Tumgik
#4 Katlı
kemalbudak · 2 years
Photo
Tumblr media
İstanbul Kartal’da 4 Katlı Bina
0 notes
murat-o41 · 1 month
Text
YENGEM ÇILDIRMIŞ GİBİYDİ
Amcam Antalyalı bir kızla evlenmiş, Antalyaya yerleşmişti. Yengem 1.70 falan boylarında, sarışın, her şeyiyle çok güzel bir kadındı. Antalya o yıllarda çok bakir, bahçe içinde gecekondularla dolu bir şehirdi. Ev 2 odalı, Briketten örülmüş, tek katlı, bahçesinde mevsim sebzeleri ekilmiş, şirin bir gecekonduydu. Ben çok severdim yaz mevsimlerinde orada olmayı çocukluğumdan bu yana, akşamları gecekondunun önünde kilim üstünde sohbetler edilir, çaylar içilir, sonra uyku. Bazen o kilim üstünde, tentenin altında uyurdum, gökyüzünü seyrederek. Ve sabah güneşinin kavurucu sıcağıyla uyanırdım.
80'li yıllarda Amcam Arabistana çalışmaya gitti. Yengem 26 yaşındaydı, 1 yıldır çocuğuyla o gece konduda yalnızdı, ama Ailesi ve Ağabeyi de aynı mahallede oturduğundan, Amcam rahat bırakıp gitmişti onları. Yaz geldi ben 16 yaşıma gelmiştim. Lise 2 ye geçmiştim. Antalyaya gideyim dedim babamlara. Onlar, "Yalnız gitme, denize gidersin tek başına falan, biz korkarız!" dediler se de, onları ikna ettim ve Antalya'ya Yengemin evine vardım. Yengeme, "1 Haftalığına kaçtım!" dedim. Yengem çok sevindi geldiğime. Akşam oldu, yemek yedik ve çayımızı içerek biraz sohbet ettik ve yattık. Ertesi gün kalktım kahvaltı ettik, Konyaaltı plajına ineceğimi söyledim. Yengem, "Biz de gelelim senle, yalnız denize gitmiyorum!" dedi. Olur dedim ve dolmuşa binerek Konyaaltı plajına geldik. Birkaç saat güneşlendik yüzdük falan. Denizde 4 yaşında olan yeğenimle oynadım. Yeğen kıyıda denizin köpükleriyle oynarken, yengemle yüzdüm. Yengem, "İlk gün çok yanma, uyuyamazsın!" dedi.
Eve döndük, ben yemek yedim ve yürüyerek yat limanına falan gittim ve eve döndüm. Akşam olmuştu. Yengem bahçeden topladığı patlıcanlarla güzel bir yemek yaptı. Yemeğimizi yedik, çay demledi, içerken sohbet etmeye başladık. Yengem nedense konuyu yalnızlığa ve cinselliğe getirdi, Aşktan falan bahsettik. Lisede sevdiğim kıza açılamamam falan konuşuldu. Yengem arada yan taraftaki gecekonduda kiracı olarak kalan 2 Üniversite öğrencisinden birinin kendine asıldığından sözetti. Yalnızlığın zor olduğunu, ama yüz vermediğini falan söyledi. Benim aklımdan (acaba gerçekten öyle mi davrandı) diye geçmeye başladı. Ama bir şey diyemedim. Neyse yengem çocuğu ile yatak odası olarak kullandıkları odaya, bana da salon ve oturma odası olarak kullandıkları diğer odaya yere yatak sererek uykuya çekildik...
Yer yatağında üstüm çıplak, altımda sadece bir şortla uykuya daldım. Sıcak dolayısıyla üstüme sadece bir çarşaf almıştım, onu da örtmedim. Gece tatlı bir hisle uykum bölündü, yengem gelmiş şortumdan çıkardığı sikimi yalıyordu. Sikim kazık gibi olmuştu. Hasretle somuruyor, dil darbeleri atarak, tadını çıkarıyor, ara sıra yüzüme bakıyordu. Bense gözlerimi açmaya cesaret edemiyor, hiç bitmesin istiyordum. Yengem sikimi somururken, aynı zamanda amını parmaklıyordu. Aslında uyanık olabileceğimi biliyor gibiydi, ama gözlerimi açmamam onu daha çok cesaretlendirdi herhalde ki, külotunu çıkardı ve sikimin üstüne oturdu, sürtünerek inip kalkmaya başladı. Çok geçmeden ben patladım ve amını döllerimle doldurdum. Bu yengemi daha çok şehvete getirdi ve daha hızlı oturup kalkarak, şiddetli bir orgazm yaşadı. Biraz üzerimde öylece kaldı, dudağıma bir öpücük kondurdu ve kalktı. Külotu ile benim sikimi ve kendi amını sildi, şortumu giydirdi, kalktı banyoya gitti, duş aldı ve yattı.
Sabah 10 gibi uyandım. Yengem, "Kalk tembel, gören de gece çalıştın sanacak!" dedi. "Yorulmuşum yenge dün yaa!" dedim, kalktım. Yengem, "Duş al istersen, kendine gelirsin!" dedi. Banyoya girdim, soğuk su dökünerek güzelce temizlendim ve yeni şortumla çıktım. Diğer şortu da yıkayarak astım. Sikimi sevdim biraz, dün gece aklımdan çıkmıyordu. Banyodan çıktım. Yengem de ise en ufak bir belirti kalmamıştı geceye ilişkin, sanki yaşanmamış gibi davranıyordu. Kahvaltı ettik, biraz oturduk, öğleden sonra tekrar denize gittim, biraz yüzdüm ve yaya eve döndüm. Attığım her adımda aklımda gece vardı, yaşanıp bitti mi, yoksa yengem bu gece de bana ilk kez tattığım o muhteşemliği yaşatacak mıydı. Eve geldim, yine rutin yemek ve çay faslından sonra çocuk uyudu ve yengemle baş başa kaldık. Ancak ne ben, nede yengem yakınlaşmaya cesaret edemedik. Yengem, "Uykun geldi ise uyu!" dedi. "Olur!" dedim, tekrar gelir umuduyla yine şortumla ve çıplak olarak yattım yer yatağına, gözlerimi kapadım, ay ışığının şavkında beklemeye başladım.
Yarım saat sonra falan, yengem sütyen ve külotu ile geldi bu kez. Yine yavaşça indirdi şortumu, demir gibi olmuş hazır bekleyen sikim şorttan kurtulup göbeğime vurdu ve kalktı. Yengem usulca sikime dokunarak ağzına aldı yeniden ve külotunun arasından amı ile oynamaya başladı. Bir anda usulca yengemin memelerini tutarak okşamaya başladım. Yengem kafasını kaldırdı ve yüzüme baktı, göz göze geldik. Yengemi koltuk altlarından tutarak yavaşça yukarıya çektim ve dudaklarımız birleşti. Çok deneyimsizdim, bütün kontrol yengemdeydi. Yavaşça altıma doğru yattı öpüşürken, kafamı iterek memelerine getirdi. Yengemin sütyenini çıkarttım yavaşça ve memesini ağzıma aldım, memelere dil darbeleri atmaya başladım. Ordan göbeğine indim. Yengemin itmeleriyle ve kalçasını kaldırarak biraz indirdiği külotunu ayaklarından kurtarmak bana düştü...
Kafamı tutarak başımı amına gömdü. Yalamaya başladım. Biraz kalkarak döndü, ama kafamı amından çekmiyordum, yalamaya bayılmıştım. Yengem de benimkini aldı ağzına ve 69 olduk, artık o da benimkini hararetle yalıyordu. Dayanamadım, "Patlıyorum yenge!" dedim, daha çok somurmaya başladı ve ne varsa ağzına akıttım. Ama hepsini yuttu ve somurmaya devam etti. En ufak bir yumuşama belirtisi yoktu sikimde. Yengem yavaşça üstüne çekti beni ve sikim amına kaydı, girdi. Ben ileri geri pompalamaya başladım yengemin amını. Yengem altımda inliyordu. 30 dakikalık bir pompalama sonunda Orgazm oldu, kafasını çılgın gibi sallayarak ve inleyerek. İyi ki ev bahçe içindeydi, yoksa inlemelerini herkes duyacaktı...
Bana, "Banyoya gir ve bekle, geliyorum!" dedi. Devamı vardı anlaşılan. O sırada çocuk ağlamaya başladı. Yengem kalktı çocuğunu çiş yaptırdı, o halde bile çıplaktı, ay ışığında Afrodit gibiydi. Tekrar uyuttu çocuğu ve yanıma geldi, birlikte banyoya girdik, soğuk bir duş aldık beraber. Havlu ile kurulandık ve yatağa döndük yeniden. Tekrar birleşti dudaklarımız, 69 olduk yeniden ve yengem beni sırt üstü yatırarak, sikimin üstüne oturdu, yarış atındaki Jokey gibiydi. Zıplayarak çılgınca Orgazm oldu yine. Ama benim de boşalmam gerekiyordu, üstümden alktı ve 4 ayak üstüne geldi. Yengem Kısrak gibiydi, Jokeylik sırası bendeydi artık. Ve arkadan amına girdim, kalçalarına vura vura, pompaladım yengemin amına ve tüm gücümle patladım içine. Yan yana uzandık çırıl çıplak, birbirimizi koklayarak. Yengem, "Biraz daha kal!" dedi. "Olur... Ama hamile kalırsan?" dedim. "Yok, adetim yeni bitti, kalmam! Yarın çaresine bakacağım!" dedi. Sarılarak uyuduk, çırıl çıplak...
Sabah kapı çalmasıyla uyandık. Saat 9 gibi ben hemen şortumu alarak banyoya koştum. Yengem de üstüne bir gecelik geçirerek kapıyı açtı, gelen annesiydi. "Saat kaç kız?" diyerek içeri girdi. Yer yatağını gördü, yengeme, "Kim var?" dedi. Yengem de, dün benim geldiğimi, 2-3 hafta kalacağımı söyledi. "Yenge bana bir tişört verir misin?" dedim, yengem de verdi, şort ve tişörtle salona girdim. "Günaydın!" dedim. Yengem yatağı kaldırdı, kahvaltı ettik. Annesi gitti sonra. Yengem kahvaltıdan sonra duşa girdi, "İstersen gel bir daha yıkan!" dedi. Yengem doymuyordu. "Olur!" dedim ve kapıyı sürgüleyip banyoya daldım. Banyoda ayakta bir posta daha vuruştuk ve birbirimizi yıkayıp çıktık...
Yengem, "Ben doğum kontrol hapı almaya gidecem!" dedi, beraberce çıktık. Eczaneden hapı yengem aldı. Beraber biraz dolaştık eve geldik. Yattım uyudum biraz, nede olsa akşam mesaileri vardı. Akşam annesi ve abisigiller geldiler, çay içtik, gecekondunun önünde sohbet ettik. Ama yengemin ve benim aklımda (Gitseler!) vardı sadece. Onlar gider gitmez soluğu yatakta aldık...
O yaz yengem beni seks ustası etti. Seyrettiğim, Arzu Okay ve Zerrin Egeliler filmlerini yengemde uygulama olanağı buldum. Daha sonraki 15 tatilde de 3-4 gün kaçtım Antalyaya, yengemin doyurulması gerekiyordu çünkü. Ve Amcamın Arabistanda kaldığı 4 yıl boyunca, o boşluğu hep ben doldurdum. Amcam döndükten sonra birkaç kere daha birlikte olduk yengemle, sonra yaşananların üstüne bir set çektik. Sanki hiç yaşanmamış gibi. Şimdilerde ise yengemle, 2 dost gibi birbirimizi halen severiz. Ama yaşadığımız Anılar Anı olarak kaldı. Ben evliyim, karım ve çocuklarımla onlara gideriz bazen. Yengem ise artık torun sahibi. Ama halen çok güzel bir kadın yengem
90 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 2 years
Text
THERE IS OPPRESSION IN EASTERN TURKISTAN😓
هناك اضطهاد في شرق تركستان😓
DOĞU TÜRKİSTAN'DA ZULÜM VAR😓
in a 21-storey building in Urumqi.
lost his mother and 4 siblings in the fire Şeraf Memeteli from East Turkestan called out:
There is persecution in East Turkestan. I this I lost my family in the fire. not yet deceased
Even my youngest brother's face
I did not see. Due to China's quarantine sanctions 44 people who could not get out died.
في مبنى مكون من 21 طابقًا في أورومتشي.
فقد والدته و 4 من إخوته في الحريق
شراف مميتلي من تركستان الشرقية
خارج نطاق الخدمة:
هناك اضطهاد في تركستان الشرقية. أنا هذا
لقد فقدت عائلتي في الحريق. لم يتوفى بعد
حتى وجه أخي الأصغر لم ارى.
