Hiç fiziksel acı hissetmeyen Paul, kör olduğu halde etrafında zombi yüzleri gören Nina, sürekli ölüm ve çürüme kokusu alan Joanne, sıcak nesneleri soğuk, soğuk nesneleri de sıcak gibi hisseden Alison, sözcüklerin tadını alan James ve daha niceleri…
Nörolog Guy Leschziner bu kişilerin hikâyelerini, alışılmadık durumlarının neden ve sonuçlarını anlatırken, konuya sadece bilimsel değil insani bir…
Poursuites pénales contre la défenseure des droits humains Eren Keskin
Poursuites pénales contre la défenseure des droits humains Eren Keskin
Une procédure pénale a été ouverte contre la coprésidente de l’IHD, Eren Keskin, en raison de sa réaction au procès intenté contre Abdülillah Poyraz, le père de Deniz Poyraz, jeune militante du HDP assassinée à Izmir en juin 2021.
Après avoir réagi sur les réseaux sociaux aux poursuites pénales engagées pour « propagande en faveur d’une organisation terroriste » à l’encontre d’Abdülillah Poyraz,…
"Seni seviyorum" sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere havadan sudan söz etmek..
Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak, gülmek. Ve burdayken bile seni çılgınca özlemek...
Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak..
Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşmak tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek..
Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında, dinlediğim şarkıların, türkülerin şiirlerin, her mısrasında seni bulmak..
Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek.. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde.. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime..
Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Nerden bileceksin?
Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken. Kıskanmazdım.
Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda sarhoş olmazdım. Korkmazdım seni kaybetmekten. Ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... ve her kulaçta haykırırdım seni...
"bir demet nergis al kendine. ne olur böyle yapma. kendine kıyma.
biliyorum senin için yanıyor. onlarla aynı dili konuşmadığını zannettiğin bir kalabalığın ortasında, âcizliğinden muzdarip, gittikçe içine kapanıyorsun. her şeyden uzaklaşıyorsun.
tamam. yorgunsun. allah şahit, bilenler şahit, çok yorgunsun. yaşanmakta olan bütün acılar gibi yaşanmış ve yaşanacak olan bütün acıların da kalbinin üzerine çöreklendiğini zannetmekten yorgunsun. böyle bir yükü bu kalp taşımaz, biliyorsun. ben de biliyorum. ama, kaldır bu acıları benim kalbimin üzerinden rabbim, diye bir dua da etmiyorsun. 'saf ahenge biçilen bunca bedelin çok fazla olduğunu' düşünmene ramak kalmış. 'giriş biletini üstün saygıyla iade etmek' noktasında tereddütlü, ivan gibi, bütün sorumluluğu kendi üzerine alıyorsun.
burası dünya. cennet değil, unutma. çekilme kabuğuna. adım at. denize at. hâlik'in var senin. haddini aşma. zıddına inkılâb etmekten kork. baba karamazov'luğu bütün insanlara mâl etme. unutma, alyoşa da insan, ivan'ın düştüğü yerden kalkan mitya da.
bahçendeki ağaçların sarsıldığını fark et önce. deniz, kıyıları dövmeye başlamış çoktan. yağmurun damlaları camlarda kristal. yer ile göklerin yaklaştığı kadar gece ile gündüz de birbirine yaklaşmış. şeb-i yeldâ. kaldırımlarda sarı ışık topları, başında rüzgârların en fazla hatırlatanı. renginden, kokusundan, sisinden, buğusundan kar sesini hatırla. bir kerecik ne olur kendi korunağından, sıcağından utanma. üzerine atılan çizgili battaniyenin, ocağında yanan ateşin hesabını yapma. acının kavramı kadar yakıcılığını da bütünüyle sırtlanma. çetele çıkarma. herkesin yerine yanmaya kalkışma. hani, 'siyahlık şöyle dursun, haddinden fazla beyazlık bile hoşa gitmez', diyor ya şirazlı sadi. uy öğüde, küstahlaşma. acı biraz. esirge kendini. bağışla. telef olup gideceksin yoksa.
