Tumgik
#şeker kadın
siyah-kugu19 · 3 months
Text
"Bütün deliler gibi, benden başka herkesin deli olduğunu düşünüyordum..."
Tolstoy
Tumblr media
38 notes · View notes
Text
Teyze Kızının Eltisi! (1) (Murat 45 Y., Aydın)
20 yıllık evli, 1 çocuk babası, 45 yaşında biriyim. Elektrik malzemeleri sattığım, aynı zamanda taahhüt işleri yaptığım bir dükkanım var. Her geçen gün büyüyen bir ekibim var. Aslında Aydın'lıyım, ama İzmir'de yaşıyorum. Gençliğimden beri hep çapkındım. Hayatımda hiç profesyonel bir kadınla olmadım. Bu kadar çok aldatmayı seven kadın varken ve de evini ihmal eden bunca adam varken para verip bir kadınla olmak bana göre değil.
Geçen yıl Ekim ayında teyzemin torununun sünnet merasimi için Aydın'a gitmemiz gerekti. Teyze kızıyla birlikte büyümüştük. Gitmezsem annem, teyzem ve teyze kızı beni mahvedelerdi. Karımla beraber Pazar günü gittik. Zaten 90 km yol, annemde akşam yemeği yeyip, giyinip salona gittik. Herkes hoşgeldin muhabbeti yaparken, teyze kızıbın eltisi Hale geldi masaya, annemin elini öpüp sohbete başladı. Sonra da dönüp benimle ve karımla konuştu. Uzun zamandır görmemiştim, ama değişik geldi gözüme. Daha önce merhaba - merhaba'da kalan sohbet, sünnet çocuğu salona girene dek sürdü. Düğün bitip eve geldiğimizde, anneme, "Hale ne kadar konuşkanmış, ilk defa bu kadar konuştuk!" dedim, annem de Hale'yi çok övdü.
Genelde Cumartesi akşamı komşu esnaflardan oluşan grubumuzla meyhaneye gider, geç vakit eve döner, evde de devam ederdim. Düğünden üç hafta sonraki Cumartesi akşamı rakımı koydum, laptopta takılmaya başladım. Face'de hani var ya yan tarafta tanıyor olabileceğin kişiler, orda Hale vardı. Saate baktım, 00:12'ydi. Kocasıyla çok daha samimi olduğum için baştan tereddüt ettim, ama sonra arkadaşlık isteği yolladım. Daha 1 dakika geçmedi ki, kabul edildiği, sohbet edebileceğimiz mesajı geldi messengerdan. Merhaba ile başlayan konuşma sabaha karşı saat 04:00'de bitti, ki bitmesini ikimiz de de istemiyorduk. Rakının verdiği cesaretle sohbeti istediğim gibi her noktaya getiriyordum. Gece saat 01:30 da telefonlar verilip Whatsap'a geçmiştik. Sabaha karşı 04:00'de yatarken, ailesi, hatta teyzemin kızı ile ilgili bildiklerimin tamamının yanlış olduğunu öğrenmiştim.
Ertesi gün öğlen gibi uyanabildim. Öğleden sonra, "Naber?" diye mesaj attım. Gece öyle kararlaştırmıştık. Yanımızda birilerinin olması ihtimaline karşı (Naber?) yazacak, cevap gelmesini bekleyecektik. "İyi, senden?" diye cevap geldi. "Dışarıdayım." dedim. O da evde yalnız olduğunu söyledi. Kocası Ayhan bir kepçe ile başladığı işi büyütmüş, büyük projelerin altyapı işlerini yapan koca bir şirket haline gelmişti. Hale'nin şikayeti de bu yöndeydi. "Fakir, ama mutluyduk!" demişti. Gece öğrenmiştim, Hale benden 4 yaş küçüktü, oğlu ve kızı da babalarıyla çalışıyordu. Yaklaşık 4-5 saat yazıştık yine, akşam müsait olursak yazışırız dedik.
O gece seks hayatlarımızdan bile bahsettik. Ayhan iyi bir kocaymış, ama son dönemde çıkan şeker hastalığı nedeniyle eskisi gibi sertleşemiyormuş. Daha ikinci akşamda açık açık seks hayatlarımızı konuşuyorduk. Karımın çok güzel olduğunu, harika bir çift izlenimi verdiğimizi yazdığında, "Gösterdiği kadar dişi değildir!" diye durumu anlattım. Evet, karım yatakta iyiydi, ama 20 yıl boyunca bir kez istemedi, hep isteyen bendim. O da tam tersi olduğunu, kendisinin Ayhan'a sürtündüğünü, onu bir şekilde ateşlediğini söyledi. Mesela hiç bilmiyordum, meğer onlar da her Cumartesi masa kurar rakı içerlermiş, hatta ailece, sonra çocuklar çekilince de bir şekilde mutfakta başlayıp yatakta bitermiş geceleri. "Hatta akşam yeni çıkmıştım yataktan, şöyle bir bakayım Face'e dedim, sen denk geldin!" dedi. "Ayhan nerde şimdi?" dedim. Bana bir foto attı, Ayhan yatakta yanında yatıyordu arkası dönük. "Uyanacak, yakalanacağız!" yazdım. "Top atsan uyanmaz, ama sabah da 07:00'de dikilir ayağa!" dedi. Bütün gece konuştuk.
Yine sabah işe gittim, öğlen yazıştık. Akşam üzeri yalnız olduğunu, Ayhan'la oğlanın bilmem nereye gittiğini, kızının da sevgilisi ile buluşağını söyledi. "Gelsem çıkar mısın?" dedim. "Çıkarım, ama gelme, akşam vakti yollar kalabalık olur!" dedi. Herkes çıkınca dükkanda kalıp aradım. Bir saate yakın konuştuk. "Yarın sabah İncirliova'da işim var, Aydın'a uğrarım!" dedim. "Tamam!" dedi. Anlaştık, saat 10:00'a kadar işimi bitirip, onu evine yakın bir yerden alacaktım. İşin kötüsü teyze kızının ve görümcesinin de olduğu, zemin katında kaynana ve kaynatasının yaşadığı aile apartmanında oturuyordu. İşim falan yoktu, canım seks istiyordu. Akşam konuşurken son sözü, "Bak birşeyler umarak gelme, biz akrabayız, sadece oturup konuşacağız!" oldu. "Tabii ki!" dedim.
Saat tam 10:00'da sözleştiğimiz yerdeydim. Aylardan Kasım olmasına rağmen hava günlük güneşlikti. Arabadan inip, karşısına park ettiğim marketten içecek ve yiyecek birşeyler aldım. Tam arabaya doğru giderken onu gördüm. Diz üstünde bir elbise giymiş, mevsimlik bir deri mont ve güneş gözlükleriyle salına salına geliyordu. Bu kadın 41 yaşında gibi değildi. Arabaya bindik. Gençliğimden bildiğim Çine çayı tarafına sürdüm arabayı, ama açıkcası ne yapacağımı da bilmiyordum. Daha şehirden çıkar çıkmaz elini tuttum. "Ne yapıyorsun?" dedi, ama elini çekmedi. Birkaç köy geçip uygun bulduğum bir alana çektim arabayı. Bir sigara yaktım, ona da tuttum, ama kendi sigarasından yaktı. O ara Ayhan aradı. Ona, "Güzellik salonundayım!" dedi, az konuşup kapattı.
Telefonu kapatır kapatmaz uzanıp dudaklarından öptüm. Karşılık verdi. Arabanın içinde öpüşmeye devam ederken elimi beline, ordanda kalçalarına kaydırıp kendime çektim, arabanın içi genişti. Bir ara kafasını çevirip, "Kimse gelmez değil mi, aman kimse görmesin!" dedi. Şom ağızlı kadın, daha cümlesi bitmeden 50 metre ötemizde bir araç durdu. Arabadaki kadın arka koltuktan kalktı, aradan ön koltuğa geçti. Bizimki kafayı çevirme refleksi bile göstermedi ve "Aaa, onlar da mı sevişmeye geldi ki?" dedi.
İçimden, (Hani birşey olmayacaktı, biz akrabaydık?) dedim. 50 metre çaprazımızdaki arabada kadınla adamın öpüştüğünü varsaydığım hareketleri başladığında, biz çoktan gözlerimiz orda, ama dudaklarımız birbirinde, benim parmaklarım onun amcığında, onun eli fermuarımı açıp avucuna aldığı yarağımda, sevişiyorduk. O (Kimse görmesin aman!) modundaki Hale kendini kaptırmış, parmaklarımın ucunda zevk çığlıkları atarken yarağımı öyle sıkıyordu ki, boşalacağım sandım. Kalçalarımı geri çekip yarağımı elinden zor kurtardım.
Diğer arabadaki kadın adamın yarağına eğildi, ben de tam tersini yapıp Hale'nin amcığına eğildim. Hale onları seyrediyor, yüzünü saklamak için en küçük bir girişimde bulunmuyordu. Yalayıp parmaklarımla sikerek yarım saat kafam aşağıda kaldı. Kafamı Hale'nin amından kaldırdığımda, diğer arabadaki çiftin arka koltukta olduklarını, kadının adamın kucağında hopladığını, ikisinin de yüzünün bizim arabaya doğru dönük olduğunu gördüm. Hale de ben amcığını kurcalarken orgazm olmuş, gözleri kaymış, onlara bakıyordu. Birer sigara yaktığımız anda diğer araba yanımızdan geçti. Kadın ön koltukta, başı kapalı, adam ile birlikte bize bakarken, Hale de onlara bakıyordu.
Sonra arabadan indik. Elele dere kenarında yürüdük biraz. Sonra öpüşerek tekrar arabama döndük. Hale arka kapıyı açıp, arka koltukta domaldı ve "Girsene!" dedi. "Ben sana değer veriyorum, ilk seferimizin sefil bir dere kenarında olmasını istemem!" dedim. Ama yine de eğilip parmaklarımı ve dilimi amına gömdüm. Aslında derenin karşısında, 300 metre mesafemizde sürüsünü yayan ve değneğine çenesini dayamış bizi seyreden çobanı görmeseydim sikerdim de. O gün ben de boşaldım, ama ağzına boşalınmasını sevmediğini söyledi. Emdi, boşalmaya yakın arabanın yanında, çobana karşı boşaldım. O gün sanırım 5-6 saat seviştik, ama sikişmedik. Geri döndük.
