Tumgik
#becermek
Text
Tumblr media
10 notes · View notes
gozleriminrengi · 1 year
Text
Biz geceyi mi seviyoruz yoksa yıldızları mı çünkü bulutlu bı gecede kimse geceyi izlemez geceyi sevmez geceye tadı hazzı güzelligi veren yıldızlardır aslında bakarsak yıldızlar ve gece bı bütündür biri olmazsa diğerinin tadı olmaz her şeyin herkesin bir zıttı vardır ama o zıt ile bı bütündür ya da bütün olmayı beceriyorlar ama biz beceremedik..!
3 notes · View notes
artniyetsizsikerimx · 3 months
Text
Bir Acayip durum-4
Siktiğimin orospusu hastam var bahanesi ile bekletip durdu beni. İyice sinirlenmiş ve ona yapacaklarım aklıma geldiğinde epeyce sertleşmiştim. Nazlı’nın asistanı, hastanın çıkacağını göz kırparak belli etmişti. Karar vermiştim Nazlı’dan sonra onu da sikecektim. Az evvel tebessüm eden hemşire ile şu iki çocuklu ve koca götlü kadını da sikecektim. Üçü de kasıklarımda saklamadığım şişkinliğe bakıp sinsice gülümsüyordu ve içeri girdiğimde o şişkinliği nasıl indireceğimi de bal gibi biliyorlardı. ” Dr. hanımı sikilecek birazdan” diye fettan sırıtmalarla bakıyorlardı bana.
En azından asistanı biliyordu, zira bir iki girişimimde, içeri ( yanlışlıkla) girip biraz fazla samimi halde bulduğu olmuştu bizi. Adi kaltak tembihli miydi bilmiyorum ama Nazlı’ya azıp muayenehanede becerme girişimimi iki kere sabote etmişti. O iki denemeden sonra Nazlı odasına girmemi yasaklamıştı. Üstüne bir de 2 ay dokunmama cezası gelince; tek ayak üzerinde cezalandırılan çocuklar gibi olmuştum. Hep onun kuralları ile seks yapmış, yemek yemiş ve giyinmiştim neredeyse. Emir komuta zincirindeydim;  “seks yapılacak!! Yap” , “ Yalanacak!! Yala!” . Ha bir de “Canımı acıtıyorsun”, “Sana kaç kere sıkma dedim ” , “ Ne biçim sevişiyorsun”  bıdı bıdıları vardı . O anlardaki ortam ve konuyla alakası olmayan konuşmalarına hiç girmiyorum bile libido katili oluyordu o zamanlar kaknem.
Hasta dışarı çıktı, beklettiği iyi olmuştu zira öğlen oluyordu ve hasta almayacak gibiydi. Haspam yemek yemediği için pek dışarı da çıkmazdı.
Ters ters bakıp “ Ne yüzle geldin ya sen, telefonları açmadın, aramadın, mesajlara dönmedin, ayrıca partide yaptığın rezillik de cabası zaten”
Hırsını alamamıştı, devam etti yılan gibi tıslayarak “ 10 gün oldu, on gündür neredesin Allah’ın belası” diye üzerindeki önlüğü çıkartıp sandalyesine astı. Gözleri çakmak çakmak, kaşları alnının ortasındaydı. Belerte belerte bana bakıyordu. Bu halde bile beni umursamayan kibri, üzerinden yerlere kadar akıyordu kaltağın.
“Söylesene !!!”
Bakmayın cümlenin sonundaki ünlemlere o kadar bağıramadı, bağıramazdı. Sesi dışarı sızar da rezil olur diye. Gerçekten çatal dilli bir yılan gibiydi o anda, dişlerini sıka sıka konuşuyordu. Çok kızgındı.
“Zeliha Hanım var ya “ dedim.
Umursamazca ve ne alakası ver gibisinden bir tavırla “Evet, temizliğe gelen kadın”
“İşte onu sikiyordum on gündür” deyiverince “alakayı” çivi gibi saplamıştım böğrüne.
“Ya tam on gün değil aslında, iki günü uyku, ayılma… Anlayacağın boş beleşti. Sonraki sekiz gün boyunca evin her yerinde siktim onu. Sana aldığım ve çoğunu giymediğin çamaşırları, elbiseleri giydirerek siktim hem de”
“Canımın istediği gibi”
“Ha o çok sevdiğin vişneçürüğü gecelik var ya, nasıl sevdiysen onu da artık, onun içinde de siktim Zeliha Hanımı”
“Senin yattığın tarafta uyudu hatta”
Annem affetsin tam bir orospu çocuğu gibiydim. Ne etki bırakıyordu bilmiyorum ama; az gelişmiş, olgunluktan eser olmayan, aşağılık bir halde aklıma ne gelirse söylüyordum. Aslında ergenlikten çıkamamış bir erkek olarak mastürbasyon yapıyordum karşısında tam olarak.
Aletim gırtlağına kadar girmiş gibiydi Nazlı. Hece hece konuşuyor, sinirden cümle kurmayı bırak, tek kelime söyleyemiyor, boğuk boğuk homurdanıyordu. Eli kolu ayrı oynuyor,  gözlüğü bir eline alıyor bir bırakıyor, sağa sola kekeme adımlar atıyor. Başı kesik tavuk gibi dolanıp duruyordu. Eksiksiz bir keşmekeşin içindeydi, tam istediğim haldeydi, saatlerce siksem bu kadar zevk almazdım sanırım. Ruhunu böylesi becermek anlatılmaz bir durumdu gerçekten.
“Ne, ne, ne diyorsun sen “ diyebildi ama son bir kaç dakika içinde ağzından çıkan tek anlaşılır cümle buydu. Sırıtarak o halini seyrediyordum ve kuduruyordu.
“Şimdi de seni sikmeye geldim” dedim. Gayet sakin, kendinden emin ve oldukça cüretkâr bir haldeydim. İlk defa onun karşısında kendimle gurur duyuyordum. Ve çok değil 15- 20 dakika sonra daha da fazla gurur duyacaktım. Zeliha ile birlikte olduğum sürece bu anı kurgulamıştım.
Üzerine doğru yürüdüm masanın arkasına doğru geriledi, her hali ile köşeye sıkışmıştı. Göz bebeklerim kaybolmuş sade, soğuk bir canavar olmuştum. Sağa sola kaçmaya çalıştı ama paralize haldeydi. Ateş basmıştı, yanakları kızarmıştı. Beklemediği hem de hiç beklemediği bir şeydi. Onun karşısındaki sessizliğimi ve uyum gösteren halimi sevgime değil ezik kişiliğime bağladığını çok iyi biliyordum. O, bunu, yani benim ezik olmamı istemişti ilişkimizde, sevildiğini kabul etmek istemeyen kibirli hallerde takılırdı hep ve şimdi karşısındaki küstah Onur onu şaşırtmıştı. Sürtük M��rebbiye!!!
“Ne yapıyorsun, kendine gel burada olmaz, olmasını bırak istemiyorum seni, çek ellerini üzerimden”
Konuşmuyordum, beline sarılıp kendime çekmiştim, titriyordu. Korkudan, heyecandan veya hiç hazır olmadığı bir durumla karşı karşıya olmaktan dolayı.
“Olacak “ diye fısıldadım kulağına.
