Tumgik
#çakralar nasıl açılır
ruhsalseyler · 11 hours
Text
0 notes
falcibaba · 2 years
Text
Çakra açma
Çakraları Açma Yolu
Çakralarınız kirlendiyse ve dengesiz bozulduysa ilk olarak temizleme ve açma işlemi gerçekleştirmeniz gerekmektedir. Buradan öğrenebilirsiniz Çakra açma teknikleri Vücudumuzda bulunan 7 ana çakrayı açmak için bazı meditasyon teknikleri uygulamanız gerekmektedir. Her çakra için farklı bir zihin yolu izlemeniz ve çakra temizliği yapmanız uygun olacaktır.   Çakralar nasıl açılır sorusunun cevabı da uygulayacağınız meditasyon tekniğinde gizlidir. Çakra açma yöntemleri genelde sessiz ve sakin olan kendinizi hem bedenen hem ruhen rahat hissedebileceğiniz bir yerde yapılmalıdır. Çakraları açmak ve dengelemek ihtiyacı genelde vücudunuzdaki denge bozukluğundan meydana gelmektedir. Kendinizi kötü hissediyor ve sürekli bir yorgunluk içerisinde afallıyorsanız bazı çakralarınızda ve özellikle de yaşam enerjiniz olan kök çakrada sorun yaşıyor olabilirsiniz. Bu doğrultuda çakra dengeleme oldukça işinize yarayacaktır. Çakralar nasıl temizlenir? Çakraları dengelemek ne işe yarar? Bu 7 ana çakranın temizlenmesi demek kendinizi adeta dünyanın merkezine koyarak yüksek bir özgüven ve dinç olma hali ile hayata tutunmanızı sağlar. Çakra açma müzikleri yardımıyla da meditasyon sürecini en doğru şekilde yönetebilirseniz zihninizin ve bedeninizin nasıl boşalarak sizi rahatlattığını hissedebilirsiniz. Şimdi aşağıda çakra açma teknikleri ile ilgili her çakra için ne yapmanız gerektiğini bulabilirsiniz.
Çakra Açma Teknikleri
- Çakramız yaşam enerjimizle doğrudan bağlantılı olan kök çakradır. Hayattaki en temel ihtiyaçlarımız burada belirir. Bu çakranın kirlenmesi korku yolu ile olur ve temizlemek için de korkularınızı yenmeniz gerekmektedir. Meditasyon esnasında tüm korkularınızı dereyi tıkayan bir taş yığını olarak düşündükten sonra bu korkuları kabullenmeniz ve taşların yavaşça ufaldığını hissetmeniz gerekiyor. Sonrasında taşların bir bir daha da ufalarak derede akıp gittiğini hayal ederek kök çakrayı temizleyebilirsiniz. - Çakramız ise zevk çakrası olarak da bilinir. Göbek altında cinsel eğilimlerimizin merkezinde yer alır. Tıpkı kök çakrada olduğu gibi burada da kirlenmeye sebep olan şey suçluluktur. Yine bir önceki yöntem gibi suçluluk hissettiğiniz her şeyi zihninizde düşünerek onları bir taş yığını haline getirip ufalayıp daha sonra kendinizi bağışlayıp rahatladıktan sonra derede akıp gitmesiniz izliyorsunuz… - Çakramız iradeyi, gücü temsil eden çakradır. En duygusal çakradır. Duyguların hapsolduğu yerdir. Açılma ve temizlenme halinde bazı şeyler ağır gelebilir fiziksel belirtiler ortaya çıkabilir. Kusma vs. Bu çakramızın kirliliği de utanç duygumuzdan gelir. Utanç içerisinde olduğunuz durumları hatırlayarak bunları kabullenmeniz ve merkeze kendinizi koymanız gerekiyor. Kabullendikten sonra da tıpkı dökülen taşlar gibi bu anların zihninden uzaklaştığını düşün. - Tam kalbimizin üzerinde bulunan kalp çakrayı açarken de göğsünüzün tam üzerinde bir yük hissedebilirsiniz. Bu yük doğrultusunda solunum sorunu yaşayabilirsiniz. Kalp çakrası üzüntü ve kederden dolayı çok fazla yorulur. Hayatınızdaki tüm üzüntü ve keder anılarınızı hatırlamanız mümkün değildir ancak meditasyon halindeyken yoğunlaşabildiğiniz kadar yoğunlaşıp hala sizin rahatsız eden ve unutamadığınız üzüntü hallerinizi hatırlamanız gerekmektedir. Sonrasında bunları kendi içinizde kabullenip artık yapacak bir şey olmadığını düşünerek çakranızı temizlemelisiniz. - Boğaz Çakrası. Açılımı en uzun süren çakra olma özelliğine sahiptir. Boğazınız düğümlenebilir hatta bir süre sıvı dışında yiyecek tüketemeyebilirsiniz. Boğaz çakrası sizin kendinize söylediğiniz yalanları temsil etmesi ile ön plana çıkar ve insanın kendisine karşı yaptığı bu komployu temizlemek de hali ile büyük bir yüzleşme istemektedir. Tüm çakralarınız arasında boğaz çakrayı iyi bir şekilde temizleyemezseniz diğerleri ile olan iletişimini de kısmış olacağınızdan dolayı meditasyonunuz başarılı sonuç vermeme riski ile karşı karşıya kalacaktır. O yüzden bu çakrayı açarken kendinize söylediğiniz yalanları göz önüne alıp kendinizi affederek bunları kabullenmeniz gerekiyor. - Göz çakrası olarak da bilinen bu çakra iki gözünüzün ortasında alnınızda yer almaktadır. Çakra temizliği yapılırken başınızda ağrı ve alnınızın üzerinde bir basınç hissedebilirsiniz. Tüm ön yargı ve yanılgılarınız burada toplanmıştır ve temizlenmesi esnasında aklınızdaki ön yargıları hesap etmeniz gerekecektir. Örneğin bir beyazın zenciden üstün olduğunu düşünmeniz bir yanılgıdır ve hali ile bu yanılgıyı çözmeden 3. Göz çakrasının temizlenmesini ve dengelenmesini bekleyemezsiniz. - Taç çakrası başınızın üstünde yer alması ile ilahi bir taç gibi sizi dünyevi meselelerden uzaklaştırmakla görevlidir. Buradaki her türlü dünyevi bağlarınız çakranın tıkanmasına ve dengesinin bozulmasına sebep olur. Çünkü buradaki çakra ilahi gücü temsil etmektedir ve yalnızca ilahi bilgilerle temizlenebilir. Bu nedenle 7. Çakra olan Taç Çakra açılırken kendinizi dünyevi zevk ve bağlarınızdan kurtarmanız ve zihninizden uzaklaştırmanız gerekmektedir.
Tumblr media
Çakraları açmak için sözleri Ayrıca çakraları açma sırasında her sırası gelen çakrada aşağıdaki sözler ile beyninize olumlama yapabilirsiniz. Bu kelime grupları doğrudan çakranıza hitap eden tılsımlı sözcükler olma özelliğine sahiptir ve çakranızı temizleyip açan birer anahtar görevinde kullanılır. Read the full article
0 notes
webdedoktor · 4 years
Text
Duygularınızı yazın, hastalıktan kurtulun
Duygularınızı yazın, hastalıktan kurtulun
Tumblr media
Çöze en sık neler kaçar? Bazen havada uçuşan tozlar, toprak, kum, kirpik, kırık sırça parçaları, kaynak ça­pağı gibi cisimler göze kaçabilir.
