbeli kiliselerin yanında muhteşem doyumsuz bir manzaraya karşı ölümsüzleştirecek fotoğraflar çekebilirsiniz.  Gelelim Fira üzüm bağlarına Telefirik ile yapacağınız keyifli bir yolculukla Fira merkezine ulaşabilirsiniz. Adım adım gezebileceğiniz fotoğraflarla her anınızı ölümsüzleştirecebileceğiniz büyük bir kasaba burası ve tabi ki Adanın en lezzetli şaraplarını tadabilirsiniz. Damağınızda nefis bir tat bırakacağından hiç şüphem yok. 

Kırmızı Plaj olarakta bilinen Vilhada Plajı, hiç bir yerde göremeyeceğiniz benzersiz doğası, ve sakinliği ile tüm dikkatleri üzerine çekiyor. Burası adanın en sessiz bölümüdür. Cam gibi denizi ve huzur kokan atmosferi ile Santorinide'ki ilk duraklarınızdan biri olacaktır. Oia'nın alt kısmında kalan doğa harikası bir koy ve balıkçı kasabasıdır Amoudi. Sahil kasabasında yan yana dizilmiş bir çok butik balıkçı dükkanlarına rastlayabilir ve eşsiz rakı balık keyfini yaşayabilirsiniz.   Taze balık çeşitlerini gördüğünüzde hemen ufak bir ouzo sipariş edin ve evrenin mucizelerinden olan bu adanın keyfini doyasıya çıkarın. Mutlaka bunlardan birinde mola verip, yöreye özgü yemeklerden, mezelerden denemenizi öneririz.

Ege Mutfağının en güzel, en çarpıcı örneklerini tadabileceğiniz yerlerdir kartpostal güzelliğinde ki Yunan Adaları. Santorini tatilinizin tatlar arasında yer alan; karidesli spagetti, ızgara ahtapot, taze balık çeşitleri en leziz damak tadınıza uygun yemeklerin başında gelir.  Buraya kadar gelirken alışveriş yapmadan dönmek olmaz. Yöreye uygun ürünlerden satın alabileceğiniz merkezler genelde Fira ve Oia köylerinde bulunuyor. Santori'nin bir film Platosunu andıran sokakları bir çok butik ve mağaza ile çevrili. Alışveriş yaparken zengin ve renki  hediyelik eşyalarda kendinizi kaybedebilirsiniz. Lav taşlarından yapılan müthiş takılar, ayrıca ünü bölge sınırını aşan şaraplardan da bir kaç çeşit alabilirsiniz.

Kısaca Santorini her gezginin rotası olmalı diye düşünüyorum ve Keyifli tatiller diliyorum.

[kappatur-blog]

ADIM ADIM BALKANLAR

Sarp ve ormanlık sıradağ anlamını taşıyan Balkanlar kelimesi, ismini taşıyan bölgeye de aynı doğal özellikleri tüm güzelliğiyle yansıtmış gibidir. Yakın geçmişinde yaşadığı iç karışıklıkları Adriyatik Denizi'nin tüm güzelliğiyle unutturmaya çalışır misafirlerine ve özellikle de kendi halkına... Bölge tarihine göz atıldığında çokça savaş ve karışıklık görülebilir. Bu savaşların hüzünlü izlerini hala şehrin yapılarında görmek mümkün. Buna rağmen görkemli Orta Çağ yapıları da her an karşınıza çıkabilir.

Bosna Hersek'in güzel şehri Mostarda ki Neratva Nehri üzerinde, güzel görünümüyle dünyanın en zarif köprülerinden biri duruyor Mostar.. Mimar Sinan'ın öğrencisi tarafından yapılan Avrupada ki Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden birisidir. Katolik, Ortadoks, Yahudi ve Müslümanları birleştirerek, kültürel bir simge haline gelmiştir. Mostar köprüsünün orjinal taşları bombalama ve nehir suları ile zarar görmüş olduğundan yeteri kadar korunması sağlanamamış. Nehirden çıkartılan özgün taşlar günümüzde düzgün bir şekilde dizilmiş olup sergilenmektedir.  Şehrin simgesi olan Mostar Köprüsü, ve iki tarafında ki kuleleri cami, mescit, hamam vb. yapıları ile Sırp, Ortadoks ve Katolik kilisesi bulunan şehir, bu özelliği nedeniyle Dünya Mimarlık ödülüne layık görülmüştür. Osmanlı dönemi mimari eserleri arasında fonksiyonelliği, estetiği ve şehrin dokusuyla oluşturduğu uyumuyla nadide bir eserdir Mostar Köprüsü.

Ohrid Makedonya'nın incisi diye adlandırılan gerçekten gezmeye doyamayacağınız balkanların popüler şehirlerindendir. Özellikle yaz aylarında artan kalabalık tam tatil beldesi haline getiriyor Ohri'yi.  Ohrid gölü üzerindeki  geçirdiğiniz hoş vakit paha biçilmez güzellikte. Tekne turu yaparken karşı dağların Arnavutluk sınırına bağlı olduğunu görebiliyorsunuz. Ohrid gerçekten balkanlar görülmesi gereken güzelliklerden birisidir. Ohrid gölü büyüklüğü ile adeta denizi andıran ve dağların arasında kalmasının verdiği etkiyle size harika dakikalar yaşatacak bir kenttir. Sokaklarının dar olması ve mimarisi bozulmayan evlerden oluşan ohri hemen kıyısında ki balık restoranları ve tavernalarıyla ünlü bir yer. Stevi Jovan Kaneo kilisesi uçurumun üzerinde yer alan bir Makedon Ortadoks kilisesidir. Kilisenin yapım tarihi tam bilinmemekte olup, yapımı ise öncelere dayandığı söylenir. Manzarası insanı etkileyecek güzelliktedir. 

Manastırın ortasında muhteşem bir yerden bahsediyoruz Bitola.. Makedonyanın en büyük ikinci şehri olup, pek çok yabancı ülkenin burada konsolosluğunun olmasından dolayı Diplomasi şehri olarak adlandırılıyor. Şirok sokak üzerinde çok sayıda cafe yer alıyor. Bu nedenle Bitola Cafe kültürü epey gelişmiş olduğunu söyleyebilirim. Yine Şirok sokak yakınlarında iki cami bulunuyor. Yeni Camii diğeri ise İsak bey Camii, Eğer zamanınız olursa camileri ziyaret edebilirsiniz. Osmanlı döneminde kurulan ancak 18.yüzyılda pek çok kez büyük yangınlar görmüş bir çarşı tarihi önemini koruyor. Eski çarşıyı gezdikten sonra Manastır askeri İddası adı ile yer alan Mustafa Kemal Atatürk 'ün eğitim aldığı iki katlı binanın bir bölümü ise Atatürk'e özel olarak dizayn edilmiş. 

Mananstır Saat Kulesi şehrin tam merkezini gösteren büyük bir tarihi anıttır. Büyük bir Kubbe ile biten üst kısmında, lehrin güzel manzarasını ve ortamını görebileceğiniz kare biçimli demir korkuluklu plato bulunuyor. Kubbenin altında bulunan saat mekanizmasının gece gündüz duyulabilen sesler ile Manastırın ortasına damga vuran bir eserdir.

