Tumgik
#dolaştım dolaştım öyle eve geldim
uzaklarasavrulalim · 1 year
Text
Şaka gibiydi sanırım
6 notes · View notes
Text
Annemin Sikicisi Ablamın Kayınpederiymiş! (Cansu 18 Y., Frankfurt / Almanya)
Selam ben Frankfurt'tan Cansu. Şu anda 18 yaşındayım, 1.65 boyunda, 60 kiloda ve esmerim. Ablam geçen sene evlendi. Ablamın kayınpederi Kaya amca, 53 yaşında olmasına rağmen, yaşından çok genç gösteriyor, çok yakışıklı ve çok da karizmatik biridir, vücudu çok kaslı. Anlayacağınız herşeyiyle dört dörtlük bir erkek. Kaya amcayı gören her kadının amının suyunun akacağından eminim. Kaya amcayı ilk gördüğümde ona aşık oldum, ama bu aşkımı hiç söyleyemedim kendisine.
Geçen sene, bir akşam, annem mutfakta fısıldaşarak telefonla konuşurken kulak misafiri oldum. Baktım canımlı hayatımlı aşkımlı konuşuyor, gizlice dinlemeye başladım. Telefonda konuştuğu kişi babam olamazdı, çünkü babam salonda oturuyordu. Ayrıca annem babama canım hayatım aşkım falan demez, çünkü babamı sevmez orospu. İyice kulak verdim, konuştuğu kişi artık kimse, onu eve davet ediyordu, "Sabah saat 7:30'da herkes gidiyor, evde tek ben kalıyorum, yarın gel, hem kahvaltı yaparız, hemde pezevenk kocamın yatağında sikersin beni!" diyordu. Çok sinir olmuştum, ama sesimi çıkarmadan dinledim. Karşıdakinin ne dediğini bilmiyorum, ama annem, "Tamam canım, tamam aşkım, tamam sikicim, yarın sabah bekliyorum!" dedi, telefonu kapattı.
Ertesi gün okula gider gibi evden çıktım, bir apartman ilerde beklemeye başladım. Yarım saat falan sonra Kaya amcayı bizim evin ilerisindeki fırına girerken gördüm. Önce anlam veremedim, niye ta buraya fırına geliyor ki diye düşünürken, Kaya amca elinde birşeylerle çıktı fırından. Ama arabasını orada bıraktı, bizim eve doğru yürümeye başladı. Olamaz dedim, annemin sikicisi Kaya amca olamazdı! Ama maalesef ta kendisiymiş, gitti bizim binaya girdi. O an dünyam yıkıldı. Arkasından yürüdüm, eve gidip onları rezil edecektim. Binaya girdim, evimizin kapısına kadar vardım, sonra vazgeçtim. Çünkü onları rezil etmekle elime birşey geçmezdi. Hatta annemin canına bile minnet olurdu, babamdan boşanmak için bahane arıyordu zaten orospu. Olan bana olurdu, Kaya amcayı kaybederdim. Onu kaybetmek istemiyordum, onu gerçekten çok seviyordum ve aşıktım ona.
Tekrar binadan çıktım, ne yapacağımı düşünmeye başladım ve biraz daha bekleyip, tam onlar sikişmeye başlayınca girmeye karar verdim. Yarım saat kadar dışarda dolaştım ve sessizce eve girdim. Annemgilin odasının kapısı yarım açıktı ve acayip inleme sesleri geliyordu. Sessizce kapıya iyice yaklaştım. Kaya amca sırtüstü yatmış, annem yarağının üstüne oturmuş, üstünde deli gibi zıplıyordu, acayip sesler çıkarıyordu. Bir ara annem, "Aşkım orospunu altına al da sik!" dedi. Kaya amca, "Tamam!" deyince annem üstünden indi. Aman Tanrım o da neydi öyle? Kaya amcada öyle bir yarrak varmış ki, bana küçük dilimi yutturdu. Annemin o kocaman yarrağı içine aldığına inanamadım, çünkü annem minyon tipli, ufak tefek bir kadın. Kaya amca annemi altına aldı, o kacaman yarrağını annemin amına dayadı ve öyle bir girdi ki, annem derin bir, "Oohhhh!" çekti. Annem bu arada Kaya amcanın altında kayboldu gitti.
Kaya amca annemin amına öyle bir pompalıyordu ki, o pompaladıkça benim de amımdan sular yürüdü. Pantolonumun içine elimi soktum, külotum su gibi olmuştu. Başladım amımla oynamaya. Fazla dayanamadım, elektrik çarpmış gibi oldum, orgazm oldum, kendimden geçtim. Annemin çığlıklarıyla kendime geldim. Annem, "Aşkım çıkma, içimi döllerinle doldur sikicim!" diye bağırıyordu. Kaya amca da acayip sesler çıkararaktan annemin içine boşalmaya başladı. Boşaldıktan sonra annemin üstüne hareketsizce yığıldı kaldı. Tabii ben de hemen kendi odama girdim. Kapıyı hafif açık bıraktım ki odamdan onları gözetleyecektim.
Birkaç dakika sonra Kaya amca annemi kucağına almış, yarrağı halen annemin amının içinde banyoya girdiler. Banyonun kapısını kapatmışlardı. Biraz sonra su sesi geldi, ben de odamdan çıkıp, banyonun anahtar deliğinden baktım. Annem Kaya amcanın yarrağını yıkıyordu. Yarağı inmişti, ama inik haliyle bile çok büyüktü. Anlayacağınız gözüm baya korktu. Yıkanmaları bitip te kurulanmaya başladıklarında, ben tekrar odama geçtim, beklemeye başladım.
Biraz sonra banyodan çırılçıplak çıktılar, tekrar yatak odasına geçtiler. Ben de ne yapacağımı düşünmeye başladım. Aklıma bir cinlik geldi, onlar tekrar sikişmeye başlayınca, sessizce kapılarına gidip, bir şekilde kendimi Kaya amcaya gösterecektim. Bir süre odamda bekledim ve annemgilin odadan tekrar inleme sesleri gelmeye başlayınca hemen kapılarının kenarına yanaştım, baktım. 69 pozisyonuna geçmişler, Kaya amca alttan annemin amına yumulmuş, iştahla yalıyordu. Annem de Kaya amcanın o kocaman yarrağını iki eliyle tutmuş, aynı iştahla yalıyordu, ama ağzı yırtılacak gibiydi. O koca yarrak annemin ağzına zor giriyordu, yine de annem byük bir zevkle yalıyordu.
Tabii bu ara ben de boş durmuyordum, kendimi annemin yerinde hayal ederekten elim amımda deli gibi mastürbasyon yapıyordum. Onlar halen birbirlerini yalıyorlardı, ama ben bu arada yine orgazm oldum. Ama ne orgazm, hiç bu kadar zevkli orgazm olmamıştım, kalbim duracak gibiydi. Annemlerin ahlamaları ohlamaları yine birbirine karışmış vaziyetdeydi. Annem, "İçime gir aşkım, dayanamıyorum!" diyordu. Kaya amca da, "Gireceğim orospu, daha senin götüne de gireceğim!" diyordu. Annem, "Gir ekeğim gir, istediğin yerden gir, deliklerimin hepsi sana feda olsun!" diyordu. Ama ben annemin o kocaman yarrağı götten albileceğini hiç tahmin etmiyordum, çünkü amına ve ağzına alırken okadar zorlanan biri, ufacık götüne nasıl alacak diye düşünüyordum.
