halil taşkın - yüce dağ başında yanar bir ışık şarkı sözleri
Yüce dağ başında yanar bir ışıkDüşmüşem derdine olmuşam aşıkAl buğday benizli zülfü dolaşıkKalemim dividim yazarım
Öyle bir yavrunun derdi var bendeVar bende var bendeİşte ben gidiyom yar hemen ağlaDön ağla yan ağla—Yüce dağ başından indiremedimYönünü yönüme döndüremedimÖyle bir zalim ki kandıramadımKalemim dividim yazarım
Öyle bir yavrunun derdi var bendeVar bende var bendeİşte ben gidiyom yar…
Türkü söyleriz biz türkü ağlarız, türkü yanarız. Türkü türkü dağlaşırız.
Bizim türkülerimiz derdi dedem: “Sarı başakların yangınından bilinir. Boran dağların rüzgârlarından hissedilir. Dağ çiçeklerinin titrekliğinden gelen kokusundan bellenir. Gurbetimizin avusudur, ıraklığımızın avuntusu. Biz her türkü dinlediğimizde, söylediğimizde, çığırdığımızda, yaktığımızda asıl vatanımıza tutunuruz. Yana yana yürürüz yolumuzda. Hem yanar hem gideriz. Yanmadan olunmaz ki zaten.”
Bazen hani insanın içinde çığlıklar koparda gıkı çıkmaz ya öyle işte anlatmak istediği koca bir yanar dağ vardır hani içinde yanar yanar alevlenir taşarda anlatamaz çünkü hiç bi şeyin değişmeyeciğini bilir o yüzden hep alamadığı nefes boğazında düğümlenir kelimeler dilinde kilitlenir sadece çığlık atmak istercesine gözyaşları süzülür yanaklarından,hani onu en çok anlayan insan da yoktur artık hemde uzun süredir onunda ağırlığı vardır üzerinde bazen insanın okyanusları taşıracak dertleri vardır da annesine bile anlatamaz ya en çok onun anlamasını ister ama anlamaz kaç yaşında olursa olsun insan annesini ister en ağırıda annesinin o sıcak şefkatli kollarında derdini anlatıp ağlayamamaktır bi kez daha anlar insan yarası annesiymiş hep onu istemiş yanında yakınında ama anne hiç olmamış çünkü bencilmiş anne kendi hüznünden başka bişey göremiyormuş bi kere bile sormaz hani bazı anneler nasılsın diye kim olursa olsun kaç yaşında olursa olsun insan hep annesinden gelen nasılsını bekler öyle işte bi yaradır büyük bi yara yanında yakınında kanayan koca bi yara
"Kıyâmet günü mü’min erkekleri ve mü’min kadınları görürsün ki, iman ve sâlih amellerinin nurları önlerinde ve sağ taraflarında onları aydınlatmaktadır. Melekler onlara: “Bugün sizin müjdeniz, içlerinde ırmaklar akan cennetlerdir; orada ebedî kalacaksınız. İşte en büyük başarı ve kurtuluş budur!” derler." Hadid/12
Resûlullah (s.a.s.) bir defasında:
“- Ben kıyamet günü secdeye izin verileceklerin ilkiyim, izin verilip de başını kaldıracakların da ilkiyim. Başımı kaldırıp önüme, arkama, sağıma ve soluma bakarım; bakınca bütün ümmetlerin arasında ümmetimi tanırım” buyurmuştu. Ashâb-ı kirâm:
“- Yâ Rasûlellah! Nûh (a.s.)’dan ümmetine kadar bütün ümmetleri nasıl tanırsın” diye sorduklarında şöyle cevap verdi:
“- Onları abdestin tesiriyle alınları, elleri ve ayaklarının parıldamasıyla tanırım. Bu durum başka ümmetlerde yoktur. Kitapları sağ taraflarında verilir, onunla tanırım, yüzlerinde secde izlerinden işaretleri vardır, onunla tanırım. Önlerinden, sağ ve sol taraflarından koşan nurlarıyla tanırım.” (Buhârî, Vudû’ 3; Müslim, Tahâret 34, 39)
O gün mü’minlerin önlerinden ve sağlarından koşacak olan nûr hakkında İbn Mes’ud (r.a.) şu açıklamayı yapar: “Onlara amellerine göre nûr verilir ve sıratı geçerler. İçlerinden kimisinin nûru dağ gibi, kimisinin nûru hurma gibidir, kimisinin nûru ayakta duran bir adam gibidir. Nûrları en az olanı ise nûru başparmağının ucunda olanıdır ki bir yanar bir söner.” (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XXVII, 290)
Bu nûr, dünyada iken Allah’ı tanımaktan kaynaklanan mârifet nûru da olabilir. Buna göre kıyamet günündeki nûrların miktarı, dünyadaki mârifetullah ölçüsünde olacaktır. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXIX, 194)