“İçeri biri girecek”
“Girsin, kapatıp çıkar ya da oturur seyreder, umurumda değil”
Ama biraz umurumdaydı, plan hemen domaltıp sikmekti ama ben de zaman kazanmaya çalışıyordum. Ne kadar kendimden emin gibi dursam da küçük Onur su koy vermiş. İçeri girmeden önceki vakur ve sert duruşu yoktu. Biraz yan çizer gibi olmuştu yavşak. Orasını burası elleye elleye, mıncıklayarak, bacaklarına sürtünerek kendine getirmeye çalışıyordum şerefsizi ama çarşafa dolamaya az kalmıştı. Sıçmıştım. “Kıpırdanıp durma be “ diye sertçe hırlayarak uyardım. Oyalandıkça gerçekten ezik bir şerefsiz olacaktım, kaltağın beni küçümseyecek olan tavrı geldi bir anda gözümün önüne. Biraz daha sertleştim. “Eğil, eğil, hazırlan bana, sikileceksin” diyerek ben de yılan fısıldamaları ile üzerine çıktım.
Şeytani bir kuvvet ile nefes aldırmadan çevirip masaya eğdim, eteği kaldırdım, külotunu dizlerine kadar alelacele indirdim. Ayağımın biri ile bacaklarını araladım. Bir elimle sırtına bastırıyordum, o ise ellerini masaya dayamış direniyordu ağırlığımı üzerine verip, diğer elimi bacak arasına sokup avuçladım!?? Tanrım !!! Tanrıııım!!!
Elimi kaynar su havuzuna sokmuştum sanki. Nazlı’nın amı sırılsıklamdı ve yanıyordu. Ya korkudan altına işemişti ya da çiftleşmeye hazır it gibi azmıştı. İlk defa bu kadar ıslak ve kaygandı bacak arası.
O dokunuş kurtarıcım olmuştu, küçük Onur Shrek gibi devleşti birden; biçimsiz, iri yarı bir dev… Coşmuştu adeta, midemden yukarı volkan gibi yükselen bir baskı vardı, boğazımda düğümlendi. Kalbim deli gibi atıyordu, taşikardinin sınırlarındaydım. Elim amına yapışmış doyasıya sıvazlıyordum sırılsıklam organı. Nazlı’yı hiç böyle ele geçirmemiştim. Aşağı inip yalamak istedim ama plan bu değildi ona hizmet yoktu planda. Amı avcumun içinde buruşturulmuş bir bez parçası olmuştu. Canına okuyordum bacak arasının. Ağzını açamıyor,  kolları ile hala direnmeye çalışıyor, boğuk sesler çıkarıyor, acısını sızlanıyor, aralanan bacaklarını kapamaya çalışıyor, ben aralık tutmaya gayret ediyordum. “Rahat ol, rahat ol sen istemesen bile, vücudun istiyor” diyerek direncini kırmaya çalışıyordum. Tek kelime edemiyordu. Islaklığı bacaklarında aşağı sızıyordu. Mücadele vardı ama ben kazanacaktım bu sefer.
“Debelenme, kim bilir kaç kere önümde böyle sırılsıklam olup bana hissettiremedin, tadını çıkaracağım şimdi senin” . Evet, hissettirmemişti, hissettirmezdi benden etkilendiğini bana, sevdiğim kadın!
Sikimi çıkardım, hiç zorlanmadan girdim içine. Kapı çaldı, kolu oynadı … Bir kez daha, bir volkan yukarıdan aşağı ikimizi de kat etti bu sefer. Adrenalin damarlarımızda kanımızın yerini almıştı. Yakıyordu geçtiği yerleri.
Nazlı “ İnleyerek, Tanrım dedi” rezil olacağını düşünmüştü.
Bense “ Ne halt yiyeceğim” diye düşünmüştüm. Kararlıydım ama, sikmeye devam edecektim bir şekilde.
Bir iki kere daha ısrar etti kapının kolu, sonra vaz geçti, “ Yemeğe çıkmış herhalde “ diyerek duyurdu kendini asistan bize dışarıdan. İçerideki durum dışarıdan bir şekilde açığa çıkmıştı belli ki ve asistan Zehra durumu idare etmişti bu sefer. Nazlı altımda eriyip gitmişti, sıtmaya tutulmuş gibi titriyorduk ikimizde. Buna rağmen ben o süre zarfında durmayıp ve durumu umursamaz görünüp içinde gidip gelmeye devam ediyordum. Başı yana çevrilmişti, dudakları mahvolmuş halini sergiliyordu, ısırmasına rağmen deniz oynakları gibi kıpraşıyordu dudakları. Ah o dudaklarının arasına girmek vardı şimdi ama zaman yoktu.
Zehra, asistan…  “Zehra’yı da sikeceğim senden sonra” dedim.
“Tam bir kaltak biliyor musun, kaç kere yol verdi bana. Ben elimi süremedim. Bugünden sonra işine son veririsin artık.”. Ele geçen fırsatı değerlendiriyordum gayet aşağılık bir şekilde. Zihninde darbeler yaratmak hoşuma gidiyordu. Kalçasına vurduğum gibi kafasını içine de girip vuruyordum.
Nazlı’nın amı hiç bu kadar güzel gelmemişti bana, hiç çıkasım yoktu içinden. Ben konuştukça daha da güzelleşiyordu sanki. Nazlı da güzelleşiyordu. Az çok direnmeyi kesmişti, yakalanma ve rezil olma korkusu onu bitirmiş direncini zayıflatmıştı. Bedeninde adrenalinin nasıl dolaştığını adım gibi biliyordum. Fırsattan istifade külotunu tamamen çıkardım, bacaklarını iyice araladım; ayaklarında sağlıkçıların kullandığı terliklerinden vardı ama topuklarını kaldırmış, parmaklarının üzerinde duruyordu. Bedeni ona isyan ediyordu, zevk almak için uğraşıyordu. O güzel bacakları bu halde harikaydı, iç kesimleri sızan sıvılardan iyice kayganlaşmıştı. Ellerim bacaklarında daha rahat hareket ediyor,  o ıslaklığa bulaşarak okşuyordu. Her yeri kaygandı. Kafasını kavradım, yukarı kaldırdım, elim çenesi ile ağzının üzerindeydi, amacım tadına baktırmaktı, parmaklarımı ağzının içine soktum, dişlerini sıkıyordu, zorla soktum parmağımı bir an ısırıp koparacağı geldi aklıma ama göze alamazdı bunu.
“Kendi tadına bak” dedim. “Ne kadar leziz olduğunu görmelisin” iki parmağımı da soktum. Kendisini tattırdım ona. Bir yandan kalçasına dayanmış onları eziyordum. Sokabildiğim kadar içine sokmaya çalışıyordum sikimi. Deli gibi zorluyordum Nazlı’yı. Çok tatmin ediciydi benim için bu hali, gayet tatmin edici. Şu an yaşadıklarımı bilse ne düşünürdü acaba, beni bu kadar memnun ettiği için kadınlığı ile gurur duyar mıydı? Ah Zeliha Hanım nasıl bir kadındı öyle. Zeliha gelmişti aklıma ve onu sikerken başka bir kadını düşündüğümü bilse ne yapardı kim bilir?
