Tumgik
#başkanları
korkutkalkan · 2 years
Text
CHP’li büyükşehir belediye başkanları ortak bildiri açıkladı
CHP’li büyükşehir belediye başkanları ortak bildiri açıkladı
CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, “Atatürk’ün partisini terörle yan yana getirmeye çalışmak hiç kimsenin haddi değildir” dedi. Altınordu ilçesindeki bir otelde gerçekleştirilen toplantının ardından bildiriyi okuyan Torun, toplantının çok verimli sonuçları olduğunu söyledi. CHP’li büyükşehir belediyelerinin vatandaşların ihmal edilen temel sorunlarının çözümüne…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
medyatekhaber · 1 month
Text
Depremzede Oda Başkanları Adıyaman’dan Seslendi
Depremzede Oda Başkanları Adıyaman’dan Seslendi: “Mücbir Sebep Koşulsuz Şartsız Uzatılmalı” Depremden etkilenen kentlerin Ticaret ve Sanayi Odalarının başkanları, Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya ile Gaziantep’in İslahiye ve Nurdağı ilçelerinde 31 Ağustos’ta sona erecek Mücbir Sebep halinin uzatılması için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenip yardım istedi. Adıyaman’da Ramada…
0 notes
pazaryerigundem · 4 months
Text
Bozüyük Belediye Başkanı
https://pazaryerigundem.com/haber/171061/bozuyuk-belediye-baskani/
Bozüyük Belediye Başkanı
Bozüyük Belediye Başkanı
Mehmet Talat Bakkalcıoğlu
30 Kasım 1952 Bozüyük’te doğdu. İlköğrenimine Bozüyük Atatürk İlkokulu’nda başlayarak 1. 2. ve 3. Sınıf eğitimini burada aldı. Ardından eğitimine; ilkokul 4 ve 5. Sınıf ile ortaokulu Ankara Namık Kemal İlk ve Ortaokulu’nda tamamladı.
Lise eğitimini Ankara Atatürk Lisesi’nde tamamladı. Gazi Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği bölümünden mezun oldu. 1989-1994 ve 1994-1999 yıllarında 2 dönem kesintisiz Bozüyük Belediye Başkanlığı görevinde bulundu. 4. Dönem Bozüyük Belediye Başkanlığı görevini sürdürmektedir.
0 notes
ncdtgrsy · 6 months
Text
1 note · View note
baybaykus · 8 months
Text
👉Kısa bir durum tespiti…
👉Erdoğan 21 sene sonunda Tanrı sendromu kompleksi yaşıyor…
👉Siyasiler için 2 dönem şartı bu yüzden önemliydi…
👉Artık kendini durdurulamaz tüm gücü elinde tutan herşeyi kendi yaptığını zanneden bir kişilik bozukluğu..
👉Sevdiğine işine gelene ne istediyse veren sevmediğini ise hapishanelerde süründüren bir tek adam…
👉Artık korkudan kimse istifa bile edemiyor affını istiyor o ben kovdum sen istifa edemezsin diyor…
👉Yarattığı felaketi gören kaçıyor…
👉21 senede muhalefetin desteği ile Anayasa defalarca delindiği için artık AYM kararlarını bile sallamıyor.
👉AYM Başkanları zamanında kendi çıkarları önünde iki büklüm eğildikleri için şimdi ne saygınlıkları kaldı ne güçleri…
👉Erdoğan Şeriat istiyor ama gerçek şeriat gelirse kendi ve yakınlarda bayağı bir el kol kelle kesilir biliyor.
👉Tüm cumhuriyet birikimlerini babalar gibi satıp yediği için elinde sadece kendi çıkarına göre yorumladığı Din kaldı…
👉Tarikatlar, aşiretler emrinde ama biliyor ki en ufak zayıflık gösterse ilk kellesini isteyecek yine onlar olur.
👉Ve eğer kontrolü kaybederse yargılanacağını ve hesap vermesinin mümkün olmayacağını farkında…
👉Köprüden önce son çıkışı emeklilik seçeneği artık onun için yok.
👉Tek hayatta kalma şansı koltuğu bırakmamak. Ve bunun için ne gerekiyorsa yaptı yapacak.
👉Gözü hiç doymadığı için Arap özentisi hiç bitmedi. Petrol zengini araplar gibi bir yaşam yaşamaya çalışıyor ama para bitti ve artık borç bulmakta bile zorlanıyor.
👉Ortadirek tamamen bitmiş. Fakir açlık sınırı altında zengin yandaş ise ultra zengin…
👉21 yıl halkı uyutan arka planda el sıkışan muhalefet artık halka inandırıcı kurtarıcı gelmiyor…
👉Eğitim, TSK, Sağlık tüm kurumlara tarikatlar çökmüş…
👉Çok rahat tehdit ediyor çok rahat tutuklatıyor ve çok rahat ödüllendiriyor…
👉Mesela Her gece bir imzası ile Orman arazilerini satıyor ama delik büyük artık yetmiyor…
👉O artık kendini Tanrı olarak görüyor…
👉Benden önce havalimanı mı vardı yol mu vardı okul mu vardı gibi konuşmalar bunun yansıması…
👉Demokrasi seçim varmış gibi yaparak geldiği bu yolculukta yol ayrımına geldi…
👉Artık 21 yıldır silemediği Atatürk’ü ve Türkiye Cumhuriyeti temellerini oluşturan Anayasa ve değişmez maddelerinden kurtulma zamanı.
👉Ayrıca yaşlandı ve öyle seçim varmış gibi filan yaparak uğraşmak istemiyor.
👉Bu yüzden YSK ve tüm devlet kurumları elindeyken yerel seçimlerden çok güçlü çıkıp dini bazlı adı şeriat olmayan kolu kellesi kesilmeyecek kurucu devlet lideri olup ölene kadar devam edeceği bir dini yönetim şekli istiyor.
👉Türkiye İslam Cumhuriyeti adlı yeni bir devlet kurulup kurucu liderlik ne güzel olur değil mi?
👉Şeriat destekli konuşmaları, Milli Eğitim Bakanı ve Tarikatlar ile anlaşma yaptık sonra eğitim sistemini değiştirmeye hazırlanıyoruz gibi açıklamaları beraber okursanız neye hazırlandıklarını daha net anlayabilirsiniz.