Bu arada annem yine Kaya amcanın o koca yarrağının üstüne oturdu ve zorlana zorlana köküne kadar içine aldı, biraz bekledikten sonra kalkıp oturmaya başladı. O koca yarrak annemin amında bir görünüyor bir kayboluyordu. 10 dakika kadar böyle sikiştiler, sonra Kaya amca anneme, "Domal da sikeyim!" dedi. Annem Kaya amca ne derse yapıyordu, yatağın kenarına köpek gibi dörtayak domaldı. Kaya amca tam yataktan doğrulduğunda, benimle göz göze geldi ve dondu kaldı. Ben hemen kenara çekildim. Ne yapacak diye beklerken, Kaya amca anneme, "Bekle, ben bir tuvalete gidip geliyorum!" dedi ve yanıma geldi. Bir eliyle ağzımı kapattı ve kolumdan tuttuğu gibi beni de banyoya götürdü, "Eve ne zaman geldin?" dedi. "Hep burdaydım!" dedim. "Sessizce çık git, kimseye birşey söyleme, ne istersen vereceğim!" dedi. Ben de, "Seni istiyorum!" deyince, çok şaşırdı. "Şimdi git, bu meseleyi sonra dışarda konuşuruz!" dedi.
Yarrağı halen kalkıktı, "O zaman bir kere yalayım!" deyip elime aldım, ama elime sığmıyordu. Önüne çömelip ağzıma almaya çalıştım, başı ağzıma zor sığdı. Başını emmeye başladım. Okadar güzeldi ki, saatlerce emebilirdim. Fakat Kaya amca, "Yeter bu kadar, hadi git şimdi!" deyip kaldırdı. "Hayır, kalıp annemin götünü siktiğini görmek istiyorum!" dedim. Yarrağı halen elimdeydi, "Klozete doğru tut şunu da işeyim bari, annen şüpehelenmesin!" dedi. Yarrağını klozete doğru nişan aldırdım ve Kaya amca işemeye başladı. İşemesi bitince, "Peki izle, ama annene yakalanma, sonra hemen çık git!" dedi ve sifonu çekip banyodan çıktık. Kaya amca annemin yanına gitti, peşinden ben de gittim, kapının yakınında bekledim...
Annem bu arada herhalde pozisyonunu bozmuştu ki, Kaya amca yeniden domalmasını söyledi. Annemin beni görmemesi için uygun pozisyon ayarlıyordu. Anneme, "Kafanı yastığa göm iyice... Hah, işte böyle!" dedi. Bu aynı zamanda benim izlemem için işaretti. Kapıya yanaştım iyice. Kaya amca annemin arkasına geçti, yarrağını annemin amına aşağı yukarı sürtmeye başladı, sonra amına girdi. Önce yavaş yavaş, sonra hızlı hızlı sikmeye başladı. 5 dakika kadar amını siktikten sonra yarrağını annemin amından çıkardı, bana doğru göstererek yarrağının kafasını tükürükleyip sıvazladı. Benim elim yine amımdaydı. Kaya amca sonra annemin göt deliğine de bolca tükürük bırakıp, o kocaman yarrağını annemin götüne dayadı. Annem, "Yavaş gir aşkım, canımı acıtma! Götümü ne zaman siksen, bir hafta götümün üstüne oturamıyorum!" dedi. O da, "Tamam acıtmam, kendini sıkma yeter!" diyordu.
Annemi belinden tuttu ve yüklenmeye başladı. Herhalde başı girdi ki, annem bastı feryadı. Kaya amca bana bakaraktan, "Tamam aşkım kafası girdi, zor kısmı geçti!" dedi. Kaya amca yine yüklendi. Annemden boğuk boğuk sesler çıkmaya başladı, ama bu arada Kaya amca yarrağının yarısından fazlasını sokmuştu annemin götüne. Sokarken de habire bana bakıyordu. Derken kalanını da birden kökledi. Annem, "Biraz bekle aşkım, çok acıdı!" diye inledi. Kaya amca biraz bekledi, bu arada da elinin birini annemin amına attı ve oynamaya başladı. Annem bu sefer zevkten inliyordu. Kaya amcanın yarrağı annemin götüne girip çıkmaya başladığında, annem, "Sik götümü aşkım, dağıt!" diyordu. Kaya amca 20-25 dakika anneme götten pompaladı, sonra böğürerek içine boşaldı. Ama bu arada ben de bittim. Kaya amca eliyle bana git işareti yaptı. Sessizce evden çıktım, yine az ilerdeki apartmanın orada oyalanmaya başladım.
Ben evden çıktıktan yarım saat kadar sonra Kaya amca da çıktı. Ben biraz yürüdüm, arkamdan arabayla geldi, yanıma durdu, "Bin hadi!" dedi. Arabaya bindim, hareket ettik, mahalleden uzaklaştık. Epeyce bir süre ikimizden de çıt çıkmadı. Bu arada şehir dışına çıkmıştık, otobanda yol alıyorduk. Sessizliği ben bozdum, "Nereye gidiyoruz?" dedim. "Bilmiyorum, gidiyoruz işte..." dedi. "Gidiyoruz işte olmaz, çek bir yere, konuşacağız!" dedim. Otobandan ayrılıp bir orman yoluna saptı ve parkedecek yer aramaya başladı. "Annemi yatakta sikiyorsun, beni ormanda mı sikeceksin?" dedim. "Ne sikmesi, sadece konuşacağız! Hem sen benimle böyle konuşmaya utanmıyor musun?" dedi. "Sen annemi sikmeye utanmıyorsun da, ben böyle konuşmaya niye utanayım? Konuşacak birşey yok, annemi siktiğin gibi beni de sikeceksin, ben de sikilmek istiyorum!" dedim.
Kaya amca arabayı kuytu bir yere çekip, kontağı kapattı ve "Saçmalama! Olmaz öyle şey!" dedi. "Ama ben istiyorum!" deyip dudaklarına yumuldum. İlk başta tepkisiz kaldı, ama sonradan o da karşılık verdi ve dudaklarıma öyle bir yapıştı ki, heyecandan her yerim zangır zangır titriyordu. Deli gibi öpüşmeye başladık, dillerimiz birbirine dolanıyordu. Elleri de boş durmuyordu, tişörtümü yukarı sıyırmış, memelerimi birer birer okşuyordu. Ordan elinin biriyle pantolonumun düğmesini çözdü. Sonra elini içeri soktu ve ıslanmış külotumun üstünden amımı okşamaya başladı. Ben tamamen kendimden geçtim, bulutların üstündeydim sanki. Ben de Kaya amcanın fermuarını açtım, elimi içeri soktum ki, yarrağı demir gibi olmuştu, sıvazlamaya başladım. Ama bu arada ben kendimi daha fazla tutamadım, titreye titreye orgazm oldum, nefesim kesildi, Kaya amcanın kucağına yığıldım kaldım. 5 dakikada ancak kendime geldim, nefes alışverişim düzeldi.
