Tumgik
#bence güzel plan
applee--pie · 2 years
Text
bugün saldım
2 notes · View notes
bugunbirazleylayim · 7 months
Text
Elimdeki rapor bitti biraz daha toparlanan kadar evden çıkmak istemiyorum o yüzden biraz etrafı toparlayıp uygun ortam yaratıp gün ve gece boyu Sandra Bullock filmleri izleyeyim diyorum
Bence güzel plan 😌👌
12 notes · View notes
bungoustraydogs-tr · 1 year
Note
Fandom neden Fukuchiyi sevmiyor? Seven biriside linc yiyor. Fukuchi sevmeyib Fyodor için ölüyorlar. Tabi sevmeye bilirsinizde Fyodor sevib Fukuchi sevenleri linclemek..var böyle bir ikisi. Fyodoru bende aşırı seviyorum ama Fukuchinin yaptığı gibi Fyodorda çocukları gözünü kırpmadan öldürüyor. Ve Fukuchi Mori gibi pedo biriside değil. Baya kaliteli bir karakter bence
Bie süre sonra ana karakterlere ve sık gösterilen karakterlere karşı bir sevgi hissediliyor sanırım ondan dolayı. Şahsen Fukuchi'ye karşı özellikle bir nefretim yok ama sığ bulduğum bir hikayesi var. Meleklerin Çürüyüşünde plan yapan ve stratejiler geliştiren Dostoyevski'ydi, Gogol'un ilginç bir kişiliği ve empati kurabildiğim bir hayat anlayışı var, Sigma kimsesiz doğdu ve eve hasret sempati kurabildiğim bir karakter. Meleklerin Çürüyüşü böylesine güzel yazılmış karakterlerden oluşunca liderlerini daha üstün ya da sağlam yazılmış bir karakter olarak hayal etmiştim. Fukuchi hikâyede çok sığ kaldı gibi geldi bana, onun dışında bir sorunum yok ve eminim ki benim gibi düşünenler vardır.
16 notes · View notes
keemlenyekun · 7 months
Text
İki gözüm seneler geçiyor
Kendime iki gözüm şeklinde sesleniyorum. Lan serco, iki gözüm, seneler geçiyor oğlummm.
Evet, sevgili defter, bugün yolun yarısına eriştik. 35. yılımıza adım attık.
Eski nüshalarının birisinde bir gelecek tahayyülü yazmıştım. 35 yaşımda bir anadolu kasabasında hakim savcı olarak görev yapmaktayken, toplumdan bir o kadar uzak bir yaşam sürüyordum, kot pantolonu giymeden. Sonra değişti o tahayyül, yine yananların arasında vardı. İdari hakim olunca bir anadolu kasabası hayali kuramazdım tabi ki.
Kimya-i Saadeti okuduğumda üniversite sondaydım. Saadeti bulmanın yollarından birisi de ölümü hatırlamak ve netice olarak kısa emel sahibi olmaktı. Tul-i emelden uzak durmalıydı yani. Koca Gazali güzel açıklamıştı olayı: Tul-i emelin iki sebebi vardı: 1-cahillik, 2- dünya sevgisi. İmam Gazali şöyle anlatmış tul-i emelden kurtulmanın çaresini: "...dünyayı tanıyan onu sevmez. Çünkü lezzetlerinin birkaç günlük olduğunu, ölümle elden çıkacağını bilir. İçinde yaşadığı zamana bakınca, bulanık ve sıkıntılı olduğunu, hiç kimsenin bunlardan kurtulamadığını anlar. Ahiretin uzunluğunu, ömrünün kısalığını düşünen kimse, ahireti verip dünyayı satın almanın, rüyadaki bir gümüşü, uyanıklıktaki bir altına tercih etmek olduğunu bilir. Çünkü Dünya rüya gibidir. Hadis-i Şerifte, İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar. buyuruldu. Cahilliği gidermenin çaresi, saf bir tefekkür ve hakiki bir marifetle olur. Bu da ölümün kendi elinde olmadığını bilmek, ne zaman geleceğini bilmemek, gençliğe ve diğer şeylere güvenmemekle elde edilir." Sayfa 804.
Kitabı okuduğumda gençtim, bu satırları anlamam mümkün değildi. Cahildim ve dünya sevgim had safhadaydı ki ben uzun uzun hayaller peşinde koşturmuşum. Ne hayaller ne hayaller. Sağ olsun Rabbim yüzüme vurdu. Kaç defa hem de. Her umduğum anda dur hele dünyaya kanma diye hatırlattı. Rabbime küsmek mümkün değil, hüküm onun.
Rabbim küslüğümü affet.
Doğum günümde ölümü hatırlamak gerekiyor bence. Tul-i emel sahibi olmayalı o kadar uzun süre oldu ki. Misal mesleğe iade edilmeyi istemekle birlikte hayal kurmuyorum. Açmam gereken davalar var. Akşama çocuk uyuyacak mı diye dertleniyorum. Yeni dolap aldık onu nasıl yerleştirmeli diye düşünüyorum. Hanım artık bu yaz tatile gidelim diyor. Plan yok diyorum. Hayırlısı diye dua et. İnşallah.
Ciddiyet bana yakışmıyor. Ama ciddi bir insan olmalıyım. Değil mi iki gözüm canım serco?
Sahi Sercocum nasıl bir his 35 olmak? Lan dün gibiydi daha kurtuluş parkının köşesinde badem yediğim günler. Milli kütüphanede sıra beklediğim ve iğrenç bir masanın geldiği gün daha dündü. Adada sevdiğimle otururken aşıklar tepesinde daha dün yağmura yakalanmıştık. Oğlum bile dün doğdu pespembe, şimdi 21 aylık oldu nerdeyse.
Yolun ilk yarısı biraz dalgalıydı. İkinci yarısı nasıl olacak bakalım.
Vesselam.
