Tumgik
#şehvetin
artmusicchannel · 2 years
Text
Tumblr media
Sevgi Yasakları: Şehvet Nedir?, Şehvetin Zararları, Şehvetin Felsefi Tanımı
0 notes
nesrin-c · 4 months
Text
En eski hikâyedir Kadın;
Saçından iktidar,
makyajından medeniyet devşirilen.
“Erkek” ve “Erken” kelimelerinin arasında nefes
almaya çalışırken Kadın;
Boynunda cinsiyet künyesi,
alnında namus fünyesi,
dünya'nın orta yerinde, ortasından taşır kederi…
Aşık olunası, hatta aşktan öldürülesidir nazarda.
Bu yüzden yaşayan her kadına ölü bir çiçek,
ölen her kadına canlı bir çam ağacı hak görülür
başucuna.
Herkes yaşamı boyunca bir kadını öldürür hattı
zatında.
Kimi doğururken,
kimi doğurduğu tarafından.
Kimi alın terinde boğar,
kimi şehvetine adak tutar.
Bazıları çok severek,
bazıları hiç sevmeyerek öldürür.
Bazen de yok sayarak dizlerinin üzerine düştüğü
caddelerde,
Kim vurduya sarılarak gönüllü linç'in ellerinde
Ahir hakkı töredir, gelenektir, günahtır.
Altından da örse huzuru,
Kuyumcuda bozdurulur gülüşü…
Kendi yuvası açık cezaevi,
sokakta namusu saman alevi…
Yürüse suç,
ağlasa ayıp,
koşsa edepsiz
ve
ölse kadersiz…
Kadın olmak yağmuru doğurup,
Yıldırımda alev almak gibi bir zûl mevsimidir.
Bayrak diken,
zehir biçen,
ırmak ören kadınlar…
Torna yürekli,
keman saçlı,
bağlama kaşlı
köy bakışlı,
kent yorgunu
evlat vurgunu,
koca şehidi kadınlar…
Acısı sendikasız,
sözü pankartsız
düşü yasak,
yolu tutsak.
Kadınsa haykıran,
sesi uzak…
Şimdi bir bulut al kendi payına,
Bir kadının kaderini kuşan hayat namına,
Bir dakika katlanabilirsen onun yerinde
Yerinde; Onsuz huzur olmadığını anlayacaksın..
Herkes bir şeyler söyledi kendine göre;
bir kadın döktüre döktüre susuyordu.
“İnsan esasen ne erkektir ne de dişi.
Cinsiyetin farklı olmasının amacı, cinse özgü biçim farkını oluşturmak olmayıp
yalnızca üremeye yarar…”
Marie Le Jars de Gournay;
Kadınlarla Erkeklerin Eşitliği Üzerine.
185 notes · View notes
murat-o41 · 7 days
Text
Karısının Gözyaşlarını Silen Boynuzlu..
İflas edince insan her şeyini kaybediyor, bu kaybetmek yeni kazanımlara da yol açıyormuş doğrusu. Benim için öyle oldu sikilecek taş gibi bir amcık iflasın hemen ardından geldi. Her şeyimi kaybedince yıllardır uğramadığım ilçeme taşınmak zorunda kaldım, Anadolunun bu şirin küçük ilçesi beni bağrına basmakla kalmadı tabi.
Uzundur görmediğim arkadaşlar, dostlar, akrabalar birkaç öylece geçip gitti, sıfırı tüketmiş. Yeni bir iş kuracak psikolojinin oldukça uzağındaydım şimdilik yaşamımı idame ettirmeli üç beş para kazanmalı çorbamı kaynatmalıydım. Sağ olsun Murat bu konuda bana yardımcı oldu beni işe aldı daha önceki tecrübemle birlikte artık 1 senedir bir işim vardı para kazanıyor yavaş yavaş kendime geliyordum
Arkadaşım Murat 35 yaşında Üniversitenin ardından ilçeye yerleşmiş ufak bir dükkan işi yapıyor güzel kıyafetler satıyorduk amcasının kızı Ebru ile evlenmiş mutlu mesut yaşayıp gidiyorlardı tabi görünürdeki kısım buydu. Murat alkole meraklıydı çoğu zaman içer kimseye zarar vermezdi. Ebru ise 25 yaşlarında sarışın hafif etine dolgun güzel bir kadındı. 1 senenin sonunda Murat’ın dert ortağı olmuş zaman zaman ona eşlik eder olmuştum bir derdi sıkıntısı olduğu belliydi. Ekonomik olarak bir sıkıntısı yoktu da başka ne derdi olurdu ki genç bir adamın
Rakıları tazeledik iş yerinde – Yahu neden bu kadar içiyorsun – Dertten be oğlum – Ne derdin var be, işin var güzel para kazanıyorsun – Keşke sadece para olsa sıkıntı – Ebru’nun dırdırımı yoksa – Eh öyle de denebilir… – Kadın milleti oğlum siktir et
Kadın milleti sike meraklı, ateş gibi yanan bedenin içinde sakladığı o küçük hazinesini erkeğine sunmaktan çekinmeyen kontrolsüz şehvetin dibine doğru inen o güzel şey…
O akşam oldukça içtik. Dili ağzının içinde dolaşıyor bir şeyler geveliyordu en son koltukta sızarken dediği cümleyi hatırlıyorum hayal meyal – Kadın haklı sikemiyorum..
