Tumgik
#evet otomatik alıyorum
guzortasi · 1 year
Text
yarın pratik derslerim başlıyor ben nasıl araba sürücem ya otomatik alıyorum ama çok zor
14 notes · View notes
belkidebirharfimben · 5 months
Text
Allah'ın 'aynısı' olunmaz 'aynası' olunur
"Hayatının sırr-ı hakikati şudur ki: Tecellî-i Ehadiyete, cilve-i Samediyete âyineliktir." 11. Söz'den.
Mürşidim, Ramazan Risalesi'nin 7. Nüktesinde, şöyle bir ifade kullanıyor: "(...) savmı ile Samediyete bir nevi âyinedarlık etmektir." Bu ifade bir mecliste medar-ı müzakere oldu. Neden? Çünkü 'Samediyete aynalık' mevzuunda hemfikir olamadık. Bir kısmımız metnin öncesini de delil göstererek dediler ki: "Burada kastedilen 'ihtiyaçların azaltılmasıyla' Samediyetin aynası olmaktır." Diğer bir kısmımız da dediler ki: "Samediyete ihtiyaçsızlık üzerinden ayna olmak mümkün değildir. Çünkü insanın ihtiyaçsız bir ânı yoktur. Hatta orucu dahi 'ihtiyaçsızlığı' değildir, aksine, 'fakrın tezyidi'dir. Yani ihtiyaçların arttırılmasıdır. İnsan oruçluyken kendisini Allah'a daha muhtaç hisseder. Niçin? Zira karşılayabileceği ihtiyaçlarını dahi karşılayamamış haldedir. Yani 'bile-isteye fakrını arttırmış' haldedir."
Tabii, tarafların durdukları eşiklerden bakınca, metnin öncesine yaklaşımlar da değişiyor:
"(...) yemek içmek gibi nefsin gafletle hayvanî hâcâtına ve mâlâyâni ve hevâperestâne müştehiyâta girmemek için, oruçla mükellef olmuş. Güya muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine veyahut âhiret ticaretine girdiği için, dünyevî hâcâtını muvakkaten bırakmakla, uhrevî bir adam ve tecessüden tezahür etmiş bir ruh vaziyetine girerek, savmı ile Samediyete bir nevi âyinedarlık etmektir..." denildiğinde tam olarak ne anlaşılmalıdır? Sözü uzattığımdan farketmişsinizdir. Ben de ikincilerin tarafındayım. Ve 'Samediyete aynalık' kavramlaştırmasını 'ihtiyaçları azaltma' ekseninde okumuyorum. Evet. Allah'a 'herşeyin Ona muhtaç olması ama Onun hiçbirşeye muhtaç olmaması' yönünden ayna olabileceğimizi sanmıyorum. Hatta bir parça 'teşebbüh-ü bilvacip' kokusu da alıyorum önceki yaklaşımdan. Ürküyorum. Eşyasının Allah'a ayna olduğu doğrudur da aynılığı mümkün değildir. Samediyete ihtiyaçsızlık üzerinden bir mazhariyetse mahlukatın üstesinden gelemeyeceği bir iştir.
Fakat Samediyete aynalığa, tam tersi şekilde, 'ihtiyaçlarımızı arttırarak' muvaffak olabileceğimizi düşünüyorum. Dolayısıyla, 'hayvaniyetten çıkma' tefekkürümde 'ihtiyaçların azalması' değil, 'ihtiyaç şuurunun şiddetlenmesi.' Neden? Çünkü, oruç tuttuğumuzda, karşılanması âdet u ülfet haline getirilerek kanadıkları neredeyse unutulmuş yaralarımızı tekrar hayatlandırıyoruz. Fakirliğimizi kaşıyoruz. Onlara kasten maruz kalıyoruz. Melekleşiyoruz, evet, ama melekleşmek Allah'a daha az ihtiyaç duymak mıdır? Hâşâ. İslam'ın bize öğrettiği melek tasavvuru böyle birşeyi kapsamıyor. Aksine, melekler ihtiyaçlarına duyarlılık bağlamında bizden daha şuurlu varlıklar, tesbih u zikirlerini asla aksatmıyorlar, gaflete düşmüyorlar. Hep uyanıklar yani. Allah'a olan ihtiyaçlarının hep farkındalar.
Bizse düşüyoruz. Hem de biz gaflete daha çok 'otomatik karşıladığımız ihtiyaçlar' üzerinden düşüyoruz. Otomatikleşme, robotlaşma, ihtiyaç şuurunu köreltiyor. Hergün doğan güneş için yeterince şükrediyor muyuz? Fakat bir öyle bir böyle olan şeyler bizi kendileri için şükretmeye sevkediyorlar. Bir esnaf, ihtimallere bağlı hissettiğini kazancı için, daha çok şükretme ihtiyacı hissediyor. Güneşin doğuşu gibi garanti görmüyor çünkü. Sabit maaşla çalışan memur o kadar hissetmiyor. Oruç bu yönüyle ihtiyaçlarımızı ortadan kaldırmıyor. Hayır. Onun yaptığı bu değil kesinlikle. O 'otomatikleşmeyi' ortadan kaldırıyor. Âdetimizi, alışkanlığımızı, ülfetimizi bozuyor. Yaralarımızdan kaçmamayı öğretiyor.