👉Amacım kimseye umutsuzluk aşılamak değil. Amacım kimseye boş umut aşılamakta değil.
👉Amacım artık halkın kanser olduğunu kabul etmesi ve bu kanserin tüm bünyeye yayıldığını kabul etmesi.
👉Ancak teşhisi doğru koyarsak doğru tedaviye başlanabilir…
👉21 senelik kabusun finalini belirlemek tamamen halkın elinde.
👉Ya uyanıp bu leş adalet hak hukuk olmayan sisteme dur diyecek ya gelecek nesillere bir yıkıntı miras bırakacak…
👉Ve Atatürk’ün yıllarca önce bu halka hediye ettiği hakları kaybedecek ve belki bir yüz yıl daha geri alamayacak…
#cokusdonemi
Who dan alıntı
26 notes · View notes
veganlogicdinamo · 6 months
Text
TEK BAŞINA CİNSİYET BİR SİYASETÇİYİ TANIMLAMAZ
Seçimden sonra medyada göze çarpan bazı haberlerde seçilen kadın başkanları bir arada gösteren görseller kullanıldı. Kimisi kadın haklarında büyük bir gerilemeye yol açan iktidarın bir üyesi kimisi Cumhuriyet Devrimi’ni ağzına bile almayan bir partinin temsilcisi olsa da hepsi sadece kadın oldukları için aynı tarafta gibi algılandı. Bir zamanlar Tansu Çiller başbakan oldu diye, Meral Akşener içişleri bakanı oldu diye sevinenler geldi aklıma.
Faşist bir iktidara destek veren bir siyasetçinin kadın olması, onun bir seçimde desteklenmesini gerektirir mi?
Laik Cumhuriyetin kazanımlarıyla kavgalı, Said Nursi’yi ya da Şeyh Sait’i önder olarak gören gerici ya da etnikçi bir siyasi görüşün savunucusu bir kadın adayın kazanması olumlu mudur?
Benim yanıtım her iki soru için de hayır.
Kadınların siyasi haklarını kazanması kuşkusuz bir devrimdi ve siyasette kadınların olması toplumsal eşitlik açısından çok önemli. Ancak sırtını tarikatlara dayamış, rant peşinde koşan, yönettiği belediyede hayvanlara zulmeden bir kadın siyasetçinin kazanmasına da sadece cinsiyeti nedeniyle sevinemem, bunu olumlamam.
14 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 1 year
Text
En büyük rakibimiz sandık güvenliği ;
14 Mayıs seni unutursam kanım kurusun!..
Devlet'imizin re'sen ataması sonucu sandık görevlisi oldum dün, hayatımın en zor görevi idi..
Sandıkların etrafında oynanan oyunları anlatmaya kelamım yetmeyecek..
Ak parti ve MHP teşkilatı neredeydiniz siz nerede?
Sandıkları yetim bıraktınız, hepinize kırgınız!
Sandıkları yapa yalnız bıraktınız..
Oy kullananların verdiği bir mucadele vardı ki akla ziyan...
Sandık kurulmadan döndüm ki seçmen 07.50 de 150 kişi kuyruğa girmiş, savaşa gider gibi oy kullanmaya gelmişler adeta, kimi " ikinci tura kalacak zaten " derken " kimi de " bu adam kaç tura kalırsa kalsın gidecek, göndereceğiz ailecek gönderecegiz" sesleri..
Şiddetli bakışlar , gürültülü sesler , kargaşa çıkaran gençler "gidecek" diyor..
Şaşkınım ,çok şaşkınım.
Benim Türkiye'm de pkk gelsin ,Tayyip gitsin diye Yirmi beş milyon insan oy kullandı..
Benim Bayrağıma bu kadar düşman, Benim Asker'ime bu kadar düşman ,Benim Ezan'ıma bu kadar düşman, Benim Devlet'ime bu kadar düşman bir millet nasıl oluştu tartışılmalı..
Yahu pkk gelirse Selahaddin Demirtaş'a içişleri bakanlığını vereceğiz diyenlere baş kaldırmak yerine kabullenmek nasıl bir vatan severliktir!..
Sinan Oğan'a oy verenlerde bir enteresan idi... mecliste Kominist partisine ,cumhurbaşkanlığında da Sinan Oğan'a oy verdiklerini görünce de başka bir şaşkınlık yaşadım...
Mühendislik siyasetini artık istemiyoruz....
Muhendislik siyasetin mimarları sandık başında,cana can kana kan bir mucadele yaşattılar bize..
Kominist partisi , yeşil sol (hdp) partili gencler bize nefes aldırmadılar.
Avukat'larından gönüllü gençlerine kadar mobing uyguladılar,iş yaptırmadılar..
Okul yetkilileri ,Parti yetkilileri,sandık başkanlari ve görevliler bir daha gözden geçirilmeli
Oylar sayılmaya başladı "Ak parti dedi " sayan kişi ,oradaki Chp'li görevliler ve diğerleri "AKP diyeceksiniz ne Ak partisi size burada Ak parti dedirtmeyiz"diyerek oyları sayan MHP ve Ak parti temsilcileride "AKP" demeye başladı bir daha Ak Parti diyemedi sizin davanız bu muydu liyakatsiz ,samimiyetsiz ,ciddiyetsiz durumlarınız çok rahatsız edici idi..
Ve liyakatsız sandık başkanları korkudan ödünüz patladı bir anda..
Yahu adamlar algı ile sandıklara hükmediyorlar ikinci tura kalınacak diyorlar diye ikinci tura bıraktilar.
Ak parti de sosyal medya gücü yok ,muhalifler Sosyal medyanın verdiği güç ile seçimi yönetiyorlar..
Ak parti hizmetlerini sosyal medya da anlatamadı..
Gençlik çalışması fiyasko!..
" Yumuşak koltuklu jeep'lere binen ablalar abiler sizin makam derdiniz bitirdi. Allah'a hesabınız büyük olacak.."
Ne zaman gençlik çalışmalarınız fiyasko böyle olmaz dediysek, şiddetle karşımıza çıktınız. sosyal medya da yoksunuz dedik, gençler yok dedik şiddetle karşımıza çıktınız..