Günler geçiyordu ama ben sarhoşlukla söylenen cümleye çok takılmamıştım. Murat’ın sıkıntısı artıyordu fakat buna sebep olarak söylediği şey pek de inandırıcı değildi yapılı bir adamdı sonuçta ama bu işler yapılı olmaya da çok bakmıyordu.
– Şeker hastasıyım ben – Biliyorum – O yüzden…bazen sertleşme de sıkıntı çekiyorum
Yine alkollü bir akşam bunlar birbiri ardında dökülü verdi ağzından – O nedenle Ebru çok rahatsız, doktorlara da gittim ama sonuç nafile şu güç artırıcı ilaçlar da çabası fakat kimseye diyemiyorum Ebru çok mutsuz Mert bir hal çaresine bakmazsam boşanmakla tehdit ediyor karımı seviyorum ne yapabilirim ki sağlık bu üzülüyorum ama bir çaresi olmalı malum aile de bebek bekleyip duruyor, Ebru da istiyor bunu tüp bebek denedik olmadı Bize sen yardımcı olacaksın – Yardımcı mı doktor mu – Hayır Ebru’yu tatmin edeceksin çok düşündüm bunu başka da çare yok kimseye güvenemem biliyorsun – Oğlum çok sarhoşsun manyak mısın – Hayır ciddiyim Ebru ile konuşacağım…
Ne diyebilirdim ki hiçbir şey diyemedim tabi sarhoştu sabaha bir şeyi kalmazdı unutulurdu her şey. Birkaç gün sonra telefonum çaldı saat cumartesi akşamı 20 gibiydi – Ne yapıyorsun – Ne yapayım evdeyim sen ne yapıyorsun – Hiç ne yapayım aşağıdayım arabada iner misin – Olur – Ne oldu murat.. – Bin gidiyoruz – Nereye – Bize – Ne işimiz var – Şu işi halledeceğiz – Hangi işi yahu – Ebru…
Sustum öylece kalakaldım arabanın içerisinde aracı çevirip gaza basmıştı bile ne diyeceğimi bilemiyordum. – Sevişmeyi denedik olmayınca yine dırdır…Ulan çağırır Mert’i siksin seni dedim çağır yanıyorum be yeter sene de bir kere ile baş mı olur dedi.. – Dostum… – Sus ne olur, bu yardımı bana, bize yap karşılığını fazlası ile alacaksın….