بسبب عقوبات الحجر الصحي الصينية
44 شخصًا لم يتمكنوا من الخروج ماتوا.
Urumçi'de 21 katlı binada çıkan yangında annesi ve 4 kardeşini kaybeden Doğu Türkistanlı Şerafet Memeteli dünyaya seslendi:
Doğu Türkistan'da zulüm var. Ben bu
yangında ailemi kaybettim. Henüz vefat eden en küçük kardeşimin yüzünü bile görmedim.
Çin'in karantina yaptırımı sebebiyle binadan çıkamayan 44 kişi hayatını kaybetmişti.
https://www.instagram.com/nevzat.boyraz44/?hl=tr
139 notes · View notes
yalnzardc · 4 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Ahmet kekeç kütüphanesi
Eyüp Sultanda 4 katlı sakin ve güzel bir kütüphane, 2 dakika da üye olup çalışma masasına oturabilmenin yanı sıra hiç üye olmadan 20dk boyunca misafir olma imkanı da sunan bu sevimli kütüphanede aynı Fatih kütüphaneleri gibi en alt katta mola alanı çay ve çorba ikramı da mevcut. Maalesef ki içinde bir mescidi bulunmuyormuş amma tam karşında küçük bir camii ve mola haklarınız olduğu için gidip gelmek çok da sıkıntı oluşturmaz. Hem kitap okumak hem de ders çalışmak için oldukça iyi bir alan.
17 notes · View notes
ziyapasa-01 · 11 months
Text
ECEVİT'LERİN
MAL VARLIKLARI HİÇ TARTIŞILMADI
50 yıl aktif siyaset yapan Ecevit çiftinin şahsi birikimleriyle sahip oldukları Ankar'a/Oranda
iki daireleri oldu.
Birini ikamet olarak diğerini ''Kütüphane
Ev'' ofis olarak kullandılar.Bu 2 daire dışında Ecevit'in babasından..
İstanbul/Suadiyede
1 daire miras kaldı.
Rahşan Ecevit'in annesindende Ankar'a Yıldız'da bir daire miras kaldı.Ecevitlerin mal varlığı 4 daireden oluştu.
Daha önce Annesi Ressam Nazlı Ecevit'ten miras olarak kalan İstanbul/Üsküdar da 2 katlı evi satıp
Çanakkale orman yangınında kaybedilen arazinin ormanlaştırılması için Milliyet Gazetesi'nin açtığı kampanyaya bağışladı.
Dedesi Hacı Emin Paşadan Suudi Arabistan/Medine'de miras olarak kalan 5 adet vakıf ve araziyi değeri yaklaşık 4 milyon dolar TC.Devletine bağışladı.
Son olarak Diyanet Başkanlığı Suudi Arabistan Devletiyle yasal prosüdürü sürdürmekteydi. Akıbetini bilmiyorum.Atatürk'ten sonra mal varlığını devletine bağışlayan tek Türk siyasi Ecevit'tir.
Kaynak:BÜLENT ECEVİT ENSTİTÜSÜ ARŞİVİ
___|||☆☆VE BEN BU GÜZEL İNSANA HİÇ OY VERMEDİM
MEKANI CENNET RUHU ŞAD OLSUN...
Tumblr media
12 notes · View notes
necatiaksoy07 · 3 days
Text
Arsa ve arazi alırken dikkat etmeniz gereken bazı önemli noktalar bulunmaktadır. İşte bu noktaları detaylı bir şekilde ele alan 10 madde:
1. Tapu Bilgisi
2. İmar Durumu
3. Kadastro Bilgisi
4. Doğal Afet Riski
5. Altyapı Olanakları
6. Komşu Parseller
7. Hukuki Durum
8. Toprak Analizi
9. Fiyat Araştırması
10. Ekspertiz Değerlemesi
1. Tapu Bilgisi
“Tapu”, bir gayrimenkulün (arazi, bina, daire vb.) mülkiyetine veya diğer bazı haklara ilişkin bilgileri gösteren resmi belgeyi ifade eder. Türkiye’de tapular, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenir ve kaydedilir. Tapu bilgisinde şunlar bulunur:
Arsa Bilgisi: Taşınmazın yüzölçümü, ada, parsel, pafta bilgileri burada yer alır.
Bina Bilgisi: Eğer arsa üzerinde bir bina varsa, binanın kaç katlı olduğu, ne tür bir yapı olduğu gibi bilgiler burada yer alır.
Malik Bilgisi: Taşınmazın sahibi veya sahiplerinin bilgileri. Mülkiyet türü de bu bölümde belirtilir (örneğin, tam mülkiyet, paylı mülkiyet).
İpotek ve Şerh Bilgisi: Taşınmaz üzerinde bir ipotek, haciz, kısıtlama veya benzeri bir durum varsa bu bilgiler tapuda kaydedilir.
Tapu Türü: Kat Mülkiyeti, Kat İrtifakı, Müstakil, Bağımsız Bölüm vb. gibi tapunun türünü gösterir.
Tapu işlemleri, tapu dairelerinde gerçekleşir. Bir gayrimenkulün satışı, ipotek, miras, bağış veya diğer hukuki işlemlerle ilgili olarak mülkiyetin veya diğer hakların devri söz konusu olduğunda bu işlemler tapu dairelerinde yapılır ve tapu kayıtlarında güncellenir.
Tumblr media Tumblr media
Tapu, gayrimenkul mülkiyetinin kanıtı olarak kabul edilir. Bu nedenle, bir gayrimenkulu satın alırken veya üzerinde herhangi bir hukuki işlem yaparken tapu bilgilerini kontrol etmek çok önemlidir. Tapu bilgilerinin doğru ve güncel olmasına dikkat edilmelidir.
2. İmar Durumu
İmar durumu, bir arsanın veya parselin nasıl kullanılabileceğine dair hükümleri içeren bilgidir. Bu bilgiler, o bölge için hazırlanan imar planlarına dayanarak oluşturulur.
İmar durumu şu bilgileri içerebilir:
Arsa Kullanım Şekli: Arsanın hangi türde bir yapılaşmaya izin verildiğini belirtir. Örneğin; konut, ticaret, sanayi, yeşil alan, sosyal tesis vb.
Taks (Taban Alanı Katsayısı): Parsel üzerinde inşa edilecek binanın zemine olan yansımasının, parsel alanına oranını gösterir. Örneğin, 0.5 TAKS bir parselin yarısı kadar bir alanın inşaat için kullanılabileceği anlamına gelir.
Kaks (Kat Adedi Katsayısı): İnşa edilebilecek toplam brüt inşaat alanının, parsel alanına oranını belirtir.
Maksimum Kat Sayısı: Yapının kaç katlı olabileceğini gösterir.
Yükseklik: Bina yüksekliği ile ilgili sınırlamaları belirtir.
Cephe ve Yan Bahçe Mesafeleri: Bina cephesinin ve yanlarının parsel sınırlarına olan minimum mesafesi hakkında bilgiler.
Otopark Zorunluluğu: Bölgeye ve binanın kullanım amacına göre, yapılması zorunlu olan otopark adedi veya alanı hakkında bilgiler.
İmar durumu, bir gayrimenkul yatırımı yapmadan önce veya bir arsa üzerinde inşaat yapmayı planlamadan önce mutlaka kontrol edilmelidir. Bu, beklentilere uygun bir yapı inşa edebilmek veya beklentilere uygun bir gayrimenkul yatırımı yapabilmek için gereklidir.
3. Kadastro Bilgisi
Tumblr media
Kadastro, taşınmaz malların (arsa, tarla, bina vb.) sınırlarını, yüzölçümlerini ve bu taşınmazlar üzerindeki hakları belirleyen, kaydeden ve bu bilgileri güncelleyen bir sistemdir.
Kadastro bilgisinin detayları şunlardır:
Kadastro Numaraları: Her taşınmaz için belirlenen özel numaralardır. Bu numaralar genellikle il, ilçe, mahalle/köy, ada ve parsel numarası olarak sıralanır.
Yüzölçümü: Taşınmazın toplam alanını gösterir.
Sınırlar ve Koordinatlar: Taşınmazın sınırlarını belirleyen koordinat bilgileridir. Bu, taşınmazın harita üzerindeki yerini ve sınırlarını belirtir.
Kullanım Şekli: Taşınmazın kullanım amacını (tarla, bağ, bahçe, bina, yol vb.) gösterir.
Ölçek: Kadastro haritalarının hangi ölçekte çizildiğini gösterir.
Taşınmazın Niteliği: Taşınmazın özelliklerine dair bilgileri içerir. Örneğin, tarım arazisi, orman, mera vb.
Kadastro Tarihi: Taşınmazın kadastroda tescil edildiği tarih.
Kadastro bilgisi, taşınmazın fiziki sınırlarını ve özelliklerini belirtirken, tapu bilgisi ise taşınmaz üzerindeki mülkiyet ve diğer hukuki hakları belirtir. Her iki bilgi de gayrimenkul işlemlerinde ve planlamalarında önemlidir.
Kadastro çalışmaları, Türkiye’de Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından yürütülür. Kadastro bilgisine, ilgili kadastro müdürlüklerinden veya e-devlet platformu üzerinden ulaşılabilir.
4. Doğal Afet Riski
Tumblr media
Arsa veya arazi alırken doğal afet riskini dikkate almak, yatırımın güvenliği ve sürdürülebilirliği açısından son derece önemlidir. Doğal afet riskleri, taşınmazın değerini, kullanılabilirliğini ve yaşanabilirliğini etkileyebilir. İşte arsa veya arazi alırken dikkate alınması gereken doğal afet riskleri ve detayları:
Deprem Riski: Türkiye, aktif deprem kuşağında bulunmaktadır. Satın almayı düşündüğünüz arsanın veya arazinin bulunduğu bölgenin deprem riskini incelemek için AFAD gibi resmi kurumların sağladığı deprem risk haritalarına başvurulabilir. Deprem sonrası toprak kaymaları veya zemin sıvılaşması gibi durumları da dikkate alınmasında fayda var.
Sel ve Taşkın Riski: Dere yatakları, deniz seviyesine yakın olan bölgeler veya düşük kotlu alanlar sel ve taşkına daha yatkın olabilir. Yerel belediyeler veya DSİ, taşkın risk haritalarını paylaşabilir. Aynı zamanda arsanın geçmişte herhangi bir sel veya taşkın olayına maruz kalıp kalmadığını araştırmak da önemlidir.
Erozyon Riski: Erozyon, toprağın su veya rüzgar tarafından taşınmasıyla gerçekleşir. Eğimli araziler, toprak yapısı veya yakınında bulunan su kaynakları erozyon riskini artırabilir. Erozyon riski, toprak verimliliğini azaltabilir ve yapıların temelini zayıflatabilir.
Heyelan Riski: Heyelan, toprağın yer çekimi nedeniyle yamaçtan aşağı doğru hareket etmesidir. Yüksek eğimli, suyla doygun veya zayıf toprak yapısına sahip araziler heyelana daha yatkın olabilir. Heyelan, arazinin kullanımını kısıtlayabilir ve var olan yapılar için tehlike oluşturabilir.
Kuraklık Riski: Özellikle tarım arazisi satın almak düşünülüyorsa, bölgenin uzun süreli kuraklık riski dikkate alınmalı. Kuraklık, su kaynaklarını azaltabilir ve toprak verimliliğini düşürebilir.
Radyasyon Riski: Yakınında nükleer enerji santrali, radyoaktif atık depolama alanı veya benzeri potansiyel radyasyon kaynakları bulunan arazilerde, radyasyon riski dikkate alınmalı. Uzun süreli radyasyon maruziyeti sağlık sorunlarına yol açabilir.
5. Altyapı Olanakları
Tumblr media
Arsa veya arazi alırken dikkate alınması gereken altyapı olanaklarına dair detaylı bilgiler:
Elektrik: Arsanın ya da arazinin elektrik şebekesine bağlı olup olmadığı kontrol edilmeli. Eğer bağlı değilse, bağlantı için gerekli yatırım maliyeti ve süreci öğrenilmeli.
Su ve Kanalizasyon: Temiz su şebekesine ve kanalizasyon sistemine erişimi olup olmadığı araştırılmalı. Özellikle kırsal alanlarda bu olanaklar her zaman mevcut olmayabilir.
Doğalgaz ve Isıtma: Özellikle konut ve ticari amaçlı kullanımlar için doğalgaz bağlantısının olup olmadığı kontrol edilmeli. Eğer doğalgaz şebekesi yoksa, alternatif ısıtma yöntemleri için ne gibi imkanlar olduğu araştırılmalı.