Yabancı cisim kaçtığında gözde hangi bulgular olur? Gözde sızı, batma, sulanma ve kızarıklık olur. Artan gözyaşı bu cismi yerinden hareket ettirerek akıntıyla göz dışına soymazsa yakınmalar devam eder. Yabancı cismin kesinlikle çıkarılması lüzumludur.
Yaba…
View On WordPress
0 notes
bilgepanda-blog1 · 4 years
Link
1 note · View note
parapsikolojitr · 6 years
Link
0 notes
blog40ambar · 5 years
Text
Tumblr media
GİZLİ GÜÇLERİNİZİ UYANDIRIN
Yoga
Yoga, tek bir dinsel sistem olmayıp uygulayan kişiyle Tanrı’nın mistik birleşmeyi hedefleyen bir disiplindir. Kadim zamanlardan çağımıza kadar uzanan geleneksel yoganın ne zaman, kim tarafından ve nasıl ortaya çıktığı bilinmemektedir. Ege Meta Yayınları’ndan çıkmış olan “Astral Seyahat Teknikleri” adlı kitabında D.Scott Rogo, yoga hakkında şöyle diyor:“MÖ 3000 yıllarında Hindistan’da uygulanmakta olduğu düşünülmektedir. Yoga, gerçekte tek bir dinsel sistem değil, fakat birbiriyle bağlantılı ve bir arada uygulayıcıyı tanrıyla mistik bir birleşmeye taşıyan bir dizi disiplinden meydana gelmiştir. Bugün “yoga” esas olarak solunum, beden kontrolü, meditasyon ve adanmışlık üzerine ayrıntılı talimat ve egzersizleri kapsamaktadır. Bu yöntemler ilk olarak MÖ 2. Ya da 3. Yy. Sanatın öğrencisi ve uygulayıcısı olan Hintli Patanjali tarafından ünlü Yoga Sutralar’da sistemleştirilmiştir. Bunlar Patanjali tarafından bulunmuş değillerdir. Onun yaptığı zamanın ruhsal pratiklerinin deşifre etmek olmuştur.
Ancak, daha geç öğretiler disiplinin muhtemelen Patanjali’nin yorumlamaktan çekindiği engin, gizli tutulan ve sözlü gelenek çerçevesinde korunduğuna kuşku olmayan yönüne dikkat çekmişlerdir.
YOGA SİSTEMLERİ
Hatha Yoga: Beden üzerinde kontrol sahibi olmak için ustalaşma yogası.
Kundalini Yoga: Bedende uyku halinde bulunan enerjileri uyandırma yogası.
Mantra Yoga: Ses ve zikir yogası
Bhakti Yoga: Adanarak eylem yogası
Karma Yoga: İyi fiiller yogası
Gnana ve Raja Yoga: Zihni yatıştırma ve meditasyon yogaları.
Kundalini yoga ve Mantra yoga hepimizin içinde uyur durumda bir enerji olduğunu öğretir. Kuyruk sokumunda çöreklenmiş durumdaki “kundalini” uyandırıldığı zaman bel kemiği boyunca yükselmeye başlar. Ve baş istikametindeki çıkış sırasında psişik merkezlerin yani şakraları uyandırır. Her şakranın merkezi uyarıldıkça kendiliğinden gelişen belli özgün marifetlerle bağlantısı vardır. Bu merkezlerin bedendeki simgesel odak noktaları mı, yoksa gerçek anlamda psişik güç merkezleri mi, oldukları açık değildir. Bu konuda farklı otoritelerin farklı görüşlere sahip olmalarına karşın çoğunluk bu merkezlerin uyandırılmasının levitasyondan astral projeksiyona, başka kişilerin hareketlerini kontrolden düşünce gücüyle madde oluşturmaya kadar normalüstü kuvvetin ele geçirilmesinde anahtar olduğuna hem fikirdirler.
Patanjali’nin büyük Yoga Sutralar’ı belli psişik yeteneklerin manevi arayış yolculuğu zarar verebileceği uyarısını yaparlar. Fakat, bu ikazlar devamında öğrenciye göstereceği performansın ödülleri olarak vaat edilen levitasyon, astral projeksiyon ve benzeri fenomenlere dair değildir. Hatha yoga, pradipika gibi daha geç yogik metinler gayretli bir inceleme ve uygulamanın sonucu olarak açığa çıkacak olan psişik yeteneklerin (Siddhiler) müjdelerler. Hinduizm kökenli daha eski yıllara ait bazı upanişadlarda öğrencinin dikkatini psişik yetenekler engeline çekerler. Fakat bunların açıkça sergilenmemesi önerisinin dışında bunların yararlı olduğuna dair söylenen bir şey yoktur.
Yoga Hocası Adnan Siddviho Çabuk
                                                                                                                                                            Yoga ile tanışmanız nasıl oldu?                                                                                                     15 yıl önce New York’ta başladım. 10 yıl önce de Yoga Hocası olabilmek için Hindistan’ın Kerela eyaletinde Suami Suananda aşramında yoğun eğitim gördüm. New York’ta yogaya sağlık için başladım, diz ağrılarım yüzünden. Yoga çalışmalarım sırasında insanlar yogayı öğrenmek isteyince de işin ciddiyetini anladım ve eğitimi yerinde alıp öğrenmeye karar verdim.
Yoga disiplinleri arasında sizin uyguladığınız hangisi?                                                                  7-8 çeşit yoga vardır. Bunların çoğu ruhani ve zihinsel yogalardır. Fiziksele pek önem vermezler. Sadece meditasyon, Tanrı’ya teslimiyet ve karşılıksız hizmet yoluyla yapılan yogalardır. Benim öğrettim Hatha Yoga ise, ruhsal, zihinsel ve fiziksel vücuda önem verir. Kundalini yoga da önemli bir yogadır. Çünkü, makrokozmonun içimizdeki mikrokozmosunu yani kundaliniyi uyandıran hızlı bir sistemdir. Kundalini kuyruk sokumunda mitolojik olarak 3.5 defa kendi etrafında dönmüş, kuyruğunu ısırmakta olan bir yılanın sembolü ile gösterilir. Mikrokozmo dediğimiz enerji aynı zamanda seks enerjisidir. Bu enerji uyandığı takdirde daha sonra bahsedeceğimiz 7 şakrayı delerek yukarıya, en üstteki ilahi şakraya ulaşır ve o an ermişlik kapısı açılır. Kundalini enerjisi birkaç şekilde uyanabilir;
Dinsel yolla, ciddi çalışmalar yaparak,
Yoga yoluyla,
Bir kazanın şokundan sonra,
Zorlu bir ameliyattan sonra,
Doğuştan karmik arınmaya ulaşmış kişilerde.
Kundalini arınmamış insanda harekete geçtiği zaman teşhis edilemeyen ağrılar verebilir, sakatlık yapabilir, felç edebilir veya 5000 voltluk bir elektriğe çarpılmış gibi beyni yakabilir.
Fiziksel, ruhsal ve zihinsel bedenleri biraz daha ayrıntılı anlatabilir misiniz?               Yoga felsefesine göre insan vücudunda 7 boyut, bilinç, şuur vardır. Aynı kainat gibi, çünkü biz kainatın tam bir kopyasıyız. Bizler son dört boyutu hemen hissedemiyoruz, ama ilk üç boyut, hepimizin idrak edebileceği boyutlar, bunlar fiziksel, ruhsal ve zihinsel boyutlardır. Hatha Yoga’da amacımız ilk üç boyut arasındaki dengeyi sağlamak yani tam sağlık sağlamak. Biri eksik olursa sağlıklı değiliz. Bütünlük sağlandığı zaman yoga hedefine ulaşmış olur. Bu üç boyut arasında denge oluştuğu zaman, yani bütünleşme başladığı zaman, diğer boyutlara da kapılar sırayla açılmaya başlar. Kapılar açıldıkça Yogi’de insanüstü güçler çalışmanın yan etkisi olarak oluşmaya başlar. Eğer Yogi tam bir teslimiyet ile bu yolda giderse, yani kıskançlığını, kızgınlığını, nefretini ve korkusunu törpüleyebilirse ermişliğe doğru ilerler.
