Tumgik
#Kan Konuşmaz
beeklededigitti · 1 year
Text
Ve kitabın sonu şöyle bitiyordu:
O ilk gördüğü, tanıdığı, güvendiği
sevdiği insan değildi artık!
Seven yanılmış,
Sevilen yabancılaşmıştı.
Kan Konuşmaz / Nazım Hikmet Ran
19 notes · View notes
d0lun9y · 2 years
Text
~SON~
Ve kitabın sonu şöyle bitiyordu; O ilk gördüğu,tanıdığı,güvendiği, sevdiği insan değildi artık! "Seven yanılmış, Sevilen yabancılaşmıştı"!
Kitap adı; Kan konuşmaz
0 notes
narinss · 3 years
Text
“O ilk gördüğü ,güvendiği,
Sevdiği, tanıdığı değildi artık…
Seven yanılmış ,
Sevilen yabancılaşmıştı…”
72 notes · View notes
dustukcedustum · 3 years
Text
Ve kitabın sonu şöyle bitiyordu ;
O ilk gördüğü, tanıdığı, güvendiği
sevdiği insan değildi artık!
Seven yanılmış ,
Sevilen yabancılaşmıştı.
8 notes · View notes
gaiptenbirsess · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media
"Ve kitabın sonu şöyle bitiyordu;
O ilk gördüğü, tanıdığı, güvendiği
Sevdiği insan değildi artık!
Seven yanılmış,
Sevilen yabancılaşmıştı."
-Kan Konuşmaz, Nâzım Hikmet Ran
25 notes · View notes
yeis1 · 3 years
Text
"Yalnızlık insana çok şey öğretirmiş ama sen gitme ben cahil kalayım."
**Nazım Hikmet Ran, Kan Konuşmaz**
9 notes · View notes
dolunayingecesi · 4 years
Text
Geceye ay düşer, aklıma gözlerin. Bu nasıl özlemek...
9 notes · View notes
solita-9 · 3 years
Text
Çünkü hayat, birinin tüm kalbiyle yanında olduğunu bildiğinde güzelleşiyor...
1 note · View note
ucukluyumuyda · 5 years
Text
Düşünmek istedi. Israrla, inatla sonuna kadar düşünmek istedi. Düşünemedi. Ona bir şeyi sonuna kadar düşünmeyi öğretmemişlerdi.
10 notes · View notes
Photo
Tumblr media
"Öyle insanlar vardır, bilirim, başkalarının acılarıyla alakadar olurken öyle derinlere dalarlar ki ağızlarındaki cıgarayla kendi dudaklarını yakacak kadar gülünç olurlar." Nazım Hikmet Ran
126 notes · View notes
hassas-kalbim · 3 years
Text
Tumblr media
O ilk gördüğü, tanıdığı, güvendiği
sevdiği insan değildi artık!
Seven yanılmış ,
Sevilen yabancılaşmıştı.
Kan Konuşmaz, Nazım Hikmet Ran
69 notes · View notes
madamfrida · 3 years
Text
O ilk gördüğü, tanıdığı, güvendiği sevdiği insan değildi artık! Seven yanılmış , Sevilen yabancılaşmıştı. Kan Konuşmaz, Nazım Hikmet Ran
94 notes · View notes
asteria13 · 3 years
Text
O ilk gördüğü, tanıdığı, güvendiği sevdiği insan değildi artık! Seven yanılmış , Sevilen yabancılaşmıştı.