bir demet nergis al kendine. dolmuşa bin. önceden hazır ettiğin 125 kuruşu tutuştur şoförün eline. bak, bu keskin soğukta bile ter damlacıkları. sonra bir grup genç doluşsun içeri. kızlı erkekli, hengâmeli şamatalı. nasıl böyle tasasız olabildiklerine şaşma. yol boyunca biri diğerlerine ellerini kollarını sağa sola çarpa çarpa, incir çekirdeğini doldurmayan bir sürü şey anlatsın. zayıf sözcüklere yüklenmiş gürültülü cümleler kullansın. kızma. katıl sohbetlerine. bir cümle de sen sal orta yere. üniversite öğrencisi değillermiş. eziklermiş bu yüzden söylemeseler de. dershaneye de gitmiyorlarmış. o defteri ebediyen kapatmışlarmış. sonra içlerinden biri senin kucağındaki demetten bir sap nergis istesin, tek dal, diye üstelesin. kız arkadaşına verecekmiş. ver. versin. bir şeyin eksik kaldığını fark etmedin mi? ikinci nergis dalını da sen çıkar usulca. bu da kendi arkadaşına versin. kızlardan biri geri dönsün neşeyle. nereden geliyor bu nergisler, desin. benden, de. ben nergis devrimdeyim. gül devrimi, lâle devrimi çoktan geçtim.
aynı durakta inin. elindeki çantaları taşımaya kalkışsınlar. reddet. onlara, yürümeye çalışan bir anneyi işaret et. gencecik, güzelcecik. kucağında çocuğu. kollarında torbalar, çantalar. biraz hava almak için dışarı çıkmış. bir işe yaramamış. belli ki yükü ağırlaştıkça ağırlaşmış. annenin tükenmesi. tam da o menzilde. onu işaret et. onun yüklerini taşıyın, de. taşısınlar. müteşekkir kal.
sonra hatırla. yıllar önce hani, yine böyle bir kuyuya düşmüştün de sen. insanlara güvenini kaybetmiş, birinde hepsini mahkûm etmiş. bir bebek arabasını ite ite bir köprüden geçiyordun. birden arabanın ön sağ tekerleği yerinden çıkıp tıngır mıngır yuvarlanmıştı da köprünün korkuluklarına dizilmiş şamatalı gençlerden biri yerinden fırlamıştı. tekerleği kapmış, bebek arabasının önünde diz çökerek yerine takmıştı. o zaman insanların birinde tümünü affetmiş değil miydin?
bir göz gezdir bakalım. bir avuç fındık verenin, tahta sandığın üzerinde bir cenin uykusuna aktığında senin de başının altına bir yastık koyanın. vardır mutlaka. o rüyayı görmeyi unutma.
bir demet nergis al kendine. ne olur böyle yapma. kendine kıyma."
Kalkınma sürecinde işlerin yolunda gittiği, dünyanın Güney’inin Kuzey’ini neredeyse yakaladığı, yoksulluğun son 30 yılda yarı yarıya azaldığı, 2030’a gelindiğinde yeryüzünden bütün bütün silineceği söyleniyor.
Oysa dünyanın en güçlü devlet ve şirketlerinin desteğiyle anlatılan bir masal bu.
1960’dan bu yana Kuzey ile Güney arasındaki gelir farkı neredeyse üç katına çıktı.
Günümüzde 4,3 milyar…
"sevgilim istanbul'da yaz bitiyor,
bu güz gecelerinde ben, sardunyaların arasında
senin getirdiğin mumları yakıyorum.
bir fotoğrafa bakıp "deniz" diyorum:
ne kadar dingin, nasıl sonsuz, olduğu yerde.
sevgilim beni bağışla,
sana mektup yazamıyorum.
yüzümün bir yarısı acı çekiyor, mavi
bir fotoğrafta, kızıl bir ufuk
biriktiriyor kış için öteki yarısı
coşkuyla ilgili değil elbet hayatım.
sevgilim seni bilememenin kederli gölgesi altındayım.
deniz "öylece" duruyor, orada, yazda.
hayat öylesine caydırıcı ki, korkuyorum
sevgilim... bu dünyayı ben uydurdum
desem, sonrasını diyemiyorum..."