Hatha Yoga ile enerji tekerlekleri dediğimiz çakralar arasında bir bağlantı var mı?  Çakralar yoga sistemi içinde, enerji vücudunda olan, gözle görülmüyor, fakat elektrik ve mıknatıs gibi varlığı biliniyor. Kuyruk sokumundan başlayıp tepeye kadar çıkan enerji, vücudunun omurgası sayılan şuşumla kanalı içinde sıralanan 7 ana hayat merkezi anlamındadır. Bunları benzin istasyonları gibi de düşünebiliriz; enerji toplayıp, gerekli organlara enerji dağıtıyorlar.
Boynunuza boncuklu kolyeler takıyorsunuz, herhangi bir amaçları var mı?             Özellikle değer verdiğim kuartz kristali var. Yoga hocamın tavsiyesi üzerine takıyorum, çünkü pozitif kozmo enerjiyi yansıtıyor ve negatif enerjiyi de yok ediyor. Diğer kolye ametist, çünkü lila rengi en yüksek spiritüel renk.
Yoga ile beslenme arasında nasıl bir ilişki var?                                                                   % 100 vegetaryen olmak şart değil. Ancak, her yemeği, özellikle de eti az yemek şart. Fast food kesinlikle yok. Mevsimin meyve ve sebzeleri yenmeli, 3 beyazı, un, tuz ve şekeri mümkün olduğu kadar azaltmak gerekli. Süt yerine kesinlikle yoğurt yenmeli, çünkü yoğurt canlı bakteri üretiyor, bağıksak ve mideye çok faydalı.
Bizlere son olarak aktarmak istedikleriniz var mı?                                                         Yoga spor, jimnastik veya akrobasi değildir. İlimsel ve evrensel bir yaşam tarzıdır. Hindu dininden filizlenmiştir, fakat bir din değildir. Bütün insanlığa ve kâinattaki her varlığa sağlık, huzur ve aydınlık diliyorum
Yoga, meditasyon
Kronik stres, beyinde sorun yaratan bir numaralı zanlı. Bu konuda McGill  Üniversitesi'nden Prof. Dr. Sonia Lupien şunları söylüyor:
"Kortizol adı verilen stres hormonunun üst sınırlarda seyretmesi, zaman içinde beynin bellek merkezi hipokamp'ın büzülmesine yol açabiliyor." Dharma Khalsa da böylelikle kısa dönemli hafıza sistemi bozularak beyin hücrelerinin yaşlanma sürecinin hızlandığına dikkat çekiyor. Uzmanlar bu sorunun çözüm anahtarının gevşemeyi (rahatlamayı) öğrenmek olduğunu ifade ediyor. Khalsa'nın araştırması günden güne stresi azaltarak belleğin geliştirileceğini ortaya koyuyor. Bu şekilde IQ'nuzla birlikte moraliniz de yükseliyor.
Bunu yapın: Sabahları stres seviyesi dorukta olduğundan uzmanlar, güne 10- 20 dakika kadar uygulanabilecek yoga, meditasyon ve derin nefes alıp verme teknikleriyle başlamayı öneriyorlar.
1 note · View note
soamorfati-blog · 5 years
Link
Sahasrara Çakra
0 notes
teknoblogs · 5 years
Text
Bioenerji İle Tedavi
Bioenerji, pozitif yönde şifa enerjisidir. Anlam olarak, Bioenerji; evrensel yaşam enerjisini içinde barındırır. İnsanlarda, hayvanlarda ve canlı cansız bütün her şeyde mevcuttur. Evrenden aldığımız ve de içselleştirdiğimiz bu pozitif enerjiye, Bioenerji diyoruz. Enerji çakralarının doğru kullanılması metoduyla, şifa verilecek kişinin enerji merkezlerine aktarım sağlanarak uygulanan bir tekniktir.
 Bioenerji Tedavileri
 Bioenerji, tedavilerde yararlanılan bir yöntemdir. Hastalıklar; kişinin yedikleri, içtikleri, düşündükleri, bulunduğu ortam, yaşadıkları, kişisel geçmişi gibi öğelerle ilgilidir. Bunların hepsi, bu süreçte birer etkendir. Bioenerji, vücuda “iyileş” komutu vermektedir. Kişide bulunan enerji eksikliklerini tamamlamak ve de vücudu iyileşme yoluna çevirmek için kullanılır.
 İzmit Bioenerji ile tedavi seçeneklerinin olduğu bir ilimizdir. Gebze Bioenerji ile tedavi merkezi, Kocaeli'nin en büyük Bioenerji tedavi merkezidir.
 Bioenerji Tedavisi Nasıl Fayda Vermeye Başlar?
 Bioenerji tedavisinde, öncelikle vücudun çakraları açılır. Çakralar dengelenir ve temizlenir. Bu süreçte, böylece ilk düğmeye basılmış olunur. Genellikle enerjide tıkanıklıklar, kısa zaman içerisinde; hastalık olarak adlandırılan sonuçlarla karşımıza çıkar. Bu durumda ise, şifa enerjisi de adı verilen teknikler devreye girer ve de kişide iyileşme gözlemlenir.
 Bioenerji tedavileri ile ağrılar varsa yok olur. Gün geçtikçe, kişi; enerjik olarak daha güçlü ve de daha dinç günler yaşamaya devam eder. Sindirim sistemi daha iyi çalışır, görme ve duyma fonksiyonları iyileşir, uyku düzene girer. Bu süreçler, en sonunda; hastalıklarda iyileşme ile son bulur.
 Çakralar, vücudumuzdaki yaşam gücüdür. Hayat enerjisi merkezleri de denilebilir. Çakraları, küçük bir enerji girdaplarına ya da dönen çarklara benzetmek mümkündür. Sağlıklı bir çakrayı, açılmış bir güle benzetmek yanlış olmaz. Her bir çakranın sorumlu olduğu organlar, duygular ile dış dünyaya ait fonksiyonları bulunmaktadır. Çakraları, dengeli olan bir kişide; tüm çakra hatları; olması gerektiği gibi çalışır. Çakraları dengesiz kişilerde ise; hatların kimisi işlevsiz, kimisi ise çoğu zaman kapalıdır.
 Bioenerji Tedavisi En Çok Hangi Hastalıklara İyi Gelmektedir?
 Bioenerjinin, ağrılara çok iyi geldiğini söylemek mümkündür. Darıca Bioenerji ile tedavi merkezi, İzmit'te hizmet verilen önemli merkezlerdendir. Çalışmalarda, kişinin hastalıkları ve yaşantısına dair ne kadar çok şey bilinirse, o kadar nitelikli çalışmalar yapılabilir. Yani, kısacası Bioenerji; aynı zamanda kişiye özel bir tedavidir. Günümüzde Kocaeli ili içerisinde, Çayırova Bioenerji ile tedavi ve Tuzla Bioenerji ile tedavi merkezleri de açılmıştır. Bioenerji tedavileri, genellikle;
- Her türlü ağrı çeşidini çok kısa bir sürede hafifletmektedir.
