Tumgik
#ellery the model
idolsgeneration · 1 year
Photo
Tumblr media
174 notes · View notes
trevlad-sounds · 2 months
Text
Tumblr media
Gondola Flight Path
Released 19.04.2023
Pocket Pavilions-Gondolas Traversing Lofty Peaks K. Leimer-From One To Ten The British Stereo Collective-Death on the Launchpad Tonto's Expanding Head Band-Bittersweet Robson Jorge, Lincoln Olivetti-Eva log(m) & Laraaji-Sunken Forest Albin-Morgonrus Binaural Space-Middle-aged Sleuth Golden Bug, In Fields-La Main Jaune The New Honey Shade-Oganesson Cavern of Anti-Matter-Metric 36 Studio Kosmische-Nano Problemo MODEL ALPHA-Weaving Patterns Sensations' Fix-Overflowing Ashtrays Uncle Fido-They Discover a Secret Moon Mullins-Blue Mantilla Mark Ellery Griffiths-Abandoned Artifacts Cult48-The Day The Clouds Collapsed Sean Bechhofer-Sechs XIV;Blackout Secret Circuit-Wild Flights Pocket Pavilions-Gondolas Traversing Lofty Peaks
3 notes · View notes
gt-icons · 2 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Site Model dark Icons
‒ like or reblog if you save
43 notes · View notes
Text
Tumblr media
0 notes
sadecedoruk · 9 months
Text
250 $'a Mercedes
Adam otomobil almayı düşünüyor. Gazetedeki ilanlara bakıyor.
Derken, o da ne,
"250 DOLAR A MERCEDES"
Yanlış basılmış deyip sayfaları çeviriyor. Ertesi gün yine aynı sayfa, yine aynı ilan
"250 DOLAR A MERCEDES"
Hata devam ediyor diye düşünmüş. Ertesi gün yine aynı sayfa, aynı ilan.
"250 DOLAR A MERCEDES"
Bir dakika yaa bir arayıp ikaz edeyim, yanlış yapmasınlar deyip numarayı çevirmiş. Çok kibar ve güzel sesli bir bayan cevap vermiş, -Buyurun beyefendi.
-Hanımefendi, gazetede bir mercedes ilanı var, siz mi verdiniz?
-250 dolar a yeni bir süper lüks mercedes, bunu soruyorsunuz sanırım. Evet, zaten sadece siz aradınız.
-Yani, ilan doğru mu?
-Evet beyefendi, arabayı almak mı istiyorsunuz?
-Yani 250 dolar a mercedes öyle mi..? -Evet. -A ar.. arab.. araba ara.. arabayı gö.. gö.. göreb.. görebilirmiyim?
-Tabii adresi vereyim yazın.
Adam hızla yola düşer, şehir dışındaki adresi bulur, görkemli bir malikanedir. Bahçeden girer, zili çalar, Bir uşak kapıyı açıp adamı salona alır. Güzel, genç ve alımlı bir bayan gelir, kibarca karşılayıp buyur eder adamı.
-Hanımefendi, ara.. ara.. aa.. aarabayııı g.. ggö.. görebilirmiyim?
-Tabii ki, buyurun garaja gidelim. Garajın kapısı açılır,… pırıl pırıl, özel yapım, son model mercedes tüm ihtişamıyla orada.
-Ha ha han hanımefendi, a a ara araba ça çal çalışıyor mu?
-Alın anahtarları deneyin.
Adam elleri titreyerek arabaya oturur, anahtarları takıp marşa basar, araba saat gibi çalışmaktadır.
-P.. pe.. pekii, y.. yü.. yürüyor mu?
Diye sorar.
-Bahçede bir tur atın isterseniz.
Adam bahçede bir tur atar, evet… Mercedes şahane… Geri döner ve sorar. -Şimdi ben, size 250 dolar verirsem bu arabayı alabilirmiyim yani?
-Evet Beyefendi, aynen öyle. Adam yine elleri titreyerek cebinden çıkardığı paraları kadına uzatır. Kadın aracın belgelerini imzalayıp adama uzatır,
-Hayırlısı olsun beyefendi, deposu da dolu, arabanızı güle güle kullanın. Adam arabaya biner, tam gidecekken döner ve dökülür:
-Hanımefendi, Allah aşkına ne olursunuz şu işin aslını bana anlatın, yoksa delireceğim!
Kadın buruk bir kahkaha atarak
"pekiyi", der.
Ve çantasını açıp bir kağıt çıkartır.
-Bu benim geçen hafta sekreteri ile yurtdışına kaçan utanmaz eşimin bıraktığı mektup.
Bakın ne diyor:
"Sevgili karıcığım bana çok emeğin geçti, beni affet… Sana evi, çocukları, eşyaları, şirketlerden birini, sahildeki yazlığı bırakıyorum.
Senden küçük bir ricam olacak: Lütfen garajdaki Mercedesi sat ve parasını bana yolla"
😁
21 notes · View notes
aynodndr · 8 months
Text
DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ
Hayatın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor.
Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamıyorlar. Başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyorlar. Yanıbaşımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen onbinlerce insan onları hiç ilgilendirmiyor. Tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor.
Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek. Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar.
Kendileri için yapılan fedakarlıkların hiç farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar. Herkesi kendine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar. İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı.
