Tumgik
#eskisi kadar kötü değilim
mel-inoe · 1 year
Text
bazen stresten kusasım geliyor
7 notes · View notes
poemvolia · 1 month
Text
kötü hissediyorum. dinlemeyi sevdiğim şarkılar iyi gelmiyor. bu hayat benim ama çabalamak, güzelleştirmek istemiyorum. küçükken resimleri boyadığım renkleri bulamıyorum artık. en hüzünlü şiirlerini yazıp giden bir şair kadar yorgunum. yazıyorum geçmiyor, anlatıyorum bitmiyor, ağlıyorum ve şu bedene ruhum sığmıyor. gri bulutları düşünüyorum, kalbim cesaret edemiyor. oysa yağmur yağdıktan sonra toprak hep güzel kokuyor. gökyüzüne gece bakmayı biliyorum. yıldızları seviyorum sanırım, güneş gözlerimi acıtıyor. durmadan en hüzünlü, en acı cümleleri yazıyorum. eskisi gibi değilim. sanki eskiyi özleyen budalaca bir günüm. sevdiğim şeyler, sevmediklerimden az. biliyorum, bu yazdığım cümle kadar düşünüyor insanlar. oysa ben, odamın tavanına bakarak düşünüyorum. elimi uzatıyorum, gölgem kadar uzak. sanki bir sonu yok bu cümlelerimin, bitiremiyorum. en uzakta kalan bir dağa yorulacağımı bilsem de tırmanmak istiyorum. uçurumun ucunda, şehir altımda sustuğum intihara bağırdığımı düşünüyorum. söyle, diyorum. aklımın içinde susmayan acımasız tarafım. bir gün dışarıya çıksan, gri bulutları düşünmeyi de bırakır mıyım?
34 notes · View notes
yasamsallik · 8 months
Text
Tumblr media
SÜPER MUTLAKA OKUYIN
0 yaşında
Baba: Ne kadar da güzel. Şimdi bu küçücük şey benim kızım mı? Gözleri de bana ne kadar çok benziyor.
Kızı: Bu gözlerini benden hiç ayırmayan adam babam olsa gerek.
5 yaşında
...Baba: Prensesim benim, güzel kızım. Söyle bakalım baban sana ne alsın?
Kızı: En çok babamı seviyorum. Babam, niye annemle uyuyor? Hep benimle uyusun, başkasını sevmesin.
10 yaşında
Baba: Gittikçe yaramaz oluyor, kime çekti bu kız?
Kızı: Ben babama aşığım. Büyüyünce babam gibi erkekle evleneceğim. Babam bu ay harçlığımı arttırır mı?
15 yaşında
Baba: Ne kadar da çabuk büyüdü. Eve de gittikçe geç kalmaya başladı, bu gidişle başına kötü bir şey gelecek. Sanırım daha sert konuşmalıyım.
Kızı: Babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim kadar vakit geçiremiyorum. Bana baskı uygulamasından nefret ediyorum. Ne zaman özgür olacağım?
20 yaşında
Baba: Artık sözümü dinlemiyor. Benden giderek uzaklaşıyor. Kendi parasını da kazanmaya başladı ya, bana ihtiyacı kalmadı tabii. Uzun zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda zaten. Evi de sürekli erkekler arıyor. Galiba kızım elden gidiyor.
Kızı: Her dediğime alınıyor, beni bir türlü anlamıyor. Hele geçen gün giydiğim mini eteğe karışmasına ne demeli? Evden ayrılıp, kendi hayatımı kurmalıyım. Çocuk muamelesi görmekten bıktım artık!
25 yaşında
Baba: Bir gün bunun olacağını biliyordum. İşte evleniyor. Zaten aramız eskisi gibi değildi. Şimdi bir de kocası var. Prensesim beni terk ediyor.
Kızı: Böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi takınmasının ne lüzumu var ki? Biliyorum, onu bir türlü içine sindiremedi. Bu yüzden yapıyor. Kendi hayalindeki damat değil ya! Sanki birlikte yaşayacak olan o.
30 yaşında
Baba: Çok az görüşüyoruz. Daha sık bir araya gelsek ne iyi olur. Hem torunlarımı da özlüyorum. Kendi arkadaş çevrelerinden fırsat bulup da bize gelemiyorlar ki...
Kızı: Babamları da çok ihmal ediyorum galiba. Yine telefonda çok üzgün geldi sesi. Hafta sonu onlara sürpriz yapmak en iyisi.
40 yaşında
Baba: Kızım, benim entelektüel düzeyimi yeterli bulmuyor. Ona göre çağın gerisinde düşünüyormuşum. Oysa küçükken derslerine hep ben yardım ederdim. Anlayamadığı bütün problemleri bana sorardı. Şimdi beni beğenmiyor. Bir daha onunla asla politik tartışmalara girmeyeceğim.
Kızı: Babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor. Sürekli bir şeylerden yakınıyor. Gerçi son zamanlarda sağlığı da iyi değil ama. Ya ona bir şey olursa? Zaten hiçbir zaman dilediği gibi bir evlat da olamadım.
45 yaşında
Baba: Kızımın mutlu bir yuvası olması ne güzel. Gözüm arkada gitmeyeceğim. Her şeyi kendi başardı. Onunla gurur duyuyorum.
Kızı: Babam için çok endişeleniyorum. Onu kaybetmeye hazır değilim. İlaçlarını da hep ihmal ediyor zaten. Allah'ım onu benden alma!
