Tumgik
#Fehime Sultan
ottoman-legacy · 5 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Fehime Kelebek Sultan
0 notes
hanargelisim · 1 year
Photo
Tumblr media
A748 ... İSKENDERUN VE ÇEVRESİNDE BAZI ESKİ YEREL İSİMLER . . Aliye Acibe Atra Azize ÂLİME ATİYE AYSEL Bedia Büşra Besime Bedriye BEHİYE Cemile Cevher Cevhür Celile Cennet Delal Dünya Dahiye Emel Edibe Elif Emine Esra Emire Emsal Emame Esmehen Feride Fehime Fevziye Fatma Fikriye Ganiye Ganime Ğzale Ğaliy Hikmiye Hanife Himame Hilal Havva Hazne Hediye Hadiye Hüsna Hüsniye Halime Hamide Hasibe Hayzren Hindiye Hena Hadra Hayat Itriye İlmiye ilham Julia Kefa Kafiye Katife Kahle Kerime Küheyla Kevser Katibe Leyla Lütfiye Latife Leman Lamia Muhterem Münteha Mevlüde Makbule Melek Mecide Meryem Munibe Mariya Münevver Mihriban Mesude Mesrure Menire Mediha Matia Nazmiye Naime Nesibe Nazire Naciye Nahiye Neriman Nedime Nadya Nadiye Necmiye Necat Necva Nebiha Nevin Nadire Neşide Resmiye Ruhiye Remziye Rabiye Rima Reyya Rehide Rüncös Süreyya Semire Sabire Semiha Sabrina Safiye Safa Sefa Süheyla Semire Selma Sapha Sabiha Sual Saniye Semra Semile Samiye Saliha Sultan Sakine Sefire Semia Sedika Saعda Şahdiye Şehriye Şamia Şefia Şefika Şahiye Şahziye Şakra Şemsa Şükriye Şükran Türkan Vahide Vesile Velide Vatfe Verde Vecihe Vedia Veliye Yasemin Zeyna Zeynep Zehra Zekiye Zehva Zerda Zemzem Zerka Zeliha . . Sosyolojik bir çalışma olarak alınabilir. . .         #thehanardevelopment #personalconstutionaltrials #hanargelisim #HaNARgelisim #hanargelisimtakvimi #theroad #birey #kişiselanayasadenemeleri #dive #kişiselanayasa #God #bakışaçısı #tasarım #religionofnewworldpeace #религиюмира https://www.instagram.com/p/CrSPQGmINIR/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
awkward-sultana · 4 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
(Almost) Every Costume Per Episode + Fehime’s white gown with silver detailing in 2x02,3,4
18 notes · View notes
venicepearl · 2 years
Photo
Tumblr media
Fehime Sultan (Ottoman Turkish; 2 August 1875 – 15 September 1929) was an Ottoman princess, the daughter of Sultan Murad V and his fourth wife Meyliservet Kadın.
0 notes
Photo
Tumblr media
Sultan 5. Murad'ın kızı; Sultan 2. Abdülhamid ve Sultan Vahdettin'in yeğeni Fehime Sultan piyano çalıyor, 20. yüzyıl başları.
39 notes · View notes
ottomanladies · 4 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Murad V of the Ottoman Empire + daughters who reached adulthood
149 notes · View notes
aethelfleds · 7 years
Photo
Tumblr media
Fehime Sultan (1875-1929)
As a daughter of Sultan Murad V and his fourth consort Meyliservet Kadın, Fehime was part of the last generation of Ottoman princesses. Some called her by the nickname of Kelebek Sultan, meaning “Butterfly Princess” on account of her artistic nature and fanciful clothing. 
105 notes · View notes
thegreatsultana · 8 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Payitaht Abdülhamid + costumes in episode 1 (part 1)
167 notes · View notes
nikolaeftimov-blog · 8 years
Photo
Tumblr media
Fehime Sultan (1875–1929), an Ottoman princess, was the daughter of Ottoman Sultan Murad V (1840–1904) and his fourth wife the Georgian Meyliservet Haseki Kadın Efendi. Receiving her education in the palace, like her father, Fehime was interested in the arts. Amongst circles her nickname was Kelebek Sultan (Butterfly Princess), because of her outlandish art and expensive clothing styles. Image source: https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Fehime_Sultan.jpg
8 notes · View notes
sevgilisultana · 3 years
Text
Seniha Sultan (5 December 1851- 15 September 1931)
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Daughter of Abdulmejid I and Nalandil Hanim
Wife of Mahmud Celaeddin Pasha
Mother of Sultanzade Sabahddin Bey and Sultanzade Ahmed Lutfullah Bey.
