Tumgik
#Kırılma
tinselsevgi · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
“Bir seramik kırıldığında, her çatlağa altın tozu yerleştirerek parçanın kırıldığı yeri öne çıkarır kintsugi sanatçısı. Kırılmalar ve onarımları, gizlemek yerine ortaya konulur; böylece nesnenin hikayesinde merkezi bir yer edinir. O hatıranın açığa vurulması, onu yüceltir. Hasara uğramış ve hayatta kalmış olan şeyin daha değerli, daha mükemmel olduğu düşünülür.”
2 notes · View notes
tuanats21 · 2 years
Text
anlatılanlar başka yaşananlar başka..
3 notes · View notes
seslimeram · 3 months
Text
Cürüm
Tumblr media
Düzen cürmün kılınıyor. Cürüm bir biçimde bu hayattaki duruş / yönelim olarak onanıyor her şekilde. Mutlak doğruları hep / her dem yanlışlardan seçen bir memleketin olumlanan değil olumsuzluğun istikametinde cürmü öncelemesinin yıkıcı halidir misal mesele. Açık, aleni bir halde her türlü yozluğun, insanlık dışı halin, eziyet ve terörün gerçek kılındığı ol hak, bu hürriyet, şu hukuk mesellerinin mecazen dahi hakikatte yer kalmadığı bir zeminde düzen cürmü bir açılım kılıyor. Yol verdikleriyle birlikte bir cerahat temsili güncelliğinde hayat ayaklar altına alınıyor. Ulu orta sunulanlar, birbiri ardına hakikat kılınan hamlelerle birlikte bir sarmal inşa ediliyor. Makus kader denilerek geçiştirilen şeyin, -coğrafya keder benzetmesinin hakikate evrimi o sarmal içerisinde imal edilenlerin yekununda cürmün ta kendisiyle var ediliyor. Nereye bakarsanız, nasıl ederseniz edin her anlamda bir çürümeyi gerçekliğe ulaştıran ülkede yaşam ediminin / eyleminin kapsamı daraltılıyor.
Uçuyoruz, kaçıyoruz, yükseliş ya da şahlanışın tam da ortasındayız derken kuru gürültü gündem dolgularının arasında cürmün varlığı kalıcı kılınıyor. Ondan el alarak yinelenen her hamleyle gündelik delik deşik bir arbedeye dönüşüyor. Bütünüyle arbedeler sarmalını gerçek kılan bir erkanı muktedir eliyle ne yaralar konuşulabiliyor, ne de en ufak bir yarayı iyi etmek söz konusu kılınıyor. Bir biçimde ekonomik çökertmenin tam da ortasına terk-i diyar olunmuş hayatların, dibe en dibe çekilmiş olagelenlerin birbirilerine kırdırılmalarına devam olunan bir düzlem var ediliyor, ne eksik ne mübalağa. Cerahati, kötülüğü, bet ve en fecisi de cürmü önceleyen her ne varsa buna sahip çıkılan bir yerin binasında yıkıcılığı rehber edinenlerin önünü açan bir iklim hakikatimiz kılınıyor. Ekonomik cendereden belli başlı tüm sorunların ana odağı kılınan, kimi kaynakların da ısrarla nefretle işaretlemelere doymadığı mülteci sorunu genel geçer değil, can yakıcı bir cürmün ta kendisiyle yeniden bu ülkenin asal gündemi kılınır.