Heraclea Lyncestis antik kenti M.Ö 4. yüzyılda Makedon kralı II. Filip tarafından kurulmuş olup, Makedonya'nın en önemli antik kenti olmaktadır. Bin yılı aşan varoluş sırasında üç öenmli döneme tanık olup Helenistik, Roma, Bizans, her üçüne özgü izler saklamış bir arkeoloji eseri olarak önümüzde duruyor. Heraclea en büyük gelişmesini Romalıların idaresi altında kaldığı dönemde Egnatia yolu inşa edilmesiyle erişmiş. Bugünlerde bu antik kentin kalıntıları önemli bir arkeoloji eser ve bir çok kültürel olaylara açıkhava sahnesi olarak kullanılan bir mekan halini almış durumdadır.  

Gezi yazımız boyunca Balkanların güzelliğinden bahsettik gelelim Balkan Mutfağına; En nesif göçmen lezzetlerinin buluştuğu nokta Baştan Başa bir Balkan Coğrafyası.. Boşnak Pitaları ile en iyisini biz yaparız diyen, Arnavutlar'ın bir çok çeşit böreği ile en baş listemizdedir. Her biri kendi malzeme kullanışını, hazırlanışında ki kendi dokunuşları ve damak zevkine uygun tatları öne koyarak aslında koskoca bir Rumeli'nin mutfak kültürü mozayiğinin taşlarını döşerler. Rumeli'den göçlerle başta Trakya olmak üzere ülkemizin çeşitli şehirlerine yerleşen Balkan göçmenleri bu zenginliği kendi yöre mutfakları ile harmanlayarak korumayı bilmişlerdir.

[kappatur-blog]

ESKİ BİR OSMANLI KENTİ ÜSKÜP

Osmanlı’nın izinin bulunduğu her şehir gibi Üsküp de oldukça zengin bir tarihsel mirasa sahip. Vardar Nehri’nin iki yakasında konumlanmış olan şehir aynı zaman Makedonya’nın en büyük şehri ve başkentidir. Makedonlar, Arnavutlar ve Türklerin birlikte yaşadığı Üsküp, bu karışımdan zengin bir kültürel değer çıkarmış ender kentlerden biri. Bu değerleri yemek kültüründen giyim kuşam alışkanlıklarına kadar şehrin her köşesinde gözlemlemeniz mümkün. Kuruluşu 3. Yüzyıl’a kadar uzanan şehir, depremleri salgınlar, baskınlar, istilalar ve birçok hareketli tarihi olaya tanık oldu. Bu tanıklığın izlerine Kurşun Han, Taş Köprü, Üsküp Kent Müzesi veya Nerezj Manastırı’nda siz de şahit olabilir, bu zengin tarihsel arşive yolculuk yapalirsiniz.

Üsküp gezilecek yerler listemiz diğer Balkan şehirlerinde olduğu gibi bir çok Osmanlı eserinden meydana geliyor. Balkanların en güzel şehirlerinden Makedonya‘nın başkenti Üsküp, 1392 yılında Osmanlı himayesine girmiş ve 500 yıldan fazla bir süre topraklarımız arasında yer almış bir şehir. Vardar Nehri‘nin ikiye ayırdığı kentin bir tarafında Türk Çarşısı ve Osmanlı eserleri yer alırken nehrin diğer tarafında ise ilerleyen yıllarda yapılmış birçok önemli meydan, kilise ve müzeyi görebilirsiniz. Özellikle şehrin Türk Çarşısı bölümünde gezerken kendinizi adeta güzel bir Anadolu kasabasında geziyor gibi hissedebilirsiniz.

Makedonya Meydanı, Üsküp’te yer alan en büyük ve ünlü meydan. Vardar Nehri kıyısındaki bu meydanın çevresinde birçok önemli yapı yer alıyor. Büyük İskender Heykeli ve Ristik Sarayı bu bölgedeki önemli yapılardan. Yakın zamanda yenilenen meydanın ortasında Büyük İskender Heykeli tüm ihtişamı ile yer alıyor. 2011 yılında Makedonya Cumhuriyeti’nin 20. yılı için dikilen Makedonyalı İskender olarak bilinen Büyük İskender’in tasvir edildiği heykel 14.5 metre uzunluğunda. Heykelin etrafında 2.5 metre boyutunda 8 bronz aslan heykeli daha vardır. Bu aslanlardan dördü çeşme olarak dizayn edilmiştir ve müzik parçaları da çalmaktadır. Makedonya Meydanı’nda yer alan bir diğer önemli yapı olan Ristik Sarayı, 1926 yılında inşa edilmiş bir saraydır. Mimar Dragutin Maslak’ın inşa ettiği saray, ismini eczacı Ristik ve Ailesi’nden alır. Yapıldığı dönemde ailenin ikametgahı olarak kullanılan saray, 1963 yılında meydana gelen depremi büyük ölçüde hasarsız atlatmıştır. Günümüzde saray olarak değil de iş hanı olarak kullanılan yapı, şehrin kültürel ve mimari miraslarından biridir. Üsküp’ün en önemli müzelerinden olan Arkeoloji Müzesi, 2009 – 2014 yılları arasında inşa edilmiştir. Müze binası ayrıca Makedonya Cumhuriyeti Ulusal Arşivi olarak da kullanılmaktadır. Vardar kıyısında bulunan Arkeoloji Müzesi, Makedonya Meydanı’nın karşısındadır. Dış mimarisinde Yunan tarzı kullanılan bina anıtsal olarak da önemlidir.

15. yüzyılda inşa edilen Taş Köprü, Üsküp listenizin simge yapılardan biridir. Mimarının Mimar Sinan olduğu düşünülen köprü, 12 kemerli köprü, 214 metre uzunluğunda ve 6 metre genişliğindedir. Taş Köprü tarihi içerisinde birkaç kez yıkılma tehlikesi geçirmiştir. 1944 yılında Nazilerin köprüye yerleştirdiği patlayıcılar şehrin kurtuluşu ile etkisiz hale getirilmiştir. Büyük depremden sonra da yenileme çalışması ile korunmuştur. Üsküp’ün iki kıyısı arasında ulaşım sağlayan köprü günümüzde sadece yayalara açıktır. Vardar’ın kuzeyinde bulunan Üsküp Kalesi, şehrin tarihi yapılarından. MS 6. yüzyılda inşa edilen yapı, bir depremle yıkılmasının ardından 11. yüzyıllarda tekrar inşa edilmiştir. 1963 yılındaki depremde hasar gören kale, bu haliyle kalmıştır. Evliya Çelebi’nin ünlü “Seyahatname”sinde bu kaleden bahsedilmektedir. Kaleden Üsküp ve güzelliklerini güzel bir yerden seyretmeniz mümkündür.