" Milletle örülen duvarlar tepeden bakma hallerinizin sonucu bu kanamayı başlattı.. "
Sandıkların başına her okulda chp nin avukatları ,yüzlerce görevlileri yüzlerce komünist partili gençleri çoğu ODTÜ den gelme, yüzlerce hdp'li...
... gençleri yerleştirmişler bize iş yaptırmadılar.
"sizi şikayet edeceğiz savcılığa, geçersiz oy çıkamaz "
...diyerek 7 saat mobing uyguladılar.
...gecersiz oyları geçersiz saydırmadılar.
Saatler gece 11 iken sınıfı otuz kişilik kominist bir grup sarmaladı tutanağı bitirmemize izin vermediler.çıkarmadılar okuldan bizi...
Sandık başlarına dişardan hiçbir şekilde seyirci oturtulmamalı, temsilci de başkaları oturtulmamalı bu sandığa saldırıdır.
Benim tutanaklarımı fotoğrafladılar, imzalarımı fotoğraf çektiler buna izin veren okul yetkilileri de hesabını vermelidir.
Manda zihniyeti ile büyük bir mücadele verdik...
Oylar sayılmaya başladığında okulu gezeyim dedim; kaç sandık başkanının hüngür hüngür ağladığını gördüm..
Uygulanan psikolojik şiddetinin hangisini yazayım..
Allah bize uyanışı,direnişi ve birlikteliği nasip etsin..
Ona tuzak kurmak istemişlerdi de biz onları en fazla hüsrana uğrayanlardan kılmıştık.(21/Enbiyâ 70)
Elif SÖĞÜTLÜ
Tumblr media Tumblr media
Konu ile ilgili cimer'e başvuru yapılmıştır. İnşallah hayırlısı olur
54 notes · View notes
nefes3534 · 1 year
Text
Burdur’un Eşeler Dağı’nın Karamanlı sınırları içerisinde bulunan yaylasında faaliyet gösteren krom ocağının kapasite artışı, patlayıcı miktarında artış, kırma-eleme-yıkama tesisi yapılması projesine yönelik açılan davada bilirkişi raporu mahkemeye sunuluyor.
Raporda, “Krom ocağı kapasite artışı ve ek tesis tektonik depremsellik açısından bölgedeki su kaynaklarını ve tarım alanlarını olumsuz etkileyecek” deniliyor.
Proje dahilinde Salda Gölü’nün koruma bölgesi sınırındaki Niyazlar köyündeki 100 ton suyun kullanılacak olmasının planlanan projenin yer altı ve yer üstü su kaynaklarının su kalitesi ve miktarlarını olumsuz etkileneceği belirtiliyor. Raporda, proje alanı ve çevresindeki bitkileri, tarımsal üretimi ve hayvansal üretimi olumsuz yönde etkileme potansiyeline vurgu yapılıyor.
Haklısınız dostlarım,
CHP sağa kaydı, belediye başkanları çamura yattı, o aday değil de bu aday olsaydı seçim % 70' le alınacaktı, Kılıçdaroğlu yanlış yaptı, Akşener doğruyu bulamadı, zaten aramıyordu, CHP parti örgütü laçka, partide dinozorlar dolu, bizi dinleselerdi ( biz derken, envai çeşit biz yani) sonuç böyle olmayacaktı, vıdı vıdı, bıdı bıdı, gak guk...
Bırakalım, dünya doğa mirası olan Salda Gölü' nü kurutmak pahasına ranta tapanlar bir kez daha kazansın, ülke yansın yıkılsın, sonra toparlanır, CHP' yi güzelce hizaya getirir, mücadele etmeye başlarız...
Aynen kankalar, aynen...
23 notes · View notes
turqlands · 8 months
Text
https://www.linkedin.com/posts/yasin-g%C3%BCne%C5%9F-ba9aa410a_tek-bir-civi-bile-cakmadi-diyenlere-gelsin-activity-7160042794630234113-yjsy?utm_source=share&utm_medium=member_android
İmamoğluna Teşekkür Edenler AKP'li Belediye Başkanları... Bizde Doğruyu Söyleyen Başkanları Alkışlıyoruz 👏🏻👏🏻👏🏻
9 notes · View notes
medyatekhaber · 2 months
Text
Depremzede Oda Başkanları Mücbir Sebep Halinin Uzatılması İstedi
Depremzede Oda Başkanları Mücbir Sebep Halinin Uzatılması İstedi Depremden etkilenen kentlerin Ticaret ve Sanayi Odalarının başkanları, Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya ile Gaziantep’in İslahiye ve Nurdağı ilçelerinde 31 Ağustos’ta sona erecek mücbir sebep halinin uzatılmasını istedi. Antakya Ticaret ve Sanayi Odası ev sahipliğinde düzenlenen basın toplantısına Adıyaman Ticaret ve Sanayi…
0 notes
pazaryerigundem · 4 months
Text
Bilecik Belediye Başkanı
https://pazaryerigundem.com/haber/170538/bilecik-belediye-baskani/
Bilecik Belediye Başkanı
Melek Mızrak Subaşı Bilecik Belediye Başkanı
1988 yılında Bulgaristan’da doğdu.
İlk ve Orta öğrenimini Edebali İlk Öğretim Okulunda, Liseyi ise Bilecik Anadolu Lisesinde tamamladı.
Daha sonra Bulgaristan Sofya Yüksek İnşaat Mimarlık ve Jeoloji Üniversitesinden Mimarlık üzerine Lisansını tamamlayan Melek Mızrak Subaşı, aynı üniversitede tezli yüksek lisansını tamamlayarak, Bulgaristan Mimarlık Birliği tarafında ödüle layık görüldü.
Melek Mızrak Subaşı, mezun olduktan sonra Mimarlar Odası Üyeliğine kabul edildi ve 4 yıl boyunca kendine ait mimarlık ofisinde mesleğini icra etti.