Kaya amca, "Mutlu oldun mu şimdi?" diye sordu. "Hemde çok! Ne zamandır hayalini kurduğum yarrak şuan elimde, bundan daha büyük mutluluk olamaz!" dedim. Kaya amca çenemden tutup başımı kaldırdı ve "Hadi sen de beni mutlu et! Elindekini ağzına al da, ben de mutlu olayım!" dedi. Hemen yarrağını pantolondan çıkardım, ama yarrağı öyle olmuştu ki, kafası şişmiş mosmor olmuş, tüm damarları belli oluyordu. Yarrağını biraz sıvazladım, sonra bir elimle orta yerinden tuttum, eğildim kafasına öpcükler kondurdum. Sonra dondurma yalar gibi kafasını yalamaya başladım. Ağzıma almak istiyordum, ama kafası şişkin olduğu için ağzıma sığmıyordu. Biraz uğraştım, zorlana zorlana ağzıma aldım. Sırf kafası ağzımı doldurdu, o şekilde kafasını emmeye başladım. Ama tadı güzeldi, 20-25 dakika kadar yaladım, emdim...
Kaya amca başıma bastırmaya başladı. Boğulacak gibi oluyordum. Bu arada kasılmaya başladı, meğer boşalacakmış. Ağzıma öyle tazzikli boşalıyordu ki, döllerinin çoğu direk boğazımdan mideme indi. Ağzım da doluydu, yarrak ağzımdan çıkınca tükürürüm diye düşünürken, kafamı bastırıp, "Yut hepsini, yut!" dedi, mecburen yuttum. Yarrağını ağzımdan çıkardığında kafasında halen döl vardı, "Yarrağımın kafasını yala, temizle!" dedi, güzelce yaladım, temizledim...
Bu sefer ben Kaya amcaya sordum, "Mutlu musun?" diye. "Evet, dünyanın en mutlu erkeğiyim, çünkü son bir senedir seni çok arzuluyordum!" dedi. Bunu duyunca benim mutluluğum bir kat daha arttı, önce dudağına, sonrada yarrağının kafasına güzel birer öpücük kondurdum. O da beni öptü. Sonra üstümüzü başımızı toparlayıp konuşmaya başladık. Ona, "Madem beni arzuluyordun, annemi niye siktin?" dedim. "Anneni sikmeye başladığımda sen daha küçüktün!" dedi. "Annemi ne zaman sikmeye başladın ki?" dedim. "Ablana söz kestikten 2 ay sonra anneni sikmeye başladım!" dedi. Yani hemen hemen 3 senedir annemi sikiyormuş. Haklıydı, o zaman benim yaşım çok küçüktü. "Şimdi ne olacak peki?" dedim. "Anneni bırakamam, çok üzülür! Seninle ancak annenin haberi olmadan buluşuruz!" dedi, ben de kabul ettim.
Kaya amcayı çok seviyorum, ne derse yaparım, yeter ki beni bırakmasın, onun ikinci değil üçüncü karısı olmaya bile razıyım!
[Cansu]
230 notes · View notes
acid-gramma · 4 years
Note
Nej bugün neler yaptığını ya da kendini şımarttığın bir günkü rutinini anlatır mısın? Senden öyle şeyler dinlemeyi özledik
Bugün 7de kalkıp webtoon okudum uyanır uyanmaz (secret love adı, iki liseli birbirlerine fena halde crushlar ama ikisi de karşısındakini anlamadığı için çok dikkatli davranıyor) sonra kalktım duş aldım kahve yaptım ve bi online sınava girdim. İtalyan kültürü diye bi ders çok kazıktı valla sorular google amca olmasa işimiz yaştı. Rönesans ve onun getirdiği felsefik akımlar hakkında iki sayfa yazı yazıp gönderdim ama bok gibi oldu bence. Helenizmle humanizmi ele aldım ama şu anki kafam sabah olsa daha iyi yazardım eminim djfjroekd neyse anime izledim yatakta yuvarlandım zeytini besledim uyudum uyandım. Sigaramın bittiğini fark edip dışarı attım kendimi. Şapka şort kulaklık kombinimle karfura doğru yürürken polis çevirdi maske nerde dedi. Çantamda ehe dedim. Çıkardım taktım o sırada vay efendim haberleri takip etmiyor muymuşum artık zorunluymuşmuş bi ton laf yedik durduk yere len mk. Yaw açık havada ne maskesi zaten nefes alamıyorm sıcaktan dedim napiyim zorunlu dedi memur bey. Bi redbul birkaç abur cubur, çizgi romanımı alıp kasaya girdim ama skikler tek kasa açmış 30 kişi vardı önümde. Azalır belki diye dolaştım geldim daha da artmış sıra. İnsanlar da nuhun gemisine binecek sanki doldurmuşlar da doldurmuşlar... sıra tam bana geliyorken iki kasa daha açıldı ben daha nefes almadan önüme geçti herkes mk?? Pis pis bakıp önüme geçenlerden birinin önüne geçtim ben de napim mk. Kasiyer tabi sigara için kimlik istedi gösterdim diyo ki bu senin mi? Sence amk????? Neyse çıktım baktım çakmak yok. Yakınlardaki parklardan birine gittim sanarsın alsancak çimler... o kadar çok 17 yaşlarında çocuk grupları vardı ki /: ikisi kız biri erkek küçük bi gruba yanaşıp çakmağınız var mı acaba dedim(sonra baktım hiç paket falan görünmüyor uslu uslu kolalarını içiyorlar) hemen arkasından gerçi sağlıklı gözüküyorsunuz derken yok malesef dendi. Tahmin etmeliydim teşekkür ederim diyip ayrıldım. Gülüştüler. Nesi komikti bilmiyorum mk. 20kişilik arkadaş grubuna doğru yürüyen bi çocuğun peşine çakmağınız var mı acaba diye takıldım, arkadaşlarının arasında varmış, masada dedi ama masa yoktu ortada. Ben de peşinden gitmeye devam ettim ama el işareti yaparak masa dediği zigzak şeklinde kütüğü gösterdi. Ben de buna nasıl masa dersiniz ya dedim. Özr dilerm beynim çalışmıyo falan filan geveledi. Sigaramı yaktım çantamı aldım yerden 20 kişilik gruba kafa selamı vererek ayrıldım. Eve geldim bi daha duşa girdim çünkü çok sıcak mk??2!2727 iki bölüm anime izledim ve işte burdayım
37 notes · View notes
yurekbali · 5 years
Text
Tumblr media
