Tumgik
#Deniz Keskin
dipnotski · 11 months
Text
Guy Leschziner – Sözcükleri Tadan Adam (2023)
Hiç fiziksel acı hissetmeyen Paul, kör olduğu halde etrafında zombi yüzleri gören Nina, sürekli ölüm ve çürüme kokusu alan Joanne, sıcak nesneleri soğuk, soğuk nesneleri de sıcak gibi hisseden Alison, sözcüklerin tadını alan James ve daha niceleri… Nörolog Guy Leschziner bu kişilerin hikâyelerini, alışılmadık durumlarının neden ve sonuçlarını anlatırken, konuya sadece bilimsel değil insani bir…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
denizeyuruyen · 1 year
Text
Bir fotoğrafa bakıp “deniz” diyorum:
Ne kadar dingin, nasıl sonsuz, olduğu yerde.
Sevgilim beni bağışla,
sana mektup yazamıyorum.
Yüzümün bir yarısı acı çekiyor, mavi
bir fotoğrafta, kızıl bir ufuk
biriktiriyor kış için öteki yarısı
coşkuyla ilgili değil elbet hayatım.
Sevgilim seni bilmemenin
kederli gölgesi altındayım.
- Birhan Keskin
13 notes · View notes
rojinfo · 2 years
Text
Poursuites pénales contre la défenseure des droits humains Eren Keskin
Poursuites pénales contre la défenseure des droits humains Eren Keskin
Une procédure pénale a été ouverte contre la coprésidente de l’IHD, Eren Keskin, en raison de sa réaction au procès intenté contre Abdülillah Poyraz, le père de Deniz Poyraz, jeune militante du HDP assassinée à Izmir en juin 2021. Après avoir réagi sur les réseaux sociaux aux poursuites pénales engagées pour « propagande en faveur d’une organisation terroriste » à l’encontre d’Abdülillah Poyraz,…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
laviniapricity · 1 year
Text
“Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek..
Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
"Seni seviyorum" sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere havadan sudan söz etmek..
Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak, gülmek. Ve burdayken bile seni çılgınca özlemek...
Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak..
Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
Tanıdık birileriyle karşılaşmak tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle  seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek..
Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında, dinlediğim şarkıların, türkülerin şiirlerin, her mısrasında seni bulmak..
Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek.. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde.. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime..
Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Nerden bileceksin?
Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken. Kıskanmazdım.
Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda sarhoş olmazdım. Korkmazdım seni kaybetmekten. Ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... ve her kulaçta haykırırdım seni...
Ama sen benimle hiç olmadın ki..
Ya aklın başka yerlerdeydi ya yüreğin...”
Tumblr media Tumblr media
106 notes · View notes
etheromanie · 1 year
Text
"bir demet nergis al kendine. ne olur böyle yapma. kendine kıyma.
biliyorum senin için yanıyor. onlarla aynı dili konuşmadığını zannettiğin bir kalabalığın ortasında, âcizliğinden muzdarip, gittikçe içine kapanıyorsun. her şeyden uzaklaşıyorsun.
tamam. yorgunsun. allah şahit, bilenler şahit, çok yorgunsun. yaşanmakta olan bütün acılar gibi yaşanmış ve yaşanacak olan bütün acıların da kalbinin üzerine çöreklendiğini zannetmekten yorgunsun. böyle bir yükü bu kalp taşımaz, biliyorsun. ben de biliyorum. ama, kaldır bu acıları benim kalbimin üzerinden rabbim, diye bir dua da etmiyorsun. 'saf ahenge biçilen bunca bedelin çok fazla olduğunu' düşünmene ramak kalmış. 'giriş biletini üstün saygıyla iade etmek' noktasında tereddütlü, ivan gibi, bütün sorumluluğu kendi üzerine alıyorsun.
burası dünya. cennet değil, unutma. çekilme kabuğuna. adım at. denize at. hâlik'in var senin. haddini aşma. zıddına inkılâb etmekten kork. baba karamazov'luğu bütün insanlara mâl etme. unutma, alyoşa da insan, ivan'ın düştüğü yerden kalkan mitya da.