“Sürtük, kaliteli bir sürtükten başka bir şey değilsin. Ne yaparsan yap ancak busun.” Diye fısıldadım kulağına
İçimde kalan ve biriken ne varsa boşalıyordum resmen, yayı kopmuş zembereğe dönmüştük ikimizde. Benimki tamamen zevkin ve cinsel hazzın zirvelerinde olmamdandı. Onunki ise karmakarışıktı sanırım; eziliyor olmanın, küçümsenmenin hezeyanı ile bulunduğu durumdan zevk alıyor olmasını kabul edemiyor gibiydi. Buna cevap aradığı sürece ben de kendisini istediğim gibi sikecektim bundan sonra, zira her şey bir kere ile başlardı ve bu “bir kere” olmuştu
Son kez içine girdiğimde deli gibi patlamıştım. Döllerimin boşaltım sistemimde ilerleyişini, sikimin içinde yol kat edişlerinin her anını hissetmiştim. Tüm duyularım en üst seviyede uyarılıyordu. Zihnimde amının içi belirdi; ıslak, zorla kullanılmaktan biraz kızarmış, parmak izlerimle dolu, belki şişmiş pembe dokunun üzerine sikimin ucundan döllerim yayılıyor, sahip olduğum kadının derinliklerine yol alıyor bir kısmı dışarı taşıyordu. Son damlasına kadar boşalınca sikimi çıkardım, bacaklarının arasındaki eserimi keyifle seyrettim. Yarı çıplak ve kızarmış hafif aralık kalçasının arasında çok perişan, yorgun ve zavallı geldi o, canıma okuyan kibirli amcık. Ama iyi kullanılmıştı bu sefer. Nasıl boşaldıysam dışarı sızmıştı bir kısmı. İstiridyenin içindeki inci tanesi gibi duruyordu döllerim. Amını tekrar avuçlayıp her yerine yaydım. Perişanlığını pekiştirdim. Daha parıltılı  bir hale gelmişti. Garip bir şekilde kucaklamak, sarılmak geldi içimden.
“Bunca yıl boyunca ilk kez içine boşlamam nasıldı? “ dedim. “Sevgilim dediğin adamın içine boşlaması nasıl bir şeymiş anlatsana” diyerek bir daha üstüne gittim. Tekrar tekrar onu kucaklamak istiyordum, döllerimin bedenine karıştığı gibi bende ona karışmak istiyordum ama bu gün sadece kendim için buradaydım Nazlı’nın önemi yoktu.
Tepkisiz kalmıştı zaten. Olan biteni kavramaya çalışıyor ya da içine boşalmamın şoku içindeydi. O kadar sert ve uzun bir ilişki olmamıştı ama zorlanmıştı, asıl sertliği zihninde yaşamıştı ve hala aynı şiddette yüzüne vuruyordum. İlk defa onu becerirken bir şeyler de hissettiğini fark etmiştim. Sevişirken çok duygusuz gelirdi bana, robot gibiydi sanki. İlk kez duygularını açığa çıkartmıştım her ne kadar aşağılanmışlık olsa da duygu duyguydu işte. Üstümü başımı toparladım, fermuarımı çekip “Ne olacağına karar verirsin artık dedim. Çok keyif verdin yavrum” deyip biraz da kendine gelmesine fırsat vermeden kapıya yöneldim. O halini dışarıdakiler görsün diye kapıyı özellikle sonuna kadar açtım. İçeri göz attığımda yeni yeni toparlanıyordu, olan biteni anlamaya çalışıyordu. Külotunu gösterip “Yerdekini kaldırmayı unutma” dedim. Kapıyı kapadığımda resmen bir aydınlanma yaşıyordum ;  ilk defa onu anlıyordum.
Son duyduğum kelime hayvandı, kapıyı kapadım. Esefle bakan bir iki kişi bekliyordum ama asistan Zehra’dan başkası yoktu. O da bakışlarını kasıklarımda dolaştırıyordu. Sikilmek istiyor orospu diye düşündüm. Bana baktı kasıklarımı işaret etti, başını çevirdi,  kafamı eğdim, biraz kirlenmiştim.
Utanacağımı sandı belki ama “Bu şekilde dolaşamam nerede temizleyebilirim, yardımcı olur musun? “ dedim . Oralı olmadı.
“Zehra !! “ dedim. Döndü. Pantolonu işaret ettim. Bin bir zahmetle yan taraftaki pansuman odasını işaret etti.   Odaya yönlendim. “Gelsen iyi olur, tek başıma girmeyeyim “ dedim.
Nazlandı, kalktı, peşim sıra odaya girdi. Kapıyı kapadı. Saçlarını topladı. Hasta bakımında kullanılan bezlerden aldı, çeşmede ıslattı, hafif eğilerek Nazlı’nın pantolonuma bulaşmış sıvılarını silmeye başladı.
“Benimle yatmak istiyordun değil mi dedim” şeytan yine dürtmüştü. Ar damarım ciddi çatlamış dişi kuşa bile sarkacak durumdaydım. İçimdeki bu haysiyetsiz davranma şekli bağımlılık yapmış gibiydi.
Sessiz kaldı. “Beni beğendiğinden falan değil de Nazlı’ya inat altıma yatmak istiyordun değil mi dedim” yine sesiz kaldı. Temizlemeye devam ediyordu, temizlenecek pek bir şey kalmamıştı.
Pis pis sırıtarak ve yarım yamalak topladığı saçlarını kavrayarak “Neyi temizlediğini biliyor musun “ diye sordum. Yine sessiz kaldı. Konuşurken ağzımın kenarından sular sızıyordu resmen.
Pantolonun düğmesini çözdüm fermuarı açtım, kasık tarafındaki kısmı biraz öne çıkartarak “Böyle daha kolay temizlenir” dedim. Saçları hala diğer elimdeydi.
“Sanırım yeterince temizlendi pantolon, yeterli “ dedim. Başını usulca geri çektim.
Gözlerini dikip “Evet” dedi.
“Seni sonra sikeceğim Zehra” dedim, gözlerimi aşağı kaydırdım “Şimdi patronunun arkasını topla” diye devam ettim. Kendimi aşıyordum, bu halimle ağzının yanından gevrek gevrek konuşan kovboylar gibi olmuştum. Başını iki elimle tuttum, ağzını açtı, ıslak donumu sıyırdı yarı kalkık sikimi ağzına aldı. Güzelce emdi yaladı. Taşaklarım ve kasığımın her yerinde dolaştı. Kurulama bezi gibi kafasını bacak aramda dolaştırıp durdum. Küçük Onur biraz hareketlenir gibi olmuştu ama son zamanlarda yaşadıkları onu epeyce yormuştu, alışık olmadığı bir tempoydu. Fazla sertleşmemiş hali ile Zehra’nın dudakları arasından uzun bir lokum parçası gibi girip çıkıyordu.
“Belki daha sonra patronun da senin dağıttıklarını toplar, bunun karşılığını o kaltağa yaptırmak hoşuna gider mi?”  diye sordum. Bu sefer mecburen sesiz kaldı ama çıkardığı boğuk sesleri “Evet “ olarak kabul ettim. Bu anlarda aklıma dâhiyane fikirler geliyordu, Zehra’yı sikerken amını Nazlı’ya yalatmak, Zehra’nın içinden çıkıp onun ağzına sokmak… Kendimi seksin Salvador Dali’si ilan etmeme az kalmıştı. Aklımdan geçerken, dilimden Zehra’nın kulağına dökülmüşlerdi elbette birer birer bu düşünceler. Sikimi ağzına iyice yerleştirmiş, dudakları kasıklarıma vantuz gibi yapışmıştı. Tekrar boşalacak veya sertleşecek halde değildim buna rağmen. Olmuyordu, istiyordum ama kalkamadı şerefsiz, bir de boşalması çok uzun sürüyordu bu durumlarda.