5 notes · View notes
SHORT NY GUIDE
Bloguma hepiniz hoş geldiniz. Beğendiyseniz butona basmayı ve arkadaşlarınızla paylaşmayı, beğenmediyseniz yüzüme söylememeyi unutmayın lütfen, iyi eğlenceler :) 1- GEZİLECEK GÖRÜLECEK MÜZELER Hepsi için online bilet alıp önceden rezervasyon yaptırmak gerekli, sitelerinden kolayca yapılıyor. Pazartesileri genelde kapalı oluyorlar, gitmeden mutlaka sayfalarını ziyaret edin. Kendi öncelik sırama göre hazırladım, ilgi alanlarınıza bakıp hoşunuza gideni seçebilirsiniz. - American Museum of Natural History (28 $) (12:00-17:30) https://www.amnh.org/plan-your-visit - Solomun R Guggenheim (Modern Art) (25 $) (11:00-17:00) https://secure.guggenheim.org/ - Metropolitan Museum of Art (30 $) (10:00-17:00 – Fri/Sat 21:00) https://www.metmuseum.org/visit/plan-your-visit#tickets - The Morgan Library & Museum (22 $) (10:30-17:00) (Cuma gğnleri 5-7 arası FreeFriday var, rezervasyon yapılırsa gidilebilir, bahçesi güzele benziyor) https://www.themorgan.org/visit - 9/11 Memorial Museum (29 $) (9:00-19:00) https://visit.911memorial.org/WebStore/shop/ViewItems.aspx?CG=tickets&C=museum#740747 - Intrepid Sea, Air and Space Museum (8$) (10:00-17:00) https://www.intrepidmuseum.org/Plan-Your-Visit - Skyscraper Museum (Free) (12:00-18:00) https://skyscraper.org/visit/ - Museum of Modern Art MoMA (25 $) (10:30-17:30) https://tickets.moma.org/orders/198/calendar?cart=true&eventId=5ef36ac25eeba32ee256c78d&ticketsga=1684388127&_gl=1*s4az7m*_ga*Mjc1MTg1NDU2LjE2ODQyMTgwMjY.*_ga_8QY3201SLC*MTY4NDM4ODEyMy4yLjEuMTY4NDM4ODEzOC4wLjAuMA..&_ga=2.225957082.1134058564.1684388124-275185456.1684218026 - Museum of Ice Cream (33-49$) (9:30-11:00) – Çılgın bi deneyim, değişiklik sevenler deneyebilir :) https://www.museumoficecream.com/new-york-city?gclid=Cj0KCQjwmZejBhC_ARIsAGhCqneF7t-hp2mSETALTiFGi97NywX0Pd8Fuico72mp1QnBTxCmZ-yoc1YaAnNPEALw_wcB - New York Public Library - St Patrick Cathedral
ÇATI VE MANZARALAR - Rockefeller Center (Top of the Rock) (40 $) https://www.rockefellercenter.com/attractions/top-of-the-rock-observation-deck/#ticket-offerings - Empire State Building (44-74 $) https://www.esbnyc.com/buy-tickets - The Edge (Hudson Yards) (35 $) https://www.edgenyc.com/en/buy-tickets - SUMMIT One Vanderbilt (42-62 $) https://summitov.com/tickets/ - One World Observatory (44-64 $) https://www.oneworldobservatory.com/buy-tickets/ - Liberty Statue and Ellis Island (Ferry 25 $/person) https://www.cityexperiences.com/new-york/city-cruises/statue/search-result/?destination=Reserve%20Ticket&date=20230620 ÖNEMLİ: Şöyle bir kampanya var Newyork City Pass bileti alarak yukarıdaki yerlerden 5 tanesini 138 $’a ziyaret edebiliyorsunuz. Tavsiyem, eğer manzaralardan birine çıkacaksanız bu bilet çok avantajlı, diğer gezeceğiniz yerleri de hemen belirliyorsunuz ve bir rota oluşturuyorsunuz. https://www.citypass.com/new-york PARK, BAHÇE VE YAPILAR - Central Park - Bryant Park /atıştırmalık ve içecek alıp yayılmalık, öğleden sonra dinlenmesi için sosyal bi ortam) - Brooklyn Bridge - Brooklyn Bridge Park (gün batımı için) - High Line (Hudson River) - Times Square - Wall Street - Soho - Harlem - Grand Central Terminal - Broadway - 5th and 6th Avenue - Manhattan - Manhattan Bridge - Chelsea (Özellikle Chelsea Market’e gidin, hem yeme-içme hem alışveriş için ideal bir ortam, keyifli olur) - Madison Square Park 2- YİYECEK-İÇECEK ROTASI Öncelikle belirtmeliyim ki iyi yemeğin köpeğiyiz, sizin için kabalaşmayacağım ama iyi yemeği sevdiğinizi biliyorum. Roof Bars & Local Pubs Bir roof barda imza kokteyllerini içmeden gelmeyin bence. Eğer yukarıdaki “çatı ve manzaralar” bölümünden bir mekana giderseniz bence kokteyl dahil fiyatı değerlendirin, avantajlı olabilir. - Bailey’s Corner Pub - The Sky Room - 230 Fifth Rooftop Bar - Harriet’s Rooftop - Westlight - The Crown NYC - McSorley’s Old Ale House - pub - The Dead Rabbit - pub Güzel mekan önerileri için şu siteyi de kullanabilirsiniz. https://mybartender.com/places/best-pubs-nyc/ Mesela Beer Gardenlar: https://mybartender.com/places/best-beer-gardens-nyc/ Bagels and Sandwiches - Katz Delicatessen – tercihler şunlar olabilir: All beef hotdog, Jewish snacks and deli, pastrami sandviç – Hiçbi yere gitmezseniz buraya mutlaka gidin pastrami için) - Russ & Daughters - Lox sandwich – somon fümelidir dikkat - Numpang - sandviç türevleri Vietnam işi, denenebilir. Bu yukarıdaki ikisi Yahudi restoranı, et konusunda çok rahat olabilirsiniz inek ve türevleri. - Absolute Bagel - Murray’s Bagels - Hudson Bagels - Ess-A-Bagel Burada plan şu, bi öğleden sonra yorulmuşsunuz ve bagel/sandviç+drinklerle birlikte Bryant Park’ta oturuyorsunuz. Sonra bana fotoğraf atın, sad story. Burgers and BBQ - Shake Shack (zincir ama gidin, yerlisi bile bayılıyormuş) - Taim (Falafel tarzı zımbırtılar var, alternatif) - Minetta Tavern (30 $ bandında fiyatlar, kendinize jest yapacaksanız gidin, abartılmış olabilir bilmiyorum.) - Hometown Bar-B-Que – “et yiyeceğim ben klasik Amerikan iteminin tadına bakacağım” diyenler için gidilebilir, her türlü et var. Food Trucks Food Truck deneyimi yaşamak lazım. - Wafels + Dinges - Kimchi Taco (kore + meksika mutfağı, ilginç olabilir) - Coolhaus (çok acayip bi dondurmacı gibi duruyor, gidilebilir, al-götür park yapılabilir.) - The Halal Guys (baya uzun yıllardır hizmet veriyormuş, et yemek isteyen helalcilere alternatif) Desserts - Levain Bakery - cookie masterlarmış – yer fıstıklı ve chocolate chip walnut gibi tarzları övüyorlar. Hiçbi tatlıcıya gitmeyecekseniz buraya gidin. - Crumbly – Crumb Cake - Magnolia Bakery (yerinde iyiym şu banana pudingi diyorsanız, bi şans verin, İstanbul’da da açıldı, esprisi kalmadı diyebiliriz ama hala popüler mekanmış) - Dominique Ansel Bakery – The