Şuan yorgunluktan uyuyacak biçimde durakta bekliyorum arkadaşlarımı. Çok güzel bir gündü. Deniz görmemiş kızlarla, deniz kızı olan ben buluşunca yeniden deniz aşkı neymiş hatırlardım. Baya eğlendiler. Bir arkadaşımı yamaçlardan jilet gibi keskin kayalardan geçirerek atlama yerime götürecektim. Çok gitmemize rağmen dehşet dalga vardı. İnsan boyutuna ulaşan ve kayaya çarpan dalgalar. Bir yeri yüzerek geçmemiz gerekiyordu. Arkadaşıma dedim ki "Bu dalgalı denize gireriz dalga bizi içine alır ama geri çıkamayız bizi kayaya çarpar." haklı buldu. Denizin içinde girdaplar oluşuyordu geri döndük o yüzden. Dalganın sesini hiç unutamayacağım bir bomba gibi bom diye kayaya vuruyordu. Tırmanırken adrenalinim tavan yapmıştı. Sonra iskeleye götürdüm. Boyu aşan dalgalarda atladık. İskele biraz kalabalıktı. İki tane 9-10 yaşlarında çocuklar vardı balık gibi suya alıyorlardı. O atlama merdiveninin tepesine çıkıp -ki kaygan olduğu için çok ama çok tehlikeliydi- atıyorlardı. Arkadaşıma nerenin kayalık nerenin sığ, derin vs. olduğunu açıklarken bana dönüp "Abla çok düşünürsen atlayamazsın." dedi ona sus ve izle bakışımı atıp atladım. Uzun süre suyun altında ilerledikten sonra çıkıp zafer bakışımı attım çok tatmin ediciydi. Bir defa da atlarken" Abla dalganın içine atlama." derken atladım." Canım ben izmirliyim. "dedim. Çok eğlenceliydi. Baya tehlikeliydi çünkü dalgalıydı. 10 yaşlarında bir kız çocuğu çıkmaya çalışırken dalga onu kaldırıp iskeleye vuruyordu çok korktuk arkadaşımla tutup çıkardık. Sonra sahildeki yerimize döndük dalgalarla boğuştuk. Normalde ilgimi çekmez ama arkadaşım sürekli "Harika bir şey bu, harika her şey çok güzel" dediği için ben de çok eğlendim. Bir defa boğulmaya tehlikesi yaşadık jdjdjd iki dalga üst üste gelince denizde kaybolduk yazarken yoruldum. Duraktayım. Gözlerim acıyor tuzdan. Kendimi hala denizin içinde gibi savruluyor hissediyorum. Dengemi bulamıyorum. Her şey çok güzeldi. Elhamdülillah.
Dün akşam 8 9 sularında uçaktan iniş yaptık. Çoğu şeyi tam hatırlamıyorum çünkü uyku sersemiydim. Yazlımızdan babamın arabasını kim getirdi nasıl yazlığa gittik pek hatırlamıyorum. Eve geldik ve direkt üst kata çıkıp uyudum. Telefonumu elime dahi almadım. Gece 4 gibi uyandım. Şafak vaktiydi ama güneş daha doğmamıştı. Sigara krizim tutmuştu ama evde de içemezdim. Telefonumu da kaybetmiştim çünkü bulamıyordum. Aşağıya valizlere inip sigaramı ve çakmağımı çıkardım. Sonra çantaların içinden zor da olsa telefonumu buldum ve evden çıktım. Sigaramı nerede içebileceğim konusunda şüphelydim ama son karar olarak deniz kenarına gitmeye karar verdim. Bahçeden çıkıp 20 30 adım kadar yürüdüm ve şenzlogun üzerinde oturdum. 1 tane içtikten sonra hemen 2. sini yaktım ve telefonumdan Bodrum şarkısını açtım. Bu şarkıyı dinlerken hâlâ korku oluşuyor içimde. Kötü anılarım ve bitmiş halim gözümün önüne geliyor. Sol yanıma ısıtılmış bir bıçak saplanıyor gibi oluyor. 1 kere dinliyorsam uzun bir süre asla dinleyemem. Bir yandan sigaramı içerken diğer yandan bu şarkıyı dinliyorum. Şarkı bitti. Kulaklığı hemen çıkardım. Sigarayı hemen söndürdüm. Güneş hafif hafif doğmaya başlıyor. Şafak vaktinin kendine has soğuk esintisi bedenimi ele geçiriyor. Bacaklarımı kendime doğru çekip kollarımla kendime sarılıyorum. 4 5 dk sonra ise denize doğru yaklaşmaya başlıyorum. Çok özlemişim... Burayı o kadar özlemişim ki denizin keskin kokusu ve kıyıya vuran dalga sesleri... Terliğimi köşeye koyup yürümeye başladım. Su buz gibi. Küçükken ayağıma yapışan kum taneleri beni artık rahatsız etmiyor. O olaydan sonra buraya gelmeyeli uzun zaman oldu... Başka yerde tatillere gittik ama buraya gelmeye cesaretimiz yoktu. Hiçbirmizin.