31 Mart 2019 Yerel Seçimleri ile birlikte Belediye Başkan Yardımcılığı görevine başladı. Başkan Yardımcılığı sırasında aynı zamanda İmar Komisyon Başkanlığı, Meclis Divan Katipliği, Kent Estetik Kurulu Asil Üyeliği, Bilecik Belediye Spor Başkanlığı ve Bilecik Kadın Kooperatifi Yöneticiliği görevlerini de başarı ile yürüttü ve birçok çalışmayı hayata geçirdi.
Melek Mızrak Subaşı, iş birliklerine önem verdiği Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği, Tarihi Kentler Birliği ve Marmara Belediyeler Birliği gibi birliklerin doğal ve asil üyesi olarak şehri adına birçok projeye imza attı.
2022 Yılı Nisan ayında Bilecik Belediye Başkanvekilliğine seçilerek 2024 yılı ocak ayına kadar Başkan Vekilliği görevini yürüttü. Bilecik Belediye Başkan Vekilliğini görevi esnasında birçok alt yapı, sosyal sorumluluk, teknik ve vizyon projeyi Bilecik’e kazandırdı. Yurtdışıdaki kentler başta olmak üzere Büyük Şehir ve Şehirlerle kurduğu ikili ilişkiler ile Bilecik’e birçok kardeş şehir kazandırdı.
2 Yabancı dil bilen Yüksek Mimar Melek Mızrak Subaşı, evli ve 1 çocuk annesidir.
0 notes
keemlenyekun · 1 month
Text
Düğün
Ağustos ayını sevmemeye devam ediyorum.
Ama güzel bir kaç anımız da var elhamdülillah.
Maaile sinop gezisi yaptık. Ufak çaplı. Sinop burçlarından inerken kucağımda oğlan kayıp mabadımızın üstüne düştük. Allahtan sakatlık çıkmadı. Ama oğlanı koruyacağım diye sırtıma iyi bir darbe aldım. Kilodan hep. Hanımın serzenişi. Ama güzel kardeşim sandalet kaydı ben napayım. Yine de güzeldi. Elhamdülillah.
Kapalı cezaevi ziyareti yaptım. Yeni avukat odaları yapmışlar. Hava bunaltıcı sıcaktı. Kalabalık bir görüşe rasgelmişim. Odada beklerken benim hey heyler geldi. Kapalı kalmak o küçük odada. Demir cam çerçevelerine takıldım. o pencere kolu ve kilidi. Nefes alamadım. Demir sesleri, o bildik yankı sesleri. Nefesim kesildi. Müvekkile söz verdiğim için kendimi çok zorladım. Kan ter içinde kaldım. 2 dakika daha geç gelselerdi eğer ya bayılırdım, ya kapı pencere yıkardım. Ama deli olmayışımın en büyük kanıtı kendime hakim olmayı başarmak. Müvekkil geldiğinde gardiyandan su rica ettim. Getirdi. Kendimize geldik. Adam 100 yıl hapis alacak muhtemelen. Kendimize gelmesek ne olacak? Konuştuk işimizi yaptık. Koşar adımlarla çıktık. Nefes aldık. Elhamdülillah.
Elimde büyüyen kuzenim, kardeşim evlendi. Kız tarafı samsun hükümet partisinin önde gelenlerindenmiş. bütün belediye başkanları teşrif ettiler sağolsunlar. Gelinimizin babası için dediler ki süleymancıymış. Dediler de dediler. Bence alakası yoktu, ama ticarette bir cemaatten takılmak iyi kazandırır. Bizim düğünlerde gençler bir kenarda içer eğlenir. Ama anam babam bu düğünde içmeyen sadece ben kaldım. Litrelerce alkol tüketildi. Kuzenim düğünü bitiremedi. Gelinin kafa dağılmıştı. Arkadaşları ile diskoda takılır gibi takıldılar. Tabi dindar takılan ama oğlu da içmiş olan halam böyle düğün mü olur diye söylendi. Kuzen düğünü ayakta tamamlasaydı harika düğündü. İyi eğlendik. Yedik içtik. Oynadık terledik. Allah hep mutlu etsin. Kuzenim ilkokuldan beri sevgili olduğu kızla evlendi. Yani yaklaşık olarak 11 yaşında tanımış olsa 28 yaşında evlendi. Güzel hikaye. Allah nazardan saklasın. Böyle de sevindik eğlendik ağustos ayında. İki üç bir şeyler içseydik iyiydi. Kemalpaşaya saklıyoruz içme hakkımızı. Elhamdülillah. Puahahahha.
Oğlumla düğünde oynadık. Güzeldi. Elhamdülillah.
Garip bir istek geldi. Fizyoterapi okuyayım diyorum 2 yıllık. Masör olabilirim. Babamın belinde sorun var diye birini önerdiler. Bulvarda bi milyoncu varmış onun üstünde birisi. Adam meğer o bi milyoncunun sahibiymiş. Ama üst katta masaj, sülük, hacamat yaptığı bir ev var. Babamla gidince ilk tepkim şöyle oldu: bu adam bizi s.kmese bari. Öyle bir uğur dündarlık bir yer. Ama öveni de çok. Adam babamı yatırdı. Yoğurdu iyice. İşin ilginç yanı babam cidden iyi oldu. Puahahaha. Sülükler hacamatlar masajlar. 2 ayda adam ayağa kalktı. İşte dedim ki lan serco sen de ayrıntıcı bir adamsın, kokular yağlar seversin, tellak gibisin zaten, yakışır be sana masörlük. Fizyoterapi okumaya karar verdim. Akrabalarımın hepsi fizyolojik hasta. İki faydamız dokunur. Olur mu be?
Ağustostaki retro içeren psikolojimizi tabi ki yazmadım.
Vesselam.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
6 notes · View notes
yalnzardc · 4 months
Text
Tumblr media
Konuşmacı : Cüneyt yüksel
Bir insanın hakkı gasb edildiğinde bütün dünya incinir.
Osmanlı dönemindeki Filistin herkesin özlem duyduğu bir Filistin.
Uluslar arası adalet divanına göre i*rail orada işgalci olarak bulunmakta.
İ*rail daha ilk günlerden itibaren uluslar arası savaş suçu işliyor.
Biz daha ilk günden komisyon başkanlarına bunların uluslar arası hukuka göre soykırım ve savaş suçu olduğunu belirten mektublar yazıp gönderdik, cevap veren komisyon başkanları oldu mesela Almanya bu i*railin kendini savunması minvalinde cevap verdi, bu minvalde cevaplar aldık.