Zehra, Nazlı gibi değildi. Ne diye daha önce sikmediğimi düşündüm bu kadını. Neler kaçırmışım bu zamana kadar? Kadın gık demeden temizlemişti beni. Ne bok vardıysa bende artık. Zeliha geldi aklıma sonra; kucağıma çıkışı, üzerimde zıpladıkça saçlarının omuzlarında dalgalanması, rüzgâra kapılmış gibi üzerimde salınması, doyamadığı kadınlığın tadını kucağımda çıkarması. Hastalıklı ve korkak inlemeleri. Öylesine ki, sanki inlemesi yasaklanmış gibiydi kadının. Buna rağmen neler vermişti bana; kadınım, karım, sevgilim, kölem, oyuncağım, hizmetçim olmuştu.  Neler kaçırmışım diye bir daha iç geçirdim.
“Bu kadar yeter” dedim iki elimle sıkı sıkı tuttuğum başını üzerimden ayırdım. Sonra kaldığımız yerden tadını çıkartarak devam edeceğimiz vaadi ile ayrılırken Alaycı bir şekilde “Böyle mi sikeceksin beni gerçekten” deyip bir anda kendini hedef tahtasına oturtmuştu.
 “Sonra sikeceğim seni, uğraşma, şimdi sikmek istemiyorum, alacağımı aldım senden, sokmam gerekeni de soktum, bekleyeceksin “. Yan çizmenin en delikanlı hali bu olsa gerekti sanırım, sırıttı. Hollywood starı gibi üstümü başımı toparladım ve patronundan farkı olmayan bu kaltağa neler yapacağımı planlamak için Zeliha hanımı gözlerimin önüne getirdim. Odadan çıktım, koridorun karışışındaki tuvalete girdim. Çişimi yaptım, aletim iki kadının sıvıları ile sırılsıklamdı ve çamaşırıma bulaşmışlardı. Pantolonu çıkarttım, donu çöpe attım, giyinirken içeri bizim servisten Mete girdi şaşırdı, gayet aldırmayarak, hatta gerinerek fermuarı çektim “Altıma kaçırdım” deyip toparlanıp dışarı çıktım. Aklım Zeliha’daydı. Sekiz gün boyunca berber olmamıştık ama epeyce benim yatağımı ısıtmıştı.
 Hâlâ kucağımda bana gerçek kadının nasıl bir şey olduğunu gösteren anları gözlerimin önündeydi. Tanrım ne muhteşem bir kadındı. Yıllanmış bir konyak gibiydi. Bardağa doldurduğunda uzun uzun koklamak gerekir. Önce meşe kokusu gelir, fıçının içine dalarsın; sonra üzüm kokusu basar keskin alkolün eşlik ettiği. Buz atarsın içine, keskinlik gider ama vanilya kokusu gelir, sonra belki biraz kiraz ya da vişne, içinde yaşlandırıldığı fıçıda daha önce ne yapıldıysa artık. Isıtırsın uçuşan alkol burnuna dalar, kahveye katarsın küf tadı gelir biraz, her koklayışında bilmediğin kokular dolar içine. Katıksız ve kadife gibidir her hali ile, yine de içildiğinde içtiğine pişman eder ama her defasında gelen farklı kokular seni tatmaya zorlar. Tıpkı Zeliha Hanım gibi yakar seni, ateşler içinde bırakır…
60 notes · View notes
alexay76 · 8 months
Text
Ben denizcilik sektörüyle uğraşan, geliri ve imkanları iyi bir gencim. Fiziki yapım yeterince iyi, güçlü ve kaslı bir yapıya sahibim. Bir gün gemi kontrolünden geldiğimde kuzenim ve halam bizdeydi. Yazın sıcak olduğu için oldukça terlemiştim. Annem, "Yemek hazır hemen duş al yemeğe katıl!" dedi. Güzel ve çok odalı triplex evimiz var, hemen üst kata çıktım duşumu aldım ve yemeğe katıldım. Uluslar arası ilişkilerde okuyan kuzenim tatile gelmişti. Gayet keyifli bir şekilde yemeklerimizi yedik. Kız kardeşim, "Abi bizi Aliağa'ya çarşıya götürüp gezdirsene!" dedi. "Peki olur!" dedim, arabayla sahilden Aliağa'ya gezmeye gittik, kafelere, barlara takıldık.
Alkolü severim, Rakı içerim. İzmir'in Rakısı meşhurdur, havası da, kızları da adama Rakıyı içirir. Rakımı içtim, kuzenimle kız kardeşim de bira içtiler. Vakit geç olmuştu. Eve geri geldik. Halamlar gitmişti. Kuzenim bizde kalacaktı. Kuzenim, "Benim daha uykum yok, evin önündeki havuza girelim, hararetimiz sönsün!" dedi. "Olur!" dedim, kuzenle havuza girdik gece vakti. Kuzenim bikinisini giymiş, iri göğüsleri küçük kalçası gözüme takılmıştı. İçim bir tuhaf oldu. Kuzenimle havuzda yüzüp el şakaları yapamaya başladık. Bu arada babamlar da eğlenmekten gelmişti, "Çocuklar biz yatıyoruz, siz de üşütmeyin gece vakti!" deyip odalarına gittiler. Biz biraz yüzdükten sonra havuzdan çıktık...
İki havlu vardı yanımızda. Kuzenin havlu havuzda ıslandığı için, kurulanmak için benim havlumu aldı. Kuzenim ayaklarını kurulamak için önümde domalınca, bikinisi amının dudakları arasına sıkışmış, şeftalisi ve götünün deliği belirginleşmişti. Doğrulunca da uçları sivrilmiş göğüsleri bikiniden taşıyordu. O manzara karşısında çıldırmıştım ve benim yarak anında kalkmış, sertleşmişti. Kuzenim kurulandıktan sonra bana, "Nem çok fazla, terden uyuyamam, çok sıcak, senin odada klima var, ben de senin odada diğer yatakta yatsam olur mu?" dedi. "Olur!" dedim. Elimde olmaksızın aklımdan kuzenimi becermek fikirleri geçiyordu. Kız arkadaşımdan ayrılalı aylar olmuştu, aylardır sex de yapmamıştım.
Odama çıktık. Ben altımda mayo, üstüm çıplak halde yatağıma girdim. Kuzen benim tişörtlerden birini aldı ve ışığı söndürüp, bikinisinin üstünü çıkarıp, benim tişörtümü giydi. Tam küçük yatağa yatmak üzereyken seslendim, "Kuzen benim yatak iki kişilik, gel yanıma uzan!" dedim, o da kabul etti. Girdi benim yatağa ve iyi geceler dileyerek, bana arkasını döndü yattı. Biraz zaman geçtikten sonra, kolumu kuzenimin omuzlarına değdirdim. Hiç tepki vermedi. Yan dönüp, hafifçe yaklaştım ve sikimi kuzenimin kalçalarına değdirdim. Tepki vermesi halinde uykumda yapıyormuşum numarasını çekecektim, fakat yine tepki yoktu. Bundan cesaret alıp biraz bastırınca, sadece, "Ihhh!" diye inledi, sanki zevk alıyor gibiydi. Ben hareketsiz kalınca, kuzen kalçalarını bana doğru ittirdi...