Bir şair yolculuk ediyor bir denizinde dünyamızın bakarak bir yıldıza. Yolculuk ediyor şairin biri yıldızlardan birinde bir denizde bakarak dünyamıza. Yolculuk ediyor şairler denizlerinde kâinatın bakarak birbirine. - Nâzım Hikmet, Yolculuk * * * “Mezarlıkta yapılan tören konuşmalarını anımsamıyorum. Seninle eve dönebilmemiz için herkesin dağılmasını beklemiştim. Cenazenin başında yüzler, yüzler, yüzler... vardı. Binlerce hüzünlü, gözleri yaşlı yüz. Başının altına kırmızı bir yastık konulmuştu. Benim gibi nefes almadan yatıyordun. Etrafında olan biteni, kendini görmemek için kapamıştın gözlerini. Ses kesildi ve biz ikimiz telepatiyle konuşmaya başladık. Güneşten parçalar kopup altın ışıltılarıyla kapladı seni. Pembeleşti yüzün. Tıpkı heyecanlandığın zamanlardaki gibi. Yanına yaklaştım ve yanaklarını okşadım. Avuçlarımdan daha sıcaktılar. O anda Muza Pavlova’nın nereden geldiğini anlamadığım sert bakışları gelip buldu beni. Sertçe ellerimi çekmemi söyledi. Cenaze makyajının bozulmaması gerekiyordu. Kimsenin bizi anlamadığını düşündüm. Yaptıkları tek şey benim seni dinlememe, benden ne istediğini anlamama engel olmaktı. Arkamdan birisi çelik gibi sert elleriyle omuzlarıma yapıştı ve beni uzaklaştırdı senden. Arkaya geçtim. Senin kısık sesle söylediklerinin önemli kısımlarını işitemiyordum. Birkaç kez kocasıyla bize gelen garip ressamı gördüm. Bize gelirken hep giydiği sarı elbiseyi giymişti gene. Adı Ella mıydı yoksa Elle mi, anımsamıyorum. Tabuta yaklaştı ve başladı bir şeyler aranmaya. Çiçeklerin içine bakıyordu, aradığı her neyse. Bir o taraftan, bir bu taraftan epeyce aradı... Kadını gözden kaybettiğimi düşündüğüm bir anda önümde beliriverdi. Siyah bir gül uzattı bana, uzundu sapı. “Nâzım’ın tabutundan bu gül,” dedi. “Onu saklamalısın!” fısıltıyla konuşuyordu. “Nâzım gönderdi onu sana!” Birisi omuzlarımı ve ellerimi sıkı sıkıya tutuyordu. Kukla gibiydim. Hüzün yüklü olayın parçalarını mekanik olarak yaşıyordum. Tabutun diğer tarafında Memed’le duran Münevver’i anımsıyorum. Simonov’un işaretiyle yanına gelişi, alışkanlıkla sabahleyin kırmızı karanfil iliştirdiğim ceket cebinden seni öpüşü, aklımda Nâzım. Bir de Galina’nın tabuta atlayışını anımsıyorum, ihtirasla dudaklarına yapışmasını ve orada bıraktığı yağlı kırmızı izi... Yüzünün o harikulade görüntüsü bozulmuştu. Her şeyin devinimsiz olduğunu, yüzlerdeki perişanlığı ve senin sessizce yüzünün silinmesini istediğini anımsıyorum. Kimse kımıldamamıştı yerinden ve benim yapmam gerekmişti. Seninle vedalaşmamıştık Nâzım, ama bizim için son diye bir şey olamayacağını biliyordum artık. “Bu Nâzım’dan, Nâzım’dan. Sana son gülü gönderdi, o!” diye fısıldamaya devam ediyordu sarı elbiseli kadın. “Ağla, onun için ağla, ayrılık zamanı geldi çattı...” Ve birden sert bir hareketle ceketimin yakasına yapıştı ve insanüstü bir güçle gülü sapıyla beraber içime soktu. Acıdan haykırdım yüksek sesle ve o dakikada tabutun kapağının usulca senin üstüne doğru indirildiğini gördüm. Küçücük bir aralık kalmıştı! Gözyaşlarımdan ıslanmış mendili bırakıverdim o aradan içeri. Hatırlıyor musun: “Al Verusya, sana gözyaşı mendilleri,” diyerek bir düzine hediye etmiştin bana, o mendillerden biriydi. Benim çığlığımı duymak istemiştin değil mi Nâzım? Onun için gönderdin gülü, öyle değil mi? Sakladım onu. Daha sonra olanlardan en net anımsadığım, güneşi kapatamamış küçücük bir buluttan iri tanelerle yağan ve tabutunun üzerine tıkırtılarla düşen kısa süreli yağmur. Yaşlı bir kadın: “Olağanüstü bir adamın ardından doğanın gözyaşları,” demişti bana. Eve nasıl geldiğimin farkında değilim. İçimde, boğazımda, göğsümde, midemde büyüyen bir gülle gelmiştim ama. Bir süre daha onunla dolaştım ve çıkartıncaya kadar da acı duymadım. İçimden çıkardığımda her yanı kan içindeydi gülün. Benimse boğazımdan aşağı kara bir yara izi uzanıyordu. (...) Sana bir sorum var Nâzım... Yanıtlamayacağını biliyorum, ama gene de soracağım. O sabah, kimliğini istediler benden. Henüz seni götürmemişlerdi. Hayatımda ilk defa ceketinin cebine elimi soktum. Cüzdanından kimliğini çıkarttım. Bir de fotoğrafım çıktı cüzdanından. 1957 yılında birbirimize resimlerimizi vermiştik anımsıyor musun? Sen kendininkinin arkasına kurnazca “Vera kızıma,” diye yazmış ve ok saplanmış yaralı bir kalp resmi çizmiştin. Ben sana bir şey yazmadan vermiştim fotoğrafımı. O sabah, öylesine çevirdiğimde arkasına yazılmış dizeleri gördüm. Senin küçücük harflerinle yazılmıştı. İşte şimdi bunu öğrenmek istiyorum Nâzım, bu şiiri ne zaman yazdığını... Gelsene dedi bana Kalsana dedi bana Gülsene dedi bana Ölsene dedi bana Geldim Kaldım Güldüm Öldüm“ - Vera Tulyakova Hikmet, Bahtiyar Ol Nâzım (Rusça’dan Çeviren: Hülya Arslan) * * * Bizim avludan mı kalkacak cenazem? Nasıl indireceksiniz beni üçüncü kattan? Asansöre sığmaz tabut, merdivenler daracık. Belki avluda dizboyu güneş ve güvercinler olacak, belki kar yağacak çocuk çığlıklarıyla dolu, belki ıslak asfaltıyla yağmur. Ve avluda çöp bidonları duracak her zamanki gibi. Kamyona, yerli gelenekle, yüzüm açık yükleneceksem, bir şey damlayabilir alnıma bir güvercinden: uğurdur. Bando gelse de, gelmese de çocuklar gelecek yanıma, meraklıdır ölülere çocuklar. Bakacak arkamdan mutfak penceremiz. Balkonumuz geçirecek beni çamaşırlarıyla. Ben bu avluda bahtiyar yaşadım bilemediğiniz kadar. Avludaşlarım, uzun ömürler dilerim hepinize... - Nâzım Hikmet, Cenaze Merasimim * * * - Görsel: Nâzım Hikmet, Vera Tulyakova Hikmet
42 notes · View notes