Eve girdiğimiz de Ebru bacak bacak üstüne atmış üzerinde gecelikle sinirli bir şekilde bekliyordu hiç konuşmadan üçümüz de oturduk kaldık öylece evde televizyon çalışıyor ama kimse hiçbir şeye dikkat etmiyordu yeter dedim bunu yapamazdım üstelik banane idi bundan kalkıp çıkmak istedim o an evin duvarları üstüme üstüme geliyordu…Ebru’ya hiç o gözle bakmamıştım kalktım birkaç adım attım kapıya doğru – Ne o seninki de mi kalkmıyor…
Ebru..arkamı dönüp şöylece bir baktım ayağa kalkıp yanıma geldi gözlerimin içine bakıp – Kasıklarım yanıyor dedi… – Ben sizi yalnız bırakayım…
Murat mutfağa geçmişti ama biz hala öylece duruyorduk, Ebru’ya alıcı gözle baktım güzel biçimli ve balık etli vücudu gözlerinin içindeki parlak bakış, elleri uzun uzadıya nefesi…elleri ellerimi tutup sımsıkı sarılmıştı, ok yaydan çıkmak üzereydi. Dudaklarımız birleşti dilini ağzımın içine sokuyor çeviriyor dudaklarımı kemiriyordu ateşi başına vurmuştu kadının ben de ellerimle sarılmış artık ne olacaksa olsun diyerek götünü avuçlamıştım taş gibi sert kalçalarını ellerimin arasında bir hamur gibi yoğuruyor boynunu emiyor öpüyordum geceliğini sıyırıp küçük biçimli memelerini emdirmeye başladı uçlarını ısırıyor bu sarışın kadının pembe göğüs halkalarını delice emiyordum Ne ara soyunduk ne ara yatağa geçip 69 pozisoyuna geldik bilmiyorum hatırlamıyorum tek hatırladığım onun kafasının sikimin üzerinde gidip gelmesi ve benim parmak ve dille amına yaptığım oral seksti…
– Kapı aralığından bakma gel oturda gör el alem de ne yarak var..
Bir gölge geçip oturdu koltuğa, Murat’dı bu….
Ebru artık sikimi daha iştahlı yalıyor taşaklarımı ağzının içinde gezdiriyor kasıklarıma öpücükler konduruyordu, ben de göt deliğine amına dil atıyor alttan hastası olduğum dik memelerini elliyor götüne tokatlar atıyordum. Kendimi kaybetmiştim bu zevk çukurunda gül gibi kokan am ıslanan dil deli gibi emişmek…
Yarağımı eline alıp avucuna vurdu göstere göstere – Hay ne yarak var be…
Altıma uzanıp bacaklarını ayırdı şimdi pembe deliği karşımdaydı ıslak zevk çukuru ateş gibi yanıyor beni üzerine çekiyor sikimi almak için çırpınıyordu eli ile yolu bulup – Bas aslanım, bas Mert dedi.. Tek hareketle dibini buldum bulmasına da o ne darlıktı öyle sikimi kıskaca almış kavrmamıştı – Ay..büyük..ımhıhıhıh vur.. Durur muyum vurmaya başladım hem sert hem de vahşice memelerini öpüyorken sikim amının diplerinde gidip geliyor köklüyor kanırtıyordum bu taze az kullanılmış amcığa çıkarıyor tekrar sokuyordum Murat dayanamamış iyice yaklaşmıştı taşaklarımı avuçlarına almış giriş çıkışı kontrol ediyordu… – Dayanamadın değil mi iyice bak karının sikilişine zevzek.. Dipledikçe sallanan memelerini avuçlarıma alıyor köklüyordum….onu domalttım..daha doğrusu o domaldı hem de gülümseyerek kocasına yat aşağı zevzek, boynuzlu zevzek diyerek…
Şimdi önümde domalmış bir am ve aşağıdan ona bakan bir yüz vardı bastırdım içine… – Amımı aç parmaklarınla göt..güzelce girsin yeni kocam…
Ayırmıştı şimdi gidip geldikçe arkadaşımın eline çarpıyordu taşaklarım sertçe bastırıp çekince yuvasından fırlayan yarak boşta sallanmış Murat hemen avuçlarına alıp tekrar sokmuştu Ebru karının daha da bastırmış artık Murat’ın dil darbelerine de maruz kalmıştık bazen sikimi bazen karısının amını yalıyor bazen sikimi çıkarıp ağzına alıp geri yerine koyuyordu..
Daracık göt deliği dikkatimi çekmiş parmaklarımı geçirivermiştim… -Götünü..istiyorum…
Darbeler artık haddini aşmış Murat altımızdan kalkmış inleyen karısının ellerini tutup destek oluyor bazen belinden tutup basıtırıyordu çok sürmedi bu …Ebru sular seller gibi boşalıp yığıldı öylece… – Nefisti aşkım harikaydı ohhhh…Götümü de sik…ilk olacak acıtma…krem getir boynuzlu zevzek..