Üzerimizde çarşaf örtülüydü. Biraz geri çekilip mayomu çıkardım ve tekrar arkasına yanaştım. Elimi de kuzenin üzerine attım, göğüslerine geldi. Sütyensiz memeleri taş gibi ve oldukça iriydi. Memelerine hafif hafif dokunmaya başladığımda kuzenim de belli belirsiz inliyordu. Elimle kalçalarına indim, bikinisine rağmen ateş gibiydiler. Sonra amına dokundum, bikinisinin amına gelen kısmı sırıl sıklam olmuştu. Amını okşamaya başlayınca kuzen kıpırdandı, ben de elimi çekip arkasından biraz uzaklaştım. Kuzen bir iki kez sağa sola döndü. Ben gözlerimi kapadım uyuma numarası yaptım. Kuzen tekrar arkasını bana dönüp yattı. Az daha bekledim. Kuzenin uyuduğunu düşünerek sikimi yeniden kalçalarına dokundurduğumda kalbim duracaktı, kuzen bikinisini çıkarmıştı! Sikimi az aşağı sürttüm, çıplak amının ateşini hissediyordum. Bunu uykusunda yapmış olamazdı, fakat hiç ses te çıkarmıyordu...
Biraz daha dayandım kuzene, benim yarağın başı amının dudaklarını aralayıp deliğin ağzına değiyordu. Amına sokup sokmamak için terddütteydim ki, kuzenim aniden kendini bana doğru ittirince benim yarak arkadan amına girdi. Korkuyla ve kısık sesle, "Özden ne yaptın?" dedim. O da, "Sok, korkma bakire değilim, seni istiyorum Aydemir!" dedi. Ne kadar rahatladığımı anlatamam. Ben artık ileri geri yaparak amına sokmaya başladım. Amı vıcık vıcık olmuş, sular sızıyordu. Sonra kuzenim sırtüstü yatıp beni üzerine çekti. Artık deli gibi öpüşerek sikiyordum kuzenimin amını. Sonra domaltıp sikmeye devam ettim. Kuzenim orgazm olduktan hemen sonra, ben de amından çıkarıp beline fışkırarark boşaldım...
O gece sabaha kadar 3 kez sikiştik kuzenimle. Sabah kahvaltıdan sonra kuzenim, "Ben İzmir'e gideceğim, gideceksen beni götürür müsün?" dedi. Evden çıktık, atladık arabama. Aliağa'dan ayrılmadan kuzenim fermuarımı açtı, sikimi ağzına aldı ve bir kez de arabada ağzıyla boşalttı. Ogün bugündür kuzenimi her fırsatta sikiyorum. Yakında kuzenimin okulu bitiyor ve Konya'ya öğretim görevlisi olarak gidecek. Ben de gidip sikebilsem çok iyi olacak, ama babamlara ne derim bilmiyorum, bir formül bulmam lazım :)
112 notes · View notes
enderinlere · 1 year
Text
Tumblr media
o yüzüme oturduğunda ağzım, burnum, çenem ve yanaklarım onun gibi kokuyordu. ıslaklığı yüzümün hemen hemen her yerine dağılıyor, tadına bayılıyordum.
beni öptüğü zaman kendi kokusunu almak onu daha fazla azdırıyor, bana daha azgın yaklaşıyor, beni daha azgın becermek istiyordu.
beni sikerken 'hadi, daha iyi yapabilirsin' dediğimde bana tepeden bakarak hırslanıyor, nefes alışverişleri sıklaşıyor, ağzımı, yüzümü ya da boğazımı sıkıyordu aşkla.
16 notes · View notes
lcerimbenbuaksam · 3 months
Text
Hayatı bir kadına benzetmek fikri, Kayra'yla, aramızda sık kullanılan bir teşbih olarak kaldı uzun zaman. Ve bir kadına benzediği için de bazı talepleri olduğunu düşünürdük hayatın. Becerilmek gibi! Ve bunu eğer biz yapmazsak, mutlaka başka birilerinin gelip hayatımızı becereceği sonucuna varırdık. Dolayısıyla hayatlarımızı becermek, daha doğrusu mahvetmek için birbirimizle yarışır hale gelmiştik. Tabii ki yarışın bir galibi yoktu. Böyle bir müsabakanın katılanlarına verilecek herhangi bir ödül de yoktu. Sadece, insanın kendine acı çektirmesi, başkalarının ona çektirmesinden biraz daha iyi bir duygu veriyordu. Kimse bakire bir hayatla ölmeyecekti. Bari en az tecavüze uğrayanlardan olalım istedik!
1 note · View note
cemyafilmarsiv · 8 months
Text
İnsan olmayı becermek de en büyük meslek sayılacak...
4 notes · View notes
Tumblr media Tumblr media
Bu can bir erkek tarafından tecavüze uğrayıp ölüme terk edildi, yaşatmaya çalışanlar maalesef ki başaramadı. Sokak hayvanlarına karşı salak saçma söylem ve düşünce içine girenler bu cana yapılanları nasıl değerlendirir acaba?
dünyanın en güzel gözleri, görmemen gereken öyle çok şey gördün ki o minicik bedenin içinde… ve ben öyle utanıyorum ki böyle adi bir türün mensubu olmaktan, “şu masumlara yapılan eziyetin karşılığı, dişe diş, kökünüz kuruyacak!” dense, yok oluşumu sessizce kabullenirim, sorgulamam.
Savunmasız, koruyanı olmayan, yasalar nezdinde hiç bir hakkı da olmayan bu hayvana sapık bir insan işkence ve tecavüz etmiş. Kurtarılamamış ve ölmüş. Şimdi bu insan sokaklarda aramızda dolaşıyor. Ömrü boyunca toplumdan izole edilmeli.
Sapkın bir pislik yüzünden can gitti, sizin pis nefsinizin her şeyi yapabilirliği artık boyumuzu aştı, çocuk, kadın, hayvan, ne bulursanız becermek peşindesiniz, ahlakınız yok, imanınız sahte, insan zaten denecek halde değilsiniz, midem bulanıyor umudu çalandan, hayatı çalandan
Ona tecavüz eden adamın umarım cinsel organını siğiller basar. İşeyemeyecek duruma gelir. Evi ocağı ne varsa ateşler salınır. İnsan denen varlığın cinsel arzularını bir hayvandan, küçük çocuklardan ya da savunmasız bir bireyden çıkarabilecek kadar sapkın olması bu dünyada artık her şeyin mümkünlüğünü kanıtlıyor.
Aklımda hep kendisi gibi insan kurbanı olan küçük arkadaşıyla kurduğu dostluğu var. Birbirlerine sığınarak iyileşmeye çalışıyorlardı. O manzara gözlerimin önünden gitmiyor, gitmeyecek. Suçluları toplumdan ayıklansın!
iliyor musunuz ? Bu meleğin adı Umutcan bir insan tarafından şiddete, anüsü yırtılana kadar tecavüze ve işkencelere maruz kaldı. Güzel insanlar sahip çıktı, ameliyat ettirmeye çalıştılar ama başarılı olamadı. Bugün bu dilsiz seyyah canın derdi bize, size yeter.