Hayatlarında eğlenmeden başka bir amaç olmadığı için artık tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar.
Geçmiş onları pek ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefasızlar. Dedelerinin canlan, kanları pahasına vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar. Vatan, onlar için son model bir cep telefonundan daha değersiz.
Milletimizin geleceği açısından endişeleniyorum.
20 yıl sonra bu nesil, nasıl ana-baba olacak?
Kendine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek?
Evlerini nasıl idare edebilecek?
Ülkeyi nasıl yönetecek?
Vatanı nasıl savunup can verecek?
Bütün bunlar neden oluyor izah edeyim.
Altın kafeslerde çocuklar yetiştiriyoruz artık. Uçmayı bilmeyen kuşlar gibi. Çocuklar hayattan bihaber.
Açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında, acıkmalarına fırsat bile vermiyoruz. Öyle ki yemek yemeyi bile işkence görür hale geliyorlar.
Susuzluk nedir hiç bilmiyorlar. Hiç susuz kalmamışlar. Üç adımlık yolda bile susarlar diye yanımızda içecek taşıyoruz. Çocuk daha “susadım” demeden ağzına suyu dayıyoruz.
Çocuklar hiç üşümüyorlar. Soğuk havalarda evden çıkarmıyoruz. Okula giderken kırk kat sarmalayıp çıkarıyoruz dışarı, hiç titremiyorlar.
Çocuklar hiç ıslanmıyorlar, evden arabaya kadar bile üç metrelik mesafede şemsiyesini başına tutuyoruz. Saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz. Bu yüzden çocuklar ıslanmak nedir bilmiyorlar.
Yorgunluk nedir bilmiyor çocuklar. İki adımlık mesafelere bile arabayla götürüyoruz onları yorulmasınlar diye. Birazcık parkta koşsalar, hasta olacak diye engel oluyoruz. Onlar takatleri tükenecek kadar hiç yorulmuyorlar.
Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz. Bu yüzden varlığın kıymetini bilmiyorlar.
Onlar bir yanığın veya bıçak kesiğinin acısını bilmiyorlar. Elleri yanmasın, kesilmesin sakın diye onlara ne bıçak tutturuyor ne ocak yaktırıyoruz.
Çocuklar hissetmiyor yaşamı, açlığı bilmediği için açlara acımıyor, üşümek nedir bilmedikleri için sokaktaki evsizleri umursamıyor. Yokluk nedir bilmedikleri için ekmeğe gelen zam onların dikkatini bile çekmiyor, haber kalabalığı olarak görüyor, gülüp geçiyorlar. Sıcak odalarında yaşadıkları için evsizlik nedir, sürgün nedir anlamıyor, savaşları, kurşunlanan, ölen insanları umursamıyorlar. Acımıyorlar……
Kıymetini bilmiyorlar ekmeğin, elbisenin, barışın ve huzurun, ana babanın….
Müdahale edilmezse gelecek iyi şeyler getirmeyecek güzel ülkemize. Bu sorunu Devlet derinden hissetmeli. Bu sorunun çözümü için ciddi çalıştaylar düzenlenmeli. Öğretim programları ve ders materyalleri revize edilmeli. Okulların duygu eğitimi konusunda rolleri artırılmalı. Anne babalara çocuk yetiştirme konusunda ciddi eğitimler verilmeli. Geç kalınmadan bu sorun mutlaka çözülmeli. Bu sorun çözülmezse ülke çözülecek…
Doğan CEYLAN
Maarif Müfettişi
2 notes · View notes
akinci · 2 years
Text
Tumblr media
Adam otomobil almayı düşünüyor. Gazetedeki ilanlara bakıyor. Derken, o da ne, "250 DOLAR A MERCEDES" Yanlış basılmış deyip sayfaları çeviriyor.
Ertesi gün yine aynı sayfa, yine aynı ilan
"250 DOLAR A MERCEDES"
Hata devam ediyor diye düşünmüş. Ertesi gün yine aynı sayfa, aynı ilan.
"250 DOLAR A MERCEDES"
Bir dakika yaa bir arayıp ikaz edeyim, yanlış yapmasınlar deyip numarayı çevirmiş. Çok kibar ve güzel sesli bir bayan cevap vermiş,
-Buyurun beyefendi.
-Hanımefendi, gazetede bir mercedes ilanı var, siz mi verdiniz?
-250 dolar a yeni bir süper lüks mercedes, bunu soruyorsunuz sanırım Evet, zaten sadece siz aradınız.
-Yani, ilan doğru mu?
-Evet beyefendi, arabayı almak mı istiyorsunuz?
-Yani 250 dolar a mercedes öyle mi..?
-Evet.
-A ar.. arab.. araba ara.. arabayı gö.. gö.. göreb.. görebilirmiyim?
-Tabii adresi vereyim yazın.
Adam hızla yola düşer, şehir dışındaki adresi bulur, görkemli bir malikanedir.
Bahçeden girer, zili çalar, Bir uşak kapıyı açıp adamı salona alır. Güzel, genç ve alımlı bir bayan gelir, kibarca karşılayıp buyur eder adamı.
-Hanımefendi, ara.. ara.. aa.. aarabayııı g.. ggö.. görebilirmiyim?