Üsküp’te bulunan eski Osmanlı camilerinden biri olan Mustafa Paşa Camii, 1492 yılında yapılan caminin minare kısmı 47 metre yüksekliğindedir. Görkemli yapı uzun dönem yenileme çalışması görmese de tüm heybetiyle ayakta kalmıştır. Caminin yanındaki türbede Mustafa Paşa ve kızı Ummi Hatun’un kabirleri görülebilir. 

Sadrazam Davut Paşa tarafından yaptırılan Davut Paşa Hamamı, Taş Köprü’nün yanında bulunan çifte hamamdır. Şehirde İsa Bey Hamamı ile ayakta kalan iki hamamdan biridir. 15. yüzyılda yapılan bu hamam günümüzde Ulusal Sanat Galerisi olarak kullanılmaktadır. İki kubbeli hamam, içerisinde sergilenen koleksiyon 18. ve 19. yüzyıllardan kalma eserler içermektedir.

Pella Meydanı’nda yer alan Makedonya Takı son dönemlerde inşa edilmiş yapılardan biridir. Makedonya’nın bağımsızlığının 20. yılı anısına açılan takı, 193 metrekarelik bir mermerden yapılmıştır. 21 metre yüksekliğindeki yapıda ki Tak üzerinde Büyük İskender tasvirleri bulunmaktadır. Tak içerisinde iç bölümler, asansör ve merdiven kısmı ile bir hediyelik eşya mağazası da bulunmaktadır.

Bey Kulesi, 17. yüzyıldan kalma 14 metre yüksekliğinde bir kuledir. Üsküp merkezdeki en eski yapı olan Bey Kulesi, 1.5 metre kalınlığında duvarlara sahiptir ve savunma amaçlı kullanılmıştır. Savunma amaçlı kullanıldığında Türk bir aristokrata ait olduğu düşünülmektedir. Geziniz boyunca devam ettiğinizde 16. yüzyıldan inşa edilen Saat Kulesi  Üsküp’ün simgelerinden biridir. Namaz vakitlerini takip etmek için saat kulesine ihtiyaç duyulan dönemlerde yapılan bu kule, Osmanlı İmparatorluğu’nda inşa edilen ilk saat kulesi olması nedeniyle oldukça önemlidir. Kulenin saat kısmı Macaristan’dan getirilmiştir. 1963 yılında yaşanan depremden sonra orijinal saat kaybolduğu için günümüzdeki saat İsviçre’den getirilmiştir.

[kappatur-blog]

BEYAZ ŞEHİR BELGRAD

Tuna ve Sava nehirlerinin buluştuğu noktada kurulan Belgrad, Sırbistan‘ın başkenti olmasının yanı sıra, Avrupa’nın en büyük şehirlerinden biri olmasıyla da tanınıyor. Dolayısıyla gitmeden önce Belgrad gezilecek yerler listesi yapanlar, bu muhteşem şehrin keyfini doya doya çıkarıyorlar.  Adının anlamı “Beyaz Şehir” olan kent; yeşilliklerle dolu parkları, tarihi eserleri, renkli gece hayatı ile turistlerin ilgisini çekiyor.

Kent Osmanlı hakimiyetindeyken “Kalemeydan” ismi verilen bölge, Belgrad’a gidenlerin mutlaka görmesi gereken yerlerden biridir. Knez Mihaliova Caddesi‘nin sonunda yer alıyor. Çok büyük bir alan bu bölgede, 1521 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın fethettiği kalenin yanı sıra müzeler, anıtlar, parklar ve müthiş bir şehir manzarası sizi bekliyor.

Belgrad listenizin devamında yer alan  Cumhuriyet Meydanı yine Knez Mihailova Caddesi‘ne oldukça yakın bir yerde bulunuyor. Gösterilerin, konserlerin yapıldığı meydanda sıralanan kafelerden birinde keyif kahvesi içtikten sonra civarda yer alan ulusal müze ve ulusal tiyatro binalarına rotanızı çevirebilirsiniz. Cumhuriyet Meydanı‘nın biraz aşağısında kalan ve turistlerin akınına uğrayan Skadalija bölgesindeki sokaklarda sanat galerilerini keşfedebilir, yerel restoranlarda canlı müzik eşliğinde yemek yiyebilirsiniz. Kentin bohem bölgesi olarak ünlenen ama turistlerin yoğun ilgisi nedeniyle bu özelliğini günden güne kaybeden bölgede sokağa taşan sanatın izlerini sürerek şehrin entelektüel dünyasına adım atabilirsiniz.

Eğer tamamlanırsa Balkanların en büyük Ortodoks kilisesi olacak olan Aziz Sava Kilisesi Belgrad manzarasına hakim bir tepede yer alıyor. Sırp Ortodoks Kilisesi’nin kurucusu olan Aziz Sava anısına inşa edile kilisenin 2019 yılında mozaiklerinin tamamlanacağı öngörülüyor. Rivayete göre Aziz Sava’ya ait kalıntıların Osmanlı Paşası Sinan Paşa tarafından 1594’de yakıldığı 1894 yılında başlaya inşaat, çeşitli siyasi nedenlerle bir türlü tamamlanamamış. Tuna Nehri‘nin kıyısında yer alan Zemun Bölgesi‘ne yarım gün ayırabilirsiniz. Oldukça canlı olan bölgede nehir kıyısında yürüyüş yapabilir, bisiklete binebilir, kahve içebilir, yemek yiyebilirsiniz.

Savamala, şehrin en güzel bölgelerinden biri. Sava Nehri’ndeki eski köprünün kenarında yer alıyor. Restore edilen binalardaki küçük dükkanları, kafeleri, yirminci yüzyılın seçkinlerine ev sahipliği yapmış Art Nouveau tarzındaki binaların büyüleyici havasını yansıtıyor. Burada ki ziyaretinizde yemeklerin tadına bakabilirsiniz. Belgrad gezilecek yerler listemizin sonlarına yaklaşırken Yeni Belgrad‘dan bahsetmemek olmaz. Tuna ve Sava nehirlerinin kesiştiği bir yer olan Belgrad’da şehrin her yerinde nehre rastlamak mümkün. Sava Nehri, şehri ikiye ayırıyor. Tarihi merkeze ise “Nova Grad” deniliyor. Nova Grad, alışveriş merkezlerinin olduğu bir bölüm olarak sayılıyor.

Belgrad merkeze arabayla yaklaşık 10 dakikalık mesafede yer alan Ada Ciganlija, Sava Nehri’nde yer alan ve yol ile karaya bağlı olan bir ada. Sava Nehri‘nde yüzmek, nehir kenarında yürümek, bisiklete binmek, eğlence mekanlarına gitmek isterseniz, kesinlikle Ada Ciganlija’yı görmeden gezinizi bitirmeyin.

[kappatur-blog]

GRİ ŞEHİR LONDRA

Londra gezilecek yerler konusunda zenginliği ile öne çıkan, dünyanın en güzel şehirlerinden.  Birbirinden güzel ve önemli tarihi yapıları, müze ve sanat galerileri, dini yapıları ve parkları ile Londra istisnasız Avrupa’nın en güzel şehirlerinden biri. Krallar, kraliçeler, prensler ve prensesler masallardan çıkıp İngiltere’de karşınıza çıkabilir.Londra, kendine özgü mimarisi, müzeleri ve tarihi geçmişi ile dünyanın en önemli başkentlerinden biri. Thames Nehri kıyısında Romalılar tarafından yaklaşık iki bin yıl önce kurulan bu kozmopolit kent, tarih boyunca dünyanın politik, kültürel, sosyolojik ve sanatsal buluşmalara tanıklık etmiş, hemen her bakımdan dünyanın en büyük şehri.