Bugün "Müslüman" olduğunu iddia ettiğiniz ülkeniz de bir eşek tecavüz yüzünden öldü. Allah korkunuza ne oldu? Yaradılanı yaradandan ötürü seviyordunuz ne oldu? Küfür etsem yetersiz size yaraşır bir kelime bulamıyorum. Bağıra bağıra parçalanarak ölürsünüz umarım.
Bu masumun başına gelenleri takip etmiş miydiniz bilmiyorum ama bu ülkede hayvan ya da köpek sorunu değil, başıboş, rezil, pislik insan müsveddesi sorunu olduğunun en büyük ve acı örneklerinden biriydi Umut Can. Canını yitirdi, gitti. İçim acıdı. O kadar üzgün ve kızgınım ki.
TECAVUZE UGRAYAN ESEK ÖLDÜ OLMAYAN İNSANLİGİNİZDAN, SAPİKLARİ KORUYAN KOLLAYAN TUM CANİLER, YASALARİ UYGULAMAYAN AMA MAAS ALAN GEREKSİZLER ORDUSU BU SİZİN ESERİNİZ HEPİNİZE LANET OLSUN * Urfa’da bu eşeğe tecavüz edildi ve bugün ÖLDÜ!
Urfa’da bu eşeğe tecavüz edildi ve bugün ÖLDÜ!
Urfa’da bu eşeğe tecavüz edildi ve bugün ÖLDÜ!
Bildiğim bütün küfürleri ve bedduaları ediyorum. Bu ülke bir bok çukuru ve o bok içinde, çocuk, kadın, hayvan, ağaç hepimizi boğulmaya mahkum ettiniz orospu çocukları! * Bu minicik masum meleğe bu acıları yaşatan, tecavüz eden ve dışarda elini kolunu sallayarak gezen, kendine insan diyen, birinin eşi, birinin babası, birinin çalışına veya bilmeden yanından geçip gittiğimiz insan görünümlü şeytan. En vahşi ırk insanoğludur, bırakın hayvanları.
Bu eşek yavrusuna tecavüz edip ölümüne sebep olan yaratığı düşünüyorum da bu nasıl sapık bir beyin yapısıdır ki yavru eşeğe tecavüz edebiliyor, bu aklına geliyor ve bundan sözde haz duyuyor, cidden böyle pislikler kafasına sıksa keşke de geberip gitseler bu hayvanlar da kurtulsa… * Tecavüz edildi, şiddet gördü vücudunda kırıklarla, açlıkla başbaşa bırakıldı.
Sonuç yine Sadist, Sapık, Vicdansız insanoğlu yüzünden ÖLDÜ!
Yaşattığınızı yaşamadan ölmeyin! * Kelimeler kifayetsiz.. İyi olucaksın umuduyla çok sevinmiştim oysa . Sana bunları yaşatanların ; ağır ceza vermeyen tüm kişi kurumlar için ahın kimsenin yakasını bırakmasın. Hakkın adaletinde en ağır şekilde yargılandıkları günü bekleyeceğim. Işıklar içinde uyu bi tanem.
Şu yavruya nefsi kabarıp tecavüz ederek ölümüne sebep olan hem katil hem de sapıklarla aynı ortamda yaşamak istemiyorum yeter artık şu masumun ahı yaksın kavursun inşallah Allah'a şikayet et hakkını da helal etme sana bunu yapanlara…
Umutcan ÖLDÜ! Peki tecavüz eden, kemiklerini kıranlar ne olcak? Adamım diye gezecek mi toplumda? Birinin abisi, belki birinim babası, birinin eşi… ve devam edecek mi sapkınlıga… biliorum Umutcan onun ne ilk kurbanıdır ne son… o kadar ağır geliyor ki bunu bilmek… en azından son günlerinde sevildi emek verildi tek tesellim bu… ama en acısı hayvan sevmeyenler aman diyor başını çeviriyor ya bu vahşete… toplumda bir sıpanın anüsünü patlatana kadar tecavüz eden sapıklarla yaşıyoruz belki markette çocuğunuzla karşılaşıyor, yolda yanından geçiyor, otobüste yanına oturuyor. Hayvan düşmanlığı gözünü kör etmiş avaneler bu ACImızı hissedemese de bana dokunmayan acı diye yüz çevirdiğiniz şeyler en sevdiklerinizi bula bilir. Hayat bu düşmez kalkmaz bir ALLAH! * O Şanlıurfa-Mardin arasında tecavüz edilmiş, anüsü ve barsakları yırtılmış, kalçası ile omurunda kırıklar varken felçli olarak bulunmuştu!
Erkek ve hayata tutunan bir sıpaydı, aşıda Umutcan’dı!
Ve maalesef bugün melek oldu!
İnsan sapkınlığının, caniliğinin son kurbanı oldu!!! * Şanlıurfa Mardin yolu üzerinde tec..vüze uğramış ve uğradığı şiddet yüzünden ayağa kalkamaz halde bulunmuştu, malesef yaşam savaşını kaybetmiş. Ölürken sevgi merhamet dolu insanların yanındaydı, tek teselli bu…
Bu hakaret sıfatı olarak kullandığınız EŞEK⁉️ Tecavüzcüsü İNSAN⁉️
Şimdi bir daha düşünün, o eşek ÖLDÜ⁉️⁉️⁉️
Tecavüz ettiler, kemiklerini kırdılar sonunda da öldürdüler. Bu akşam da Umutcan dağladı içimizi. Ne diyelim… Bahçeleriniz bahar görmesin… Vicdanınız bir an susmasın. Ne yaşattıysanız yaşayın…
'Şiddet eylemleri, toplumda ciddi endişe kaynağıdır' diye başlamak isterdim ama olmuyor. Toplum şiddetten zevk alıyor. Yoksa ahlaki değerleri olmayan bu kadar orspu çocuğu nasıl var olabilir?
Bu can 5 aylık erkek 1 sıpaydı… İki ayaklı şerefsiz 1erkek tarafından dövüldü, işkenceyle kemikleri kırıldı ve anüsü parçalanana kadar tecavüze uğradı.. İyi insanlar onu yaşatmaya çalıştılar ama o uçtu gitti. Uygulamadığınız yasaların neticesi bu…
Bu kadar mı? Keder içinde, beddua mı edeceğiz sadece?… Bunu yapan bulunmayacak mı? Teşhir edilmeyecek mi? Yanına kâr mı kalacak? Başka bir kurbana kadar mola mı verdi? O yaratık mutlaka cezalandırılmadıkça ne dense boştur artık….
İnsanlar var olduğu sürece bu dünya iflah olmaz. İnsanlık acı çekmeye mahkumdur çünkü en büyük acıların kaynağı yine insandır. 5 aylık sıpaya, koyuna, kuzuya işkence uygulayıp sert nesnelerle tecavüz edebilecek yaratıklar var. Şeytana, deccale, rahmet okutur bunlar.
Bu küçük sıpa insan tarafından tecavüze uğradı kemikleri kırıldı. Kurtulamadı… Arsız sefil hayvan düşmanları yüzünden bugün ülkede tüm türlere karşı şiddet tırmandı! Başta haber kanalları olmak üzere hepinize lanet olsun!
Sapıklar sokaklarda! Sokaklarda güven yok! Hayvanı çocuğu kadını bu sapıklardan zarar görebilirler! Bu sapıkların canilerin yakalanıp bir yere kapatılması şarttır! Allah bu kindarların ve sapıkların Belasını Versin!
