Tumgik
#örümcek ağı
resimlerin-dili · 7 months
Text
Tumblr media
89 notes · View notes
onderkaracay · 1 year
Text
Tumblr media
3 notes · View notes
opicalypso · 12 days
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Biz doğada yağmurla biraz ıslanıp daha iyi nefes alırken örümcekler için bekleyiş uzuyor....
2 notes · View notes
kamtarir · 12 days
Text
Bu çağ bir örümcek ağı ve etraf kör sineklerle dolu
193 notes · View notes
yasemen-nn · 8 months
Text
#Örümcek Derki;
Sanmayın ben bu #ağları boş yere ÖRDÜM...
Ben o ağlar sayesinde #Resulullahı GÖRDÜM...
#SEVGİ Ağı Örenlerden #Resulullahı Görenlerden ve
#ALLAH'IN Rızasına Erenlerden Olabilmek Dileğiyle....
____🌹Hayırlı Cumalar 🌹____
GÜNAYDIN...☕️🍩
242 notes · View notes
fikret-i · 6 months
Text
Tumblr media
Örümcekler beni çok etkileyen canlılar. Acayip şaşırtıcı yaratıklar. Hele o ağları ne garip. Rızka ulaşmak için müthiş mimari yapılar inşa ederler. Küçük avları uçuşurken ağlarına takılır. Görünüşte oturdukları yerden rızık ayağına geliyor gibi algılarız. Halbuki bir lokma rızık için kısacık ömürlerine kıyasla çok uzunca süre çaba harcayarak yaparlar o yapıları. Bazen de tüm detaylı, planlı, mimari yapılarını tarumar edecek büyük kuşçuklar takılıverir ağlarına. Görünüşte ömrünce kendine yetecek, artık koşturup ağlar örmeye çabalamayacak bir ikram gibidir. Fakat rızık dediğimiz kuşcuk kolay lokma olmayabiliyor. Çırpınmasıyla yok eder bütün ağı. O kuşcuk belki de kendisini dahi yutacak bir canavara döner.
Örümcek hayatlarından mükteseb biz de ömrümüz boyunca rızık addettiğimiz nimetler peşinde koşarız. Örümcek ağı kadar hassas kalbimizi de sayısız tulü emellerle doldururuz. Bir güzele, makama, paraya, eve, arabaya... Bunlara ulaşabilmek için çok çaba harcarız. Elde de ederiz bir çoğunu. Ama elimize geçmeyen metalar boynumuzu büker hep. Güneşi parmağıyla kapatan çocuğun, parmağını güneşten büyük zannetmesi gibi verilmeyen daha değerli, büyük gelir düşüncelerimize. Zannederiz ah bir kavuşsak o arzumuza; dertsiz, tasasız bir hayat geçireceğiz. Gerçekten de büyüktür belki. O kadar büyük, güzel, müthiş ki büyüklüğü nedeniyle varoluşumuza dahi zarar verecek boyuttadır. İşte bu bize nimet mi oldu nıkmet mi? Bizi yaratan, bizi bizden daha iyi tanır. Hangisi hayırlıdır Yaratan bilir. Evet arzularımız peşinde helal dairede koşmalıyız. Ağlarımız bozulsa da tekrar tekrar örmeliyiz. Amma verilende kanaati bulmalı, verilmeyende hikmeti görmeliyiz vesselam.
64 notes · View notes
ay-simay · 7 months
Text
Tumblr media
Allah'ım;
Sen'ki Sana inananları, Sana sığınanları yalnız, yardımsız garip koymazsın...
Nasıl ki Habibini bir örümcek ağı ile koruduysan, Ebabil kuşlarınla ebrehenin ordusunu nasıl dağıttıysan yine bir mucize ile Filistin' ve dünya üzerindeki bütün müslüman kardeşlerimize' yardım et!!!
Sen' Mutlak güç ve kudret sahibisin Senin gücün herşeye yeter...