Murat kremi güzelce sürüyordu karısının arka deliğine ufaktan masaj yapıyor yediriyordu.. – Kocamın yarağını da kremle sünepe acıtmasın karının arka deliğini Murat2a baktım sikimi avuçlayıp kremledi..ben de onun saçını okşuyor – Uslu ibne diyordum.. – Ebru kahkahalarla gülüyor, istersen bu götvereni de sik hahaha diyordu
Sikimi güzelce kremlemişti.. – Ayır karının götünü…
Ellerini karısının götüne atıp iki yana ayırdı o güzelim pembe göt deliğini…Sikimi bastırdım ama nafile girmiyordu ucu ancak giriyor Ebru “Yandım anam” diye öne atılıyor Murat belinden tutup getiriyor ama yine aynı oluyordu artık sabrım kalmamıştı büsbütün delirmek üzerydim Murat’a işaret ettim…sımsıkı kavrayınca bütün gücümle “Ya Allah” deyip geçirdim…
Kafası gövdesi ağır ağır içine ilerliyordu birden kökledim “Ahhhhh, acıdı, yırtıldı kaaaalkkk” O esnada murat iri elleri ile götüne şaplaklar atıyor “Sen istedin bunu orospu sus” diyordu bense hızlanmış artık yırttığım kenarlarından kan sızan deliğin keyfini çıkarıyordum…
– Ayyyy çek ne olur kurbanın…. – Sus orospu, vur Mert daha sert vur yarak istiyordun al sana yarak…
Ben bastırdıkça sesi kısılan Ebru ağlamaya başlamıştı bu hali yürek parçalıyordu, yastığı yorganı avuçluyor götünü oradan oraya atmaya çalışıyor ama güçlü kollarımın arasında çırpınıyordu…Murat..daha fazla dayanamadı alnını öpüyor göz yaşlarını siliyordu – Kurban olayım boşal artık Mert.. – Hadi mert çok kötü ağlıyor ne olur boşal… – Ohh Murat belim götüm ayrılıyor ortadan ikiye… – Aşkım, sen istedin… – Aşkım…
Birbirlerine sımsıkı sarılmışlar, Murat da canı gibi sevdiği karısının çığlıklarına gözyaşlarına kayıtsız kalamamış gözlerinden birkaç damla yaş süzülmüştü bu beni daha da keyiflendirdi daracık götüne attırmaya başladım…
– Ohhh geldi aşkım geldi akıtıyor..ayyy yavaş.. – Boşal Mert..boşal mahvoldu…
Onları oda da bırakıp salona geçtim göt deliğinin kızlığını alan kanlı sikimle bir sigara yaktım ikisi de hüngür hüngür ağlıyordu..yarım saat sonra gelip karşıma oturduklar..birbirimize bakıp gülümseyip gülmeye başladık
132 notes · View notes
kirlisiyah · 10 days
Text
Tumblr media Tumblr media
İnsan evladı, kendine bak ve kederlen. Çünkü doğa hiç bu kadar aşağılık bir şey görmedi. Adın bir yalan, yapıp ettiklerin ikiyüzlülük. Elini sürdüğün her şey bozulacak; Canlılar ve ölüler, ağaçlar ve taşlar, gök, hayvanlar ve kuşlar. Her şey zehirlenip çarpılacak. Çünkü şehvetin sonunda seni tüketecek. Çünkü yeryüzünü pisliklerinden oluşan bir atık yığınına çevirdin ve bunları hazlarından arta kalan höyüklerin altına gömdün. Kendi açgözlülüğünün altında inilderken yaygaraya devam ediyorsun daha fazlası uğruna.
A Visitor to a Museum (1989), Konstantin Lopushansky
27 notes · View notes
behre · 3 months
Text
geçen sene bu vakitler ne ile meşgul isek aradan 1 sene geçti yine aynı dünyalıklar ile meşgulüz. sabahına bir deprem ile uyandık, kimileri uyanamadı. uyanık olan mı şanslıydı uyuyan mı anlamadık fakat dersler çıkarmalıydık. Allahu teala kavimleri helak eder haşa zulmetmez;
“Başınıza gelen herhangi bir musîbet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allâh, çoğunu da affediyor.” (eş-Şûrâ, 30) "
işlenen günahların mukabilinde gelen bu musibetler belki insanlar ıslah olurlar diyedir, ilahi bir ikazdır peki biz bu ikazı nasıl anladık? biz hangi dersleri çıkardık? ahirete çabalamamıza vakit verilmişken biz ömrümüzü neyde tükettik? kalbimizi nefse feda ettik mi? dünya nimetlerinde daldık mı? gafilleri taklit ettik mi? şehvetin kölesi olduk mu? maddecilik zihniyetinde boğulduk mu? bu soruları bir bir sorup muhasebenin neticesine varıp gayretimizi hak yoluna adamamız gerekiyor. 6 şubat bana her daim bu muhasebeyi hatırlatacak,,
Tumblr media Tumblr media
deprem günü çektiğim iki fotoğraf biri yeğenime hazırladığım mini kardan adam diğeri babamın iş yeri. Rabbim yaşadıklarımızdan ders çıkarabilmeyi, çıkardığımız dersleri devam ettirebilmeyi bizlere nasip eylesin.