~Kan konuşmaz/ Nazım Hikmet
19 notes · View notes
bahsetsenekendinden · 3 years
Text
7 Mayıs 2021 saat 22.36 bana mesaj attı ben sevinçten ölüyordum ‘’aşkım nasılsın’’ dedi ‘’iyiyim sen’’ dedim ‘’iyi,sana bir şey söylemem lazım’’ ben merak ettim ‘’ne oldu’’ dedim ‘’evdesin deme sakin ol ve sakın korkma’’ dedi ben korkmuştum ve diyeceğini az çok tahmin ediyordum ama belki yapmaz dedim sonra durdu ve saat tam 23.00 da bana ‘’ayrılmak istiyorum ben’’ dedi ben şaka sandım çünkü son haftalarda bana hep ayrılma şakaları yapardı yada bana eski sevgilinle ayrılınca nasıl tepki verdin derdi, senden ayrılsam ne derdin bana derdi ne yapardın diyordu ve anlamıştım sonumuzun geldiğini ama hyr dedim yapmaz dedim ve yaptı beni o akşam bıraktı ben ağlıyordum hıçkıra hıçkıra ailemin yanın gittim kıpkırmızı yüzümle annem ateşin var dedi o akşam hastalandım benle arkadaş olmak istediğini söyledi tamam dedim bende sonra bana kötü davrandı 3 hafta sonra küstük o engelledi ben sustum artık ama ben 6 ay onun peşinden gittim ona ulaştım evlerimiz yakındı yolda gördüm kaç kez ama ağzımı açamadım bir şey diyemedim diyemezdim çünkü sonra okullar açıldı aynı okula gidiyorduk bana 1 hafta boyunca hakaretler etti arkadaşlarım bana destek çıktılar ama yetmedi o bana hakaret etti ve ben hala onu sevdim bana mal diyorlardı hala seviyorsun diyorlardı sana bir sürü erkek var o sıra bana çıkma teklifi çok geldi ama ben reddettim benim ihtiyacım oydu çünkü bana nefes almayı o öğretti ve sonra onu unutturdu sonra okulun 2. haftası sevgili yaptı ben ağladım fotoğrafları vardı sarıldıkları birbirlerini öptükleri el ele tutuştukları fotoğraflar vardı okulda yan yana dururken gözlerim dolardı çünkü ‘’BENLE KURDUĞU HAYALLERİ ONUNLA YAŞIYORDU’’ bi onunla o hayalleri kuruyorduk ama o şuan onunla yaşıyor sonra bir gn instagramda dolaşıyordum biri çıktı karşıma bizim okuldaki herkes takip bende yazdım sonra tanıştık bizim okuldaymış ve sonra taşınmışlar ve bizim okuldan gitmiş ama hala yakın bize neyse çocukla samimileştik meğersem o çocuk benim eski sevgilimin yeni sevgilisisin eski sevgilisiymiş yani ikimizinde eski sevgilileri birbiriyle sevgili ve çocukla biz meğersem ilkokuldan beridir tanışıyormuşuz aynı okul karşı sınıflar ve hocalarım beraber ders işlerdi sonra birbirimizi hatırladık sonra zaman geçti ben çocuktan hoşlandım sonra duygularımı söyledim o hyr demedi bana ama evet de demedi ben konuşmaz sandım ama o daha da yakınlaştı bana aradı her gün günaydın iyi geceler dedi benle konuştu belki o da beni seviyordu bilmiyorum ben o çocuk hayatıma girdikten sonra eski sevgilimi unuttum artık onu sevmemeye başladım arkadaşlarım 6 ay unutturamadı eski sevgilimi ama bu çocuk unutturdu ben ilk defa aşık oldum, ilk defa birine bağlandım ve mutlu oldum evet hala anılarımı unutmadım bana bakan gözlerini unutmadım bana dediği hiç bir lafı unutmadım beni kapımın önüne gelip kursa götürmelerini unutmadım o gülüşlerini unutmadım. unutmadım değil ‘’UNUTAMADIM’’ bana destek çıkmasını unutmadım ya cidden biz çok güzeldik ama b ilişkiyi bozan benim ben ona kötü davrandım ben yaptım çünkü o beni bırakmazdı ben bir şey yaptım dedim kaç defa ama ikimizde suçluyuz şimdi o başkasıyla bense onu unutamamanın acısıyla her ne kadar sevmesemde yaşadıklarımız geliyor aklıma ben o gitti diye kendime zarar verdim belki kan aktıkça gelir diye o kan izlerini görürde gelir diye ama olmadı saçlarımı kestim olmadı saçlarımı görmedi bileklerimi kestim kan izlerini görmedi kendimi camdan atıcaktım olmadı gelmedi bakmadı umrunda değildim onun artık bıraktım ben onu ama onunla dair hiç bir şeyi istemiyorum hayatımda ne onu ne de sevgilisini buda benim sonummuş BİZİM SONUMUZ... 
 sanki mutlulukla saklambaç oynuyoruz o saklandı ben bulmaya çalışıyorum ama o  çok iyi bir yere saklandığı için bulamıyorum artık uğraşmıyacağım mutluluk için o beni bulmasını bekliyecem belki o zaman bulurum...  
https://youtu.be/zjGnwbCj3bc bu da bizim şarkımızdı ama artık değil 
9 notes · View notes
ibokumus · 3 years
Text
Atatürk Muaviye için ne demişti
18.06.2021
A-A+
Muaviye bin Ebu Süfyan konusu din-siyaset ilişkileri bağlamında dönem dönem işlenen bir meseledir. Dahası bu konu tarih boyunca gündemden de hiç düşmemiştir. Muaviye’nin tarihsel ve politik kimliği ve bu kimlik etrafında şekillenen olaylar hiç şüphesiz bu konunun neden sürekli işlendiğinin yanıtını oluşturmaktadır.