bahçendeki ağaçların sarsıldığını fark et önce. deniz, kıyıları dövmeye başlamış çoktan. yağmurun damlaları camlarda kristal. yer ile göklerin yaklaştığı kadar gece ile gündüz de birbirine yaklaşmış. şeb-i yeldâ. kaldırımlarda sarı ışık topları, başında rüzgârların en fazla hatırlatanı. renginden, kokusundan, sisinden, buğusundan kar sesini hatırla. bir kerecik ne olur kendi korunağından, sıcağından utanma. üzerine atılan çizgili battaniyenin, ocağında yanan ateşin hesabını yapma. acının kavramı kadar yakıcılığını da bütünüyle sırtlanma. çetele çıkarma. herkesin yerine yanmaya kalkışma. hani, 'siyahlık şöyle dursun, haddinden fazla beyazlık bile hoşa gitmez', diyor ya şirazlı sadi. uy öğüde, küstahlaşma. acı biraz. esirge kendini. bağışla. telef olup gideceksin yoksa.
bir demet nergis al kendine. dolmuşa bin. önceden hazır ettiğin 125 kuruşu tutuştur şoförün eline. bak, bu keskin soğukta bile ter damlacıkları. sonra bir grup genç doluşsun içeri. kızlı erkekli, hengâmeli şamatalı. nasıl böyle tasasız olabildiklerine şaşma. yol boyunca biri diğerlerine ellerini kollarını sağa sola çarpa çarpa, incir çekirdeğini doldurmayan bir sürü şey anlatsın. zayıf sözcüklere yüklenmiş gürültülü cümleler kullansın. kızma. katıl sohbetlerine. bir cümle de sen sal orta yere. üniversite öğrencisi değillermiş. eziklermiş bu yüzden söylemeseler de. dershaneye de gitmiyorlarmış. o defteri ebediyen kapatmışlarmış. sonra içlerinden biri senin kucağındaki demetten bir sap nergis istesin, tek dal, diye üstelesin. kız arkadaşına verecekmiş. ver. versin. bir şeyin eksik kaldığını fark etmedin mi? ikinci nergis dalını da sen çıkar usulca. bu da kendi arkadaşına versin. kızlardan biri geri dönsün neşeyle. nereden geliyor bu nergisler, desin. benden, de. ben nergis devrimdeyim. gül devrimi, lâle devrimi çoktan geçtim.
aynı durakta inin. elindeki çantaları taşımaya kalkışsınlar. reddet. onlara, yürümeye çalışan bir anneyi işaret et. gencecik, güzelcecik. kucağında çocuğu. kollarında torbalar, çantalar. biraz hava almak için dışarı çıkmış. bir işe yaramamış. belli ki yükü ağırlaştıkça ağırlaşmış. annenin tükenmesi. tam da o menzilde. onu işaret et. onun yüklerini taşıyın, de. taşısınlar. müteşekkir kal.
sonra hatırla. yıllar önce hani, yine böyle bir kuyuya düşmüştün de sen. insanlara güvenini kaybetmiş, birinde hepsini mahkûm etmiş. bir bebek arabasını ite ite bir köprüden geçiyordun. birden arabanın ön sağ tekerleği yerinden çıkıp tıngır mıngır yuvarlanmıştı da köprünün korkuluklarına dizilmiş şamatalı gençlerden biri yerinden fırlamıştı. tekerleği kapmış, bebek arabasının önünde diz çökerek yerine takmıştı. o zaman insanların birinde tümünü affetmiş değil miydin?
bir göz gezdir bakalım. bir avuç fındık verenin, tahta sandığın üzerinde bir cenin uykusuna aktığında senin de başının altına bir yastık koyanın. vardır mutlaka. o rüyayı görmeyi unutma.
bir demet nergis al kendine. ne olur böyle yapma. kendine kıyma."
19 notes · View notes
fatovski · 8 months
Text
Sen güzel insansın,
Herkes biliyor bunu.
Yaramı alıp uzak şehirlere gidiyorsun.
Saçlarımı düz bir denize ısmarlıyorum.
Utanma ! ayıp değil ki bu.
Bak ben utanıyor muyum ?
Kanayana kadar dizlerim,
Misket oynarken.