Biraz daha oyalanırken güneş kendini daha çok belli ettirmeye başladı. Tam arkamı dönüyordum ki hemen dibimde sarışın 18 19 yaşlarında bir çocuk vardı. Ona baktım bana baktı. Bir şey söyleyecek gibi oldu, sustu. Hâlâ denizin içindeydim ve dalgalar gri şortumu ıslatmaya başlamıştı. Çocuk mayoylaydı boyu da uzundu baya. Tam arkasını dönüyordu ki ona seslendim, bir sorun mu var? dedim. Döndü, bana baktı, sustu. Olayı anlamaya çalışıyorum ama anlayamıyordum. Tam olarak bana döndü ve şöyle dedi, hatırlamadın mı beni? Kimi? dedim beni, dedi. Anlamaya çalışıyorum ama olmuyor. Sonra bana bakıp, boşver, dedi. Bende söyler misiniz? diye devam ettim.
"Senin ismin S' değil mi?"
"Evet de siz nereden tanıyorsunuz?"
"Değişmişsin, büyümüşsün ve daha da güzelleşmişsin. Saçlarının rengi birazcık koyulaşmış ama hâlâ sarılar, Sarı Şeker."
İşte tam da o an dank etti bana. Ben nasıl tanımazdım onu... Çok değişmiş. Bambaşka biri olmuş ama okyanus gözleri hâlâ aynı bakıyor.
"E... Sen misin? Ciddi misin sen? Çok değişmişsin bambaşka biri olmuşsun? Özür dilerim tanıyamadım hatta taşınmışsınızdır diye düşündüm."
Sadece gülmsedi. E' bizim yan yazlığımızda oturuyor. Babası babamla çocukluk arkadaşı. Uzun süredir gelmediğim için iletişmimiz kesilmişti. Birbirimizden haberdar olamadık...
"Denizin ortasında şort ve tişörtle mi kalacaksın?"
Üzerime baktım sanırım haklıydı.
"Aslında denize girmek için gelmemiştim ama şu an buradayım."
"Git mayonu giy de gel" dedi ve bende olur dedim. Düşmemeye dikkat ederek yürümeye başladım ama zorlanıyordum. Elimden tutup yavaş yavaş kumsala kadar götürdü. Garip duygular içerisindeydim ama tek emin olduğum onu çok özlediğimdi. Çocukluğumun burada geçen yazlarını ve o yazları güzelleştiren okyanus gözlü çocuğu özlemiştim.
Gidip mayomu giydim ve geldim. Benim şenzlonguma oturmuş beni bekliyordu. Yanına vardığım gibi soru sormaya başladı.
"Sigaraya mı başladın?" Karşısına oturup başımla onayladım. "Alkol aldın mı hiç?" Yine başımla onayladım. Peki sen içiyor musun ve içtin mi diye sordum. "Hayır." dedi.
"Hayır hiç alkol almadım ve sigara kullanmıyorum çünkü sözümü tutarım ben."
"Kime söz verdin ki?"
"Sana. Sen de bana vermiştin ama sanırım sözünü tutabilen biri değilsin."
Haklıydı. Küçükken çocuk aklıyla söz vermiştik ama sigaraya başladığım zaman aklımda bile değildi...
"Özür dilerm. Umutmuşum."
"Özür dileme."
"Neden?"
Karşımdan kalkıp denize doğru gitti ve yüzmeye başladı bende arkasından ilerledim. O direkt atladı ama ben atlayamadım çünkü su buz gibiydi. Küçükken birbirimizi boğardık. O beni boğmazdı ama denizin altında ayağımı tutar çekip gıdıklardı.