Telekomünikasyon: Telefon, internet ve kablo TV gibi telekomünikasyon hizmetlerinin mevcudiyeti incelenmeli. Günümüzde özellikle internet erişimi, birçok iş ve yaşam aktivitesi için kritik öneme sahip.
Yollar ve Ulaşım: Arsanın veya arazinin yollarla bağlantısı kontrol edilmeli. Asfalt veya stabilize yol olup olmadığına, yolun durumuna ve genişliğine dikkat edilmeli.
Yağmur Suyu Drenajı: Yağmur sularının topraktan kolayca sızıp sızmadığını ve bölgede yağmur suları için özel bir drenaj sisteminin olup olmadığı öğrenilmeli.
Çöp Toplama ve Atık Yönetimi: Arsanın bulunduğu bölgede düzenli çöp toplama hizmeti olup olmadığına ve atıkların nasıl yönetildiğine dikkat edilmeli.
Parselasyon ve Planlama: Arsanın veya arazinin parselasyonunun tamamlanmış olup olmadığını ve çevresindeki diğer arsaların planlama durumu incelenmeli.
Belediye ve Kamu Hizmetleri: Yangın istasyonu, polis merkezi, sağlık ocağı gibi kamu hizmetlerinin arsa veya araziye olan uzaklığını ve bu hizmetlere erişimin ne kadar hızlı olduğu kontrol edilmeli.
Altyapı olanakları, arsanın veya arazinin kullanım potansiyelini, değerini ve yaşam kalitesini doğrudan etkileyen kritik faktörlerdendir. Alım yapmadan önce bu unsurları dikkatlice değerlendirerek, gelecekte karşılaşabilecek sürprizlerden ve ek maliyetlerden kaçınılabilir.
6. Komşu Parseller
Tumblr media
Arsa veya arazi alırken komşu parseller hakkında dikkat edilmesi gereken detayları şu şekildedir:
Mevcut Kullanım Durumu: Komşu parsellerin şu anki kullanım durumu incelenmeli. Örneğin; tarım, konut, ticari, endüstriyel gibi.
Gelecekteki Planlar: Komşu parsellerin sahipleriyle veya yerel otoritelerle konuşarak bu parseller için planlanan projeler veya değişiklikler öğrenilmeli.
İnşaat Durumu: Eğer komşu parsellerde inşaat faaliyetleri varsa, bu faaliyetlerin ne zaman tamamlanacağını ve sonuçta ne tür bir yapı olacağı öğrenilmeli.
Topografya ve Arazi Yapısı: Komşu parsellerin topografyası ve arazi yapısı, özellikle drenaj veya su yönlendirmesi konularında etkili olabilir.
Haklar ve Sınırlamalar: Komşu parseller üzerinde herhangi bir geçiş hakkı, yol hakkı veya diğer hakların olup olmadığı kontrol edilmeli.
Ulaşım ve Erişim: Komşu parsellerin, araziye ulaşımınızı veya erişiminizi nasıl etkileyebileceği değerlendirilmeli.
Gürültü ve Rahatsızlık: Endüstriyel aktivite, ticari işletmeler veya yoğun trafik gibi potansiyel gürültü kaynaklarının olup olmadığı göz önünde bulundurulmalı.
Hukuki Sorunlar: Komşu parsellerle ilgili devam eden herhangi bir hukuki sorun veya anlaşmazlık olup olmadığı araştırılmalı.
Değer Etkisi: Komşu parsellerin kullanımı veya durumu, arsanızın veya arazinizin değerini nasıl etkileyebilir? Örneğin, yanı başında bir fabrika veya çöplük olması arsanın değerini olumsuz etkileyebilir.
Komşu parsellerin durumu, almayı planladığınız arsa veya arazinin kullanımını, değerini ve gelecekteki potansiyelini doğrudan etkileyebilir. Bu nedenle, bu faktörleri dikkatlice değerlendirmek önemlidir.
7. Hukuki Durum
Tumblr media
Arsa veya arazi alırken hukuki durumu dikkatlice değerlendirmek, ileride karşılaşılabilecek sürprizlerden ve potansiyel anlaşmazlıklardan kaçınmaya yardımcı olabilir. İşte dikkate almanız gereken hukuki durumlar:
Tapu Kontrolü: Arsanın veya arazinin tapusunu kontrol edilmeli. Tapuda herhangi bir şerh, ipotek veya haciz olup olmadığını kontrol edilmeli.
Kadastro Bilgileri: Arsanın kadastro bilgilerini kontrol ederek, sınırların doğru belirlendiğinden ve herhangi bir anlaşmazlık olmadığından emin olunmalı.
İmar Durumu: Arsanın imar durumu öğrenilmeli. Bu, hangi türde bir yapı inşa edinilebileceğini ve inşaatın ne kadar büyük olabileceğini belirler.
Kullanım Hakları: Arsanın üzerinde herhangi bir yol, su hattı, elektrik hattı gibi kamu hizmetleri için geçiş hakkı olup olmadığı kontrol edilmeli.
Mirasçılar ve Ortak Mülkiyet: Eğer arsa veya arazi birden fazla kişiye aitse, tüm sahiplerin satışa onay verdiğinden emin olunmalı. Ayrıca, mirasçıların olup olmadığı araştırılmalı.
Vergi Borçları: Arsanın herhangi bir emlak vergisi borcu olup olmadığı kontrol edilmeli.
Doğal Koruma Alanları: Arsanın bir doğal koruma alanı veya tarihi sit alanı içerisinde olup olmadığı öğrenilmeli. Bu tür alanlarda inşaat ve kullanım kısıtlamaları olabilir.
Dava ve Anlaşmazlıklar: Arsanın herhangi bir dava veya anlaşmazlık konusu olup olmadığını araştırın.
Zemin Etüt Raporu: Özellikle inşaat yapmak planlanıyorsa, arsanın zemin raporu öğrenilmeli. Bu, zeminin inşaata uygun olup olmadığını belirler.
Kira ve Kullanım Hakkı: Eğer arsa veya arazi üzerinde bir kiracı veya kullanıcı varsa, bu durumu ve sözleşme koşulları incelenmeli.
Arsa veya arazi alırken hukuki durumları dikkatlice incelemek, potansiyel riskleri azaltır ve yatırımı kolaylaştırır.
8. Toprak Analizi
Tumblr media
Arsa veya arazi alırken toprak analizi, özellikle inşaat veya tarım faaliyetleri düşünülüyorsa oldukça kritiktir. İşte toprak analizi yaparken dikkate alınması gereken başlıca konular:
Zemin Türü: Toprağın kumlu, killi, balçıklı veya siltli olup olmadığını belirlemek için bir analiz yapılmalıdır. Her toprak türü farklı yapısal özelliklere sahiptir ve bu, inşaat projelerinde önemlidir
Bereket Durumu: Eğer tarım amaçlı bir kullanım düşünülüyorsa, toprakta mevcut besin maddelerinin ve pH seviyesinin analizi gerekmektedir.
Su Geçirgenliği: Toprağın suyu ne kadar iyi süzdüğü veya tuttuğu, hem inşaat hem de tarım için kritiktir. Su geçirgenliği, drenaj ihtiyaçlarını ve sulama stratejilerini etkiler.
Bina Temeli İçin Uygunluk: İnşaat yapmak planlıyorsa, zeminin temel yükünü taşıyıp taşıyamayacağını belirlemek için zemin etüt raporu gereklidir.
Kirlilik ve Kontaminasyon: Özellikle endüstri bölgelerinde veya tarım alanlarında, toprakta pestisit, ağır metal veya diğer kirletici maddelerin olup olmadığını kontrol etmek önemlidir.
Erozyon Riski: Toprağın erozyona karşı ne kadar dayanıklı olduğu, arazinin eğimi ve bitki örtüsüne bağlı olarak değişiklik gösterebilir.
Doğal Afet Riskleri: Toprağın sel, deprem veya diğer doğal afetlere karşı ne kadar dayanıklı olduğunu belirlemek için analiz yapılmalıdır.
Organik Madde İçeriği: Toprağın organik madde içeriği, toprak verimliliği ve su tutma kapasitesi hakkında bilgi verir.
Tuzluluk Seviyesi: Özellikle sulama gereksinimleri için topraktaki tuzluluk seviyesinin bilinmesi önemlidir, çünkü yüksek tuzluluk bitki büyümesini olumsuz etkileyebilir.
Sıkıştırma ve Yük Taşıma Kapasitesi: İnşaat projeleri için toprağın sıkıştırılabilirliği ve yük taşıma kapasitesinin bilinmesi gerekir.
Arsa veya arazi alırken toprak analizi, potansiyel kullanım ve yatırımın değerini doğrudan etkileyebilir. Bu nedenle, yatırım yapmadan önce bu faktörleri dikkatlice değerlendirmek önemlidir.
9. Fiyat Araştırması
Tumblr media
Arsa veya arazi alırken fiyat araştırması, yatırımınızın maliyet-etkin ve değerli olmasını sağlamak için kritik bir adımdır. İşte fiyat araştırması yaparken dikkate alınması gereken temel unsurlar:
Benzer Parsellerin Fiyatları: Alması planlanan arsanın veya arazinin bulunduğu bölgedeki benzer özelliklere sahip parsellerin fiyatları araştırılmalı. Bu, mevcut piyasa değerini anlamaya yardımcı olacaktır.
Geçmi�� Satış Verileri: Bölgedeki arsa ve arazilerin geçmişteki satış fiyatlarına bakarak fiyat trendlerini anlamaya çalışılmalı.
Bölgesel Gelişmeler: Bölgede yapılması planlanan veya devam eden büyük projeler (örn. alışveriş merkezleri, ulaşım ağları, okullar) arsanın değerini artırabilir.
Kullanım Amaçları: Arsanın veya arazinin kullanım amacına (konut, ticaret, tarım vb.) göre fiyatı değişiklik gösterebilir.
İmar Durumu: Arsanın imar durumu, inşaat yapma hakkını ve yoğunluğunu etkiler, bu nedenle fiyat üzerinde büyük bir etkisi olabilir.
Topografya ve Fiziksel Özellikler: Arazi yapısı, eğim, ulaşım ve altyapı gibi fiziksel özellikler fiyatı doğrudan etkileyebilir.
Ulaşım ve Erişim: Ana yollara, toplu taşıma hatlarına ve diğer ulaşım olanaklarına yakınlık, arsa veya arazinin değerini artırabilir.
Mevcut Altyapı: Elektrik, su, kanalizasyon gibi altyapı olanaklarının mevcudiyeti fiyatı etkiler.
Hukuki Durum: Arsanın üzerinde herhangi bir ipotek, haciz veya şerh olup olmadığı fiyatı düşürebilir.
Arz ve Talep Durumu: Bölgedeki arsa ve arazi talebi, fiyatlar üzerinde belirleyici bir faktör olabilir.
Fiyat araştırması yaparken emlak danışmanlarından, kadastro ofislerinden, emlak web sitelerinden ve yerel emlakçılardan bilgi almak faydalıdır. Yeterli araştırma yaparak, piyasa koşullarını daha iyi anlayabilir ve yatırımın için en uygun fiyat belirlenebilir.
10. Ekspertiz Değerlemesi
Tumblr media
Ekspertiz değerlemesi, bir gayrimenkulün (arsa, arazi, konut, iş yeri vb.) piyasa değerinin belirlenmesi için uzmanlar tarafından yapılan bir değerleme işlemidir. Arsa veya arazi alırken ekspertiz değerlemesi yaptırmak, alım satım işlemlerinde doğru ve gerçekçi bir fiyat belirlemeye yardımcı olur.
Teknolojik Olanaklar ve Araçlar: Modern ekspertiz değerlemesi, coğrafi bilgi sistemleri (GIS), drone ile hava fotoğrafçılığı ve 3D modelleme gibi teknolojik araçları kullanabilir.
Ekonomik Göstergeler: Bölgenin ekonomik durumu, işsizlik oranları, bölgesel yatırımlar gibi makroekonomik faktörler arsanın değerini etkileyebilir.
Yerel Pazar Dinamikleri: Bölgedeki arz ve talep dengesi, son dönemde gerçekleşen satışlar, bölgedeki kiralık ve satılık ilanlarının sayısı ve fiyatları ekspertiz değerlemesinde önemlidir.
Yasal ve Siyasi Faktörler: Bölgedeki yasal düzenlemeler, yerel yönetim politikaları veya devletin bölgesel yatırım kararları ekspertizin değerlemeyi etkileyebilir.
Toplumsal ve Kültürel Eğilimler: Bölgedeki demografik yapı, yaşam tarzı, kültürel özellikler ve toplumsal eğilimler değerleme sürecine dahil edilebilir.