Evinin neredeyse 50 metre yakınına kadar gittik. "Gel kahve içelim!" bile dedi. Bu kadın kendine öyle güveniyordu ki, ben tırstım resmen. Giderken arkasından baktığımda elbisesi kırış kırış, iyice kısalmış, neredeyse götünün altına kadar sıyrılmıştı. Her akşam yazıştık, konuştuk. Bir hafta geçmeden, "Beni nerde nasıl sikeceksin?" diye inler oldu konuşmalarda. Tabii benim ona, "Şöyle sikeceğim, böyle kanırtacağım!" demelerimden sonra. Ama bu arada o ilk günü de konuştuk, "Hani herkesten korkar olmana rağmen, o gün çaprazımızdaki arabada sevişen çiftten yüzünü kaçırmadın, çobanın karşıdan seyrettiğini bile bile domalıp sik dedin!" dedim. "Çok tahrik oldum!" dedi. O gün ikimizin de sevişirken seyredilmekten zevk aldığımızı anlamış olduk.
Bir hafta sonra, aynı gün, Aydın'da günlük kiralık evlere baktım. Bir tane buldum, tam şehrin göbeğinde, orada buluşmaya karar verdik. Ben biraz erken gittim. Birkaç malzeme aldım. Yarım saat sonra aradı. Binaya girişi tarif ettim, 5. katta 1+1 bir daireydi. Kıyafetlerimizle ayakta öpüştük biraz, sonra soyunmaya başladık. Kırmızı dantelli bir sütyen ve kırmızı dantelli bir tanga giymişti. Dudaklarından başlayıp memelerine, ordan da amcığına yalaya yalaya indim. Sonra o aynını yaptı. "69 yapalım!" dediğimde, "O ne?" dedi. İlk yarım saati birbirimizin ağzında geçirdik. Amını yalarken parmağımın biriyle de göt deliğiyle oynuyordum.
"Acelemiz yok!" dedim ayağa kalkıp bir sigara yaktım. Oturma odası tarafına geçtik, L şeklinde koltuk takımı vardı, oraya oturdum, bu da yanıma oturdu. Ellerimiz birbirinin vücudunda, o yarağımla oynuyor, ben kalçalarını avuçluyorum. Sigaralar bitince, "Gel!" dedim buna, hemen üstüme çıktı. Uzanıp perdeyi açtım, karşı binalar yakın değildi, ama en fazla 50 metre vardı aramızda. Yarağımı amına aldığında, 15 gündür konuştuğumuz sikişme nihayet gerçekleşmiş, amına alttan pompalarken, memelerini ağzıma almış emiyor, iki elimle kalçalarını kavramış sıkıyor ve kucağımda hoplatıyordum.
15 gündür konuşuyor olmak mı? Karşı binalardan seyredildiğimizi düşünmek mi? Yoksa yarım saatten fazla birbimizi yalamamızın etkisinden mi? Bilmiyorum, ama birkaç dakika içerisinde ikimiz de boşaldık. Boşalıp yanyana oturunca perdeyi çekip kapattı. Sevişirken hiçbir şeyi takmayan kadın, sevişme bitince genç kız gibi utangaçlaşıveriyordu. O güne dek sormamıştım, "Daha önce kimseyle oldun mu?" dedim. "Çok istedim, ama kimseye güvenemedim!" dedi. O da bana sordu. "Yemediğim nane kalmadı!" dedim.
Karım 20 yıllık evliliğimizde götten vermediği için göt sikmeyi severdim. Az önce sevişme esnasında parmağımla göt deliğiyle oynarken Hale hiç kasmamıştı. O nedenle elimi götüne atıp, "Şimdi sıra bunda!" dedim. "Çok severim! Birkaç sene öncesine kadar ne Ayhan teklif etti, ne de ben istedim. Birkaç yıl önce senin teyze kızın götten sikilmeyi daha çok sevdiğini ballandıra ballandıra anlatınca denemek istedim ve Cumartesi alkollüyken Ayhan'a siktirdim. O günden beri bazen hiç amıma almadan alırım götten!" dedi. Zaten bu konuşmalar zıpkın gibi yapıyordu beni, koltukta domalttım. Ayağa kalkıp amına soktum, birkaç gitgelden sonra da götüne yüklendim. Hale, "Seninki Ayhan'ın sikinden kalın, kafası girene kadar yavaş!" dedi bir an. Kafası girince bir, "Immmhhh!" çıktı ağzından. Benden de bir, "Ohhhh!" çıktı. Hale, "Perdeyi açayım mı?" dedi. "Aç!" dedim. Uzanıp açtı.
Aydın'ın göbeğinde perdeler açık, teyze kızının eltisini götünden sikiyordum, 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Ohluyor, Ahlıyor, "Yavaş... Daha sert!" diye beni yönlendiriyordu. Arada kalçalarını tokatlıyor, ya da uzanıp göğüslerini sıkıyordum. O da amına parmaklarını sokmuş, benim tempoma göre kah hızlı hızlı kah yavaş yavaş kendini sikiyordu. "Şimdi kaç kişi bizi seyredip 31 çekiyordur acaba karşı binalardan?" dediğimde, "Offf, ahhhhh, evetttt, seyretsinler, aşkım beni ne güzel sikiyor götümden!" diye sayıklıyordu. Parmağımı ağzına soktum ve "Yala da ağzına da bir tane istediğini görsünler aşkım!" dedim. Hale, "Ohhh, evettt, gelip soksunlar, ağzıma, amcığıma, götüme, her deliğim dolsun!" derken kendimi tutamadım, götünden çıkarıp amına soktum. Hale, "Ohhhh, aşkım çok güzel sikiyorsun, ohhh!" diyerek orgazm olduğunda, ben de içine boşaldım...
O gün 10:30'da başladığımız sikiş saat 15:00'de bitti.
[Murat]
Seks
171 notes · View notes
spayki · 3 months
Text
Tumblr media
COCİ
Zengin Anadolu tüccarı bağ evinde güzel bir hafta sonu geçirmek için İstanbul’dan şehrine havalı bir eskort kız davet etmiş, kadının kucağına yapışık el kadar bir köpeği var, köpeğin adı da Coci..
Kızı etkilemek için havaalanından şehrin en lüks restoranına gidilmiş, yemeğe oturur oturmaz kadın
“Ay benim Coci’m de acıkmıştır, ona da bir şiş söyleyelim tatlım” demiş, menüdeki 250 liralık şişi Coci daha masaya konmadan havada lüp diye yutmuş..
“Ayy, Cocim ne kadar acıkmış gördün mü şeker.. Bir şiş daha söyleyelim ona.”
İkinci şiş de gelir gelmez anında Coci bir nefeste onu da götürmüş, bir ara kız Coci’yi bizim çapkının kucağına bırakıp “Ay deli gibi aç bu. Aşkım bir şiş daha söyle Cocim’e” deyip makyaj tazelemek için masadan kalkıp biraz uzaklaşınca bizim çapkın tüccar kucağına bırakılan köpeğin yüzünü kendine doğru çevirip havada sarsmış,
“Tabağı 250 lira lan bunun, ekmekle yesene fahişenin Cociği!” demiş sinirlenerek “Arada ekmek de ye!”
25 notes · View notes
sillagen · 3 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Kargom gelecekti bugün telefonla beni aradı hanımefendi. "Evde misiniz?" Diye "evet evdeyiz" dedim sonra tam bir şey derken telefonu kapattım yanlışlıkla yüzüne. Sonra kapıyı bir açtım aman Allah'ım çok tatlı bir kadın anlatamam. Kodu söylerken " kusura bakmayın yuzunuze telefonu kapattım yanlışlıkla sözünüz yarim kaldı ve ilk defa kadın dağıtımcı görüyorum çok mutlu oldum" dedim. O da "yok estağfurullah" falan dedikten sonra "bir kere daha size kitap getirmiştim Bennuse Hanım ama anneniz vardı" dedi. "Evet evet" dedim. "Ama vallahi kadın olarak sizi görmek çok mutlu etti beni" dedim. Kadın diyor ki "kisi olmasa bile evde birisi var mı diye arıyorum bazen kisi yerine annesine teslim ediyorum falan" dedi. Kadın inanılmaz şeker birisi. "Yorum yaparsanız da sevinirim" dedi. Kargocu ile nasıl bu kadar çabuk kaynastin diye arkadaşlarım veya kuzenim olsa laf söylerdi. Djjdjfjfjf elimde olmadan bir an da oluyor. Ay birde bana kitap başka kitap getirildiğini de unutamamış o sıra soyle olduk 🫠
47 notes · View notes
girifit · 11 months
Text
mesela bak öyle çok göze batan bir kadın değilim ben. bir gören bir daha dönüp bakmaz. çok takıntılıyım. çayı, kahveyi sabah şekersiz içerim ama akşam olunca üç şeker atmazsam olmaz. şiirler bana geceyi anlatır, güneş batmadan açamam şiirleri. aynaya da çok bakamam. öyle çiçekler de yakışmaz bana. şiirler fısıldanmaz. hep küfüler işittim. hep kaçtım. içimdekinden. ama kaçtığım hep bendim. hep yakalandım. gece olunca sigaramı alır, küçük balkonuma çıkarım. soğuk havaları severim, üşümek yaşadığımı hissettirir bana. bazen üç, bazen yetmiş yaşında olurum. bir gecede çaldıkları çocukluğumu bir park köşesinde diriltmeye çalışırım. olmayınca da ağlarım. bir kıyamet kopsa tek bir damla akıtmam ama taşa takılsam saatlerce ağlarım. düştüğümden değil, kaldıracak kimsem olmadığından. bilirim bak, benimle uğraşılmaz. sevemezsin beni. eğer seversen korkarım. korkak bir kadınım ben. ama öyle karanlıktan falan değil, sevgiden korkarım. biri beni sevse kaçarım hemen. yakıştırmam onu kendime. bilirim, ben hastayım. ilaçlarım iki elin, on parmağı. benim bedenim yara açar sende. soysan beni, canın acır. bedenimdeki morluklar kırk ömre bedel ama ben on altı seneye sığdırdım. ağlama bana. ben bilirim gözlerindeki acıyı. çok tanıdık o bakışlar bana. ürkek bir ceylan misali bakışlar onlar. tanırım onları, tanırlar beni. ama yoklar artık. sert bakışlarım var benim. gören uzaklaşır. ellerimde yaralar, bileklerimde kesikler. hepsi bin acıya bedel. ben bir acımaya bile değmem. çok sigara içerim mesela. kalbimdeki sızıya, ellerimdeki titremeye inat. sırf ölmek için. sırf bir zarar vermek için. ben zamanında bana iyileşmem için verilen ilaçları ölmek için içmiş bir kadınım. benden bir bok olmaz. kalk, siktir git.