8 notes · View notes
nefes3534 · 5 months
Text
Sen dünyanın tanıdığı, seveni çok, çocukların örnek aldığı başarılı bir futbolcusun!
Topçuluktan dünyanın parasını kaldırmışsın, dünyalığını gani gani yapmışsın! Yap, helal olsun! Koşturdun o kadar, hakkındır!
Ama gözün doymayıp da yasa dışı yollardan parandan para kazanma şehvetine nasıl ve neden kapılıyorsun?
Bu ne doymazlık, bu ne açgözlülük?
Üstelik bu aç gözlülüğünü Hac gibi bir yerde bile sürdürüyorsun!
WhatsApp' dan sana " Birini yönlendir de teslimatını vereyim!" diye mesaj atan keriz silkeleme uzmanına sevindirik sevindirik "Allah' ım sana geliyorum!" yanıtını veriyorsun!
Bariz günah işlediğin halde, günah yazmasın diye Allah' ı kandıracaksın ya, paranı katlayacak olan keriz silkeleme uzmanına " Annen için Kabe ile Medine kokusu alıyorum, koklatırsın ona!" diyerek, Allah' ı ne kadar da temiz, imanlı bir mümin olduğuna ikan etmeye çalışıyorsun!
Olmuyor haliyle. Ama sende ne gam!
Keriz silkeleme uzmanı ; " Adamına 350 teslim ettim. Kalanı sen gelince." deyince, sen;
"100 binle çarp, sevap o kadar???? Kabe'deyken verdin ya :)" diye utanmazca, arsızca, Hac ortamıyla alay edercesine cevap veriyorsun!
Ha sonra 6 milyon doların iç edilince aynı utanmazlıkla ağlıyorsun, mağdura yatıyorsun!
Açlık tehlikesiyle karşı karşıya olan halkın umursamayan, sadece küpünün derdine düşmüş birisin sen!
Allah' ı da kandıramadın bence, benden söylemesi!
Takdir ettiği bir vakitte verirsin hesabını artık!...
16 notes · View notes
arsenixwo · 6 months
Text
Günahına çekiyorsun geliyorum, şehvetine çağırıyorsun düşüyorum.
Tumblr media Tumblr media
13 notes · View notes
muratmesutfan · 5 months
Text
Tumblr media
Bahar kokusu, Kar kokusu.. Ve Senin kokun… Sıcacık, yumuşacık… İpek bir örtü gibi, Masumiyetin ve şehvetin her tonuyla ört beni… Hayalin sarsın odamı, yatağımı yastığımı… "Çok özlüyorum" diyen dudaklarını… Şarkılarını, kuşlarını, çiçeklerini, Bulutlarını, güneşlerini, Kederlerini, sevinçlerini, Avuçlarımda saklamak istediğim o minik ellerini… Şiirler yazdıran gözlerini… "Seviyorum seni adam" deyişlerini…
Biz ne kadar az anı biriktirdik sevgili, Böyle bir final bize hiç yakışmadı değil mi…
Murat Mesut
13 notes · View notes
fikret-i · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
Söz ya da yazı, bu iki unsuru kullanırken konuşma süresinin her aşamasında uyanık, dikkatli, sabırlı ve mantıklı olmak lazım. Ki muhabbetin sonunda ahlar, vahlar, yüzümüzü yere eğdirecek pişmanlıklar yaşamayalım. Şehvet deyince sadece cinsellik anlıyoruz ama yeme - içmede, siyasi, spor vs. muhabbetlerde dahi şehvet hissiyatı bir parça da olsa yer almaktadır. Şehvet, arzu, iştiha demektir.