Hamas kendi ülkesini savunan bir direniş örgütüdür.
Çekimser kalan pek çok ülke artık bu konuda Türkiye'nin yanında yer alıyor.
Bizi 7 ekime getiren olaylar 56 yıllık işgal ve 16 yıllık Gazzede tam abluka'dan kaynaklanıyor .
Sadece savaş suçu ve insanlığa karşı işlenen suçlar değil bu bir soykırım.
Laheyde 2 mahkeme var 1 uluslar arası adalet divanı, Güney afrika'nın açmış oluğu dava burada açıldı. Bu devletler arasında çekişmeli bir dava. Burada verilen kararlar birleşmiş milletlere üye bütün devletlerini bağlıyor.
Uluslar arası adalet divanı 3. tedbir kararını açıkladı.
Mahkeme aleni şekilde savaşın durdurulması ve insani yardımların kesintisiz olmasını söylüyor ama i*rail bunu dinlemiyor.
2. Uluslar arası ceza mahkemesi bu roma statüsünde kurulan bir mahkeme, burada başkanlar vs hiç bir istisnaya yer vermeksizin kişilerin yargılandığı bir mahkeme.
Uluslar arası ceza mahkemesinde yargılanmak için roma statüsüne taraf olmak gerekiyor. i*rail yada Türkiye taraf değil. Biz üç bine aşkın hukukçu olarak uluslar arası ceza mahkemesine müracaata bulunduk Türkiye olarak değil ama Türk hukukçular olarak. Bu suçları işleyenlerin tutuklanmasını talep ettik. Geçtiğimi günlerde baş savcı tutuklama kararı talebini iletti ama bu bizim için gecikmiş bir talep bizim beklentimiz biran evvel bu tutuklama kararının çıkması bu tarihi bir adım.
Şimdiye kadar sadece 3 başkan aleyhine bu karar verilmiş.
i*rail bu mahkemeyi tanımıyoruz diye açıklamalar yapıyor.
Uluslar arası ceza mahkemesi delil toplama konusunda bir kabiliyeti yok bu yüzden savcılık bizden deliller istediler. Bizler netenyahu ve komutablarının yargılanması için yeterli delilleri iletik.
Geçenlerde baş savcı kerim han mahkemenin tehdit edildiği ve baskı altıda bırakıldığını iddia etti.
Amerika birleşik devletleri senatörleri bu savcılara yaptırım kararı alacakcaklını açık mektubla belirtti ve mektubu uyarıldınız diye bitirdiler.
Bu mahkeme sürüyor ama biz yine deliller ile sadece çocuklara ve sadece kadınlara yönelik işlenen suçlar için de yeni başvurular yapacağız.
"Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır."
Aliya İzzetbegoviç
6 notes · View notes
seslimeram · 4 months
Text
Hakikat Tahrif Edilirken
Tumblr media
Değişken bir tahakkümün orta yerinde herkesin bir ötekisine düşman addedildiği bir saha, bir zeminde hakikat tahrip ediliyor. Düpedüz, doğrudan bir cendere refakatinde ol iletişim işleri başkanlığının gözetiminde vurgular / bildirimler hepten o hakikatin tahribatını var ediyor. Devletli erkanı, baş efendiden başlayarak kurulan oyunun yenisi hep daha derin hep daha kalıcı bir yıkım hüzmesini var ediyor. Yıkım katara eklenirken, ayrıcalıklı kast, zümreler bina edilirken, onlar feraha erirken kalan için bir yara verme halinin aralıksız bir halde yinelendiği bir zemin projeksiyonu güncelleniyor. Her şey güllük gülistanlıktır diye söze başlanırken var edilen çöl gözlerden ırak bir biçimde zannediliyor. Normallerini zayi etmiş olagelen bir yerde hayatın un ufak edilip devlet / sermaye eline oyuncak edilmesine devam ediliyor. Erk, muktedir, iktidar tahayyülünde arsızlığı ele alıp vurdumduymaz bir hali kesintisiz devam ettirerek, her şeyi tarumar eden, belirgin bir biçimde mahpusluk hal istemini hayat diye sabitimiz kılan bir devinim var ediliyor. Bu hali sorgulayan mavi veya beyaz yakalı emekçi, vasıflı ya da vasıfsız kodlu işçi, herhangi ama herhangi bir sıradan o yurttaş iktidar elinde düşman belleniyor. Bu ötekidir denilerek hedef kılınıyor aralıksız bir biçimde. Hakikat sorgulanmasın denilerek biyopolitik bir denetim, gözetim ve tahakküm iş bu ülkenin yegane istikameti haline dönüştürülüyor.
Tahakkümü var eden siyasal merci, makam ve liderliğin sunduğu perspektifin her nasıl bir biçimde Kürd özgürlük mücadelesini, siyasal aksiyonunu hedef kıldığı daha yepyeni Kobane kumpas davası sürecinde var edilenlerden ortaya çıkabilir pekala. Doksanlı yıllar ve öncesindeki zorba Evren rejiminin var ettiklerinden, kuruluş tarihine, 1915-1920 süreci arasında memleketin yıkıcı / yok ediciliğinde bir biçimde kullanışlı addedilen bir halkın topyekun yeniden tornadan geçirilmesinin bir kere daha hürriyetinden o geçmişin, geçemeyen karanlığında hizaya çekilip, sindirilip de susturulan ötekileri gibi onların da payına aynısının düşürülmesinin azap verici serüveni bugünleri belirginleştirir. Birbirinde buluşan, birbirini tamamlayan bir sınama halinin Kürd, Alevi, Ezidi, Mıhellemi, Arapları bulmasının yolu ve yönüdür mesele. İktidar pratiklerini kullanışlı addettiği ötekisine hıncı savunarak bütünleşik bir biçimde hayatı kuşatmak var edilendir. Halkların Eşitlik ve Demokratik Partisi, Dem Partinin öncesinin iktidar eliyle mahpus kılındığı zeminde ol Kobane davasının ardından çıkagelen ülke imgesi zaten başlı başına nasıl bir cenderenin imal edildiğini görünür kılar. Suçsuzlukları kanıtlanmış, sadece siyasi beyanları yüzünden hınçla linç ettirilen, yılları mahpuslukla geçen Kışanak, Tuncel, Ata ve hatta Tuğluk için tahliyelere karşılık itirazlar var edilir. Madun siyasetin hedef kıldığı insanların ki en sonuncusu Aysel Tuğluk’un bir insanın yaşayabileceği acıları aşan bir sınamaya tabi tutulması, annesinin cenazesine “Ermeni” yakıştırması yapılarak defnedilmesi sırasında olmadık işkencelerin var edildiği bir zeminde, demans olmasının dahi hiçbir önemi yok kılınır. O kadar afaki acının yaşatıldığı bir insanın canı da üç otuz kuruşluk iktidardan çok daha değerli olduğu anlaşılır kılınmaz.