50 yaşında
Baba: Dünyada mutlu kal kızım!
Kızı: Seni çok özleyeceğim ve arayacağım babacığım. Şimdi ben kime danışacağım, kim yardım edecek bana? Ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol. Ve hep yanımda olduğunu hissettir, ne bileyim ben, arada sırada işaretler yolla mesela. Ah babacığım! Sensiz nasıl yaşayacağım?
55 yaşında
Kadın: Sen gideli, seni daha iyi anlıyorum babacığım. Keşke seni hiç üzmeseydim demeyeceğim, çünkü "keşke’lerin” hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini biliyorum. Yine de beni duyuyorsan, lütfen seni üzdüğüm her gün için çok ama çok pişman olduğumu bil olur mu?...=)
44 notes · View notes
terapistcagatay · 1 month
Note
içimdeki intihar etme düşüncesini bir türlü dindiremiyorum. çocukça gelecektir belki ama kafamın içindeki ses susmuyor maalesef. her şeyin farkındayım, intiharın bir çözüm olmadığını biliyorum ama içimdeki o hisle yaşamak çok zor. göğsümün ortasını sıkıştıran o his beni delirtiyor. dışarıya karşı neşeli, dertsiz ve tasasız görünmek benim için artık eskisi kadar kolay değil. sakinleştim, kendi içime çekildim. artık eskisi kadar agresif değilim. antidepresanları içmeyi bıraktım. dışarı çıkmıyorum. evdeyim, kendi kafamın içindeki sesleyim sürekli. dolu dolu hıçkırarak ağlamak istiyorum ama birkaç gözyaşından fazlası akmıyor. hayat herkese zor ve insanlar nasıl baş edebiliyor artık anlayamıyorum. sanırım ben onlar kadar güçlü değilim. her an kendimi öldürebilirim. lütfen bunun son bulması için bana tavsiye ver lütfen
Elimden geleni yapacağım. Bu durumu tetikleyen ana sebep neler. Örneğin intihar etmeni gerektirecek neler yaşadın? Bu kadar huzursuz olmanı sağlayan şeyler neler. Bunları bilmek gerekir elbette.. ağlamak iyi geliyorsa, ağlamanı isterim.. bazen her ağlayış kötü oluşundan oluşmaz, o an hırs yaparsın yine ağlarsın, bazen olmaması gereken şeyler olur ağlarsın, ağlamak kötü bi durum değil kardeşim. Herkes güçlüdür, bazıları daha güçlü görünmeye çalışır sadece. Baksana sen derdini anlatacak kadar güçlüsün, bazı insanlar onu bile yapamıyorlar, çekiniyor korkuyor kimi zaman. İçinde yaşadığın her ne varsa önüne geçmelisin, önüne geçmediğin her durumun hayatın olumsuz etkilemesi için birer sebep olabilir. Bu durumda hiçbir zaman kendini motive edemezsin. Akşam karanlığında kaldığın durumlarda gözlerimi kapatıp bazı şeyleri kafanda hayal etmeni isterim. Sabahta kafanda kurduğun planlamalar için çalışma başlatmanı. Yalnız bırakma kendini, kitaplar dostun olsun.. ben de hep yanında olacağım kardeşim merak etme bu durumlar son bulacaktır. Ben sana inanıyorum, sende kendine inan ve güven..
15 notes · View notes
narkozlugece · 1 month
Text
21.08.2024 // 22.34
Geldim, tekrardan. Eski ben olarak değil, yenilenmiş olarak döndüm. Bu sefer somut olarak. Uzun zamandır beklediğim o ameliyatı sonunda oldum (16’sında). İlk dört gün sancılı geçse de (yeni bir benin doğması sancılıydı) şu an iyiyim. Hayat garipleşti gittikçe. Ya da ben biraz daha büyüdüm. Felaketim dediğim şeyler gerçekleşti ve ben sükunetle izledim olanları. Kendime inanamıyorum. Yaptıklarıma ve yapacaklarıma da. Ameliyat bana birçok kötü alışkanlığımı bıraktırdı (zorunlu olarak). Bazı şeyleri bırakmak bana baya bi vicdani yükümlülük getirdi aslında. Şu an kafamın içinde dönen sesleri keşke duyabilseniz. Bana nasıl ithamlarda bulunduklarını bilebilseniz. Yok olduğum sürede biraz kilo aldım (doktor tehdidiyle). En azından şu an sağlıklı olduğum kilolardayım. Bana çok fazlaymış gibi gelse de aslında olmadığını biliyorum, herkes bana düzelmişsin ya da böyle daha iyi dediği için belki de istememem bu durumu. Her şey kafamın içinde oldukça karışık. Ve açıkçası bu düğümü çözmek için uğraşmak istemiyorum çünkü öğrendiğim bir şey varsa o da artık düşmenin bir önemi olmadığı. Düştüğüm uçurumların bir önemi artık yok. Kanatlarımın olup olmaması ya da havanın soğukluğu beni ilgilendiren şey. Beni tanısanız ve bu sözleri benim söylediğimi duysanız derdiniz ki çok büyük şeyler olmuş ve ne olduysa bu kız 360 derece dönmüş. Biraz daha garipleştirelim. Artık uzun vadeli planlar yapmak istemediğime karar verdim. Ne kadar uzun o kadar kötü. Hayat bile uzun değilken benim kurduğum hayaller buradan uzaya yol olurdu. Gittikçe belirsizlikleri bırakıyorum ve bu hoşuma gidiyor. Kararlarımı kendim alıyorum. Hala evde hissetmiyorum ama eskisi kadar eğreti de değilim. Sanki yüzyıllar önce bu evin bir parçasıymışım ama artık bana ihtiyaç kalmamış da hatırım yüzünden beni evde tutuyorlarmış gibi. Oraya ait ama geçmiş zamanda. Tam olarak böyleydim. Buraya geçmişte aittim belki de… Kendimi özgür bırakıyorum gittikçe. Biblo gibi sadece sergilenmek istemiyorum, gerektiğinde parçalanıp dünyaya saçılmam gerekiyor. Kırıklarımla bir bütün olmadan tamamlanmam gerekiyor. Uğraşıyorum, eskisi kadar içten olmasa da.