Sister of Sultans Murad (half), Abdul Hamid II (half), Mehmed V (half), and Mehmed VI.
Aunt of Sehzade Mehmed Selaheddin, Hatice Sultan (Murad), Fehime Sultan, Fatma Sultan (Murad), Aliye Sultan, Sehzade Mehmed Selim, Ulviye Sultan, Zekiye Sultan,Sehzade Ahmed Nuri, Naime Sultan, Sehzade Mehmed Abdulkadir, Naile Sultan, Sehzade Mehmed Burhaneddin, Sadiye Sultan, Ayse Sultan, Refia Sultan, Sehzade Abdurrahim Hayri, Hatice Sultan (Abdul Hamid II), Sehzade Ahmed Nureddin, Sehzade Mehmed Abid, Samiye Sultan, Sehzade Mehem Ziyaeddin, Sehzade Mahmid Necmeddi, Sehzade Omer Hilmi, Fenire Sultan, Ulviye Sultan (Mehmed VI), Sabiha Sultan, and Sehzade Mehmed Ertugrul.
Mother-in-law of Tabinak Hanım
7 notes · View notes
awkward-sultana · 4 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
(Almost) Every Costume Per Episode + Fehime’s white gown with light blue detailing in 2x04,6,7
9 notes · View notes
mustafasalihbozok · 3 years
Text
Orta Asya'dan yurt edindiğimiz Anadolu toprakları için...
1071'de ALPARSLAN ile, Malazgirt'te, 1453'te FATIH SULTAN MEHMET ile İstanbul'da, üç kıtada adalet ve medeniyeti hakim kılan ECDADIMA, 1922'de destan yazan MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE SİLAH ARKADAŞLARI'na... Ağustos ayındaki şanlı tarihimizi canı, kanı ve mücadelesi ile yazdıran tüm yiğitlerimize rahmet ve selam.olsun...
....
27 Ağustos 1922 sabahı Mustafa Kemal Paşa'ya telefonda kuşattıkları tepeyi yarım saat sonra alacaklarını bildirmesine rağmen bunu başaramayınca intihar ederek hayatına son veren Miralay Reşat (Çiğiltepe)’a;
Özellikle cephenin biraz gerisinde yüksekçe bir yere oturup tabancalarını dizlerine koyarak "Geri çekileni vururum" mesajı vermesi ve birkaç sefer geriye kaçan askerler üzerinde bunu bizzat uygulamasıyla “Deli Halit” lakabını alan Mirliva Halit (Karsıalan)’e;
Kütahya'nın Emet ilçesinden kendisi, Emet halkı ve süvarileri tarafından kaçırılan Yunan ordusunu kovalayarak İzmir’e giren ilk süvari birlikleri komutanı Ferik Fahrettin (Altay)’e;
Demiryollarının kesiştiği yer olan Eskişehir'e bir üs kuran ve savaş boyunca derme çatma trenlerle cepheye asker, cephane, malzeme nakleden; ray döşeten; gerektiğinde ray ve vagonlardan çelik söktürüp kılıç yaptıran miralay Behiç Bey’e;
İstanbul'dan bizzat kendisine gönderilen ve Mustafa Kemal Paşa'yı tutuklamasını emreden telgrafa rağmen “Ben ve kolordum emrinizdedir Paşam!” sözünü söyleyerek Mustafa Kemal Paşa'nın emrine giren Birinci Ferik Musa Kâzım (Karabekir)’a;
İzmit ile Adapazarı'nı geri alıp, Sakarya Meydan Muharebesi'ne katılarak üstün başarılar kazanan Birinci Ferik Kazım Fikri (Özalp)’ye;
Birlikleri ile İzmit ve adapazarı üzerinden Bilecik ve Eskişehir istikametine ilerleyen İngiliz kuvvetlerine Geyve yakınlarında ateş açarak onları durdurup geri püskürten ve Türk Kurtuluş Savaşı'nı fiilen başlatan ilk komutan olan Mirliva Ali Fuat (Cebesoy)’a;
Bahriye Nazırlığı’ndan ayrılan ve Anadolu'daki Milli Mücadele hareketine katılan albay Hüseyin Rauf (Orbay)’a;
İstanbul'dan Anadolu'ya silah ve mühimmat kaçıran, İtalyan işgalindeki Antalya depolarında bulunan silah ve mühimmatın Kuva-yı Milliye'ye kazandıran Mirliva İbrahim Refet (Bele)’e;