Yatırım Geri Dönüş Oranı: Yatırımın ne kadar süre içerisinde geri dönüş sağlayabileceği ve potansiyel kira geliri ekspertiz değerlemesinde dikkate alınabilir.
Rekabet Analizi: Bölgedeki benzer arsalar ve projelerin ne durumda olduğunu inceleyerek rekabet ortamını değerlendirmek.
Çevresel ve Sosyal Sorumluluk: Arsanın çevresel sertifikaları, sürdürülebilirlik projeleri veya toplumsal fayda sağlayabilecek diğer unsurların değerlemeye katkısı.
Teknik ve Fiziki Özellikler: Arsanın toprak yapısı, su tabanı yüksekliği, yer altı suları gibi teknik ve fiziksel özellikler.
İnovasyon ve Gelişme Potansiyeli: Arsanın gelecekteki teknolojik ve inovatif projelere ev sahipliği yapma potansiyeli.
Necati Aksoy
Realty World Mia Gayrimenkul
2 notes · View notes
simurgsworld · 1 year
Text
```1)Gece yatarken telefon yakınınızda uyumayı alışkanlık edinin (Şarj dolu olsun)
2)Depreme gece yakalandı iseniz yatak odası veya çocuk odasından ayrılmayın. (Çünkü arama kurtarma çalışmaları Öncelikli olarak bu odalardan başlatılıyor.
3)Eski tip birbirine geçmeli yatağınız varsa biran önce ondan kurtulun. Yüksek ve sağlam bazalardan alın.Baza altını mümkün olduğunca dolu tutun (Kıyafet battaniye yorgan gibi) Çünkü sağ ulaştıklarımızın çoğu baza yanlarında uzanan insanlardı)
4)Sakın ayakta, kiriş altlarında,merdiven boşluklarında ve koridorda durmayın (Ölüm vakaları daha çok buralardaydı)
5)Mutlaka çök-kapan pozisyonunu yapın. Ama bunu boş yerlerde degil özellikle bazaların yanında yapın.
6) Kapandığınız esnada yatak üzerinden Battaniye-Yorgan ve yastık alıp kendinizi koruyun. Kış aylarında atletle kesinlikle yatmayın. Yara almayan ama soğuktan ölenlere denk geldik.
7)Baza kenarlarında 1 şişe su bulundurmayı adet edinin. Cok şey kaybetmezsiniz.
8) Kol saati kullanınki enkaz altında gece yarısı sesinizi boşa tüketmeyin. Sizi duyan çok kişi olmayacak. Çünkü gece karanlık ve soğuktan çalışmalar yavaşlıyor.
9)Sakin kalıp elbet birisinin sizin için geleceğini unutmayın.
10)Sarsıntı tamamen bitmeden
bulunduğunuz yerden ayrılmayın. Merdiven boşluklarından çok can kaybı çıktı.
11)Varsa imkanınız yüksek katlı son tercihiniz olsun. En üst kattayım diye kendinizi çokta güvende hissetmeyin. (Vefat eden yakınlarımız en üst katlarda oturuyorlardi)
12)Bu saatten sonra depremle yaşamayı ve birgün yine yüzleşeceğinizi unutmayın. Her zaman hazırlıklı olun.```
*Çok önemli mutlaka*
okuyunuz lütfen.... Kahramanmaraş Merkezli Asrın Felaketi
*_Sonrası Arama Kurtarma Çalışmaları ve Enkaz Kaldırma İşlemlerinde 1 Hafta Süresince Görerek Tecrübe Ettiğim_*
Deprem Notlarım
44 notes · View notes
dolunay66 · 1 year
Text
Tolstoy’un Anlam Yüklü Mezarı
1828 yılında çağının çocuklarına göre şanslı bir çocuk olarak doğmuş zengin bir ailenin ferdi olarak büyümüş Lev Nikolayeviç Tolstoy. Doğumdan gelen sosyal ve ekonomik apoletleri düşünce dünyasında sürekli reddeden yazar, filozof. Çağının roman sanatını en güzel örneklerini veren yazar ,arayış içinde olduğu dönemlerde 3. defa evden kaçışının ardından eşine ve çocuklarına bıraktığı mektubun ilk paragrafında şunları söyler:
““Gidişim sana acı verecek, üzgünüm, bana inan ve başka türlü yapamayacağımı anla. Benim evdeki durumum çekilmezdi ve çekilmez oldu. Öteki nedenlerin yanı sıra, şatafatlı koşullar içinde, eskiden olduğu gibi, yaşamayı sürdüremedim ve benim yaşımdaki ihtiyarların göreneğine uyarak, dünyayı terk edip, yaşantımın son günlerini sessizlik ve yalnızlık içinde geçirmek istedim.”
28 Ekim 1910 tarihinde ,sabahın altısında Iasnaya Poliana’daki evinden gizlice ayrılıyor. Yanında paltosu, başında kaba saba bir kasket, ayaklarında kauçuk ayakkabıları, günlüğü, bir kurşun kalem ve bir kamış kalem” yanında. Haricinde hiçbir şey yok. En büyük korkusu birileri tarafından tanınmak ve eski hayatına geri döndürülmek. Ancak şanından kaçmak ve uzak yerlere gitmek için bindiği ilk trende yolculardan biri onu tanır ve bu kısa sürede trendekiler tarafından duyulur. Yazar ,kompartıman ve trenin kapısının önünde oluşan izdihamdan rahatsız olur. Şanı bir kez daha onun ideallerinde yer alan sade cennetine giden yolun önünü kesmektedir. Trenin gittiği her istasyonda telgraflar işler ve onun için özel tren hazırlatılır. Gazeteciler onun peşine düşer.
Tren sınıra geldiği sırada ise, bir memur Leon Tolstoy’u nezaketle selamlar ama sınırı geçmesine izin vermez. Bu onun için oldukça sarsıcı olur ve yaşlı bedeni uzun süredir taşıdığı rahatsızlıkları koyar sahneye. Sırtını oturduğu sert tahta sıranın arkalığına dayar. Bundan sonrası küçük bir tren istasyonu olan Astapova’da oluşan kargaşadan ibarettir. Misafir edilebileceği bir otel veya han odası olmadığı için şaşıran istasyon şefi, istasyona ait tek katlı ahşap evin içerisindeki çalışma odasını teklif eder. Bu oda basık tavanlı, ağır bir havayla ve kapalı yerlere özgü bir koku ve yoksullukla dolu küçük odadır.
Hayat ömrünün son anlarında büyük yazara hayatı boyunca aradığı sadeliği zarif bir şekilde sunmaktadır. Demir karyola, gaz lambasının kısık ışığı. Kaçtığı lüks ve konfora ait hiçbir şeye sahip olmayan odanın dışında onun şanınından faydalanmaya çalışan büyük kalabalığa rağmen içeride alabildiğine sadelik hakimdir.
4 kasım gecesi kendine geldiğinde hala hayatı sorgulama peşindedir. “‘Peki ama köylüler nasıl ölüyorlar?” diye sorar. Sonrası derin bir sessizlik. 7 Kasım 1910 sabahında saat altıda aradığı kadim yalnızlığa kavuşur ve ölür Tolstoy.
Sonrasında onun arayışına yakışan bir şey daha olur. Tarihin gördüğü en muazzam mezarlardan birisi inşa edilir Tolstoy için. Mimarı bütün kadim ikametlerin mimarlarının en kıdemlisi olan doğadır. İmrenilecek bir mezara sahiptir. Etrafında ağaçlar ile kaplı bir alanda tüm sadeliği ile yeşil bir örtü. Her hangi bir sembol, her hangi bir işaret yok. Yasnaya Polyana ‘da zaman zaman çiçeklenen bir örtünün altında ömrünce aradığı ve kaçış mektubunun ilk paragrafında bahsettiği sadeliğe kavuşmuş bir Tolstoy yatmaktadır.
Not: Ölüm tarihi bazı kaynaklarda 8 kasım,bazı kaynaklarda ise 20 kasım olarak geçmektedir. Baz alınan 7 kasım tarihi eşi Sofiya Tolstoy’un güncesinden alıntılanmıştır.
Tumblr media
31 notes · View notes
haziranzede · 3 months
Text
hafıza ne acaip şey. babamın evinde arka bahçede çok az meyve veren, çok az güneş alan ve hiçe yakın sulanan , yağmurla su alan bir incir ağaçı vardı. etrfında insan yok, meyva ağaçı yok. çok küçük incirler verirdi. bazısı büyürdü ama hiç bir zaman çok büyük incirleri olmazdı. insan bazen bir incir ağaçıyla dahi empati kura bılıyor. yanlız ama ayakda duran, görülmeyen ama meyve veren, yaşamı bittikten sonra dahi hatırlanan bir incir ağaçı oldu. çoğu zaman ınsanalr 20 yıl sonra hatırlanmaz ben ise şuan çocukluğumda ustunde gezidğim incir ağaçını haturlıyorum.
İstanbul'da 4 katlı ve bahçeli bir apartmanda buyudum. bahçesünde kocaman çam ağaçları, erik ağaçları, yeni dünya, elma, ceviz ağacı olan, bolca ağaçlara tırmandığımı, bolca çamurlara bulandığımı bir çocuklugumuz oldu. toprakda belki de bu sebeple iğrenmiyorumdur. toprak bana göre pis değildir. otururum,seccade sermden namaz kılarım,sabun olmadığı yerde toprakla elımı yıkarım.
ağaçlar ve yeşillikde en çok özlediğim ve bana en iyi gelen şey. yapayda olsa sahildeki mavı ıle yeşilin buluşmasını çok çok severim.
4 notes · View notes
korayaker · 5 months
Text
Tumblr media
Kuzguncuk’taki Bağlarbaşı Korusu içinde yer alan Abdülmecid Efendi Köşkü, 1880-1885 aralığında İsmail Paşa tarafından yaptırılan bir av köşkü.
Tumblr media
İsmail Paşa bu köşkü oğlu Tevfik Paşa için yaptırmış. Her ne kadar mimari kesin olarak bilinmese de Levanten mimar Alexandre Vallaury tarafından yapıldığı düşünülüyor.
Tumblr media
200 dönümlük bir korunun içinde yer alan Abdülmecid Efendi Köşkü, mermer havuzlu büyük salonu, verandasında yer alan işlemeleri, panolarında yer alan altın kalem işi süsleri, çini panoları, pencere vitrayları ve şömineleri ile oldukça etkileyici bir köşk.
Tumblr media
Abdülmecid Efendi Köşkü, sahibi İsmail Paşa’nın vefatından sonra Sultan Abdülhamit tarafından satın alınmış ve Şehzade Abdülmecid’e tahsis edilmiş.
Köşkü yazlık köşk olarak kullanmaya başlayan sanatsever Şehzade Abdülmecid, burayı adeta sanat ve kültür merkezi olarak kullanmış. Dönemin sanatçıları, edebiyatçıları çini döşeli verandada toplanıp uzun uzun sohbetler ederlermiş. Çarşamba günleri Şehzadenin burada resim yaptığı da söyleniyor.
Köşkün ünlü “Aşk Çeşmesi” adlı manzara resmi, 1900’lerin başında Şehzade tarafından Hüseyin Avni Lifij’e yaptırılmış. Resimde mermer çeşme başında sohbet eden renkli kıyafetleriyle kadın figürleri tasvir edilmiş.
Şehzade Abdülmecid’in 4 Temmuz 1918’de veliaht ilan edilip Dolmabahçe Sarayı’nın Veliaht Dairesi’ne yerleşmesiyle Abdülmecid Efendi Köşkü uzunca bir süre boş kalmış.
İkinci Dünya Savaşı zamanında askerlerin kaldığı köşkün çinileri bu süreçte deforme olmuş ve sonradan Kütahya’da tekrardan çiniler yapılmış.
