Sen nazlanırsın, sevgilin de nazlanır. Böylece iki taraf da nazlanırsa ayrılık meydana çıkar!.
Fakat sen, sevgiliye naz etmez de, niyaz edersen; yani yalvarır, yakarırsan, bu yalvarıp yakarmadan, yüzlerce buluşma, yüzlerce kucaklaşma elde edersin!..
İnsanın çekirdeği olan kalb, ubudiyet ve ihlas altında İslâmiyet ile iska edilmekle imanla intibaha gelirse, nuranî, misalî âlem-i emirden gelen emr ile öyle bir şecere-i nuranî olarak yeşillenir ki; onun cismanî âlemine ruh olur. Eğer o kalb çekirdeği böyle bir terbiye görmezse, kuru bir çekirdek kalarak nura inkılab edinceye kadar ateş ile yanması lâzımdır.
Bu yüzdendir ki hayli zamandır silip attım hayatımdan; kimdir/nedir diye sorgulamayı, anlayıp/tanımayı, tüm ve buna benzer çabaları...
Ne arıyor diye bakıyorum artık insanlara. Ne güzel anlatıyor kimileri kendi değerlerini farkında olmadan. Ne kadar kolaylaşıyor yaşam bu sayede...
He was born on 6 Rebîülevvel 604 (September 30, 1207) in the city of Belh in Khorasan (Ferîdûn-i Sipehsâlâr, p. 22; Eflâkî, I, 73).
On the other hand, based on a poem in Dîvân-ı Kebîr (III, 49), it has been claimed that he was sixty-two years old when he met Şems-i Tebrizî (642/1244), and therefore his date of birth should be 580 (1184) (Gölpınarlı, ŞM, p. .3 [1959], pp. 156-161), Hellmut Ritter found this claim not valid (EI2[Eng.], II, 393).
Mevlana, in the introduction of Mesnevi, mentions his name as Muhammed b. Muhammad b. He recorded it as Hüseyin el-Belhî.
His nickname is Celaleddin.
The title "Mevlana", meaning "Our Lord", was given to glorify him.
The Persian title "hudâvendigâr", meaning "Sultan", was given to him by his father.
In addition, he is mentioned as "Belhî" in reference to the city where he was born, as well as "Rûmî, Mevlânâ-i Rûm, Mevlânâ-i Rûmî" in reference to the Anatolia where he spent his life, and "Molla Hünkâr, Mollâ-yı Rûm" in reference to the Anatolia where he spent his life.