-Tabii ki, buyurun garaja gidelim.
Garajın kapısı açılır,... pırıl pırıl, özel yapım, son model mercedes tüm ihtişamıyla orada.
-Ha ha han hanımefendi, a a ara araba ça çal çalışıyor mu?
-Alın anahtarları deneyin.
Adam elleri titreyerek arabaya oturur, anahtarları takıp marşa basar, araba saat gibi çalışmaktadır.
-P.. pe.. pekii, y.. yü.. yürüyor mu? Diye sorar.
-Bahçede bir tur atın isterseniz.
Adam bahçede bir tur atar, evet... Mercedes şahane... Geri döner ve sorar.
-Şimdi ben, size 250 dolar verirsem bu arabayı alabilirmiyim yani?
-Evet Beyefendi, aynen öyle.
Adam yine elleri titreyerek cebinden çıkardığı paraları kadına uzatır. Kadın aracın belgelerini imzalayıp adama uzatır, -Hayırlısı olsun beyefendi, deposu da dolu, arabanızı güle güle kullanın.
Adam arabaya biner, tam gidecekken döner ve dökülür:
-Hanımefendi, Allah aşkına ne olursunuz şu işin aslını bana anlatın, yoksa delireceğim!
Kadın buruk bir kahkaha atarak "pekiyi", der. Ve çantasını açıp bir kağıt Çıkartır.
-Bu benim geçen hafta sekreteri ile yurtdışına kaçan utanmaz eşimin bıraktığı mektup:
Bakın ne diyor:
"Sevgili karıcığım bana çok emeğin geçti, beni affet...Sana evi, çocukları, eşyaları, şirketlerden birini, sahildeki yazlığı bırakıyorum. Senden küçük bir ricam olacak: Lütfen garajdaki mercedesi sat ve parasını bana yolla...!
16 notes · View notes
josh-lanyon · 1 year
Note
Hello :), just want to say, that I spent the whole weekend with your books. First (of course!) bedknobs and Broomstick a week ago, then I read 3-5 of Secrets and Scrabble and then Saturday and Sunday 1-4 Holmes and Moriarity. I love it.
I have two questions:
since Secrets and Scrabble 7 is out before 6, would you recommend to wait till the 6th is released and reading it and then to read the 7th?
Do you have any celebrities/pictures you associate Cosmo/John, Kit/J.X. and Ellery/Jack with?
Loon Landing is what I’m working on right now, so it should be out mid-March at the very latest. So I think it makes sense to wait till it’s done before reading Book 7.
As far as celebrities...I have some *very* general physical types in mind for Cosmo and John. As much as I love the cover model on those covers, I actually think of Cosmo more as a  Timothée Chalamet type. And John looks in my mind like a model by the name of Simon Clark. In my mind, Ellery looks a bit like Mathew Daddario and Jack a little bit like Chris Evans. But just as very general physical types. I don’t really have any celebrities in mind for Kit and JX! 
3 notes · View notes
teknolojihaber · 6 days
Text
HumanPlus: Boks yapmayı, piyano çalmayı insanları izleyerek öğrenen robot
Tumblr media
İnsansı robot, Unitree'nin H1 robotu temel alınarak geliştirildi. Araştırmacılar, yalnızca insanların gerçekleştirdiği eylemleri taklit etmekle kalmayıp aynı zamanda hareketleri taklit ederek öğrenebilen insansı bir robot geliştirdi. Stanford Üniversitesi araştırmacıları 'HumanPlus' adında bir robot yaptılar. Ekip, insan hareketlerini izleyip taklit ederek piyano çalmayı, pinpon topunu karşılamayı ve daha fazlasını öğrenebileceğini söylüyor. Stanford ekibinden Zipeng Fu'ya göre insansı robot, insan hareketini kopyalamak için tek bir RGB kamera ve tüm vücut öykünmesi kullanıyor. https://www.youtube.com/watch?v=FPiyv7CIV6I HumanPlus'ı oluşturma ve eğitme Araştırmacılar, HumanPlus'ın bir görevi öğrenip daha sonra adım adım gerçekleştirmesi için 40 saatlik insan hareketi verisine ihtiyaç duyduğunu belirtiyor. Üstelik kamerasını kullanarak insanları taklit edebiliyor ve ardından eylemleri gerçek zamanlı olarak yeniden üretebiliyor. İnsansı, Inspire-Robots'un elleri ve başka bir şirketin bileklerinden oluşan Unitree'nin H1 robotu örnek alarak geliştirildi. Robotun bir diğer benzersiz özelliği de tasarımının açık kaynak olması, yani işlevselliğinin gelecekte ihtiyaç duyulduğunda değiştirilebilmesidir. Araştırmacılar ayrıca kendi başına benzer bir model oluşturmak isteyen herkesin erişebileceği bir GitHub deposu da yayınladı . HumanPlus'ta kullanılan çeşitli parçaların fiyatlarına ilişkin veriler de Stanford araştırmacıları tarafından paylaşıldı . Ancak HumanPlus gibi çalışan bir modele sahip olmak ucuz değil ve ekibin paylaştığı kaba tahminlere göre robotu yaklaşık 107.945 dolar fiyatla ürettiler . Ancak kopyalayıp