Hergün serbestçe yeyip içtiğimiz için açlık hükmünü üzerimizde icra edemiyor. Varlığımızın parçası olduğunu gereğince hatırlatamıyor. Susuzluk yeterince hissedilemiyor. Onlarla bağlantılığı diğer zaaflar da ortaya çıkamıyorlar. Bu anlamda, pek kusurlu akledişime göre, melekleşmek de ruhlaşmak da 'ihtiyaç azalması'nı ifade etmiyorlar. Ya? 'İhtiyaçlarının daha fazla farkında olmayı' ifade ediyorlar. O da 'fakrın tezyidi' meselesine götürüyor beni. 'Fakrın tezyidi' nedir? Sılasını misafir edelim öncelikle:
"Evet, bütün yeryüzünü bir sofra-i nimet eden ve bahar mevsimini bir çiçek destesi yapan ve o sofranın yanına koyan ve üstüne serpen bir Cevâd-ı Kerîmin misafirine fakr ve ihtiyaç nasıl elîm ve ağır olabilir? Belki, fakr ve ihtiyacı, hoş bir iştiha suretini alır; iştiha gibi, fakrın tezyidine çalışır. Onun içindir ki, kâmil insanlar, fakr ile fahretmişler. Sakın yanlış anlama, Allah'a karşı fakrını hissedip yalvarmak demektir. Yoksa fakrını halka gösterip dilencilik vaziyetini almak demek değildir."
'Sakın yanlış anlama...'dan sonrası aradığımız tılsımı fısıldıyor sanki: "Allah'a karşı fakrını hissedip yalvarmak demektir." Demek ki, ihtiyaçların hissedilmesinde korkulacak birşey yok, asıl korku 'teşebbüh-ü bilvacib'in olabileceğini düşlemek. Peki 'teşebbüh-ü bilvacip' ne?
"Hattâ, silsile-i felsefenin en mükemmel fertleri ve o silsilenin dâhileri olan Eflâtun ve Aristo, İbn-i Sina ve Fârâbî gibi adamlar, 'İnsaniyetin gayetü'l-gayâtı teşebbüh-ü bi'l-Vâcibdir, yani Vâcibü'l-Vücuda benzemektir' deyip firavunâne bir hüküm vermişler. Ve enaniyeti kamçılayıp şirk derelerinde serbest koşturarak, esbabperest, sanemperest, tabiatperest, nücumperest gibi çok envâ-ı şirk taifelerine meydan açmışlar. İnsaniyetin esasında münderiç olan acz ve zaaf, fakr ve ihtiyaç, naks ve kusur kapılarını kapayıp ubûdiyetin yolunu seddetmişler..."
Bakınız burada da Bediüzzaman Hazretleri acz ve zaaf, fakr ve ihtiyaç, naks ve kusur kapılarını kapamayı 'tehlikeli bir alan' olarak işaretliyor. 'Ubudiyet yolunu seddetmekle' itham ediyor. O halde 'Samediyete aynalık'ı böyle anlamak doğru olabilir mi? Ramazan'ın böyle birşey olduğunu söylemek çok isabetli gelmiyor bana. Allahu a'lem. Doğru olan, bunun yerine, mürşidimizin "İnsan üç cihetle esmâ-i İlâhiyeye bir âyinedir..." tefekkürünü hatırlayıp 'Birinci Vecih' hakkında daha fazla düşünmektir:
"Birinci vecih: Gecede zulümat nasıl nuru gösterir. Öyle de, insan, zaaf ve acziyle, fakr ve hâcâtıyla, naks ve kusuruyla bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretini, kuvvetini, gınâsını, rahmetini bildiriyor, ve hâkezâ, pek çok evsâf-ı İlâhiyeye bu suretle âyinedarlık ediyor. Hattâ hadsiz aczinde ve nihayetsiz zaafında, hadsiz a'dâsına karşı bir nokta-i istinad aramakla, vicdan daima Vâcibü'l-Vücuda bakar. Hem nihayetsiz fakrında, nihayetsiz hâcâtı içinde, nihayetsiz maksatlara karşı bir nokta-i istimdad aramaya mecbur olduğundan, vicdan daima o noktadan bir Ganiyy-i Rahîmin dergâhına dayanır. Dua ile el açar. Demek her vicdanda şu nokta-i istinad ve nokta-i istimdad cihetinde iki küçük pencere, Kadîr-i Rahîmin bârgâh-ı rahmetine açılır, her vakit onunla bakabilir..."
İşte, arkadaşlar, Ramazan Risalesi'ndeki 'Samediyete aynalık' meselesi, ancak 'Birinci Vecih' perspektifinden anlaşılabilir bence. Eğer bu perspektif bırakılıp da İkinci Vecih'in bakış açısı kuşanılırsa, bize de Samediyetten bir parça verilmiş gibi düşünülür ki, çok tehlikelidir. İnsan Samediyete bu yönüyle aynalık edemez. Zira Samediyet İkinci Vecih'te misal verilen sair sıfatlara benzememektedir:
"İkinci vecih âyinedarlık ise: İnsana verilen nümuneler nev'inden cüz'î ilim, kudret, basar, sem', mâlikiyet, hâkimiyet gibi cüz'iyatla, Kâinat Mâlikinin ilmine ve kudretine, basarına, sem'ine, hâkimiyet-i rububiyetine âyinedarlık eder, onları anlar, bildirir. Meselâ, 'Ben nasıl bu evi yaptım ve yapmasını biliyorum ve görüyorum ve onun mâlikiyim ve idare ediyorum. Öyle de, şu koca kâinat sarayının bir ustası var. O usta onu bilir, görür, yapar, idare eder' ve hâkezâ..."