İstanbul Hükümeti tarafından ulusal hareketin önderlerinden biri olarak rütbesi kaldırılan, nişanları geri alınan ve idamına karar verilen Müşir Mustafa Fevzi (Çakmak)’ye;
Harbiye'de Askeri Taktik ve Strateji Öğretmenliği yapması nedeniyle başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Kurtuluş Savaşı'ndaki üstü düzey komutanların büyük çoğunluğu tarafından "Hocam" diye hitap edilen, Büyük Taarruz'dan önce taarruz stratejisinin belirlenmesi için yapılan toplantılarda, tedbirli ve titiz karakteri nedeniyle, taarruz planını çok riskli ve tehlikeli bulduğu için şiddetle itiraz eden, ancak yine de verilen emirleri, biri hariç, harfiyen yerine getiren Orgeneral Yakup Şevki (Subaşı)’ye;
Yaptığı konuşmaları ile zihinlerde yer etmiş usta bir hatip olan, Kurtuluş Savaşı'nda cephede Mustafa Kemal'in yanında görev yapan, sivil olmasına rağmen rütbe alarak bir savaş kahramanı sayılan Onbaşı Halide (Edip Adıvar)’ye;
Kağnıyla cepheye silah taşıyan Fatma Nine’ye;
İnebolu'da bulunan cephaneleri Ankara'ya götürülmesinde çocuğu ve kağnısıyla yer alırken, kış şartları nedeniyle cephane ıslanmasın diye battaniyesini cephaneye sarman, bebeğinede sarılıp onun donmaması için uğraş verirken donarak ölen Şerife Bacı’ya;
Onbaşı olduğunda neredeyse sadece kadınlardan oluşan birliği ile düşmanın cephe gerisine bir saldırı düzenleyen ve aralarında bir Yunan subayı dahil toplam 25 esir askerle geri dönen Erzurumlu Kara Fatma (Seher Erden)’ya;
Kocayayla baskınında geri çekilen silah arkadaşlarına cesaret vermek için hızla öne atılınca başından vurularak şehit olan Gördesli Makbule’ye;
Çanakkale’de ölen kocasından kalan tek hatıra elmas küpelerini bozdurup kendine bir tüfek alıp dağa çıkan ve Yörük Ali Efe’ye katılan Emir Ayşe’ye;
Düzenli ordu kurulana kadar yirmi aylık bir sürede düşman kuvvetlerinin Aydın kanadından Anadolu içlerine ilerlemesi engelleyen Yörük Ali Efe’ye;
Bekir Ağa Bölüğü`ne baskın düzenleyerek tutuklu bulunan vatansever ve aydınları kurtarıp Anadolu`ya geçmelerini sağlayan Yahya Kaptan’a;
Bir Fransız gemisini kaçırmayı başarınca ona layık görülen istiklal madalyasını geri çevirerek "Ben madalya için değil milletim içim savaştım" diyen İpsiz Recep’e;
Kumardan hileyle kazandığı 45 bin frank ile kendi deyimiyle İzmir'deki vatan görevine başlayan İngiliz Kemal lakabıyla anılan Türk ajan Ahmet Esat (Tomruk)’a;
Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın gizli örgütü Karakol’un yöneticisi Naciye Faham’a;
İşkence görmesine rağmen Karakol’un adresini vermeyen Topkapılı ebe Şahende’ye;
Felah Grubu’na saraydan bilgi taşıyan V. Murat’ın kızı Fehime Sultan’a;
İşgal protestolarında on binlere konuşan Şükufe Nihal’e;
Sebahat’e ;
Zeliha’ya;
Darülfünunlu Saime’ye;
12 yaşında İnönü muharebelerinde savaşan Nezahat’e;
“Muhabere bana düğündür Paşam” diyen Mustafa Kemal’in askeri Sivaslı Fatma Seher’e;
Çerkez kadınları örgütleyen Hayriye Melek’e;
Alaşehir’deki zulmü dünyaya çektikleri telgraf ile duyuran Makbule’ye;
Nebile’ye;
Yunan işgaline elinde silahla karşı koyan Turgutlulu Çavuş Ayşe’ye;