6 notes · View notes
Text
17.07.24
Hayatımın en kötü gecesiydi. Tek de olmayacak. Çünkü ben hayatım boyunca aynı yarayı içimde taşıyacağım. Anlık bir kararla açıkladım bazı şeyleri B'ye ama hepsini birden yükledim üstüne, bu yüzden inanmadı ve beni değiştirmeye çalıştı. Benim hatamdı. Hoş, yavaş yavaş anlatsam bile sindirebileceğine ya da nihayetinde bana inanacağını sanmıyorum. Ona bu kıştan sonrasını, beni hiçbir şekilde sormadığı o iki buçuk aydaki halimi anlattım. Bu kadar karanlığa bulaştığıma ve dibe battığıma inanmadı. Çünkü onların yanında hiç öyle davranmadım, "çünkü onlar bakarken hiç şiir okumadım." Yine benim hatamdı. Onlara bu yanımı da göstermeliydim. Her şey bittiğinde bana "Sen bir yerden bir zehir bulmuşsun, onu da çok yanlış yerde kullanmışsın. Eski sen olsa bunu yapmazdı. Değişmişsin." Dedi. O zehir zaten içimde vardı diyemedim, çünkü yine anlamayacaktı. "İstediğin kadar iç o sigarayı, sen bir kez inancını yitirmişsin." Dedi. "Sigara içsen ne yazar..." Bir şey söylemedim. Onayladım ve sadece "Acı, sigaradan daha çabuk öldürüyor." Diyebildim. Daha fazla zorlarsam anlaması için, bir daha aramızdaki hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağından bahsettiği uzun bir paragraf yazacağına emindim. Aniden bunu kaldıramayacağımı zannettim. Bir kez daha olmaz dedim. Çünkü kimse kalmamıştı etrafımda. Hepsini kendi ellerimle uzaklaştırmıştım. Bu yüzden ona değişebileceğim ve tekrardan o kız olabileceğim laflarını zırvaladım. Onu buna inandırdım. Sonra durdum, bunu nasıl yapacağımı bilmediğimi gördüm. Zaten öyle biri olmayı düşünmüyordum, kendimi tekrar bir yalana inandıramazdım. Ama bunu taklit edecek olmak bile imkansız göründü gözüme. Çünkü haklıydı, bir kez yitirmiştim inancımı. Varmış gibi yapmak bile olanaksızdı. Ve böylece onu da çoktan yitirdiğimi fark ettim, ben onu neye inandırırsam inandırayım onun bana ait olan bir parçası çoktan kopmuştu bile. Artık dönecek bir yerim yoktu, tüm kapıları kapatmıştım. Ev bile sayılmayacak bit kulübenin içinde tek başıma kalmıştım. Sonra B belki de haklıdır diye düşündüm, belki de ben gerçekten çok karamsarımdır. Değilim, biliyorum ama artık bundan da emin olamıyorum. Mantıklı ve gerçekçi biriyim. Bir şeyin öyle olduğuna karar vermeden önce de mutlaka detayına kadar düşünürüm. Nasıl birisi olduğum hakkında da uzun uzun düşünmüştüm. O yüzden kendim hakkında yanılmadığıma emindim. Ama insanların benim hakkımda o kadar farklı ama temeli aynı noktaya dayanan fikirleri var ki kendimden ve aklımdan şüphe eder oldum. Kendi bedenimde bile bir yabancı olduğumu sandım bir an.
O gece hayatımın en kötü gecesiydi. Kararan gözlerimi kapatıp kendimi koltuğa bıraktım. Bilincim kapanmaması için B'den benimle o gün neler yaptığı hakkında konuşmasını istedim. Sonra koltuğa kıvrıldım, kafatasım mengeneyle sıkıştırılırmışcasına sancırken uyumaya çalıştım. Yatağa kadar yürüyecek halim bile yoktu.
O gece o kadar yorgun hissettim ki, o kadar...
O gece bir kez daha aklımdan şüphe duydum. Bir kez daha delirdiğimi ve sonunda aklımı yitirdiğimi sandım.
O gece ilk kez bedenimin bile göğsümdeki acıya dayanamadığını hissettim...
2 notes · View notes
mdnbsrn · 5 months
Text
İki tane çocukluk arkadaşım var. Okul yıllarımız da beraber aynı sınıfta aynı yurt odasında geçti. Biri en en yakın arkadaşım (mencem) diğeri ile de aram iyi gayet samimi sayılırız. Ama onların arası pek iyi değil. Ben hiç bir zaman onların arasındaki sorunlara girmedim ayrım yapmadım. Beni ilgilendirmeyen konulardı çünkü ikisinin arasındaydı. Bide amca kızları bunlar...