İnsan, varlık anlamında, nerede 'Samediyet aynası' olduğunu iddia edebilir ki? Samediyete bu cihetten ayna olmak herhangi bir mevkide 'Allah gibi ihtiyaçsız olmak' ve de 'herşeyin size ihtiyaç duyması' gibi birşeydir. Beşer böyle olamaz ki. İnsan hangi konumda olursa olsun, yine muhtaçtır, yine muhtaçtır, yine muhtaçtır. Arızî olanın Hayy u Kayyum karşısındaki pozisyonu değişmez. Ancak bilinci noktasında değişebilir. Yani, biz, her zaman Allah'a sonsuz derecede muhtacız da, bazen bunu idrakimiz diğer zamanlardan yüksek-eksik olabilir. Ramazan bize böylesi bir zenginlik katar. Farkındalığımızı yükseltir. Fakrımızı tezyid eder. Onunla yüzleştirir. Yoksa Samediyette Allah'a benzetmez, yüzbin hâşâ. (Mutasavvıfların çile, riyazet vs. gibi uygulamalarını da yine bu 'fakrın tezyidi' ekseninde kavrayabiliriz.)
En doğrusunu Allah bilir. Şuraya bağlayarak bitireyim sözü: 'Emanet ayeti' aldığımız yükü haber verdikten sonra hemen 'çok zalim' ve 'çok cahil' olduğumuzun altını çiziyor. Belki de burada aldığı emanetle duracağı yeri şaşıran insana kıymetli bir hatırlatma var. Evet. Üzerimizde İkinci ve Üçüncü Vecihler itibariyle görünen bazı emanetler var. Bazı aynalıklar yapıyoruz. Fakat bu emanetler hiçbir zaman mahlukiyetteki konumumuzu değiştirmeyecek. Kulluğumuzu yerinden oynatmayacak. Zalimliği-cahilliği varlığımızın ayrılmaz bir parçası olarak sırtımızda taşıyacağız hep. Hep eksik kalacağız. Hep yaralı olacağız. Hep arayacağız. Neden? Çünkü emanetçilik sahiplik değildir. Sahiplik ancak yaratıcılıktır. Yaratmayan hakiki sahip sayılamaz. Yoktan varedemeyen yoksunluk çekmekten kurtulamaz. İşte beni 'Samediyete aynalık' meselesinde uzun uzun kelam etmeye iten bu oldu kârilerim. İnşaallah meramımı anlatabilmişimdir. Tevfik ise Allah'tandır. Biz de inayetini, rahmetini, keremini Samediyetinden dileriz.
3 notes · View notes
besincikitap · 1 year
Text
DÖNEMEÇ
Yine aynı şeyi yaptım. Kaç kere otomatik pilota bağlanmış gibi evden çıkıp aynı yerde minibüs beklemeyecek, farklı bir durakta ya da aynı durağın biraz ilerisinde bekleyecektim.
Hem boş yerde bulabiliyorum öyle yapınca. Yukarı mahalleden bizim durağa kadar boş geliyor araç çoğu zaman.
Uzmanlar öyle söylüyormuş. Yürüdüğünüz yolları düzenli olarak değiştirin diyorlar. Beyin sağlığı için iyiymiş.
Hoş ben durak değiştiriyorum ama olsun ne var oda iyi.
Fırını değiştirmem. Orası başka. Hem niye değiştireyim. Hep aynı kişiler gelmiyor ki.
Fırın aynı fırın ama daha aynı kişiyi iki kere görmedim orada.
Sıkıştım yine burada. Gideceğim yere bir an önce varsaydım. 16:00'da dedi kadın yurtdışı evrak gönderileri.
Parayı uzattım. Fırını, hastaneyi, oteli, çocuk parkını, eczaneyi hızla geçti minibüs.
İşte başlıyorum. Bu sefer başaracağım hele bir kurulayım da koltuğuma.
Yemin ettim bu sefer içerideki ve dışarıdaki herkesi ve her şeyi tıpkı bir öykücü gibi izleyecektim. Hem de en ince ayrıntısına kadar.
Başlıyorum başlamasına da aklım yeni binenlere takılıyor, sonrada inenlere.
Genç kadın, iyi giyimli adam, çocuklu kadın, biri kız biri erkek iki öğrenci, yaşlı adam. İlerlerken yolcu almaya devam ediyor minibüs.
''Postane dönemecinde ineceğim'' diyorum. ''Tamam'' diyor şoför.
Yeni binen kadının çantası kendinden büyük. Elini çantanın içine daldırıyor ve para aramaya başlıyor.
Bulduğu paraları tek, tek çıkarıyor koca bir dinozora benzeyen çantasından. Sallana sallana çıkarıyor birde. Yalpalaya, yalpalaya. Hay Allah! Düştü düşecek.