- Fibromiyalji denilen sorunlarda, uyku bozukluğu ve kaslarda yaygın ağrı, hassasiyet durumlarında etkilidir. Aşırı yorgunluk sorunlarına iyi gelir. Halsizlik ve sabah tutukluğuyla kendini belli eden kronik yumuşak doku romatizmal ağrı sorunlarında oldukça etkilidir.
- Bel fıtığı, boyun fıtığı ve kasık fıtıklarında iyileşme sağlar.
- Kas, kemik ve de damar sistemleri üzerinde etkin bir tedavidir.
- Şeker hastalığında, Bioenerji tedavilerinin; şekeri oldukça aşağı seviyelere düşürdüğü gözlemlenmiştir.
- Bioenerji yöntemleri, Behçet hastalığındaki bacak şişmeleri ve damar tıkanıklıklarına da iyi gelmektedir.
0 notes
nurayblr · 5 years
Text
Bioenerji İle Tedavi
Bioenerji, pozitif yönde şifa enerjisidir. Anlam olarak, Bioenerji; evrensel yaşam enerjisini içinde barındırır. İnsanlarda, hayvanlarda ve canlı cansız bütün her şeyde mevcuttur. Evrenden aldığımız ve de içselleştirdiğimiz bu pozitif enerjiye, Bioenerji diyoruz. Enerji çakralarının doğru kullanılması metoduyla, şifa verilecek kişinin enerji merkezlerine aktarım sağlanarak uygulanan bir tekniktir.
 Bioenerji Tedavileri
 Bioenerji, tedavilerde yararlanılan bir yöntemdir. Hastalıklar; kişinin yedikleri, içtikleri, düşündükleri, bulunduğu ortam, yaşadıkları, kişisel geçmişi gibi öğelerle ilgilidir. Bunların hepsi, bu süreçte birer etkendir. Bioenerji, vücuda “iyileş” komutu vermektedir. Kişide bulunan enerji eksikliklerini tamamlamak ve de vücudu iyileşme yoluna çevirmek için kullanılır.
 İzmit Bioenerji ile tedavi seçeneklerinin olduğu bir ilimizdir. Gebze Bioenerji ile tedavi merkezi, Kocaeli'nin en büyük Bioenerji tedavi merkezidir.
 Bioenerji Tedavisi Nasıl Fayda Vermeye Başlar?
 Bioenerji tedavisinde, öncelikle vücudun çakraları açılır. Çakralar dengelenir ve temizlenir. Bu süreçte, böylece ilk düğmeye basılmış olunur. Genellikle enerjide tıkanıklıklar, kısa zaman içerisinde; hastalık olarak adlandırılan sonuçlarla karşımıza çıkar. Bu durumda ise, şifa enerjisi de adı verilen teknikler devreye girer ve de kişide iyileşme gözlemlenir.
 Bioenerji tedavileri ile ağrılar varsa yok olur. Gün geçtikçe, kişi; enerjik olarak daha güçlü ve de daha dinç günler yaşamaya devam eder. Sindirim sistemi daha iyi çalışır, görme ve duyma fonksiyonları iyileşir, uyku düzene girer. Bu süreçler, en sonunda; hastalıklarda iyileşme ile son bulur.
 Çakralar, vücudumuzdaki yaşam gücüdür. Hayat enerjisi merkezleri de denilebilir. Çakraları, küçük bir enerji girdaplarına ya da dönen çarklara benzetmek mümkündür. Sağlıklı bir çakrayı, açılmış bir güle benzetmek yanlış olmaz. Her bir çakranın sorumlu olduğu organlar, duygular ile dış dünyaya ait fonksiyonları bulunmaktadır. Çakraları, dengeli olan bir kişide; tüm çakra hatları; olması gerektiği gibi çalışır. Çakraları dengesiz kişilerde ise; hatların kimisi işlevsiz, kimisi ise çoğu zaman kapalıdır.
 Bioenerji Tedavisi En Çok Hangi Hastalıklara İyi Gelmektedir?
 Bioenerjinin, ağrılara çok iyi geldiğini söylemek mümkündür. Darıca Bioenerji ile tedavi merkezi, İzmit'te hizmet verilen önemli merkezlerdendir. Çalışmalarda, kişinin hastalıkları ve yaşantısına dair ne kadar çok şey bilinirse, o kadar nitelikli çalışmalar yapılabilir. Yani, kısacası Bioenerji; aynı zamanda kişiye özel bir tedavidir. Günümüzde Kocaeli ili içerisinde, Çayırova Bioenerji ile tedavi ve Tuzla Bioenerji ile tedavi merkezleri de açılmıştır. Bioenerji tedavileri, genellikle;
- Her türlü ağrı çeşidini çok kısa bir sürede hafifletmektedir.
- Fibromiyalji denilen sorunlarda, uyku bozukluğu ve kaslarda yaygın ağrı, hassasiyet durumlarında etkilidir. Aşırı yorgunluk sorunlarına iyi gelir. Halsizlik ve sabah tutukluğuyla kendini belli eden kronik yumuşak doku romatizmal ağrı sorunlarında oldukça etkilidir.
- Bel fıtığı, boyun fıtığı ve kasık fıtıklarında iyileşme sağlar.
- Kas, kemik ve de damar sistemleri üzerinde etkin bir tedavidir.
- Şeker hastalığında, Bioenerji tedavilerinin; şekeri oldukça aşağı seviyelere düşürdüğü gözlemlenmiştir.
- Bioenerji yöntemleri, Behçet hastalığındaki bacak şişmeleri ve damar tıkanıklıklarına da iyi gelmektedir.
0 notes
degisimbasladi · 7 years
Text
Duygularla Baş Etmek
Pamele Kribbe aracılığı ile Jeshua Kanallığı
Çeviren: İrem Janssen
Yazının orijinalini bu bağlantıda bulabilirsiniz.
http://www.jeshua.net/
Sevgili arkadaşlar. Sizlerle tekrar beraber olmaktan ve bu şekilde iletişim kurabiliyor olmaktan dolayı çok mutluyum. Sizlerle olan iletişimim benim için de çok önemli. Bu toplantıları çok önemsiyorum, çünkü sizlerle gerçekten yakınlaşabiliyorum.
Ben daima sizlerin kalbinizdeyim, benim enerjimi almaya müsait olduğunuz zamanı bekliyorum. “Benim enerjim”, yani yeni Dünya enerjisi, tekrar uyanıyor. Bu aslında bana ait bir enerji değil, aslında kimseye ait değil. Bu enerji, kolektif bir enerji ve sizlerin de bunun içinde rolü var. Sizin rolünüz zannettiğinizden daha derin ve önemli.
Hepiniz, bu enerjiyi Dünya realitesine taşımak ve bu enerjiyi Dünya’ya sağlamca yerleştirmek için ant içtiniz. Birçok enkarnenizde, birçok yüz yıl bu amaç için uğraştınız. Jeshua dediğiniz kişi bunun öncülerindendi, ancak bu enerjinin ekilmesi kolektif bir çaba gerektirir, sadece bir kişinin eseri asla değildir. Jeshua’nin Dünya’da enkarne olması, bu kolektif enerjinin taşınmasına ant içilmesiyle mümkün oldu. Hep beraber çalışıyoruz, çünkü biz BİR’iz. Ben her birinize eşit uzaklıktayım. Ve her birinizin hizmetindeyim.
Bugün, günlük hayatlarınızı derinden etkileyen bir konuya değinmek istiyorum. Duygularla baş etme konusuna.