Sibel Yükler’in T24’teki haberidir: “Kobani davasında savcılık, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği tahliye kararlarına itiraz etti.
6-8 Ekim 2014 tarihlerindeki Kobani olayları nedeniyle eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında olduğu 108 sanıklı Kobani davasında dün karar açıklandı. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, 47 ayrı suçtan yargılanan yargılanan Selahattin Demirtaş'a toplam 42 yıl, Figen Yüksekdağ'a ise 30 yıl 3 ay hapis cezası verilmesine hükmetti.
Mahkeme, yargılanan 24 sanığa toplamda 407 yıl 7 ay hapis cezası verdi. Davada, Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel'in aralarında yer aldığı 5 tahliye, 12 beraat, 13 tutukluluğa devam kararı verilirken, firari 72 sanık hakkındaki dosya da ayrıldı.
Ancak mahkeme savcısının bugün tahliye kararlarına itiraz ettiği öğrenildi. Savcılık itirazında, “Sanıklar hakkında verilen tahliye kararının gözden geçirilerek ayrı ayrı tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılması" talep edildi.
Mahkeme kararının ardından, eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, HDP ve DBP'nin eski eş genel başkanlarından Sebahat Tuncel ile diğer siyasetçiler Ayla Akat Ata, Meryem Adıbelli ve Ayşe Yağcı tutuklu oldukları cezaevinden dün gece tahliye edilmişti.
Ne olmuştu?
Davada, 7,5 yıldır cezaevinde olan ve azami tutukluluk süresini 6 ay önce dolduran Gültan Kışanak'a ise "örgüt üyeliği" suçundan ise 12 yıl hapis cezası verildi, ancak tutuklulukta geçirdiği süre göz önüne alınarak tahliyesine hükmedildi.
Sebahat Tuncel'e "örgüt üyeliği" suçundan 12 yıl hapis cezası veren mahkeme; Ayla Akat Ata'ya da aynı suçtan 9 yıl 9 ay hapis ceza verirken, iki isminde de tahliyesine karar verdi.
Yasin Börü ve diğer tüm ölümlere beraat
6-8 Ekim 2014 tarihlerinde yaşanan olaylarda farklı kentlerde resmi kaynaklara göre, 37 kişi hayatını kaybetmiş, 326'sı kolluk kuvveti olmak üzere toplamda 761 kişi de yaralanmıştı. Davada 36 sanığa Yasin Börü’nün de olduğu 6 kişinin ölümüne yol açtıklarına ilişkin suçlamalardan beraat kararı verildi.
Davada beraat eden isimlerin tamamı şöyle: Altan Tan, Ayhan Bilgen, Aysel Tuğluk, Bircan Yorulmaz, Gülser Yıldırım, İbrahim Binici, Sırrı Süreyya Önder, Can Memiş, Gülfer Akkaya, Berfin Özgü Köse, Emine Beyza Üstün, Sibel Akdeniz.”
Topyekun bir tahakküm çemberi içerisinde ötekisine / öyle sanılana düşmanlığın her nasıl aralıksız var edildiğine bir örnektir, savcılık itirazı. Tutsaklıkları boyunca hayatlarından bir şeyler eksiltilen, canları çalınan, yaslarına dahi müsamaha gösterilmeyip, en küçük bir telafi için vakit harcanmadan, özür dilenmeden Tuğluk, Kışanak, Tuncel gibi davadan salıverilen insanların özgürlüklerinin yeniden ellerinden alınması talep olunur. Normallik, ılımlılık, normalleşme, siyaseten üslup değişikliği vesaire diye cümleler kurulurken kurucu hizip ile bugünün devletinin yegane sahibi biziz biz diyenler arasında olan biten yeniden Kürd halkına, onlarla birlikte hareket eden Mezopotamya halklarının tamamına karşıtlık olarak var edilendir. Neydi ki normalleşme? Sahiden neye yarar onca lafazanlık bunca kötülük arşıalaya çıkarken? Tümüyle doğrudan bir tehdit dili, eylemi, tahakkümün en keskin sureti ve baş efendinin işaretlemesi doğrultusunda verilmiş olagelen bir kadük yargı kararının akıbeti bambaşka acıları yeniden var etmek midir, nereye kadar?
Medyascope’tan aktaralım: “AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, 26. Dönem Adli Yargı ve 16. Dönem İdari Yargı Kura Töreni’nde, Kobani davası kararlarına ilişkin ilk kez konuştu. Erdoğan, eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş’a 42 yıl ve Figen Yüksekdağ’a 30 yıl 3 ay hapis cezası verilen kararlarla yüreklere su serpildiğini söyledi.