gerçekleştirebileceği hareketlerin miktarı göz önüne alındığında, şu anda piyasada bulunan en ucuz seçeneklerden biri olması muhtemeldir. İnsansı robotların çağı İnsansı robotlar bu aralar çok moda, Tesla CEO'su Elon Musk yakın zamanda şirketinin gelecek yıl fabrikalarında muhtemelen 1000'den fazla insansı robotun çalışacağını belirtmişti . Tesla tarafından üretilen Optimus robotlarının gelecek yıl satışa çıkabileceğini ve Tesla'yı 25 trilyon dolarlık bir şirket haline getirebileceğini de söylemişti. Musk daha önce Optimus'un Tesla'nın en önemli ürünü olacağına inandığını belirtmişti. Şirketin ABD'deki ana fabrikasında otonom olarak çalışan iki robotu olduğu bildiriliyor. Devam edersek, insansı bir robot da New York'taki bir üniversitede bahar mezuniyet konuşması yapmıştı. Sophia adlı popüler bir yapay zeka (AI) robotu, bu yıl mayıs ayında Buffalo'da D'Youville Üniversitesi tarafından düzenlenen etkinlikte mezunlar, öğretim üyeleri ve aileler de dahil olmak üzere 2.000'den fazla katılımcıyla konuştu. Geçen ayın başlarında, sosyal medyada dolaşan kısa bir video klip, Çin'deki bir insansı robot fabrikasının iç işleyişini ortaya çıkararak eğlence ve endişeye yol açmıştı. TikTok'a yüklenen videonun Çinli robotik firması Ex Robots'un üretim katından olduğu biliniyor . İnsansı robotlar çeşitli düzeylerde kabul görüyor ve birden fazla görevi yerine getirmeleri öğretiliyor; önümüzdeki günlerde bunların önemi muhtemelen artacak ve Stanford ekibinin HumanPlus'ı da mesafe kat edip iz bırakabilir. Read the full article
0 notes
Text
Z Katlı Kağıt Havlu Dispenseri
Z Katlı Kağıt Havlu Dispenseri: Hijyen ve Pratiklik Bir Arada
Z katlı kağıt havlu dispenserleri, modern yaşamın hijyen standartlarını karşılamada önemli bir rol oynar. Bu dispenserler, özellikle yoğun kullanılan alanlarda, hem temizlik hem de kullanım kolaylığı sağlayarak, işyerlerinden restoranlara, okullardan sağlık kuruluşlarına kadar birçok yerde tercih edilmektedir. İşte z katlı kağıt havlu dispenserlerinin avantajları ve kullanım alanları hakkında bilmeniz gerekenler.
Hijyenik ve Ekonomik Çözümler
Z katlı kağıt havlu dispenserleri, kullanıcıların tek bir kağıt havluyu çekmesini sağlayan tasarımı ile dikkat çeker. Bu sayede, her seferinde sadece bir havlu kullanılır ve gereksiz israfın önüne geçilir. Bu, hem ekonomik açıdan hem de çevresel sürdürülebilirlik açısından büyük bir avantajdır. Ayrıca, kullanıcıların elleriyle diğer kağıt havlulara temas etmemesi, hijyenik bir kullanım sağlar ve çapraz bulaşma riskini minimize eder.
Kullanım Kolaylığı ve Pratiklik
Bu dispenserler, kullanım kolaylığı ile de ön plana çıkar. Z katlı tasarımı sayesinde, havlular düzenli bir şekilde dispenserden çıkar ve kullanıcılar tek elle rahatlıkla havlu alabilirler. Bu özellik, özellikle elleri dolu olan veya acele eden kullanıcılar için büyük bir avantajdır. Dispenserlerin montajı ve kağıt havlu dolumu da oldukça basittir, bu da işletmeler için zaman ve iş gücü tasarrufu sağlar.
Estetik ve Dayanıklılık
Z katlı kağıt havlu dispenserleri, çeşitli tasarım ve renk seçenekleri ile her türlü dekorasyona uyum sağlar. Paslanmaz çelik, ABS plastik gibi dayanıklı malzemelerden üretilen modeller, uzun ömürlü kullanım sunar. Bu malzemeler aynı zamanda kolay temizlenebilir ve bakteri üremesine karşı dayanıklıdır, bu da hijyen standartlarını korumaya yardımcı olur.
Geniş Kullanım Alanları
Z katlı kağıt havlu dispenserlerinin kullanım alanları oldukça geniştir. Restoranlar, kafeler, oteller gibi yiyecek ve içecek sektöründe, okullar, üniversiteler, kamu binaları gibi eğitim ve kamusal alanlarda, hastaneler, klinikler gibi sağlık kuruluşlarında yaygın olarak kullanılır. Ayrıca, ofisler ve fabrikalar gibi iş yerlerinde de bu dispenserler, çalışanların hijyenik bir ortamda çalışmasına katkıda bulunur.
Sonuç
Hijyenik, kullanışlı ve uygun fiyatlı çözümler sunan Z katlamalı kağıt havlu dispenserleri, modern yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Bu dispenserler, geniş kullanım alanları ve konforu sayesinde çeşitli ortamlardaki temizlik gereksinimlerini iyileştirerek tüketicilere konforlu bir deneyim sunuyor. Dolayısıyla toplu alanlarda ve ofislerde birden fazla kağıt havlu dispenseri bulunmasının işletmeler ve işyerleri için birçok avantajı bulunmaktadır.