Bir önceki toplantımızda, çakralarınız aracılığıyla akan eril ve dişi enerjilerden bahsettik. Alt üç çakranızın iyileşmesinin ne kadar önemli olduğundan da bahsettik. Bu mesaj bana göre çok önemliydi, çünkü bir çoğunuzun eğilimi, düşünce ve duygulardan uzaklaşarak kendinizi üst çakraların enerjilerine teslim etme yönünde.
Kalp, üçüncü göz ve tepe çakrası ilginizi çok çekiyor, çünkü bu çakralar çok alışık olduğunuz üst boyutlara sizleri davet ediyor. Ancak gerçek anlamda içsel büyüme alt çakralarda meydana gelir, yani Dünya’ya yakın olan enerji merkezlerinizde.
Duygular, özgürleşme ve içsel büyüme sürecinin çok elzem bir basamağıdır. Siz ruhsal varlıklarsınız. Geldiğiniz yerlerin enerji yoğunlukları, Dünya’nınki kadar yoğun değildi. Dolayısıyla Dünya’nın zorbalığına alışık değilsiniz. Dünya’nın enerjisiyle baş etmekte zorlanıyorsunuz.
Kozmik enerjinizi Dünya’da deneyimlemeye çalıştığınız birçok enkarneniz oldu. Kozmik enerjilere kanal olmaya çalışırken, birçok travmatik deneyim yaşadınız. Bu travmalar ve duygusal yaralar sebebiyle, duygusal bedeniniz hasta ve güçsüz. Bugün, bu duygusal beden hakkında konuşmak istiyorum.
İçsel büyüme yolculuğuna çıkan herkes, duyguların önemini hemen kavrar. Duygularınızı baskılamanın bir işe yaramadığını, duygularınızla bir şekilde barış imzalamanız gerektiğini ve eninde sonunda duygularınızı serbest bırakacağınızı bilirsiniz. Ancak bütün bunların nasıl olacağı konusunda hala kafanız karışık.
Öncelikle duygular ve hisler arasındaki farkı açıklamak istiyorum. Kullandığımız terimlerin ne olduğu veya sizin aynı kavramı başka kelimelerle ifade edip etmediğiniz çok önemli değil. Dikkatinizi çekmek istediğim fark; yanlış anlamanın ifade edildiği enerjiler ile, içsel bir bilmenin ifade edildiği enerjiler arasındadır.
Hisleriniz öğretmenlerinizdir. Duygularınız ise çocuklarınız.
Duygular fiziksel bedende çok açık bir şekilde gerçeklik kazanırlar. Duygular, gerçekte ne olduğunu anlayamadığınız şeylere verdiğiniz tepkidir. Örneğin, çok dirençli bir öfkenin üstesinden geldiğiniz zaman ne olur? Örneğin birisi sizi beklemediğiniz bir şekilde incitti ve bu duruma çok öfkelendiniz. Bunu vücudunuzda hemen hissedersiniz, vücudunuzun bazı yerlerinde gerginlik oluşur. Bu gerginlik anlayamadığınız enerjik bir şoka sebep olur. Size doğru gelen, gerekçesiz bir enerji vardır. Size gerekçesiz bir şekilde kötü davranılmış olması, başka bir değişle ne olduğunu anlamıyor olmanız, bir enerji patlamasına ve aynı zamanda bir enerji çözülmesine yol açar.
Bu olduğu zaman bir seçimle karşı karşıya kalırsınız: Bu duygu ile ne yapacağım? Davranışlarımı bu duyguya göre mi ayarlayacağım? Başkalarına bu duygu ile uyumlu bir şekilde mi davranacağım? Yoksa bu duygunun var olmasına izin verip, davranışlarımı başka bir şeye göre mi ayarlayacağım?
Bu sorulara cevap vermeden önce, hislerin doğasından bahsetmek istiyorum.
Duygular, anlaşılmaz durumlar karşısında açığa çıkan enerjidir ve vücutta hemen fiziksel gerçeklik kazanırlar. Hislerin ise doğası farklıdır ve değişik şekilde algılanırlar. Hisler, duygulardan daha sessizdir. Hisler ruhun fısıltılarıdır. İçsel bilme şeklinde tezahür ederler, sezgiseldirler ve her seferinde sizin yüksek iyiliğinizi göz ettiklerini görürsünüz.
Duygularda ise her zaman bir yoğunluk ve dram vardır. Örneğin panik atak, korku, öfke veya derin uzundu bunlardan bazılarıdır. Duygular sizi tamamen ele geçirir ve sizi spritüal merkezinizden uzaklaştırır. Tam o anda çok duygusalsınızdır, merkezinizden ayrılmışsınızdır ve içsel görünüz bulanıklaşmıştır. Başka bir değişle, duygularınız, güneşi kapatan bulutlara dönüşmüştür.
Duygulara karşı olduğumu sakın zannetmeyin. Duygular baskılanmamalıdır, çünkü duygularınız kendinizi tanımanız için en muhteşem araçlardır. Duyguların yarattığı enerjiyi bir defa daha tanımlamak istiyorum. Bu enerji, yanlış anlamadan kaynaklanan bir patlamadır. Ve sizi merkezinizden uzaklaştırır.
Hisler ise, sizi derinlerinize ve merkezinize çağırır. Hisler, sezgilerinizle el ele çalışır. Yüksek bir anlayışı temsil ederler ve bu yüksek anlayış duyguları ve aklı dönüştürür.
Hisler fiziksel gerçekliğin dışından doğarlar, dolayısıyla vücudunuzda tezahür etmezler. O yüzden fark etmesi daha zordur. Bir durumu sezdiğiniz zaman ne olduğunu duşunun. İçinizde bilirsiniz, dışarıya verdiğiniz bir tepki değildir bu, sadece bilirsiniz çünkü sezersiniz. Hisler durduk yere ortaya çıkıverir. Bu durumlarda kalp çakranız açılır.
Bu oldukça sık meydana gelir. Bazen birisinin içinde olduğu duygu durumunu, o kişi size hiçbir şey söylememiş olduğu halde sezersiniz. Veya tam şu anda yakın olmamanıza rağmen, bir kişiyle aranızda bir şey geçeceğini sezersiniz. Bu durumları sözcüklerle ifade etmek kolay değildir, çünkü sadece sezersiniz. Akıl için bu durumları kavraması gerçekten çok zordur. Dolayısıyla akliniz genellikle bu durumlara şüpheci yaklaşır, size bunları uydurduğunuzu veya aklınızı kaçırdığınızı söyler.
Hislere benzeyen başka bir enerjiden daha bahsetmek istiyorum. Bu enerjinin ismi neşe! Neşe duyguları dönüştürmede başlı başına rol oynar. Bazen sebepsiz yere içinizden bir neşe yükselir. İşte o zaman içinizdeki kaynak ile, yani tanrısallık ile temasa geçmişsiniz demektir ve yaşayan her şeyle BİR’sinizdir. Bu sebepsiz neşe, kendisini hiç beklenmedik zamanlarda gösterir. Sanki size sizden daha büyük bir şey dokunmuştur veya siz daha büyük bir gerçekliğe adım atmışsınızdır.
Hisler ve neşe durup dururken ortaya çıkar. Ancak duyguların ortaya çıkmak için hep bir sebebi olur. Mutlaka duyguları tetikleyen ve dışarıdan gelen bir olgu vardır.