Hem unutma,
Herkes birilerinin yarasını taşır uzaklara
Birhan Keskin
14 notes · View notes
fani1816 · 20 days
Note
Hüznümün dudağıdır gökte açan karanfil
talih, bir cellat gibi vurdu yüreğimizi
ateşler ülkesinde o ve ben, iki mahkum
kâh bir sevda çölünde parlayan ay ışığı
kâh rüya bahçesinin zehirli sarmaşığı
uzaklardan bir rüzgar esiyor efil efil
sessizlik, acze düşen bir hayal kadar sefilşimdi gül, ey korkular şehrinin yelpazesi
hasretin o en uzun, acının en tazesi
neden hala tütüyor burnumda karanlığın
ruhum neden yıllardır kahrının pervanesibu esrar senin midir, yoksa gemilerin mi
hemen hergün bir yıldız kayıyor gözlerinden
gözlerin kan ağlayan deniz kadar derin mi
yoksa habersiz misin ruhumun kederindenah, bağrımda pütürlü bir bıçak kadar keskin
tabutumu bekliyor ankara acıları
bu ne bir aşk masalı, nede heyula ve kin
dumanlı bir çöküşün en kara acıları
Hayırlı geceleriniz olsun 🙃
Ahh Nurullah Hocam kelimeleri bir kanaviçe gibi işler. Çok severim Ankara Acıları'nı, çok teşekkür ederim🙂
5 notes · View notes
siir-defterim · 11 months
Text
Gül kokuyorsun bir de
amansız, acımasız kokuyorsun
gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yoğun
dayanılmaz birşey oluyorsun, biliyorsun
hırçın hırçın, pembe pembe
öfkeli öfkeli gül
gül kokuyorsun nefes nefese.
gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun
ve acı ve yiğit ve nasıl gerekiyorsa öyle
sen koktukca düşümde görüyorum onu
düşümde, yani her yerde
yüzü sararmış, titriyor dudakları
şakakları ter içinde
tam alnının altında masmavi iki ateş
iki su
iki deniz bazan
bazan iki damla yaz yağmuru
mermerini emerek dağlarının
şiirler söylüyor gene
ölümünden bu yana yazdığı şiirler
kızaraktan birtakım şiirlere
büyük sular büyük gemileri sever çünkü
ve odur ki büyüklük
şiir insanın içinden dopdolu bir hayat gibi geçerse
o zaman ölünce de şiirler yazar insan
ölünce de yazdıklarını okutur elbet
ve senin böyle amansız gül koktuğun gibi
yaşamanın herbir yerinde.
gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun
bu koku dunyayı tutacak nerdeyse
gül, gül! diye bağıracak çocuklar bütün
herkes, hep bir ağızdan: gül!
ve herşeyin üstüne bir gül işlenecek
saçların, alınların,göğüslerin üstüne
yüreklerin üstüne
bembeyaz kemiklerin
mezarsız ölülerin üstüne
kurumuş gözyaşlarının
titreyen kirpiklerin üstüne
kenetlenmiş çenelerin
ağarmış dudakların
unutulmus çığlıkların üstüne
kederlerin, yasların, sevinçlerin
ve herşeyin üstüne bir gül işlenecek.
bir rüzgar, bir fırtına gibi esecek gül
yıllarca esecek belki
ve ansızın dünyamızı göreceğiz bir sabah
göreceğiz ki
biz dunyamızı gerçekten görmemişiz daha
geceyi, gündüzü, yıldızları
görmemişiz hiç
tanışmaya komamışlar bizi güzelim dünyamızla.
öyleyse dostlar bırakın bu yalnızlıkları
bu umutsuzluklari bırakın kardeşler
göreceksiniz nasıl
güller güller güller dolusu
nasıl gül kokacağız birlikte
amansız, acımasiz kokacağız
dayanılmaz kokacağız nefes nefese.
Edip Cansever
9 notes · View notes
dipnotski · 11 months
Text
Jason Hickel – Bizi Ayıran Uçurum (2023)
Kalkınma sürecinde işlerin yolunda gittiği, dünyanın Güney’inin Kuzey’ini neredeyse yakaladığı, yoksulluğun son 30 yılda yarı yarıya azaldığı, 2030’a gelindiğinde yeryüzünden bütün bütün silineceği söyleniyor. Oysa dünyanın en güçlü devlet ve şirketlerinin desteğiyle anlatılan bir masal bu. 1960’dan bu yana Kuzey ile Güney arasındaki gelir farkı neredeyse üç katına çıktı. Günümüzde 4,3 milyar…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
denizeyuruyen · 10 days
Text
"sevgilim istanbul'da yaz bitiyor, bu güz gecelerinde ben, sardunyaların arasında senin getirdiğin mumları yakıyorum. bir fotoğrafa bakıp "deniz" diyorum: ne kadar dingin, nasıl sonsuz, olduğu yerde. sevgilim beni bağışla, sana mektup yazamıyorum. yüzümün bir yarısı acı çekiyor, mavi bir fotoğrafta, kızıl bir ufuk biriktiriyor kış için öteki yarısı coşkuyla ilgili değil elbet hayatım.