Boşta kalan eliyle koltuğun aralık başlığına elini geçiriyor.
O parayı şoföre verene kadar içim rahat etmeyecek.
Önceden hazırlasanız olmaz mı şu paraları?
Ben öyle yapıyorum. Kağıt parayı avucumun içinde bozuk olanları baş ve işaret parmaklarımla sıkıca tutuyorum düşmesin diye binince hemen veriyorum. Oh! Kurtuluyorum sonra ne güzel.
Dinozor çantalı kadın az önce minibüsten inen yaşlı adamın yerine oturuyor.
Derin bir oh! Daha çektim. Kadın bana bakıyor. Yüzümü çevirdim. İzlediğimi anladı galiba.
Kaç kere denedim işte olmuyor. Minibüstekiler oturmadan bende rahat edemiyorum. Oysa ben öykücüler gibi herkesi ve her şeyi izleyecektim.
Yolun yarısınca şu koca dinozor çantalı kadını izledim.
Ya dışarıda kaçırdıklarım onlar hepten gitti. İşte dönemece geldim bile. Sinirlerim bozuluyor.
''Postane durağı'' diyor şoför. İniyorum. Postane yokuşunu çıkarken sinirden keskin bıçak gibi bir ağrı saplanıyor başıma.
Birde şu sırada bekleme işi yok mu?
Her ay, aynı hikaye. Ne yapayım, ev sahibi Almancı en ucuz gönderiler postaneden yapılıyor.
Önümde iki kişi var. Birinin işlemi yapılamıyor. Adresi tam yazması gerekiyormuş.
O telefon etmek için kenara geçince sıra bana geliyor.
''İşleminiz nedir?'' diyor gişedeki adam.
''Kira ödemesi.'' diyorum.
''Münire Kavak adına gidiyor doğru mu?''
''Evet.'' diyorum.
Şangır tıngır klavye ve yazıcı sesinden sonra faturamı alıyorum.
İşte bitti. Bu ayda faturalar, kiralar, ödemeler, listeler, bütçeler derken bitmişti işte işlemler.
Uğrayacak bir kaç yer daha var. Ondan sonra eve yürüyerek döneceğim.
Fırına da uğramam lazım. Ekmekleri kepekli olandan alacağım bu sefer.
Bu sefer fırıncıyı ve fırına gelenleri izlemek yok. Yumru suratlı fırıncı yakalayacak bir gün beni.
Bir dahakine minibüse aynı duraktan değil ileriki duraktan bineceğim.
Hem böylece boş yerde bulurum kolayca. Oraya kadar çoğu zaman boş geliyor minibüs.
Bu sefer de olmadı ama yeminim var bir dahakine yürürken ve minibüse binerken içeridekileri ve dışarıdakileri izleyeceğim.
Tıpkı bir öykücü gibi hem de en ince ayrıntısına kadar.
Nilüfer Evin
0 notes
kendimeozlem · 3 years
Text
Arada sırada ne yazmışım, neler düşünmüşüm, neler yaşamışım diye tüm yazdıklarımı dönüp okumayı seviyorum. Ben hep yerimde saydığımı sanarken yaşadığım değişimleri görmem için bana büyük bir kanıt sunuyor. Son birkaç ayda yazdıklarımı okuyunca önce karamsarlığıma ve umutsuzluğuma şaşırdım. İlgili meseleleri tamamiyle halletmiş sayılmam, hala izlerini küçük de olsa içimde taşıyorum ancak boyutları oldukça farklılaşmış. Birçoğu küçülmüş mesela. Diğeriyse yıllar önce düştüğüm küçük notlarla karşılaştırdığımda fark ettim ki ben büyümüşüm. Evet gerçekten büyümüşüm. Konuları ele alış şeklim değişmiş; daha detaylı ele alıyorum her şeyi ve derine iniyorum. Kendimi gerçekten çok daha fazla kabul etmiş ve tanımış olduğumu görüyorum. Cümleleri kuruş şeklim, seçtiğim kelimeler, baktığım açılar daha büyük birine ait, daha fazla yol kat etmiş birine. Büyüdüğümü hissetmeye başladığım zaman da çok eskiye dayanmıyor, en çok da buna şaşırıyorum. Yaşadığım bu kırılmayı daha birkaç ay öncesinde yaşamışım. Bu süreçte benim neden olabileceğini düşündüğüm birkaç şey yaşanmıştı ama başka etkenleri merak ediyorum. Şu an bu kırılmadan önce nasıl biri olduğumu kestiremiyorum, o zamanlar kim olduğumu hatırlamıyorum. Hayatın akışına zaman zaman kapılıp kendimi unuttuğum zamanlar oluyordu, kendimin kim olduğunu bulamıyordum. Acaba değişen bu mu? Kendimle temasımı uzun süredir tam anlamıyla kaybetmedim, az ya da çok hep ulaşabiliyordum kendime. Öncesinde kendimden koptuğum için mi şu an bana bu kadar yabancı geliyor eski halim?