"Sen bizim Mevlâmızsın kafirler topluluğana karşı bize yardım et" /Bakara/286/
Amin
🖤... Dua kuşlarınızı salın mazlumlar üzerine... 🕊️
115 notes · View notes
mcanylm34 · 1 year
Text
Tumblr media
Gözlerinden şehirler
Gözlerinden nehirler
Gözlerinden gençliğim, geçiyor senin
Göğsüne yağıp
Göğsünde duruluyor
Kırk ikindi yağmurları
Geçip giden mevsimleri sayarken
Takvimlerden birer birer
Sende birikiyor en güzel günler
Bir ağlamak
Bir ağıt tutunuyor sonra
Nedense kirpiklerime
Direncimin duvarlarından aşıyor
Avuçlarından azad olan kuşlar
Heybetli bir sınanmışlık kuruluyor bahtıma
Ucunda teğellenen
Tövbeler silsilesi
Parmak uçlarından
Ufalanıp dökülüyor zaman
Yanağında bir güvercin kanadı
Gözlerinde bir örümcek ağı
Ahh
Hira'mıyım ben diyorum
Hülyana dalarak
Ben sana Hira'(mı)yım
83 notes · View notes
resimlerin-dili · 2 years
Photo
Tumblr media
142 notes · View notes
olafkardanadam · 6 days
Note
Siyah değil, beyaz da değil.. Bir renk olsaydım, gri olurdum herhâl.. Lâkin gri de, bir renk değil.. Yani en azından diğer soyutlar için.. Yine belirsizim, yine varlığım vede yokluğum bir.. Görünmezim belki de bu dünya için, veyahutta bu evren.. Güneş ay’ın yerine her geçtiğinde vede ışıkları etrafı sardığında, göz kapaklarımı ayırıyorum birbirinden, gözlerimi aralamak için, fakat yapışıyor kirpiklerim birbiri üzerine.. Gecem gündüzümdür diye midir, ıslak olmasının nedeni, yoksa nemini yitirip, birbirine tutunması mıdır.. Bilemiyorum.. Etraf somut olarak belirirken ben niye soyut hissediyorum, bu yabancı dünyaya.. Ruhum canlı olmanın sebebiyken, bedenim niye bir et çuvalı gibi.. Lâkin günler ardı ardına dizilip çoğaldığında ise ölü bir ruh taşıyorum, bu et çuvalında.. Çıkmazdayım yine çıkamıyorum.. Bir çaresi yok artık.. Adımlarımı atamazken, içimdeki nefesi dışarı veremiyorum ki bu yüzdendir dumanı içime çekişim vede dışarı verişim.. Çünki benim oksijenim zehirdendir ancak.. Vede yâlnız her duman ciğerlerime indiğinde, nefesim olur iç çekişlerim.. Derdim var lâkin devâm yok..
‘Lavinia’
Tumblr media Tumblr media
İzliyorum kendimi, bir kene gibi yapışmışım hayatın pacaşına, bedenim, içimdeki gölgenin acılarından çürüyor, huysuzum; birçok yıldır gözlerimden güzellikler kaçtığı için, sarılamıyorum kavruk bir tütüne, ciğerlerim de reddediyor artık, kitaplar, bir köşede küfrediyor bana, örümcek ağı bağlamış kalbim gibi hepsi, karanlığımın, zamana, çarklara, şarkılara, düşlere gaspı söz konusu... İzliyorum kendimi, kaybolmuş, elleri boşta, gözyaşları kurumuş bir çocuk gibiyim arasıra, heyecanım, heveslerim, neşem; dev gibi umarsız kalabalıkta eziliyor, mutsuzum anlamını bilmediğim biçimlerde, yalnızlıkla bu kadar erken tanıştığımdan ötürü, sızlıyor körpecik kemiklerim, duvarlara dokunmadan, yuvarlanmadan, tebessümü öğrenmeden, bir yerlerde mahrum kaldıklarım aramıyorlar beni, yaşamadığımı kabullenmiş gibi hepsi, hiçliğimin, sevgiye, şefkate, merhamete kayıtsızlığı söz konusu, İzliyorum birini, hissettiğinden şüpheliyim, gözleri benim değil, İzlediği ben değilim!..
10 notes · View notes
yasamsallik · 9 months
Text
Tumblr media
KISSADAN HİSSE
ÖRÜMCEK AĞI
Dünya hayatında hep kötülük işleyen bir adamı ölünce cehennem kapısında bir melek karşıladı.
Melek adama şöyle seslendi:
"Hayatta iken tek bir Gün bile birisine iyilik yaptıysan
buraya girmeyeceksin. "
Günahkar adam uzun süre düşündükten sonra,
bir keresinde ormanda gördüğü örümceği hatırladı.