oluruvar · 3 years
Text
Dün gece kar güzel güzel yağınca öyle sevindim kiii. Birkaç gündür bunu diliyor, o pencereden bu pencereye "yağıyor muuu" diye koşuyordum. Gece yerler kar tutunca hemen dışarı koştum. Gırç gırç yeni yağmış, üzerine hiç basılmamış karların üstünde dolaştım. Tabi yasak olduğu için kimse yoktu ve çok huzurlu bi sessizlik vardı. O kadar sevindim ki, içime can doldu gibi oldu. Yerden yükseleceğimi, uçacağımı falan düşündüm. Bahçede koştum koştum sonra tabi eve geldim. Ellerim kıpkırmızıydı ve şişmişti karla oynamaktan ama değdi
0 notes
gecemavsimsim · 4 years
Text
Geldim dediğim gibi bugün yaptıklarımı anlatmaya başlıyorum. Bugün saat 10 gibi kalktım şuan ben Ordu da kalıyorum köyümde sabah kalktım yeşilliklerin arasında yürüyüş yaptım sonra annemler kahvaltı hazırladı bir güzel yemeğimi yedim kitap okudum yaklaşık 1 ya da 2 saat falan zaten saat 3 falan oldu arkadaşlarım ile gezdim dolaştım öğle yemeği için lokantaya gittik sonra denize karşı uzandık salıncağa bindik sohbet muhabbet öyle zaman geçirdik saat 8 gibi eve geldim duş aldım yemek yedim ailem ile konuştuk bugün kuzenim emre muhabbeti açtı canımı yakmak için zaten babam emre muhabbetini duyunca deliye döndü o şerefsizin adı bir daha bu evde anılmayacak diye bağırmaya başladı bende ağladım çok sonra odama gittim saat tam 22.47 de beni yine özel numara aradı ben ağlarken açtım telefonu bu sefer o ağladığımı duydu ne istiyorsun diye çıkıştım sen ağlama bir damla göz yaşın yeter şarkısını açtı klavye tuşlarına basarken olan sesi duydum bu şarkıyı açtı emre geldin mi emre ben ölüyorum diye bildim bir tek bir ses duydum bir şeyler düştü sonra telefon kapandı ağladım şimdi uyumayı düşünüyorum sizi seviyorum iyi geceler
0 notes
operasyon · 4 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Tumblrda hiç itiraf yok.
Ona da öncülük ediyim. Eski bir diskte 2011e ait fotoğraflar arasında çılgın horozumuzu, ördeklerimizi buldum.
***
Civciv olarak alınmıştı. İki ördek iki tavuk civcivi.
Biri hiç büyüyemedi.. kedi gözümün önünde aldı kaçtı... Ben de peşinden koştum ama... epeyde koştum ama kedi uzak bir noktada bırakıyor sonra yeniden ağzına alıp kaçıyor...en sonunda evlerin arasında gözden kayboldu.
***
Ördeklerle bir tavuk civicivi kalmış oldu. Ördekler de tehlike anında tavuk civcivine sığınıyor.. onu takip ediyorlardı. Aslında burdan anlamalıydık. Tavuk tavuk dediğimiz civciv büyüdü resimdeki horoz oldu.
***
Horoz ama gerçek horoz. Köpekten vahşi bir horoz oldu. Bahçeye kimse giremiyor. Oyun olsun diye ben kavga ederdim benimle bile kapışırdı. Süper bir horoz olmuştu. 
***
Gündüz tel örgüyle çevirdiğimiz bir bahçe bölümünde geziyorlardı çünkü mahalle yıkılırken bir sürü başı boş köpek türedi yıkıntıların arasında yaşayan. Akşam da kümeslerine koyuyorduk.
Evde kimse olmayınca da bu iş sadece bana bakıyor.
İşte her aklıma gelişinde üzücü olan, bu resimleri görmek istemeyişim sebep de bu. 
Mahalleye köpekleri ben doldurmadım. Horoza tel örgüden atlayacak vahşiliği ben vermedim ama yine büyük bir suçum var.
Bir akşam eve sabaha karşı geldim. Tabii bir yandan biliyorum ki horoz yine tel örgüden kaçmaya çalışmıştır... köpekler onu yakalarsa tel örgüyü yıkarlar. Aklımda bu acıyla eve geldim... yerlerinde hiç bir şey yok. Çitler yıkılmış. Karanlıkta zaten bir şey görülmüyor. Bir iki saat sonra sabah oldu ortalık ışıdı. Bahçeyi yeniden dolaştım. Bahçenin taa uzaklarında parçalanmış çilli tavuklarımızdan bir iki tanesini buldum. Horozun bir tüyünü bile bulamadım. Ördeğin yine öyle. Köpekler ki sürü halinde gezerlerdi, tümünü yemişler. Bu beni hala üzen büyük suçlarımdan biri.
***
Şimdi iki katlı beton bir kafeste yaşarken, acı anıları da olsa bahçemizi özlüyorum.
0 notes
blackthingsx · 7 years
Note
Ağlayarak sokakları dolaştım abimde eve gelicek geri dönmem gerek tam havanın karardıpı vakit eve geldim annem noluyor sana fln diyor ama umrmda dğil odaya kapanıp ağlıyorum hala öyle sadece artk hayatım düzenli bir şeklde ilerliyor ondan sonra telefon kullanmayı bıraktm ama şmdi okullar açılcağı için kullancam her gece ağlayarak uyuyup ağlayarak uyanmak kadr zor bir halt yok onun için saçlarm bileklerim hepsini kstim ama yok siktiğimin hayatında tekrar karşıma çıkmayacak.
Sevgili anonim,bu hayatta senden değerli başka bi şey yok.Hayatını yönetebilen sen ol.Zor tabi ama sonuçta hayat böyle.Bi insan için intihar etmek kadar saçma bi şey yok.Sonuçta öldürsen kendini,zarar versen olan arkada bıraktığın insanlara,ailene olur.Evlat acısı yaşamak çok zirve bir şey.Sen bu hayattan kurtulduğunu sanıyorsun fakat geride bıraktığın insanların hayatı özellikle ailenin hayatı bombok oluyor.
Kendini bu kadar değersizleştirme.Canı sıkılmıştır gitmiştir.Üşenmiştir yazmaya,çizmeye ve belki de sevmeye.
Sen hayatını elinden alınca sebebi olduğu insan takmıyor ki seni.Umrunda olsaydın zaten gitmezdi.
Karşına daha sürüsüyle insan çıkıcak.Ağlayacak bağıracaksın.Önemli olan tek şey senin bu yaşadığın şeylerden ders çıkarabilmen ve artık bazı şeyleri umursamama yetkisi kazanabilmen.
Sikimsonik insanlar yüzünden hayatını bok etme.Varsın kimse olmasın yalnızlıkta güzel bir arkadaş.
Hayatını anlamlı kıl,sen değerlisin unutma.