Bunlardan aram normal olanı bana bir yüzük almış hediye. Umreden getirmiş. Öyle demişti. Bende severek kullanıyordum. Uzun süre de kullandım. Bugün en yakınım olan dedi ki bana "mencem sana söylemek istemedim ilk başta seviyorsun diye ama o yüzüğü ona ben almıştım beğenmemiş yada kullanmak istememiş sana vermiş benim göreceğimi üzüleceğimi bile bile dedi. Yada bilerek vermiş senin hep yanımda oluğunu biliyordu görmemi istemiş dedi"
o kadar kötü hissettim ki kendimi.. Bu hediyeyi hediye etme değil ama böyle bildiğin diğerinin gözüne bilerek sokma isteği... Ne gerek var böyle şeylere.. Kullanmak istemiyorsan başka birine verseydin. Biliyordu benim kullanacağımı ve diğerinin göreceğini. Çünkü neredeyse her gün görüştüğüm kişi bu. bide kendi almış gibi davrandı bana😞 Resmen diğerini kızdırmak için beni kullanmış gibi hissettim... Çocukluğum geçti bunlarla. Öyle kolay kolay insan silen biri de değilim. Ama çok çok kırgınım nasıl affedeceğim nasıl eskisi gibi olacağım bilmiyorum 😔 gelmişiz kaç yaşımıza çocukça hareketler, ergence davranışlar, kızdırmaya çalışmalar, hırslar... Offf offff😣
3 notes · View notes
kalicizler · 7 months
Text
Beynimden alevler çıkıyor resmen. Fikirlerim sürekli değişiyor ve sürekli bir düşünme halindeyim. Çok fazla hata yapıyorum. İnsanlar hata yapar, bunu biliyorum ve takmamaya çalışıyorum ama her zaman olmuyor işte. Bazen o kadar kötü bir halde oluyorum ki bildiğim doğruları bile unutuyorum. Neden hep böyle oluyor anlamıyorum, sorun nerde bilmiyorum ve çözemiyorum. Umursanmak istiyorum, sadece iyi olduğumda yanımda olacak insanları istemiyorum, birilerinin de beni düşünmesini istiyorum ama hiçbir zaman öyle bir şey olmadı ve olmayacakmış gibi geliyor. Neden kimse beni takmıyor? Neden herkes başka şeylerle çok meşgul, başka kişilerle çok meşgul ve kime bana zaman yaratmıyor? Neden her seferinde geride kalan ben oluyorum? Aklımda çok fazla soru var ve hiçbirinin cevabı yok. Çok yoruluyorum bu sorular yüzünden, bu sorulara cevap aradığım için. Neden istenmiyorum? Ben kendimden eskisi gibi nefret etmiyorum, hatta kendimi seviyorum bile denebilir ama yine aynı şey yaşanıyor. Kimse istemiyor beni, arkada kalıyorum ve umurlarında bile olmuyorum. Kendimi umursarsam insanlar da beni umursar diye düşünmüştüm ama yalanmış, bana yalan söylediler. Sadece sarılıp uyumak istiyorum. Geçmişi düşünüp acı çekiyorum ve unutmak istiyorum. Ben acılarımı unutmak istiyorum, düşüncelerimi, hatalarımı, güzel anılarımı unutmak istiyorum. Unutamıyorum. Ölüyormuşum gibi, kalbim acıyor ama yine umursanmıyorum. Ölmeye çalışıyorum ama yine umursanmıyorum. Kimsenin önceliği olmak değil derdim, ama en azından azıcık da olsa birileri beni düşünsün istiyorum. Gözlerimi bile açamıyorum, vücudum iflas etmiş gibi hareket ettiremiyorum kendimi, nefes almak çok zorlaşıyor, kalbim acıyor ve olduğum yerde sayıyorum. Belki de en çok acıtan budur… Olduğum yerde saydıkça umudum tükeniyor, daha çok yoruluyorum. Boşa yoruluyorum hem de, sonucu olmayacak bir şey için yoruluyorum. Her şeyi denedim. İnsanlarla olmayı, onlardan uzaklaşmayı, yeni bir sayfa açmayı, kendimi başka şeylere vermeyi, sorunlarımı çözmeyi, geçmişi düşünmeyi, geçmişi düşünmemeyi… Sadece biri de benim saçlarımı okşasın ve “her şey geçecek” desin istiyorum. Belki geçmeyecek ama yine de desin. Düşünmekten kafayı yiyorum, artık en gürültülü şarkı bile benim beynimin içindeki sesleri bastıramıyor. Onlarlayım, o sesler benim, o seslerin sebebi ben değilim ama sonucu benim. Güvende hissetmiyorum.
3 notes · View notes
sadecesusvedinlebeni · 11 months
Text
Birșey değişmeyecek diyor ya, değiştirmek isteseydin değişirdi, isteseydin böyle olmazdı, affetseydin bu böyle olmazdı, bende bu kadar çok kırılmazdım, olmasın artık eskisi gibi, çünkü ben o kötü hissettiğinde terslediğin kişi değilim değiştim, üzüldüğünde kendimi unutup seni teselli etmeye çalışan kişi de değilim, mutsuz olduğunda yüzü gram gülmeyen de, ben senin için böyleydim sana değer verdiğim içindi ama bi önemi kalmadı senin nazarında... Çünkü benim senin için gram değerim yokmuş ki affedemiyorsun hatalarımı...