Balta girmemiş ormanda yürürken
önüne bir örümcek ağı çıkmıştı.
Adam ağı bozmamak ve örümceği ezmemek için
o gün yolunu değiştirmişti.
Heyecan içinde o günü meleğe anlattı.Melek adama gülümsedi ve ardından elini şaklattı. Gökten bir örümcek ağı inmişti. Adam bu ağa tutunarak cennete girebilecekti. Adam neşe içinde ağa tırmanırken cehennemden bazıları da bu ağa tutunarak cennete gitmeye çalıştılar. Ama adam ağın o kadar çok insanı taşımayacağından korkarak onları itmeye başladı.
Tam o sırada ağ gerçekten koptu ve diğerleri ile birlikte adam da cehenneme düştü.
"Yazık" dedi melek.
"Bencilliğin, hayatında işlediğin tek iyiyi de kötülüğe döndürdü.O insanlara şefkat gösterebilseydin eğer, ağın herkesi taşıyabileceğini de görecektin."
Unutmayin !!!
Bir mum, diger mumu tutuşturmakla ışığından
bir sey kaybetmez...
MEVLANA
28 notes · View notes
sillagen · 9 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
17 Ağustos | Perşembe | 23
Süleymaniye Kanuni Sultan Süleyman'nın yanına Mimar Sinan'ı çağırarak öyle büyük bir cami istiyorum ki Ayasofya'yı yaptıran Justinuanus'un dediği "yendim seni Süleyman" cümlesine karşılık bu cami inşaatını başlatmıştı. O yüzden gerçekten ihtişamlı mı diye merak ediyordum. Buradaki Süleyman peygamberimiz için ve Kudüs içindeki Mescid-i Aksa için denilmişti. Aslında Kanuni'nin amacı intikam almaktı. Camisinde en çok merak ettiğim Mimar Sinan'ın kalfalık dediği aslında ince sanata bakınca ustalık denilebilecek eserinin bazı ince ayrıntıları vardı. Örümcek ağı tutmasın diyerek özel olarak getittirilen deve kuşu yumurtası hâlâ ışıkların orada asılıydı. O dönemde yüksek bir yapı olan caminin örümcek ağı tutması imkansız ama bunu geliştirmişti. Caminin kolonları tani o kocaman mermerler bildiğiniz tüm şekilde getittirilmişti. Caminin aslında en önemli meselesinden biri de mikrofon o dönemde olmadığı için caminin akustik seviyesi yani en arkadaki de imamı duysun dediği şeyi kubbelerin iç kısımları ve alt kısımlarına oluklu taş yaparak bunu sağlamıştı. Camiye akşam ezanı girebildim. Namaz kıldım elhamdülillah ama hayran hayran baktım okuduğum şeylerin bizzat müşahede edince o caminin büyüklüğünü görünce gözlerimi alamadım. Birde o dönemde kandil yandığı için cami is olmasın amaçlı dikdörtgen şeklinde oyuklara is toplanıyordu. Bu isler belli bir zaman sonra toplanıp Arabistana giden devenin üstüne asılıyor. Deve sallandıkça hem is kuvvetleşiyor hem de kutsallığı artıp o isi dini yazmalarda kullanıyorlardı. Muazzam bir incelik ile yapmış camiyi. Bir ara gerçekten uykum geldi biraz bir köşede uyumak istedim. Birde o dönemde bu bir külliye şeklinde olduğu için hamamdan gelen su caminin alt tarafına akıtılıp orada alttan ısıtma elde ediliyordu. Yazın ise o kanalın önü kapatılıyordu. Cami o kadar güzeldi ki bayıldım ya bayıldım mest oldum.
33 notes · View notes
mnsrykt · 9 months
Text
"Sen evden çıktın ya, önce duvar nemlendi. Çatı, odalara indi. Pencereler birer örümcek ağı. Eşik çoktan darağacı. Sokaklar zülüflerinden esmiyor artık. Zaman eşyada boğuldu. Ev değil, yaprak döken bir hatıra. Yalnızlık her yerden ses veriyor. Bunaldım diyorum, herkes biraz daha kabuğunun içinde. Bir elim ötekinde çırpınıyor. İnsanın yalnız ağlaması ne kadar acıymış. Sen evden çıktın ya, kırk beş yıl çıkmıyor işte."