Londra’nın sembol yapıları arasında yer alan Tower Bridge, 1894 yılında tamamlanmış. Victoria Dönemi mühendisliğinin bir örneği olan yapı şehrin önemli gezi noktalarından Tower of London’a yakınlığından dolayı bu adı almış. Kule üzerindeki Tower Bridge Exhibition adlı bölümde kule tarihi ile ilgili bir sergi bulunuyor. Glass Floor adlı bölümde ise zemini cam kaplı olan koridorda yürüyüş yapabilirsiniz. Bunlar dışında köprü halkın yürüyüşüne açık.

Londra gezilecek yerler listemizin ilk sırasında Westminster Sarayı yani Parlamento Binası geliyor. 1512 yılından bu yana Lordlar ve Avam Kamarası bölümlerine ev sahipliği yapan yapı Gotik tarza sahip. Binanın en önemli bölümü köşesinde yer alan 106 metre yükseklikteki saat kulesi. İngiltere’nin simgesi olarak kabul edilen bu saat kulesinin adı Big Ben olarak bilinse de aslında Big Ben saatin içerisinde yer alan 14 tonluk çanın adı. 

Buckingham Sarayı kraliyet ailesinin resmi konutu ve çalışma ofisi. Sadeliği ile dikkat çeken saray ilk olarak Buckingham Dükü’nün kentte kalacağı konut olarak 1705 yılında yapılmış. Daha sonra satın alınarak gerekli düzenlemeler yapılmış ve 1837 yılından bu yana Kraliyet Ailesinin Londra’daki ikametgahı olarak kullanıyor. Sarayın içi Ağustos-Eylül arasında düzenlenen turlar ile gezilebiliyor.

Londra’nın en eski ve dikkat çekici yapılarından olan bu kale yüzyıllar boyunca cephanelik, hayvanat bahçesi, darphane ve hapishane gibi amaçlarla kullanılmış. İçindeki Beyaz Kule, kenti saldırılara karşı korumak amacıyla 1097 yılında yapılmış. Şato’nun en ünlü bölümlerinden olan Taç Mücevherleri bölümünde ünlü İmparatorluk Tacını görebilirsiniz. 

St Paul Katedrali, Londra’nın en önemli ve güzel dini yapılarından biri. 1666yangınından sonra kentin kiliselerini yenileyen Sir Christopher Wren tarafından yapılmış. 1708 yılında tamamlanan katedrali sahip olduğu kubbe yapısı ile Vatikan’daki San Pietro Bazilikası’na benzetilir. 111 m yükseklikteki kubbe, Batı Cephesi ve Kuleler, Fısıltı Galerisi ve Yüksek Altar katedralin en önemli bölümlerinden.

Bir zamanlar kraliyet ahırlarının bulunduğu yer olan bu meydan günümüzde Londra’nın açık hava etkinliklerinin merkezi. John Nash tarafından tasarlanan meydanın yapım 1830’lar boyunca devam etmiş. Trafalgar Muharebesi boyunca savaşıp yaşamını yitiren Amiral Lord Nelson’un 50m’lik heykeli meydanın ortasında yer alıyor. National Gallery, National Portrait Gallery, St Martin in the Fields Kilisesi meydan çevresinde yer alan en önemli yapılardan.

Hyde Park, Londra’da yer alan kraliyet parklarının en büyüğü olarak biliniyor. 1536 yılında kraliyet parkına dönüştürülen park 17. Yüzyılda halkın ziyaretine açılmış durumda. Park ortasında yer alan yapay gölün tarihi ise 1730 yılına dayanıyor. Zamanında düello ve at yarışlarının yapıldığı yer günümüzde de popüler.  Londra’nın hareketli yaşamından biraz uzaklaşmak isterseniz parkta yürüyüş yapabilir, göldeki kuğuları izlemek sizleri rahatlatacaktır.

London Eye Londra listenizdeki favori yapılarından. 135 myükseklikteki bu yapı dünyanın en büyük dönme dolaplarından biri olarak biliniyor. 2000 yılı kutlamaları için inşa edilen bu dönme dolapta her biri 25’er kişi kapasiteli toplam 32 kapsül var. Dönme dolapta 1 tam tur 30 dakika sürüyor. Özellikle en üst noktadan şehrin manzarasını doyasıya seyredebilir, eşsiz fotoğraflar çekebilirsiniz.

[kappatur-blog]

ELBE NEHRİ'NİN MİSAFİR ETTİĞİ ŞEHİR HAMBURG

Elbe Nehri’nin misafir edildiği şehir, tarihi yapısı, köprüleri ve doğal güzellikleri sayesinde gelen ziyaretçilerin üzerinde etkileyici bir intiba bırakıyor.  Oldukça büyük bir limana sahip olan şehir, aynı zamanda büyük de bir ticaret noktası. Ülkenin ithalat ve ihracat anlamında büyük bir iş gücünü karşılayan şehirde, denizcilik de gelişmiş. Balık pazarlarında inanılmaz fazla çeşitte balık görmeniz mümkün.  Tek başına bir ülke olmayı hak eden bir şehir Hamburg, Alışverişten gece hayatına, edebiyattan ticarete her konuda merkez kabul edilebilecek zenginlikleriyle Almanya 2. Dünya Savaşı’nın en hareketli sahnelerine tanık olan bir kent Hamburg. Buna rağmen savaşa dair yaralar ve yıkıntılar o kadar hızla onarılmış. Çoğu müzede meraklılarına sunulan birer tarihsel anı olarak kalmış o izler, Hamburg Müzesi bu döneme dair detaylı fikir verebilir. 

Şehrin bohem ruhunu yansıtan St. Pauli mahallesi, renkli ve hareketli gece yaşantısı ile öne çıkıyor. Bar, disko ve kulüp gibi eğlence mekanları ile çevrili olan bölge, Modern ve gelişmiş bir dokuya sahip.

Panoromik bir manzara keyfi sunan St. Michael Kilisesi, ilk bakışta Barok tarzda inşa edilmiş dekoratif detaylarıyla beğeni topluyor. 1010-1033 yılları arasında Piskopos Bernward’ın yönetiminde inşa edilen kilisenin içerisinde farklı müzisyenlerin yetiştiği ünlü bir koro dikkati çekiyor. Kilise’de üstelik mayıs ayından eylül sonuna kadar her pazar gece yarısı konserleri organize ediliyor. Hamburg gezilecek yerler arasında tarihi kiliseye yer vererek siz de bu eğlenceli konserlere katılabilme şansı yakalayabilirsiniz.