Bu dünyayı sadece kendisi için yaratıldığını sanan şereften yoksun insanlar. Bu koca dünyada tek isteği sadece karnını doyurmak olan canı öldürenler, dünyayı yese de karnı, gözü doymayan şerefsiz oğlu şerefsizler. Haydi kına yakın bu can ölmüş, lafa geldi mi Müslümanım derler
Bunun utancı ile nasıl yaşanır? Neye çözüm aranır artık? Nasıl kanınız donmaz duyunca? Farkında mısınız bu yaşananın? Bizim insani sorunlarımız var her şeyden önce.
Başıboş köpek sorunu öyle mi? Bir sıpaya hallenebilen başıboş sapık sorununa da el atacak mısınız? Yoksa çoluk çocuk bu sapıklarla bir arada yaşayıp onların ayıplarını görmezden gelmeye devam mı!?
5 aylık bebek sıpa tecavüzden ölüyor, her gün kadın cinayeti, çocuk ve hayvan ve kadın tacizi tecavüzü, hayat pahalılığı, işsizlik, iş bulunca mobing, hak hukuk zaten yok… çok üzgünüm
Ve bunu yapan serbest… Neden? Bir çocuğa da aynı şeyi yapsın diye mi? Yapmaz mı diyorsunuz? Sizce küçücük sıpanın belini kırana kadar tecavüz eden sapık, küçücük bir kız çocuğuna bunu yapmaz mı? Onu ne durduruyor? Kanun mu? Hayır…
Tecavüzcüsü insan görünümlü bir yaratık. Hiç unutmayın. Aranızda dolaşan böyle sapıklar var. Sizinle aynı otobüse biniyor, çocuğunuzla yolda karşılaşıyor. Fırsatı olunca aynısını çocuklara yapar. Önce neye karşı olmanız gerektiğini iyi düşünün.
Şu haberleri görmemek için buraya girmek istemiyorum artık. Gerçi insan canının ne değeri varda, hayvana kıyamasınlar. Tuttuğunuzu öldürün, sikin nasıl sizden izole yaşayacağız bu sorunun çözümü yok ama umarım, İsmin cismin ortaya çıkarda en azından güzel bir rezil olursun.
Hayvan düşmanı onun bunun çocukları; hani sokakta “başıboş” köpek istemiyorsunuz, çocuklarınız için endişe ediyorsunuz ya! Böyle kansız pisliklerin sokakta olmasına niye sesiniz çıkmıyor? Çocuklarınızın da bu hayvan gibi tecavüze uğraması ihtimali korkutmuyor demek ki sizi… * Düşünebilecek, eğriyi doğruyu tartabilecek bir aklı olan insan, 5 aylık bir sıpaya şiddet uygulayıp tecavüz etti ve bugün öldü o sıpa. Her gün daha nice hayvan bu kötülüğe maruz kalıyor bu ülkede. Feryatlarını duyuramayan da var, duyurup kurtarılmayan da. Yabanından evciline; bir hayvan tecavüz etmez, zevk için öldürmez, nefret edemez, düşmanlık besleyemez çünkü ne kalbinde ne de beyninde kötülük barındıramaz, sadece kaderini insanın şekillendirmesini bekler. İnsanoğlundan nefret etmemek için hiç bir sebep yok aslında ama hala nefret etmiyorsam o sıpaya Umutcan ismini verenler sayesinde.. Bir ismi olacak kadar sevildiği iyi insanlarla karşılaştı Umutcan, ama yaşamının son günlerinde…
"Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlara olan davranış biçimi ile değerlendirilir." - Mahatma Gandi
Büyük okullarda okudun, büyük işler başardın. Şöyle büyük insan oldun, böyle büyük insan oldun.. Hadi bırakın bu işleri.. Hoş kendi türünün de yaşam hakkına saygı duyduğun pek söylenemez de; dünyan ölüyor ve sen, dünyanın senin dışındaki diğer sahiplerinin, yaşam hakkına saygı duymadığın kibrinin altında kalacaksın insanoğlu. Umarım ben yanılıyorumdur. Umarım cennet ve cehennem vardır.. Ateşine odun atan zebanin bol olsun kötülüğün tek temsilcisi kibirli insanoğlu. * Derinden etkilendim, aklımdan çıkmıyor. Sana bunu yaşatan için bir dizi kötü temenni sıralayıp bunların gerçekleşeceğine inanmak isterdim fakat inancımı kaybedeli epey oldu… Başına bunların hiç gelmediğini dileyebilseydim keşke. Son günlerinde sevgi ve ilgi gördün. Tek teselli…
Ben anlamıyorum biliyor musunuz? Bir insan neden eşeğe tecavüz eder nasıl koyunların makatına değnek sokar nasıl kedilerin kafasını keserek eğlenir. Aklım almıyor saf kötülük bu. Ben yanlışlıkla kedimin kuyruğuna bastım diye günlerce uyuyamamıştım. Umutcan ve diğerlerine canım çok sıkılıyor. Birileri gerçekten örnek olması adına en ağır cezaları almalı.
Umutcan daha bir sıpacıktı, öldürüldü.. Kalçası ve beli kırılmıştı, neden mi? T*cavüzden. Sefil hayvan düşmanları yüzünden bugün ülkede tüm canlılara karşı şiddet tırmandı! Bu korkunç gidişatın nelere neden olabileceğinin farkında mısınız?
Tüm insan görünümlü yaratıklardan midem bulanıyor, kendini savunmaya gücü olmayan bir canlıya bunu yapmak akıl işi değil, bu nasıl bir ağır sapıklık, bunu yapanların aynı durumu yaşaması dileğiyle. * Yılbaşından iki gece önce Şanlıurfa-Mardin yolu üzerinde bir öğretmen, her yeri dikenli otlarla kaplı, bazı kemikleri kırılmış, tecavüz edildiği için anüsü parçalanmış bir sıpa buldu. Bu öğretmen ve bir arkadaşı sosyal medyada Zülal Kalkandelen'e ulaştılar ve sıpa, onun üstün çabaları sayesinde Haydiko’nun (Hayvanları Doğayı ve İnsanları Koruma ve Yaşatma Derneği) Artvin’de kurduğu Mucizeler Diyarı’na gönderildi. Adını da Umutcan koydular. Orada girdiği ameliyattan çıkamadı ve öldü. 2024 yılında, Türkiye'de 5 aylık bir sıpa tecavüze uğradığı ve işkence gördüğü için öldü. Ona bunu yapanlar ise aramızda dolaşıyor. Bunun sorumlusu sadece o aşağılık tecavüzcü değil, ona bu cesareti veren, "hayvanın hakkı olmaz", "insan en değerli varlıktır; diğer varlıklara ne isterse yapabilir" diye ortada dolaşanladır. 3 tane oy alacağım diye sokak hayvanlarını hedef gösterenlerdir. Halkı gerçek sorunlardan uzaklaştırmak için sabah akşam sokak köpekleri üzerinden hayvanların yaşamını değersizleştiren tetikçi habercilerdir. Bu fotoğraf Umutcan'ın son fotoğrafıymış. Başka da ne diyeceğimi bilmiyorum. * Beş aylık bir erkek sıpa, canım Umutcan… Kalça ve omur kemikleri kırılana kadar eziyet ediliyor, insan denilen bir yaratık tarafından, defalarca, anüsü yırtılana kadar tecavüz ediliyor… Ayağa kalkamayacak hale getiriliyor…
Değerli Zülal Kalkandelen'in girişimiyle duruma el uzatılıyor, Haydiko ve iyi insanların da katkılarıyla, hayata tutunması için harcanan tüm çabalara rağmen, uçup gidiyor… 😞
Bu zulüm hiçbir medya grubunda haber olarak yer almıyor. Çünkü onlar öyle böyyük, öyle gocaman gocaman işlerle uğraşıyorlar ki, böyle insani tepkiler gibi küçük işler, böyyük isimlerine halel getiriyor!