Hisler üst benliğinizin enerji yoğunluğundan doğar. Bu fısıltıları içinizdeki sessizlikte duyar ve kalbinizde yakalarsınız. Duygular ise içsel sessizliği bozar. Dolayısıyla duygusal anlamda sakinlik, baskılanmış duyguları iyileştirmek için öncelikle gerekir. Sadece sizi üst benliğinize bağlayan hisleriniz ile dengeli kararlar verebilirsiniz.
Sessiz ve sakin olduğunuz zamanlarda, durum ne olursa olsun, kendiniz için en iyi olana karar verebilirsiniz. Ancak duygulara göre verilen kararlar, merkezinizden uzak olduğunuz için dengeli olmaz. Öncelikle duyguları serbest bırakmalı, sonra iç sesinize kulak vermelisiniz.
Şimdi sorduğum soruya geri dönmek istiyorum: Duygularla nasıl başa çıkacaksınız?
Söylediğim gibi, duygularınız çocuklarınız, hisleriniz ise öğretmenlerinizdir. “Duygusal olmak” ve “çocuk gibi olmak” birbirine oldukça yakın kavramlardır. Çocuklarla nasıl iletişim kurduğunuz ve duygularınızla nasıl baş ettiğiniz çok benzerdir.
Çocuklar dürüsttürler ve düşünmeden tepki verirler. Büyükler tam tersini öğretene kadar, duygularını saklamazlar ve baskılamazlar. Ancak çocukların duygularını düşünmeden gösteriyor olması, onların duygularını dengeli bir şekilde deneyimledikleri anlamına gelmez. Sadece duygularını baskılamadıklarını gösterir. Çocuklar da duygularına kapılıp gidebilir. Onlar da öfkeyi veya üzüntüyü durduramayabilirler. O zaman onlar da merkezlerinden uzaklaşmışlardır.
Bu hudutsuz duygu durumunun sebebi, çocuğun çok yakın bir zamanda hudutları olmayan bir yerden geliyor olmasındandır. Astral alemlerde, fiziksel gerçeklikte ve insan bedeninde olduğu gibi sınırlamalar yoktur. Ve çocuğun duygusal tepkileri, genellikle yanlış anlaşılmadan doğan enerji patlamalarıdır. Dolayısıyla çocuk büyürken, duyguları ile baş etme konusunda yardıma ihtiyaç duyar. Bu Dünya’da enkarne olmuş olmanın bir gerekliliğidir.
Peki, sizin veya çocuklarınızın duyguları ile nasıl başa çıkacaksınız?
Duygular bastırılmamalı ve yargılanmamalıdır. Duygular insan olmanızın bir gerekliliğidir ve onlara saygı duyulmalıdır. Duygularınızı, sizin saygınızı ve ilginizi bekleyen çocuklar gibi düşünebilirsiniz.
Duygular, size iyileşmeleri için gelen enerjilerdir. Dolayısıyla duygularınıza kapılıp gitmenize gerek yoktur, onlara tarafsız bir yerden bakın. Bilinçli kalmak da çok önemlidir. Başka bir değişle: Ne duygularınıza kapılıp gidersiniz ne de onları baskılarsınız. Eğer duygularınıza kapılıp giderseniz, yani kendinizi bu duygularla özdeşleştirirseniz ve bu duyguları kendinize kimlik yaparsanız, içinizdeki çocuk yoldan cimmiş bir zalime dönüşür.
Duygularınız ile ilgili yapacağınız en iyi şey onlara izin vermektir. Duygunun her haline izin verin, ancak aynı zamanda bilinçli kalın. Öfkeyi ele alalım. Öfkenin var olmasına izin verebilirsiniz, bedeninizde öfkenin tezahür etmesini fark edersiniz, ancak aynı zamanda bu durumu sadece gözlemlersiniz. Bu bilinç iyileştiricidir. Yaptığınız şey duyguyu kucaklamaktır ve yanlış anlamayı anlamaktır. Bu spritüal simyadır.
Bir örnekle anlatmaya çalışayım. Çocuğunuz dizini sehpaya çarptı ve canı gerçekten çok acıdı. Ve bu duruma çok sinirlendi, acıdan kıvranıyor ve bir yandan da sehpayı tekmeliyor, çünkü sehpaya çok kızgın. Acısının sebebinin sehpa oldugunu düşünüyor.
Bu durumda ebeveyn önce çocuğa deneyimine isim koymasında yârdim eder ve der ki: “Canin çok acıdı öyle değil mi? Gerçekten çok öfkelendin öyle değil mi?” isimlendirmek çok önemlidir. Böylece acının sebebini sehpadan çocuğa kaydırırsınız. Yani sorularınızla aslında şunu demiş olursunuz: “Cani acıyan sensin, kızgın olan da sensin. Ve duygunu anlıyorum.”
Böylece ebeveyn çocuğun duygusunu anlar ve sevgiyle kucaklar. Çocuk anlaşıldığını fark edince, kızgınlığı eriyip gitmeye başlar. Fiziksel tezahür hala kendini gösteriyor olabilir, ancak acıya ve onun etrafındaki öfkeye olan direnci kırılmıştır. Çocuk gözlerinizdeki anlayışı ve merhameti okur. Bu onun duygularının sakinleşmesini sağlar. Acının sebebi olduğu düşünülen sehpanın artık bir önemi yoktur.
Duygusunu anlayarak ve ona merhamet duyarak, çocuğun odağını dışarıdan içeriye doğru çevirirsiniz ve çocuğa duygularının sorumluluğunu almayı öğretirsiniz. Ona, dışarıdaki tetikleyici unsurlara gösterilen reaksiyonun bir seçim olduğunu öğretmiş olursunuz. Yanlış anlamayı veya anlayışı seçebilirsin. Kavga etmeyi veya kabullenmeyi seçebilirsin. Yani seçen sensin.
Bu anlattığım örneği kendi duygularınıza da uygulayabilirsiniz, yani içinizdeki çocuğa. Duyguların akmasına ve kendilerini göstermelerine izin verin, sonra onları isimlendirin ve onları anlamak için gerçekten çaba gösterin. Yani incinizdeki çocuğu sarpi sarmalayın. Odağınızı dışarıdan içeriye kaydırın, duygunuzun sorumluluğunu alın. Kendisini kurban gibi görmeyince, içinizdeki çocuk kimseye zarar vermeyecektir. Güçlü duygular (öfke, korku veya uzundu), her zaman beraberinde çaresizliği ve güçsüzlüğü getirir. Yani size, dışarıdan bir kaynağın sebep olduğu kurban rolünü biçer. Odağınızı dışarıdan içeriye, yani kendi reaksiyonunuza ve duygularınıza kaydırınca, dışarıyı azat etmiş olursunuz. Duygunun ortaya çıkmasına sebep olan tetikleyici şeyin artık bir önemi yoktur. Kendinize şunu söylersiniz: “Evet benim reaksiyonum buydu ve nedenini anlıyorum. Neden bu duyguya sahip olduğumu anlıyorum ve kendime bunun için destek vereceğim.”
Duygularınıza böyle sevgi dolu yaklaşmak sizi özgürleştirir. Bu biraz disiplin gerektirir. Dışarıyı, biçtiğiniz suçlayıcı rolden azat eder ve kendi duygularınızın sorumluluğunuzu almaya davet eder. Çünkü gösterdiğiniz reaksiyonu seçen sizsiniz. Kimin haklı olduğu veya kimi suçlamak gerektiği konusunda tartışmayı bırakırsınız. Kısacası kendi kontrolünüzde olmayan olaylar zincirini kırarsınız. Ve şöyle dersiniz:” Bu duyguyu tam bir farkındalıkla ve kendimin seçtiğini bilerek deneyimliyorum.” Bu sorumluluk almaktır. Ve bu cesaret gerektirir.