Kendimde temasımı her zaman olmasının bana dönütleri de sürekli olarak sağlıklı olmuyor. İyi gelmediği zamanlarda bana en iyi gelen şey kendi hayatımın dışına çıkmak. Bunu birkaç defa deneyimledim. Kendi hayatımın içinde o kadar derine iniyorum ki bazen derindeki bir bataklığa saplanıp kalıyorum. O sıkışıklığın verdiği acıyı ben olmanın acısı sanıyorum. Böyle olunca da kendime ağır yükler yüklemeye başlıyorum. Bir noktadan sonra safi acımasızlık oluyor bu. Kendi döngümün içinden çıkıp başka hayatlar görmek, başka hayatlara karışmak, o başka hayatların içindeki kendimi tanımak ve yine kendi döngümün içindeki kendimden uzaklaşmak benim tazelenmek için bulduğum yeni anahtarım. Söz konusu kim olursa olsun hayat kimsenin sandığı yer değil tamamiyle, herkesin bir kör noktası oluyor. Başka ihtimaller yaşanıyor, en mümkün geleninden en ihtimal verilmeyenine kadar hepsi mevcut. "Demek ki farklı bir yaşam da mümkünmüş, hayat bizim yapboz alanımızmış" diyebilmek için başka yaşamlara uzaktan da olsa göz değdirmek gerekiyor. "Böyle olması gerekir, başka varyasyonlar kabul edilemez." diye düşünülerek örülen kalın duvarlara ilk balyozu vuruyor. Kendi adıma yeni bir durumla karşılaştığımda düşünce açısından daha aktif oluyorum ve o durumla ilgili gidebileceğim yolu buluyorum. Artık o yol benim için kestirme oluyor ve üzerine düşmeden, düşünmeden o yoldan gidip geliyorum sonrasında. Kendi kestirmelerimden uzaklaşmak da benim kestirmelerimdeki hatalarımı görmemi sağlıyor ve revize etmem gerektiğini bana işaret ediyor. Bu durumu daha geniş bir ifade ile "konfor alanının dışına çıkmak" diye nitelendirebilirim. Uyum sağlama konusunda bir türlü aşamadığım, üstesinden gelemediğim bir güçlüğe sahip olduğum için artık onunla savaşmaktansa kabul etmeyi tercih ettim. Bu yüzden kalıcı bir şekilde konfor alanımı terk etme fikrine hala sıcak bakamıyorum ancak konfor alanının dışına çıkmak zorlayıcı olsa da hem zevkli hem öğretici. Her gün geçtiğim bir sokağa bakarken artık onu incelemekten, onun hakkında düşünmekten vazgeçmiş oluyorum. Oysaki ilk kez geçtiğim bir sokakta gözümdeki o tanıdık olma perdesi aralanıyor. Aslında tanıdığım yerlerden geçerken bir yetişkinim, merakım yok. Tanımak için bir çabam yok. İlk kez yürüdüğüm bir caddede ise bir çocuk gibiyim; henüz hayata dair çok az şey bilen ve hayata dair her şeyi öğrenmek için meraklı, araştıran ve bunun için koltuğun altına, dolabın arkasına bile girmeye hazır olan. Konfor alanımdan çıktığımda bana bir getirisi de kendimi bu yeni durumda gözlemleyebilmek oluyor. Kendim hakkında yepyeni şeyler öğreniyorum. Günlük yaşamımda, hep aynı şeyleri yaparken üzerinde kafa yormadan otomatik olarak yapıyorum her ne yapıyorsam. Yeni bir durumda ise binbir seçenekten birini seçmem ve ilerlemem gerekiyor. Unuttuğum yanlarımı hatırlıyorum hiç olmazsa. Bunlar ilk etapta benim için kolayca baş edebilir olmuyor çoğunlukla. Örneğin sosyal hayatın içinde kendimi bu kadar az ortaya koyduğumu hatırlamaktan hoşlanmıyorum. Yine de açılan her kapının ardında bulunacak bir başka ipucu mutlaka vardır.
Daha fazlasını düşünmüş ve hissetmiştim. O hissettiğim ya da düşündüğüm anda yazmadığımda ancak ardında kalanları birleştirebiliyorum. Bu arda kalanların da silinip gitmesini istemedim, yolda olmak benim için gerçekten farklıydı. Varış noktasından daha çok yolda olmayı sevdim. Bir kereden fazla görmeyeceğine emin olduğun insanlarla birleşip ayrılmayı, başkalarının "Bak, ben de buradan bakıyorum hayata. Sen de gel gör." demesini, insanların hayatta nereleri mesken tuttuklarını ve onlara göre konumumu, her pencereden yola baktığımda Champmathieu için mahkemeye yetişmeye çalışan Jean Valjean'in yol hakkında düşündükleriyle yolda gelip geçen ağaç ve insanların belirip yok olmalarını hayata benzetmesini hatırlayıp hak vermeyi çok sevdim, çok özleyeceğim.
Ayrıca: "Ben gurbette değilim, gurbet benim içimde."