Yanıma doğru yaklaşıp denizin içine daldı ve ayağımın etrafında dolanıp ayağımı çekti yine. Başımın denizin içine girdi ve öyle kaldım. Sonra yüzeye çıktım ve gülmeye başladım. O da kahkaha attı. Unutmamışsın, dedim. Seninle ilgili hiçbir şeyi umutmadım ben, dedi. Sustum bir şey söylemedim. Tekrar gülmeye başladı, bu durumda sinirlenip beni boğman gerekmez miydi? Hep öyle yapardın, dedi ve bende hemen 2 kulaç atıp yanına yaklaştım ve onun başını suya koydum. Ve eğlenmeye başladık saat sekize (sabah) kadar yüzdük eğlendik ve sohbet ettik. Onu özlemiştim. O da özlemişti...
Sigaramdan son yudumları alıp söndürdüm. Kumsal insan dolmaya başlamıştı. Uzaklardan görünen gemi ve feribotlar vardı. Bana döndü ve, kahvaltı yapalım mı? diye sordu. Olur, dedim. Bizim evde kahvaltı yapacağız çünkü ailen de bizim evdeymiş. Babamlar çağırmış sizinkileri, dedi. Şaşırmadım çünkü eskiden buraya her gelişmizde ilk gün her zaman onlarla kahvaltı yapardık. E'lere gitmeden önce eve uğrayıp duş aldım giyindim ve onlara gittim. Zaten bahçenin kapısı onların bahçesine açılıyordu. Onlara gittik baya özlem giderdik. A' amcayı ve L' teyzeyi özlemiştik. Kahvaltımızı yaptık ve oturduk,ü dinlendik. Yukarı kata E'nin yeni odasına çıktım. Eskiden küçük olduğu için odası çocuk odasıydı ama şu an öyle değil. Odasında her zaman yaptığı araba koleksiyonunda ki arabalarıyla donatmıştı. Odasını gezdim biraz arkamdan o da geldi. Koleksiyonuna devam ettiğini düşünmüyordum. Hatta D' de senin gibi her gördüğü arabayı alır koleksiyonuna ekler ama senin ki kadar çok değil, dedim. D' ve E' nasıllar? Onları da uzun zamandır görmedim, dedi. Hemen cebimden telefonumu çıkarıp ona fotoğrafımızı gösterdim. Çok güzel çıkmışsın da benimle hiç fotoğrafın yok. Sadece şu çerçevede ki küçüklük fotoğrafımız var, dedi ve başımı o tarafa çevirdim.
"E' bunu ne zaman çekmiştik? Hiç hatırlamıyorum."
"Olaydan bir kaç gün önce." dedi ve sustum.
Cebinden kendi telefonunu çıkarıp ikimizi kadraja alıp fotoğrafımızı çekti. Yüzüm ona dönük çıkmıştı ve bende gülümsüyordum ona...
Odasında baya aohbet ettik. Eski arkadaşlarımız hakkında konuştuk geriye sadece. İ' M' R' C' B' ve T' kalmış.
"Bu arada hepsine haber verdim akşam buluşuyoruz. S' hepsi seni o kadar özlemiş ki, seslerinde ki mutluluğu görsen şok olurdun." dedi.
Bende onları çok fazla özlemiştim. Hatta o kadar çok özlemiştim ki..
Ama korkuyordum. Bilmiyorum ama korkuyordum. Bu sefer bizden birine zarar gelmezdi biliyorum ama korkuyordum. Tek bildiğim E' de dahil A' amca ve L' teyze o kadar mahçup ve endişeliler ki bizi de diken üzerinde tutuyorlardıı..
Bunları E' nin odasındayken yazdım. O şu an uyuyakalmış ama ben pufun üzerinde uzanıyorum sanırım yaklaşık 2 3 saat sonra onlarla görüşeceğiz bundan dolayı hazırlanmak için eve geçeceğim... Bana şans dileyin :)..
Dokuz Oğuz (Serıe 2023)
#KubilayAka #YaseminKayAllen #DenizIsin #HakanBoyav #TuncerSalman #DaghanKulegec
Mehr auf:
Serie / 9 Oğuz Jahr: 2023- (Januar)
Genre: Action / Drama
Hauptrollen: Kubilay Aka, Yasemin Kay Allen, Deniz Işın, Hakan Boyav, Tuncer Salman, Dağhan Külegeç, Kayhan Açıkgöz, Serhan Onat, Rami Narin, Volkan Keskin, Taylan Meydan, Sahra Şaş, Mehmet Çevik …
Serienbeschreibung: “Dokuz Oğuz” erzählt von dem Oğuz-Team, das bereit ist, für die Türken zu kämpfen, wo immer sie sind. Oberst Tomris…