Bir pogrom 30 Haziran – 1 Temmuz arasında Kayseri başta olmak üzere, Antep, Adana, Antakya, İstanbul ve çeperindeki illerde var edilir. Yaşamsal olanın muhafazası bir yana çoktandır terk edilmiş bir düzlemde, sebep aramaya hacet kalmaksızın bir çocuğun tacize uğradığı iddiasından sonra çıkagelen ol yıkıcılık / cürüm ekseni zaten halihazırda varlığı tescil olunmuş cürmün de istikametini görünür kılar. Amasız, fakatsız bir kötülüğün var edilmesine dair muallak hal korunurken, yıldırıyı / terörün ta kendisiyle ötekilerden hesap sorma çabasının birleştiği bir zeminde adalet mefhumu da sizlere ömür kılınır. Biteviye ol çocuğun hakkının savunulması değildir artık mesele, adaletin tecelli etmesi için bir baskı oluşturmak değildir gaile. Binlerce yıldır bir göçerler yurdu olagelen, buralı olan pek çok halkın köklerinin kazıldığı bir zemini yeniden var edebilmek, bunu modern zamanların tam da ortasında imal etmek adına sürgit yinelenen bir cerahat nükseder. Sonrası komple yıkımındır. Tacize uğrayan çocuğun akıbetine dair tek satır bir resmi açıklama yoktur ya da ne olmuştur mefhumuna dair en ufak bir açıklama gailesi. Çocuğu taciz ettiği bildirilen şahsın tutuklanmasının ardı muallak konulur. Kent çeperleri karışmış, insanlar birbirine saldırır olmuş, dert bilinmeyendir. Böyledir cürmün güncellenmesi. Bir hayatın hakkını savunuyor görünürken, başka pek çoklarının hakkını ezmeye çalışmak cürüm değilse her nedir ki? Artı Gerçek’ten bir haber aktaralım:
“Kayseri'de bir kişinin çocuğa istismarda bulunduğu iddiasıyla tutuklanmasının ardından yaşanan ırkçı saldırılar Meclis gündemine taşındı. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Urfa Milletvekili ve İnsan Hakları İnceleme Komisyonu ve Göç ve Uyum Alt Komisyonu Üyesi Dilan Kunt Ayan, yaşanan saldırıların sebep ve sonuçlarının görüşülmesi için İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun olağanüstü toplantıya çağırdı.
Ayan ayrıca saldırıların sorumlu ve faillerin tespiti için ivedilikle çalışma yapması çağrısında bulundu.
Ayan, İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun acilen toplanması için yaptığı başvuruda şunları söyledi:
"Kayseri Melikgazi İlçesi Danişmentgazi Mahallesi’nde 30 Haziran tarihinde, Suriyeli bir sığınmacının küçük bir çocuğu istismar ettiği iddialarının yayılmasıyla, şüpheliye yönelik linç girişimi ve ardından Kayseri genelinde Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı mahallelere saldırılar başlamıştır. Giderek büyüyen ve sosyal medyada yayılan ırkçı nefret söylemleriyle körüklenen şiddet sonucu, toplanan kalabalık gece boyunca Suriyeli sığınmacıların yoğun olarak yaşadığı Danişmentgazi, Osmanlı, Selçuklu, Hürriyet ve Aydınlıkevler mahallelerini basmış; ev, araba, motosiklet ve iş yerlerini ateşe vermiştir.
Kayseri’de yaşanan saldırılar, taciz ve istismar vakasından kaynaklı tepkinin çok ötesine geçmiş; uzun yıllardır çeşitli manipülasyon, provokasyon ve yayılan nefret söylemlerinin sonucu olarak Suriyeli sığınmacılara dönük pogrom noktasına evrilmiştir. Daha önce İzmir/Torbalı, Ankara/Altındağ gibi yerlerde yaşanan bu ırkçı ve göçmen düşmanı saldırılar, Kayseri’deki saldırının bilançosu ve boyutları, gelinen noktada Türkiye geneli önü alınamaz olaylara ve can kayıplarına dönüşme riski ve potansiyeli taşımaktadır. Kayseri’deki saldırılar sırasında güvenlik birimlerinin, siyasetçilerin ve politik aktörlerin bu saldırıları durdurmak ve önlemek yerine, yaşanan olaylara etkin müdahale etmediği anlaşılmıştır. Çocuklara yönelik hiçbir şiddet ve istismar suçu kabule edilemez olup, yanı sıra işlenen suçlarda çocuğun ve failin etnik kökeniyle değerlendirilme yapılması ne hukuken ne vicdanen doğru değildir. Buna rağmen, Kayseri Emniyet Müdürü Atanur Aydın’ın “mağdur çocuğun Türk olmadığını” söylemesi bu konudaki ayrımcı bakış açısının yansıması olarak ortaya çıkmıştır.