16.07
11.04.2021
3 notes · View notes
Text
(Hosting Hostgator Hosting/Sunucu Almak için nasıl ) / Nasıl-Satın-hosting-hostgator/ Nasıl hosting satın almak aslında çok şey var, kullandığınız barındırma hizmetleri bağlı. Ancak, çünkü Şahsen hostgator kullanıyorum ve hostgator bir kez beni hayal kırıklığına uğratmadı Endonezya ucuz barındırma hizmetlerden bazıları, öğretici nasıl Hostgator adanmış bu barındırma satın almak. Hosting alacak advicelara tavsiyeler Unutmayın, barındırma kalitesi çok önemlidir, çünkü genellikle aşağı olan barındırma etkileyecektir arama motorlarındaki konumunuz (arama motorları). Pingdom gibi ücretsiz ping hizmetlerini kullanarak bir ay içinde kaç site aşağı kontrol edin ya da bunun gibi bir şey. Sitenin çalışma süresini %99.5'ten daha az bulursanız, o zaman sizin için zaman diğer hosting hizmetlerine taşındı. Bir yatırım olarak barındırma kalitesini satın aldığınızı varsayalım, cimri olmayın ve ucuza almayın ama kalite değil. Şahsen Hostgator veya Bluehost kullanıyorum. Ancak yüksek traf andikli site ve sayfa sayısı çok, tavsiy myem-hosting uzman tavsiy beeleri SEO dünyası, Joost de Valk sahipleri Hostgator'da barındırma satın almamın nedeni ve Hostgator'un müşteri desteğinin performansı nedeniyle çok memnun kaldım inanılmaz. Hackerlar siteyi kullanmak zamanlar vardır rastgele ve fad - tren kesmek için yeteneğini harika bir site. Temayı düzenlerken yanlışlıkla blogumuza zarar verdiğimiz zamanlar vardır. O zaman sen bir hosting şirketinden müşteri desteğinin önemini anlayacaktır. Ve hayır, hostgator'u tanıtmak için para almıyorum ya da komisyon alıyorum size indirim kuponları sunuyoruz (param zaten çok)… Öğretici tam bir öğretici (ve samimi) hostgator artı nasıl bir barındırma kiralamak için onlarla milyonlarca dolar tasarruf edin. Merak Ediyor musunuz? Hostgator'da barındırma satın alma adımları # 1 elbette ziyaret edin, ardından büyük turuncu düğmeye tıklayın “web barındırma planını görüntüle“. # 2 ‘bebek planı 'seçin (sadece bir ev sahipliği sağlar çünkü’ kuluçka planı' istemiyorum alan adı ve özel bir SSL ve IP'ye ihtiyacınız yok bir ‘iş planı ' sunulmaktadır). En azından tavsiye siparişim en ucuz fiyatı almak için 3 yıl boyunca (6,36 $ / ay 20 % indirim). “Siparişi gönder”düğmesine tıklayın. # 3 bir etki alanı satın almak veya zaten önceki sahibi bir etki alanı girin. Zaten varsa önceki alan adı, lütfen alan adınızı buraya girin. Değilse, bunu satın alabilirsiniz hostgator. Hostgator'daki etki alanı sadece 15 $ ' dır, eğer satın alırsanız fiyat çok farklı değildir başka bir tescil, artı ad sunucusu değiştirmek için rahatsız gerekmez. Hostgator size teklif kuponunu verdiyse “bahar", başka biriyle değiştirmeyin. Gerçekten de, birçok ortaklık bir kupon sunan 1 ilk ayda hosting cent, ancak barındırma maliyeti aylarda daha pahalı olacak sonraki. Uzun vadede ucuz barındırma istiyorsanız, Hostgator kupon varsayılanını seçin ve o kadar uzun sipariş verin. Bu, müşterilere kıyasla Hostgator ile en az 1 milyon dolar tasarruf etmenin yolu diğer, ben kupon “bahar " kullanmak, üç yıl için Sipariş, $6,3/ay bir fiyat var. İlk ay için bir kuruş indirim kuponu kullanarak başkalarıyla karşılaştırın, ancak ikinci ay ve böylece $ 9,5 ödemek. Üç yıl içinde (35 Ay x $ 3,2 = $ 112) o kıyasla daha pahalı $112 ödedi Ben… # 4 verileri kendiniz girin. Burada paket veya fatura döngüsü (fatura döngüsü) değiştirebilirsiniz. Tavsiye Ben, üç yıl boyunca doğrudan satın. Varsayılan olarak orada olan kupon ‘bahar’ ile, elde edersiniz hosting için