Bazı zaman oluyor ki sözün şehvetine kapılıp konumumuzu, kimliğimizi hata kişiliğimizi unutup neticesini düşünmeden boş, gereksiz, yaralayıcı, acı verici, her iki tarafın da hasar alacağı muhabbetlere giriyoruz. Aklın sûkut ettiği başka hissiyatların galeyana geldiği hallerde kendimizi buluyoruz. Evet tatlı dil yılanı deliğinden çıkardığı gibi bazen de zehirlidir.
Fikret İ.
40 notes · View notes
hatiragulzaman · 9 months
Text
Tumblr media Tumblr media
📚📚📚
Seyyiâtım Senin kazândandır’ ne demektir?
“Mesnevi-i Nuriye’de geçen şu cümle ki, “Ya İlâhî! Hasenatım Senin atândandır. Seyyiatım da senin kazândandır. Eğer atân olmasaydı helâk olurdum” ne demektir?
Açıklar mısınız?”
KADER TERİMLERİ
Allah Mukaddir’dir, Hâlık’tır, Latif’tir, Kerim’dir. Yani takdir eder ve plânlar, yaratır, lütfeder, kerem eder. Bediüzzaman bu sıfatları kader terimleriyle ifade eder ve der ki: “Cenab-ı Hakk’ın ata, kaza ve kader namında üç kanunu vardır. Ata, kaza kanununu; kaza da, kaderi bozar. Bir şey hakkında verilen karar, kader demektir. O kararın infazı, kaza demektir. O kararın iptaliyle hükmü kazadan affetmek, ata demektir.”2
Şöyle diyelim: Allah’ın takdir edip plânlamasına ve karar vermesine kader diyoruz.
Bu İlâhî plânın icra sahasına dökülmesine, yani uygulanmasına kaza diyoruz.
Allah’ın, hususi iltifatı ile, keremi ile, feyzi ile, hidayeti ile, fazlı ile, lütfu ile kulunu kazadan affetmesine ve kulunun derecesini yükseltmesine ise ata diyoruz.
Bu durumda buna üç kanun prensibi diyelim.
Her şey bu üç kanun prensibiyle yaratılıyor.
ŞEYTANIN İSYANI VE SEYYİÂTLARI
Bu kanunları şeytanın üzerinde tatbik edelim:
Allah’ın şeytanı yaratırken şeytanda haset, kıskançlık ve kibir duygularını plânlaması kaderdir. Bu duyguları şeytanda yaratması kazadır.
Şeytanın bu duygularla amel etmesi de kaza oluyor. Oysa şeytan bu rezil duygularla amel etmeyip, bu duyguları terbiye etseydi ve Allah’ın emrine itaat etseydi…
Ya da diyelim bu terbiye ve itaati gerçekleştiremedi; Allah’tan bağışlanma dileseydi!
Veya diyelim bağışlanma dilemedi; Allah ata buyurarak, kendisine soru açtığında kusurunu anlayıp itiraf etseydi ve affını isteseydi…
Nihayet Allah yine ata buyurup kerem ederek kendisini derhal helâk etmeyişi üzerine tövbe etseydi…
Tövbeye de muvaffak olmadı; Allah’ın tekrar ata buyurup lütfederek hayatını kıyamete kadar bağışlaması üzerine yaptıklarından pişman olduğunu ifade etseydi ve özür dileyip yalvarsaydı…
Pişman olup özür dilememekle beraber, hasedine, kıskançlığına ve kibrine yenik düşerek, “Ben, Senin kullarını azdıracağım!”3 diye Allah’a isyanını sürdürmeseydi…
Acaba Allah’ın o her şeyi kuşatan rahmetine mazhar olmaz mıydı?
Bunlar sadece sesli düşüncelerdir. Ata’yı ve kazayı kavramak için…
Yoksa olan olmuş tabiî ki!
ATA VE KAZA İNCELİKLERİ
Kaderi yazan, plânı ve mukadderatı çizen, her şeyi kendi takdir buyurduğu bir proje çerçevesinde yaratan bizzat Alla h’tır.
Allah’ın kaderi iki biçimde icra sahasına giriyor: 1- Ata. 2- Kaza.
Klasik İlm-i Kelam’da ikisine de kaza denmekle beraber; Bediüzzaman Hazretleri teknik manada ata’yı kaza’dan ayırıyor.