sevgilim seni bilememenin kederli gölgesi altındayım.
deniz "öylece" duruyor, orada, yazda. hayat öylesine caydırıcı ki, korkuyorum sevgilim... bu dünyayı ben uydurdum desem, sonrasını diyemiyorum..."
- Birhan Keskin
53 notes · View notes
gozlerimdekiparilti · 3 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Şuan yorgunluktan uyuyacak biçimde durakta bekliyorum arkadaşlarımı. Çok güzel bir gündü. Deniz görmemiş kızlarla, deniz kızı olan ben buluşunca yeniden deniz aşkı neymiş hatırlardım. Baya eğlendiler. Bir arkadaşımı yamaçlardan jilet gibi keskin kayalardan geçirerek atlama yerime götürecektim. Çok gitmemize rağmen dehşet dalga vardı. İnsan boyutuna ulaşan ve kayaya çarpan dalgalar. Bir yeri yüzerek geçmemiz gerekiyordu. Arkadaşıma dedim ki "Bu dalgalı denize gireriz dalga bizi içine alır ama geri çıkamayız bizi kayaya çarpar." haklı buldu. Denizin içinde girdaplar oluşuyordu geri döndük o yüzden. Dalganın sesini hiç unutamayacağım bir bomba gibi bom diye kayaya vuruyordu. Tırmanırken adrenalinim tavan yapmıştı. Sonra iskeleye götürdüm. Boyu aşan dalgalarda atladık. İskele biraz kalabalıktı. İki tane 9-10 yaşlarında çocuklar vardı balık gibi suya alıyorlardı. O atlama merdiveninin tepesine çıkıp -ki kaygan olduğu için çok ama çok tehlikeliydi- atıyorlardı. Arkadaşıma nerenin kayalık nerenin sığ, derin vs. olduğunu açıklarken bana dönüp "Abla çok düşünürsen atlayamazsın." dedi ona sus ve izle bakışımı atıp atladım. Uzun süre suyun altında ilerledikten sonra çıkıp zafer bakışımı attım çok tatmin ediciydi. Bir defa da atlarken" Abla dalganın içine atlama." derken atladım." Canım ben izmirliyim. "dedim. Çok eğlenceliydi. Baya tehlikeliydi çünkü dalgalıydı. 10 yaşlarında bir kız çocuğu çıkmaya çalışırken dalga onu kaldırıp iskeleye vuruyordu çok korktuk arkadaşımla tutup çıkardık. Sonra sahildeki yerimize döndük dalgalarla boğuştuk. Normalde ilgimi çekmez ama arkadaşım sürekli "Harika bir şey bu, harika her şey çok güzel" dediği için ben de çok eğlendim. Bir defa boğulmaya tehlikesi yaşadık jdjdjd iki dalga üst üste gelince denizde kaybolduk yazarken yoruldum. Duraktayım. Gözlerim acıyor tuzdan. Kendimi hala denizin içinde gibi savruluyor hissediyorum. Dengemi bulamıyorum. Her şey çok güzeldi. Elhamdülillah.