Harem binası her ne kadar günümüze ulaşamamış olsa da 1987-1988’de restore edilen bu üç katlı selamlık binası şu anda Koç Topluluğu‘na bağl-
Kuzguncuk-Üsküdar
2 notes · View notes
gariphanim · 1 year
Text
Çaresizliği biz bu kadar hissettikte onlar ne yaptı acaba . Gece uykudan uyandırdı o deprem . İki kere şiddetlice evimizi darma duman etti . Eşimle ben kızları yere alıp üstlerine kapandık . Elimizden başka bişey gelmedi . Deprem sakinleşince Eşim iş yerini aradı işe gelmeyeyim iki tane küçük kızla eşim evde yanlız kalacak çok korktu perişan dedi ama illa gelmen gerekiyor dediler ve sabah namazı okunmadan gitti . Deprem oldu bitti zannediyorduk . Gündüz ki depremi hiç kimsenin beklemediği gibi bizde beklemiyorduk . Öğlen civarı abim aradı Memet işe gitmiş ben yanınıza geleyim o işten gelene kadar korkmayın dedi tamam abi deyip kapattım ve beş dakika sonra o şiddetli deprem oldu. Ev yerinden oynuyordu ben sadece Allahım nolur yardım et diyerek kızların üzerine kapandım . Ayşem, anne noluyor noluyor diye bağırıyor kanepe niye sallanıyor diye o kadar çaresiz bağırıyordu ki . Boynuma sarılmaya çalışıyordu . Eşim aradı o sıra iyisiniz demi hepiniz diye işten çıkıp gelicem hemen yanınıza dedi kapattı . Abimde gelecekti zaten çarşıda buluşup bizim yanımıza gelmeye çalıştılar 3 saat boyunca . Normalde 30 dakikalık yolu 3 saat geçti gelemediler . Çünkü herkes arabasına binip şehri terk etmenin peşine düştü yol tıkanmış bir milim ilerliyemiyoruz diye eşim çaresiz sesiyle arayıp haber veriyordu . O gün herkes köylere gitmeye çalışıyordu bizim gibi . Eşim biz daha gelemiyoruz yol kitlendi dedi aşağı baktım camı açıp bütün herkes dışarı dökülmüş bir ben kalmıştım sanki binada . Ev hâlâ 10 dakkaya bir artçı depremden dolayı sallanıyordu . Kızları al aşağı in dikkatlice dedi eşim . Asansör kapalıydı 14. Kattan aşağı iki çantayla ve iki çocukla birlikte nasıl inicem diye düşünüp kafayı yemek üzereydim . Küçük kızım bir kolumda iki tane çanta diğer kolumda , Ayşe elini ver anne diyor onu tutacak elim kalmadı . Çantamızdan tut annecim hadi lütfen diyerek 8 inci kata kadar zor bela indik . O katta bir adam daha hızlı hızlı iniyordu baktı Halime Ayşe’yi hemen kucağına aldı zemin kata kadar indirdi sağolsun . Binanın son katında oturuyoruz yani 14 . Katı deprem anında yukarı kat daha çok sallanıyor . Evimiz defalarca yerinden kalkıp kalkıp oturdu . Bu sefer yıkılacak artık dedim umudumu kaybedip ama rabbime çok şükür çocuklarımın yüzüne baktı . Abimle eşim zor bela geldiler aşağıda donmuştuk. O sıra kar fena çoğaldı tipi çıktı köye zor bela gittik . Köyde sallanıyordu ama en azından iki katlı bişey olsa aşağı inmemiz daha kolay diye kendimizi öyle avutuyorduk. Çok şükür ki gündüz evde kızlarla yanlız kaldığımda olan deprem kadar olmadı artık . Sadece artçı deprem oluyordu sadece sallanıyorduk hafifçe. Evden çok korktum anne bida nasıl girecem o eve deyip anneme sarıldım . @zeynebsahn ablam ikinci gün mesaj attı kader iyimisiniz diye . Depremin olduğu gece saat 4 de kayserininde adı geçiyordu depremden etkilenen iller diye ama Allah’a şükür Kahramanmaraş’taki binalar gibi yıkım olmadığı için Kayseri’yi bir daha dememeye başladılar . Yıkılan bina olmadı galiba ama yarılan , çatlayan yüzleri dökülen binalar var . İnsanlar şehri boşalttı köylere başka şehirlere gitti . Zeynep ablaya evimizi terkedip köye geldik abla dedim . Gece olan depremde mutfakta çatlaklar olmuştu az az . Ama gündüz olan deprem daha şiddetliydi diğer odalarda da çatlarlar olmuş . Eşime evden çok korktum nasıl girecem eve bilmiyorum diyordum . Geldik evimize . Evle yüzleştik . Her bir duvarına bakıp diğer bir deprem daha olursa yıkılır mı acaba diye düşünüp durdum . Eşimin iş yeri işe başlamadığı için sıkıntı etmeselerdi daha köyde dururduk . Siz durun ben giderim dedi eşim , ama onu nasıl yanlız bırakabilirim ki . Teyzelerim dayılarım kader niye gitti o köyde dursaydı demişler anneme , ama eşimi tek başına bırakmazdım . onunla birlikte geldik bizde . Sürekli biz böyle küçük bişeyde bu kadar korktuk da oradaki insanlar nasıl dayandı o korkuya acıya diye sürekli onları düşünüyoruz . Allahım sen çok büyüksün sen yardımcıları ol nolur .
15 notes · View notes
murat-o41 · 11 days
Text
Emre’nin Karısının Yediği Yaraklar (4)
Öğlenden sonra, evden çıkmak üzere hazırlanırken, kendini alabildiğine mutlu hissediyordu Suna. Kocası ilk gittiğinden geri dönene kadar geçen iki aylık süre boyunca içinde hissettiği sorunların şimdi çözüldüğünü hissetmekten kaynaklanan bir mutluluktu bu. Kocasıyla birlikte geçirdiği üç gün içinde gelen, ama ne olduğunu kendisinin de tam bilmediği bir çözüme ulaştığını farkediyordu. 
Giyinmesini tamamlayıp aynada kendine baktığında, gözleri parladı. Yine tam öldürücü bir kılığa bürünmüştü. İlk bakışta eteği kesilmiş bir atlet fanilesini andıran uçuk mavi penye bir büstiyer ve eski bir bluejean'i keserek yaptığı şortunu giymişti. Güzelim memeleri, ince kumaşın altından, tüm hatlarıyla belli oluyordu. Meme başları birer düğme gibiydiler. Karnı, memelerinin altından beline kadar çıplaktı. Daracık şortunun saçaklanmış paçaları da, bacaklarını tüm güzelliğiyle ortada bırakıyordu. Arkadan bakıldığında ise kıçının yanaklarıyla bacaklarının birleştiği yerdeki baş döndürücü yuvarlakların bir kısmı görülebiliyordu. Çıplak ayaklarına sandaletler geçirmişti.
Garajdan arabayı çıkarıp, Kemeraltı'na yöneldi. Hem biraz dolaşmak istiyordu, hem de evde yiyecek bir şeyler kalmadığından, biraz alış-veriş etmek. Tabii, bütün bunlardan daha önemli olan bir isteği daha vardı; kendini göstermek. Kemeraltı bu iş için biçilmiş kaftan gibi geliyordu ona. Genelde alt-orta sınıfın tercihi olan bir yerdi burası. Suna, deneyimleriyle, oradaki insanların siklerini kaldırmanın daha kolay olduğunu biliyordu. Bunun neden olduğunu bulmuyordu Suna. Ama bunu fazla önemli de bulmuyordu doğrusu. Asıl önemli olan sonuçtu onun için.
Arabayı yakınlardaki bir katlı otoparka bırakıp Kemaramltı'nın daracık sokaklarında bir saate yakın dolaştı Suna. Sonunda salam almak için bir mezecinin önünde durdu. Tam arkasında, bir kebapçı dükkanı vardı. Önünde de birkaç tane, Doğlu oldukları hemen anlaşılan adam duruyordu. Sırasını beklerken ona gösterilen tepkiyi ve hakkında yapılan alçak sesli yorumları duyuyordu tabii. İlk dikkatini çeken adamlardan birinin iç geçirmesi olmuştu. Aralarında bozuk bir Türkçe'yle konuşuyorlardı. 
"Uffff, amın güzelliğine bak lan..." demişti birisi. 
"Sen amı boşver de, götün güzelliğine bak oğlum..." demişti öbürü de. "Tam yalanıp yalanıp sikilecek göt işte..."
Suna, tüm vücudunu inanılmaz bir ateşin bastığını hissetti birden. İkinci adamın söylediklerinin, kıçının güzelliğinden kaynaklandığını biliyordu. Ve adamın sözleri, ateşten birer ok gibi beynine girmişti sanki. Bir anda sulanmıştı amı. Dizlerinin titrediğini hissederek, önündeki tezgaha tutundu. Bu arada sırası da gelmişti. İstediği salamı aldı ve kendini hızla otoparka atıp arabasının içine oturdu. Başı dönüyordu. Yaşamı boyunca ilk kez biri, "götünü sikmekten" söz etmiş ve bu da onun akıl almaz bir biçimde tahrik olmasına yol açmıştı. Yeni bir şeydi bu Suna için. Yeni ve delicesine tahrik edici.
Tam motoru çalıştırmak için elini kontak anahtarına atıyordu ki, birden biri sağ kapıyı açtı. Böyle bir şey beklemediği için yerinden sıçradı adeta Suna. Murat'ı da, ancak yanındaki koltuğa oturduktan sonra tanıyabildi. Arabayı parkettiği yer, otoparkın en dip tarafındaki arabaların arasında ve biraz karanlık bir yerdi. Ama Suna, tüm kötü ışık koşullarına rağmen Murat'ın üzerine dikili gözlerinin ateş saçarak parladığını görebiliyordu. Bu kadar çok tahrik olduğu bir sırada, bir gece önce birlikte çılgınca şeyler yaptığı erkeği birden karşısında görmek, öldürücü bir darbe olmuştu Suna için. Büyülenmiş gibiydi.
"Sen daha gitmedin mi..?" diye sordu, sırf konuşmuş olmak için.
"Yarın gidiyorum..."
Başke bir şey konuşmadılar. Onun yerine Murat elini uzatıp, Suna'nın sağ bacağının içini okşamaya başladı. Tüm vücudu elektrik çarpmış gibi titredi Suna'nın. Beli büküldü, bacakları aralanıverdiler. Adamın okşayan eli bir anda yukarı çıkıp kasıklarını, şortunun içinde neredeyse buhar çıkarmakta olan amını avuçlayıverdi. 
"Immmhhh..." diye inledi Suna.
Sonra Murat, koltuğunda kımıldanarak ona sokuldu iyice. Ağzı açıldı ve dudakları, Suna'nın zevkle aralanmış dudaklarının üstüne kapanıverdiler. Hırsla öpüşmeye başladılar. Dilleri birbiriyle boğuşuyor, birbirlerinin içindeki havayı boşaltmak istermiş gibi emişiyorlardı. Tümüyle bırakmıştı Suna kendini. Dünyadan kopmuş gibiydi. Nerede olduğunun bile farkında değildi artık. Murat ondan uzaklaştığında neredeyse ağlayacaktı bu yüzden. Buğulanmış gözleriyle adamın sırtını koltuğa yaslayıp telaşlı ellerle pantolonunun önünü çözüşünü ve elini içeri sokup sikini dışarı çıkarışını izledi. Taşaklarıyla beraber hem de. 
Tanrım, kocasınınkiyle karşılaştırıldığında çok büyüktü Murat'ın siki. Hemen hemen sinemadaki işçi kılıklı adamın siki kadar vardı. Suna'nın eli, adeta iradesi dışında uzandı bu muhteşem erkeklik abidesine. İnce parmakları bir anda çevresine dolandılar. Ateş gibi yanıyor, nabız gibi atıyordu. O anda, etek giymediğine üzüldü Suna. Eğer eteği olsaydı, şimdi bu kocaman sikin üstüne oturuverirdi ne güzel. Nerede olduğuna, her an birinin gelip onları görmesi riskine aldırmadan üstelik. Ama şimdi şortunu çıkarmak gerekecekti ve bu biraz fazla olabilirdi. Yine de kendini tutamayacağının farkındaydı Suna. Onun için kalkmış bu sikin, mutlaka biryerlerine girmesini istiyordu. Koltukta yan dönerek Murat'ın kucağına doğru eğildi. Önce dilini uzatıp, aklını başından alan sikin, iyice şişip morarmış başını yalamaya başladı. Erkeğin vücudunun bu temasla kıvrandığını hissettiğinde de, dudakları aralandı ve artık zonklamakta olan sik ağzının içine kayıverdi. 
Suna uçmuş gibiydi. Aldığı zevk, evlendiğinden bu yana ilk kez başka bir erkeğin sikinin ağzına girmesinin verdiği yoğun bir duyguyla, daha da büyüyor, ikiye, hatta üçe katlanıyordu sanki. Başını oynatmaya, Murat'ın sikini ağzına sokup çıkarmaya başladı. 
"Ohhh, ağzın am gibi..." diye soludu Murat.