çok ucuz fiyat ('matematik gördüm, değil mi?) Ardından fatura bilgilerinizi girin (fatura bilgileri). Alternatif bir ödeme seçin, ister PayPal veya kredi kartı kullanma. Paypal'ı seçerseniz, bir sonraki sayfada ödeme yaparsınız. Ardından, elbette, turuncu düğmeye tıklayın “bir hesap Oluştur " yazan altta büyük. # 4a hosting ödemek. Paypal'ı kullanırsanız, barındırma için ödeme yapma seçeneğiniz olacaktır otomatik ödeme için bu sefer (şimdi Öde) veya abonelik (abone ol). Sonra PayPal ödeme sayfasına alınacaktır, hesabınızla giriş, ödeme, sonra Hostgator ödemenizi onaylayın (otomatik olarak gerçekleşir), hesap bilgileri ve detayları hakkında e-posta hosting için giriş size gönderilecektir. Eğer Hostgator ile oldukça uzun bir süre sözleşme varsa, size bir kişi destek ekibi Hostgator telefon olacak, teşekkür ederim, ve onlar yardımcı olabilir orada sormak… Vay canına!!! Ben de şaşırdım zaman ilk kez onlar telefon, aniden orada beni selamlamak için çünkü Telefonda İngilizce. Hazır değilim... hahaha.... Gerisi sadece size e-postayla ayrıntıları kullanarak cpanel oturum açın. Ve... tebrikler hosting keyfini çıkarın! Unutmayın, herhangi bir sorunuz varsa veya deneyiminizi daha az olmayan bir barındırma kiralamak istiyorsanız benden daha heyecanlı, yorum kutusuna söyle. Sorunuzu post-post'ta cevaplamaya çalışacağım sonraki… Yazar Hakkında: Syamsul Alam Ben raporun yazarı… Bir kerede sitenin sahibi öğretici ücretsiz çevrimiçi iş Endonezya'daki en büyük (cidden, şimdi değilse Evet sonra gelecekte).Sen SEO, WordPress, e-posta hakkında F ormat video ücretsiz öğreticiler öğrenebilirsiniz Pazarlama, çevrimiçi mağaza ve sitemde çok daha fazlası: http://www.syamsulalam.net/ Videolara ek olarak, öğreticiler, ve ben de bazı var içinde i ücretsiz rapor ben kesinlikle gerçekten gibi eminim bir prim ürün. Ürün mylerimden bazıları, diğerleri arasında: Premium üyelik-premium üyelik SyamsulAlam.net tüm ürüne erişmek için şimdi var olan ve gelecekte daha sonra var olacak olan premium I. Üyelik satın al bu aynı, benim tüm e-kursa erişim satın almak anlamına gelir. SEO Link Guideing Gu -ide-SEO konusunu ele alan bir e-kurs, nasıl oluştur isula iscağı hakkında bağlantı, bağlantı kurma stratejisi doğru, güvenli ve süper duper ef y ve çok daha fazlası. Ulimate on Page SEO-e-SEO konusunu ele alan kurs, özellikle on-page SEO hakkında daha kolay daha yüksek rütbe sağlar süper duper sihirli rakipleriniz olsa bina bağlantı vardır. E-Bu ders zaten SEO bağlantı dahildir Kılavuz. SEO konusunu ele alan Link oluşturma Kılavuzu — e-Ders, özellikle rehber hakkında süper var olan çeşitli bağlantı türlerinin bağlantı kütlesinin yanı sıra bir kılavuzun nasıl oluşturulacağı hakkında tamamlayın üçüncü bir tarafa bağlantı oluşturma sürecini dış kaynak hakkında. E - Bu ders zaten dahildir SEO bağlama kılavuzunda. Ve daha pek çok şey hala sabit diskimde bir taslak t, başlatmayı bekliyorum. Eğer ücretsiz isterseniz-ücretsiz ve alerji-pay-pay ile (hahaha...), Ben bir sürü var öğretici ücretsiz ve rapor ücretsiz süper kandırılan serin böylece ve böylece durdurmak emin olun abone posta listesi F eedburner me. Bu raporu okuduğunuz için teşekkür ederiz, Selamlar gülümseme!
1 note · View note
haberihbarhatti · 6 years
Text
24 Haziran seçimi: Temel Karamollaoğlu'nu Sivas'ta seçmen nasıl karşıladı?
Tüm haber ve son dakika gelişmelerini Haber İhbar Hattı ile anlık takip edin! Haber için önce http://www.haberihbarhatti.com/2018/24-haziran-secimi-temel-karamollaoglunu-sivasta-secmen-nasil-karsiladi/5117/