4 notes · View notes
okyosunwe · 3 months
Text
Dün akşam 8 9 sularında uçaktan iniş yaptık. Çoğu şeyi tam hatırlamıyorum çünkü uyku sersemiydim. Yazlımızdan babamın arabasını kim getirdi nasıl yazlığa gittik pek hatırlamıyorum. Eve geldik ve direkt üst kata çıkıp uyudum. Telefonumu elime dahi almadım. Gece 4 gibi uyandım. Şafak vaktiydi ama güneş daha doğmamıştı. Sigara krizim tutmuştu ama evde de içemezdim. Telefonumu da kaybetmiştim çünkü bulamıyordum. Aşağıya valizlere inip sigaramı ve çakmağımı çıkardım. Sonra çantaların içinden zor da olsa telefonumu buldum ve evden çıktım. Sigaramı nerede içebileceğim konusunda şüphelydim ama son karar olarak deniz kenarına gitmeye karar verdim. Bahçeden çıkıp 20 30 adım kadar yürüdüm ve şenzlogun üzerinde oturdum. 1 tane içtikten sonra hemen 2. sini yaktım ve telefonumdan Bodrum şarkısını açtım. Bu şarkıyı dinlerken hâlâ korku oluşuyor içimde. Kötü anılarım ve bitmiş halim gözümün önüne geliyor. Sol yanıma ısıtılmış bir bıçak saplanıyor gibi oluyor. 1 kere dinliyorsam uzun bir süre asla dinleyemem. Bir yandan sigaramı içerken diğer yandan bu şarkıyı dinliyorum. Şarkı bitti. Kulaklığı hemen çıkardım. Sigarayı hemen söndürdüm. Güneş hafif hafif doğmaya başlıyor. Şafak vaktinin kendine has soğuk esintisi bedenimi ele geçiriyor. Bacaklarımı kendime doğru çekip kollarımla kendime sarılıyorum. 4 5 dk sonra ise denize doğru yaklaşmaya başlıyorum. Çok özlemişim... Burayı o kadar özlemişim ki denizin keskin kokusu ve kıyıya vuran dalga sesleri... Terliğimi köşeye koyup yürümeye başladım. Su buz gibi. Küçükken ayağıma yapışan kum taneleri beni artık rahatsız etmiyor. O olaydan sonra buraya gelmeyeli uzun zaman oldu... Başka yerde tatillere gittik ama buraya gelmeye cesaretimiz yoktu. Hiçbirmizin.
Biraz daha oyalanırken güneş kendini daha çok belli ettirmeye başladı. Tam arkamı dönüyordum ki hemen dibimde sarışın 18 19 yaşlarında bir çocuk vardı. Ona baktım bana baktı. Bir şey söyleyecek gibi oldu, sustu. Hâlâ denizin içindeydim ve dalgalar gri şortumu ıslatmaya başlamıştı. Çocuk mayoylaydı boyu da uzundu baya. Tam arkasını dönüyordu ki ona seslendim, bir sorun mu var? dedim. Döndü, bana baktı, sustu. Olayı anlamaya çalışıyorum ama anlayamıyordum. Tam olarak bana döndü ve şöyle dedi, hatırlamadın mı beni? Kimi? dedim beni, dedi. Anlamaya çalışıyorum ama olmuyor. Sonra bana bakıp, boşver, dedi. Bende söyler misiniz? diye devam ettim.
"Senin ismin S' değil mi?"
"Evet de siz nereden tanıyorsunuz?"
"Değişmişsin, büyümüşsün ve daha da güzelleşmişsin. Saçlarının rengi birazcık koyulaşmış ama hâlâ sarılar, Sarı Şeker."
İşte tam da o an dank etti bana. Ben nasıl tanımazdım onu... Çok değişmiş. Bambaşka biri olmuş ama okyanus gözleri hâlâ aynı bakıyor.
"E... Sen misin? Ciddi misin sen? Çok değişmişsin bambaşka biri olmuşsun? Özür dilerim tanıyamadım hatta taşınmışsınızdır diye düşündüm."
Sadece gülmsedi. E' bizim yan yazlığımızda oturuyor. Babası babamla çocukluk arkadaşı. Uzun süredir gelmediğim için iletişmimiz kesilmişti. Birbirimizden haberdar olamadık...
"Denizin ortasında şort ve tişörtle mi kalacaksın?"
Üzerime baktım sanırım haklıydı.
"Aslında denize girmek için gelmemiştim ama şu an buradayım."
"Git mayonu giy de gel" dedi ve bende olur dedim. Düşmemeye dikkat ederek yürümeye başladım ama zorlanıyordum. Elimden tutup yavaş yavaş kumsala kadar götürdü. Garip duygular içerisindeydim ama tek emin olduğum onu çok özlediğimdi. Çocukluğumun burada geçen yazlarını ve o yazları güzelleştiren okyanus gözlü çocuğu özlemiştim.