Suna'nın beyninde küçük bir patlamaya neden oldu bu sözler. O da, ağzının am gibi olduğunu hissediyordu. Bir parkyerinin karanlık köşesindeki arabanın içinde, yabancı bir sik tarafından sikilmekte olan bir am gibi. Birden karnının içinde müthiş bir patlama oldu. Beli geliyordu. Tanrım, sik emerken beli geliyordu. Hem de o kadar şiddetli geliyordu ki, başının yukarı aşağı hareketlerinin ritmini bile kaybetmesine neden olmuştu bu. Neden sonra kendini topladı biraz. Yeniden düzenli sikiş hareketleriyle Murat'ın sikini emmeye, ağzına sokup çıkarmaya başladı. Erkeğin getirmesini, tohumlarını gırtlağına fışkırtmasını istiyordu. Hem de deli gibi. Onun vücudunun yavaş yavaş kasılmaya başladığını farkettiği anda da, daha hırsla emmeye başladı. Hırsla ve giderek hızlanan hareketlerle. Ve birden fışkırtmaya başladı Murat. İlk salvo ağzının tavanına çarptığında da Suna iyice çıldırdı. Tekrar beli gelmeye başladı onun da. Tüm vücudu dalgalanıyor, kıvranıyordu. Murat ise ağzından homurtular çıkartarak fışkırtmayı, bellerini ağzına doldurmayı sürdürüyordu. Gırtlağından geçip midesine inmekte olan erkeklik sıvıların, yemek borusunu alev alev yaktığını hissederek bir kez daha belini getirdi Suna. Bayılacak gibi olmuştu. Erkeğin kucağına yığılıp kaldı sonra da.
Kendine gelmesi biraz zaman aldı Suna'nın. Doğrulup ellerini direksiyona koyabildiğinde, kendini çok yorgun hissediyordu. Süzülmüş gözlerle Murat'ın sikini yeniden pantolonuna sokuşunu izledi. Adam elini uzatıp Suna'nın yanağını okşadı. Sağ kapıyı açıp arabadan indi ve içeri eğilip gözlerinin içine baktı.
"Görüşürüz..." dedi sonra da.
Kalbi deli gibi çarpıyordu Suna'nın. Tanrım, neler yapmıştı böyle. Şimdi arkadan yavaş yavaş uzaklaşışını seyrettiği adamın sikini ağzına alıp emmiş, tohumlarını olduğu gibi yutmuş ve kendi de üç kez belini getirmişti bu arada. Kocasını aldatmıştı. İlk kez. Üstelik onun da arkadaşı olan bir erkekle.
Doyuma ulaşmanın verdiği rahatlıkla, kocasını aldatmanın getirdiği huzursuzluğun birbirine karışmış yoğunluğu altında bocalıyordu. Elini uzatıp dikiz aynasını çevirdi ve yüzüne baktı. Ağzının köşesinden sızan beller, çenesine akmıştı. Bunu görünce, içinin kontrol edemediği bir biçimde yeniden tutuştuğu hissederek şaşırdı. Ağzının yeni sikilmiş görüntüsü müthiş tahrik edeciydi. Bir elini bacaklarının arasına sokup amını avuçladı. Şortun kalın blucin kumaşı sırıl sıklam ıslaktı. Hala alev alev yanıyordu amı. Öbür elinin parmaklarıyla çenesine akan belleri sıyırdı. Sonra parmaklarını ağzına sokup emmeye başladı. Ağzına gelen hafif tuzlu tat ve yeniden burnuna dolan keskin koku, başını iyice döndürdü. Bacaklarının arasındaki eli amını iyice sıktı ve titreyerek yeniden belini getirmeye başladı. Vücudu koltuğun üstüne kıvranıp bükülüyordu. 
Eve ulaşana kadarki 20 dakikalık yol boyunca da kendine gelemedi pek. Sanki bir rüya alemindeydi. Arabayı garaja sokmayı denemedi bile. Kasıklarındaki yangın, tüm benliğine hakim olmuş gibiydi. Kocasının İzmir'de olduğu üç günlük süreyi müthiş bir sikiş yoğunluğuyla geçirmiş ve ondan sonraki günü de evde yatarak geçirip ancak kendini toplayabilmiş olmasına rağmen, birden kendini böylesine bir durumda bulmayı anlıyamıyordu. Neler gelmişti başına evden çıktığından beri. Ama olan olmuştu işte. İçeri girip aldıklarını mutfağa bıraktı ve doğru yatak odasına gitti.
Duvardaki büyük aynada kendini seyrederken aklına Kemeraltı'ndaki Kürt'ün sözleri geldi birden. Götünü sikmekten söz etmişti adam. Aynaya arkasını dönüp, kıçının görünüşüne baktı. Arabanın içine oturup kalkması, koltuğun üstünde kıvranması, şortun paçalarının biraz daha sıyrılmasına neden olmuştu ve kalçalarıyla bacaklarının birleştiği yerdeki yuvarlakların alt kısımları şimdi daha çok görünüyordu. Gerçekten de güzeldi kıçı. Acaba nasıl bir duyguydu götten sikilmek? Kocaman bir sik, o küçük göt deliğine nasıl girerdi ki? Suna bunu son derece korkutucu buluyordu. Ama aynı anda akıl almayacak kadar çok tahrik olduğunun da bilincindeydi bu arada. Şortunu, büstiyerini ve sandaletlerini çıkararak çırıl çıplak kaldı. Şimdi vücudunu tüm çıplaklığıyla görebiliyordu aynada. Yeniden arkasını dönüp kıçına baktı. İncecik belinden sonra birden genişleyen kalçalarının yuvarlakları, böyle çıplakken daha da güzel görünüyorlardı. Ama Suna, güzelliğinden çok daha önemli bir şeye sahip olduğunu biliyordu. Tahrik ediciydi vücudu. Sik kaldırıcıydı. Elleriyle kalçalarını avuçlayıp iyice ayırdı. Karakafanın sikmekten söz ettiği götünü görmek istiyordu. Ama başaramadı bunu. Sonra odadaki bütün lambaları yaktı ve el aynasını alarak yatağa sırtüstü uzandı. Mutlaka görmek istiyordu götünün deliğini. Bacaklarını araladı ve dizlerinden büküp karnına doğru çekti. Sonra sol eliyle aynayı aşağı götürdü.
İlk gözüne çarpan, dudakları iyice şişmiş amı oldu yine de. Ağzı açık ve kendi sıvılarından vıcık vıcık sulanmış amının güzelliği başını döndürdü. Sonra onun biraz altında aradığını buldu. Götünün pembe ve küçük deliğini. Öbür elini de aşağı götürüp, orta parmağını yavaşça dokundurdu oraya ve tüm vücudunun bu temasla kıvrandığını hissederek şaşırdı. Yeniden dokundu götüne ve birden beli gelmeye başladı. Yatağın üstünde çırpınıyor, kıvranıyor, inliyordu. Sonra kendinden geçerek öylece kaldı.
Kendine geldiğinde akşam olmuştu. Yorgun argın kalkıp duş aldı önce. Gözünün önünde sürekli o gün yaşadıklarının resimleri uçuşuyordu. Kemeraltı'ndaki "götünü sikmek istediğini" söyleyen Kürt, bacakları titreyerek arabasına gidişi, birden Murat'ın gelip yanına oturuşu ve onu okşayıp öpüşü sonra da ağzına verişi ve en nihayet eve geldiğinde parmağını götünün küçük deliğine dokundurup kendinden geçişi. Neler oluyordu böyle? Genelde sakin olan hayatı birden hareketlenmiş, tümüyle, sikişle doluvermişti. Gerçi olup bitenler onu şaşırtıyordu ama, yine de herşeyi son derece güzel, zevk verici ve uçurucu bulduğunun da farkındaydı bu arada. Dehşetli bir ikilemin içine sıkışıp kalmış gibiydi sanki. 
Duştan çıkınca sırtına bordo renkli penye bir giysi geçiriverdi. Bu da, o çok sevdiği büyücek atlet fanilalarından biriydi aslında. Kollarıyla omuzlarını ve memelerinin önemli bir kısmını açıkta bırakan, biraz bol eteği de kalçalarının bitimine kadar ancak örtebilen sevgili giysilerinden biri. Sonra çıplak ayaklarla mutfağa gidip kendine yiyecek bir şeyler hazırladı. Karnını doyurduktan sonra da, salona geçip, televizyon seyretmeye başladı. Ama aklı hala gündüz olup bitenlerdeydi. Özellikle de Murat'ı, daha doğrusu onun kocaman sikini düşünüyordu. Sırf etek giymemek yüzünden üstüne oturamamıştı onun. Halbuki kocasınınkinden büyük bir siki içine almayı nasıl da istiyordu.
Kimbilir ne kadar zevkli olurdu. 
Düşündükçe amı sulanmaya başlamıştı yeniden. Tanrım, doymak bilmiyordu bir türlü. Aslında kaç kere belini getirmişti gündüz. Ama yine canı istiyordu işte. Eteğini iyice sıyırıp bacaklarını açtı ve amına baktı. Dudakları yine şişip açılmış, içinden sızan sular, kıçının yarığına doğru akmıştı bile. Elini götürüp yavaşça okşadı amını. İçi titriyordu. Biraz oynasa yine belinin geleceğinin farkındaydı. 
Tam parmağını içine sokacaktı ki, kapı çaldı.
Beklenmedik bir şeydi bu. Şaşırmıştı Suna. Kim gelmiş olabilirdi ki? Canı sıkkın bir halde kapıya gitti ve açtı. Bir anda Murat'la burun buruna geldiler. 
Suna, amındaki ateşin tüm vücuduna yayılmakta olduğunu hissediyordu. Düşündükçe aklını başından alan, içine almak için çıldırasıya büyük bir istek duyduğu sik, ayağına gelmişti işte. Biraz sonra sikileceğini biliyor ve başı, bu düşünceyle dönüyordu. Ne kadar olduğunu bimediği bir süreden sonra akledip, Murat'ın içeri girebilmesi için geri çekilirken, gözleri erkeğin pantolonunun önünde aniden meydana gelen kabarıklığı yakaladılar. Birden başka yere bakamaz oldu Suna. Bir kaç adım daha attı geriye ve sırtı duvara dayandı.
Murat içeri girip kapıyı kapadı. Sonra da elinden tutup kendine çekti Suna'yı. Vücutları birbirine yapışırken, Suna, gözlerini ayıramadığı o kocaman sikin bir anda karnına değmeye başlamasıyla titredi. Murat ellerini iki yandan uzatarak kalçalarını avuçlayıp onu kendine daha da çok çektiğinde ise çıldıracak gibi oldu. Aradaki kumaşlara rağmen erkeğin sikinin bir nabız gibi atmakta olduğunu, taş gibi sertliğini, alev gibi yakıcılığını hissedebiliyordu. Başını kaldırdı ve Murat'la gözgöze geldiler. Sonra kolları erkeğin boynuna dolandı, yüzleri birbirine yaklaştı, ağızları aralandı ve çılgıncasına öpüşmeye başladılar. Dizlerinin çözüldüğünü hissediyordu Suna. Dili, Murat'ın ağzının içinde erimiş gibiydi sanki. Amındaki ateş artık dayanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Karnını, aklını başından alan o kocaman sikin üstüne hırsla bastırıyordu.
Murat, kısa bir an için uzaklaşınca telaşlandı. Ama erkek hafifçe eğilip onu kucağına alınca, yeniden rahatladı. Sonra onu kucağında taşıyarak salona götürdü Murat. Az önce oturmakta olduğu büyük koltuğun önüne geldiklerinde de, tekrar ayaklarının üstüne bıraktı. Bu süre boyunca kollarını erkeğin boynundan ayırmamıştı Suna. Yeniden ve daha hırsla öpüşmeye başladılar. Murat iki taraftan tutup eteğini yukarı sıyırdığında, karnına yaslanan o taş gibi sertlikle arasına giren kumaşlardan biri eksilmiş oldu ve bir an önce içine almaktan başka bir şey düşünemediği o kocaman sikin yakıcılığını daha çok hissetmeye başladı. Amından sızan suların bacaklarının iç taraflarından dizlerine doğru aktığının farkındaydı artık. Sonra Murat onu hafiçe itip, koltuğa oturtuverdi. 
Eteği beline kadar sıyrılmış, bacakları aralık ve gözleri yarı kapalı, erkeği seyrediyordu şimdi Suna. Önce gömleğini çıkardı Murat. Sonra da pantolonunu. İçine don giymemişti ve o kocaman siki, bütün ihtişamıyla Suna'nın önündeydi artık. Çatlayacak kadar şişip yukarı kıvrılmış, derisi geri kayıp mosmor olmuş başı tümüyle ortaya çıkmıştı. Tanrım öylesine güzel bir manzaraydı ki bu. Suna neredeyse nefes bile almadan seyrederek uçuyor, onu böylesine kaldıranın kendisi olduğunu düşündükçe de, büsbütün deli oluyordu.