Ödemişli Fatma’ya;
Köpekli Nuri Çetesi’ne katılan Aydınlı -namı diğer Binbaşı- Ayşe’ye;
Yörük Ali Efe’nin 1. bölüğünün 4. mangasında nişancı olarak savaşan Emire Aliye’ye;
Elinde balta ile Menderes Köprüsü’nde düşman bekleyen Arşın Teyze’ye;
Sarayköy’e gelen İngilizci Nasihat Kurulu’nun üzerine silahla yürüyen Adöv Ayşe’ye;
Başındaki yırtık örtüsünü erkeklerin yüzüne atıp, “alın bunları örtünün, verin silahları ben savaşırım” diyen Kezban’a;
Mavzeri hiç susmayan şehit eşi Senem Ayşe’ye;
Düğünde takılan altınları Ankara’ya bağışlayan Kastamonulu 17 yaşındaki Hatice’ye;
Üç kızını Mustafa Kemal’e emanet edip Sakarya Cephesine koşan ve yaralanan Ayşe Çavuş’a;
Düşmanla işbirliği yapan oğlunu vurup dağa çıkan Domaniçli Habibe’ye;
Erkek kılığında savaşan ve sonra kadın olduğu anlaşılan Halime Çavuş’a…..
Soyadını İnönü meydanında çarpışa çarpışa alan Mustafa İsmet’e;
“Geldikleri gibi giderler” deyip, geldiklerinden biraz daha hızlı gitmelerini sağlayan Mustafa Kemal’e…
BUGÜN BİZE EMANET EDİLEN VATAN İÇİN DAHA DUYARLI, OLMALI EMANETİ KORUMALI VE YÜCELTMELİYİZ. VATANIMIZA KARŞI HAİN EMELLERİ (abd,fetö,pkk,pyd...) OLANLARA KARŞİ BİRLİK, BERABERLİK VE DAYANIŞMA İÇİNDE OLMALIYIZ...
*UNUTMAYIN! BAŞKA TÜRKİYE YOK*
Tumblr media
1 note · View note
the-mustache-guy-la · 5 years
Text
S.2. Türkiye Tarihinde Müzik ve Klasik Batı Müziği Tarihi Üzerine
Orta Asya bozkırlarından çıkıp Ön Asya’da nihaî adresine ulaşmış olan Türk toplulukları, bu yolculukları esnasında yalnızca coğrafya değişimine değil aynı zamanda bir takım kültürel ve çevresel değişikliklere de uğramışlardır. Bugün bu yazımda sınırlı bilgimle, bu macerayı müzik yazımı ve Klasik Batı Müziği geleneği çerçevesinde ele alacağım.
Müzik her toplulukta olduğu gibi Türk topluluklarında da gerek Orta Asya’da Şaman ayinlerinde, gerek Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde tekke ve medreselerde, gerekse geç Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde konser salonlarında kendisine sahne ve dinleyici kitlesi bulmayı başarmıştır. 
Fakat, özellikle erken dönem Türk müziğindeki en önemli sorunlardan biri nota yazma adetinin olmamasıdır, ki bu problemin bugüne yansıması da 17.yy öncesinden elimize kalan pek fazla beste olmaması veya Mehteran Bölüğünün seferlere çıkarken çaldığı hiçbir bestenin elimizde bulunmamasıdır. Aşık geleneğinde bulunan sözlü adet, tekke ve medreselerde de devam etmiştir, ve aktarım genelde usta çırak ilişkisiyle gerçekleştiği için yazma adeti buralarda da ortaya çıkmamıştır. 
Bildiğim kadarıyla Türkçe olarak kaleme alınmış en eski mûsikî risalesi, 15.yy’da yaşamış olan Ahmed oğlu Sükrullah’ın, Karamanoğlu Şehzadesi İsa Bey’e ithaf ettiği ve fakat daha sonra Sultan II. Murad’a sunduğu eseridir. Sonrasında geç 17. ve erken 18.yy’da Boğdan’da yaşamış olan Dimitrie Cantemir’in hazırladığı “Kitab-ı İlmü’l-Musiki ala Vechi’l – Hurufat, Mûsikiyi Harflerle Tespit ve İcrâ İlminin Kitabı” adlı kitabından dönemin müziği hakkında değerli bilgiler ediniliyor. Kitabın faydaları bununla da kalmıyor, birtakım besteler de bu kitap vasıtasıyla elimize geçiyor, o besteler bu albümde toplanıyor.