3 notes · View notes
icselintiharlar · 2 years
Text
kendimi çok kötü hissettim dedim buraya gelip içimi dökeyim. bi sanal arkadaşım var ama ben onu hep sanaldaki insanlardan çok ayrı tuttum benim için hep çok özel birisiydi, hâla daha öyle. onu gerçekten abim gibi görüyorum ne derdim olsa ona anlatıyorum neye mutlu olsam yine ona anlatıyorum, bana abi yokluğunu hissettirmiyor. biz onunla birbirimize hep bff derdik, uzun bi süre konuşmadık aramız bozuldu sonra tekrar barıştık eskisi gibi hâla değeri bende aynı hâla onu herkesten daha çok seviyorum. o yokken onunla küsken bazı şeyleri ona anlatamadığım için çok üzülürdüm diğer arkadaşlarıma da hep onu ne kadar özlediğimi anlatırdım. onun yerini hiç kimseyle doldurmadım doldurmak istemedim, kimseye de bff demedim çünkü bizim birbirimize dediğimiz bir şeydi. ben yokken arkadaş olduğu bi kızla sen benim en iyi dostumsun diye bir post atmış, kız da yoruma bff yazmış.. gördüğüm an ne kadar kırıldığımı kelimelerle tarif edemeyeceğim. en yakın arkadaşımın en yakın arkadaşı değilim bunu fark ettim ama bir zamanlar öyle olduğuma emindim, yerimin doldurulması ağır geldi
9 notes · View notes
O kadar umursamaz demotiveyim ki... Sabahtan beri tek yaptığım bilumum sosyal medyada kaydırmak... Ulan kapıda var kaç tane araba istesem herhangi birini alır çıkarım, ama beklentim yok, motivasyonum yok hayal bile kurmuyorum aq, aşırı darlanmış bir vaziyetteyim, hiçbir şeyden gram zevk alamıyorum, başarısız olmayı eskisi kadar umursamıyorum ama başarılı olmayı da umursamıyorum umursayamıyorum; içimden gelmiyor hiçbir şey, ağzımı açıp konuşmaya halim yok... kaç zamandır kendim hakkımda tek üzüldüğüm şey bugün arabanın arıza lambası yanmasıydı... Babam arabayı vereyim sana git İstanbul'a diyor; ben ona tek başıma nasıl o kadar yol gideyim diyorum; sanki 45 yaşındayım aq, hayatımın en boktan dönemleri olan 3 4 sene öncesinde bile şunu dese bana havaya uçar, baba sen arabayı ver ben Mars'a bile giderim derdim... Su an o kadar boktan bir hayatım yok belki de ama hicbir şeye de hevesim isteğim yok, yavaş yavaş her şeyden soğuyorum; okuldan, okumaktan, yeni şeyler öğrenmekten, yeni insanlarla tanismaktan, bölümden ve özellikle bölümdeki insanlardan... Lisedeki arkadasliklarimi, o iyi kötü tatlı tatsız birbirimizi gülmekten guldurmekten kirdigimiz ama bazen de istemeden de olsa birbirimizi uzdugumuz zamanları, birlikte yaşadığımız en kotu an bile gerçekten üniversitede yaşadığım en iyi anlardan bile daha iyi hissettirmis gibi hissediyorum... Belki de geçmişe takili kaldım, artık yeniye alışmalı, yeniyle barismali; belki bunları da başardım ama şuna eminim aklımda hayalini kurduğum üniversitenin yakınına hiçbir şekilde yaklasmayan bir üniversite hayati yaşadım yaşıyorum ve görünen o ki yaşamaya devam edeceğim... İstanbul a gideceğim ama bir tane oradan tanıştığım bi insana ben İstanbul a geliyorum buluşalım mi diye mesaj atmadım, içimden gelmedi; sportif vücudumu, cevikligimi atikligimi tamamıyla kaybettim gibi, eskisi kadar iyi futbol oynayamiyorum, eskisi kadar güçlü değilim, eskisi kadar özgüvenim yok bazen hatta genellikle rol yaparak yaşıyorum, bir şeye birine odaklanamiyorum, yeni kurduğum arkadaşlık ilişkilerinin çoğunu kafamda çoktan bitirdim, iş desen sadece en iyi firmalarla görüşüyorum son aşamaya kadar, son mülakatı geçsem uluslararası şirketlerde part time staj artı iş şansım olacak mülakata sanki 101 oynamaya gider modda giriyorum... yurt dışı hayali kurmuyorum önceden istediğim arabaların hiçbirini istemiyormuşum gibi davranıyorum... bilmiyorum belki de insanların yaşadığı onca şeye rağmen yine de bir şekilde hayatlarına devam etmesinin yanında benim yaptığım simariklik gibi de hissediyorum bazen ama inanın buradan bu durumdan da çok çıkmak istiyorum ama çıkamıyorum ve artık çok ama çok yoruldum... Ara sıra çıkmaya ugrastigim bu durumu artık kabullendim ve çıkmaya da uğraşmıyorum ve korktuğum şeyin yani monoton bir hayatın bir parçası olmaya emin adımlarla ilerliyorum... Ne yapacağım, nasıl bunu yapacağım hiç bilmiyorum; çok yorgunum artık düşünme de düşünemiyorum, beynim adeta vücudumla beraber erimiş durumda, eski zekamin 10da biriyle falan idare ediyormusum gibi hissediyorum, bazen çok gereksiz konuşuyorum, bazen çok konuşuyormuş gibi hissediyorum... Artık bir yerlere giderken yavaş yürümeye başladım, hiçbir şeye acele etmiyorum; hayati kafamda bitirdim ve uzatmaları yaşıyor gibiyim... Gerçekten artık bu hayatta pek zamanımın kaldığını da düşünmüyorum, hep böyle düşünürdüm zaten de; hayatımda hayaller kurarken hep böyle üni son sınıfa kadar falan hayaller kurardım ve o sürenin sonuna geldik gibi olduğundan bu düşüncem son zamanlarda istemsizce çok daha arttı ve belki bu beni bu kadar demotive eden şey bilemiyorum... Her şeye rağmen ailemi, sevgilimi ve bana iyi anlar yaşatan bütün dostlarımı çok seviyorum iyi ki varsınız, beni ben yapan sizlerin yanında gerçekten büyümem ve hayati beraber ogrenmemizdi...