Muaviye adını tek bir kelimeyle tanımlamak gerekirse bunu “iktidar” diye ifade edebiliriz sanırım. Zira Muaviye mensup olduğu Ümeyyeoğulları kabilesi ile dönemin iktidarının en güçlü üyelerinden biridir zaten. Anılan kabilenin İslam Peygamberine karşı çıkmasının en önemli sebebi de budur zaten. Hatırlanacak olursa Muaviye babası Ebu Süfyan’la birlikte Mekke ele geçirilene kadar İslamiyet’e karşı savaşmış biridir. Fakat şurası çok çarpıcı ki, Mekke ele geçirildikten ve Muaviye Müslüman olduktan sonra da onun ve kabilesinin “iktidar” gücü eksilmemiştir..! Öyle ki halife Ali’ye kadar değişmeyen vali olarak görürüz Muaviye’yi.
Bu arada Muaviye denilince akıldan çıkarılmaması gereken bir diğer tespitte onun temsil ettiği çevredir. Şöyle ki zenginlerin, tüccarların, kervan sahiplerinin sesidir Muaviye; dönemin aristokratlarını ve varsıllarını temsil eder. Ondandır ki, Sıffın savaşında vali olmasına karşın Halife Ali’ye karşı bir devlet başkanı gibi 100 bin kişilik ordu toplayabilmiştir. Bu anlamda Muaviye’nin politik söylemde ve halklar nezdinde ayrı, sembolik bir anlamı da vardır. İşte bu anlam nezdinde Muaviye ayrıca “sınıfsal” bir söylemle anılır, tartışılır, konuşulur. Bu tartışmada Muaviye’nin safında olup ona söz söyletmeyenler çok genel olarak “egemen İslam” yorumunun kurucuları ve o yorumun takipçileridir. Örneğin  8.yüzyıl "fıkıh, hadis ve tefsir bilgini" Abdullah b. Mübarek'in onunla ilgili şöyle konuşmaktadır:"Hazret-i Muaviye, Resulullahın yanında giderken, bindiği atın burnuna giren toz, Ömer bin Abdülaziz’den bin kere değerlidir." Oysa döneminde ve sonrasında Ömer b. Abdülaziz adı “Adalet” ile özdeşlemiştir. Buna rağmen Muaviye’nin burnuna giren toz daha değerlidir. Bu saflaşmanın arkasında dönemin iktidar ilişkileri, o ilişkilere damgasını vuran olay ve gelişmeler vardır. Tam da bu anlamda o ilişkilerin sorgulanmasını istemeyen, devrin ekonomi-politik gerçekliğini gözlerden ırak tutmaya çalışan çevreler Muaviye eleştirilerini konuşmaz, döneme dair eserleri itibarsızlaştırmaya çalışır. Öte yandan İslam tarihini emek, mülkiyet ve iktidar ilişkileri bağlamında okuyan ve bu analiz çerçevesinde tarihi yorumlayan anlayışlar da başta Muaviye olmak üzere dönemi eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutar. Şahsen 2011 yılında kaleme aldığım Muaviye isimli kitapta bu değerlendirmenin bir sonucu olarak hayat bulmuştur.[1]
ATATÜRK’ÜN KONYA’DAKİ KONUŞMASI
Muaviye ile ilgili en çarpıcı değerlendirmelerden biri de hiç şüphesiz Mustafa Kemal Atatürk tarafından kaleme alınmıştır. Mustafa Kemal 1923 yılında Konya’da yaptığı bir konuşmada konu ile ilgili aynen şöyle der: “Beyler! Gerçek ulema ile dine zararlı ulemanın birbirine karıştırılması Emeviler zamanında başlamıştır. Hz. Peygamber’in saadetli zamanında, Peygamberin vefatından sonra, Raşit Halifeler zamanımda, hep doğrudan doğruya, Hz. Peygamber’in yol göstermesiyle İslâm olan Râşit halifelerin aydınlatılmasıyla kurtuluşa eren halk kütleleri arasında gerçek temizlik, içten saygı, yüce bir bağlılık vardı. Ta ki Muaviye ile Hz. Ali karşı karşıya geldiler. Sıffin olayında Muaviye’nin askerleri Kur ‘an ‘ı mızraklarına diktiler ve Hz. Ali’nin ordusunda böylece kararsızlık ve zayıflık oluşturdular. İşte o zaman dine bozgunculuk ve Müslümanlar arasına nefret girdi. O zaman hak olan Kur’an haksızlığı kabule araç yapıldı. En zorba hükümdarlardan olan Muaviye’nin nasıl bir hile ile hilâfet sıfatını takındığını biliyorsunuz. Ondan sonra bütün istibdatçı hükümdarla hep dini alet edindiler. İstibdat ve ihtiraslarını desteklemek için hep ulema sınıfına başvurdular. Gerçek ulema, dini bütün alimler hiç bir zaman bu zorba hükümdarlara boyun eğmediler. Onların emirlerini dinlemediler, tehditlerinden korkmadılar.