90 notes · View notes
sadiatici · 5 months
Text
Arjantin'de enflasyonu bahane eden bir yumurta satıcısı, yumurta kolisinin fiyatına %100 zam yapmıştı.
-"Artık daha fazla para kazanmanın zamanı geldi." diyordu. O sabah hüzünlü bir yüz ifadesiyle iş yerini açsa da aslında çok mutluydu.
Zengin olamamasının nedenini hep dürüst olmasına bağlamıştı ama artık o güzel günler çok yakındaydı.
Fakat yine de yaptığı zamdan dolayı üzgünmüş gibi yapmalıydı. Çok geçmeden her hafta bir koli yumurta alan müşterisi yine iş yerine gelmişti. Yaşlı kadın fiyatı görünce gözlerine inanamadı. Sebebini sorunca:
-"Toptancılar zam yaptı efendim. Malum enflasyon da var, biz de haliyle fiyatları arttırdık." dedi.
Yaşlı kadın bu duruma çok kızmıştı ve usulca koliyi tezgaha bıraktı.
-"O zaman kalsın, ben yumurta yemeden de yaşarım. Yeter ki Arjantin bu zamdan etkilenmesin." dedi.
Satıcı onun bu hareketi karşısında büyük bir kahkaha atmak istese de üzgünmüş gibi davranmaya devam etti.
Lakin kadının bu cümlesi nasıl olduysa ülkede yayıldı ve kimse o hafta yumurta almadı. Ertesi gün yumurta toptancıları hem zam yapmaya devam etti hem de fiyatlar biraz daha artsın diyerek ürünlerin çoğunu soğuk hava depolarında stokladılar.
Takip eden günlerde durum değişmemişti, fiyatlar artıyor ama tüm Arjantin halkı sanki aralarında anlaşmışlar gibi yumurta almamakta ısrar ediyordu.
İkinci hafta toptancılar homurdanmaya başlasa da "Nasıl olsa bu zamlara alışacaklar ve mecburen yumurtaları gelip alacaklar!" dedi.
Üçüncü hafta ülkede yumurta parakendicileri iş yapamadığı için yavaş yavaş kepenk kapatmaya başladı ve bunu toptancılar takip etti.
Derken ülkede iflas etmeyen toptancı neredeyse kalmamıştı. Çiftlik sahipleri paralarını alamadıkları için onlar da hızla konkordato ilan etmeye başladı.
Artık hepsi pişman olmuş ve aralarında bu durumu nasıl düzelteceklerini konuşmaya başlamışlardı.
En iyisi bir televizyon kanalına çıkıp Arjantin halkından özür dilemek dediler ama sonuç değişmemişti.
Ülkede ne grev ne de isyan vardı ama halk öylesine kenetlenmişti ki kimse bu özrü kabul etmedi ve yumurta almamaya devam etti.
Beşinci Hafta toptancılar şu kararı aldı:
"Hatamızı farkettik ve özrümüzü kabul etmeniz için de yumurtaları zamdan önceki fiyatın da yarısına indirme kararı aldık. Bizleri affetmelisiniz çünkü tavuklar ölmek üzere!"
Bu bir gerçek hayat hikayesidir.
Bu günlerde şekerin ve yağın fiyatı ne zaman yükselse aklıma hep Arjantin halkı geliyor.
Acaba orada tavuklar hala yaşıyor mu?
"Yeterki Anadolu bu zamdan etkilenmesin" demenin zamanı gelmedi mi?
Tepkimizi koyalım. (Lütfen Paylaşın.)
#Zam #FahişFiyat #Enflasyon #Stokçu #Karaborsacı #Yumurta #Şeker #Yağ
Tumblr media
32 notes · View notes
yantekerlek · 19 days
Note
Yante. Bu haftasonu görücü usulü hiç tanımadığım biriyle görüşeceğim ama biraz tuhaf hissediyorum. Görüşmek istediği için yazdığında pek bir şey hissedemedim. Yani dış görünüşünden dolayı bunu söylediğim için kızıyorum kendime ama daha önce böyle bir şey yaşamadığım için nasıl davranacağım bilmiyorum. Sen ya da bu soruyu gören birileri tavsiye verirse dikkate alıcam. Tuhaf olacakmış gibi geliyor
hayatta çeşitli tanışma yöntemleri var anonim biliyorsunuz da ben bilinenleri uzun uzun yazmakla meşhurum zaten.
-insanlar doğal ortamlarda (mahalle, iş, okul, arkadaş çevresi) direkt kişiyle iletişime geçerek kendileri tanışabilirler ve bu gibi tanışmalarda niyet doğrudan evlilik olmayabilir. süreç içerisinde birbirlerine farklı duygu ve niyetlerle yaklaşabilir ve evlilik için adımlar atabilirler.
-insanlar doğal ortamlarda karşılaşırlar ancak farklı duygu ve niyetlerle yaklaşmazlar, evlilik için de adım atmazlar. birileri yakıştırır, anıştırır, hadi diye farklı niyetin teşvikinde bulunur. bu şekilde doğal ortamda yapay bir iletişim gerçekleşebilir. niyet doğrudan evliliktir. direkt bunun üzerine etkileşime girerler, istişare ederler.
-bazı tanışmalarda ise insanlar doğal ortamlarında birbirleriyle karşılaşma imkanına sahip değillerdir. ortak tanıdıklar, ortak arkadaşlar veya aracılar da diyebiliriz tanışma vesilesi olurlar. mevzu evliliktir bu tanıştırmada. niyetler doğrudan evlilik olduğundan görüşmeye de evlilik görüşmesi denir. usûl nedir burada denirse görücü usûlü denir öyle isimlendirilir ama görücü usûlü aslında bu değildir. görücü usûlünde kadın ve erkek görücülerin iradesine teslim biraz daha. buna dense dense aracı usûlü denir. aracı tanıştırıp aradan çekilir ve kişiler kendi aralarında iletişim kurar, aralarındaki iletişimin devamına onay verip vermediklerini bizzat kendileri ifade ederler. kimi usûllerde görüşen kimseler fikirleri olumsuzsa aracıya iletirler. bu ne kadar doğru ne kadar ideal onu bilemeyiz. ama biraz iletişime ve gerçeklere açık olup kişiler birbirine ifade etse daha iyi tabii bana kalırsa.
aracılar. sevgili aracılar. şimdi buu aracılardan beklenti genelde şey oluyor. huyu huyuna, suyu suyuna, boyu boyuna, dengi dengine kişileri bir araya getirmeleri bekleniyor. aracı değil misin ne işe yararsın deniyor. eyy aracı bana en iyisini en idealini bulmalısın beklentisi var. ama aracılar da insandır. hepsi acizdir, eğitim dereceleri, terbiyeleri, hayata bakış açıları, tecrübeleri, gördükleri geçirdikleri farklı farklıdır. kimi zamanı ve insanları dikkatli okur ve ona göre dikkatli bir yol tutar. kimi de insanları sadece cinsiyetleri ve meslekleri üzerinden eşleştirip bir yol tutar. kimi tanıştırdığı insanların ikisiyle de sohbet etme beraber zaman geçirme tavırlarına tarzlarına hakim olma gibi yakınlığa sahiptir. kimi aracı ise sadece diğer aracıyı tanır onunla bağlantı kurar bir sohbet arasında bekarların ismi geçer hadi bi tanışsınlar denir falan filan. hangisi daha idealdir denecek olursa ideal dediğimiz aracı çiftlerin ideal beklentisi olan olumlu karar almaya vesile olamayabiliyor. yani taraflar iletişimi sürdürmek istemeyebiliyor. ideal değil ya böyle aracılık mı olur dediğimiz aracılık tipinde ise taraflar iletişimi sürdürmek isteyebiliyorlar. yani olayın ideal sonuca ulaşması sadece aracıya bağlanamaz. beklentilere göre şekillenen sonuçlanan şeyler değil bu görüşmeler. her şey idealdir aracılar, çiftler, mevsim, aman Allahım kuşlar başka ötmektedir ama olmaz mesela. ya da kar kış kıyamet, aracılar tırt, trafik sıkışık, mekan kalabalık rezalet, çay çok demli gelmiş, şeker yok garsondan rica etmek gerekecektir filan ama olur mesela. her an her şey olabilir. şu şu olursa muhtemelen şu olur diye kuvvetli ihtimaller belirlenemez. fifty fifty. ya olur ya olmaz.