0 notes
emirhanizm · 1 month
Text
Hayat Koleksiyonum
Kıbrısta zebil bir öğrenci olduğum zamanlarda kocaman kasasıyla bilgisayarımı Mersinden getirmiştim Kıbrısa.
O bilgisayar benim hayatım oldu doğal olarak. Odadan çıkmadan günler, aylar geçirebilir olmuştum. Msn üzerinden var olan 2-3 arkadaşımla konuşur, dizi, film izler oyun oynardım. Bilgisayarım çok önemliydi.  2006 yılında İnternette gezinirken bir saat reklamı gözüme çarpmıştı. Seiko Sportura Sna481p1. Çok güzeldi. Girip bakarken bulmuştum kendimi. Çok beğenmiştim. Fiyatı 750 liraydı. Ben o dönem aylık 90 lira ile geçinmeye çalışıyordum.. Rüya bile olamazdı o saati alabilmek...  Herhalde reklama tıkladığım için olacak günlerce her yerde o saatin reklamı karşıma çıkmaya başlamıştı. En son fotoğrafını kaydettim bilgisayarıma. Dursundu lazım olurdu.. Üniversite boyunca ara ara girip baktım fiyatına. Tamamen porno izlemek gibi bir şeydi. Asla alamayacağımı bilirdim. Ama bakardım... Yıllar geçti 2011 yılına girdik.. Üniversite bitti.. Yüksek lisansa başladım.. Ara ara bilgisayarımda saatin o kayıtlı fotoğraf gözüme çarpardı, bakıp geçerdim. İçimde yer etmişti. Yüksek lisans tezimi verince kendime o saati alacaktım. Söz verdim.
Tez bitti.. Saatin fiyatına bakayım dedim 2750 lira yazıyordu. Zaten uzaktan uzağa takipteydim ancak benim daha bir işim bile yoktu. Mümkün değildi saati alabilmem.. Kendime verdiğim sözü tutamadım. Alamadım.. 
Yılllar geçti.. Saatin fotoğrafı artık telefonumda galeride “indirilenler” klasöründeydi. Ara ara gözüme çarpardı.. 2017 yılında Doktora tezimi bitirince gerekirse kredi çekeceğim ama o saati alacağım dedim kendi kendime. Doktora tezim bitti, cebimde de 3-5 param var. Her şey hazır.. Kuruldum bilgisayar başına.. 
Saatlerce bakınmama rağmen saat hiç bir yerde yoktu. 2004 yılında piyasaya sürülen bir modelmiş. Doğal olarak 13 sene içerisinde saatin tüm stokları tükenmiş ve yeni modeller geldiği için saati satan hiç bir yer yoktu. Kafaya koymuştum bir mail şablonu hazırlayarak Türkiye’deki tüm Seiko bayilerine gönderdim, yurt dışındaki arkadaşlara haber saldım. 1-2 hafta geçti, Seiko bayileri “ o çok eski bir model bulabilmeniz maalesef mümkün değil” şeklinde mailler atmaya başlamışlardı. Yurt dışındaki arkadaşlardan da aynı cevapları alıyordum. Dayanamadım Seiko’ genel merkezine mail attım. Japonyaya. Kendileri de o modelin artık üretilmediğini sadece Seiko koleksiyon müzesinde 1 adet olduğunu onu da satamayacaklarını ilettiler. Gerçekten günlerimi verdim ama alamadım. Yoktu... 2-3 ayda bir araya araya 2021 yılına geldik. Ancak saat oldukça eski bir model olduğu için hiç bir yerde yoktu. Seiko’nun da burukluğu ile kendime başka bir saat almaya karar verdim. Bir çok başka saatim vardı ama başka bir seiko bulayım kendime dedim.. Bilgisayar başına oturdum.. Araştırdım, fiyat kıyasladım ve bir tane Seiko kestirdim gözüme. Kartımı çıkarttım cüzdanımdan. Bilgileri girecektim.. Ancak içim hala o eski Seiko’daydı. Acaba ikinci elleri ne durumda bir bakayım sonra alırım diyerek malum siteye girdim. Seiko yazdım. Benim 17 senedir aradığım saatin ikinci elleri vardı ama camları çizik, kayışları kopmuş, alınacak gibi olmayan şeyler. Zaten içime de sinmezdi ikinci el.. Sıkıntıyla sonlara doğru inerken “ Sıfır Seiko Sportura Sna481p1″ ilanını gördüm. Nereye sıfır amk sıfır mı kalmış diye ilana tıkladım... Lan ne göreyim, İzmir’de adamın biri saatin sıfırını satıyor. Ambalajları, etiketleri, ipleri, sertifikası, garantisi her şeyi üzerinde. Nasıl lan diye incelemeye başladım. Baya baya saatin sıfırını satıyordu adam. Hemen mesaj attım zira saat çok geçti. Ertesi gün adam saatin hala satılık olduğunu söyledi. Hemen aradım.. 