Disiplin ise, haklı çıkmak için savaşmayı ve çaresiz kurban olmayı bırakmak için gereklidir. Öfkelenmekten, yanlış anlaşılmaktan ve çaresizliğin tüm diğer unsurlarından vazgeçersiniz. Bu duyguların varlığından bir süre memnun olduğunuz da doğrudur. İşin doğrusu, sizi en çok rahatsız eden duygular en çok beslediğinizdir. Sorumluluk almak bir alçak gönüllülüktür. Bu, en zayıf olduğunuz zamanda bile kendinize dürüst olduğunuzu gösterir.
Sizlerden istenen disiplin budur. Aynı zamanda bu içe dönüş, merhametin kapılarını açar. Duygularınıza kendi yaratımınız olarak bakınca, duygulara anlayışla bakmış olursunuz. Merhamet size şöyle söyler: “Öfkeyi seçtin öyle değil mi? Neden bunu seçtiğini anlıyorum ve seni affediyorum. Eğer benim sana olan sevgimi ve desteğimi derinden bilirsen, belki bir sonraki sefere bu seçimi yapmazsın.”
Kendinizi iyileştirmede bilincin rolü budur. Bu spritüal simyadır. Bilinç hiçbir şeyi ret etmez veya hiçbir şeye karşı savaşmaz. Bilinç, karanlığı ışıkla çevreler ve onu dönüştürür. Yanlış anlaşılan enerjileri anlayışa, yani bir anlamda metali altına dönüştürür. Bilinç ve sevgi aslında ayni şeydir. Bilinçli olmak demek, sevginin ve merhametin her şeyi sarıp sarmalamasına izin vermektir.
Çoğu zaman sadece bilinçli olmanın duygusal sorunlarınızı çözmeyeceğini düşünüyorsunuz. Şöyle diyorsunuz: “Bastırılmış duygularım olduğunu biliyorum, bu duyguların sebebini de biliyorum ancak bu duygular başımdan bir türlü gitmiyorlar.”
O zaman içinizde bu duyguya karşı gizli bir direnç var demektir. Duyguyu, onun varlığından bunalmaktan korktuğunuz için, kendinizden uzakta tutuyorsunuz. Ancak bilinçli olarak bir duygunun var olmasına ve akmasına izin verirseniz, bu duygudan bunalmazsınız.
Duyguyu uzağınızda tutarsanız, bu duyguyla olan savaşınız bitmez. Ve bu savaş bir şekilde size döner. Eninde sonunda yüzleşmek durumunda kalırsınız. Bedeninizde ağrı, kasılma veya depresyon şeklinde kendisini gösterebilir. Kendinizi sıklıkla mutsuz hissediyorsanız, mutlaka bastırdığınız duygularınız vardır.
Duygularınıza tamamen izin verince, bilincinizi de tamamen açmış olacaksınız. Eğer tam olarak bastırılmış duygularınızı tanımlayamıyorsanız, o zaman bedeninize kulak verin ve bu bastırılmış duyguların bedeninizdeki tezahürlerini tanımlayın. Bu, duyguları tanımlamanız için kapıları açacaktır. Bütün bu duygular bedeninizde kayıtlı. Eğer vücudunuzun bir yerinde kasılma veya ağrı varsa, bu noktaya odaklanıp sebebini sorabilirsiniz. İzin verin bedeniniz sizinle konuşsun. Veya tam şu anda bir çocuğun tam karşınızda olduğunu hayal edin. Çocuğa hangi duygunun hâkim olduğunu sorun.
Duygularınızla iletişim kurmanın birçok yolu vardır. Bilmeniz gereken şey şudur: sıkışıp kalmış olan ve bastırılmış olan duygunuz hareket etmek ve açığa çıkmak istiyor. Bu sebeple duygularınız kapınızı çalıp duruyorlar. Bedeninizde tezahür ediyorlar veya tetikleyen bir şey olunca ortaya çıkıyorlar. Çünkü fark edilmek istiyorlar. Sizin tek yapmanız gereken, kapınızı çalan bu duygulara kapınızı açmak ve içeri girmelerine izin vermek.
Duygular Dünya realitesinin bir parçasıdır. Ancak sizi esir almalarına izin vermenize lüzum yok. Duygular güneşi kapatan bulutlar gibidir. O yüzden duygularınıza bilinçli olarak yaklaşmak çok önemlidir. Berrak ve dengeli bir duygusal bedenle içinizdeki tanrısallığa ve sezgilerinize bağlanmak çok daha kolaydır.
Toplumunuzda duygular ile ilgili büyük bir kafa karışıklığı var. Bunu her konuda görmek mümkün, örneğin çocuklarınızı nasıl yetiştirmeniz gerektiği konusunda da kafanız karışık. Çocuklar yetişkinlere göre duygularını daha kolay gösterirler. Bu yetişkinleri zorlayan bir durum. Etik değerlerinizin sınırları aşılırsa ne olur? Durum tamamen kontrolden çıkarsa ne olur? Çocukların kendilerini özgürce ifade etmelerine izin mi vermeliyiz, yoksa onları disipline mi sokmalıyız? Çocuklarımızın duygularını kontrol etmeli miyiz?
Çocuk yetiştirmede önemli olan nokta, çocukların duygularını tanımlamayı öğrendikleri ve tanımladıkları duyguların sorumluluğunu aldıklarıdır. Sizin yardımınızla çocuğunuz duygularını “yanlış anlama patlamaları” olarak görebilir. Bu anlayış, çocuğunuzun duygularına kapılıp gitmesini önler ve işler kontrolden çıkmaz. Baskılamayan anlayış özgürleştirir ve sizi merkezinize döndürür. Ve ebeveynler çocuklarına “olarak” öğretirler. Duygularınızla bu şekilde baş etmenin yaşayan örneği olmalısınız.
Çocuklarınızı nasıl yetiştirmeniz gerektiği ile ilgili olan bütün sorularınız aslında kendiniz için de geçerlidir. Siz kendi duygularınızla nasıl başa çıkıyorsunuz? Kendinize karşı gaddar mısınız? Kendinizi öfkeli veya üzgün hissettiğiniz zaman kendinizle şöyle mi konuşuyorsunuz? “Hadi artık kendine gel ve yoluna bak!” Duygularınızı baskılıyor musunuz? Kendinizi disipline sokmanın gerekli olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bunu size kim öğretti? Ebeveynleriniz mi?
Belki de diğer tarafa yöneliyorsunuz. Duygularınızın sizi hemen terk etmelerini ummadan, onların keyfini çıkarıyorsunuz. Belki zaman zaman kendinizi kurban gibi hissediyorsunuz. Yetiştirilme tarzınızın, ailenizin veya işinizdeki durumun kurbanı. Zamanı geldiğinde, içinizdeki bu duygularla iletişim kurmak sizi özgürleştirecektir. Öfke, zincirlerinizi kırmanıza yardım edebilir. Ancak öfkenizin sevdalısı olmuş ve onu bırakmak istemiyor da olabilirsiniz. Öfke bir çıkış noktası olmak yerine, bir yaşam şekli halini almış ise, bu durum sizin gerçek gücünüzü tamamen elinizden alır.
Duygularınızın sorumluluğunu almanız çok önemli. Aynı zamanda duygularınızın sizin gerçeğiniz olmadığını da anlamalısınız. Duygularınızı gerçeğiniz yaparsanız, onları yanlış anlaşılmaların patlamaları olarak görmezseniz, davranışlarınızı duygularınızın yönetmesine izin verirsiniz ve bu davranışlar dengeli olmaz. 