Gotik tarz görüntüsü ile büyüleyen Aziz Nikolai Kilisesi, eşsiz boyutu ve tasarımı sayesinde 1874 yılından beri anıt görevi görüyor. 1876 yılına kadar dünyanın en yüksek yapısı unvanına sahip olan kilisenin tasarımında Rus mimarisine işaret eden figürler büyük bir önem taşıyor. Willy-Brandt-Straße caddesinde bulunan kilisenin kulesi ise 150 metre yüksekliğiyle devasa bir görüntü yaratıyor.

Şehrin en önemli çekim merkezlerinden olan Alster Gölü, özellikle doğa ile iç içe aktivite yapmak isteyenlerin vazgeçilmezi oluyor. Dinlenmek, koşmak, piknik yapmak ve bisiklete binmek için ideal olan gölün çevresinde hafta sonları ailenizle birlikte sosyal bir aktivite yapabilirsiniz. İster göl içerisinde gezinen kuğuları seyredebilir, isterse de şehrin göz alıcı silueti eşliğinde kahvenizi yudumlayabilirsiniz.

Önemli sanat koleksiyonlarına ev sahipliği yapan Kunsthalle Hamburg, Ortaçağ dönemin izlerini yansıtıyor. Glockengiesserwall semtinde karşınıza çıkan sanat müzesinin bünyesinde 700’den fazla eser barındırılıyor. Ana girişi Alexander Otto Vakfı’nın denetiminde modernize edilen binanın “Eski Ustalar“, “Modern Sanat” ve “Çağdaş Sanat” adında görülmesi gereken 3 farklı bölümü bulunuyor.

Günümüzde ulusal anıt statüsü taşıyan Hamburg Museum 1908 yılından beri şehrin tarihsel yapısına ışık tutuyor. Hilstenwall semtinde kurulmuş olan ve sanatsal mimarisiyle göz dolduran müzenin içerisinde tarihsel eserlere ve diyoramalara rastlamak mümkün oluyor. 1914-1922 yılları arasında Fritz Schumacher isimli mimar aracılığıyla tasarlanan göz alıcı müzeyi, ister bireysel isterse turlar eşliğinde gezebilirsiniz.

Aziz Petersburger Strabe caddesinde konumlanmış olan Plants and Flowers Park, Büyük bir oyun alanına sahip olan park, dinlenme ve eğlenmenin yanı sıra ışık-su konserleri, müzik performansları ve halk tiyatroları gibi kültürel etkinlikler açısından da gelen misafirlerini tatmin ediyor.

[kappatur-blog]

AVRUPA'NIN MÜZİK BAŞKENTİ VİYANA

Geçmiş mirasını büyük bir gururla taşıyan ve koruyan şehir, müziğin ve sanatın dünyadaki başkenti olarak adlandırılır.18. Yüzyıl’dan kalma bir mirası, 19. Yüzyıl görkemiyle harmanlayan şehirde mimari de oldukça zengin. St. Stephan Katedrali, Opera Binası gibi tarih hazinesi yapıları ile kent, Doğu ve Batı Avrupa’nın buluşma noktası adeta. Viyana deyince akla gelen şeylerden biri de müzik ve tabi ki vals. Mozart ve Schubert´in notalarına ev sahipliği yapan kent, müzikte olduğu kadar Klimt ve Brüegel gibi usta ressamlarıyla da ünlü. Viyana’da görülmeye değer yerlerin çoğu şehrin içinde bulunduğundan dolayı şehir keşfi oldukça kolaydır.  Viyana, sanat ve mimariyle anılmasının yanı sıra bunu bir yaşam tarzı olarak benimsemiş halkıyla da değer katar kendine. İhtişamlı balolar, zarif mağazalar, şık kafeler “İşte Viyana’dayım.” dedirtir ziyaretçilerine.

Viyana gezilecek yerler bakımından Orta Avrupa’nın en zengin şehri. Avusturya‘nın başkenti ve en büyük şehri olan Viyana‘da birbirinden güzel saraylar, müze ve sanat galerileri, cadde ve meydanlar ile kiliseler yer alıyor. Yüzyıllar boyu Habsburg Hanedanlığı‘na ev sahipliği yapan Viyana’da görülecek en önemli eserlerin birçoğu bu döneme ait yapılardan oluşuyor.

Viyana listenizin ilk sırasında 13. Yüzyılda inşaatına başlanan ve yüzyıllar boyunca sürekli genişleyerek büyüyen Hofburg Sarayı yer alıyor. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun daha çok kışlık sarayı olarak kullanılan yerde; imparatorluk daireleri, müzeler, şapel ve kilise, Avusturya Ulusal Kütüphanesi, İspanyol Binicilik Okulu ve Avusturya başkanlık makamları yer alıyor. Bunlar dışında saray içinde yer alan Sisi Müzesi, İmparatorluk Gümüş Eşya Koleksiyonu ve dışarıdaki bahçenin köşesinde yer alan Kelebekler Evi görülmesi gereken yerlerden.

Avrupa’nın en güzel saraylarından olan Schönbrunn Sarayı, imparatorluğun yazlık konutu olarak kullanılmış bir yapı. Yapım tarihi 16. Yüzyıla kadar dayanan saraya yüzyıllar boyunca yapılan eklemelerle günümüz görünümüne ulaşılmış. Saray kadar sarayın ağaçlar, patikalar, çeşmeler ve heykellerle süslenmiş bahçeleri de ünlü. Glorietteadındaki Neo-klasik sütunlar, palmiye evi, labirent, hayvanat bahçesi ve Neptün Çeşmesi, bahçe çevresinde görebileceğiniz en önemli yapılar. Sarayın içini düzenlenen turlar ile gezebilirsiniz.

Viyana’nın simge yapılarından olan Aziz Stefan Katedrali, şehrin tam kalbinde yer alıyor. 12. Yüzyıldan kalma ana orta yapı 1304-1433 yılları arasında gotik tarzda yenilikler geçirmiş. Katedralin kuzeyde yer alan kulesi, 1579’da Rönesans estetiğine göre yeniden tasarlanmış. Yıllar süren eklemeler sonucunda muhteşem bir mimariye dönüşen yapının  görülmesi gereken en önemli bölümleri; Devler Kapısı ve Putperest Kuleler, Kule Külahı, Çinli Çatı, Singer Kapısı, Vaiz Kürsü ve Yüksek Altar. Dilerseniz katedralin Güney Kulesi’ne asansörle çıkarak Viyana’nın muhteşem manzarasını seyredebilirsiniz.

Karl Kilisesi, İmparator VI. Karl tarafından 1716-1737 yılları arasında yaptırılmış muhteşem bir kilise. Kilisenin iki sütunu Roma’daki Traianus Sütunu’nundan esinlenerek yapılmış olup soldaki sütun “Sadakat”, sağdaki sütun ise “Cesareti” betimler. Karl Kilisesi’nin iç mekanı Daniel Gran ve Martino Altomonte gibi dönemin önde gelen sanatçıların heykel ve altar panolarıyla bezenmiştir.