Bediüzzaman Allah’ın lütfu, ihsanı, ikrâmı, feyzi, bereketi, hidayeti, fazileti, rahmeti, affı, mağfireti, muhabbeti, merhameti gibi Rahmaniyet ve Rahimiyet tecellilerine “ata”; cezaî muamelelerinden olan adalet, gazap, celal, kahır, galibiyet, kibriya, terbiye gibi Rububiyet ve Ulûhiyet tecellilerine “kaza” diyor.
ATÂ OLMASAYDI İNSAN NASIL HELAK OLURDU?
Mesela insan ruhunda şehvetin yaratılışı kazadır. Yani İlâhî proje olan kadere uygun bir tecellidir. Şehveti yaratan Allah’ın, Peygamber ve Din göndermek suretiyle şehveti disiplin altına alması ata’sından olduğu gibi, insan ruhunda iffeti yaratması ve iffeti şehvete hâkim kılması da ata’sındandır. Eğer bu ata’lar (İlâhî ihsanlar) olmasaydı, insan şehvetini iffetsizce kullandığında başına bir sürü bela gelecekti ve insan helak olacaktı.
Yine mesela insan ruhunda öfkenin yaratılması bir kazadır. Öfkeyi yaratan Allah’ın kitap ve şeriat göndermek suretiyle öfkeye şer’î bir mecra yapması ata’sından olduğu gibi, insan ruhunda şecaati, adaleti, merhameti, şefkati ve insafı yaratması ve bu faziletlerle şiddeti durdurması da ata’sındandır.
Aksi takdirde bu şecaat, adalet, merhamet, şefkat ve insaf ile ifade edilen ata’lar (İlâhî ihsan ve lütuflar) olmasaydı insan şiddeti, kini, öfkesi ve kavgası yüzünden helak olurdu.
Dipnotlar:
1- Mesnevî-i Nuriye, s. 175
2- Mesnevî-i Nuriye, s. 175
3- Hicr Suresi: 39
11 notes · View notes
fener-bekcisi · 7 days
Text
Tumblr media
Kimi bedenin şehvetine tutsak, kimi gözlerin şehvetine, kimi de gururun şehvetine. Üç ateş ırmağı.. Mutlu olanlar, bu ırmakların haricinde olanlardır.
* Blaise Pascal
5 notes · View notes
Text
Eski postlarımı siliyordum dün gece. Kim varsa herkes gitmiş. Sanki herkes bırakıp gitmişçesine bir his aldı götürdü beni.
Biz biraz daha kalalım istedim. Sen hep derdin, herkes gün geçtikçe değişir, kimse aynı kalmaz diye. Bilirsin beni, biraz daha kalalım isterim hep. Bir özlemim var geçmişe. Hiç bitmeyeninden hem de. Çokça çekinirim bunu söylemeye. Ama her seferinde de yolum geçmişe çıkar.
Geçmiş dediğim de öyle eski şeylerin yokluğuna isyan değil işte. O hislerin güzelliği, verdiği ufacık huzur. Gece uyumadan önce taktığımız kulaklıklardan Pera’nın sesi mesela, ya da bir heyecanla alıp okuduğumuz o kitap. Lisede canını yakan o masum duygular. Platonik bakan gözler, şehvetin değil masum bir sevginin doldurduğu gözler.
Deli bir sevinçle koşup gittiğimiz parktaki salıncak. Teyzelerin kınayan bakışları ve ayıplayan sözlerine rağmen küçücük çocuklara vermeyip saatlerce sallandığımız salıncak aslında.
Hatırladın mı o hissi?
Bir zamanlar yetişkin olmak için çırpınan ama çocuk masumluğunda geçen ergenliğimizi?
Ben onları özlüyorum.
Şu siteye sıkıştığımız zamanları özlüyorum.
Şimdi hiçbirimiz yokuz.
Hepimizin bir meşakkati var mesela, yakında hepimiz de gideriz zaten.
Yerimizi kimse dolduramasa da yerimizi alacak yeni insanlar var burada.
Özlerim ben seni, o günleri ve daha nicelerini.
Ama gitmeyi öğrendim.
Bir de insanlara çok konuşmamam gerektiğini.
10 notes · View notes
saidaslan1 · 9 months
Text
Allah Taâlâ Hazretleri melâike-i kiramda şehvetsiz aklı, hayvanlarda akılsız şehveti, insanlarda ise hem aklı ve hem de şehveti yaratmıştır. Bir insanın aklı şehvetine galip gelirse meleklerden daha yüce, şehveti aklına galip gelirse hayvanlardan daha aşağıdır.