ya bu ne kardeşim. ben doğal ortamımda tanışmayı yeğlerim ve her aşamada tek özne olmayı isterim diyorsa kişi veya aracı usûlü de olacaksa benim ön kriterlerim var aracı bunlar hakkında bilgi verebilmeli: tip (boy, kilo, kafadaki saç oranı, göz rengi, yürüyüş, oturuş kalkış), yaş, karakter (ahlak, tavır, davranış, duruş, konuşma), alışkanlıklar (spor, sigara, gezme tozma, yeme içme), dindarlık durumu (takip ettiği itikadi yol, ibadetlerini yerine getiriyor olma, faizden uzak durma, helal yoldan para kazanma) vs. diyorsa kişi, ben bunlar hakkında bilgi sahibi olmadan böyle bir iletişime girmem diyorsa aracıya bunları sorar. ön kriterler tamamsa mevzuya dahil olur oluruna bakmak için. ön kriterlerin tamam olması her şey tamam, görüşür görüşmez onay vermek zorundayım, girdim artık kesin bir yola demek değil. bir kişiyle görüşmek için konan kriterler bunlar. bunların hiçbiri haksız değil. isteyen istediği ön kriteri koyabilir. buna göre görüşebileceği insan evreni genişleyebilir de daralabilir de. kişi aracıdan sosyal medya hesabı isteyebilir mesela instoş. bu konuda dikkatli olunmalı çünkü herkes instoşta nasılsa birebir aynı olmayabilir tip açısından da. kimileri birebir uyuyor. kimilerini görünce anaa e bu o mu diyebiliyor. yani ön kriterler için sosyal medyadan bakılan şeyler gerçekle tutmayabilir. ya da whatsapp profiline baktınız 10 yıl önceki fotoğrafı koymuş vay babağn gemüğüne. abicim/ablacım niçin halkı yanıltıyorsunuz ya güncel fotoğraf koyun ya da çiçek kuş filan koyun. film karakteri de koyma mal mısın kaç yaşındayız ya skfktl samimiyetimden söylüyorum ey okuyan. yoksa argo margo ben ttssss ne alaka ya. yani anonim bu iş biraz da böyle. tanımadığınız kişiyle tanışmak üzere masaya oturacağınızdan tanımıyor olmanız normal. ilk defa deneyeceğiniz bir şey olduğundan duygusunu tuhaf olarak nitelemeniz de normal. a) fiziken gördüğünüz profil hoşunuza gitmeyebilir bi de gerçeğine bakayım ya belki duruşu, konuşması, tavrı tarzı ele geçirir kalbimi aklımı diyorsanız görüşebilirsiniz. b) yok ben asla görüşmem tipinden hoşlanamadım da diyebilirsiniz. günah değil ayıp değil. c) tipine bayıldım aman Allahım aşık oldum teklif ediyoooğrooom benimle evlenir misiiiiğn de diyebilirsiniz ama karşılaşacağınız kişinin tek variyeti tipiyse ve diğer uygun olmayan özelliklerini tipiyle örtüp yola devam etmek sağlıksız bir tavır olabilir. Allah her şıkta akıl fikir, sıhhatli düşünme, güzel yol tutmayı nasip etsin. siz tipini önceden gördünüz ya da görmediniz bilemiyorum ama şu an a seçeneğindesiniz. isterseniz bundan da vazgeçebilirsiniz. ben görüşmek istemiyorum dersiniz. istemiyorsanız istemiyorsunuzdur. görüşmeye giderken lan napıyorum ben bu yönteme mi kaldım ya Allah kahretmesin bu ne diye de düşünebilirsiniz. görüşmeden sonra da duygusal çöküntüye uğrarsanız umduğunuzu bulamadığınız için (çok ummamak lazım) dersiniz ki bu yöntem bana göre değil. bunu bir daha asla denemeyeceğim. ya da dersiniz ki ne büyüttüm ya doğal ortamda pek kimseyle tanışmıyorum bari vesile olanları kullanıp denemelerde bulunayım. meseleye %100 duygu penceresinden bakıp yılgınlığa, hayal kırıklığına sürklememeye çalışayım kendimi. bakışı halledeyim belki yöntem o kadar da tuhaf değildir. nasip belli mi olur belki güzel bir yola girerim. bu yöntemi kullanmaya devam edeyim ama her önüme gelenle görüşmek istemiyor muyum? o zaman da ön kriterlerimi güzelce belirtirim aracı olmak isteyen kimselere dersiniz. evlilik niyetindeyseniz utanmayın aracıyı şeffaf bir şekilde yönlendirin. ya ben böyle böyle kimselerle görüşebilirim. o yüzden bunlardan eminseniz önerin lütfen.
yani suç sadece aracıda da değil. evlenmek isteyenin de aracıyı düzgün bilgilendirmesi gerekiyor. siz namaz kılıyorsunuz mesela. ön kriterlerinizde namaz varsa ve aracıya bunu söylemediyseniz namaz kılmayan bir kimseyle gelişigüzel masaya oturup daha başta kriter dağınıklığı, çarpıklığı, şoku yaşayabilirsiniz. siz namaz namaz diyorsunuz karşınızdaki namaz pek kılmıyorum bazen cumaları da kaçırıyorum derse gör şenliği. siz faizden berisiniz karşınızdaki krediyle ev aldım, arabam da var rahat ederiz diyor, haydaa. siz lise mezunusunuz diyelim bu konuda kompleks yapıyorsunuz. üniversite mezunu biriyle evlilik görüşmesi yapsanız kompleks yapacaksınız, kendinizle çatışacaksınız, kendinizi ezik hissedeceksiniz. ya da mesela siz akademik bir personelsiniz hedef kitleniz en az lisans mezuniyetine sahip insanlar. kriterlerinizde bu var. öye olsun, olmasın diyemem ama mesela kriteriniz buymuş. karşınıza lise mezunu bir kişi çıksa onu aşağı görme, ondan etkilenmeme ihtimaliniz yükselir. bu yöntemde devam edecekseniz aracılarınız kendilerini aracılık açısından geliştirmedilerse siz aracılarınızı geliştirecek yönlendireceksiniz. yapacak bir şey yok. shdjkfflgl ya böyle konuşuyorum ama sanırsın evlenemeyenleri evlendirme kursum var da içinde aracı eğitim sınıflarım, aracı usûlü denemeye hazırlık sınıflarım var. şu konuda benim tek vasfım BEKAR olmak. atıp tutuyoruz işte. belki bilirkişiden sayarsınız. ha ne diyorduk. karşınızdaki kişiyle görüşme istişaresindesiniz görüşeceksiniz diye anladım. garipsemeye devam edebilirsiniz, masada da kişiden bağımsız ben neyin içindeyim ya düşüncesiyle öğürme hissi gelebilir, imkan dahilinde bunlar. ya da bi şey yok canım bunda deniyorum işte deyip kişi umduğunuz gibi çıkmadıysa temiz bir şekilde konuşmayı bitirip fikrinizi karşınızdakine ifade edebilirsiniz. en az üç görüşme yapmalı tavsiyesi var ama kimileri tamamen olumsuz fikirdeyken kendini üçe zorlayıp çok sıkıntılı zamanlar geçirebiliyor. matematiksel değer vermek de zor insan ilişkilerinde ama değer verin %60 %70 kafanıza uydu mu? bu yüzde sizin için ikinci görüşmeye karar vermek ve tanışmayı sürdürmek için uygun mu? kimine göre %40 uyum tanışmaya devam etmek için yeterli gelir. kimine göre en az bi %80 olmalıdır. sizin ruhunuz, aklınız, kalbiniz, mantığınız ne diyor? ikinci görüşmeye olur vermek için. haa burada olur verecek tek taraf siz de değilsiniz tanışmayı sürdürmeye. mesela sizde %90 uyum hissi var. karşınızdaki kişide %40'ta kalabilir ve bu uyum. bu onun için iletişimi sürdürmek için yeterli olmayabilir. kişi iletişime devam etmek istemediğini güzel bir dille söyledikten sonra eyvallah diyebilmenin büyük önemi var. bunu neyimi beğenmedi, ben beğenilmeyecek insan mıyım, tipim mi, konuşmam mı, çay içerken tabak bardağa yapışmıştı pat diye düşünce korktum ödleğin teki olduğumu düşündü ondan mı, sesim titredi ondan mı falan filan şeklinde uzun uzun düşünme mevzuu haline getirmemek önemli. siz nasıl karşınızdaki kişiyle uyum görmeyebilirseniz o da görmeyebilir bu uyumu. evet sebep tip olabilir, ses olabilir, boy olabilir, maddi durum olabilir, eğitim durumu olabilir, konuşma biçimi olabilir sebep her şey olabilir, garsona hitap etme biçimi olabilir, ya en bu sebep olabilir mi diye düşünülebilen şey olabilir. olur olabilir yani. sebebi deli gibi öğrenip kendimizi savunmak da isteyebiliriz. kilo veririm, alırım, yüksek lisans yaparım, okullara kaydolurum, giyim tarzımı değiştiririm söyle sebep ne ulan beni niye sevmedin moduna girmeye gerek yok. bu usûlde bunlara yer yok. bu usûl ortaya çıkan olumlu veya olumsuz neticelerde soğukkanlı olmayı gerektiriyor. nasıl olumsuz sonuçta kıçı başı dağıtıp yetersiz, başarısız, tipsiz lanetin tekiyim diye düşünmemek yola devam etmek gerekiyorsa aşırı olumlu olan şeye de öyyyle kapılmamak gerekiyor. çünkü az önce kalkılan masa nikah masası değildi. imza atılmadı. tanışma sürecek. fikirlerin değişme ihtimali, uyumun ortadan kalkma ihtimali vardır. böyle böyle şeylere dikkat etmek isteyebilirsiniz belki anonim.
meseleye ilgili her şeyi konuşamayız. herkes tecrübe ve gözlemleri çerçevesinde bir şeyler söyler. ben bir iki temel şey saydım. bunlar teori niteliğinde. bunlar kanundur ve kesinlikle böyledir dediğim şeyler değil. eleştirilebilir elbette, yoo öyle değil bende öyle olmadı denebilir. kardeşim sence ben senin hayatını mı anlattım gördüklerim üzerinden bir şeyler söyledim yani. anonim bana geldi sana mı geldi Allah Allaah. gerçi anonim beni kullanıp sizin fikrinizi de almak istemiş ama buna lüzum görmüyorum. sayfamın idaresini kimsenin eline veremem anonim müsaadenizle. o kadar yantekerlek olmuşuz bizim de bi ağırlığımız olsun deeğ mi?
tık tık tıklayınız dilerseniz.