Ayni şeyi çok fazla duygusal özgürlük verilmiş çocuklarda da görmek mümkündür. Vahşileşirler ve onları kontrol etmek imkânsızlaşır. Minik diktatörlere dönüşürler. Ancak bunun böyle olması iyi değildir. Duygusal kaos, yetişkin kadar çocuğa da ağır gelir.
Kısacası, duygularınızla başa çıkarken çok disiplinli ve sıkı veya çok özgürlükçü olabilirsiniz. Ben bunların ortasındaki mülayim yoldan gitmenizi öneririm. 1960’lardan bu yana, duyguları bastırmanın bir işe yaramadığı kolektif bilinçte yerini aldı. Yaratıcılığınızı ve ilhamınızı baskılamamak gerektiğini büyük ölçüde anladınız. Ancak toplum, disiplinli ve kurallara uyan bireyler yetiştirmeye devam ediyor. Böyle yetişmiş çocuklar, sezgilerinin fısıltıları yerine, kurallara kulak verecekler. Ve bu gerçekten çok trajik.
Peki ya bunun tam tersine ne demeli? Duyguları o kadar çok haklı çıkarıyorsunuz ki, sizi esir almalarına müsaade ediyorsunuz.
İçinizde izin verdiğiniz duyguların gerçek mi yoksa sadece yanlış anlama patlamaları olup olmadığını bilirsiniz. Bazı duyguları kendinize kimlik yaptınız. Ve acılarınızın büyük bir kısmı bu kimlik duygulardan kaynaklanıyor. Örneğin: Çaresizlik (“ben ne yapabilirim ki”), kontrol (“ben başa çıkarım”), öfke (“bu onların suçu”) veya üzüntü (“hayat çok zor”). Bütün bu duygular acı veren duygular, ancak aynı zamanda size tutunacak bir kavram sunuyorlar.
Çaresizlik veya kurban hissini ele alalım. Bu duygu modelinin avantajları vardır. Size bir çeşit güvenlik duygusu verir. Sizi mecburiyetlerden ve sorumluluk almadan azat eder. “Elimden bir şey gelmez” çok karanlık bir köşedir, ancak aynı zamanda güvenliklidir. Böyle bir duygu modelini hayatı açıklamada çok fazla kullanmak ve bu modeli kendinize kimlik yapmak, içinizdeki tanrısallıkla bayinizi koparttığınızı gösterir.
Bazı deneyimleriniz, öfkeyi veya gücenmeyi haklı olarak tetiklemiş olabilir. Bu belki de gençlik yıllarınızda başına geldi veya bir önceki enkarnelerinizde. Bu duygularla iletişime geçmeniz, bilinçli olarak bu duygularınızın ve bu duyguların açığa çıkardığı enerjinin farkına varmanız çok önemli. Ancak zamanı geldiğinde bu duyguların sorumluluğunu da almalısınız. Çünkü bu duygular dışarıya verdiğiniz tepkileri yönetiyorlar.
Dengede olmak, zihin berraklığı içinde olmak, bütün duygularınızın sorumluluğunu almanız demektir. O zaman içinizdeki öfke ile yüz yüze gelirsiniz, onun var olmasına izin verirsiniz, ona anlayış gösterirsiniz ve sonra da serbest bırakırsınız. Şöyle dersiniz: “Bazi olaylara verdiğim tepki öfke idi. Bu öfkeyi anlıyorum ve ona anlayış gösteriyorum ve aynı zamanda bu öfkeyi serbest bırakmaya niyet ediyorum”.
Hayat haklı çıkmakla ilgili değildir, hayat özgür ve tam olmakla ilgilidir. Artık yaşam şekliniz haline gelmiş bazı duygularınızı tanımlamak ve onları serbest bırakmak sizi özgürleştirecektir.
Aslında şöyle diyebiliriz, duyguları yönetirken, onları bastırmak veya onların eline tamamen teslim olmak arasında bir yol bulmalısınız. Her iki uçta da spritüal simya eksiktir. Spritüal büyümenin esası hiçbir şeyi baskılamamaktır.
Spritüal büyümenin esasında, hiçbir şeyi yargılamadan ve baskılamadan sorumluluk almak vardır. “Bu benim duygum, bu duygu ile ilgili tepki benim tepkim, o zaman bunu iyileştirecek olan da benim”. Böylece ustalığınızı talep edersiniz. Aslında verdiğim mesaj tamamen ustalığınızı talep etmenizle ilgili.
Bütün mesele spritüal ustalığınızı bulmanızda. İçinizdeki bütün duyguları kucaklayıp kabullenince, bu duyguların ötesine geçmiş olursunuz ve ustalık budur. Ustalık hem güçlü hem de nazik olmayı gerektirir. Ustalık izin verir ve aynı zamanda disiplinlidir de. Cesaretli olmak ve dürüst olmak konusunda tam disipline sahiptir.
Ustalığınızı talep edin. Size bunca zaman işkence etmiş duygularınızın da ustası olun. Duygularınızla iletişime geçin ve onların sorumluluğunu alın. Duygularınızın bilinçsizce sizi yönetmelerine, sizi yoldan çıkarmalarına ve özgürlüğe açılan yolları kapamalarına izin vermeyin. İyileşen şey sizin bilincinizdir. Hiç kimsenin sizin bilinciniz ve duygularınız üzerinde gücü olamaz. Ve hiç kimse bu duyguları sizden söküp alamaz veya sizi iyileştiremez. Çünkü güç sizde, başkalarında değil. Duygularınızın güçlü ve kararlı bir şekilde, aynı zamanda merhamet duyarak farkına varın. Ancak o zaman Işığa yönelir ve serbest kalırlar.
Duygusal manadaki bütünlüğünüz ve özgürlüğünüz spritüal büyümenin esasıdır. Şunu söyleyerek bitirmek istiyorum: Olduğundan daha zor hale getirmeyin. Spritüal yol yürümesi kolay bir yoldur. Öz sevgi ve akıl berraklığı ile ilgilidir. Bilgi, ritüel, kural veya metot gerektirmez. Spritüal yolu yürürken ihtiyacınız olan her şey zaten içinizde var.
Sessiz kalabildiğiniz bir zamanda, hisseden ve sezen tarafınız ile iletişime geçin. Bu tarafınızın size fısıldamasına, neyin tanımlanması ve iyileşmesi gerektiğini söylemesine izin verin. Sezgilerinize güvenin. Sezgileriniz ile iş birliği yapın. Kendinize inanın. Özgün, öz-sevgi ve özgürlük dolu hayatınızın ustaları sizlersiniz.
https://www.facebook.com/Humanity-Rising-Humble-writings-to-help-ascension-1333916226668373/?ref=ts&fref=ts 
https://humanityrisingblog.wordpress.com 
https://www.facebook.com/profile.php?id=718596821654268&ref=ts&fref=ts 
https://degisimbasladi.tumblr.com/
0 notes
ruhsalseyler · 11 hours
Text
0 notes
ruhsalseyler · 11 hours
Text
0 notes
ruhsalseyler · 11 hours
Text
0 notes
ruhsalseyler · 11 hours
Text
https://www.ruhsalseyler.com/ruhsaluyanis/ruhsal-aydinlanma-nedir.html
0 notes
ruhsalseyler · 7 months
Text
Çakralar ve Renkleri
0 notes
ruhsalseyler · 7 months
Text
Üçüncü Gözü Açmak Günah mı?
0 notes