Yaşanan olaylar sırasında, basın yayın organlarında, sosyal medyada ve çeşitli mecralarda bu saldırıları tetikleyen ve yayılmasına neden olan nefret söylemi ve provokasyonların çok hızlı bir şekilde arttığı görülmüştür. Nitekim Kayseri’nin ardından Hatay ve Gaziantep gibi Suriyeli sığınmacıların yoğun yaşadığı kentlerde de benzer saldırılar meydana gelmiştir.
Türkiye, 2011’de başlayan Suriye İç Savaşı ardından, bölgede yürüttüğü yayılmacı ve güvenlikçi politikalar sonucunda çatışmalara dahil olmuş, Suriye’de yürütülen ve devam eden savaş politikalarının sonucunda milyonlarca insan evsiz barksız, yaralı ve kimsesiz kalarak göç etmek zorunda kalmıştır. Türkiye ile Avrupa arasında yapılan ve yıllardır devam eden Geri Kabul Anlaşmaları, bilinen ve bilinmeyen protokol usulleri nedeniyle Türkiye, Dünya üzerinde en fazla sığınmacı ve göçmen bulunan ülke haline gelmiştir. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı tarafından açıklanan verilere göre, 2024 yılı itibariyle Türkiye’de kayıtlı Suriyeli sığınmacı sayısının 3 milyon 57 bin 762 olduğu açıklanmıştır. 10 yıldan fazladır ailesi, akrabaları ve burada doğan çocuklarıyla, yüz-binlerce Suriyeli Türkiye’de yerleşik ve kalıcı hale gelmiş, yenilenen vatandaşlık kazanım yasasıyla bir kısmı vatandaşlık almıştır.
Türkiye’de yıllar içinde gerçekliği inkar edilemez hale gelen, ekonomik ve toplumsal krizlerle birlikte körüklenen bir “göçmen düşmanlığı sorunu “olduğu ortadadır. Başta ucuz iş gücü, işsizlik, enflasyon gibi ekonomik politikaların sonucu olan sorunların faturası Suriyelilere kesilmekte, Suriyelilere yönelik nefret açık ve zımni olarak büyütülmektedir. Ülkede bulunan 3 milyondan fazla Suriyelinin tamamının ülkelerine veya başka ülkelere gitmeyeceği bilinmesine rağmen özellikle seçim süreçlerinde siyasetçiler tarafından göçmenler üzerinden siyaset yapılarak, kamuoyunda bu nefret beslenerek büyütülmüştür. Bugün gelinen noktada meydana gelen yakma, yıkma, saldırıların sona ermesi ve halkın itidale çağrılması için başta Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisyonu olmak üzere tüm karar alma aktörlerine ve devlete sorumluluk düşmektedir.
Bu nedenlerle;
• TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun 30 Haziran’da Kayseri’de yaşanan saldırıların sebebini, sonuçlarını ve devam etmekte olan risk ve tehlikelerini görüşmek üzere ACİL OLARAK TOPLANMASINI,
• Komisyon olarak İVEDİLİKLE bir heyet oluşturularak Kayseri’ye yerinde inceleme yapmak üzere gidilmesini, hasar bilançosu çıkartılması, riskli bölgeleri güvenli hale getirmesini, sorumlu ve faillerin tespiti için çalışmalar yapmasını,
• Kayseri’de, Hatay’da, Gaziantep’te meydana gelen saldırıları durdurmak, saldırıların yaşandığı ve yaşanma riski olan mahallelerde gerekli tedbirlerin alınmasını,
• Basın yayın organları ve sosyal medyada nefret söylemi üreten, yayan ve göçmenlere yönelik provokasyonu örgütleyen kişi ve odakların tespit edilerek haklarında soruşturmalar başlatılmasını,
• Ülke genelinde giderek sayısı ve boyutları artan göçmen düşmanlığının ortada kaldırılması için etkin çalışmalar yapılmasını teklif ederim.”