12 notes · View notes
sezginer35 · 5 months
Text
Iyi günler olsun .. 🤨☕☕
Tumblr media
Arjantin'de enflasyonu bahane eden bir yumurta satıcısı, yumurta kolisinin fiyatına %100 zam yapmıştı.
-"Artık daha fazla para kazanmanın zamanı geldi." diyordu. O sabah hüzünlü bir yüz ifadesiyle iş yerini açsa da aslında çok mutluydu.
Zengin olamamasının nedenini hep dürüst olmasına bağlamıştı ama artık o güzel günler çok yakındaydı.
Fakat yine de yaptığı zamdan dolayı üzgünmüş gibi yapmalıydı. Çok geçmeden her hafta bir koli yumurta alan müşterisi yine iş yerine gelmişti. Yaşlı kadın fiyatı görünce gözlerine inanamadı. Sebebini sorunca:
-"Toptancılar zam yaptı efendim. Malum enflasyon da var, biz de haliyle fiyatları arttırdık." dedi.
Yaşlı kadın bu duruma çok kızmıştı ve usulca koliyi tezgaha bıraktı.
-"O zaman kalsın, ben yumurta yemeden de yaşarım. Yeter ki Arjantin bu zamdan etkilenmesin." dedi.
Satıcı onun bu hareketi karşısında büyük bir kahkaha atmak istese de üzgünmüş gibi davranmaya devam etti.
Lakin kadının bu cümlesi nasıl olduysa ülkede yayıldı ve kimse o hafta yumurta almadı. Ertesi gün yumurta toptancıları hem zam yapmaya devam etti hem de fiyatlar biraz daha artsın diyerek ürünlerin çoğunu soğuk hava depolarında stokladılar.
Takip eden günlerde durum değişmemişti, fiyatlar artıyor ama tüm Arjantin halkı sanki aralarında anlaşmışlar gibi yumurta almamakta ısrar ediyordu.
İkinci hafta toptancılar homurdanmaya başlasa da "Nasıl olsa bu zamlara alışacaklar ve mecburen yumurtaları gelip alacaklar!" dedi.
Üçüncü hafta ülkede yumurta parakendicileri iş yapamadığı için yavaş yavaş kepenk kapatmaya başladı ve bunu toptancılar takip etti.
Derken ülkede iflas etmeyen toptancı neredeyse kalmamıştı. Çiftlik sahipleri paralarını alamadıkları için onlar da hızla konkordato ilan etmeye başladı.
Artık hepsi pişman olmuş ve aralarında bu durumu nasıl düzelteceklerini konuşmaya başlamışlardı.
En iyisi bir televizyon kanalına çıkıp Arjantin halkından özür dilemek dediler ama sonuç değişmemişti.
Ülkede ne grev ne de isyan vardı ama halk öylesine kenetlenmişti ki kimse bu özrü kabul etmedi ve yumurta almamaya devam etti.
Beşinci Hafta toptancılar şu kararı aldı:
"Hatamızı farkettik ve özrümüzü kabul etmeniz için de yumurtaları zamdan önceki fiyatın da yarısına indirme kararı aldık. Bizleri affetmelisiniz çünkü tavuklar ölmek üzere!"
Bu bir gerçek hayat hikayesidir.
Bu günlerde şekerin ve yağın fiyatı ne zaman yükselse aklıma hep Arjantin halkı geliyor.
Acaba orada tavuklar hala yaşıyor mu?
"Yeterki Anadolu bu zamdan etkilenmesin" demenin zamanı gelmedi mi?
Tepkimizi koyalım. (Lütfen Paylaşın.)
#Zam #FahişFiyat #Enflasyon #Stokçu #Karaborsacı #Yumurta #Şeker #Yağ
youtube
46 notes · View notes
dolunay66 · 1 year
Text
ABDAL ile APTAL
1. Dervişliğin şanındandır, abdal olan aptal olanı bağışlar.
2. Abdal, (hali) 'değişen' demektir, aptal 'değişmeyen'. O nedenle ilki evrilir, ikincisi devrilir.
3. Abdal anlamak, aptal anlaşılmak ister, oysa hakikatte ilkinin anlaşılma'ya, ikincisinin anlama'ya ihtiyacı vardır.
4. Abdal olan hazzın (güzelin) peşinden koşar, aptal olan yararın (çıkarın). Bu yüzden ilki hep acı çeker, ikincisi daima zarar eder.
5. Bazı abdallar 'aptal', bazı aptallar 'abdal' görünür. Abdal görünmek kolay, olmak zordur.
6. İyiler 'aptal' görünür, aptallar 'masum'. Abdallara gelince, onlar görünmez.
7. Abdal anlar ve susar, aptal anlamaz ama yine konuşur.
8. Derin çelişkiler karşısında, abdal olan tarafsız kalır, aptal olan kayıtsız. Kuşku irfan'ın alametidir çünkü.
9. Abdal dünyadan kurtulmaya, aptal dünyayı kurtarmaya çalışır. En sonunda abdal kendine kavuşur, aptal dünyaya.
10. Abdal yaptığı kötülükten, yapmadığı iyilikten pişman olur, aptal'sa yaptığı iyilikten, yapmadığı kötülükten.
11. Abdal düşteyken uyarılınca uyanır ve utanır, aptal ise ne uyanır, ne utanır, sayıklamaya devam eder.
12. Abdal tebessüm eder sevindiğinde, aptal sırıtır, bu yüzden, üzüldüklerinde ilki ağlar, ikincisi zırlar.
13. Abdal vasat değildir ama vasat'ta (itidal'de) durmayı bilir, aptal ise vasat'tır ama vasat'ta durmayı bilmez.
14. Abdal borçlu gibi sever, asla bedel ödemekten çekinmez, aptal ise alacaklı gibi sevdiği için en küçük anlaşmazlıkta hacze gelir.
15. Abdal durur ve düşünür, aptal düşünür ve durur. Ne ki düşünen hemen susar, ama duran susmak bilmez.
16. Abdal aşk ile mest, aptal mey ile hoş olur. Sonuçta ser-mest olan ebediyyen ayılmaz, ser-hoş olan zariflerden sayılmaz.
17. Abdal sevdiğini beğenmek, aptal ise beğendiğini sevmek ister. İlki önce içe, sonra dışa bakar, diğeri tam aksini yapar.
18. Abdallar genellikle kördür, yani gözleri dünyaya kapalıdır. Bu yüzden aptalların, yani gözü açıkların göremediklerini görürler.
19. Aptal yaptığından nadim olur, yere çöker, abdal tevbe eder, ayağa kalkar. (Aradaki farkı oluşturan, pişmanlık hissine eşlik eden bilinçtir.)
20. Aptal hep haklı olmayı marifet bilir, abdal hep haklı olmamayı.
21. Aptal bir oylama'nın sonucunun "oy birliği" ile alınmasına sevinir, abdal "oy çokluğu" ile.
22. Abdal abdal'ı bulunca susar, aptal aptal'ı bulunca aptal aptal konuşur.
23. Abdal aptal'ın yanına düşse de susar, ama aptal yine aptal aptal konuşmaya devam eder.
24. Güzel deyince aptal'ın aklına 'kadın' gelir, kadın deyince abdal'ın aklına 'güzel'.
25. Abdal sorularıyla tanınır, aptal cevaplarıyla.
26. Abdal uzak görür yakın söyler, aptal yakın görür uzak söyler. O yüzden ilkinin bikrine kanma, ikincisinin zikrine.
27. Abdal sözün hakikatinden etkilenir, aptal ise retoriğinden. Sen sen ol, ey talib, aptal olma!
28. Aptal'ın hâli bardağın içinde kaşık gibi durmak veya altında tabak gibi uzanmak, abdal'ınki ise çayın içinde şeker gibi erimek.
29. Aptal Batı'ya (Doğu'ya) ya hayranlık duyar, ya nefret eder, abdal ise ne hayranlık duyar, ne nefret eder, sadece anlamaya çalışır.
30. Abdal'a malum olur, aptal'a bir şey olmaz, başkaları bile değil, kendisi kendisine meçhuldür çünkü.
31. Günlük yaşamın seni işgal etmesini istemiyorsan ey talib, aptal gibi önemli olana değer vermek yerine, abdal gibi değerli olana önem ver!
32. Abdal mesud olmayı marifet bilir, aptal ise memnun olmayı.
33. Aptal için başarmak önceliklidir, abdal içinse denemek.
34. Abdal sık ama yumuşak bir şekilde yere düşen kar taneleri gibi sükûnetle konuşur, aptal ise hınçla yağan sert dolu taneleri gibi öfkeyle.
35. Aptal laf eder, abdal söz eder. Lafı bırak, söze kulak ver!
36. Tanrı var mı?
Teist: var (%100)
Ateist: yok (%100)
Agnostik: olabilir (%50)
Aptal yanıtları, abdal soruyu anlamsız bulur.
37. Abdal bir fikrin tarafı olur, aptalsa taraftarı. Bu nedenle ilki savunur, ikincisi savrulur.
Tumblr media
61 notes · View notes
ahhasret · 2 months
Text
Tumblr media
Sana bir sır vereyim mi kadın arkadaşım ;
Çok yürek tüketme
Her sorunu çözmeye çalışma
Enerjini kendine harca
Keşke dediğin şeylere takılma
İyi ki dediklerini sık sık yap
Kimseyi memnun etmeye çalışma
Özverilerin için madalya bekleme
Ev göçüp gidiyor olsa bile al eline
kahveni çık açık havaya iç
Herkesin nabzına göre şerbet hazırlama , unutma şeker zararlı,boşver
Bir gün takdir edileceğin günü bekleme
Neden biliyor musun ?