Biraz sonra içine, artık neredeyse bir göl haline gelmiş olan amına girecekti bu sik. İyice açılmış dudaklarının arasından kayıp, amının vıcık vıcık kayganlaşmış duvarlarını zorlayarak açacak ve içine girecekti. Yalnızca seyretmek ve bunları düşünmek bile o kadar uçurucuydu ki, neredeyse belinin geleceğini hissediyordu Suna. Sırtını koltuğun arkasına yaslayıp bacakları iyice araladı ve dizlerini büküp yukarı çekti. Kendini tabak gibi açmıştı şimdi Murat'ın önünde. Ama beklediği şeyi yapmadı erkek. Sesini bile çıkarmadan yere diz öktü. Sonra da, akıl almaz bir hız ve istekle, başını Suna'nın kasıklarına gömüverdi. Ağzı bir anda açıldı ve dudakları, önündeki amın susamış bir ağız gibi açık duran dudaklarına yapıştılar.
Vücudu kasılıverdi Suna'nın. Artık kendini tutması söz konusu değildi. Birden beli gelmeye başladı. Vücudu dalga dalga sarsılıyor, bükülüyordu. Sonra tüm vücudunun gevşediğini hissederek, kendini bıraktı. Ama çok kısa sürebildi bu gevşeklik. Öyle şeyler yapıyordu ki Murat, Suna, beyninin neredeyse patlama noktasına geldiğini hissediyordu. Amını yalnızca yalamakla kalmıyordu erkek. Onu adeta yiyordu. Şimdiye kadar hiç böyle yalanmamıştı Suna. Amının dudakları arasında dolaşan, kimi zaman içine kayıp, kimi zaman bızırını bularak onunla oynayan ateş gibi erkek dilinin etkisi çıldırtıcıydı. Duyduğu zevkin etkisiyle, iki elinin tırnaklarını koltuğun kol dayama yerlerine geçirmişti. Vücudu, şimdiye kadar hiç olmamış bir biçimde kıvranıp bükülüyor, kalçaları, tıpkı bir dansözünkü gibi, sağa sola çalkalanıyordu. Sonra tekrar beli gelmeye başladı. Hemen peşinden de bir daha ve bir daha. Bir daha inmemecesine bulutların üstüne çıkmış gibiydi. Kelimenin tam anlamıyla ayakları yerden kesilmişti.
Yine de en çok istediği, Murat'ın o kocaman sikinin bir an önce içine girmesiydi. Gündüz, parkyerindeki arabanın içinde, ağzına fışkırıp mide borusunu yakarcasına karnına inen bellerin, bu sefer amının en dibine fışkırmasını, karnının içinde bir top gibi patlamasını istiyordu. Ama erkek onu yalamaktan vazgeçmiyordu bir türlü. Kimi zaman tüm amını yalıyor, kimi zaman bızırını emiyor, dilini içine sokuyor ve onu zevkten çıldırtıyordu. Artık dayanamayacağını hissediyordu Suna.
"Sik beni n'olursun..." diye inledi zevkten anlaşılamayacak kadar boğulmuş bir sesle "N'olur sik beni artık... Sikini içimde hissetmek istiyorum... Ohhh hadi sik beni..."
Sonra zevkten buğulanmış gözlerle erkeğin doğruluşunu ve dizlerinin üstünde yürüyerek, alabildiğine açık bacaklarının arasına girişini izledi. Öylesine heyecanlanmıştı ki, beli neredeyse bir kez daha gelmek üzereydi. Murat, onun karnına doğru çektiği bacaklarını, dizlerinin iç taraflarından yakalayıp iyice bastırdı, Şimdi, kelimenin tam anlamıyla tabak gibi açılmıştı Suna. Bütün gücüyle kendini tutmaya çalışıyordu ama, gün boyu içine almayı düşlediği o kocaman sikin başı amının dudaklarına değdiğinde, karnının içinde bir top patlamış gibi oldu. Tüm vücudu sarsılıyor, bükülüp kıvranıyordu yine. Murat onun durulmasını bekledi sabırla. Suna gözlerini açtığında gözgöze geldiler. İnanılmaz bir zevk anını yaşadığını hissediyordu Suna. Aklını başından alan sikin ateş gibi yanan başı, amının dudakları arasındaydı şimdi. Sonra erkeğin kalçaları hareketlendi. O kocaman sik, şimdi yavaş yavaş içine kayıyordu. Hiç acele etmeden sokuyordu Murat. Öylesine sulanmış, öylesine vıcık vıcık olmuştu ki Suna'nın amı, tüm büyüklüğüne rağmen, hiç zorlanmadan alıyordu siki içine. İçi çekiliyordu sanki. Amının iyice hassaslaşmış dudakları, aralarından kaymakta olan sikin üstündeki tüm damarları, tüm kıl diplerini, tek tek hissediyordu. Sonunda, dibine kadar geçirdi Murat. Torba gibi taşaklarının, am sularıyla ıslanıp vıcık vıcık olmuş kalçalarına yapıştığını hissettiğinde bir daha geldi Suna'nın beli. Amı açılıp kapanıyor, içindeki kocaman siki alabildiğine sıkıştırıyor, adeta yoğuruyordu. 
Sonra Murat, onu sikmeye başladı. Yavaş hareketlerle sikini çekip, neredeyse en ucuna kadar amından çıkarıyor, hemen peşinden dibine kadar sokuyordu. Sonunda istediğine kavuşmuştu Suna işte. Aklını başından alan o kocaman sik içindreydi. Sikiliyordu. İlk kez bu kadar büyük bir sik giriyordu içine. Evlendiğinden bu yana ilk kez, kocasından başka biri sikiyordu onu. Sikiliyordu ve zevkten çıldırmak üzere hissediyordu kendini.
38 notes · View notes
ozamanbenyokum · 1 year
Text
Solo Travel: Meryem Ana, Efes ve Şirince
Herkese merhaba. Solo Travel yani tek başıma seyahat yapmayı özlemişim. Bazı insanlar vardır. Yalnız başına hiçbir şey yapamaz. Tatil yapmayı bırakın tek başına bir kafeteryada oturup kahve bile içemez. Ben asla onlardan olmadım. Kendimle eğlenmeyi bilen ve seven biriyim. Elbette sosyal olmam gereken zaman dilimleri oluyor. Fakat kendimi eğlendirmesini de bilirim. Bir ara solo travel ile ilgili detaylı bir yazı yazmayı düşünüyorum, avantajlarını ve dezavantajlarını konuşuruz.
Cumartesi hep aklımda olan ama bir türlü zaman bulamadığım bir tura gittim. Meryem Ana-Efes-Şirince üçlüsünü şöyle bir gezdim. Meryem Ana'ya 2012 yılında gitmiştim. Efes'e gidişimi bile hatırlamıyorum. Düşünün o kadar eski. Şirince'ye ise yıllar yıllar önce.
Tumblr media
Öncelikle Meryem Ana Evi'nden bahsetmek istiyorum. Hristiyan dininin en önemli kişilerinden biri Hz. Meryem, herhangi bir birliktelikle değil kutsal ruh aracılığıyla Hz. İsa'yı doğurur. Hz. İsa'nın ölümünden 4-6 yıl sonra kadar Hz. John'un Meryem Ana'yı Efes'e getirdiği söylentiler arasında yer alır. Bu arada tabii ki Meryem'in nerede olduğuna dair araştırmalar bir yandan devam eder. Alman rahibe A. Katherina Emmerick rüyasında Meryem Ana'nın evini görür. Lazarist papazlar da bu rüya üzerine yola çıkarlar ve Meryem Ana'nın Efes'te yaşadığını ortaya çıkarırlar. Tabii bu buluş Hristiyanlık dünyasında yepyeni bir buluş olur. Müslümanlarca da kutsal sayılan bu evde 1967 yılından beri her Ağustos ayının 15. gününde ayinler düzenlenir.
Tumblr media
Meryem Ana Evi'nin hemen aşağısında neredeyse beş tane çeşme bulunuyor. İlk üçü Aşk, Sağlık, Para çeşmesi. Üçünden de içtim. Sonra da bir peçete veya kağıda dileklerinizi asıp yazabiliyorsunuz. Tabii bir peçeteye dileğimi yazıp bağladım. Meryem Ana Evi'nde fotoğraf çekmek elbette yasak. Flaşlı yahut flaşsız, fark etmiyor.
Tumblr media
Meryem Ana Evi'nden çıktıktan kısa bir süre sonra Efes'e varıyoruz. Aslında yukarıdaki fotoğraf Efes Antik Kent'in için yer alan belki de en önemli eser. Celsus Kütüphanesi ile Efes son bulsa da ben kütüphane ile başlamak istedim. Celsus Kütüphanesi, MS 110-135 yılları arasında Celsus onuruna oğlu Gaius Julius Aquila tarafından yaptırılmış. Ortalama 12-14 bin arasında kitap bulunan kütüphanenin mimarisi de ilginç. Duvarın iki katlı olması kitapların çok soğuk ve çok sıcak dönemlerde hasar almasını engellemiş. Kütüphane dış yüzeninde ise bizi kadın heykel karşılamakta. Bunlar: Sophia(bilgelik, akıl), Arete(erdem, karakter), Ennoia(kader, muhakeme), Episteme(ilim, bilim)
Tumblr media
Efes Antik Şehri, oldukça büyük ve her yapı gerçekten saatlerce incelenebilir. Fakat hafta sonu olduğu için çok kalabalıktı, sadece önemli bilgileri alıp başka esere geçtik. O yüzden detaylıca öğrenebilme olanağım olmadı. Bir ara yine tek başıma gitmeyi düşünüyorum. Yukarıda paylaştığım ise Hadrian Tapınağı. Küçük olmasına göre gösterişli. Kemerli yapıların ortasında mutlaka bir taş bulunmak zorundaymış. Burada da görüyoruz. Bu yapı, Roma İmparatoru Hadrianus'u onurlandırmak için yapılmış. Korinth düzenine göre inşa edilen tapınak, MS 4. yüzyılda kısmen yıkıldığı için bir daha inşa edilmiş ve dönemin tarihlerini gösteren 4 kabartma eklenmiş. Bunlar: Ephesos’un kurucusu Androklos’un yaban domuzunu öldürüşü, Herakles’in Theseus ile savaşı, Amazonlar ve tanrılar toplantısı, Dionysos ile alayı.
Tumblr media
Aslında biraz da Efes Antik Kenti efsanesine kısaca göz atalım istiyorum. Atina prensi Androklos, şehir kurmak ister ve bunun için de bir kahine gider. Kahin, prense yaban domuzuyla balığı birlikte gördüğü yerde şehri kurabileceğini söyler. Prens, bugünkü Pamucak sahilinde balık avlar. Balıkları ateşe atıp pişirirken yaban domuzu karşısına çıkar, kahinin sözü aklına gelir. Böylelikle prens Androklos, Efes Antik Şehri'ni kurar. İlk kurulduğu dönemde nüfusu 250 bin civarında olan Efes'te tüm toplumlar birbirinden etkilenmiştir elbette. Düşünsenize kimler kimler gelmiş geçmiş bu topraklardan. Ticaretler yapılmış, tuvaletlerde sosyalleşilmiş... Tiyatrolarda oyunlar oynanırken bir yandan meclis konuşmaları yapılmış. Ne kadar yazsam sanki hep az kalacak gibi. O kadar çok görülmesi gereken yapı var ki... Hepsinin de ayrı bir hikayesi var. Mutlaka gezmeniz gerekiyor, mutlaka.
Tumblr media
Efes'i gezdikten sonra yolumuz Şirince'ye düştü. Bu arada İsa Bey Camii'sini de gezecektik fakat kapalıymış, başka sefere dedik. Rotamızı bu güzel köye çevirdik. Özgün adı olan Kırkınca'nın, efsanevi bir çağda dağlara vuran kırk kişiye atfen verildiği rivayet edilir. Kırkınca adı, Kirkice, Kirkince ve en nihayetinde Çirkince olmuş. Fakat İzmir valisi Kazım Dirik'in, talimatıyla Şirince adını almış.
Tumblr media
Gerçekten tatlı ve şirin bir köy olan Şirince'nin adı Çirkince kalsaydı çok üzülürdüm. Meyve şaraplarıyla ünlü köyün, bence gözlemeleri de oldukça meşhur. Yemeğinizi yedikten sonra bir kumda kahve içmeden de olmaz. Kahve için Nuta'yı tercih edebilirsiniz. Çoğu yerde meyve şaraplarının tadım ikramlığı yapılıyor. Biz tur olarak, Taş Mahzen Şaraphane'yi tercih ettik. Nar ve Vişne şarapları diğerlerinden biraz daha pahalı. Karadut şarabı da efsaneydi. Sahipleri ve çalışanlar da oldukça ilgili ve güler yüzlüler.