Viyana şehir merkezinde, Aziz Stefan Katedrali’ne yakın konumda yer alan Graben, şehrin en ünlü alışveriş caddelerinden biridir. Katedralden Hofburg Sarayı’na doğru giden Graben Caddesi üzerinde birçok mağaza ve dükkan yer alıyor. Caddenin en önemli noktası ise ortasında yer alan Veba Sütunu. 1679 yılında yaşanan Veba Salgını üzerine I. Leopold tarafından adanan sütun, 1693 yılında tamamlanmış muhteşem bir mermer anıt. Gece gündüz hareketli olan caddede gezebilir, çevredeki mağazalardan alışveriş yapabilirsiniz.

Viyana listenizdeki en önemli müzelerden olan Sanat Tarihi Müzesi, 1891 yılında Avusturya-Macaristan İmparatoru I. Franz Joseph tarafından açılmıştır. Müze koleksiyonları büyük ölçüde Habsburg hükümdarlarının yüzyıllar içerisinde topladığı eserlerden oluşuyor. Eserler; Mısır ve Yakındoğu Koleksiyonu, Heykel ve Dekoratif Sanat Koleksiyonu, Resim Galerisi gibi bölümlerde sergileniyor.

Müzeler şehri Viyana’da görmeniz gereken bir diğer önemli müze Doğa Tarihi Müzesi. 1889 yılında açılan müze, Sanat Tarihi Müzesi’nin hemen karşısında yer alıyor. Zaten iki bina da aynı mimarın eseri, bu yüzden görünüm olarak birbirlerine çok benziyorlar.  Arkeoloji, antropoloji, mineraloji, zooloji ve jeoloji sergilerinin bulunduğu müzede, dünyanın en değerli taş koleksiyonlarından birini, dinozor iskeletlerinin modellerini ya da kafatası sergisini gezebilirsiniz.

Yeni Belediye Binası olarak geçen Neus Rathaus şehrin yeni ama en etkileyici binalarından biri.1872 ile 1883 yılları arasında eski binanın olduğu yere yapılan Belediye  Sarayı Neo-Gotik bir üsluba sahip. Viyana Kent ve Eyalet Meclisi’ne ev sahipliği yapan binayı görmek için en güzel zamanlardan biri de her yıl Ocak sonu ile Mart başı arasında düzenlenen Vienna Ice World festival zamanı. Bu dönemde belediye binası önüne devasa bir kayak pisti ile panayır kuruluyor.

Viyana  listenizdeki en aykırı yapı olan Hundertwasser Evi  Avusturyalı sanatçı Friedensreich Hundertwasser ile Mimar Josef Krawina tarafından yapılmış bir apartman. Barselona’daki sıradışı Gaudi yapılarına benzeyen apartmanda 52 tane daire ve 4 tane de dükkan yer alıyor. Rengarenk ve düzensiz pencereler, seramik detaylar, ağaçlar ve çiçeklerle süslenmiş çatı bahçeleri binayı oldukça dikkat çekici hale sokuyor. Apartmanın karşısında benzer yapıya sahip olan pasajda birbirinden ilginç ürünleri satın alabilir, burada yer alan kafede biraz soluklanabilirsiniz.

[kappatur-blog]

ORTA AVRUPA'NIN GOTİK KRALİÇESİ PRAG

Şehirler bazen geçmişiyle, bazen mimarisiyle, bazen de doğasıyla etkiler misafirlerini. Prag ise tek bir noktada hepsini sunar. Şehir, Vlatava Nehri’nin görkemli manzarasını da arkasına alarak Orta Avrupa’nın tarih zengini Budapeşte’yle yarışır adeta. Çeşitli kültürler, sanatçılar, edebiyatçılar ve din adamları tarafından şekillenmiş zengin bir kültürü taşıyan kent, sokaklarında bazen romantik bazen de hüzünlü anlar yaşatır. Şehir keşifleri müzeler, katedraller ve meydanlar eşliğinde masalsı bir yolculuğa dönüşür çoğu zaman. Prag  Orta Avrupa’nın en zengin kentlerinin başında geliyor. İçerisinde birçok tarihi yapının yer aldığı ve en güzel Ortaçağ kentlerinden biri olarak gösterilen Prag’da gezilecek onlarca yer var. Vltava Nehri’nin ortasından geçtiği bu şehir; köprüleri, kanalları, mistik havası, mimari eserleri ve Ortaçağ eserleri ile gezginlere birçok gezi alternatifi sunuyor.

Eski Şehir Meydanı, Prag’ın en önemli ve turistik şehir meydanı. Astronomik Saat ve Eski Belediye Sarayı, Tyn Kilisesi, Aziz Niklaus Kilisesi, Kinsky Sarayı ve Jan Hus Anıtı bu meydan ve çevresinde yer alan en önemli yapılardan bazıları. Çevresinde birçok hediyelik eşya satan dükkan ve restoranın da olduğu meydan gece gündüz şehrin en hareketli noktalarından.

Prag Eski Şehir Meydanı‘nın en önemli yapılarından olan Astronomik Saat ve saatin üzerinde yer aldığı Eski Şehir Meydanı, şehrin en önemli gezi noktalarından. Özellikle Astronomik Saat’te her saat başı gerçekleşen ufak gösteri turistler tarafından oldukça ilgi görüyor. Saatin üzerinde yer alan kuleye çıkarak muhteşem Prag manzarasını seyredebilirsiniz.

Prag Kalesi, şehrin gerek tarihi gerekse turistik olarak en güzel yapılarından. Kale içerisinde yer alan, Aziz Vitus Katedrali, Eski Kraliyet Sarayı, Altın Yol, Aziz George Bazilikası, Aziz George Manastırı, Prag Kalesi Resim Galerisi ve Kraliyet Bahçeleri görülmesi gereken en önemli yerler arasında yer alıyor. Prag Kalesi’ni kendiniz gezebileceğiniz gibi şehir içinden hareket eden kısa ve uzun rehberli turlara katılarak da bölgeyi gezebilirsiniz.

Aziz Vitus Katedrali, Prag Kalesi’nde yer alan en önemli yapı. 1344 yılında inşa edilen katedral yapıldığı günden günümüze kadar Prag kral ve kraliçelerinin taç giyme yeri ve ebedi istiratgahı olmuş. Gotik üsluba sahip şehrin bu güzel katedrali içinde yer alan vitraylar da oldukça etkileyici.  Şehirde yer alan iki Aziz Niklaus Kilisesi‘nden Barok tarzdaki süslemeleri ile dikkat çeken kilise 1704-1755 tarihleri arasında inşa edilmiş. 18. yüzyıldan kalma vaiz kürsüsü, yan şapellerde yer alan altar panoları ve freskler kilisenin en dikkat çeken bölümleri.