Hükümdarlar düzeyinde bakınca ise bildiğimiz gibi her sultanın ustalık düzeyinde işler çıkardığı sanat veya zanaat alanları vardı. Unutmamak lazım ki, bu zâtlar yaşadıkları dönemdeki en önemli hanedanlardandi, ve istedikleri alanlarda en başarılı kişilerden gerekli eğitimleri alabiliyorlardı. Bu şiir mevzuunda karşımıza çıktığı gibi mûsikî konusunda da karşımıza çıkıyor. Elimizde bulunan ilk sultan bestesi II.Bayezid’e ait, yani geç 15. ve erken 16. yy dönemine ait. Sonrasında ise Sultan IV. Murad, III.Selim, II. Mahmud, Abdülaziz, V. Murad, VI. Mehmed bugüne besteleri kalmış padişahların bir kısmı. Bu bestelerin derlendiği albümlerden birisi de “Sultan Bestekârlar” albümü. 
Sultan II. Mahmud’a kadar yapılan besteler daha ziyade Klasik Türk Müziği tarzında olmakla birlikte bu besteleri yapan sultanlar içerisinde en gözümüze çarpan Sultan III. Selim’dir. III. Selim aralarında “sûz-î-dilara, evcarâ, buselik, şefkefza ve nevâ” makamlarınında bulunduğu toplam on dört makam keşfetmiştir. Klasik Türk Müziği tarzında besteler III. Selim’den sonra devam etmekle birlikte, II. Mahmud döneminde başlayan Batılılaşma hareketleriyle birlikte sultanlar arasında Klasik Batı Müziği tarzında da bestekârlar çıkmaya başladığı görülüyor, güzel bir derleme bu albümde mevcut. Bu besteler sadece sultanlarla sınırlı kalmamış ve şehzadeler arasından da bestekârlar çıkmıştır. Ve hatta, Hatice, Ayşe ve Fehime Sultanların da çok güzel besteleri elimizde mevcuttur. 
Batılılaşma hareketleriyle sultanlarda Klasik Batı Müziği’ne merak oluşurken, Klasik Türk Müziği’ne merak da toplumda yerini korumaya devam ediyordu. 18., 19. ve 20.yy’da Hamamizade İsmail Dede Efendi, Hacı Arif Bey, Münir Nurettin Selçuk, Cinuçen Tanrıkorur ve Tatyos Efendi gibi üstatlar besteler yapmaya devam ettiler. Yakın tarihlerde ise Kudsi Erguner, Golden Horn Ensemble, Lalezar Ensemble ve Ensemble Bîrûn gibi topluluklar bu müziği hakkını vererek icra etmeye devam ediyorlar. 
Klasik Batı Müziği’nin Osmanlı Batılılaşma hareketleriyle kazandığı ivmelenme Cumhuriyet döneminde hızını kaybetmek bir yana dursun, artırarak devam etti. Bu dönemde devlet desteğiyle bugün Türk Beşleri diye bilinen Cemal Reşit Rey, Ahmet Adnan Saygun, Necil Kazım Akses, Ulvi Cemal Erkin ve Hasan Ferit Alnar yurtdışına Klasik tarzda Batı müziği öğrenmek ve memlekette Batı müziği eğitiminin daha organize ve düzgün bir zeminde ilerlemesi için gönderilmişlerdi. 