9 notes · View notes
vincentindunyasi · 2 years
Text
Tumblr media
Şu fotoğrafa bakmak tıpkı bir sanat eserine hayranlıkla bakmak gibi… Dahası beni bakarken iştahlandırıyor. Arzuların, şehvetin, içinde yanan alevlerin açık bir resmi… Hafif hafif kaşıntı hissi dahi orada… Tüm bu duyguların tam yansımasına bakıyorum... Hadi artık dercesine tam karşımda… Dokunmayı, okşamayı, öpmeyi, yalamayı ve tüm o ıslaklığın sağladığı kayganlıkla derinlerine girmeyi istiyorum. Büyük bir keyifle arzuladıklarını, ihtiyacı olan ilgiyi vermek istiyorum.
66 notes · View notes
nsamel · 2 months
Text
Elbette kirlenmekten bahsedeceğiz..
Koyu renk kalemlerle yazacağız şiirlerimizi,
Karanlığı savunacağız,
Arkasında duracağız, arka sokakların.
Duman kokacak boğazımız.
Elbette inanmayacağız dostluklarımızın samimiyetine,
Şehvetine kapılmayacağız aşklarımızın..
"Sen yine de beni unutma !" bunun konumuzla hiç alakası yok ama sen yine de beni unutma..
Elbette ihanetlerden, yalanlardan, korkulardan bahsedeceğiz.
Yediğimiz kazıkları sıralayacağız ard arda.
Küfürler edeceğiz,
Kavgalar.
"Ben yine de seni unutmam !" bunun da konumuzla hiç yalakası yok ama yine de bil. Unutmam.
Olduk olmadık zamanlarda gelirsin aklıma.
Simit atarken martılara mesela Üsküdar'da
Biz seninle hiç Üsküdar'a gitmedik oysa..
Yine de unutmam, şikayetsiz unutmam seni.
Elbette ölümlerden bahsedeceğiz.
Kötü olmak isteyeceğiz, bir kez daha kırılmamak adına.
Elbette porno filmlerden fırlamış gibi davranacağız, düzüşmenin, sevgilerimizden daha değerli olduğu muhteşem yüzyılda..
İntiharlar düşleyeceğiz, kafamızı yastığa koyduğumuzda.
Aşık olmak da bir intihardır aslında..
"Sen yine de beni hatırla." bu konumuzun ta kendisi aslında.
Beni biraz hatırla.
Sonbahar da dökülen yapraklar, adımlarına karıştıkça hatırla.
Çekmecen de ölü bir böcek bulunca.
Hızla gelen bir araba aldırmadan açık renk pantolonuna, su birikintisini paçalarına sıçratınca.
Üşüyünce geceleri..
Sönünce mahallenizin lambası şafak vakti.
Bir kadın af dileyince, bir adamdan.
Annen kanser olunca...
Öksürürken, kütüphane sessizliğinde.
Utanırken.
İzlerken oltandaki balıkların çaresizliğini..
Beni hatırla..
"Baba" dediğinde bir kız çocuğu sana..
Elbette uçurumlardan bahsedeceğiz.
Dipsiz kuyulardan..
Elbette kavuşulmamış masalların gerçekliğini savunacağız.
En iyisi bile kar etmeyecek uyuşturucuların, uyuşmasına, umutsuzluğumuzun.
"Ben yine de seni unutmam."
Kızgın kumlara basınca yalın ayak,
Sırılsıklam olunca yağmur altında.
Yenilince gün ışığına, kar'dan adamlarım.
Yaralarım kabuk bağlayınca.
İzin vermeden birinin gelip kabuklarımı okşamasına, seni hatırlarım.
Seni unutmadığımı, hatırlarım.
Belki ağlarım.
Ben yine de seni, şikayetsiz unutmam.
Saçma sapan zamanlarda hatırlarım. Ama bil, şikayetsiz hatırlarım.
-Nursen Yıldırım
3 notes · View notes
sadrusseria · 5 months
Text
قال الفضيل بن عياض-رحمه الله-:
من استحوذ عليه الهوى واتباع الشهوات انقطعت عنه موارد التوفيق.
روضة المحبين ٤٧٩
Fudayl b. İyâz rahimehullah dedi ki:
Kim arzularına yenik düşer ve şehvetine uyarsa ona tevfîkin yolları kapanır.
4 notes · View notes