“6-8 Ekim hadisesi 37 insanımızın vahşice öldürüldüğü bir terör kalkışması”
Erdoğan, yargılamaya konu olan olaylar hakkında “6-8 Ekim hadisesi asla bir protesto gösterisi değil, 37 insanımızın vahşice öldürüldüğü bir terör kalkışmasıdır” dedi. HDP’li siyasetçilerin 6-8 Ekim 2014 tarihinde yaşanan olaylarda 16 yaşındaki Yasin Börü’nün de arasında bulunduğu kişilerin ölümüne ilişkin suçlamalardan beraat etmesine değinmeyen Erdoğan şöyle devam etti:
“Suriye’deki gelişmeleri bahane eden bölücü örgüt unsurları doğrudan devletimizin bekasını hedef alan bir isyan girişiminde bulunmuştur. Bu isyan girişiminde 37 insanımız şehir eşkiyaları tarafından katledilmiştir. Ülkemizin 35 ili, 96 ilçesi ve 131 yerleşim biriminde sokaklar dükkanlar ve okullar ateşe verilmiş, masumların kanı akıtılmıştır. Bölücü canilerin katlettiği insanlar arasında ihtiyaç sahiplerine kurban eti dağıtan 16 yaşındaki Yasin Börü ve arkadaşları da vardır. 6-8 Ekim olaylarını kışkırtanlar yönlendirenler azmettirenler milletimize böyle bir acıyı yaşatanlar bellidir, hukuk elbette bunlardan hesap sormak zorundadır.”
“Mahkeme kararıyla ilgili haddi aşan yorumları tasvip etmiyoruz”
Erdoğan, Kobani davası kararlarına gösterilen tepkileri tasvip etmediklerini söyledi:
“Siyasi dava denilerek terör kalkışmasının aklanmaya çalışılması her şeyden önce hukuka ve demokrasiye hakarettir. 6-8 Ekim olaylarını kimse mazur ve meşru gösteremez. Mahkeme kararıyla ilgili haddi aşan yorumları tasvip etmiyoruz. Karar kayıplarının acısıyla son 10 yıldır Kerbela’ya dönmüş yüreklere su serpmiş, adaletin tecellisine olan inancı yeniden güçlendirmiştir. İsyan girişiminden 10 yıl sonra, geç de olsa hakkın yerini bulduğunu görüyor, bundan da mağdurlar ve demokrasimiz adına memnuniyet duyuyoruz. Sokaklarını kan gölüne çevirerek bu ülkede siyaset yapılmayacağını artık herkesin anlamasını ümit ediyoruz.”
Her şeyin punduna getirildiğinde nasıl da iktidar için kullanışlı bir aparata dönüştürülüp, sonuna kadar sömürüldüğünü bir kere daha görürüz. Tümüyle o güdümlü yargının dahi bir biçimde ayrıştırdığı, tutsak edilmiş siyasilerin bütün ol can kayıplarında herhangi bir sorumluluğu yoktur hükmüne rağmen halen baş efendi kendi doğrusunu zikretmeye devam eder. Başta da dediğimiz gibi, değişken bir tahakkümün orta yerinde herkesin bir ötekisine düşman addedildiği bir saha, bir zeminde hakikat tahrip ediliyor. Normalleşme, ılımlılık, hataların telafisi, yeniden yurttaşın sözünün dinleneceği zikredilen bir zamanda, yeniden Kürd halkının savunageldiği değerler, siyaset, barışa dair söylem ve eylemlerin yekunu, Kobane gibi hedef kılınmak isteniyor. Bu uğurda, asırdır var edilmiş fecaat ötesi yanlışlarda ısrarın devam olunacağı bir kere daha baş efendi eliyle teyit ediliyor. Daha ötesi olmadığı malumken, kalkıp hak gasplarına itirazların reddiyesi için cephe açılmaya çalışılıyor. Malum ırkçı hizbin başı bir siyasi çetenin lideri kalkıp milyonların iradesi olan bir temsilin ivedilikle kapatılmasını talep edebiliyor. Dahası kendi içlerindeki malumun ötesi bir ismin o ithamname kısmını kaleme aldığı gizliden değil açıktan zikrediliyor. Bu düşmanlaştırma miti devam olunurken hakikatin her ne olduğu unutturulmaya çabalanıyor. Gültan Kışanak’ın dediği gibi tahliyeye değil (bu ülkenin) özgürlük ve barışa ihtiyacı olduğuna aymak için daha kaç sınama gerekiyor. Bütünüyle korku / yıkıcılık / kin ve nefretle atılan adımlar karşısında kaç “Kobane” sınavı ülkede var edilecektir, düşünür müsünüz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Mezopotamya Ajansı via Bianet
2 notes · View notes
baybaykus · 5 months
Text
Hatırlamak da fayda var
MHP'Lİ YÖNETİCİNİN İTİRAFLARI
MHP Ankara eski il yönetim kurulu üyesi Mehmet Sakarya'nın kaleminden:
BİZ UYUDUK...
ABD 2002 yılında ülkemizi işgal ettirdi.
Kime mi?
TC kimliği taşıyan, fakat aslında fanatik Türk düşmanı olan mollalara!
Hafızanızla zaman tüneline girin, yaşadıklarımızı bir film gibi seyredin!
* Hafızın şiir okuması ve göstermelik kodese aldırılması... Mağdura bu millet bayılır...
* ABD yani CIA bizi bizden iyi tanır...
* Ben o sırada MHP Ankara İl yönetimindeydim, Bahçeli ani kararla istifa ettirildi, Hükümet yıktırıldı.
* İstifa haberi geldiğinde, İl yönetimi toplantıdayız, Dedim ki,
- Herkes intihar edebilir, Genel başkanımız da siyaseten intihar etmiştir, yalnız partiyi de peşinden sürüklemiş. Onu da öldürmüştür"
Başkan Yaşar Yıldırım kireç gibi oldu.
- Abi ipimizi çekiyorsun, dedi...
- Başkan, benim ipim yok, 1966 yılından beri bu hareketin içindeyim.Her düşündüğümü söylerim... Rahmetli Başbuğumun döneminde de böyleydim, dedim.
Dediğim çıktı,
Bahçeli'nin İsifasıyla hükümet yıkıldı, seçime gidildi... MHP barajın altında kaldı...
Arapçı, daha doğrusu ABD'nin adamları kazandı...
ABD, FETÖ, CIA, Yerli işbirlikçileri elele verdi.
Önce askeriyeyi çökerttiler. En korktukları kesim oydu...Ergenekon, Balyoz filan derken, bütün paşalar kodese tıkıldı.
Kozmik Odaya girildi. NDevlet sırları işportaya düştü...
Laik rejim yanlılarını safdışı bırakmaları
6 -7 senelerini aldı...
Adliyeyi, Mülkiyeyi ve Askeriyeyi ele geçirdiler...