Çok güzel bir gün geçirip eve döndüm. Genellikle ailesiyle gelenler çoktu. Günübirlik turlarda fazla sohbet etme şansınız olmuyor insanlarla. Ama yine de tanıştığım birkaç kişi oldu. Efes'in bu kadar yakınımda olması büyük bir şans gerçekten. Gezilecek o kadar yer var ki... Keşke benden bir tane daha olsaydı diyorum. O hep gezsin, para sıkıntısı da olmasın. Ama işte mümkün değil. Şimdilik benden bu kadar.
Sevgiyle, sanatla ve adaletle kalın...
12 notes · View notes
turkmenogluavm · 1 year
Photo
Tumblr media
```1)Gece yatarken telefon yakınınızda uyumayı alışkanlık edinin (Şarj dolu olsun) 2)Depreme gece yakalandı iseniz yatak odası veya çocuk odasından ayrılmayın. (Çünkü arama kurtarma çalışmaları Öncelikli olarak bu odalardan başlatılıyor. 3)Eski tip birbirine geçmeli yatağınız varsa biran önce ondan kurtulun. Yüksek ve sağlam bazalardan alın.Baza altını mümkün olduğunca dolu tutun (Kıyafet battaniye yorgan gibi) Çünkü sağ ulaştıklarımızın çoğu baza yanlarında uzanan insanlardı) 4)Sakın ayakta, kiriş altlarında,merdiven boşluklarında ve koridorda durmayın (Ölüm vakaları daha çok buralardaydı) 5)Mutlaka çök-kapan pozisyonunu yapın. Ama bunu boş yerlerde degil özellikle bazaların yanında yapın. 6) Kapandığınız esnada yatak üzerinden Battaniye-Yorgan ve yastık alıp kendinizi koruyun. Kış aylarında atletle kesinlikle yatmayın. Yara almayan ama soğuktan ölenlere denk geldik. 7)Baza kenarlarında 1 şişe su bulundurmayı adet edinin. Cok şey kaybetmezsiniz. 8) Kol saati kullanınki enkaz altında gece yarısı sesinizi boşa tüketmeyin. Sizi duyan çok kişi olmayacak. Çünkü gece karanlık ve soğuktan çalışmalar yavaşlıyor. 9)Sakin kalıp elbet birisinin sizin için geleceğini unutmayın. 10)Sarsıntı tamamen bitmeden bulunduğunuz yerden ayrılmayın. Merdiven boşluklarından çok can kaybı çıktı. 11)Varsa imkanınız yüksek katlı son tercihiniz olsun. En üst kattayım diye kendinizi çokta güvende hissetmeyin. (Vefat eden yakınlarımız en üst katlarda oturuyorlardi) 12)Bu saatten sonra depremle yaşamayı ve birgün yine yüzleşeceğinizi unutmayın. Her zaman hazırlıklı olun.``` *Çok önemli mutlaka* okuyunuz lütfen.... Kahramanmaraş Merkezli Asrın Felaketi Sonrası Arama Kurtarma Çalışmaları ve Enkaz Kaldırma İşlemlerinde 1 Hafta Süresince Görerek Tecrübe Edilen Deprem Notları (Van, Turkey) https://www.instagram.com/p/Cop9gwzL--C/?igshid=NGJjMDIxMWI=
7 notes · View notes
yalnzardc · 3 months
Text
Nuh aleyhisselâm
* Nûh b. Lemek (veya Lemk) b. Mettu Şelah b. Ahnuh (veya Uhnuh) (Yani İdris aleyhisselam) b. Yerd (veya Yarid) b. Mehlail b. Kayn (veya Kaynan) b. Enuş b. Şîs b. Adem aleyhisselam.
* İdris Aleyhisselâm'ın torunlarındandır. Ondan sonra ilk gönderilen Peygamber Nuh Aleyhisselâm'dır.
Kırk yaşında Peygamber olmuş, dokuzyüz elli sene kavmini dine davet etmiş, tufan hâdisesinden sonra da ikiyüz elli sene daha yaşamıştır.
* Ona peygamberlerin şeyhi denir Çünkü o, peygamberlerin en uzun ömürlüsüdür.
* Hazreti Nûh'un dört oğlu oldu. Bunlar: Hâm, 2) Sam, 3) Yafes, 4) Kenandı.
* Alûsi şöyle der: Nuh (a.s.)'un Küfe topraklarında oturduğu ve orada peygamber olarak gönderildigi bilinmektedir.
* Nuh aleyhisselamın meskeni Irak'ta idi.
Kral mahvil Nuh aleyhisselamın tutuklanmasını emretti. Nuh Aleyhisselâmın duası ile kral ölünce yerine geçen oğlu dermesil Nuh Aleyhisselâm'ı serbest bıraktı. Daha sonra Nuh Aleyhisselâm'ı öldürmeye kalkıştılar. Nuh aleyhisselam, kendisine zulmetmekten geri durmayan kavminin arasında dokuz yüz elli yıl kaldı.
* Nuh Aleyhisselâm'ın dua etmesinden sonra Yüce Allah, Nuh aleyhisselâma, ağaç dikmesini emretti.
O da dikti. Nûh aleyhisselamın diktiği sac ağacı, kırk yılda büyüyüp yetişti ve boyu üç yüz zira'ı buldu.
Yüce Allah, dikilmiş ve yetişmiş olan ağaçları kesip gemi yapımında kullanmasını Nuh aleyhisselama emretti.
Nuh aleyhisselâm, marangozdu. Ağaçları kesti. Kuruttu.
Nasıl gemi yapılacağını bilmiyordu ki Allah ona öğretti. 3 yıl gemi yapımıyla meşgul oldu
Gemiye binildiği zaman, Receb ayından on gece geçmiş bulunuyordu.
Sular dağların tepesinden on beş zira' yükseldi.
Güneşin ve ayın ışığı karardı. Dünya karanlık içinde kaldı. Gece gündüz bir oldu.
Yağış kırk gün sürdü.
Nuh aleyhisselamın gemisi, hiç durmadan altı ay su üzerinde dünyanın her tarafını dolaştı.
Yüz elli gün dolaştığı rivayeti de vardır.
Nuh aleyhisselâm, Cûdî Dağı'nda bir ay kalıp" sular çekildiği ve yerler kuruduğu zaman, yanındakilere birlikte Muharrem ayının onuncu günü, dağdan indi.
* Nûh (a.s.) ise tufandan iki yıl öyle çalıştı ki, gemiyi bu iki yıl içinde tamamladı. Geminin uzunluğu üç yüz kulaç genişliği altı kulaç yükseklik de otuz kulaçtı. Gemi üç katlı. Alt katta dört ayaklı hayvanlar oturacaktı. Orta kat Âdemoğulları içindi. Üst kat ise kuşlar içindi.
Rivayetlere göre su kırk kulaç yukarı çıktı.
Nuh'un (a.s.) gemisi altı ay su üzerinde kaldı.
Nûh (a.s.) Recep ayının onuncu gününde gemiye girdi ve mübarek Muharrem ayının onuncu günü olunca gemiden çıktı.
Nuh (a.s.) gemiden çıktı. Kırk gün Cûdi dağının üstünde kaldı.
* Hz. Nuh bir gemi yapmakla Allah tarafından emrolundu. Gemiyi yapar yapmaz şiddetli yağmurlar yağmaya başlamış, yeryüzü bir deniz kesilmişti. Hz. Nuh kendisine iman edenleri gemisine aldı. Bunların sayısı kırk erkek ile kırk kadından ibâret bulunuyormuş. Bunların içinde Hz. Nuh'un Sam, Ham, Yafes adındaki oğulları da bulunuyordu. Yam veya Ken'an adındaki oğlu ise Hz. Nuh'a isyan ederek gemisine binmemişti. Nihâyet gemi dışında bulunanlar tamamen suların dalgaları arasında kalarak helak olup gitmişlerdi. Daha sonra yağmur kesilmiş, sular çekilmeye başlamış, gemi de Musul civarında Cudi denilen dağın üzerine Muharrem ayının onuna rastlayan aşure gününde oturmuştur. Hz. Nuh bu gemiye uygun gördüğü hayvanlardan da birer çift almış bulunuyordu.
* Hz. Nuh'un dine davetine rağmen kavminin büyük bir kısmı küfr içinde yaşıyorlardı. Bir rivayete göre iman edenlerin sayısı (78) erkek ile kadından ibaretti. Bunların sekizi Hz. Nuh'un ailesi bulunuyordu ki: Onlar da Hz. Nuh'un bir eşiyle üç oğlu ve bunların üç hanımı idi.
* Rivayete göre Hz. Nuh, gemiyi abanoz ağaçlarından yapmış iki veya dört senede bitirmiştir. Bu gemi, ilk yapılan bir gemidir.
* Rivayete göre, Nuh Aleyhisselam, Recep ayının onuncu günü gemiye binmiş. Muharremin onuncu günü gemiden inmis ve Cenâb-ı Hak'ka şükr için o gün oruç tutmuştur. Binaenaleyh Muharrem'in onuncu günü oruç tutmak bir sünnet bulunmuştur.
* Nah aleyhisselâm; Karda'da Semânîn diye anılan yerde, yanındakilerden her birisi için birer ev yaptı.
Semanin: Musul'un üst tarafında, Ibn Ömer ceziresinin yakınındaki Cûdı Dağı'nın yanında bir beldeciktir.
Bir müddet sonra Semânîn halkı, vebaya tutuldu.
Nûh aleyhisselâm ile oğullarından başka, hepsi öldü.
* Rivayetlere göre Nuh (a.s.) tufandan sonra 300 yıl daha yaşadı.
* Nuh Aleyhisselamın kavminşn taptığı putlar : sâvâ, ye'ük, vedd, yeğus, nesr
* Nuh Aleyhisselâmım Şemaili
uzun boylu, esmer, ince tenli, uzunca başlı, bayak gözlü, uzun ve enli sakallı, iri vücutlu idi. Kendisinin kolları ve bacakları ince, uylukları etli idi.
5 notes · View notes
baskilipecetemm · 1 year
Text
Baskılı Peçetelerden Size Uygun Olan Modeller
Baskılı peçeteler, restoranlar, kafeler, oteller ve diğer yeme-içme yerlerinde yaygın olarak kullanılan bir üründür. Bu peçeteler, müşterilere sunulan yiyecek ve içeceklerin yanında servis edilir ve aynı zamanda marka bilinirliği sağlamak için kullanılır. Bu yazıda, baskılı peçetelerin avantajlarına ve kullanım alanlarına değineceğiz.
Baskılı peçeteler, birçok işletme için marka bilinirliği sağlamak için mükemmel bir araçtır. Bu peçetelerin üzerine, işletmenin logosu, adı veya sloganı basılabilir. Böylece, müşteriler yiyeceklerini yerken işletmenin adını da görürler ve işletmenin marka bilinirliği artar.
Baskılı peçeteler ayrıca bir işletmenin profesyonel bir imaj yaratmasına yardımcı olur. Bu peçeteler, işletmenin dikkatli ve özenli bir hizmet sunduğunu gösterir. Ayrıca, işletmenin müşterilerine özen gösterdiğini ve onların memnuniyetini önemsediğini gösterir.
Baskılı peçetelerin bir diğer avantajı ise, çevre dostu olmalarıdır. Tek kullanımlık peçeteler genellikle çevreye zararlıdır. Ancak, baskılı peçetelerin sürdürülebilir malzemelerden yapılmış olması, çevre dostu bir seçenek sunar. 1/4 kare katlama peçete ile 1/8 katlama garson peçeteler haricinde 1/16 şeklinde katlı olan 24x24 ve 33x33 peçeteler de baskılı olarak üretilmektedir.
Baskılı peçetelerin kullanım alanları oldukça geniştir. Bunlar restoranlar, kafeler, fast food restoranları, barlar, oteller, pastaneler ve catering firmaları gibi birçok yeme-içme işletmesinde kullanılır. Ayrıca, özel etkinlikler ve organizasyonlar için de özelleştirilmiş baskılı peçeteler kullanılabilir. %100 selüloz malzemeden üretildikleri için tamamen geri dönüşüme uygundurlar.
Sonuç olarak, baskılı peçeteler, bir işletmenin marka bilinirliğini artırmak, profesyonel bir imaj yaratmak ve çevreye duyarlı bir seçenek sunmak için mükemmel bir seçenektir. Bu peçetelerin kullanım alanları oldukça geniştir ve birçok farklı işletme tarafından tercih edilir
2 notes · View notes