Cronut (ödüllü şef, bi bakılabilir) - Little Cupcake Bakeshop – Banana Nutella Cake - Jacques Torres Chocolate - çikolatacıymış, şöyle bir bakılabilir, abartılmış olabilir. - La Maison du Chocolat - çikolatacı, antin kuntin şeyler var, sarmayabilir sizi ben olsam bi bakardım. - Sugar Sweet Sunshine – yani rastlarsanız bakarsınız bi aman aman değil. Strawberry Cupcake with PB Buttercream diyorlar, değerlendirilebilir. Doughnut (Amerika’nın National Item’ı :) ) - Doughnut Plant - Dough Ice-Cream - Ample Hills Creamery - Il Laboratorio Del Gelato - Big Gay Ice Cream (arkadaşlar salty pimp veya Bea Arthur meşhur diyorlar, çok acayip tatlar varmış, külahınızı mutlaka biscoff veya nutellaya batırtın diyorlar) - Morgenstern’s Ice Cream Pizza - Joe’s Pizza – dilim pizza ve ikonik-gidilir. - John’s of Bleecker Street – dilim pizza, bu da ikonik. - Fernando’s Focacceria (bakın burada asıl riceball yiyorsunuz, değişiklik olsun güzel bir İtalyan tercih gibi) - Mama’s Too (Doyurucu, İtalyan tarzı sandviçleri de var, öğlen yemeğinde de gidilebilir) Breakfast - Lunch-iesh - Dinner - Ruby’s Cafe - çok iyi duruyor ve aşırı ucuz, kahvaltı da yapılabilir, öğlen veya akşam da yenebilir. Tavuk burgeri iyimiş. AŞIRI UCUZ, F/P. - Balthazar – kahvaltı mekanı ama biraz pahalı, karar sizin. Gereksiz gibi, daha verimli harcanabilir para. - Paris Baguette Bakery Cafe – sabah gidin alın alacaklarınızı, parklardan birinde piknikle başlayın güne. Tercihen aşşırı gezdiğiniz bi günün ertesi günü olsun. Veya gün batımında aynı senaryoyu uygulayın. Zaten Hudson kenarı yakınındasınız, nehir kenarı keyfi yapılır gün batımında hem drink hem pastry, tatlı olur. - Sunday in Brooklyn – kahvaltı-brunch veya öğle yemeği. Ucuzdan biraz pahalı. - Crif Dogs - hot dog cenneti, öğlen gider bence. Parka al-götür de yapılır, local beerla bi denersiniz. - Clinton Street Baking Company – tatlı da var, yemek de fena görünmüyor. Kahvaltı da yapılabilir gibi. Ucuzdan biraz pahalı. - Vanessa’s Dumplings – çin mutfağı severler için mantıları güzelmiş. (öğlen) - 12 Chairs Cafe (akşam yemeği) - Jack’s Wife Freda (öğlen veya akşam) Fine-dine tarafına hiç bakmadım, isterseniz bikaç alternatif bakarız. 3- KONSER & ŞOV Gönül isterdi ki Broadway’de şov izleyin ama biletler 250 $’dan başlıyor, çok da güzel şovlar var karar sizin. Güzel bir konser veya festival de bulamadım o tarihlerde, Temmuz’da başlıyor güzel konserler. Şansımıza küselim. Yine de: HAFTALIK KONSER TAKVİMİ İÇİN: https://www.songkick.com/metro-areas/7644-us-new-york-nyc?filters%5BmaxDate%5D=06%2F22%2F2023&filters%5BminDate%5D=06%2F18%2F2023 Benim tercih edebileceğim Bebe Rexha (R&B-fiyat göremiyorum) ve The Blaze (elektronik – 70$dan başlıyor) var, gerisi çok açmadı. Bir de şurası var bakabilirsiniz. https://www.jambase.com/concerts/us/new-york/genres/hip-hop-rap-concerts?date-first=20230618&date-last=20230622
2 notes · View notes
cancivelek · 2 years
Text
Geceleri uyuyamazdın ve sana şiirler okurdum. Severdin sesimde uyumayı. Yirmi sayfa kitap okuduysam kırk sayfa seni nasıl sevdiğimi anlatırdım sana. Nefes alış verişin derinleşirdi. Rüyanda beni gördüğünü ümit ederdim. O yüzden hep manzaralı yerlerde severdim seni. Gezdirirdim seni hayallerimde. Gidilecek çok yer vardı seninle. Görülecek güzel günler belki. Biz seninle güzeldik. İnançlıydık. Deprem etkisi var hayatımızda. Belki her şey yokuş aşağı gidiyor. İsyan ediyorum bazen. Güzel şeyler de olmuyor değil tabi. Bir şekilde yeniden güneş doğuyor, insanlara çoğu zaman hatta her zaman daha iyi günlerim olmuştu diyorum. Önceden bunu dediğim de içimden dua ederdim daha da güzel günlerin olacak diye. Artık olmasına dair bir umudum yada duam yok. Hiç Bir şey içinde umudum yok. Tüm umudum, dualarım sana, senin için.  Sırtımda evrenin yükü var, çocukluğumu özlüyorum yine sık sık. İnanır mısın kötü zamanlarını bile. En kötülerini bile. Sık sık ağlarken buluyorum kendimi yada ağlamayayım diye kendimi teselli ederken. Evet belki biz planlar yapıyorken hayatta kendi planlarını yapıyor ama bu biraz da art niyet bence. Hayat bu kadar kötü plan yapmamalıydı. Tam bir tükenmişliğin içindeyim. Eriyorum adeta. Gülmüyor somurtuyorum konuşmuyor dinliyorum ve daha da kötüsü yürümüyorum varıyorum. Nasıl geldim ne zamn geldim bilmiyorum. Hala seninle konuşuyorum. Çok az olan güzel şeyleri sana anlatıyorum, anlatırken gülen resimlerine bakıyorum. Özellikle sadece senin olduğun resimlere bakarak anlatıyorum, bizim olduğumuz resimler canımı yakıyor çünkü. Geceleri videoları izliyorum, ses kayıtlarını dinliyorum. Canlı tutuyorum seni. İnsan en sevdiğinden gider mi hiç? Bilirim sen gelmezsin, beklerim de ben. Bir kahve sözüne tüm teslimiyetimle bağlanırım. İnsan en sevdiğinden gidemiyor da bazende en sevdiğine de gidemiyor işte. Oluyor öyle. Kalbini acıttığım her şey için binlerce kez özür dilerim.  Kalbini, sevgini her şeyden çok seviyorum. Kendimi huzurlu hissettiğim tek yer orasıydı. Gülüşün hiç eksilmesin ve Hayat seni incitmesin.  Ayrılık geldi gözlerinden öpemiyorum o yüzden. Kalbinden öpüyorum. Uykusuz kaldığın her gecede seni uyutmuyor olduğum için özür dilerim. Ben uyuyamazdım o şekilde ama keşke uyusaymışım, ne çok ihtiyacım var şimdi. Nasıl Bir his olduğunu bile bilmiyorum. Sana sözümü tutmaya çalışıyorum ve lütfen sende tut. Seni kimsenin üzmesine izin verme ve olurda Can halleder dediğin bir şey olursa ne olur yaz bana yalvarırım. Canımı da veririm ama hallederim
8 notes · View notes
pikkapikaa · 2 years
Text
Gecenin bir yarısı fotoğraflarına baktığım zamanların birindeyim. Nasıl özledim seni bir bilsen. Bi gelince bi daha gitme diye tam gelişini bekliyorum resmen. Bi gelirsen sonra araya yine zaman girerse bu kez ben senin yanına gelirim. Biraz deliyim biliyorsun.