2006 yılında eşi doğum günü hediyesi almış ancak bizim eleman hiç kullanmadan kutusuyla kaldırıp kenara koymuş. İnanamadım. Rica ettim, İzmir’deki bir arkadaşımla beraber Seiko bayisine gittiler, kontrol ettirdim, saat orijinal ve sıfır. Sertifkası, garantisi vs her şeyi tamam.  Hemen arkadaşıma saati aldırdım. Saat bugün itibariyle elime ulaştı... Masaya oturdum. 15 sene önce Kıbrısta zebil ziyan yaşayan ben, Yüksek lisansını yeni bitirmiş ben, Doktora tezinin savunmasını geçmiş ben ve 32 yaşımda üniversite hocası olan ben hepimiz o kutunun başındaydık. Hayatımda o saati hiç gerçekte görmemiştim bile. Sadece fotoğraflarına bakabilmiştim. Yavaş yavaş açtım kutusunu... Saat... Saat minnacık bişeydi. İnanamadım. Fotoğraflarda çok daha heybetli, kocaman görünen bir saatti. Elime aldım. Baya ufak tefek kibar... Güzel de ama ne bileyim biraz küçükcene sanki... Taktım hemen koluma. O an fark ettim koluma değil de ruhuma taktım sanki saati. Mandala olmuş benim için. Önemli olan saat değilmiş. Elde edebilecek hale gelmekmiş. Ruhumda bir parça tamamlandı. Bütün gün saatle gezdim.  Sonra düşündüm. Bu saat, bir saatten ziyade bir sembol artık benim için. Takıp takmamam gerçekten önemsiz.. Kullanmamaya kadar verdim. Eskitmek istemiyorum. Saati çıkarttım. Güzelce yastığına geçirdim. Üstü açık olacak şekilde kutusuna oturttum. Farkında bile olmadan her gün görülebilecek bir yer olan televizyonun üstündeki rafa koydum.
Rafa koyarken dehşetle fark ettim. Rafta 1 adet kesik uçlu dolma kalem, 1 adet oyuncak araba, 1 adet masa üstü kalemtraş, 1 adet de amerikan futbol topu duruyor... Bunların hepsi benim çocukken veya gençliğimde çok istediğim ama alamadığım şeyler. Yıllar içinde alamadığım ne varsa parça parça toplamışım, hiç kullanmadan kaldırıp görülebilecek bir yere koymuşum. Tamamen bilinçsizce yapılan bir şey ama bu. Farkında bile değildim lan. Dehşete düştüm. Saat tabi ki en büyüğü ve en değerlisi. Ama kendi içimdeki boşluğun yarattığı bir koleksiyonum olmuş evde. Hiç kullanılmayan, muhtemelen de hiç kullanılmayacak eşyalar..  Şimdi düşünüyorum da.. Alamadığım herhangi bir şey kalmadı sanırım. Anlamsız ve saçma gelecek belki ama bugün içimdeki boşluğum kapandı. Tamamlandığımı hissettim.  15 sene kadar geç kaldım ama olsun.  Çocukluğum, ergenliğim, gençliğim ve orta yaşım...  Öylece duruyorlar yan yana....                 
Tumblr media
0 notes
idolsgeneration · 1 year
Photo
Tumblr media
168 notes · View notes
saintlucyrepresents · 2 months
Text
Tumblr media
Scott Slusher Tecovas
Scott Slusher photographed the new “Slide into Summer” campaign for the western wear brand Tecovas in Marathon, Texas. Over a three day production in west Texas, Scott traveled and shot the women’s apparel at various ranches and historic sites, capturing the comfort fashion sandal in full display.
Chief Marketing Officer: Gillian Kennedy Executive Creative Director: Brian Jordan Director, Brand Strategy: Ellery Jividen Senior Design Director: Craig Denham Creative Producer: Mary Beth Pellegrino Assistant Creative Producer: Kennedy Abney Stylist: Tiffany Hicks Digital Tech: Myckenzee Kunn Photo Assistant: Catherine George Model: Alyssa Marie Brown
See more of Scott Slusher’s Fashion portfolio online here.