1 note · View note
ismetsyan44-blog · 6 years
Text
Sene 2013, yaz tatildeyiz. Tumblr'ın yeni yeni yaygınlaştığı dönemler. Tumblr'da anlaşıp Facebook'ta bir sohbet grubu açıyoruz. Aysel dahil 7 kişiyiz grupta. Kahkahalar, muhabbetler almış başını gidiyor. Birgün canım sıkkın gruba hiç bakmıyorum, özelden Aysel mesaj atıyor neyin var, iyi misin diye. Oradan başlıyoruz konuşmaya. Ailesiyle sorunları var, babası o daha küçükken ölmüş. Söz veriyorum kendime bu kızı üzmeyeceğim, üzenleri döveceğim. Çocukluk aklı işte korumaya çalışıyorum kendimce.  Okul başlıyor, aramız açılacak diye ödüm kopuyor. Yalvar yakar telefon aldırıyorum bizimkilere okulda sıra altından mesajlaşmaya devam ediyoruz. Böyle böyle birlikte büyüyoruz aynı zamanda kalbim büyüyor, kalbimde o büyüyor. Karanlıktan korkar o evlerinde elektrik kesilir beni arar, ışıkları kapatırım birlikte korkarız öyle bi sevgi bendeki. 2015 yılında annesiyle birlikte  Mersin'e tatile geldi. Giydim en güzel  gömleğimi, saçlarımı sevdiği gibi taradım koyuldum yola. Yemin ediyorum hayatımda gördüğüm en güzel insan oydu. Esmer teni, mavi gözleri vardı. Sanat eseri gibi duruyordu. Bir kere yanağından öptüm, sımsıkı sarıldım. O 8 saat ömrüme 10 yıl ekledi. Neyse bir hafta kaldı sonra geri döndü, o süre zarfında bir daha buluşmadık. İnceden yanığım ama söyleyemiyorum benden gider diye. Birgün onun Tumblr hesabına girdim kendime ilan-ı aşk ettim. Görünce sinirlenmiş, engelledi beni. Aradım yalvar yakar engeli kaldır dedim. Bidaha beni sinirlendirmeyeceksen kaldırırım dedi. Söz dedim, anlaştık eve gidince kaldırcam dedi, kapattık. O gün yolda araba çarpmış, olduğu yerde ölmüş. 10 gün sonra öğrendim, o süre zarfında telefonu kapalıydı hiçbir şekilde ailesiyle iletişime geçemedim. Çok ağladım, çok korktum ama öleceğine ihtimal vermedim. 10. günün sonunda dayanamadım çıktım gittim İstanbul'a. Okulunu  biliyordum okuluna girdim tüm sınıfları tek tek dolaştım. Ayseli, Aysel'imi arıyordum. Bi sınıfa sorduğumda herkes durdu kaldı öyle. Öğretmen çıkarttı beni dışarı o artık yok dedi, sonrasını hatırlamıyorum. Revirde kendime geldim, okulu bıraktı ailesi sorun çıkarıyor falan diye düşünüyorum hala. Sınıfına gittim ufak tefek bir kız vardı çok sağolsun beni Aysel'in evine götürdü. Yolda ağzımızı bıçak açmıyor. Var bi ağırlık üstümüzde ama nereden bileyim abi Sevdiğimin toprak altında olduğunu.  Vardık evine kız bıraktı beni gitti. Annesi açtı kapıyı buyur evladım dedi. Merhaba teyzecim ben Aysel'in arkadaşıyım Mersin'de görüşmüştük, haber alamadım merak ettim Aysel'i dedim. Kadın bana baktı hiçbir şey söylemeden, gözlerinden yaş aktı. o an anladım Aysel'imin göçüp gittiğini. Aldı beni mezarlığa gittik. O yolu nasıl yürüdüm, nasıl nefes aldım hiç bilmiyorum. Hiçbir yok o kadar uzun gelmedi bana. Vardık mezarlığa, çiçeğimi koymuşlar toprak altına başucuna da tahtadan ismini çakmışlar. O korkardı karanlıktan, o sevmezdi soğukları, tiksinirdi böceklerden. Kaç kere öptüm toprağını, kaç kez bağırdım bilmiyorum. Hep babası gibi olmaya çalışmıştım, babasının yanına gömmüşler Meleğimi. Çok özlüyorum onu, yanımdan ayrılırken çocukluk tokasını tutuşturmuştu avuç içime, hala saklarım. Ondan geriye kalan tek şey bu. Toprağından aldım bir avuç, başucumda kavanozda saklıyorum. Onu her özlediğimde açıp koklarım, olmadı gider mezarında yatarım. Çok özledim arkadaşlar onu, içimde hep bir pişmanlık kaldı. Sevdiğiniz varsa geç olmadan söyleyin. Yoksa benim gibi toprağına sarılıp, mezar mermerine gözyaşı dökersiniz.
0 notes
benidenizhatirla · 5 years
Text
23:42
Bazı cümleler ağırlaştırıyor beynimi, sisleniyor kafamın içi. Ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemiyorum. “Işık görmeyen bir apartman boşluğunda kuş cıvıltıları beklemem bir hatadır belki”, kuş cıvıltısı değil de en azından bir yaşam belirtisi olduğunu bilsem de yeterdi sanırım. Bilmiyorum, görmüyorum, hissedemiyorum çoğu zaman. Bazen de çok eğlendiğim ya da çok kederlendiğim zamanlarda aklıma geliyorsun, o anki işimi bırakıp seni düşlüyorum, acaba nasıl, ne hissediyor ? Soruları ilişiyor zihnime, iyi olsun ama diyorum her şeye rağmen iyi olsun, gülümsediğini düşlüyorum. Rüya görmüyorum uzun zamandır, geceler boyu nefessiz kalıp uyandığım rüyaların ardından görmek de istemiyorum sanırım. Kafandaki o silahın tetiğini çektiğin anda hissettiğin acıyı hissetmek istemiyorum, ara ara görüyorum yine kafamda yankılanıyor sesin, “senden nefret ediyorum, her şey senin suçun.”
Bir suçlu varsa benimdir elbet, ama bunun cezası müebbet olmamalıydı, özlüyorum seni ama en çok beni severkenki seni. O kadar ciddi konuşuyordun ki başlarda, hiç espri yapmıyor mu acaba bu adam demiştim, ciddiyetine o kadar alışmışım ki bir süre sonra espri yapmana rağmen anlayamamıştım seni, Sahi sevdin mi beni ?
Öyle demiştin çünkü, inanmıştım sana, karşılıklıydı değil mi bizimkisi ?
İnanmak istiyorum bazı şeylere, geçmişte *gülümsüyorum* dediğinde gerçekten gülümsediğine inanmak istiyorum, yüzündeki bir tebessümün sahibi olmak istiyorum.
Bir şey istemiyorum aslında senden, var olman yetiyor, varlığınla bana hayat oluyorsun, aslında biraz da çelişkili bir durum, bir yandan bu kadar can olurken bana bir yandan, kahır oluyorsun, ama bu seninle alakalı bir durum değil, kendime kızıyorum.