Düzen cürmün kılınıyor. Bir pogrom tahayyülü ol iki gün içerisinde mültecilere en doğrudan saldırılarla var ediliyor. Bütünüyle kesintisiz bir linç, kendi halinde sıradan yurttaş denilenlerin “haklı!” var sayılan öfkeleri diye geçiştirilen şeyle bir kere daha ama son kez değil yoksul, yoksuna kırdırılıyor, kırdırılır. Kent çeperlerinde tutunmaya çalışan insanların hepsi birden suçlu addedilip yıkıma teşne olunur. Son kertede, kimilerinin övünçle andığı misafirperverliğin de hikaye kılınması kanıtlanır. Nevşehir gibi küçük illerin sorunu birkaç günde kendi içinde yaşayan tüm mültecileri def etmek olarak ele aldığı, bunu da milli ve yerli bir zafer olarak gören aklın izinde yürünmeye devam edileceği muştulanır. Cürüm misal bir çocuğun yöneticisi olduğu sosyal medya hesabı üstünden “Geçici Koruma Altındaki Suriyelilerin kimlik bilgilerinin” paylaşılabilirliğidir. Entegre olan düzenin yeniden kendini konsolide etmesi için, düştüğü çukurdan iktidarını kurtarabilmesi için “bozkurt” kartını da yeniden başvurması da acizliğin / deccalliğe evrimindeki son halkalarındandır. İki gün boyunca var edilmiş şiddet sarmalında yaraları olana saldırma cüretinin bilindik tüm temsilleri bir cinayeti de var eder. “Antalya'nın Serik ilçesine sıçrayan gösteriler sırasında bıçaklanan ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden 17 yaşındaki Suriyeli Ahmed Hamdan Al Naif’in, mevsimlik işçi olarak tarımda çalışmak için kentte olduğu öğrenilir. Al Naif’in Serik’te aynı yerde yaşadığı arkadaşı 15 yaşındaki Hasan Halid El Nayif ve birlikte çalıştıkları Beşar Obaid Al-Marai’nin de olaylar sırasında yaralanarak hastaneye kaldırıldığı belirlenir.” Yıkıcılığa, yok etme kültüne bunca tutunulan bir yerde hayatın ederi her nedir ki!
Esef verici bir hızla yıkım tezgahta işlenmeye devam olunuyor. Kapalı kapılar ardında imzaları atılmış geri kabul anlaşmaları, memlekete fon olsun diye alınan kimi kaynakların har vurup harman savrulması neticesinde, ivmesi güncellenen nefret ile birlikte bir kere daha suç ötekilerin hayat hakkını zindana çevirmekte bulunuyor. Cürüm önceleniyor her yerde. Tekrarında farklı bir sonuç bekleniyor olsa da 1915’ten, 1919’dan, ülkenin o katran karası güncesinden kurulduğu yepyeni sayfanın açıldığının ilan olunduğu 1923’ten, 1934’e, 1937-1938’e, 1955’e kadar daha yakınlara gelelim seksen darbesinin ol önü ve ardından koca bir kırk küsur yılda oluşturulan yok etme saiki bir kere daha canlanır. Hayatların bu topraklardaki çok kimlikliliğin kökünün kazılmasının en başta tüm gayrimüslimlerde var ettiği o nihai kırılmanın, Kürd, Alevilere yönelik aralıksız sürdürülen bir benzerinin istikameti bu kez, Müslüman Suriyeli mültecilerin tamamına karşıtlıkla çıkagelir. Her dönemeç, her eşik biraz daha ağır bir yıkımı var eder. Cürmün sözcük anlamıyla sokaktaki karşılığının birbirini tamamlayabildiği, güncellendiği yegane sahalardan birisi kılınır bu ülke, şu saha, ölüm çukuru! İktidar mefhumunun olan biteni sorgulamak yerine, her