3 notes · View notes
dilsel · 1 year
Text
En son ne zaman böyle kötü hissettim diye düşünüyorum sanırım üniversiteyi bırakmak zorunda kaldığım dönemdi..şimdi yine bir noktada bıraktığım yere geri dönüyor gibiyim ama ben aynı ben değilim eskisi kadar hırçın değilim…bazen sadece kabuğuma çekilmek istiyorum…
En çok zoruma giden de ilk defa önyargılarımı bir kenara bırakıp insanlara güvenmek istemiştim ama yok yapamıyorum ben beceremiyorum bazı şeyleri
5 notes · View notes
liberavianimam · 1 year
Text
07.08.2023 | 03.21
Neyin cezası bu,hangi suçun bedeli,ne yaptım da bu kadar acı sonuçlanıyor?Kötü biri değilim ben,seni sevmekten başka da bir şey bilmem.
O hâlde niye bu içten gelen gaddarlık,neyin acımasızlığı?Beni seven yüreğini nereye gömdün,kim sarf ediyor kurşundan sözleri,hangi yüzün eline almış sıkıyor kalbimi,sen mi göze alabiliyorsun beni öldürmeyi?
Ben kıyamıyorum sana,incitemiyorum seni.Bile isteye üzemiyorum.Kendimi öldürebilecek kadar nefrete sahipken senin tenine dokunmaya korkar bir şefkatim var.
Bensiz yaşayamayacağını beni öldürerek mi kanıtlayacaksın bana?Hani yapamazdın bensiz,hani her türlü severdin beni?Hani bile isteye incitmez,hani kıyamazdın?
Nereye sakladın vaatleri,niye tutamıyorsun yaşamaya umut yeşerten sözleri,niye duramıyorsun arkasında dimdik aşk için ölmeye hazır adam gibi?
Yazacak mecalim de yok artık,eskisi gibi uzun uzun.Sensizlik beni bitiriyor,sürekli içimde bir korku.
Eriyorum mum misali ateşinde,senin için yanıyorum.Ne benimle beraber atlıyorsun o ateşe,ne de üfleyip söndürecek cesareti gösteriyorsun.Kalbindeki tüm kötülüğü bana ayırmışsın sanki,tahtımı oraya kurmuşsun.Gözlerim acıyor,açıp da bakamıyorum ekrana.Kaç saat sana ağladı bu gözler sayamadım.Miladını gittiğin vakit olarak alalım,hesabı zor olur.
Her şeyimi seriyorum uğruna,feda ediyorum kendimi.
Korkaklığım,cesaretim,acizliğim,yüceliğim, sevincim,hüzünlerim hepsi sana ama körsün işte.Tek bir isteğine beni yakıp kül edecek kadar merhametsizsin.Bir kez olsun okşadığının hayaliyle baktığım saçlarım avuç avuç dökülüyor ellerime.Bu dünyada bir tek seni görsün istediğim gözlerimin beyazı kırmızıya çalıyor.
Hak etmiyorum bunları,hak etmiyorum sensiz bir mutsuzluğu.Beni bırakıp gitmelerine dayanamıyorum.Kalbim acıyor kalbim.Öldürmek istiyorum kendimi.Bu işkenceye son vermek istiyorum.Sadece seninle kurduğum hayaller ip olsun dolansın boynuma istiyorum.Acıtacağına öldürsün istiyorum.
Katlanamıyorum görmüyorsun,nefret etmek istiyorum beceremiyorum bilmiyorsun.
Kendimden nefret ediyorum.
Mutlu olmamıza izin vermediğin için saf öfke doluyum.
Düzgün de yazamıyorum ellerim titriyor.
Beni üzmemen dışında bir şey isteme hakkım olsaydı bu dünyada yemin ederim ki beni üzdüğünde ne hâle düştüğümü görmeni çok isterdim.
Nasıl ağladığımı,nefes bile alamadığımı gör isterdim.
Her şeyim üzerine yemin ederim -ki bu sen oluyorsun- "Ne yapmışım ben?"derdin.
"Nasıl bu hâle düşürürüm?"derdin.
Benim ağlamaklı hâlimden değil beni ağlatan kendinden nefret ederdin.
Vicdanını sorgulardın.
Bana değil,bana asla değil kendine acırdın.
Kendini küçümserdin.
Andım olsun çocukluk yaptığını düşündüğün o kadını alır bağrına basardın.