45 notes · View notes
kurtarici0 · 3 months
Text
Sağ ol canım sağ ol , kafam örümcek ağı
8 notes · View notes
denizkabuguincisi · 2 months
Text
Buraya uzun zamandır okuduğum kitapların yorumlarını yazmamışım. Zaten sık okuyamıyorum diye yazmayı saldığımı hatırlıyorum. Neredeyse 1.5 senelik birikmişle geldim. O kadar zaman geçmesine rağmen sadece altı kitap bitirebilmişim. Kendimi zorlamayı bıraktım. Bunun dikkat dağınıklığı ve hayat telaşıyla ilgili olduğunu biliyorum. Son bitirdiğim kitap Çalınan Dikkat bu konuda yarama merhem oldu resmen. Kitapları hatırladığım kadarıyla yazayım bakalım neler kalmış…
Görünmez Kentler
Calvino ile Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu kitabıyla tanışmıştım. Okuyucuyla samimiyeti; kurgusunu dantel gibi ya da bir örümcek ağı gibi işlemesi hoşuma gitmişti. Bir Calvino kitabı okurken hep dinç kalmalısınız yoksa tadı çıkmaz. Madem "Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu"yu bu kadar sevdim, Calvino’nun bir kitabını daha okumalıydım. Görünmez Kentler’e de yolum böyle düştü.
Kitaba dair hatırladıklarım, üzerinden geçen aylardan sonra biraz az. Birçok farklı hayali kente gittiğimizi, orayı yazılı satırlarda canlandırdığımızı hatırlıyorum. Kentlerin karakterleri ve içinde yaşayan insanların değerleri arasında bağlar kuruluyordu. Pek çok açıdan ilham vericiydi. Döne döne okunsa lezzetlenir eminim. Kitapla ilgili bir araştırma yaptığımda bu kitabı konu alan bir mimarlık makalesi gördüm. Ki işte gayet de etkisinin görülebileceği bir alan. Bu dünyanın şehirlerinden uzaklaşıp biraz hayal perdemizde yaşayabileceğimiz kentlere dalalım dersek Görünmez Kentler tam bunun için yazılmış.
Baharda Yine Geliriz
Bu kitap benim Barış Bıçakçı’yla tanışma kitabım. Zaman içinde diğer kitaplarını okuma isteği uyandırdı bende. İçinde kısa öykülerin bulunduğu, sakince derdini döken bir kitap. Ben öykü okumayı seviyorum ne olursa olsun. Sait Faik, Sine Ergün, Cemil Kavukçu, Ferit Edgü… Aklıma ilk gelenler. Bende yeri olanlar. Barış Bıçakçı da bunların arasına girdi. İşe Yarar Bir Şey filmini izlediğimde hissetmiştim bu öykü sayfalarını diyebilirim. Öyküler anlatılmaz, okunur. Ve ben okumaya devam edeceğim.
Bilinç Nehri
Aklımda en zor kalan kitaplardan biri bu kitap maalesef. İnce olması akıp gideceğini düşündürse hiç öyle olmadı. Çok uzun sürede bitirebildim. Belki de doğru zaman değildi. Aslında ilgilendiğim alana ve bilime dair ufuk açıcı olabilecek bir kitaptı. Bir başka zaman bir daha buluşmak üzere!
Aşkın Celladı
Öncelikle içeriği böylesine değerli olan bir kitabın New York Times Bestseller kitapları gibi bir isme sahip olmasını kınıyorum. Birçok insan için temel bir psikoloji kitabı olarak değerlendiriliyor. Kitabı okurken sık sık Kırmızı Oda aklıma geldi :) Zaten dizi de buna benzer bir kitabın çıktısıydı.
Aşkın Celladı’nda yanlış hatırlamıyorsam 12 psikoterapi öyküsü var. Okurken hem danışan hem de psikoloğun penceresinden olayları görmek hoşuma gitmişti. Bazı öykülerden kendime not ettiklerim de oldu. Ancak abartılacak da bir yanı yok bence kitabın. Beni, İnsanın Anlam Arayışı daha fazla etkilemişti. Bence bu kitap kullanım yerine göre değerli. Bir psikoloji öğrencisi filan olsam baya ders niteliğinde, üstüne konuşularak ilerlenebilecek şeyler olabilir. Sade bir vatandaş olarak okuması keyifli ve katkısı olan bir kitaptı yorumunu bırakıp zihnimin derinliklerine yolluyorum.