şey kontrol altında, gereği yapılmıştır çıkışının ardılı da boşluğa düşer. Bir cürüm sarmalına dönüştürülen menzilde, havanda su dövülmeye devam edilirken yıkım kalıcı kılınır. Böyle bir cürüm sahnesinin istikametinde çürümeden de gayri bir şey kalmaz. Yeni ülke, bildiğiniz tüm eskimemiş yazgıları yeniden var eden bir devletli, buna çanak tutan, belirsiz bir araftan çıkagelen destekçileri, kötülüğün taraftarları olagelenler elinde oyun sahası kılındı. Hayatta kalabilmenin mucize kılındığı bir oyun sahası. Ne hazin değil mi?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Zorunlu Kaynakça Kayseri Vip Haber
Meramda Paylaşılan Haber
Kayseri'deki Irkçı Saldırılar: DEM Parti, Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonunu Olağanüstü Toplantıya Çağırdı - Artı Gerçek
0 notes
ugurkilicofficial · 2 years
Photo
Tumblr media
Merhaba 🤗 Kırdığınız Bir Çok Şeyin Zaman Geçtikçe Sizde İzler Bıraktığını Anlayacaksınız. Kırmayın. -Uğur Kılıç- #ugurkilic #uğurkılıç #kırmak #kırılmak #kırılma #kırıkkalpler #kırılmanoktası #iz #izler #zaman #yaşamkoçu #yasamkocu #lifecoach #istanbul🇹🇷 https://www.instagram.com/p/CnVFbecrDwj/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
Text
Crypto.com fiyatında boğa kırılma: CRO fiyatının %15 ralli ile yeni hedefleri
Crypto.com fiyatında boğa kırılma: CRO fiyatının %15 ralli ile yeni hedefleri
<!– Crypto.com fiyatında boğa kırılma: CRO fiyatının %15 ralli ile yeni hedefleri BTC : 618000 ₺ ETH : 45630 ₺ XRP : 11.223 ₺ LTC : 1659.9 ₺ USDT : 14.744 ₺ XLM : 2.99 ₺
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
reiralea · 2 years
Text
"şimdi ben,
acısı hafiflesin diye vurulan atlar gibiyim
merhemini bir tüfekte arayan."
27 notes · View notes
elmasblog · 2 years
Text
ekşimsi
1 note · View note
kamtarir · 2 months
Text
Ceset gibi geziniyorsa kırılma payı tükenmiştir
156 notes · View notes
solamayan-soluk · 25 days
Text
Sanırım kalbimden çok fena bir kırılma sesi geldi
36 notes · View notes
rajaz · 2 months
Text
ilk başta tam olarak hissedemedigimiz kırılma anları var. zamanla harap edici duygulara dönüşüyorlar. yaralanmanın sıcaklığıyla ilk anda hissedilmeyen kurşunlar gibi. böyle durumlarda "biraz zaman" her şeyi daha da beter ediyor
36 notes · View notes
birkudema · 1 month
Text
Tumblr media
Neredeyse hiç dışarı çıkmıyorum. Beni sokağa çıkaracak bir heyecanım kalmadı. Dünya gittikçe büyüyen bir tedirginliğe dönüştü. Belki de yaşama korkusu. Aslına bakarsanız korkudan öte bir durum.
Vazgeçme. Kabullenme.
Kimsenin görmediği bir kırılma. Eskisi kadar konuşasım yok, ne hissettiğimden bahsedesim yok, hiç kimseyi merak etmiyorum, hiçbir hararetli konuşmayı dinleyemiyorum, hiçbir şey ilgimi çekmiyor. Kendimle yalnız kalmak iyi gelecek ama kendimi de bulamıyorum. Henüz ölmemiştim, yalnızca hızlı bir Çürüme içindeyim. Hepimiz aynı dibi delik teknede kendimizi eğlendirmeye çalışıyoruz.
Olduğum söylenen kişi ile olduğumu bildiğim kişi arasındaki bir savaşın ortasında gibiyim sanki de neyse.