Bunların hepsini yaptıktan sonra bir gün gelecek ki
Eyvahhh diyeceksin, yaşlıyım ve tek başımayım
Artık hiç bir işe gücüm yetmiyor
Ne kadar yolum var bilmem ama yoruldum ben diyeceksin
Sonra bakacaksın ki etrafına sen varsın, ilaç poşetin var ,hayal kırıklıkların var..
Gözünden iki damla yaş düşecek ya, hah işte o yaşı düşürmemek için gözünden bu verdiğim sırrı iyi sakla.
9 notes · View notes
kalbimin-incisii · 2 years
Text
💞ÇAYIMA ŞEKER OL DEMİYORUM SANA💞
💞🌹ÇAYIN İÇİNDE💞🌹
💞🌹ŞEKERİN EKSİKLİĞİNİ💞🌹
💞🌹HİSSETTİRMEYECEK💞🌹
💞🌹KADAR YANIMDA💞🌹
💞🌹OLSAN O YETER BANA💞🌹
Tumblr media
Uyurken seni seyreden bir kadın bul!
Kolunun altında olmaktan huzur duysun.
Ama öyle güvercin gibi de olmasın
Gerektiğinde dikilsin karşına...
Kavga etsin seninle
Ama senden vazgeçmesin...
Bırak senden akıllı olsun Ama değer verir, gururunu incitmez...
Ama hakkını da ver...
Öyle bir kadın bul ki
Bir yerin eksilmez merak etme...
Akıllı kadın sana köle olmaz;
Öyle en güzeli falan değil
Ama gülüşü sihirli
Sana baktığı zaman, evreni keşfet
Seni ayakta tutacak bir kadın bul
Üzerindeki emeğine minnetini göster
Ayakların koşarak eve gitsin Ona öyle davran ki
Sen geldin diye sevinsin💞💞💞💞💞💞💞💞
Tumblr media
112 notes · View notes
Text
Amcaoğlunun 2 Yıldır Sikemediği Karısı! (Ercan 53 Y., Denizli)
Merhaba. Adım Ercan. Ben bir doktorum (Genel Cerrah). 53 yaşındayım, ama cinsel arzularım ve performansım hala çok iyi, haftada en az 12-14 kere boşalırım. Maalesef eşimde tık yok. O zaten pek sevmez sikişmeyi, kerhen yapardı. Son 4 yıldır hiç vermemeye başladı, hatta yatağını da ayırdı. Ama benim cinsel arzularım devam ettiği için, ya başkalarıyla birlikte oluyor, ya da çok azgınsam ve o anda sikecek am bulamazsam 31 çekiyorum, ama her gün boşalıyorum.
Mesleğim gereği sık sık kongre v.s. nedeniyle ya da başka işlerden dolayı İstanbula giderim. Çoğu zaman otelde kalırım, ama arada sırada amcaoğlum var Altan, onlarda kalırım. Onu da eşini de çok severim. Altan 48 yaşında. Eşi Zeliha ise 38 yaşında, 1.60 boylarında, etine hafif dolgun, çok sevimli, cıvıl cıvıl, yüzü de çok güzel bir kadın. Bir çocukları var. Her neyse, son birkaç yıldır Altanda şeker hastalığı, arkasından impotans oluştu. Sürekli bu konuda dert yanar, çare arar ve doktor olduğumdan bana danışırdı. Ben de Ürologlara yönlendirdim. Ama nafile, çünkü olay organik olduğu için pek çözümü yok. Anladığım kadarıyla en az 2 yıldır Altanda tık yoktu. Açıkçası gidip gelirken ve onlarda kalırken hiç karısının durumunu aklıma getirmemiş, onun bu konuda mağdur olacağını düşünmemiştim. Hem onlar benim çok sevdiğm akrabalarımdı. Zeliha beni çok sever, 'Ercan abi' der, sevimli bir şekilde sarılırdı her zaman. Bazan onlarda sabahlardım. Ticaretle uğraşan Altan sabah erken kalkar işine giderdi. Biz de sonradan Zeliha ve çocuğuyla uyanır, kahvaltı eder, ben sonra işime ya da toplantıma giderdim.
Son olarak Haziran ortalarında onlarda kaldım. Akşamdan sevinçli bir karşılama, yemek sohbet muhabbet, derken odalarımıza çekildik yattık. Bu arada küçük çocukları da teyzelerine gitmiş 1 haftalığına. Sabah, hava sıcak olduğu için odaların kapısı açık, ben bir hıçkırma ve belli belirsiz bir iniltiyle uyandım. Bir daha uyuyamadım, kalktım üzerimde şort ve ince bir tişortle salona geçtim. Altan çoktan işe gitmişti. TV'yi açıp, sesini çok kısarak, izleyip, kahvaltıya kadar vakit geçirme düşüncesiyle öylesine izlemeye başladım. Bir 20 dakika sonra Zeliha geldi salona, saçı hafif dağınık, gözleri şismiş, ama uykudan değil, belli ki ağlamış. Kısa bir gecelikle geldi, kanepede yanıma oturdu. Birbirimizi çok sevdiğimizden ve ters birşey düşünmediğimizden, ya da en azından ben öyle düşünmediğimden, teklifsiz otururduk böyle. O anda da benim aklımdan en ufak birşey geçmiyordu zaten, severdim Zelihayı...
"Sen birşeye mi üzüldün? Ağlamışsın!" diye sordum. Gözleri doldu yine. "Ercan abi, seni çok seviyorum, senden saklamayacağım, üstelik bir hekimsin, bu konuda içimi dökeceğim en uygun kişisin, çok büyük bir sorunumuz var. Altanda sertleşme problemi var, nerdeyse tam 2 yıldır hiç beraber olmadık. Doktora falan da gitti, hiç çözüm olmadı, cinsel uyarıcı hap kullandı, yine çözüm yok. Doktorlar sadece penis proteziyle olabilir dediler, Altan da hiç yanaşmıyor. Ben de onu kırmayayım diye birşey demiyorum. Çaresiz..." dedi ve sözün burasında başını eğdi, yüzü kızardı ve yine bir hıçkırıkla gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı, bir süre sessiz kaldıktan sonra sesinin tonunu alçaltarak, "Çaresiz kendimle oynuyorum, öyle tatmin oluyorum. Ama çok gerildim artık, çocuğuma olur olmaz bağırıyorum, etrafımdakileri kırıyorum. Kendimle oynamak yetmiyor artık bana!" diyerek bacaklarını gövdesine çekti, top gibi toparlandı, kedi yavrusu gibi göğsüme sokuldu, ağlamaya başladı. Başını boynumla sağ omzum arasına göğsüme gömdü...
Bu tabloda birden içimi aşırı bir acıma, şefkat ve koruma duyguları sardı. Küçük bir çocuk gibi ağlamasına dayanamadım ve sarılarak saçlarını tıpkı bir çocuğu sever gibi şefkatle okşamaya başladım ve "Merak etme, zamanla düzelir bazı şeyler..." gibi, kendimin de inanmadığı bazı sözler geveleyerek teselliye çalıştım. O ara başını hafifçe kaldırdı aşağıdan yüzüme baktı. Çok masum, çaresiz, utanmış ve arzu karışımı, yaşlı gözlerdeki bu bakışa dayanamadım, sağ elimin başparmağıyla gözlerindeki yaşları birer birer sildim. Sessiz sessiz ağlamaya devam etti. O kadar acıma ve şefkat doluydum ki, bu güzel gözler karşısında, dayanamadım dudaklarımı iki yanağına da hafifçe dokundurarak, yaşları tekrar sildim dudaklarımla ve halen aklımda birşey olmadan sıkı sıkıya sarıldım, "Geçecek, merak etme!" diyebildim.
O arada başını hafifçe yine kaldırdı. Ama bana bakışları değişmişti sanki. Nefes alışı hızlanmış, göğsü sık sık inip kalkmaya başlamıştı. Bunu farkettiğimde dikkatimi çekti, dekoltesi fazlaydı ve iri memelerinin çatalı ve dekolteden taşan iri yuvarlaklara başka bir gözle bakmış, ama hemen toparlanmak istemiştim. O ise, "Teselli etmeye çalıştığın için teşekkür ederim." dedi ve sağ kulağım ve boynum çenem altına gömdü başını ve uzun bir öpücükle öptü, öylece kaldı bir süre. Sonra birden boynumu, çenemi ve yüzümü, sık sık ve defalarca çabuk çabuk öpmeye başladı. Memeleri daha hızlı inip kalkıyor ve onları göğsüme bastırıyordu. Çok sert, taş gibi olduklarını farkettim. Bende de birden duygular şefkatle arzu arasında karışım göstermeye başlamıştı. Öpmeler çoğaldı ve dudaklarıma da dokunmaya başaldı. Daha da ileri giderek alt dudağımı kaptı ve hırsla emmeye, kendini bana daha çok bastırmaya başladı...
Beynim (Ne oluyor?) diyordu, ama sikim bu soruya çoktan cevap vermişti bile. Zeliha da bunu anlamak ve şöyle bir yoklamak için şortumun üzerinden sikime dokundu ve sertliğinden, beynim değilse bile bedenimin cevapsız kalmadığını anladı. Beni yavaşça sırtüstü devirdi kanepeye, dudaklarımı somuruyordu artık. Dilini soktu ağzıma, önce dişlerimi yaladı, dişlerimin dibinde gezdirdi dilini, sonra hırsla ve açlıkla dişlerimi araladı, dilini dilimle buluşturdu ve dilimi yakalayıp emmeye, şiddetle emmeye başladı. Bu arada elini şortumdan içeri kaydırmış, sikimi kavramıştı, sıkıp sıkıp bırakıyordu. Kendisi de üzerimde memeleriyle göğsümü ezerken, sıyrılmış kısa geceliğinin altından külotlu amını bacağıma şiddetle bastırıp sürtüyor, bu arada sabah duyduğum iniltinin aynısıyla ıhlıyordu. Bacağım külotundan dışarı taşan ıslaklığıyla ıslanmıştı. Hırsla ve hızla tişörtümü sıyırdı, ben de başımı oynatarak yardım ettim çıkarıp attı. Boynuma, ordan göğsüme indi, öpüyor, yalıyor ve emiyordu. Meme uçlarıma geldi, ıhlayarak şap şap seslerle emiyor, ısırıyor ve yalıyordu. Ben de deli oldum, alttan sikimi bastırıyorum, o da amını sürtüyordu.