Gidip mayomu giydim ve geldim. Benim şenzlonguma oturmuş beni bekliyordu. Yanına vardığım gibi soru sormaya başladı.
"Sigaraya mı başladın?" Karşısına oturup başımla onayladım. "Alkol aldın mı hiç?" Yine başımla onayladım. Peki sen içiyor musun ve içtin mi diye sordum. "Hayır." dedi.
"Hayır hiç alkol almadım ve sigara kullanmıyorum çünkü sözümü tutarım ben."
"Kime söz verdin ki?"
"Sana. Sen de bana vermiştin ama sanırım sözünü tutabilen biri değilsin."
Haklıydı. Küçükken çocuk aklıyla söz vermiştik ama sigaraya başladığım zaman aklımda bile değildi...
"Özür dilerm. Umutmuşum."
"Özür dileme."
"Neden?"
Karşımdan kalkıp denize doğru gitti ve yüzmeye başladı bende arkasından ilerledim. O direkt atladı ama ben atlayamadım çünkü su buz gibiydi. Küçükken birbirimizi boğardık. O beni boğmazdı ama denizin altında ayağımı tutar çekip gıdıklardı.
Yanıma doğru yaklaşıp denizin içine daldı ve ayağımın etrafında dolanıp ayağımı çekti yine. Başımın denizin içine girdi ve öyle kaldım. Sonra yüzeye çıktım ve gülmeye başladım. O da kahkaha attı. Unutmamışsın, dedim. Seninle ilgili hiçbir şeyi umutmadım ben, dedi. Sustum bir şey söylemedim. Tekrar gülmeye başladı, bu durumda sinirlenip beni boğman gerekmez miydi? Hep öyle yapardın, dedi ve bende hemen 2 kulaç atıp yanına yaklaştım ve onun başını suya koydum. Ve eğlenmeye başladık saat sekize (sabah) kadar yüzdük eğlendik ve sohbet ettik. Onu özlemiştim. O da özlemişti...
Sigaramdan son yudumları alıp söndürdüm. Kumsal insan dolmaya başlamıştı. Uzaklardan görünen gemi ve feribotlar vardı. Bana döndü ve, kahvaltı yapalım mı? diye sordu. Olur, dedim. Bizim evde kahvaltı yapacağız çünkü ailen de bizim evdeymiş. Babamlar çağırmış sizinkileri, dedi. Şaşırmadım çünkü eskiden buraya her gelişmizde ilk gün her zaman onlarla kahvaltı yapardık. E'lere gitmeden önce eve uğrayıp duş aldım giyindim ve onlara gittim. Zaten bahçenin kapısı onların bahçesine açılıyordu. Onlara gittik baya özlem giderdik. A' amcayı ve L' teyzeyi özlemiştik. Kahvaltımızı yaptık ve oturduk,ü dinlendik. Yukarı kata E'nin yeni odasına çıktım. Eskiden küçük olduğu için odası çocuk odasıydı ama şu an öyle değil. Odasında her zaman yaptığı araba koleksiyonunda ki arabalarıyla donatmıştı. Odasını gezdim biraz arkamdan o da geldi. Koleksiyonuna devam ettiğini düşünmüyordum. Hatta D' de senin gibi her gördüğü arabayı alır koleksiyonuna ekler ama senin ki kadar çok değil, dedim. D' ve E' nasıllar? Onları da uzun zamandır görmedim, dedi. Hemen cebimden telefonumu çıkarıp ona fotoğrafımızı gösterdim. Çok güzel çıkmışsın da benimle hiç fotoğrafın yok. Sadece şu çerçevede ki küçüklük fotoğrafımız var, dedi ve başımı o tarafa çevirdim.
"E' bunu ne zaman çekmiştik? Hiç hatırlamıyorum."
"Olaydan bir kaç gün önce." dedi ve sustum.
Cebinden kendi telefonunu çıkarıp ikimizi kadraja alıp fotoğrafımızı çekti. Yüzüm ona dönük çıkmıştı ve bende gülümsüyordum ona...
Odasında baya aohbet ettik. Eski arkadaşlarımız hakkında konuştuk geriye sadece. İ' M' R' C' B' ve T' kalmış.
"Bu arada hepsine haber verdim akşam buluşuyoruz. S' hepsi seni o kadar özlemiş ki, seslerinde ki mutluluğu görsen şok olurdun." dedi.