Yataktan çıkmamak, kimseyle görüşmemek fikri depresyon değil de terapi gibi geliyor bana, güzel müziklere, dizilere, kitaplara ve filmlere kaptırmanın neresi kötü olabilir ki, bence her şeyden mis gibi, arınıyorsun..
Peki ya sen, beni tanıyor musun?
Gerçekten yazdıklarımı anlıyor musun?
26 notes · View notes
leylivaveyla · 2 months
Text
Eğer ki kırık bir kalp seni yaradana yaklaştırıyorsa,
O zaman sana kırılma fırsatı verdiği için yaradana şükret
#altunfermayil
27 notes · View notes
ysfogzdgrz51 · 9 months
Text
üzülüyorsun, üzülme!
düşünüyorsun, düşünme!
takıyorsun, takma!
takılıyorsun, takılma!
ağlıyorsun, ağlama!
içine atıyorsun, atma!
kırılıyorsun, kırılma!
darılıyorsun, darılma!
önemsiyorsun, sallama!
boşver umursama!
zorlama omuzların kaldıramaz daha fazla!
ve artık ağlama; kimse aldırmayacak zaten gözyaşlarına...
Tumblr media
104 notes · View notes
kur-an-ve-risalei-nur · 4 months
Text
Tumblr media
⭐⭐⭐⭐⭐
Uçmayı öğrenmeden göçmeye mecbur kalmış yaralı bir kuş gibi kalbimiz, bu yüzden kanadı kırık serçe ürkekliğimiz...
Elimi kalbime koyuyor ve diyorum ki; Allah'ım mekan senin, sen toparla...
Aynı konuma, aynı insanlara, aynı eşyalara tutunup durmayı istiyoruz. bir yandan da bundan sonsuz şikayet ediyoruz. bir yandan da alışkanlıklarımızı değiştirmekten ödümüz kopuyor. Çünkü vazgeçmek zor bir eylem.
Yaşamak isteyip yaşayamadıklarının,
Yapmak isteyip yapamadıklarının,
Bütün güzel ihtimaller gözünün önünde yitip giderken kurtarmak isteyip de elin kolun bağlı bir köşede durmak zorunda olmanın verdiği bir kırgınlık vardır. Bu kırgınlığın bir "kırılma sesi" vardır.
Bu his, bu ses; insanı uykusundan uyandırır.
____________🌺💞🌸______________
🎀
26 notes · View notes
matmazelnoraliya · 6 months
Text
"Özgürlük, tutsaklık içinde yaşanan mıydı? Peki ben kimin tutsaklığında kendimi özgür sanıyordum?"
İnsan içindeyken anlamıyor hayatının kırılma anlarını, kendini duvardan duvara vuran tutsak bir kuş gibi mücadele ediyor ve hayatla başa çıkmaya çalışıyor. Kafanı suyun üzerinde tutarsan yaşayacaksın ama nasıl tutacaksın? Daha önce karşılaşmadığı bir durumu avuçlarında tutarken nasıl da çaresiz insan. Nasıl da yalnız. Sahi nasıl başa çıkılıyor hayatın seni ortadan ikiye böldüğü anlarla? Nasıl katlanıyor insan yalnızlığına? Karanlığı görmeyi mi öğreniyor insan yoksa karanlıkta el yordamıyla yürümeyi mi? Boşluğa nasıl alışıyor? Onu doldurarak mı bir diğer canlıyla? Yoksa iyice kırılmak, dökülmek ve paramparça olmak mı gerekiyor yeniden tamamlanmak için?
İrem Uzunhasanoğlu, Uzak Bir Masal
37 notes · View notes
sillagen · 6 months
Text
Bana iyi benlik inşa etmek istiyorsan ya da memnun olduğun kişi olmak istiyorsan birçok kez kendini yıkıp yeniden yapacaksın demediler mesela buna içten içe kırılıyorum. Ben sanırdım ki insan bir kez kırılma yaşar. Kırıldığın yerden birçok kez kırıla kırıla kristal oluyoruz heralde.
39 notes · View notes