"Çıkart geceliğini!" dedim. Yine hırsla ve bir çırpıda geceliğini çıkarıp attı. Sütyen yoktu zaten. Tanrım, ne güzel memelerdi, hiç doğurmamış gibi, iri, sert ve uçları yukarı bakıyor. Başımın altına bir yastık koyarak sırtımın ve başımın hafif doğrulmasını sağladı ve memelerini ağzıma dayadı, "Em ne olursun!" dedi kısık inleyen sesle. "Em!" dedi. Yumuldum, memesinin ucunu vakumlayarak ağzıma alıyor, tüm gücümle emiyor, sadece meme ucunu değil, memesinden de büyükçe bir kısmı boğazıma kadar somuruyordum. Bu arada diğer taş gibi memeyi de elimle sıkıyor, yoğuruyordum. Sonra ağzımdan çıkarıp, bu kez diğer memeyi aynen vakumluyordum. İnlemeleri kısa kısa, ama çok isterik çığlıklara dönmüştü artık. "Ercan abi abim benim... Ne olur 2 yıllık hasretimi dindir, açlığımı gider, doyur beni ne olur, ne olur!" diye inliyor, bir yandan da gözyaşlarını akıtmaya devam ediyordu...
Altında sadece külot vardı, ama işemiş gibi sırılsıklamdı. Memelerimi bir daha öpüp yalamaya başlayarak daha aşağılara indi, göbeğime geldi, yalayıp içini dilledi, sonra diliyle aşağılara indi, şortumla boxerimi az indirdi. Herşeyi, tüm açlığını gidermek istercesine yavaş yavaş, ama her zerresinden tad alarak yapıyordu. Sikimin köküne ulaştı, oraları yaladı. Sonra şortumla boxerimi birlikte yavaş yavaş sikimin her açılan yerini yalayarak çıkarttı. En sonunda sikim fırlayarak tavanı göstermeye başladı. Zeliha şöyle bir doğruldu, arzu, beğeni ve şaşkınlık karışımı bir ifadeyle sikimin başını iki eli arasına alarak 4-5 saniye hayranlıkla baktı ve "Bu... bu... bu çok büyük ve çok güzelll! Altanınkinden iri! Hepsinden önemlisi dipdiri..." dedi. Sonra eğilip yavaşça öptü, yüzüne sürmeye, tapınırcasına sevmeye başladı. Dudaklarına, yüzüne sürüyor, oradan aşağı memelerine götürüyor, onlara sürüyor, bir birinin bir diğerinin ucuyla okşuyordu...
Sonra sikimi kaptı birden ve başını emmeye, "Mmmmm!" diye sesler çıkarmaya başladı. Eli de külotunun üzerinden amını okşuyordu. Yavaş yavaş derken daha da ilerledi ve ağzına sikimin tamamını aldı, başını ileri geri oynatarak vakumluyordu. Ben artık tahammülün son noktasındaydım, omzundan hafifçe ittim ve "Her an gelebilirim!" dedim. Ağzından çıkarmadı ve patla der gibi suratıma baktı. Ben de, "Ooohhh!" diye hırıltılı bir bağırmayla boşalttım tüm döllerimi ağzına. Ağzından hiç çıkartmadı, son titremelerime kadar hem emdi, hem yuttu. Öyleki sikim ağzında ileri geri girip çıkarken bir döl kırıntısı dahi görünmüyordu. Kasılmalarım en son bittikten sonra da 15-20 saniye daha emdi ve sikimi yalayarak ağzından çıkardı. Ama sikim halen sertti. "Ay inanmıyorum, halen taş gibi!" dedi. Ben de, "Canımm, çok süperdi, ama sen daha açsın, şimdi ben senin tatlını yalayayım hadi!" dedim. "Evetttt!" dedi, külotunu çekip attı ve hemen amını ağzıma dayadı. Dizleri geri kıvrık, kendi de geriye yaylanmış vaziyette amını ağzıma bastırıyor, ben de bu muhteşem etli amcığı somuruyordum...
Zaten azmış olan Zeliha hemen kasılarak ve kasıklarıyla ağzıma kerkinerek, kısa kısa vuruşlarla, "Buuu, işte buuu!" diyerek boşalmaya başladı. Ağzım ve çenem amının suyuyla, bal kasesine daldırmış gibi sısrılsıklam ve vıcık vıcık oldu. Kasılma ve titremeleri geçince Zeliha dudaklarıma yumuldu ve ağzımdaki bu en ballı sıvıyı, ağzımı emerek yaladı, yuttu ve "Ohhh, amımın tadı da çok güzelmiş!" dedi. Sonra yavaşça koluma, omzum hizasından yattı ve dinlenmeye koyuldu. Bu arada parmaklarının sırtıyla hafif hafif göğsüme, oradan sikime kadar sürterek okşuyordu. "Teşekkür ederim Ercan abiciğimmm! İnan iki yıldır yarak yüzü görmedim. Çaresiz ve birdaha olamayacağını öğrendikten sonra hep kendi kendimi tatmin ettim ve biliyormusun, tek objem hep sendin. Neden bilmiyorum ama, senden başkasını düşünmedim bile. Bu sabah bile sen içerde yatarken seni hayal edip, sağ elimin kutsal iki parmağıyla amımı parmaklayarak, sanki senin bu güzel sikinmiş gibi boşaldım. Ama inan hayallerimde bile sikin bu kadar büyük değildi!" dedi.
Ben de, "İnan ki Zeliha, sen ateşlenene kadar hiç böyle birşey düşünmemiştim, bir anda oldu..." dedim. Göğsüme doğru hafif doğrularak, korkmuş, utanmış, kırgın ve hayal kırıklığı karışımıyla, hepsinden önemlisi yarım saat önceki o mahzun anlamla yüzüme bakarak, "Üzgün müsün, pişman mısın yoksa?" dedi. "Hayııır!" diye bağırdım, "Hayır, hayır! Sana yemin ederim, hiç bu kadar güzel seks yaşamamıştım!" dedim. Yüzüne bu kez memnun, mutlu ve muzaffer bir anlam yayıldı ve "Daha ne yaptık ki!" dedi. Başını aşağı eğip sikime baktı ve eline alarak, "Tanrım yaa inanamıyorum, hiç yumuşamadı bu!" dedi. Ben de elimi onun daracaık amcığına attım. Amcığı çok güzeldi bu arada, tam sevdiğim türden, etli iç dudakları ve küçük parmağımın ilk boğumu kadar olan bızırı pespembe ve şişmiş dış dudakların arasından dışarıya fırlamış kabarmış ve sulu bir reçel kıvamındaki am suyuyla vıcık vıcık olmuştu. Daracık diyorum, çünkü bir parmağım bile zor sığıyordu neredeyse. Doğumunu sezeryanla yapmıştı zaten ve 2 yıldır da parmakları dışında hiçbirşey sokmamıştı bu amcığa...
Zeliha sikimi biraz yalayarak, "Bu güzel şeyi içimde istiyorum, hemen şimdi! Sen hiç birşeye karışma, o kadar açım ki, seni ben sikeceğim! Sen sadece aynen böyle yatmaya devam et!" dedi. Yavaşça yanımdan sıyrıldı, sağ bacağımın yanındaki sol bacağının üzerine yüklenerek sağ bacağını ata binecek gibi üzerimden aşırdı ve doğruldu, sikimi tuttu, alttan o etli, o ballanmış amının dudaklarına sikimin başını 10-15 saniye sürdü. Bu anda bile titriyor, "Offffff!" diye sesler çıkarıyordu. Sonra yavaş yavaş, milim milim sikime oturmaya başladı. Amcığı gerçekten çok sıkıydı, ama vıcık vıcık ballı olduğu için sımsıkı da olsa canını yakmadan muhteşem his uyandırarak giriyordu. "Offffff, bu çok kalııınnn!" diye bağırdıktan sonra, "Ama çok güzeeeelllll!" diye inledi. Tam dibine kadar oturunca, sikim amının rahim ağzı kısmına dokundu. "Offfff, bunu Altanda daha önce hiç hissetmemiştim! Aman Tanrım, ne muteşem bir duygu buuu!" dedi ve 10-15 saniye öylece bekledi. Üstüme oturmuş, amı sikimi sımsıkı sarmış, elleri göğsümde dikilmiş vaziyette, amının kasları refleks olarak kasılıp gevşiyor nabız gibi atıyordu...
"Tanrım, sonsuza kadar sürsün buuu!" diye inledi, sonra hafif hafif inip çıkmaya başladı. Önceleri yavaş yavaş, sonra giderek tempoyu artırdı. Oturup kalkıyor, inlemeleri artıyor, bu arada göğüslerimde olan elleri istemsizce ama çok kuvvetle sıkıyordu. Oturup kalktıkça o muhteşem güzellikteki memeleri çok güzel salınımlarla sallanıyordu. Ben hiç hareket etmiyor, sadece memelerini sıkıyordum. Zeliha inleyerek kasıklarımı dövüyor, götünün kanatları taşaklarıma vurdukça şap şap sesler çıkıyordu. Biraz canım acıyordu, ama aldığım zevkten dolayı aldırmıyordum. Gittikçe hızlandı, çılgınlaştı, "Sik beni Ercan abi, sikk, nolur sik daha, siiikkk!" diye bağıra bağıra kasılmaya ve titremeye başladı, öylece göğsüme kapaklandı. Amı halen kasılıp duruyordu. Rahatlayana kadar 2 dakika kadar yattı öylece. Ben de bir yandan saçlarını, bir yandan hafif hafif sırtını ve kalçalarını okşuyordum...
