if you look at yourself for long enough in the mirror, you begin to think you're someone else. an imposter. why would a photo be any different?
pt ii
marilyn monroe / lauren bacall with a portrait of herself / naomi watts / all about eve / debbie harry / perfect blue / adam bernstein / photo of a seoul subway station with bae joohyun posters / david thompson
İçinde senden başka ses yoksa o ev ölüdür, dedim. Olur mu, dedi, bir tek sen olsan bile o evin içi dünyayla doludur.
Yalnızlığı biliyorum, dedim. Hayal ve hatıradan yapılmış zamanı biliyorum. İnsan yüreğinin bir başına gezdiği yerleri biliyorum. Yaşayan bir sesten söz ediyorum. Kendi kendine konuşmak yerine birisine bir söz söylemekten. İçindeki sesin bir başkasında can bulmasından. Bininci kez duyuyor olsak da, bize bakarak söylenmiş bir söze sevinmekten. Eşyalara bile hayat veren bir sesten. Kapının dışında bir şenlik alayı gibi çınlayan, “benim” sesinden. Fotoğrafların çerçevelerinden inip koltuklara oturduğu bir sesten.
Elbette ölümü biliyorum!
Ayda bir kez de olsa kapının çiçek açmasından söz ediyorum. Pencerelerin sokağa gülümsemesinden. Çay bardaklarının soluğumuzu kırmızıya boyamasından. Aynaların buğulanmasından. Muslukların şarkı söylemesinden. Acı da verse bir insanın hayatımıza dokunmasından. Odaların birdenbire sokaklarla dolmasından. Çatımıza konan yıldızın sabah bahçemize inmesinden. Tanrının, azıcık da bizim yalnızlığımızda soluk almasından söz ediyorum.
Dünyanın en büyük yalnızlığının insan olduğunu elbette ben de biliyorum!
Sen konuşmazsan dünya susuyor biliyor musun? İnsan unutmanın sularını geçti. Kimse kimseyi hatırlamıyor. Anlamını bir gün bile düşünmedikleri bir kalabalık yetiyor herkese. Toprağı ölü bir huzurla değiştiler. Gökyüzünü can sıkıntısıyla değiştiler. Arzuyu pişmanlıkla değiştiler. Kimse bir başkasına misafir olmuyor. Acı bitti. Zaman yok. Gönül soğuk. Sevme korkusu öyle kötürüm etti ki herkesi, yalnızlıktan bunalan insan, dönüp yine kendi yalnızlığına sığınıyor.
Sadece bir ishak kuşu, gecenin öteki yüzünde, rüzgârın yapraklarda uyuduğu keder saatlerinde, hepimizin etine gömdüğü bir eski şarkıyı bir yaşama nişanı olarak dünyaya salıp duruyor. Radyoda bir Urfa hoyratı, dışarıdaki geceden büyük bir gece içimde, boş sokağa bakarak ishak kuşunun ağıtını söylüyorum odalara:
Bu handan / Kervan işler bu handan / Kes siyah zülfünü haraç eyle / Kurtar beni bu kandan.
- Şükrü Erbaş, Kes Siyah Zülfünü Haraç Eyle
(Çırpınıp İçinde Döndüğüm Dünya)
- Görsel: George Frederic Watts’ın Hope/Umut (1885) adlı tablosu (Versiyon 1)
"I thought that [leaving the band so they could find another drummer] before the 02 [show], but it was actually very comfortable to do. It was good fun, is what I meant to say. I had misgivings. I always do. It's a young person’s game. The thing I find difficult is that 50% of it is image, not my side of it, but it is, and as you get a bit older you think, ‘Oh gawd!’ I don't like looking at the pictures."-Charlie Watts, 2013