Bu dünyadaki tek serveti sen olan o kişiyi alır göğüs kafesine saklardın,başka bir şey yapmayı aciz bulurdun.
Bana değil kendine üzülürdün.
Beni sevmeyi değil kendini sevmeyi bırakırdın.
"Bir insan bir başkasına bunu yapmamalı,yapamamalı."der insanlığa dahi aykırı bulurdun.
Abartı olduğunu dile getireceğin her cümle boğazında takılır kalır,yutkunmak isteyip de yutkunamazdın.Öylece içinde bir yere batar,acıtırdı.
Ve yine her şeyim üzerine yemin ederim ki ben seni hayatımın hiçbir noktasında,hiçbir zaman bile isteye üzmedim.Canını yakmaya çalışmadım.
Aksine bundan deli gibi korkar oldum,önce kendimi kaçırdım her sinirlendiğimde sonra aklımı ama seni incitmeyi denemedim bile.
Hâlâ yediremiyorum ama sen bunu bile isteye,kendi dileğinle yaptın.
Pişman olayım diye yaptın.
Seni incitme ihtimalimin olduğu en ufak olayda bile kendime verdiğim zarardan haberin yokken seni üzdüğüm için beni pişman etmeyi denedin.
Kendime vereceğim cezalar aklının ucundan dahi geçmezken kendince beni cezalandırmaya kalktın.
Benim bu dünyada bir sana merhametim,şefkatim ve sevgim çoktur bir de bana acımam yoktur.
Sana bir şey olacak olsa bana çoktan olmuş bil.
Ve sen yaşa diye kendimden geçebilecekken sen bunu yapayım diye kendi ellerinle ittin beni.
Acı çekmemi istedin,üzülmemi istedin.
Oysa ben kanatlarımı kıracak olsan dahi güzel meleğin olmak istedim sana.
Sense bana cenneti yasakladın.
Söyle şimdi böylesi bir cehennemde yaşamak reva mı bana?
Ölüm yanmaktan tatlı ceza değil midir kanatları kopmuş olana?
-Şimdi sen söyle bana cennetim diyen sen değil miydin?-
~Matmazel
@yildiztozu
5 notes · View notes
sonsuzbaslangic · 1 year
Text
En çok insanı ne üzermiş denildiğinde bilmiyordum ama sanırım öğrendim. İnsanı bence yalnızlık çok üzüyordur. Başkalarının yanında kendin olmadığını fark ettiğinde anlıyorsun yalnız olduğunu. O kadar kişi var ama kimsesizim. Her şey tatsız tuzsuz geliyor sanki. Ağlamak istiyorum ama neden ağladın diye sorarlarsa ne diyeceğim. Yalnız hissediyorum mu? O kadar arkadaşın var diyecekler. Anlamayacaklar. Ağlamak istiyorum ama utanıyorum. Ağlama nedenim çok boş gibi geliyor. Ama bilmiyorum. Ruhsal iyi hissetmeyince fiziksel de kötü oluyormuşsun. Sürekli yorgunluk ve halsizlik. Hiç bir şey yapmamışken neden böyle hissediyorum. Çok yalnız hissediyorum hiç bir şey eskisi gibi gelmiyor. Her şey herkes benden uzaklaşmış gibi. Kendim hiç bir şeye yetmiyormuşum gibi geliyor. Sanki bende bir şeyler eksik. Güzel mi değilim, eğlenceli mi değilim, zeki mi değilim bilmiyorum. Onlar da olup da bende olmayan ne anlamıyorum. İyi şeyler yapmaya çalışıyorum ama hiç bir şey olmuyor. Aynı hissizlik var her yerimde. Eski beni göremiyorum. Hayır depresyonda falan da değilim. Ama her gün aynı şeyi yaşmak biraz kırıyor sanırım beni. Her gün gördüğün insanlarla iyi olmak zorundasın değil mi? Ama sanki her şey üst üste geliyor belki küçük şeyler ama sürekli. Sanki bir Çin işkencesi. Küçük ama devamlılığı can sıkıyor.
3 notes · View notes
Text
Büyümeme İksiri
Zaman ruhumun aleyhine işliyor, -tik tak tik tak- her saniye bir parçamı geride bırakırken kuyruklu yıldız gibi eriyip gittiğimi düşünüyorum.
Belki de tüm hayatımızı kısacık aydınlık bir an için yaşıyoruz, parçalara ayrılmadan hemen önce, birkaç salise süren o aydınlık an sadece gece doğru yerde doğru zamanda gökyüzüne bakanlar tarafından fark edilebiliyor.
Son günlerde geçmişe özlem duyma -daha çok geçmişte yaşama- problemimi biraz çözdüm, çözemediysem de artık eskisi kadar rahatsız etmiyor. Sanırım bunu mücadele etmeyi bırakarak başardım. Çok klişe de olsa anı yaşamak, yaşamak olmasa da ana saygı göstermek gerektiğini fark ettim.
Eriyip giderken arkada bıraktığım soluk parıltıya bakmaktansa kendimi o kısa anda beni izleyenlerin gözlerinde görmek istiyorum.
Tumblr media
Zamanla birlikte akmak, ölümü sevmek ve birlikte yaşamaya değecek arkadaşlar edinmek... İşte büyümeme iksirinin formülü bu.
Şimdi...
Kısaca hayatın bu tarafında olup bitenlerden bahsetmek istiyorum. Sizlerden de uzun süredir ses soluk çıkmıyor. Umarım iyisinizdir.