Vltava Nehri’nin Şeytan Deresi kolunun oluşturduğu ada olan Kampa Adası, şehrin gürültüsünden biraz uzaklaşıp kafa dinleyebileceğiniz güzel bir yer. Karl Köprüsü’ne giderken hemen alt kısımda kalan ada geçmişten günümüze birçok işletmeciliğe ev sahipliği yapsa da günümüzde sessiz ve sakin bir yer. Çek Cumhuriyeti’nin başkenti, aynı zamanda da en büyük şehri olan Prag, her yıl dünyanın dört bir tarafından gelen milyonlarca turiste ev sahipliği yapıyor. “Altın Kent”, “Masal Şehri”, “Avrupa’nın Kalbi” gibi isimlerle de anılan bu kente turistleri çeken en önemli etken ise, sahip olduğu zengin tarihî mimarisini günümüze dek bozulmadan koruyabilmiş olması. Sanatsal mimarın yanı sıra, dünyaca ünlü yazar Kafka’nın memleketi olması nedeniyle kültürel bir öneme de sahip.

[kappatur-blog]

BİR LİMAN KENTİ PORTO

Bir liman kenti olan Porto,Portekiz’in kuzeyinde yer alan karakteristik bir kent. Sahip olduğu tarihi değerlerle  Dünya Mirası Listesi’ne alınmış olan Porto’da geçmişinde hüküm sürmüş medeniyetlerin izlerine sıklıkla rastlamak mümkün. Kıta Avrupa’sının batı şehirlerinden olan Porto, bünyesinde barındırdığı seçkin turistik değerleriyle her geçen gün artırmaya devam ediyor. Şehrin dört bir yanına dağılmış olan tarihi ve kültürel zenginlikleri, Porto turunuzu daha keyifli ve anlamlı hale dönüştürüyor. Modern ve tarihi mimari yapıtları bir arada sunan Porto, Portekiz‘in ikinci büyük şehri olarak öne çıkıyor. Bölgenin görülmeye değer tarihi yapıtları, güler yüzlü halkı, sıcak havası ve göz alıcı silueti, gelen ziyaretçilerin üzerinde etkileyici bir intiba bırakıyor.  

Bizans dönemine ait eşsiz tarihi yapıtlar ve mimari kalıntılar ile çevrelenmiş olan Aliados Meydanı, şehrin en ünlü rotalarının başında geliyor. Yıl boyunca farklı etkinliklerin ve organizasyonların düzenlendiği mekanda, üstelik hediyelik eşya satan çeşitli alışveriş duraklarına da rastlanıyor.

19. yüzyılda şehre gelen yabancı yatırımcıları etkileyerek şehre yatırım yapmalarını sağlamak amacıyla Porto Ticaret Odası tarafınca inşa edilmiş olan Borsa Sarayı, göz alıcı mimari dokusuyla gelen turistleri etkilemeyi başarıyor. Şehir için büyük bir tarihine öneme sahip olan saray, 08.00-18.30 saatleri arası ziyarete açılıyor. Sarayın asıl ihtişamını, önemli şahsiyetlerin ağırlandığı Arap Salonu sayesinde sergiliyor.

Şehrin Terreiro da Se caddesinde konuşlanmış olan en eski mimari yapıtı Porto Katedrali, Romaneks mimari anlayışını günümüzde de aynı şekilde korumaya devam ediyor. Porto listenize  eklenilmesi gereken katedral, seramik ve vitray döşemeleriyle adeta göz kamaştırıyor. 12. yüzyılda Hristiyan Haçlılar tarafından kurulan yapıtın tasarımında Romaneks dışında ayrıca Gotik, Manuelin, Borak tarzına özgü detaylara da yer veriliyor.

Porto şehrinin en görkemli yapıtlarından olan San Francisco Kilisesi, benzersiz tasarımlarıyla sizi büyüleyici bir dünyaya sürüklüyor. Günümüzde fonksiyonel ibadethane olarak hizmet veren yapıt, 14-15. yüzyıllar arasında çok ağır bir işçilik neticesinde tasarlanan kilisenin motifleri, altın ayrıntılarıyla göz dolduruyor. Tarihi kemerleri ise yapıtın görünümünü daha kusursuz ve değerli hale getiriyor.

Leopold Valentin isimli bir mimar tarafından tasarımı üstlenilen Dom Luis Köprüsü, muazzam manzarasıyla cezbedici bir görünüm olanağı sunuyor. Tekneler, sandallar ve birbirinden hoş binalar ile birlikte uyumlu bir ambiyans kazanan köprünün üst tarafı trafiğin geneli alt tarafı da tramvayların işleyişi için kullanılıyor. Porto listenizin arasında bulunan ve 1886 yılında hizmete açılan köprü, modern ışıklandırma sistemi sayesinde akşamları şehre ayrı bir atmosfer kazandırıyor.

Hareketli bir yaşam tarzına sahip olan şehrin Rua de Santa Catarina caddesi, alışveriş olanakları sayesinde işlevsellik kazanıyor. Dünyaca ünlü mağazaların, nefis tatlar sunan kafelerin ve hediyelik eşya satan şirin dükkanların çevrelediği caddeye uğrayarak Porto gezilecek yerler turunuza hareketlilik katabilirsiniz. Zevkinize uygun yapacağınız alışverişlerin ardından istediğiniz bir kafede şehrin meşhur şarabını veya Nata kahvesini deneyimleyebilirsiniz.

[kappatur-blog]

AKDENİZ'İN GÜZEL İKLİMİ SİCİLYA

Tarih ve doğanın muhteşem uyumu, Akdeniz’in güzel iklimi, Etna Yanardağı’nın görkemli manzarası ve mafyasıyla ünlü Sicilya’yı baştan aşağı gezmek için sizi İtalya Turları arasında bulunan Sicilya Turları’na davet ediyoruz… İtalya’yı oluşturan 20 özerk bölgeden biri olan Sicilya, Akdeniz’in en büyük adasıdır. Bu ateşli coğrafyanın merkezi Palermo kentidir. O meşhur kasıp kavuran Etna Yanardağı, ülkenin doğusunda bulunmaktadır. Nüfusun büyük çoğunluğu Katolik olmakla birlikte, Palermo ve yörelerinde Bizans’tan bu yana varlıklarını sürdüren az sayıda Ortodoks yaşamaktadır.  Yunan, Roma, Bizans, Arap, Norman, Rönesans, dönemine ait çeşitli tarihsel eserler ve doğal güzellikler içeren adada, turizm hızlı bir gelişme gösteriyor.

Peki, Sicilya’da nerelere gidilir neler yapılır? İlk durağınız elbette Etna Yanardağı’nın eteklerine kurulan Catania şehri olmalı. Antik Yunan ve Roma etkileri volkanik patlamalarda her ne kadar yok olsa da Orta Çağ ve sonrasında yapılan eşsiz mimariye sahip binalar ve anıtlar şehrin güzelliğini perçinliyor. Catania’da sizi ilk olarak şehrin simgesi Liotru ve Fil Çeşmesi karşılayacak. Sonrasında ise Duomo di Catania Katedrali’nin büyülü mimarisi karşısında kendinizi harika hissedeceksiniz. Bu şehirde gidilmesi gereken diğer önemli yerleri Collegiata Bazilikası, San Nicola l'Arena Benediktin Manastırı ve Üniversite Meydanı olarak sıralayabiliriz.