Ondan sonra yavaş yavaş,
ABD uzmanlarının planlarına göre, İşgal kimseyi ürkütmeden devam ettirildi.
TC kaldırıldı - İki üç bağırdık bitti...
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE " tabelaları söküldü Vatanın dört yanından...
Kem küm ettik, kapandı gitti konu...
ANDIMIZ kaldırıldı okullardan...
İki üç bağırdık, Üç beş dava açtık...
Ele geçirilmiş yargı mollaya destek oldu...
Bir Yunan mahkemesi olsaydı, o da böyle karar verirdi...
Bu arada vatan toprakları satılmaya başlandı... İmar ve ihale dümenleriyle,
Mollalar sıfırlanamayacak servetler edindiler...
Vatandaşlık dağıttı Arapçı mollalar...
Her gelene pasaport dağıttılar...
ABD emriyle Suriye'ye girdik... Çünkü Linda'lar, Jane'ler Irak'ta çocukları Coniler ölünce isyan etti...ABD Başkanları Linda'dan, Jane'den çok korkar...
Bu nedenle baştan bağladığı mollaya
"Suriye'ye gir" emri verdi...Yüzlerce Mehmetçik şehit oldu... Bizde de Helga olsaydı, "Emevi Camisi başınıza yıkılsın, ülkede cami mi kalmadı, hepsi boş duruyor" derdi.
"Fantaziniz için benim yavrum toprağa düştü" Diyerek yeri göğü inletirdi..
Fakat bizim Ayşe, Fatma :
"Ben şehit anası oldum" diye, için için gurur duydu...Çünkü cahildi. Onu kandırmak
bir bebeği kandırmaktan kolaydı...
Eline Kuranı alan bayrak asılmış
gecekondu evine gitti. İki ayet okudular,
Bu zavallılar hüngür hüngür ağladılar!
Bu arada Yunan adalarımıza el koydu...
Ses eden oldu mu? İki emekli subay feryat etti...Kimse ortalığı ayağa kaldırmadı..
Devlete, devlet ve Türk düşmanlarını doldurdular,
Diplomatları kovup yerlerine imam atadılar...
Bu arada Suriye'den ülkemize
Çapulcu akını başladı...Gelenlere sordu gazeteci:
- Nasıl geldiniz, diye, Suriyeli dedi ki:
- Bize 'kalkın Türkiye'ye gidiyorsunuz
herşeyiniz hazır orada,
çok rahat yaşayacaksınız' dediler, getirip bıraktılar buraya!.
Kimse ağzını açmadı...Mollalar ortalığa velveleye verdi, "Bunlar Ensardır bağrımıza basalım" diye..Cahil kesim anında yuttu bu dümeni... Şu anda 8-10 milyon yabancı, Ülkeye dolmuş durumda. Her an bir olay patlayabilir...
BOP haritasını gördünüz Güneydoğu BOP içinde... Şimdi oralara Arap dolduruldu ki,
düğmeye basınca isyan çıkacak, O topraklar elimizden uçup gidecek!
ABD emriyle orduya operasyon çektiler..Ordu mevcudunu yarıya indirdiler ki,
yarın ülkede bir kalkışma olursa, halimizi düşünün!
Hatay Belediye Ba��kanı feryat ediyor
"Şehir elden gitti" diye...
Kimsenin umurunda değil... ABD emriyle Suriyelileri yurda sokan molla ne diyor,
- Suriyelileri göndermeyeceğiz...
Senin öyle bir iraden olamaz ki! Sen ABD ne derse onu yapmaya mecbursun.
4 notes · View notes
veganlogicdinamo · 5 months
Text
HELALLEŞME OLDU AKP İLE YUMUŞAMA!
Kılıçdaroğlu’nun koltuğuna Özgür Özel oturunca toplum “değişim” yapıldığına ikna edildi. Oysa görüldü ki helalleşme politikası değişmemiş, tersine ilerletilmişti. 2 Mayıs’ta Özel ile Erdoğan’ın görüşmesinden sonra, “İktidar ve ana muhalefet arasında aslında olumlu bir gelişme oldu. Bundan önceki süreçlerde bu tür adımlar maalesef atılmıyordu. Bu adımın atılmasıyla siyasetin ülkemizde yumuşama dönemine girdiğini görüyoruz” diyen Erdoğan yeni dönemin adını da koydu: YUMUŞAMA!
Son manevrasını “Oy kaybettiği için normalleşme istiyor” diye açıklayanlar var. Bunca yıl sonra bunu iddia edebilmek için Erdoğan’ı hiç tanımamış olmak gerekir. 22 yıldır “Şahsım Devleti”ni kurmak için çalışan bir siyasetçiden söz ediyoruz. Demokrasi tramvayına daha önce hiç binmeyen Erdoğan, yine binmedi. Ama belli ki birileri bindiğine kanmak istiyor. Erdoğan, ilerlediği siyasal İslamcı yolun önünde tek engel olarak kalan anayasayı değiştirmek, hatta yeniden yapmak, laikliği ortadan kaldırmak ve dört yılın sonunda bir kez daha cumhurbaşkanı olmak istiyor.
Bunu yaparken de toplumsal direnişi dizginlemek için kurduğu yeni oyunda muhalefete rol verme stratejisini uyguluyor. CHP ise bu rolü, “Müzakere de ederiz, mücadele de” diyerek benimsemiş görünüyor.
Merak ediyorum.
Tarikatlar ile cemaatlerin devlet içinde giderek güçlenen konumunu...
Diyanet’in ÇEDES aracılığıyla eğitimde yarattığı ağır dinselleştirmeyi...
Bilim insanlarının zararlı olduğu uyarılarına karşın 4-6 yaş arasındaki çocuklara verilen Kuran kursunu da müzakere ettiler mi?
Şimdi haklı olarak diyeceksiniz ki sen de amma yaptın, o zaman karşısındaki de “Ayet okuyarak oy isteyen, belediye başkanları Kuran’a el basarak göreve başlayan, seçimde zikirmatik dağıtan parti olarak mı soruyorsunuz bunları” demez mi?
Laiklik feda edilince siyasal İslamla helalleşme de oluyor, yumuşama da!
2 notes · View notes