Saçma sapan bi yerde çalışmaya başlamıştım, oradan çıkalı epey oldu sonrasında başka bir yerde çalışmaya başladım ama orada da tutunamadım, birkaç ay hareket edemedim, yeni bir işe girecek ya da yeni bir uğraşa tutunacak cesareti gösteremedim. Lotte'nin durumundan sonra daha kötü olacağımı düşündüm ve endişe etmeye başladım ama tahmin ettiğim kadar çökmediğimi fark ettim. Oysa bu zamana kadar onun hakkında öğrendiğim en ufak şey bile uykularımı kaçırır ya da üzerinde saatlerce-günlerce hayaller kurmama sebep olurdu. Sanırım kaldıramayacağım yükler ile ilgili ettiğim dualardan biri kabul oldu ve Allah bir şekilde bu çöküntüden beni sağ salim çıkardı. Aslında kurtulup kurtulamadığımdan hala emin değilim ancak eskisinden daha iyi hissediyorum. Artık Lotte'ye karşı beslediğim hislerin ne kadar gerçek olup olmadığını veya bu duygunun kutsal olup olmadığını düşünmüyorum, aynı şekilde basitleştirmiyorum da. Sadece yaşandı, güzeldi ve bununla birlikte hayat devam ediyor. Pişman değilim, onun için her zaman en iyisini istemiştim zaten, pişman olacak bir şey yapmadım.
Tumblr media
-Bu görselin sağını solunu phtoshop yapay zekasıyla genişlettim çok cursed şeyler çıktı gece gece kalp krizi geçirecektim-
İş ve çizim konusunda hala çok yetersiz hissediyorum. Grafikçi miyim pazarlamacı mı? Yoksa çizer miyim bilmiyorum, hepsinden ufak tefek işler yaptım siparişler tamamladım ama ne yazık ki bu tarz serbest işler sık olmuyor ve olduğunda da iyi paralar kazandırmıyor -yapay zeka muhabbetinden sonra zaten onlar da azaldı-. Şimdi yine farklı planlar kurmaya başladım. Bakalım belki biri tutar, tutarsa biraz gezmek istiyorum. Ankara ve İstanbul da ziyaret etmek istediğim arkadaşlarım var, sonra internette tanıştığım birkaç kişiyle daha görüşmek için birkaç farklı ile daha gitmek istiyorum. Şu para işlerini halledebilirsem sanırım ufak bir gezi düzenleyebilirim.
Liseden beri yazdığım bir hikaye evreni vardı, uzun bir aradan sonra tekrar hikaye ve evrenle ilgili bir şeyler yazmaya başladım. Tekrar bir şeylerden keyif almaya başlamak çok hoş. Birkaç aydır motivasyonum stabil, hatta bir iki planım daha tutmazsa yeni bir portfolyo hazırlayıp tekrar iş güç arama muhabbetine girişebilirim.
Birkaç gün sonra okuduğumda kendimden utanacağım yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
3 notes · View notes
aylinsahin · 1 year
Text
Duygularımı arıyorum.
Duygularımı canlı tutabilmek için duygu yüklü şeyler dinliyorum. Okumuyorum artık. Sadece dinleyebiliyorum. Yüzyılın bana getirdikleri. Kalemi alıp yazmıyorum da. Aslında ilk aklıma gelen kalemi alıp yazmak oldu ama burası daha kolay diye hemen telefona sarıldım. Ne yazdığıma bakmaksızın harflere basar buldum kendimi.
Neredeydiler? Eskisi gibi hissedememek beni yormuyor hayır tam tersi daha tek düze daha uğraşsız. Ama böyle olması bir yandan da hiçbir şeye değer vermememe neden oluyor. Her şey değersiz olunca da anlam bulamıyorum. Bu yüzden mi hissedemiyorum. Kolaycılıktan?
Çok istiyorum gibi hissediyorum. Ama hiçbir zaman eskisi kadar çok istemiyor gibi de. Neydi bu eski ve yeni ben? Niye sürekli bu gitgeldeydim. Dolup dolup taşmak istiyordum. Dolamıyordum. Çevremdekiler böyle olmamın mental sağlığım için daha doğru olduğunu mu kanıksamıştı bana? Fakat tam tersini diliyordum. Belki bir parça da korkuyorum. Bu yüzden derinlerime inmiyorum. Üzerini kapatıyorum. Tıpki bu kısa cümlelerim gibi.
Eski yeni şu an o an.
İsteklerim istemeye korktuklarım.
Şimdi tekrar yazarken hatırladım. Yine bir doğum gününe yaklaşıyordum. Hep o zamanlar böyle oluyorum sanki. Kendimi sorguda. Ya da hep kendimi sorgudayım ama işte bu zamanlar bunu yazı ile ifade etme güdüsü oturuyor içime. 30 yaşıma yaklaşıyorum. 30 yıl. Kısa değil belki uzun da değil. Ama bir eşik gibi.
Buna bile değer biçmeye çalışıyorum. Beceremiyorum. Yıllara her doğduğun yıla değer biçilmeli mi? Doğum günü kutlamaları bunun için değil mi? Buna da artık önem veremiyorum. Ama vermek istiyorum. Bu kendime verdiğim bir değer de olacak ayrıca çünkü.
Özümde kötü değilim. Dönüp bakınca mutluyum hatta. Teşekkürler hayatıma.
3 notes · View notes