Keşke demedim hiç, “keşke böyle olmasaydı” demek istiyorum, “keşke bitmeseydik” demek istiyorum ama bir anlam ifade etmez biliyorum.
Sevdim yani kısaca, seviyorum hala, evet seviyorum, sen benim derinliğimin vücut bulmuş haliydin sanki, bir yansımamdın. Bunları bir amaç için yazmıyorum, deli gibi hissediyorum bazen kendimi, hissediyorum okuduğunu ama aslında boş bir duvara yazıyorum, neyse ki hepimiz deli değil miyiz ?
Fallarını okuyorum, o gün nasıl olduğunu anlamaya çalışıyorum, sanırım kendime inandırmaya çalışıyorum iyi olduğunu. Yanında olmak isterdim tam şu an, kalbine dokunmak isterdim, otobüste en arka koltuktan yazıyorum bunları, ama evinin içini zihnimde hayal edip geziniyorum aslında, loş bir evin var ve biliyorum Aydede Sokaktaydın, hissettim seni oralardaydın, bağırmak istedim “ben geldim bak, sana geldim, sadece bir kez sarılıp gideceğim, söz kırmayacağım bir daha seni diye” yapamadım, dilim lal oldu gördüğüm sahne karşısında. 21 numaralı bina diye görüyordum, oraya gittiğimde yıkılmış bir harabe duruyordu ev yerine o anki duygularımı nasıl ifade edebilirim bilmiyorum, sanki o ev benim içimde yıkılmıştı o an, belli edemedim ama baktım sadece bir ev bu kadar anlamlıyken benim için, yıkılmış olması beni de yıktı o an. Yavaş yavaş dolaştım o sokakta, senin de oralarda yürüdüğünü hayal ederek, yokuşmuş oralar, her gün o yokuştan nasıl inip çıkıyor diye düşündüm. Bakkal vardı bir tane aşağı tarafta, acaba buraya hiç gelmişmişindir diye düşündüm. Çok fazla düşünce geçti aklımdan, manav vardı bir tane aşağıda, acaba buraya da mandalina sormuş mudur dedim, yüzüm gülümsüyordu devamlı. Sana kendimi en yakın ama bir o kadar da uzak hissettiğim bir gündü, o yıkılmış binaya bakarak bir sigara içtim, yazı yazdım, güzel zamanları düşündüm “güzeldi be” dedim güzeldi gerçekten, hissettiğim en canlı şeydin bu 20 yıllık ömrümde sanırım, bu hayattan tek bir dileğim var, ölmeden önce gözlerinin içine “seni sonsuz seviyorum demek”
Olur ya da olmaz bilemiyorum, ama bu sefer şiirden ya da şarkılardan alıntılayarak değil, bütün kalbimi gözlerime yükleyip, gözlerinin içine bakarken demek istiyorum, seni seviyorum Evren, bak o kadar zor değilmiş.
Şimdi otobüsten ineceğim, dikkat et kendine, gülümse, unutma beni.
0 notes
smooth----sailing · 7 years
Text
:) merhaba saçma yer :) dün tüm cesaretimle gittim bekledim kalbim yerinden çıktı. Vurulmuş gibiydim. Kalp krizi heralde. Bekledim biraz korkarak arabalara baktım.. Derken tam yaklaşmadan bir kırmızı araba yola çıkmaya başladı. Koştum kalp atışlarım öyle hızlıydı kı.. Nasıl bır korku bu.. Plakayı gördüm zar zor... değilmiş... Rahatladım ama korkum arttı... Tüm gün sersem gibiydim korku içinde hiç çalışmayarak maaşımı hak etmedim... İş yerine geldim..bizim tatlı dinazor... Aman dedim araba yok... Plakayı biliyorum eminim buna yok... Bir korku daha... Nasıl bayılmadım hala bilmiyorum... Arkadaşı aradım... Selam ben bir manyaklık yaptım... Ya cok guzel sonuçlanacak ya da cok daha boktan bitecekti bu iş... Lutfen bir ara agız yokla araba yok dedım.. Kabul etti el mecbur :).. Arka sokaga bakayım dedım... Tum parseli dolaştım.. Tum kırmızı arabalarda benım de yuzum kızardı.. Ates bastı... Kalbım cıktı uctu gıttı.. Yok yok yok... Sonra haber geldi. Toplantı.. İyi güzel.. Bekleyeyim madem dedım... Derken bır haber daha.... Traji komık... Öl ağla kus bayıl.... Hanı o cennetin varya.. Oraya gıtmıs bızımkı... Hayat ne boktan dedım... Sansıma. . Hay bın kunduz.... Rezillik.... Ne zaman donecek bu adam.... Ne kadr dayanacak kalbım... Ağlamaktan kofte gozlerım.... Eve doneyım madem... Hop.. Son parada taksiye verıldı... Hadı yuru kardes... Mecburen... Bu bir işaretmi dun beklediğin... Uzak mı dur... Savas mı... Ee nasıl olacak bu iş.... Düşün düşün boktur işin...
0 notes
bir-kadeh-daha-blog · 7 years
Text
2014 ün temmuz ayıydı.Yazlığımız küçük biyerde.Ve biraz saçma ama iki ayrı gruplaşmamız var.Hala da dvam eder.Benim çevrm çok gniş değildi.Arkadaş grubum kuzenim geldiğinde en fazla 5 kişi oluyorduk.Bu sevmediğimiz bir grup insanlar işt en büyüklerinden bir oğlan var.Erdinç.Bunun bir kuzeni vardı bora önümüzde düşünce gülmüştük.Nedenini hatırlamıyorum.Bora düşünc güldük diye erdinç'e gidip onlar beni düşürdüler diye şikayet etmiş.Akşam erdinç v sarışın arkadaşı dışında birr on kişi gelip yanımızdaki iki erkek arkadaşımızı dövdüler.Her zaman ki gibi ceyda ve bana küfür falan ettiler ama ağızlarının payını vermiştim.Tam gittiler dedik ve sitenin kapısında duruyorduk ki erdinç veo sinir arkadaşı geldi.
“bana bakın bora bugün bana bişeyler söyledi bu onun içindi.Eğer bir daha bizimkilere bişey yaptığınızı duyarsam kötü olur” aynen bu cümleyi kurmuştu.Ben arkadaşlarım arasında en küçüktüm.Apzımı açıp bir tek bn cevap verdim ona.
“kuzenin önce doğruyu yanlışı ayırt etsin"demiştim.Arkasından birşeyler dedim ama hiç dinlemedn gitti.
Çok garip bir şey değil ama o zamanlar böyle serseri tip moda denilebilcek kadar çok.Nasıl olduysa etkilendim.Hiç düşünmezdim ekileneceğimi ama etkilendim.Bir kaç hafta gçti artık erdinç hakkındaki bütün herşeyi biliyordum.Ailesini arkadaşlarını herşeyini.Hoşlantıydı ilk başta.Bir gün begüml yürüyorduk sokakta seslendi birisi ben sesini tanıyınca dönemedim tabii.Begüm döndü efendim ddi.Bni gösterip sen değil o dedi begüme.Ben de döndüm efendim dedim.Aramızdaki msafeyi kapatıp bana doğru yürüdü baktım gözlerinin içine.Ama kalbim nasıl atıyor duyacak diy ödüm kopuyordu.Boyu uzun olduğu için kafasını aşağı eğdi yüzlerimizin arası dört parmak falan bir mesafede nasıl heyecanlıyım ama öyle böyle değil.