Şimdi bir tane fotoğrafına bakıyorum Böyle bir güzellik olur mu ulan Allahsız diye iç geçirmemek imkansız sana bakınca. En güzel sanat eserlerinde öyle bakışlar yok Allah belamı versin ki!
Bazen seni düşünmekten delirecek gibi oluyorum. O zaman gözlerini düşünüp rahatlıyorum. Bazen şiveli konuşmanı. Bazen cilveli tavırlarını. Of yav. Bal gibi gözlerin var. Renk açısından değil ama bal gibi işte ne fark eder??
Sen gözlerini takribi beş derece kuzey ve sekiz derece batıya, yani bir anlamda kuzeybatıya çevir yeter. Ben günde en az on üç sefer oradan geliyorum çünkü. Bazen yürüyüp geliyorum. Bazen bakarak geçiyorum. Bazen kapın kapalı oluyor. O zaman da gelmeyi düşünüp gelemeyerek geliyorum. en kötüsü gelemeyerek geldiklerim.
Keşke şu an geldiğinin pazartesi olsaydı... (Geldiğinin pazartesi ne değişik bir istek oldu değil mi:))
Neyse ben biraz bir şeyler içiyorum. Viski.
Sana ancak sarhoşken dokunmaya cesaret edebiliyorum ben. Ancak da sarhoşken sana yazmaya cesaret ediyorum son zamanlarda. Okumuyorsun burayı. Okumayacaksın. Son zamanlarda buna çok takıldım. Elimde bu vardı. Buraları okuyup aynı şeyleri aynı anda okurken aynı şeyleri düşünürüz ümidi vardı belli ki Okumuyorsun!!
Uzunca bir zaman önce yazı, iki insanın birbirine dokunmadan sevişebilmesiydi diye bir söz düşündüm.. Burada geçen "yazı" edebiyat anlamında ha... Edebiyat dediğin zaten bir takım kelimeler ve yazılamayan sessizlikler.
Yazdıklarından çok beyninden ışık hızıyla geçirdiklerin edebiyat... Neyse ben biraz sarhoşum sanki cümlelerim hep anlamsız.
Kolumu sana dolamaya can verip de sana iki nefes mesafesinden dokunamamak çok sıkıntılı bir durum. Sana çekinmeden dokunmak istiyorum ben. Uzanıp mesela bazen, yani nasıl desem, çok da romantik olmak istemiyorum ama, aslında bazen romantik bazen çok sert olabiliyorum. Bazen neler neler.. bazen ellerini kavrayıp öylece oturmak istiyorum gecenin bir yarısı ve bunu yaparken zihnen bilinçli olayım... Sende bilinçli ol.
Uzunca zaman sonra tekrar yazıyorum. Seninle yapamayacağımız planlar kuralım beraber. Ben onları düşünerek tarihe not düşerim.  Seninle plan kurmak bir de bunun gerçeğe dönüşmesini düşünmek bazen bunlar için uğraşmak hedefe az da olsa yakınlaşmak harika bir duygu.
Kalbim atıyor...
Kalbim bazen öyle bir atıyor. 
Ama biliyorsun aslında; biliyorum. Seni nasıl sevdiğimi nasıl istediğimi her an seni düşündüğümü biliyorsun... Yolda biri yanlışlıkla sana çarpsa "önüne bak lan toppis pardon ney pardon anlamam sikerim seni yanlışlık kere!" bakışları atmamdan anlamışsındır. Sen zeki insansın zaten. Ondan anlamadıysan her fırsatta az ya da çok sana temas etmemden anlamışsındır. Temas etmem seni rahatsız etmiyor aslında. Onu da ben anladım bence. Ondan da anlamadıysan yanında otururken arada dudaklarına kayan gözlerimden anlamışsındır. dudakların peki...
ONDAN DA ANLAMADIYSAN
ALLAH DA BENİM
BELAMI VERSİN...
Yazmak uyuşturucu gibi. Susmak da... Zaten çift yumurta ikizleri bunlar. Yazdıkça sakinleşiyorum ve uzanıp seni öpmek istiyorum. boynunu, dudaklarını.
Bu kadar komplike olmamalı amına koyayım (esasen "koyyim"; ama imla kurallarına saygımız sonsuz).
Çünkü biliyorum, uzanıp sana dokunmak esasen çok basit ve rahatlatıcı bir şey olurdu... Hani bazen yan yana bir koltukta oturuyoruz. Yemin ederim kafamı kucağına düşürsem sanki siktiğimin dünyası yıkılır diye düşünüyorum... Oysa ne olacak ki?? Yani bir şey olmaz değil mi??
Bazen gece gözlerimi kapatıyorum bir uzun yolculukta kafan omzuma düşüyor. Gözümü kapatıp şoförü vuruyorum. Sonra dolmuş duruyor. Sen öylece kal orada. ah içimdeki bu kavgacı yapıya bir son versem de veremiyorum.
Ayılınca bunları bir kağıda da yazayım. Bir gün burayı silmek zorunda kalmayacağımı kim garanti edebilir ki?? Sen sildin. Üzüldüm ona. Benim üzüldüğüm bir çok şey var aslında ama ben belirtmem duygularımı. Üzüntülerimi, mutluluğumu, sevgimin uçsuz bucaksız oluşunu. Bu yüzden bok gibi bir şey oldum çıktım.
ne olurdu bir kez öpsen beni... Sahi sen beni hiç öpmedin...
10 notes · View notes
nesepalamudu · 7 months
Note
Merhaba, umarım günün güzel ve huzurlu geçiyordur. İznin olursa hem bir kız evlat, hem de psikolog olduğun için sana bir şey danışmak istiyorum. Tek çocuğum ve babamı birkaç yıl önce kaybettik. O zamandan beri zamanımın çoğunu odam yerine salonda geçiren biriyim, rahat ya da verimli olmasa bile. Annemi yalnız bırakmak bana suçlu hissettiriyor. Geçen ay işimden ayrıldım, şu an evdeyim. Yeni bir iş gelene kadar gezmek ve kendi alanımda gelişmek için projeler yapmak istiyorum. Çok arkadaşım da yok bu yüzden tüm bunları yalnız yapacağım. Her neyse salonda rahat edemediğim için genelde gece annem yattıktan sonra odama geçip çalışıyorum. Annemleyken de aşırı kaliteli zaman geçirmiyoruz aslında standart tv ve çay. Evde olduğum için annem her planına, gerek alışveriş gerek akraba ziyareti olsun dahil etmek istiyor. Kendimi kötü bir evlat olarak gördüğümden genelde evet diyorum. Ama bu durum aşırı verimsizlestiriyor her şeyi. Gece çalıştığım için de uyku düzenim bozuldu. Biraz karışık anlattım biliyorum ama sence ne yapmalıyım? Çalışırken de yorgunluktan kendime zaman ayıramıyordum zaten. Hayatımda kendim yokmuşum gibi.