Sicilyanın Agriento Bölgesinde yer alan Tapınaklar vadisi, şehrin güneyinde ki sırt boyunca uzanan beş yunan tapınağı dizisidir. tapınaklar genellikle iki bölgeye ayrılmıştır. Doğu Giriş alanı ve Batı bölgesi iki ana girişe bir yol ile ulaşılabilmektedir. Büyük Yunan sanatının ve mimarinin en seçkin örneklerinden ve aynı zamanda Sicilyanın ulusal anıtıdır.

Cafelü Katedrali Sicilyanın merkezinde yer almaktadır. Katedralin önünde geniş bir teras bulunmaktadır. Rivayete göre burada kullanılan bazı yapı malzemelerinde Kudüsten getirilen topraklar kullanılmaktadır. Katedralin her bir ayrıntısı bir olguyu temsil etmektedir. Kuller papalığın gücüğünü ve otoritesini kıvrımlı yapısı ise zamanın akışını temsil etmektedir.

Her bir köşesinden tarih ve kültür taşıyan Sicilya'da parklar, tapınaklar, müzeler ve çok çeşit doğal yapılar, kısaca bir turist olarak oraya ilişkin görmek isteyeceğiniz herşey var. Bir yere turist olarak gittiğinizde oranın tarihsel ve doğal tarihini öğrenmek için gezmek ve görmek istediğiniz herşey Sicilya'nın her şehrinde oldukça ulaşılabilir şekilde sizi bekliyor. Bir İtalya adası olmasına rağmen çoğu İtalya Bölgesinden daha büyük hatta birçok bölgenin yüz ölçümü olarak daha büyük. Dolayısı ile görmeniz gereken yerler birbirinden uzak şehirlerde olabilir ama burada göreceğiniz her şey kat ettiğiniz yola değecektir.

[kappatur-blog]

GÜNEŞE İLHAM VEREN ŞEHİR NİCE

Akdeniz’in mavi sularının hemen kıyısında kurulu olan sevimli şehir Nice Fransa‘nın oldukça önemli turistik şehirleri arasında yer alıyor. Kartpostallarda görmeye alıştığımız güzellikteki denizi, sahilleri, yeşil alanları ve daha pek çok doğal güzelliği ile dikkat çeken şehre yapacağınız seyahatinizi sizin için hazırladığımız liste sayesinde daha eğlenceli hale getirebilirsiniz. Huzurlu ve sakin bir şehir olan Nice, Fransız mimarisini yansıtan çatılı evleri, şehrin kültürü hakkında bilgi edinebileceğiniz tarihi yapıları, görülmeye değer doğal güzellikleri ile her yıl milyonlarca turiste ev sahipliği yapıyor. Çok sayıda görülmeye değer yeri olan Nice’in turistik cazibeye sahip önemli gezi noktalarından oluşan listemizi inceleyebilir ve birbirinden güzel yerleri gezi planınıza dahil edebilirsiniz.

Nice’in eski şehir bölgesi olan Vieux Nice; sevimli tarihi binaları, daracık ve hareketli sokakları, yerel kafeleri, restoranları, pastaneleri, hediyelik eşya dükkanları, mağazaları ile turistler tarafından çok büyük ilgi görüyor. Pencerelerinden ve balkonlarından bitkiler sarkan, kendine hayran bırakan mimarilere sahip evleri ile masal diyarlarını andıran eski yerleşim bölgesinde keyifli gezintiler yapabilirsiniz.

Nice’in popüler gezi noktalarından biri olan Promenade des Anglais, sıra sıra palmiyelerin dizildiği deniz kenarında yer alan bir sahil yolu. Yolun karşı tarafında otelleri, restoranları, kafeleri bulabileceğiniz İngiliz Gezinti Yolu’nda dilerseniz yürüyüş yapabilir ya da dilerseniz gündüzleri plaja inip güneşlenebilir ve denize girebilirsiniz.

Moskova Patrikhanesine bağlı olan ve mimari yapısı Moskova’daki St Basil’s Katedraline benzeyen Aziz Nikolas Rus Ortodoks Katedrali, Batı Avrupa’nın en büyük Ortodoks katedrali sayılıyor. Farklı boyutlardaki kuleleri ve kulelerinin tepesinde yer alan kubbeleri ile ilginç bir mimariye sahip olan katedrali dilerseniz ziyaret edebilirsiniz.

Nice‘nin en ünlü ve turistik meydanı olan Massena Meydanı; etrafını çevreleyen neoklasik mimari tarzda yapılmış restoranları, kafeleri, mağazaları ile Nice listesinde yer alıyor. Ünlü sanatçı Jaume Plensa‘nın yedi kıtada yedi insanı simgeleyen eserini de Massena Meydanı’nda görebilirsiniz. Özellikle akşamları rengarenk ışıklandırılan Jaume Plensa‘nın oturur vaziyetteki insan figürleri meydana ilgi çekici ve hareketli bir hava katıyor.

Eski Nice‘da kayalıklar üzerine savunma amaçlı inşa edilmiş olan Colline du Chateau, günümüzde sadece şehri panoramik olarak seyredebileceğiniz bir yer olarak kullanılıyor. Nice’in büyüleyici şehir manzarasına tanık olabileceğiniz en güzel noktalardan biri olan Colline du Chateau; masmavi suları, sahil şeridini ve Nice’e dair diğer tüm güzellikleri ayaklarınız altına seriyor.

Castle Hill‘in yakınında yer alan Parc de la Colline du Château, huzurlu vakit geçirebileceğiniz ortamı ve tüm şehri geniş bir açı ile görebileceğiniz konumu ile ön plana çıkıyor. Nice manzarasını izleyebileceğiniz parkın en üst noktasına asansör ya da merdiven kullanarak ulaşabilirsiniz.

Cimiez bölgesinin tepelerinde 1963 yılında kurulan Museé Matisse, sanatçı Henri Matisse‘nin Nice’de yaşadığı dönemlerde yapmış olduğu eserleri barındırıyor. Mimarisiyle de dikkatleri üzerine çeken müzede heykel, resim ve seramik gibi farklı sanat dallarına ait eserleri görebilirsiniz ve Matisse hakkında bilgi edinebilirsiniz.

Fransa’nın güneyinde sıcacık bir şehir Niceden bahsettik yazımızda. En renkli şehirlerine komşu olması hem de sıcacık iklimi ile yaz tatillerinin aranan duraklarından biri. Dünya jet sosyetesinin en uğrak noktalarından biri olan şehir haliyle oldukça da pahalı. Alışveriş ve yeme-içme seçeneklerini değerlendirirken bunu göz önünde bulundurmalısınız. Oldukça şık restoranlar, dünya markalarının butik mağazaları da sıklıkla karşınıza çıkabilir.  Tipik bir Akdeniz İklimi karşılar sizi burada. Fransa‘nın güneyinde, Akdeniz kıyısında capcanlı, gösterişli bir şehir Nice.  Attığınız her adımla birlikte deniz kokulu hafif bir esintiyi de peşinizde hissedeceğiniz bu şehir, oldukça renkli bir kişiliğe ve mimariye sahip. Caddeler boyunca sizi takip eden sıra sıra dizilmiş binalar, kendilerine has renkleriyle Nice mimarisine şekil veriyor.