Baktı dedi ki hey pardon yıldızlarınızı yere düşürmüssünüz.Dalga gçince hissetiiğim acıyı anlayamaz kimse ölecek gibi olmuştum.Suratına yaklaştım öpecekmişim gibi duruyordu bakıldığında.Bana affallamış bir şekilde baksrken n oluyor diye.Kafamın yönünü değiştiip kulağına çevirdim.Gerizekalı dediğimde surat ifadesi gerildi.Arkamı döüp yürüdüm. Zaman geçti ,bir gün limanın ordaki parka geldiler.saat on bir falan.Bizde çift taraflı o salıncakta oturuyoruz.Onlar gelince kalktık.Esma ve begüm de gldi.Hepsi salıncağa oturdu.Erdinç de köşeye oturdu.Sigara içiyorlardı.Zar zor da olsa sigarası bitene kadar izledim onu.O kalkınca oturdum o köşeye direğe kokusu sinmişti.Bütün gc kokladım durdum.
Sakaryaya döncekti etlül ayındaydık kapısına seni seviyorum yazan bir not bıraktım.onu da alıp sakaryaya dönmüştü.Yılbaşında mesaj attım doğum gününde mesaj attım onu sevdiğimi bildiği halde bişey yapmadı.Yazın tekrar geldik yazlığa haziranda biriyle çıkmaya başladı.Takip ettim ilk önce.O durunca durdu.Beach e girip voleybol filesine ilerledi.O kız da kalktı hemen sarıldı.Görünce nasıl acıdı içim biliyormusunuz.Sinird elimi duvara geçirdim ama o kanı gördüğümde bile canımı hiçbişey yakmadı.Gözlerim dolu dolu sahile gittim.Oturdum kumların üzerine güneş batana kadar izledim.Tabi gözlerim kan çanağı eve gittim.
Odada telefonumu açıp o kızı da arkadaşlarını da araştırdım.Bir kaç saçma sapan fotoğrafı çıktı.Öyle bir kız olup olmadığından emin olmak için bekledim bir ay iki ay.Ortaya çıktı kişiliği.Edinçin en yakın arkadaşına yavşıyor kız.Ama arkadaşı farkında değil.Yenge diyip duruyo zavallı.
Bir gece erdinçi aradım gizliden anlattım böyle böyle inanmm falan dedi kapattı.O kapatınca bende umudu kestim mevzuyu kapattım.İki ay kadar bekledim ama deliricektim neredeyse.O kadar uğraştım ki sürekli kavga ediyorlardı artık.O kızdan korumak için canım çıktı.6. aylarına giremeden bir gce bıraktı o kızı erdinç.Ben onların ayrılmasına sevinirken o kız vazgeçemiyordu bir türlü.Canını arkadaşlarıyla yakmak istedi ama yapamadı.Karaktersizin tekiydi işte.
Bu yaz göz göze gelmeler dışında konuşmuyorduk.Bir gc aradım açık açık.Seni seviyorum sesini duymak için aradım dedim teşekkür etti.Sonrada kerpeye geri döndüler.24 ağustosta geri geldi o yoklukta ruh gibi dolaştım resmen.Festival vardı 27 sinde gittik arkadaşımla giriştte gördüm onu.Snaplar attık izledi falan.Konsrde aradım onu duymadı. neyse istanbula geldim ben snape onu çizmiştim attım üç hafta sonra paylaştı snapte teşekkürler diyerekten.Sonra bana yazdı çizimlerin beni mutlu etti çok güzeller başarılısın falan diye.Bayağı konuştuk.Tekrara çizdim paylaştı.Konuştuk.Doğum günümü de kutlamıştı.Yılbaşında yin çizip ona attım.Konuştuk .Konuşmaların ss ini falan da aldı hatta.
Dönemin başında arkadaşımla eğer ona bişey olsa nerden haberim olur bişey olsa ne yaparım diye konuşmuştuk.4 gün telefonu kapalıydı 8 kere aradım.gizliden.Çıldırmak üzereydim.Kimseden bir haber çıkmıyordu.Birden telefonunun açıldığını gördüm.Snape girmiş direkten döndük yazmış.Ne oldu dedim trafik kazası dedi.O ara öldü diye tutturmuştum kesin bişey oldu diyordum.Umudumu yitirmiştim sakaryaya gidcektim ki snapi görünce hmen mesaj attım zaten.
Zatn ne zaman aklıma bişey gelse başıma da gelir.
Sevdiğiniz varsa ve konuşamıyorsanız anlarsınız beni.Nkadar zor ne kadar acı verici anlarsınız…
0 notes
oncul · 7 years
Photo
Tumblr media
Bana bir şeyler oldu. Göze mi geldim nedir?!.. Eskiden cuma, hadi bilemedin cumartesi akşamı gelirdim eve... Kapıdan girer girmez dünyanın en miskin, en yavaş adamı olur ve kesseler çıkmazdım dışarı pazartesi sabahına kadar. Şimdilerde, "Eser kalmadı o miskin halimden" desem, elbette kuyruklu bir yalan olur ama... Fırsat buldukça da çıkıp, üç beş adım atıyor, yürüyorum bol bol. Yanımda makinam olunca da, biraz fotoğraf çekmeye gayret ediyorum... Bazen ışık, bazen gölge, bazen şans yardım ediyor, kafam boşalırken gönlüm doluyor güzel renklerle, anılarla. Bugün de öyle yaptım, çıktım dolaştım biraz... Kazancılar, Büyüksaat, Ziyapaşa Parkı filan... Vahap'a rastladım Ulucami'in orada... Çiğdem ve Oğuz Tüylüce ile oturmuşlar sohbet ediyorlardı... Ben de iliştim bir tabureye, sohbete ucundan kenarından dahil oldum... Vahap'la çok eskilere gittik, Alinur abiden, Cengiz abiden bahsettik, güzel insan Mehmet Baltacı abiyi, sevgili Özgen'i andık... Çay içip sohbet ederken, bir ara gözüm bu dayıya ilişti... O an, o dayı, o ışık, o gölge, o renkler hafızama da, makinama da böyle kaydoldu. ... Ziyapaşa Parkı / Adana Ocak 2017 ©mustafaöncül ... #xt2 #fujixt2 #fujixseries #oncul #mustafaoncul #streetphotography #streetphoto #streetphotographer #streetlife #photostreet #natgeopeople #outdoorphotography #portraits #portraitphotography #portrait_perfection #portrait_shots #portraitmood #portraitoftheday #portraitpage #ig_portrait #portraits_ig #women #travelphotography #Photographylovers #profile_vision #majestic_people #Photographers_tr #objektifimden #igphotoworld #colors_of_day
0 notes