merhaba, iyi dileklerin için teşekkür ederim, inşallah senin de günün güzel geçiyordur
soruyu okurken anneni yalnız bırakmak istememenin arkasındaki gerekçeyi düşündüm biraz. anneni yalnız bırakmanın suçlu hissettirdiğini yazmışsın. annenin zorluk yaşadığını anlıyorum bu cümleden. ya da en azından senin onu öyle gördüğünü ve bu yüzden yalnız bırakmak istemediğini. annen her planına ortak olmanı da kendini kötü bir evlat olarak görmene bağlamışsın. kendine şunu sormanı istiyorum: kötü bir evlat bunu mu yapardı? bence kötü evlat umursamaz. annesi yalnız kalmış ya da yalnız plan yapmış, bunlar derdi olmaz. öneri olarak naçizane şunu söylemek istiyorum. beraberken de kaliteli zaman geçirmiyoruz demişsin. sence annenle kaliteli zaman geçirmeye çalışırsanız bu suçluluk hissin hafifleyebilir mi? zamanının tümünü onunla geçirmek yerine geçirdiğiniz zamanı dolu dolu ve nitelikli hale getirirseniz ikiniz de daha iyi hissedersiniz gibi geliyor bana. aranızdaki bağı da olumlu etkiler. hislerini biraz daha dillendirerek başlayabilirsin mesela annene karşı. ya da sevdiğin şeyleri onunla paylaşarak. sohbet ederek. zamanını planlarken de bir program yapmak iyi olabilir belki. senin için verimsiz olduğunu biliyorsun mesela, çalışacağın saatleri odanda geçirip aralar verdiğinde salona geç. ders ve teneffüs gibi.
umarım biraz olsun iyi gelebilir yazdıklarım. güzellikler diliyorum. sevgiler
1 note · View note
korelist · 11 months
Text
Tumblr media
CAFE MİNAMDANG // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı: 7,1 Benim Puanım: 8
Drama: Cafe Minamdang
Hangul: 미남당
Director: Ko Jae-Hyun
Writer: Jung Jae-Han (novel), Park Hye-Jin
Date: 2022
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Seo In-Guk, Oh Yeon-Seo, Kwak Si-Yang, Kang Mi-Na, Baek Seo-Hoo, Kwon Soo-Hyun
Cafe Minamdang birçokları gibi webtoon uyarlaması. Jeong Jae Han isimli çizerin kaleminden çıkan “Minamdang: Case Note” isimli yapımdan esinlenilmiş. Webtoon’u okumadığım için birebir mi çevirdiler emin değilim. Seo In-Guk önderliğinde bir yapım olduğunu söyleyebilirim. Dizinin izlenmesinde oyuncunun rolü büyük. “Doom at Your Service” izleyenlerin bence tamamı diziye onun için başlamış olabilir.
Dizinin genel yapısı ve konusu nedeni ile iyi ya da kötü eleştirilecek bir yanı yoktu. Kötü yanları eleştirilecek kadar kötü değildi. Güzel yanları da tekrar tekrar dile getirilecek kadar muhteşemdi diyemem. Konu ilginç, oyunculuklar güzel, hikaye akıyor. Yer yer absürtlükler mevcut. Zaman zaman güldürüyor. Diziye ciddiyet hakim değildi.
Atılan bir iftira sonrasında hapse giren profil uzamı polis Nam Han-Jun (Seo In-Guk) hapisten çıktığında “Cafe Minamdang” izimli bir yer açar ve şamanlık yapmaya başlar. Mesleğinin vermiş olduğu gözlem ve tanı koyma becerisini, teknoloji ile birleştirerek müşterilerine şaman olduğuna ikna eder. Dizi onun kafedeki müşterilerinin hikayeleri etrafında dönmektedir. Aynı zamanda arka planda isminin bir cinayete karışması sonucu yine kendini polisle iş birliği yaparken bulur. Örümcek içgüdüleri ve müşterilerinin arka plan hikayelerini öğrenerek eski mesleğinin yardımı ile şamanlık yapıyormuş gibi görünen Han-Jun, polis şefi Han Jae-Hui (Oh Yeon-Seo) ‘un radarına girer. Jae-Hui hem onun dolandırıcı olduğundan şüphelenirken hem de elindeki cinayet davasını çözmeye çalışır.
Nam Han-Jun  ise kafenin üst katını kameralar, mikrofonlar ile döşeyip müşterilerin akıllar ile oynayarak daha inanılır bir ortam yaratır. Komik bir şekilde ünlendiği için ona danışmaya gelen insanlar kapıda sıra oluşturmaya randevu alabilmek için torpil bulmaya çalışmaktadır. Kız kardeşi Nam Hye-Jun(Kang Mi-Na) ise kafenin teknikeri aynı zamanda hackerdır. Kafenin 3. Ortağı ise Han-Jun’un eski arkadaşı Kong Su-Cheol(Kwak Si-Yang) aynı zamanda ekibin kas gücüdür.
Genel olarak diziyi 9 puan verecek kadar beğendim. Ama nedendir bilmem üzerine çok konuşulacak bir yanı olduğunu düşünmüyorum. Her bölüm bir olay çözerken arka planda da kendi hikayelerinin minik minik ilerlediği çok klasik bir örgüsü vardı. Seo In-Guk’u şaman olarak izlemek çok eğlenceliydi. Bir de dizide öyle ağır bir romantizm, aşk hikayesi yoktu. Bir tık olsaydı daha güzel olabilirdi gibi gelse de olmaması çok rahatsız etmedi.
 OST:
Nam Young Joo - Stay Awake
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
0 notes
karincakarakedi · 1 year
Text
Beklenmedik Bir Sürpriz~
Bazen bir şeyi çok ister ve onun üzerine uzun uzun hayaller kurarız. İçten içe gerçek olamayacak kadar güzel olduklarına inanır her hayalin sonunda yüzümüze buruk bir gülümseme yerleştiririz.
Sonunda nasıl olacağını bilmediğimiz bir çaresizlikle umut etmekten başka bir şey yapamayız.
Benim için çok yakın dostum Lavin'im ile bir araya gelmek böyle bir şeydi. Zamanında ortak bir proje üzerinde çalışırken tanışmış, dostluğumuzu ilerletmiş ama hiç yan yana gelememiştik. Projelerimiz, çalışmalarımız sayesinde pek-çok arkadaş edinsek de bir araya gelememek yakın olamamak hep canımızı sıkardı.