Bizim Büyük Çaresizliğimiz
Bakınız şu geçen dönemde ikinci Barış Bıçakçı kitabı. Bu sefer bir romanını okuyayım dedim. Bitmesin diye de yavaş yavaş okudum. Filmi yapılacak bir kitapmış gerçekten. Keşke Mubi’den kalkmadan filmini de izleseydim. Hikayeyi uzun uzun anlatmayacağım. Anlatım dili ve bunun birinci kişiden olması hoştu. Hikaye dair, kocaman iki yakın arkadaş olan adamların bir diğer arkadaşlarının çıtır kız kardeşine aşık olması sığlığında bakarsak… Pek olmaz. Zaman zaman ben ne okudum ya diye düşündüm. Bunu düşündüğüm zamanlar kitaptan uzakta kaldığım zamanlardı. Çünkü okurken hikaye öyle içine alıyor ki okuyucuyu, sadece anlatılanı merak ediyorsunuz. Anlatılan her şey sahne sahne önünde. O yüzden kitabın filminin olması ve aynı yazardan İşe Yarar Bir Şey’in çıkması hiç tesadüf değil. Okumuyor aynı zamanda izliyorsunuz. Filminin kitabı kadar başarılı olmadığı dense de ben şans vermeyi düşünüyorum.
2 notes · View notes
hislere-yolculuk · 10 months
Text
Kayıp mevsimlerden, aylardan, günlerden yazıyorum. Hazanın birinde yapraklarını dökmüş ağaç dallarından yazıyorum. En zorlu yokuşlardan, doğmaz güneşlerin şehrinden yazıyorum. Okunma umudu sıfırla kardeş olasılıklardan yazıyorum. Işığı yıldırımlar olan bir odadan yazıyorum. Ve tek kanatlı bir güvercinle yolluyorum.
Bilir misin?
Bugün bir bıçak geceyi yardı. Anladım ki tutan el, yokluğundu. Ve korkudan Ay ışığının rengi kaçtı. Rüzgâr sesini çaldı. Mazi albümlerde yerini aldı. Sen örümcek ağı misali işgal ederken her köşeyi, ben bir damla gözyaşımda boğuldum.
Bir damlaya âlemin sırrını gizledim. Bir damlayla heybetli gemileri batırdım. Ve bitince mürekkebim, hokkamı doldurdum gözyaşımla. Öyle olunca yazdıklarımı bir ben gördüm, bir ben bildim. Boşuna yoruldu güvercinlerim.
Kelimeler, kelimeler… Kalbi kırık kelimeler… Hüzne aşikar kelimeler… Ayrılığa aşına kelimeler…
Evet, kelimeleri defnettik, ağlaya sızlaya. Susarak tüm kelimeleri boğdun.
Ama yok yeterli delilim katilliğinin ilanına.
Keşke…
Keşke havadan sudan bahsedecek kadar kelimemiz olsaydı… Sonra bir sandalla Akdeniz’i arşın arşın kulaçlayacak kadar da vaktimiz olsaydı. Bir dilim pastayı pay edebilseydik. Ardından saçma sapan kahve fallarıyla gülüşseydik.
Uyutsaydık hayatı, uykular bitmeden.
Şimdi, iplik iplik sarıyorum ayrılığı. Zormuş zamanın seline bırakmak kendini, yeni yeni öğreniyorum. Erken yağmurlara hazırlıksız yakalandım. Mahur bestelere aşına değil kulağım. Derin bir sis içinde, görüşü kayıp yollar üzerindeyim.
Anladım ki ayrılığa yazılanlar yalan değil, eksikmiş. Her ayrılık kendine kış kıyametmiş. Birinin gerçeği, bilmeyene masalmış. En çok en yakınındakinin uzaklığı acıtırmış. Hayat kendine tahammül edebilmeyi öğrenmekmiş. Ve şairin dediği gibi,hayat yarımlarla tanışmak, o yarımlara alışmakmış.
Gecenin yarısı, bir kitabın orta yerinden başlamak gibiydi;
Seninle birlikte olmak..
"Başını anlamadan sona yaklaşmak..
Sonunu okuyamadan uyuyakalmak"..
Ve uyandığında kaldığın sayfayı karıştırmak"..
"İşte böyle birşeydi seni yaşamak,
Yarım yamalak”…
14 notes · View notes