İlerleyen yıllarda Klasik Batı Müziği tarzında yapılan işler memleket sathını da aşıp yurtdışında da takdir, ilgi ve iltifat görmüştür. Leyla Gencer Türkiye’de aldığı eğitimden sonra İtalya’da devam ettirdiği opera kariyeriyle oldukça büyük ilgi toplamış ve La Scala gibi operanın zirve sahnelerinde kendine yer bulmayı başarmıştır. 2008′de ölene kadar da günümüzün en önemli orkestra şeflerinden Riccardo Muti (Mutlaka izleyin Muti yönetiminde Chicago Senfoni, Beethoven 9. Senfoni) ile çalışmış ve yine Muti’nin isteğiyle La Scala’nın genç operacılarına eğitmenlik yapmıştır. Dünya sathında iltifat gören bir diğer müzisyenimiz ise Ayla Erduran’dır. Harika bir keman virtüözü olan Erduran, David Oistrakh gibi bir dev müzisyenden eğitim almış, Yehudi Menuhin ve Igor Oistrakh gibi 20.yy devleriyle de çalışma imkanı bulmuştur. Gerek Türkiye’de gerekse dünyada çok bilinen bir diğer müzisyenimiz ise İdil Biret. Gerek çalıştığı  plak şirketleri, gerek aldığı ödüller, gerekse birlikte sahne aldığı orkestralara bakınca Biret’in Türkiye’deki Klasik Batı Müziği yanında batıdaki müzisyenler için de ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Bazı kayıtları dünya da zirve performanslar olarak kabul edilen İdil Biret’in özellikle Chopin ve Brahms performansları benim favorilerimdir. İlk ortaya çıktığında kendindeki ışık hemen keşfedilmiş olan Fazıl Say önemli Klasik Batı Müziği bestelerini icra etmenin yanında, kendi bestelerini de yaparak kendine 20. ve 21. yy Klasik Batı Müziği dünyasında önemli bir yer edinmeyi başarmıştır. Yaptığı bestelerde ve albümlerinde özellikle Anadolu ve Mezopotamya kültürlerinden öğelere yer vermesi ise onun nev-i şahsına münhasır dokunuşu ve yorumu olmuştur. Ahmet Adnan Saygun’un sınıfından mezun olan Gürer Aykal Tükiye’nin yetiştirdiği oldukça önemli orkestra şeflerinden birisidir. Avrupa’da ve Amerika’da da kendisine gerek sahnelerde orkestra şefi olarak, gerekse akademide profesör olarak yer bulmuş olan Aykal Türkiye’de de Borusan Filarmoni ve Bilkent Senfoni gibi orkestraların şefliğini yapmıştır. 20.yy’ın Herbert von Karajan ile devlerinden olan Leonard Bernstein’in öğrencisi olan Cem Mansur Londra’da lisans ve lisansüstü eğitimini yapmıştır. Ve sonrasında İstanbul Devlet Operası ve Oxford Şehir Orkestrası gibi orkestraları yönetmiştir. Mansur, Edward Elgar’ın yaşarken bitiremediği “The Spanish Lady” bestesini ilk kez yöneten şef olmuştur. Buna ek olarak da Jacques Offenbach’ın 126 yıl boyunca seslendirilmemiş olan “Whittington” operasını ilk kez yöneten şef olmuştur. Cem Mansur ‘Ulusal Gençlik Orkestrası’nın kurucusudur ve dünyanın en eski ikinci korosu olan “Ipswich” korosununda fahri başkanıdır. Bugün ise Türkiye’den Klasik Batı Müziği tarzında işler icra eden yeni isimler çıkmaya devam ediyor. Bu isimlerden bir tanesi de benim de yeni keşfetiğim orkestra şefi Nisan Ak. Nisan, İstanbul’da aldığı müzik eğitimini, ABD’de bitirdiği master ile desteklemiş ve şu an orkestra şefliği üzerine doktora eğitimine devam ediyor. Kendisini açtığı Youtube kanalından keşfetmiştim #herkesiçinklasikmüzik başlığı ile yaptığı videoları, yenileri takip etti zamanla, umarım yolu açık kariyeri başarılarla dolu olur.
Erken, İmparatorluk ve Cumhuriyet dönemi Klasik Türk ve Batı müziği üzerine hazırladığım ve aslında sadece koca bir güğümdeki yoğurdun sadece kaymağı edecek kadar bilgi verebildiğim yazımın sonuna geldik. Umarım, gerek Klasik Batı, gerekse Klasik Türk müziği için yeni keşifler yapmanızı sağlayacak isimler ve merak unsurlarıyla dolu bir yazı olmuştur.
Keyif ve esenlikler sizinle olsun.
Önümüz hafta görüşmek üzere.
tmg
1 note · View note
ottomanladies · 4 years
Note
I have a lot of interest rest in Ottomans. How fashion changed after 1860s in Ottoman women? Ottoman fashion which is shown in Payitaht Abdulhamid in 1890s, was it real? Please explain with pictures
I am sorry for the long wait, I had internet connection problems.