Günlük hayatta hiçbirimizin bağı olmasa da sevdiğimiz hobilerimiz bizleri yakın dost haline getirmişti. Hobimizi bırakmış olsak bile dostluğumuz daim olmuştu. Lavin derim ben ona burada da Lavin diyeceğim hehe~ İsimlerin ne önemi var ki? İngiliz Dili Edebiyatı okuyan ve tiyatroyla ilgilenen bu yoldaşım ülkenin diğer ucundan Ankara'daki gösterisi için yol aldığında çok sevinmiştim. Çünkü gerçekten emek verdiği bir şeyi hayata geçiriyordu. Günler sağlık sorunlarından ötürü benim için hâlâ zor geçse de, dans etmeyi çok özlediğim için biraz aksi bir ruh halinde olsam da sevdiğim bir insanın çok istediği bir şeyi hayata geçirmesi fikri içimi kıpır kıpır etmişti. Ve gösteriyi izledim, kesinlikle çok güzel bir yapımdı~ Kısıtlı sürede, depremin ardından şehirde kalan öğrencilerle böyle bir gösteri hazırlamak zor olmuş olmalı. Ayrıca seslendirme, oyunculuk her şey yerinde ve netti, bana izlettiğinde hayran kaldım! Ehem ben yine konudan konuya atlıyorum~ Açıkçası Lavin'in yaşadığım şehre gelmek gibi bir amacı başta yoktu. Sadece dönüşte tren yolu ile 24 saati nasıl aşacağını düşünüyordu ki bu cidden çok zorlu bir şey.. Son anda akrabaları buradan uçakla gönderebileceğini söylediğinde işler değişti. O gelmiyor olsaydı ben ve Z beraber toplaşıp Ankara'ya onu görmeye gidecektik~ Lavin teklifi kabul edip geleceğini söyleyince o kadar mutlu oldum ki hayal gördüğümü falan sandım. Buraya geldiğinde ilk sevdiği şey biz dostlarını görmekti, ilk nefret ettiği şeyi ise bence herkes tahmin eder.. Yolların uzunluğu ve trafik! Eh bunu bekliyordum, her yere yürüyerek gitmeye alışmış bir insanı kalabalık bir şehrin trafiğine sokarsanız bunu sevmez ve haklıdır :') Birkaç gün sevdiğimiz insanlarla buluştuk, birlikte bol bol sohbet ettik, ona gösterebileceğimiz kadar güzel yer göstermeye çalıştık. Birkaç gün ise evde vakit geçirip beraber uzun uzun sohbet ettik~ Aslında sağlıklı olsam ona daha fazla yer gösterirdim ama maalesef bileğim ve nasırlarım bundan fazlasına müsaade etmedi :/ Ama bir konuda şükrediyorum işe yaramayan ağrı kesiciler kırk yılın başı işe yaradı ve bu hafta bileğimde şişlik yoktu böylece sorun yaşamadım..
İlk gün dünya tatlısı mimar arkadaşımız B ve restoratör arkadaşımız B ile (evet ikisinin de adı B ile başlıyor) ile buluşutk ki biz buna yüz yılın buluşması diyoruz. Daha önce hiç doğru düzgün yüz yüze konuşmamış 4 farklı kadının o komik suskunluğu ve sonra ilginç sohbeti~ Ama konuştuklarımız bize kalsın~
Tumblr media
Daha ileriki bir günde Z ve ben küçük bir plan yapıp Lavin'in güzel sesini duymak için onu karaokeye ve öncesinde de Deniz müzesine götürme kararı aldık. Deniz müzesi cidden İstanbul'a geliyorsanız gidip ziyaret etmeniz gereken bir yer hem de Dolmabahçe Sarayı'nın hemen yanında, etrafındaki yollar güzel özellikle Ata'mızın resimlerinin olduğu o yolda ağaçların altında yürümenin verdiği huzur bir başka~
Orada Atatürk'e ait pek-çok şeye şahit olabilirsiniz ve bunun özel, hoş ve hüzünlü bir duygu olduğunu düşünüyorum~ Lavin'i bu duygulara ortak etmek mutluluk vericiydi özellikle gemilerin büyüklüğü hakkında kendimizi mühendis sanıp sohbet etmemiz hem eğlenceli hem de ilginçti~ Keşke diğer müzelere de götürebilseydik ama ne yazık ki o kadar vaktimiz yoktu :'( Ayrıca bütçemiz de yetersizdi :') Ardından karaokede çığlık çığlığa şarkı söyleyip hâlâ genç olduğumuzu hatırladık~ Malesef sınav stresi, iş stresi ve sağlık sorunları derken arada bir yirmili yaşlarda olduğumuzu kendimize hatırlatmamız gerekiyor.. Gerçi karaokede mikrofonların bozuk olması gibi bir talihsizlik de yaşadık ama küçük bir telafide bulundu oradaki çalışanlar. Her ne kadar aksaklıklar olsa da beraber geçirdiğimiz vakti tatsız hâle getirmek istemedik~ Geri bildirim yapılması gereken yere iletildi zaten~
Tumblr media Tumblr media
Son olaraksa dün Kadıköy'ün o gençlik enerjisiyle dolu sokaklarında gezindik. Yakın bir arkadaşımız F bize eşlik etti. Kadıköy'ü çok bilmeyen benim için de bu, yeni bir geziydi. Bir yerde kutu oyunu oynadık ve bu tip kutu oyunlarını daha önce hiç oynamamış olan ben arkadaşımız F'ye minnettar~ Hem oyunu çok güzel açıkladı hem de hikayesi olan keyifli bir oyundu. Kartların üzerindeki karakterler vs. çok hoştu.. İsimler de çok komikti~ Ondan önce üç anime sever olarak Miso Ramen'de ramen denedik ve bu da şahsen benim için de yeni bir deneyimdi.. Şey.. Acı benim için doğru bir tercih değilmiş. Üçümüz de acı seviyor olsak da üçümüz de baya yandık.. Ardından.. Bizi güzel bir çaycıya götürdü arkadaşımız. Normalde yiyecek içecek paylaşmayı hiç sevmem ama bu masanın bizim için yeri ayrı olacak. Farklı bir çay denemek lezzetliydi hem de orada tatlı bir dost edindik.
Tumblr media Tumblr media
Son zamanlarda gördüğüm en yaşlı ve en uysal köpekti.. Köpek korkumu ufak ufak yenmeye çalıştığım ve başarılı ilerlediğim bu dönemde küçük bir yardımı oldu bana~ Korkuyor olsam da onları çok seviyorum ve sevdiğim için de bu korkuyu yenmeye çalışıyorum. Görünce çığlık atıp kaçmasam da üzerime atladıklarında korktuğum için onları sevememek benim için üzüntü oluyordu. Minik minik yenmeye çalışıyoruz bakalım~ Bunun dışında Barış Manço'nun evinin yanından geçtik aslında orayı gezmeyi çok isterdik. Ama kapanış saatini kaçırmıştık. Talihsiz oldu~
Tumblr media
Kadıköy tam bir kedi merkezi. Her sokak başı kedi sevebileceğiniz bir yer bu da biz üç kedi sever için yenilik oldu.