0 notes
musicarenagh · 2 months
Text
Introducing Ellery Twining: A Musician Crafting Sonic Narratives Ellery Twining, among the countless maestros, stands out in a unique fashion in the music scene. This multi-talented artist has made his own road with an iron will that led to the emergence of artistic sincerity-a characteristic that is dearly cherished of these fans and critics all around. The singer's musical career began with the intimate album "REVENGE," but he has already been through the transformation of his whole style. Lately, he dropped an album," RESULTS" which is not just a compilation of new songs but an audiovisual fabric that has got to do with the narrative established in his debut album. Not only is this album remarkable, but also what really makes it remarkable is that Twining plays every instrument himself and writes all the lyrics by himself, giving it a unique sound that no one else can possibly make. The song “S.B. Butler” is also worthy of note, accompanied by a powerful music video full of visuals describing Twining’s adventures in the soundscapes of post-pop. Directed by the photographer Michelle from Mystic, CT the video does a detailed piece on meshing together pictures and story that evokes with nostalgic feeling and self-reflection. Filmed in Mystic CT and with model Carly Straub, the video essentializes the song. In our featured session, Twining reveals to us his artistic process, sources of inspiration, and future goals. Since the early days of music to now, he is able to reveal the process of understanding and developing his own style. Come with us as we discover the world of Ellery Twining- an artist breaking rules and offering his fans a trip along the path of self-exploration through his music. Watch S B BUTLER below https://youtu.be/oyTBwjasAkQ Follow Ellery Twining on Facebook Twitter Bandcamp Instagram What is your stage name Ellery Twining Is there a story behind your stage name? Yes. I’m not a big fan of my given name, certainly not as a musician. There was a guy in Mystic when I was a kid who had a mastless sailboat docked next to the drawbridge. Year after year he was there, but no mast was ever raised. I think his name was Charles Thompson, but he had a brother, who was a painter, and occasionally Ellery Thompson would show a few paintings on the deck of his brothers’ boat, complete with sign ELLERY THOMPSON PAINTER. I loved that name, Ellery, even as a kid. When I started to do social media, I decided to use Ellery Twining so I would have a layer of anonymity. Years later when I began to write songs as a solo act, the name was already set up for me. Where do you find inspiration? “I have a million ideas that I ain’t even rocked yet.” What was the role of music in the early years of your life? I was lucky enough to be a kid in the 1970s, and I had no idea disco was “uncool” or that anything WAS anything. There was so much good music on the AM radio, and then the explosion of FM in the late 70s, I was surrounded by music. Great music. But I was setting up pots and pans as early as 4 years old banging away with wooden spoons in the kitchen of my parents home.   Are you from a musical or artistic family? HA! Not at all. I used to think I was mixed up with some other kid at the maternity ward. I do have a kind of funny story about that. I work at Mystic Disc, one of the great American record stores. Every once in a while I get a shy customer who is afraid they are not going to look “cool” in the record store if they ask me a certain question. I always tell them how my parents had no taste in music, but my mother had a bunch of Barry Manilow records. And of course I listened to them incessantly. No one can surmise what music affected you in what way at a certain period of your life. Who inspired you to be a part of the music industry? Seeing The Police live in 1983 at the height of their powers. How did you learn to sing/write/to play? I don’t really sing, so I am not going to claim that, but I did perform extensively on the spoken word poetry scene in the 1990s.
So, what I tried to do was use the syntax of spoken word, and utilize that method to combine the height of the lyric within the proper moment of the song. I basically taught myself how to play the drum set. At first I would bang out vocal melodies on the toms, and gradually figured out how to layer and combine the cymbals and the drums and pace. But where I truly became a drummer was playing snare drum in the marching band during high school. The drum section had 15 additional hours of practice outside of the band practices. It was rigorous and challenging, and you also could not make a mistake. That is where I understood musical discipline. As far as guitar goes, I was in an electro rock band for 5 years in the mid -90s, and I taught myself how to play simply by playing every day and forcing myself to get better at it. When that band ended, I didn’t pick up the guitar for another 24 years. And I had to basically start from scratch. What was the first concert that you ever went to and who did you see perform? The Police in Hartford, CT August 13 1983. REM actually opened the show but no one had ever heard of them before, so I was secretly praying they would be over in at least a half hour. How could you describe your music? Post Pop. What I am trying to do is write without using conventional ABACAB arrangement. I have no choruses in my songs, no verses, and no solos. When I begin to write a song, I want to find four chords, or “figures” that can all revolve around each other melodically. Then, I find another group of four voicings. Then a third set, and often a fourth set. Once I feel I have four “movements” that all relate to each other, I arrange them so the song unfurls like a train of thought, or a novel/narrative. Describe your creative process. When I am working on songs, what I do to begin is come up with nine lyric ideas- a song about the neighborhood fire, for example, and then I will write the entire lyric before I have any music. I will write the entire album full of lyrics before I write a note of music. Once I have nine musical ideas arranged, I match the lyric to the music that matches the intensity or integrity. At that point, I weave the spoken word lyric around the rhythm of the beat, matching emotional levels accordingly. What is your main inspiration? Mystic, Connecticut and my desire to let people know they can do it if I can do it. What musician do you admire most and why? Prince, for obvious reasons. Now, as a kid, we had no idea Stevie Wonder had already achieved what Prince was achieving, because Stevie was just another “singer” on AM radio. [caption id="attachment_54870" align="alignnone" width="1440"] Now, as a kid, we had no idea Stevie Wonder had already achieved what Prince was achieving, because Stevie was just another “singer” on AM radio.[/caption] Did your style evolve since the beginning of your career? As Ellery Twining, yes. My first record REVENGE was fairly stripped down, partly because I wanted to keep things under control, and partly because I didn’t want to take a long time in the recording process. On RESULTS I leaned more into my intuition about how to mix and match frequencies and create more dimension in the music. Who do you see as your main competitor? One of my biggest weaknesses as a young musician is that I brought my athletic background into the music scene, where success was not only being great but beating everyone else. It did not serve me well. I have a pretty funny story about how I think I got my first band banned from New Haven CT clubs because I ripped a local band in an interview. Whoopsie… What are your interests outside of music? I have built extensive gardens at our house that I enjoy watching reveal the seasons. If it wasn't a music career, what would you be doing? I would be running a fastpitch professional Whiffleball league. What is the biggest problem you have encountered in the journey of music? I have an interesting story about that. In