After 1860s is a very specific time but I'll do my best. We can't forget that talking about fashion in a setting like the Ottoman empire is way more difficult because women weren't supposed to be portrayed or photographed so the material is scarce.
It was after the visit of the Empress Eugénie that the women of the palace and the wives of the high functionaries copied as nearly as they could the appearance of the beautiful Empress. They divided their hair in the middle, and spent hours in making little bunches of curls. High-heeled shoes replaced the coloured babouches [slippers]; they even adopted the hideous crinolines and abandoned forever those charming Oriental garments, the chalvar and the entari which they considered symbols of servitude, but which no other fashion has been able to equal in beauty — Zeynoub Hanoum, A Turkish Woman’s European Impressions
The chalvar, called şalvar in Turkish are the characteristic baggy pants that women (and men too) would wear underneath their several layers of clothing.  The entari was worn over the undergarments and the şalvar:
Tumblr media
These are all XIX century entari.
In any case, rich women began to abandon these clothes for more European ones especially after the visit of Empress Eugénie in Istanbul. This can be seen clearly in children's fashion:
Tumblr media
Nazima Sultan in 1876 and Naime Sultan in 1882
Tumblr media
Saliha Sultan in the 1870s
In this period [1867], the young ladies and young girls had completely abandoned the old dresses with three tails or trains and the baggy pants underneath; fashion now demanded shirts with a single train which was caught up and attached to the belt – there were now petticoats instead of şalvars or the baggy pants previously worn. The headdresses had also changed with the times and now usually matched the costumes; there were earrings with jewels, medallions and elaborate hairstyles, garnished with precious stones. — Leyla (Saz) Hanımefendi, The Imperial Harem of the Sultans. Daily Life at the Çıragan Palace During the Nineteenth Century
As for outerwear: 
Women changed the thicker cloth they had traditionally used for their feraces (long flowing outer garments) for a much thinner material. They changed their yellow boots of morocco leather for shoes with trimmings of imitation gold thread, which they wore with thin, white socks. They began to use thinner veils and they turned covering themselves into a method for making themselves more alluring, a trend appreciated by Ali Rıza Bey, who commented that ‘the veils of our women, which were a means of ornamenting the face rather than concealing it, became finer. How charming the colourful feraces looked! And these finer veils were unable to obscure the beauty [behind]’. — Ebru Boyar, Kate Fleet - A Social History of Ottoman Istanbul
Tumblr media
These photographs are great examples of just how fine veils had become. They basically did not hide any feature and this was a problem for conservatives (and sultans as well):
The çarşafs had become merely ordinary dresses, the feraces had turned into sleeveless capes, the veils had become too thin. [Abdülhamid II] issued an order that this should not occur. Further, women were not to wear coats or short, tight-waisted jackets which imitated military styles — Ebru Boyar, Kate Fleet - A Social History of Ottoman Istanbul
Tumblr media
In the photograph above you can see a western dress underneath the ferace and several rows of what seem to be pearls.
In the XIX century, women (especially wealthy women of course) began to go out more, especially to pleasure gardens or at the Bosphorus shore. This meant that new accessories began to be used, among them the parasol. As pleasure gardens (ie. parks) were public places, men and women could see each other in these occasions:
A parasol in the rowing boat! It explains what the person wants to say. For example, if it is bent a little to one side, it means ‘I am annoyed with you’, if it is bent over further, ‘I am really angry’, if it completely covers the face, it means ‘you will not see my face again’, ‘I don’t want to see you, have you still not understood?’, if it swings hard from right to left, it signifies ‘don’t stay, pass by’, ‘return, go’, if it falls slightly to the front, it is in the place of a greeting, ‘welcome, sir’, if it falls a lot, ‘my heart has beaten again’, if it goes to the back, it means ‘oh!’, if it leans all the way over backwards, ‘what a state I am in, see me and have pity!’, if it is held to the side, ‘oh, how fine, what happiness this is!’, if it is opened and closed, it means ‘not tonight, tomorrow’, if it is closed and stays so, ‘we will make an appointment for the following day — Ebru Boyar, Kate Fleet - A Social History of Ottoman Istanbul