Aslında eskiden kedilerden de korkardım hatta kuşlardan da bu ikisini yendiğim için kendime bir aferin deyip konuya devam ediyorum~ Ardından vapura bindik ve küçük bir geçiş yaptık. Akşam vakti Karaköy'ün hoş bir havası var~ Bunu Lavin'e gösterebilmek güzeldi.. Tüm yolculuğun sonunda çok fazla gezemedik belki ama (kısıtlı bütçemiz ve sağlık sorunlarım, o anki koşullar pek elvermedi diyelim) pek-çok yer gördük. Zaten amaç çok gezip kendimizi yormaktan ziyade birlikte vakit geçirmekti. Dışarı çıktığımız üç gün evde vakit geçirip uzun uzun konuştuğumuz 4 günümüz bizim için çok değerli kalacak~ Son zamanlarda günlerim üzüntülü geçiyordu, nasır tedavisi benim için bir tık ağrılı ve zorlu geçiyor. Bileğim ise çok yavaş iyileşiyor. Elbette bu süreçte kendim için yapabildiğim en iyi şey bol bol uyumak, ilaçlarımı düzenli almak ve fizik tedavi olsa da ne burada bahsedecek bir şeyim vardı, ne de yazacak enerjim.. Tekrar hikaye yazmaya başlamam bile aylarımı almışken plansız bir neşenin kapımı çalması hoş bir deneyimdi~ Bu deneyimleri bu günlüğümde paylaşabilmek de güzel~ Sevdiğiniz insanların gülümsemesine şahit olmak çok değerli bir şey~ Bu da böyle bir günlüktü ve günü son zamanlarda izlemekten keyif aldığım animenin güzel açılış şarkısı ile kapatıyorum~ Başta bu şarkıyı pek sevememiştim ama dinledikçe nostaljik bir havası olduğunu düşünmeye başladım, hoşuma gitmeye başladı~
youtube
~Anka
1 note · View note
dingoniji · 1 year
Text
merhaba 🤙🏻
üstünden literally 2 sene geçtikten sonra geri döndüm bazen bana rollenmeler geliyo... dönemsel olduğu da belli çünkü YİNE vize dönemimdeyim ✌🏻
durum şu ki bu sefer vize dönemimin bitmesine 2 sınav kaldı 8 tanenin arasından... kalanlar: icra ve iflas hukuku, bireysel iş hukuku
en yakın tarihte olan sınav icra hukuku ve ben buna dair 0 (sıfır) nota ve çalışmaya sahibim dolayısıyla bu 3 gün için güzel bi plan yapmam gerekli :-(
derse girenlerin söylemleri üzerine öğrendim ki hoca kitapta 277'ye kadar işlemiş ama bence ek olarak bi 30 sayfalık kısım daha var. 2 günde bitmeyecek şey değil bence. ayrıca sisteme yüklenmiş slaytlar var, onlara da göz atmayı düşünüyorum. 2 günde teorik çalışmamı bitirip sınav günü pratik okumayı hedefliyorum. ekstradan kalan bir günümü de ileride olacak olan iş hukuku dersime hazırlıkla tamamlamak istiyorum.
belki bu saate (19.31) kadar yatıp sıcak kafa'yı izlemeseydim (güzeldi, tavsiye ederim) işler daha da kolaylaşabilirdi ama olsun... bazen kafa tatili yapmak da önemli :))))))
hafiften derse geçiyorum, herkese kolay gelsin 😓
Tumblr media
0 notes
birturkolog-blog · 2 years
Text
oblomovlaşmak
TDK'ye göre Oblomov, Tembelliği bir sanat haline getirir. Oblomov, Rus romanında "Lüzumsuz adam" tiplemesinin ölümsüz örneklerinden biridir. Orta yaşlı toprak sahibi Oblomov işinden ayrılmış, tüm arkadaşlarını etrafından uzaklaştırmış, borca batmış ve tüm dünyevi işlerini yatağından görmeye başlamıştır.
Rus yazar Gonçarov’un hem sıra dışı hem de çok gerçekçi olan, insanı kendisiyle yüzleştiren klasik eseri Oblomov'da hayali bir karakter değil, hepimizin içinde olan parçalar var. Oblomov’un genelde bir sosyal sınıfı temsil ettiği, yıkılmakta olan feodalizmi çağrıştırdığı sık sık söylenir. Ben bu yorumlara katılmıyorum. Çünkü Oblomov’lar, Lenin’in de belirttiği üzere her kesimde vardır, şehirlerde yaşayan ve hatta bir kısmı toplumun dönüşümüne önderlik eden işçiler ve komünistler arasında bile vardır.
İlya İlyiç Oblomov, babasından kalan arazisini kâhyasına devretmiş ve büyükşehre göçmüş bir kişidir. Burada hiçbir iş yapmadan köyden gelen parasıyla tembel bir hayat sürmektedir. Rusya’nın değişmekte olduğunu görmüş ve bu nedenle şehre göçmüştür ama bu değişime ayak uyduramamıştır.
Oblomov’u kısaca tembel olarak tanımlamak yetersiz olacaktır. Çünkü kendisi tembel olmaktan hoşlanmıyor. Çalışmamaktan dolayı mutluluk duymuyor. Tembellik etmekle övünmüyor. Peki, öyleyse neden tembellik yapıyor? İş bulamadığı için mi? Bunun da cevabı hayır. Oblomov, geçmişte bir devlet dairesinde güzel bir iş sahibi olmuş ama onu da sudan bir bahaneyle bırakmıştır. Bu sadece işle ilgili bir mesele değildir. Oblomov, her konuda böyledir.
Oblomovluk işte tam olarak budur. Oblomov, sorunların farkındadır, çözümün ne olduğunu da biliyordur. Hayatını değiştirmek için sürekli birbirinden güzel planlar yapmaktadır. Fakat o planları uygulamaz.
Çevrenizde vardır belki böyle insanlar. Hatta belki siz de böyle birisinizdir. Hayatını düzeltmek için planlar yapan ama planları bir türlü uygulamayan, işsizlikten yakınan ama iş aramayan ve iş bulsa bile sudan bir bahaneyle o işten ayrılan, evde hiçbir şey yapmayarak yattığı halde kendisini dışarı çıkmaya davet ettiğinizde bahaneler üreten, miskinlikten yakınan ama miskinlikten vazgeçemeyen insanlar var bu dünyada. Oblomov’un tıpatıp aynısı olan bir tanıdığıma bu kitabı verdiğimde ilk yüz sayfayı okuduktan sonra “harika kitap, resmen beni anlatıyor” demişti ama kitabın devamını getiremedi. Çünkü Oblomov’a kitap okumak bile yorucu gelmektedir.