2012 I was asked to play drums in a new band found by a bunch of kids twenty years younger than me who hung out at the Mystic Disc. I hadn’t played a live gig in 7 years, but I agreed to become the drummer. And the manager ,and the roadie, and the booking agent… Our first out of town show is in New Haven at an all ages club whose owners I sort of knew through the years in the “scence.” We had a good bunch of kids travel down from Mystic, we probably played to 80 people. I was so excited by the response, I didn’t even think about getting paid, just getting everyone and all the equipment back to Mystic. The next day I realized I didn’t ask for money, so I emailed the club and asked if there was something we could work out. I’ll never forget that response email: “ You did not make prior arrangements for payment.” And these guys knew me! There was only one conclusion: I had forgotten it was The Music Business. Now magnify by 100. If you could change one thing in the music industry, what would it be? What we really need is a reinvention of the Indie Label / Touring circuit that Michael Azzerod so succinctly describes in his book “ Our Band Could Be Your Life”.I have always felt that the thing that weighed the most on Cobain’s mind is that he knew that the success of Nirvana had destroyed that ecosystem, that culture that allowed a band like REM five albums to hone their craft before signing to a major label. That was all gone in an instant when Nevermind was released. RESULTS by Ellery Twining Why did you choose this as the title of this project? I named my first record REVENGE because I was getting some for all the musician’s I worked with before who left me holding the bag. RESULTS is the name of a collaboration LP between the Pet Shop Boys and Liza Minelli, and it is easily one of most cherished records. So, by actually following up REVENGE itself was RESULTS. What are your plans for the coming months? My plan is to record the third Ellery Twining album by mid-September at Dirt Floor Studios with Eric Lichter. Do you have any artistic collaboration plans? I’m currently recording a new single with my electro rock band from the 1990s Delta of Venus. We are looking at an early June release. What message would you like to give to your fans? If I can do it, you can do it.
0 notes
Text
Tumblr media
0 notes
art-of-manliness · 5 months
Text
15 Quotes on the Unparalleled Power of Example
There are few concepts we believe in more strongly than just how powerful the examples of other people are in shaping our lives — for better, and for worse. No one builds a life in a vacuum; we model our lives on the lives of others. Because of the reality of mimetic desire, we inevitably want what others want. The examples of other people show us possibilities for living and give us license to live in the same way. That which does not seem attainable or permissible becomes so when we see it enacted and embodied by someone else. Examples show us the heights we may be able to aspire to and the lows we may be able to get away with.  It’s tempting to believe that a sermon, lecture, or heart-to-heart talk can compensate for the impact of an example, but no words can ever surmount its influence. Its power radiates most strongly within close relationships, but also works its way down from public figures. Thus, it is of utmost importance to carefully choose who we surround ourselves with and who we elevate in the popular culture and place into positions of prominence — and to be conscious of who serves as our examples, and what kind of example we offer to others.  The following 15 quotes drive home these truths. “Nothing is so contagious as example, and we never do any great good or great evil which does not produce its like.” —François de La Rochefoucauld “Whatever parent gives his children good instruction and sets them at the same time a bad example, may be considered as bringing them food in one hand, and poison in the other.” —John Balguy “Every great example takes hold of us with the authority of a miracle, and says to us, ‘If ye had but faith, ye, also, could do the same things.'” —Friedrich Heinrich Jacobi  “Precept is instruction written in the sand. The tide flows over it, and the record is gone. Example is graven on the rock, and the lesson is not soon lost.” —William Ellery Channing  “I am only coming to Princeton to research, not to teach. There is too much education altogether, especially in American schools. The only rational way of educating is to be an example.” —Albert Einstein  “I am absolutely convinced that no wealth in the world can help humanity forward, even in the hands of the most devoted worker in this cause. The example of great and pure characters is the only thing that can produce fine ideas and noble deeds. Money only appeals to selfishness and always tempts its owners irresistibly to abuse it. Can anyone imagine Moses, Jesus, or Gandhi armed with the money-bags of Carnegie?” ―Albert Einstein “To have known one good man—one man who, through the chances and mischances of a long life, has carried his heart in his hand, like a palm branch, waving all discords into peace, helps our faith in God, in ourselves, and in each other more than many sermons.” —George William Curtis “Example is the school of mankind, and they will learn at no other.” —Edmund Burke “Example is more forcible than precept. People look at my six days in the week to see what I mean on the seventh.” —Rev. Richard Cecil “The conscience of children is formed by the influences that surround them; their notions of good and evil are the result of the moral atmosphere they breathe.” —Johann Paul Friedrich Richter “Be a patten to others, and then all will go well; for as a whole city is infected by the licentious passions and vices of great men, so it is likewise reformed by their moderation.” —Cicero “There is a transcendent power in example. We reform others unconsciously, when we walk uprightly.” —Anne Sophie Swetchine “Alexander received more bravery of mind by the pattern of Achilles, than by hearing the definition of fortitude.” —Sir Philip Sidney “Men trust their eyes rather than their ears; the road by precept is long and tedious, by example short and effectual.” —Seneca “There are bad examples that are worse than crimes; and more states have perished from the violation of morality, than from the violation of law.” —Montesquieu The post 15 Quotes on the Unparalleled… http://dlvr.it/T2G8T0
0 notes