Üç buçuk dört yıl öncesine kadar hayatta olan Osmanlı Hükümdarları da aynı şeyleri yapmışlardır. Son Osmanlı hükümdarı Vahdettin’in davranışları gözünüzün önündedir. Onun emriyle bile bile ölüme götürülen milleti kurtarmak isteyenler âsi ilan edildi. Onun emriyle millet ve vatanı kurtarmak için kan döken aziz ordumuzun, isyancılar sürüsü olduğuna dair fetvalar veren ulema kıyafetli kişiler çıktı…
Dört Halife’den sonra din sürekli siyaset aracı, çıkar aracı, istibdat aracı yapıldı. Bu durum Osmanlı tarihinde böyleydi. Abbasiler, Emeviler zamanında böyleydi. Böyle âdi ve sefil hilelerle hükümdarlık yapan halifeler ve onlara dini alet yapmaya tenezzül eden sahte ve imansız âlimler tarihte daime rezil olmuşlar, rezil edilmişler ve daima cezalarını görmüşlerdir…”[2]
DİN İLE İKTİDAR ARASINDA KOPMAZ BİR BAĞ OLDUĞUNU GÖREBİLİRİZ
Muaviye ile ilgili Yaşar Nuri Öztürk’te oldukça çarpıcı sözlere imza atmıştır. İşte o konuşmalardan bir kaçı:
“Hz. Peygamber Cuma hutbesini namazdan sonra okudu, isteyen dinledi, istemeyen çıktı gitti. Sen şimdi Emevi’nin kafasıyla hutbenin yerini değiştirip namazdan öne aldın. Namaz farz, hutbe keyfe bağlı. Adam namazı kılmak için senin hezeyanlarını dinleyecek. Bunu Muaviye bu hale getirdi. ‘Eee biz şimdi bin yıllık şeyi mi değiştireceğiz?’...Açıkça peygamberin icraatına aykırı. İbadette içtihat olmaz. Peygamberden nasıl gördüyse öyle yapılacak. Sen Muaviye’ye mi peygamber diyorsun, Muhammed’e mi? Ben şimdi adama soruyorum bunu. Hangisinin dediğini yapacaksın?”
Yine Muaviye yönelik dile getirilen şu sert eleştiriler de Öztürk imzasını taşır: “Müslüman kitlelerin Allah ile aldatılması, Emevi kralı Muaviye b.EbîSüfyan’ın, Hz. Ali’nin ordusunu aldatmak için Kur’an sayfalarını mızrak uçlarına takıp “Aramızda bu kitap hakem olsun!” diyerek sergilediği şeytanetle başladı”[3]
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Muaviye safında yer alanlar ağırlıklı olarak İslam tarihini herhangi bir biçimde tartışmaya açmayan ve bu anlamda da anılan tarihi “sahabe” zırhı ile müdafaa eden kimselerdir. Örneğin Cübbeli Ahmet’e göre “Muaviye’yi eleştiren kimse kafir olur”[4] Meşhur Şeyhülislam Ebu Suud, Muaviye’ye lanet eden kimseye  “tazir-i beliğ ve hapis lazım olduğu” fetvasını vermiştir. Öte yandan  “İmam-ı Malik’in ictihadına göre, Hazret-i Muaviye dalalette idi diye kötüleyenin katline fetva verdiği birçok kitaplarda yazılıdır.”[5]
Konu elbet uzun. Lakin toparlamak gerekirse İslam tarihi üzerindeki perdenin kaldırılması için öncelikle o tarihe adını yazdıran kimselerin sınıfsal konumları, temsil ettikleri çevreler ve iktidarla kurdukları ilişkinin analiz edilmesi gerekir. Böylesi bir analiz neticesinde örneğin Muaviye ile Ali’nin, Mervan ile Ebuzer’in aynı olmadığını farklı söylemleri ve hatta farklı değerleri temsil ettiklerini ve nihai olarak din ile iktidar arasında kopmaz bir bağ olduğunu görebiliriz.
[1] Aydın Tonga, Kapital İslamın Temeli Muaviye, 2011, Doğu Kitabevi.
[2]Yrd. Doç. Dr. RAMAZAN BOYACIOĞLU, Atatürk’ün Hilafetle İlgili Görüşleri.
[3] Yaşar Nuri Öztürk, Allah ile Aldatmak.
3 notes · View notes
sonkadeh · 3 years
Text
Ve kitabın sonu şöyle bitiyordu; o ilk gördüğü, tanıdığı, güvendiği, sevdiği insan değildi artık!
"Seven yanılmış,
Sevilen yabancılaşmıştı"
-Nazım Hikmet
-Kan konuşmaz
4 notes · View notes