Men too had secret gestures:
making signs with the eyes and eyebrows, winking one eye, making as if wiping your face with a handkerchief, smelling the handkerchief with which you have just wiped your face, sighing deeply, and placing your hand over your heart. Placing your hand on your temple and half-closing then closing your eyes means ‘I am dying for you’, unbuttoning of one or two buttons of the waistcoat means ‘my heart is palpitating, I cannot bear this beating’. If you have a cigarette in your mouth, even if it is newly lit, and you take it from the corner of your mouth and hurl it away, this is because women do not like addiction to tobacco any more than its smell. To call over a beggar and give him a few coins demonstrates your compassion and generosity. To be busy looking at the posters outside Manakyan’s theatre is a sign of liking romantic themes such as La Dame aux camelias or Countess Sara. — Sermet Muhtar Alus, 30 Sene Evvel İstanbul. 1900’lü Yılların Başlarında Şehir Hayatı
... clothing made in European fashion, top hats, fancy canes, pet dogs, piano lessons, French language lessons, operas, dances, and balls, to the eventual employment of Western literary forms such as the novel, short story, and newspaper and the print culture it introduced, which had profound effects in creating new visions of Ottoman society and the individuals living within it. These literary forms constructed a new image of an Ottoman as a refined man "introverted, very sensitive, knowledgeable in Western music and literature, conversant in a Western language, positivist, attributing value to human beings, and subscribing to a Western style of life" — Fatma Müge Göçek, Rise of the Bourgeoisie, Demise of Empire; Ottoman Westernization and Social Change
Of course the same craze invested the Palace. Sisters Fatma and Mediha are clearly wearing European gowns and accessories:
Tumblr media
Fatma Sultan around 1870 and Mediha Sultan in 1888
In the photograph below we can see Refia Sultan dressed exactly like a European woman in 1865. 1865 is very early but she was very interested in everything that came from Europe.
Tumblr media
I was not able to identify these people but they're clearly from the Ottoman empire:
Tumblr media
the lady is particularly interesting because not only is she wearing a European-style tiara but she seems to be also wearing the Order of the Charity (the white sash) 1st class, which was usually awarded to princesses.
Here we have sisters Hatice, Fehime and Fatma (all daughters of Murad V). The European style of their clothes and accessories is pretty evident.
Tumblr media Tumblr media
Rukiye Sabiha Sultan on her wedding day in 1921
Tumblr media
other photo of Rukiye Sabiha Sultan’s wedding
So... yeah, by the fall of the empire clothes were completely European.
195 notes · View notes
medyapollscom · 2 years
Text
Mersin Borcak Yaylası'nda sanat çalıştayı
Tumblr media
Bu yıl ilki düzenlenen "Arnica Art Land" Sanat Çalıştayı, Mersin Borcak Yaylası'nda gerçekleştirildi.Arnica Yönetim Kurulu Başkanı ve Arnica Art Land Kurucusu ve Danışma Kurulu Başkanı Senur Akın Biçer, sanata ve sanatçıya destek vermekten duydukları mutluluğu dile getirerek Arnica Art Land’in Türkiye’nin önde gelen çağdaş sanat platformlarından biri olmasını hedeflediklerini söyledi. Çalıştayı’na Ahmet Özel, Ayfer Akbaşoğlu, Ayşenur Köksal, Burak Boyraz, Burak Erim, Bülent Bakan, Cihan Atıcı, Eda Çığırlı, Fehim Güler, Hülya Küpçüoğlu, Işıl Gönen Albayrak, Işıl Güleçyüz, İbrahim Karlıca, İsmet Xbilen, Joel Menemşe, Kader Öztürkmen, Lütfü Kaplanoğlu, Meltem Akkaya, Mine Alkan, Murat Havan, Müfid İşler, Nur Sultan Yıldırım, Özgür Eryılmaz, Serap Özergin, Serdar Dartar, Serina Haratoka Tara, Süleyman Erdal, Tolga Boztoprak, Turan Büyükkahraman, Vahid Novruzov, Yeşim Yıldız Kalaycıoğlu ve Zafer Malkoç katıldı. Sanatçılar, ilki düzenlenen bu etkinliğe davet edilmekten ve doğanın ortasında sanat üretmekten mutlu olduklarını belirterek çalıştayın sanatçıların desteklenmesi ve çağdaş sanatın uluslararası alana taşınması açısından önemli olduğunu vurguladı. Read the full article
0 notes
turkudostu61 · 2 years
Text
Gazeteci Şirin Payzın: İBB'den alınan Fehime ve Hatice Sultan yalıları için Katar Emiri'ne veya başka bir emire söz verildi mi, verilmedi mi?
0 notes