Neden sonra Zeliha farketti sikimin içinde halen semsert durduğumu ve boşalmamış olduğumu. "Aman Tanrım, yaa bugün tüm mutsuzluğum sınırsız bir mutluluğa dönüştü, ama aynı zamanda şaşkınlıklar yaşıyorum, bu ne sendeki Ercan abi? Bu inmez mi hiç? Altanın performansı malum, ama hiçbir arkadaşımda böyle birşey duymadım bile! Utandım şimdi, seni boşaltamadım!" dedi. "Yok, boşver. Biliyorsun ağzına çabuk geldim, ama boşalınca böyle oldu. Boşaltırsın merak etme... Hadi pozisyon değiştirelim!" dedim. Üstümden kalktığında amından çıkan sikim onun ballı sıvılarıyla bulaşmış ve parlaktı. "Domal!" dedim. "Olmaz, korkarım..." dedi. "Yok, götünü sikmeyeceğim, amından yine!" deyince diz dirsek pozisyonu aldı. Aman Tanrım böyle güzel kalçalar olmazdı. İnanılmaz güzellikte yuvarlaklardı ve arasındaki göt deliği anca bir kurşun kalemin ucu girecek kadardı. Zaten kıyamazdınız oraya sokmaya. Fakat domalmış pozisyonda arkadan fırlamış amının da görünüşü inanılmazdı...
Sikimi elime aldım ve başını 8-10 kere amının dudakları arasında sürttüm. Yine ıhlamaya başlamıştı. Yavaşça yüklenmeye başladım. Yavaş yavaş girdi sikim amına ve kasıklarım tam kalçalarına yapıştı. "Offff! İşte buna bayılıyorum, o kalın damarlı yarağını amımın duvarlarının her milimetrekeresinde hissediyorum ve yine rahmime dayandı sikin. Ohhhhhh!" diye inledi. Yavaş yavaş girip çıkmaya başladım ve hep yavaş tempoda gir-çık yapmaya devam ettim. Zelihanın inlemeleri hızlanıp çığlıklara dönüştü yine, "Ooggghhhh, ırrgggghhh!" diye hırıltılı bir hal aldı, "Pompala erkeğimm, sikicimmmm, sikkk, sokkkk, hızlı pompalaaaaaa, sert vur bebeğim, vur vur vur..." diye bağırıyordu. O kadar azgınlaştı ki, hızlı vuruşlarım yetmedi, kendisi de götünü kasıklarıma vurmaya başladı. Amına girip çıkan sikimin çıkardığı vıck vıck sesleri, kasıklarıma ve taşaklarıma vuran kalça ve kasıklarının şap şap seslerine karışıyor, ikimizi de azdırıyordu...
Nerdeyse 20 dakika olmuştu. Ta ilk sikmeye başlayalı beri o bir kez boşalmış, ben daha boşalmamıştım, "Artık patlamak üzereyim, çıkacağım!" dedim. "Hayırrrr!" diye inledi histerik bir şekilde, "Sakın çıkmaaa, içime akıtt, umrumda değil hiçbirşey, boşal, patlat, tüm dölünü akıt içime!" dedi. "Hadi o zaman beraber olsun!" dedim. "Evettt beraber olacak, zaten ben geliyoruuuum!" derken, ben de artık dayanma noktamın sonuna gelmiştim, ben de hırıldayarak ve bağırarak patlattım. Zeliha kasılma ve histerik titremelerle yüzükoyun kapanmış ve "Iıııııghhhh!" diye bağırırken, ben amına doldurdum tüm döllerimi. İkimiz de son kasılmaları yaşarken ter içinde kalmıştık. Sık sık soluyarak öylece ben de kapaklandım üstüne. Zeliha altımda, "Tanrım yaaa böyle ölmek istiyorum!" diye inliyordu, sikim içinde yavaş yavaş küçülürken. Bu arada ben onun ensesine sırtına öpücükler yağdırıyor, o da benim ellerimi öpüyordu. Döllerim ve onun aşk sıvıları kanepeye akmış ufak bir gölcük olmuştu.
Yavaşça çıktım içinden, kalçalarına öpücük kondurdum. Zeliha döndü kanepede oturdu. Sikimi tutup, memnuniyetini gösteren öpücüğünü sikime konduruyor, "Teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim!" diye inliyordu halen...
[Ercan]
209 notes · View notes
acid-gramma · 8 months
Note
Bu arada size en süper kilo verme taktiğini açıklayacağım çok basit
EKMEK ŞEKER VE PAKETLİ GIDA YEMEYİN AMKODUKŞADIM
Çok zor değil ya tüm o sarkmalar selülitler hep sağlıksız kilo verildiği için günde bi saat de leslie falan bi sikim yapın ev yemeği sağlıklı kahvaltı falan hazırlayın kendinize
50 YIL ÖNCEKİ BABAANENİNİZİN LİFESTYLEI SİZE HAYALİNİZDEKİ BELLA HADİD FİZİĞİNİ VEREBİLİR
atla deve değil ben de uniye gececeğim yıl 20 kg vermiştim hala spor yapıyorum kas kadın oldum bu işi bana soracaksınız
cok agresifsin, bayildim
11 notes · View notes
uzicm · 1 year
Text
Sınava girmeden bahçede bi kadın yanıma gelip okunmuş şeker dedi almamı istedi aldım yanımdaki iki kıza da verdi sonra bi çocuk vardı dövmeli küpeli çocuğu atladı cok uzuldum anasini
50 notes · View notes
istanbulkadar · 7 days
Text
bir şey itiraf edeyim mi?
hatırlıyorum. Geçen 5 yılı eksiksiz hatırlıyorum..
üzgünüm, çok üzgünüm, ne yazık ki, belki kahretsin ki, hatırlıyorum. Sahilleri unutmadım. Beni götürdüğün hiç bir sahili unutmadım, zaten nasıl unutayım? Elimi yakan sigaran, gecenin bir vakti gelip yanımda sızmaların, nasıl? Kahve içtiğin bardağın, sigaran da, getirdiğin gül de duruyor, ben nasıl? Kuzguncuk sahili de duruyor olduğu yerde. oturduğumuz bank bile. memlekette inanılmaz bir çay edebiyatı sürüp gidiyor, edebiyatını geçtim, herkes kahvaltıda mutlaka bir bardak içiyor, ben senin çayına attığın şeker sayısını, o şekeri benim karıştırdığımı, nasıl unutayım? Önünde bana araba çarpan banka, hani aslında sana uzak olan ama 8 dakikada yanıma geldiğin, o banka da hala aynı caddede, önünde kuyruklar uzuyor öylece, hala. benim de işim düşüyor o bankaya ara sıra. şimdi, tekrar etmekten usandım ama; nasıl? seni ilk kez gördüğüm köprü de aynı yerinde, daha kötüsü sık sık geçiyorum da ordan. Kendine yastık yaptığın hırkam da duruyor dolapta mesela. küresel ısınmaydı, delinen ozondu, sera gazlarıydı, şuydu buydu derken mevsimler de bozdu fakat hala yağmur denen mevzu varlığını sürdürüyor ve ben bana dinlettiğin o türküleri nasıl? Hastayken getirdiğin selpak bile dururken ben, seni, nasıl? insan birlikte ahmet kaya dinlediği birini nasıl unutabilir ki? “gelirken ekmek al” dediği ve ona yemek yaptığı bir adamı, nasıl unutsun bir kadın? 
biraz ağlayalım mı?
çünkü hatırlıyorum. 
üzgünüm, çok üzgünüm, ne yazık ki, belki değil bu kez hakikaten kahretsin ki, hatırlıyorum. çok içtiğin bir gece, nasıl bana kıyamayıp geldiğini, konuşurken kendini bırakıp bana söylediğin her şeyi, ben seni kaç şiddetinde sarstığımı ve nasıl bir enkaza çevirdiğimi, unutmadım. utanmadan gelip o yıkıntıların arasında seni aradığımı, bulduğumda çok eksilmiş olduğunu, bana bakıp “hatırlamıyorum” dediğini, unutmadım. karşımda son kez içtiğin ve şekerini benim atmadığım, benim karıştırmadığım, bir kupa kahveyi nasıl hızla yudumladığını, gitmek ve gitmek ve gitmek için nasıl aceleci davrandığını, yüzüme nasıl bakmadığını, bir iki kez gözün değdiğinde öyle rastlantısal bir şekilde, nasıl ceset çiğner gibi bir surat takındığını, unutmadım. beni o evde bıraktığında dünyanın ve gökyüzünün hızla nasıl küçüldüğünü, hatırlıyorum hala. o gün görünürde oturduğum fakat aslında yığılıp gömüldüğüm evde olduğu gibi duruyor yerinde..
yaşadığın semtin, çalıştığın yerin, yaşadığın mahallenin, mezun olduğun lisenin dahi sokaklarına “hatırlıyorum” yazmak istedim. hatırlıyorum, çünkü bunu hak ettim. seninle hayatımda sadece bir kez geçtiğim sokakları bile hatırlıyorum. bana ince ince anlattığın o sızını, seni telefona nasıl kaydettiğimi, bütün mimiklerini, babanı ve belalı, ağrılı başını, unutamıyorum. özlemekten bahsetmeye yüzüm yok ve bunun sebebini, beni öldürüp bir başkasına gidişini unutamıyorum. 
her neyse. her şey öylece duruyorken ben de değişemedim işte. Başım hala ekseriyetle ağrıyor, çayı ve yalanlarını hala sevmiyorum.
fakat seni hala. seni hala. seni, hala…
2 notes · View notes
reyliika · 1 year
Text
Mini mini keseler yaptım çocuklar için.
Biz küçükken bir hanım vardı şeker para dışında hediyeler verirdi o kadar çok hoşumuza giderdi ki bayramın her günü bayramlaşmaya giderdik, çocukluk işte.
Sonra o kadın öldü geriye tebessüm bıraktırdığı çocuklar kaldı.
20 notes · View notes