Yıl 1341 nefsime uydumSebep oldu şeytan bir cana kıydımKatil defterine adımı koydumEşkiya dünyaya hükümdar olmaz
Sen üzülme anam dertlerim çokturÇektiğin çilenin hesabı yokturYiğitlik yolunda üstüme yokturEşkiya dünyaya hükümdar olmaz
Çok zamandır çektim kahrı zindanıBize de mesken oldu Sinop’un hanıFirar etmeyilen buldum amanıEşkiya dünyaya hükümdar olmaz
Sinop kalesinden uçtum denizeTam üç…
Bir zamanlar, bir hükümdarın yanındaki nedimi, karşılaştıkları her olaydan sonra, "Her şeyde bir hayır vardır" der dururmuş. Sultan da pek ses etmezmiş, "öyledir" der geçermiş.
Bir gün ava çıktıklarında yollarını kaybetmişler. Yağmur ve fırtınalı bir gecede bir kulübeye sığınmışlar. Güç bela buldukları birkaç odunu kırıp yakmak için uğraşırken, sultanın gözüne bir odun parçası çarpmış ve bir gözü kör olmuş.
Sultan acı ile kıvranırken, adamcağız her zamanki hali ile "Üzülmeyin sultanım. Her şeyde bir hayır vardır" deyivermiş.
Sultan dayanamayıp "Efendi efendi! gözüm kör oldu, görmüyor musun, bunun hayır neresindedir?" demiş ve nedimini kovmuş.
Birkaç gün içinde kendini toparlayan sultan dönüş yoluna koyulmuş. Tebdil-i kıyafet olduğundan, kimse onun sultan olduğunu anlamamış.
Yol üzerinde eşkıyalar kendisini yakalamışlar ve "Efendi, bizim eşkiyabaşının bir dileği kabul oldu. Eğer dileğim kabul olursa, bir kurban keseceğim, diye adakta bulunmuştu. Bize de, "adak olarak bugün ilk yakaladığınız canlıyı kurban niyeti ile kesin!" dedi. Seni bu niyetle boğazlayacağız. Ne yapalım biz de emir kuluyuz. Hakkını helal et!" demişler.
Sultanı şaşkın ve bitkin yatırıp boğazına bıçağı dayayan eşkıya, bir gözün kör olduğunu görünce, eşkıya başına seslenmiş : "Reis, birini yakaladık ama bir gözü kör, bildiğimiz kadarı ile bundan kurban olmaz!" Reis de; "Salın o zaman gitsin, sağlam birini bekleyin!" demiş.
Sultan kurtulup saraya varınca ; "Her şeyde bir hayır vardır" diyen nedimini aratıp buldurmuş. Kendisinden helallik dilemiş ve onu yanından kovduğu için özür dilemiş. Adamcağız da; "Sultanım, yanınızdan beni kovmanızda da bir hayır varmış. Aksi halde, gözlerim sağlam olduğu için, beni keserlerdi" demiş..
"dilimin ucunda bir cümle var, söyleyebilsem hafifleyeceğim" hissinin yalınlığı ve de yalanlığı. Oysa biz artık hafifleyemeyecek kadar taşlaşmışız ve bir put gibi tavırsızızdır artık bu olacaklar ve olanlar karşısında. Ne cümleler kurmuşuzdur da hiçbir gemi bir milim ilerlememiştir. İçimizden göğe yükselen o kekre acılardan sömürülmüş bir milletin yoksulları gibi salt cenazemiz kalır geriye ve artık o ne bir isyankardır ne bir eşkıya. Aklımızdan geçenlerin döküldüğü dijital bir kağıt üzerinde ne olsa değiştirir bu dünyayı diye düşünür dururuz da fakat bir alaycı cümle dökülür parmak uçlarımızdan ki ne bir kimseyi güldürür ne bir kimseyi gocundurur. Tadı kaçmış eski kolalar gibi çocukluktan hatırlanan o anılar bile artık sinemizi yırtamaz olmuştur, dünya bayatlamıştır ve biz dünden kalan ekmekleri artık yemek zorunda değilizdir.