Oblomov, her geçen gün Oblomovluğun olumsuz sonuçlarını daha çok yaşar. Her geçen hayatını değiştirmek için daha çok plan yapar ama tembelliği de her geçen gün artar. Çevresindeki insanlar onu dolandırmaya kalkışır, köyündeki işlerini düzene sokması için güvendiği kişiler onu aldatır ama elinden bir şey gelmez. Oblomov’un Olga ile bir ilişkisi olur. Oblomov’un hisleri karşılıksız değildir ama aşkın her şeyin anahtarı olmadığı da açığa çıkar, ilişki yürümez. Bence Oblomov’un bir ilişkisinin olması bile bir mucize. Evinden kolay kolay çıkmayan, hayatını hiçbir şey yapmayarak geçiren bir insan olmasına rağmen çevresinde kötü bile olsa bir sosyal çevresi olması ve bir aşk yaşaması bence onun gibi bir insan için şaşırtıcı.
Aslında Oblomov’un içinde bir cevher var. O, akıllı ve biraz kültürlü bir insandır ama onun bütün birikimi ve potansiyeli boşa harcanmaktadır. Oblomov, Oblomovluğundan bir kurtulabilse harika şeyler yapacaktır.
0 notes
ozlemekk · 2 years
Text
sevgilimi de animeci yapsam ve birlikte otaku olsak🤝🏻🤝🏻
2 notes · View notes
cevapsizmektuplar · 3 years
Text
bir şey olduğu yok. sakin bir müzik çalıyor ama konumuzla n’olur alakası olmasın bunun. aslında edip cansever’i azıcık severim. bir kahvenin bende de en az yirmi gün hatrı vardır. konumuzun bunlarla da alakası olmasın ama olur mu. bir şeyler kötü gidiyor ve bağırmak istiyorum. dünyanın çapraz bağları kopmuş gibi hissediyorum böyle olunca. ben kopartmamışım biliyorum ama ben de tutmamışım kopmasın diye. birisi yüzüme tükürür de suç bana kalır diye korkuyorum. kinimi atamıyorum. bana kızmanızı hazmedemiyorum. ben öyle olmasını istediğim için öyle oluvermiyor hiçbir şey. buna kızıyorum. buna üzülüyorum da. ama edip cansever’i biraz severim. trafikte çiçek satan bir abinin de akşam eve gidişini merak etmiyor değilim. o çiçekler kalınca n’oluyor hep merak etmişimdir. konumuz ne olsun. konumuz bunlar olmasın. kızgınlığımı atamıyorum. cümlelerimi törpüleyemiyorum. annemi üzüyorum. annemin de bende çok hatrı vardır biliyor musunuz.  bence tam olarak bu yüzden anneme çiçek almalıyım. böylelikle ona bir şeyleri beceremediğimi fark ettirmemeye çalıştığımı bir çiçek buketi ile gizleyebilirim. bu hain bir plan ve ben de çok sinsiyim. kedileri sadece çevremde insanlar varken severim. sokak köpekleri kalabalıklarda dostumdur. yalnızken çok korkarım. yalnızken her şeyden korkarım. kalabalıklarda en güzel pozumu veriyorum evet ben sinsinin tekiyim. ama didem madak’ı yalnızken de çok severim. füsun’un bende bilmemkaç asırlık hatrı vardır. karmaşıklaşıyor değil mi her şey. biliyorum. bir şeyleri ben karmaşıklaştırmamışım ama bir şeyleri de ben düzeltmemişim. ondan hep böyle.
934 notes · View notes
yorgunkedy · 3 years
Text
bir şey olduğu yok. sakin bir müzik çalıyor ama konumuzla n’olur alakası olmasın bunun. aslında edip cansever’i azıcık severim. bir kahvenin bende de en az yirmi gün hatrı vardır. konumuzun bunlarla da alakası olmasın ama olur mu. bir şeyler kötü gidiyor ve bağırmak istiyorum. dünyanın çapraz bağları kopmuş gibi hissediyorum böyle olunca. ben kopartmamışım biliyorum ama ben de tutmamışım kopmasın diye. birisi yüzüme tükürür de suç bana kalır diye korkuyorum. kinimi atamıyorum. bana kızmanızı hazmedemiyorum. ben öyle olmasını istediğim için öyle oluvermiyor hiçbir şey. buna kızıyorum. buna üzülüyorum da. ama edip cansever’i biraz severim. trafikte çiçek satan bir abinin de akşam eve gidişini merak etmiyor değilim. o çiçekler kalınca n’oluyor hep merak etmişimdir. konumuz ne olsun. konumuz bunlar olmasın. kızgınlığımı atamıyorum. cümlelerimi törpüleyemiyorum. annemi üzüyorum. annemin de bende çok hatrı vardır biliyor musunuz.  bence tam olarak bu yüzden anneme çiçek almalıyım. böylelikle ona bir şeyleri beceremediğimi fark ettirmemeye çalıştığımı bir çiçek buketi ile gizleyebilirim. bu hain bir plan ve ben de çok sinsiyim. kedileri sadece çevremde insanlar varken severim. sokak köpekleri kalabalıklarda dostumdur. yalnızken çok korkarım. yalnızken her şeyden korkarım. kalabalıklarda en güzel pozumu veriyorum evet ben sinsinin tekiyim. ama didem madak’ı yalnızken de çok severim. füsun’un bende bilmemkaç asırlık hatrı vardır. karmaşıklaşıyor değil mi her şey. biliyorum. bir şeyleri ben karmaşıklaştırmamışım ama bir şeyleri de ben düzeltmemişim. ondan hep böyle.
8 notes · View notes
eesenanlat · 2 years
Text
parta geçtiğime göre boş günleri değerlendirme liyim. bence güzel başlangıç olacak yeni yıl için. aslında birazcık istemeyerek geçmiştim. hafta sonları çalışmamak baya güzel oluyordu. ama şirketin yararına olmuyormuş bu şekilde. bana seni parta geçirmemiz gerekiyor dendi hoş ki parta geçmeyi isteyenleri kolay geçirmiyorlarmış. haftanın altı günü çalışmak aşırı zor hele de pazar günleri ingilizce kursum varken. burada bazı günler baya severek çalışıyorum bazense canım hiçbir şey yapmak istemiyor. bazen de stres yapıyorum işi zorlaştırıyorum bu yüzden. bu arada yeni yıl için bir şeyler yazmayacaktım hatta plan yapma hevesim bile yoktu şu an ise buradayım. madem yeni yıla böyle giriş yapıyoruz yks’e de mi yeniden hazırlansak. sadece istanbul için tabii. hep istediğim gibi bir bölüm vardı. o kadar iyi yapabilir miyim bilmiyorum. boş günlerimde kütüphaneye gidip ders çalışabilirim. kurstan çıkınca da kütüphaneye gider çalışırım. bir de hayatın kaynağı’nı okumak istiyorum. günlerdir gözümün önünde duruyor bir türlü başlayamadım. şimdilik yapmayı istediğim bunlar var. bir de çanta dikmek istiyordum hep aklımda ama fırsat bulamadım.
4 notes · View notes