Umutla takip ediyordum, ama olmadı… Sapık aramızda dolaşmaya devam ederken, yasalar uygulanmazken, siyasiler, yetkililer, medya gülleri gocaman gocaman konuşmaya devam ederlerken… O, tüm yaşadıklarına rağmen, hâlâ sevecen bakışlarla etrafındaki iyi insanları süzüyordu… Dayanamadı, gitti bu zulüm ülkesinden, bu körpe sıpacık…
Sapık hâlâ aramızda dolaşıyordu… Tüm neden olanlar, savunmasız canlara uygulanan böylesi vahşetin değirmenine su taşıyanlar, tepeden tırnağa… aynaya baktıklarında kendilerini görüyorlardı…
Uçtu gitti Umutcan, bu karanlık zulüm ülkesinden… Lanet olsun, çok üzgünüm! Utanın, eğer varsa yüzünüz!
2 notes · View notes
mavininincisiiderya · 4 months
Note
İntihar çözümdur mu
Bazı durumlarda evet ama onuda becermek gerek
2 notes · View notes
zaaflardaolurmus · 2 years
Text
Çünkü bazı sızılar bir defa başladı mı artık geçmiyor. Bazı yaralar hiç kapanmıyor. Bazı eller bazı saçları okşamayınca, bu minicik, aptal, önemsiz şey yaşanmayınca, bazı hayatlar geri dönüşsüz biçimde tarumar oluyor. Belki siz bunu bilmiyorsunuz. Umarım hiç öğrenmezsiniz. Bazı durumlarda sadece bilmeyenler yaşamayı beceriyor. Hayatta kalmakla yaşamayı becermek aynı şey değil.
21 notes · View notes
minikbidefneagaci · 1 year
Note
22-Arkadaşını becermek istiyor musun? Yada onun seni becermesini istiyor musun?
Hayır
3 notes · View notes
zoixin · 1 year
Text
onu cama dayayıp becermek istiyorum
2 notes · View notes
naberbenmiya · 20 days
Note
Seni pergel gibi ikiye katlayıp vura vura becermek isterdim
denk geliriz belki
0 notes
peluskedi · 3 months
Note
Erkeğine ne giydirip becermek istersin onu
She’d like to see me with garter and high socks.
0 notes
1offeryoucantrefuse · 4 months
Text
O kadar uzun zaman birakmadim ki kendimi
Simdi
bu kollarin arasinda
eriyor gibiyim, birakasim geliyor kendimi direnemiyorum.
Ne oldu?
Belki de sadece yoruldum, o kadar. Cok da baska anlamlar yuklememek lazim.
Ama o kadar uzun zaman birakmadim ki kendimi, ben hic birakmadim ki kendimi.
Yorucuydu.
Direnmekten bitap dusmusum, ayirdina varamayacak kadar hislerimin.
Ama anlamak zorundayim. Neler oluyor?
Sen ki su zamana kadar hic kimseye teslim olmadin.
Onca zaman yasadin boyle, yorulamaz degilsin elbet.
Sadece “yoruldun” diye de kendini birakamazsin ama.
Gecerli bir sebep olmali.
Sebebi neydi
Ya da madem oyleliydi,
Neden kapilamadin ya bugune kadar ?
Cok mu koruman gerekliydi kendini?
Koruyabildin mi bari? Neyden? Kimden?
Kendinden?
Hayir. Bu yalnizca bu kadarca basit bir sey degil. Daha derin bir sey.
Derinlesememekli bir sey.
Becermek istemedigim ya da gercekten beceremedigim buydu belki de.
Simdiyse pesindeyim kendimin, hislerimin.
Bulana kadar sebebimi, biraz dinlenebilirim gibi.
Bu kollarin arasinda.
Biraz.
Haziran 2024
0 notes
anavataninkaranliktir · 5 months
Text
08.05.2024, 22:50
Sıfır Noktası
Telaş ve karmaşa
Kan kırmızı gözler, basınç derdim.
Ruhundaki takırtılar aklını baltalar.
Bugün hatırlatıldın.
Bugün ne kadar hayat dolu olduğun dile getirildi.
Senin yıkıntılarının ardında kalan o karanlık kaplı bedeninin dışarıdan nasıl da hala dimdik durduğu anımsatıldı.
Ve sen bir kez daha neden bu hayattan soyutlandığını hatırladın.
Kaosun ve karmaşanın hükmündeki sükuneti ellerinle avuçladın. Ruhuna batarken karmaşası hayatın, sen kendinle barışmak için savaştın.
Dışarıda yatan portrende seni bu savaşta parçalayan şarapneller ve kanından var olma çizimler gösteriyor kendini.
Varlığına ait olanlar ve dile getiremediklerin.
Kazanmak veya kaybetmenin önemi kalmamıştı.
Savaşın bir sonucu olmak zorunda değildi.
Sen sadece,
Ayakların parçalansa da adım atmak,
Ellerin kanasa da tırmanmak,
Gözlerin görmese de güneşe yeltenmek,
Ruhun karanlığındaki okyanusa batsa da yüzmeyi becermek,
Zorundaydın.
Zorundasın.
Varlığının alameti farikası seni yaşamla karşı gelmeye zorlayacak. Yaşamın boyunca eline tutuşturulan anılar ve aklına kazınan hayatlar, ruhunla bütünleşmiş olan düşünceler ve duygular sana eşlik etmek zorunda.
Sen ise kuşandığın bu cephaneyi aklınla fitilleyip kendini de yok etmek pahasına, bu hayatın pahasına,
Karşı bir varoluş,
Dik bir duruş,
Kadim denebilecek kadar ince bir dokunuşla,
Sabit tutmak zorundasın.
Burası senin dengen.
Burası varlığının sıfır noktası.
Burası inançların yüz karası,
Aklının karmaşası,
Ruhunun yarası.
Burası ulaşılmayacak olan benliğinin ta kendisi. Seni bile deşen, göğsüne ağrılar konduran yerin ta kendisi.
Burası anlaşılmazlığın.
Burası dokunulmazlığın, sancıların, savaşların için aklını kuşandığın.
Sıfır noktası.
Burası büyük patlamanın başlangıcı, zamanın akmaya karar verdiği nehrin kendine açtığı yolun başı.
Burası sessizlik. Var olmayı kabul ettiğin anın kendisi.
Takırtılar.
Tıkırtılar.
Lakırdılar.
Savaşlar ve barışlar.
Kaoslar ve çatışmalar.
Duygular ve doyumsuzluklar.
Saflığın sona erdiği zaman.
Ruhunun tökezlediği, aklının yarım kaldığı…
Eksikliği farkettiğin için boşluğunu hissettin.
Kurcalamasan yer etmezdi.
Kanamazdı.
Yaşamla barıştığın tek nokta ölene kadar savaşmaktı. Öleceğin günü bile seçeceğin kadar gururlu bir savaş.
0 notes