Bende onları çok fazla özlemiştim. Hatta o kadar çok özlemiştim ki..
Ama korkuyordum. Bilmiyorum ama korkuyordum. Bu sefer bizden birine zarar gelmezdi biliyorum ama korkuyordum. Tek bildiğim E' de dahil A' amca ve L' teyze o kadar mahçup ve endişeliler ki bizi de diken üzerinde tutuyorlardıı..
Bunları E' nin odasındayken yazdım. O şu an uyuyakalmış ama ben pufun üzerinde uzanıyorum sanırım yaklaşık 2 3 saat sonra onlarla görüşeceğiz bundan dolayı hazırlanmak için eve geçeceğim... Bana şans dileyin :)..
Tumblr media Tumblr media
2 notes · View notes
pohotocolors · 5 months
Text
DENİZ / BİRHAN KESKİN
Uzun uzun bir yağmuru okudum,
Uzun ıslığını taşıdım rüzgârın,
Uzak bir kıyıya mektup yolladım.
Döndüm, derinde dövdüm kendimi.
Duydum, kırıldı içimde tuz sesi
Bir derine ağladım.
(Keder saldı içime bir denizden bir midye,
Taşı gördüm ağırlık indi dilime)
Engin de kendinden uzağı özlermiş
Ufuk bir şey değilmiş bana, gördüm.
Hayal kıvamıymış aşk,
Gülün kokusunu bademin neşesini
istedim.
Ah bilmedim de nasıl geniştim,
Koşup kapaklanayım bir kucak istedim.
-Yeryüzü Halleri-
Tumblr media
4 notes · View notes
iosonoturco · 2 years
Text
açılmış sarmaşık gülleri
kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvalanmış
içimde keder
uzak bir telefonda ağlayan
yağmurlu genç kadın
rüzgâr
uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor
dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerinde vücudumun
ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hissettiğim an
demirler eriyor hırsımdan
ay ışığına batmış
karabiber ağaçları
gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte
herşey onunla ilgili
telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişleyen
yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sâhili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
yalnızlık
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert
bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yalnızlık
çakmak taşı gibi sert
elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir
fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele
elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu
parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı
kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle
sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
sanki ateşten bir tebessüm
zehir zemberek aşkımız
38 notes · View notes
movienized-com · 7 months
Text
Dokuz Oğuz
Dokuz Oğuz (Serıe 2023) #KubilayAka #YaseminKayAllen #DenizIsin #HakanBoyav #TuncerSalman #DaghanKulegec Mehr auf:
Serie / 9 Oğuz Jahr: 2023- (Januar) Genre: Action / Drama Hauptrollen: Kubilay Aka, Yasemin Kay Allen, Deniz Işın, Hakan Boyav, Tuncer Salman, Dağhan Külegeç, Kayhan Açıkgöz, Serhan Onat, Rami Narin, Volkan Keskin, Taylan Meydan, Sahra Şaş, Mehmet Çevik … Serienbeschreibung: “Dokuz Oğuz” erzählt von dem Oğuz-Team, das bereit ist, für die Türken zu kämpfen, wo immer sie sind. Oberst Tomris…
Tumblr media
View On WordPress
2 notes · View notes
aynodndr · 8 months
Text
Tumblr media
bir kıvılcım ise eğer şu bakış
şu göz düşürüş,
şu sıcacık his
göğü içine sindiriş...
ve oluyorsa ki olur
halden hale girmek,
!!!beklemek...
yürümek ve acı çekmek!
ve intiharıysa bir çift göz
bir çift yüreğin
ve bazen bir çift yıldızın
ve imtihanıysa insanın
kaba görüşlüler diyarında
bu ince düşünmek
bu sık dokumak
bu kıldan ince
bu kılıçtan keskin arzu
ve ötüyorsa ki içinin serçe kuşları
yüreğinin yaprakları arasında
ve konuşuyorsa kelebekler
ılık ılık esen rüzgar,
kıyısına içini döken deniz
ve toz pembe bir renk
dokunmuşsa göz bebeklerine...
dedim ki en gelmişmiş bir mutluluk seviyesidir
!!!Seni Seviyor Olmak!!!
özlüyor olmak
aşk oluyor olmak ki
az kalsın
ölüyor gibi olmak...
Rüzgar
2 notes · View notes