24 Haziran seçimi: Temel Karamollaoğlu'nu Sivas'ta seçmen nasıl karşıladı?
Saadet Partisi Genel Başkanı Cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu, Pazar günü ilk mitingini iki dönem Refah Partisi’nden Belediye Başkanlığı yaptığı Sivas’ta gerçekleştirdi. Kentin bir yanına Karamollaoğlu’na destek vermek için Hükümet Meydanı’nı dolduran binlerce kişinin coşkusu, diğer yanına Cumhur İttifakı’nı destekleyen seçmenlerin Karamollaoğlu’na duyduğu öfke hakimdi. 24 Haziran seçimlerinde Cumhur İttifakı’nı destekleyeceğini ifade eden seçmenler, Karamollaoğlu’nun Sivas’a gelişinden rahatsızlık duyduğunu belirtiyor ve konuşmalarında açıkça Saadet Partisi’nin CHP ve İYİ Parti’yle kurduğu ittifakın rahatsızlığı hissediliyor. Bundan önce AKP ya da MHP destekçisi olmuş, 24 Haziran’da da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekleyeceğini söyleyen seçmenler, Karamollaoğlu’nu Necmettin Erbakan’ın izinden gitmemekle ve Milli Görüş Hareketi’ne ihanet etmekle suçluyor. Öte yandan Karamollaoğlu’nun mitingi için şehir merkezini dolduran kalabalık aynı fikri paylaşmıyor; Milli Görüş Hareketi’nin Türkiye’deki ‘tek temsilcisinin’ Saadet Partisi ve Karamollaoğlu olduğunu savunuyor. Karamollaoğlu’nun Belediye Başkanlığı döneminde gerçekleşen Sivas Katliamı ise hafızalardan tamamen silinmemiş. Şehir merkezindeki bir çay ocağında sohbet ettiğimiz vatandaşlardan Hakkı, Sivas Katliamını kastederek, “Temel Karamollaoğlu Sivas’a kazık attı, şimdi geldi tekrar benden oy istiyor. Neden vereyim? Sivas’ı bir daha birbirine kırdıracak” diyor. ‘Bu sefer AKP’ye oy vermeyeceğim’Kentte mevcut belediye hizmetlerine karşı duyulan rahatsızlık dikkat çekiyor. Üç dönemdir AKP’den Belediye Başkanı seçilen Sami Aydın’ı eleştirenler arasında AKP’li seçmenler de yer alıyor.Çay ocağında sohbet ettiğimiz Mahmut, tam da bu sebeple 24 Haziran seçimlerinde ‘artık AKP’ye oy vermeyeceğini’ söylüyor: “Sivas’a 16 senedir ne yaptılar, hangi çiviyi çaktılar? İstediği yere imar veriyor, yandaşlarına peşkeş çekiyorlar. Sivas’ı köye çevirdiler. Gidişattan hiç memnun değilim, artık AK Partiye oy vermeyeceğim.”Hakkı, sözlerini bitirince kahvehaneden ayrılmaya yeltenen Mahmut’un arkasından, “Korktu işte, gidiyor” diye sesleniyor. Mahmut ise bu söz üzerine geri dönüyor ve “Ne korkacağım? Buraya gelen hiçbir belediye başkanı bir şey yapmadı, AKP’li milletvekilleri de hiçbir işe yaramıyor” diye cevap veriyor. İkili arasında kısa süre yaşanan gerginliğin ardından 13 yıllık AKP seçmeni olduğunu söyleyen Naci, “Ben de bu sefer AKP’ye oy vermeyeceğim” diyerek söze giriyor: “Erdoğan Türkiye’ye sadece kendisi hakim olsun istiyor ama ben diktatörlük istemiyorum. Zaten referandumda Hayır oyu vermediğime de pişman oldum.””Ayakkabı kutularından çıkanları yargılasaydı, o zaman Ak Partili olduğumu bilirdim. Neden yargılanmadılar? Çünkü bir ucu kendisine dokunuyordu, kendisi de o hırsızların içindeydi.””FETÖ diyorlar, kandırıldık diyorlar. Peki bu zamana kadar Fethullah’la kim danışıklı dövüş ilerledi?”Naci, bu koşullarda hiçbir partiye oy veremeyeceğini söyleyerek kahvehaneden çıkıyor. Arkasından bir müşterinin, “Cenab-ı Allah senin aklını almış, dua et canını da alsın” sesi duyuluyor. ‘AKP, toplumun başörtülü kadınlara bakışını değiştirdi’Çocukluğundan bu yana Sivas’ta esnaflık yapan Erdem Tirit, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dünyanın İslam lideri olarak gördüğünü söylüyor: “Erdoğan, Sultan Abdulhamit Han’ın projelerini gerçekleştirmiş bir insan; Marmaray olsun, Kanal İstanbul projesi olsun. Haçlılar üçüncü havalimanı açılsın istemiyor. Neden? Çünkü Almanya’nın geçim kaynağı yüzde 50 hava ulaşımıdır. Ama Erdoğan havalimanını yapmakta diretti, milletin çıkarlarını düşündü.”
Image caption
Erdem Tirit, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dünyanın İslam lideri olarak gördüğünü söylüyor.
Tirit, ekonominin bir süredir kötüye gittiğini söylemekle beraber, bunda ‘dış güçlerin’ etkili olduğunu savunuyor:”Ekonomi bir süredir olumsuz gidiyor ama bunda dış güçlerin etkisi var. Dolar kimin elinde? İstemedikleri bir hükümet varsa, onu ekonomik yönden zayıflatmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Ekonomimize dışarıdan bir müdahale oldu ama yine hükümetin çabasıyla biraz düzeliyor.”Kentteki belediye hizmetlerinden rahatsızlık duyanlarda ve Belediye Başkanı Sami Aydın’ı eleştirenler arasında Tirit de yer alıyor.Fakat bu durum oyunun rengini değiştirmemiş, 24 Haziran seçimlerinde de AKP’ye oy vermeye devam edeceğini söylüyor:”Benim bacım açık, annem kapalı. Biri bacım candan öte, diğeri anam. Ben bunları ayırabilir miyim birbirinden? Ama CHP zamanında bunu yapmadı mı? Başörtülü kadınlara toplumun bakışını değiştiren kim? Erdoğan’dır. Allah ondan razı olsun.”‘Bin 500 lira emekli maaşımla 6 kişiye bakıyorum’Çay ocağında başka bir tartışma ise emekli maaşları ve geçim sıkıntısı konusunda yaşanıyor. Kimi vatandaşlar aldığı emekli maaşıyla rahatça geçinebildiğini söylerken, kimileri geçim sıkıntısı yaşadığını dile getiriyor. Tartışmaya dahil olan bir emekli, “30 sene prim ödedim, bin 500 lira maaş alıyorum. Ailemin başka geliri de yok, o parayla 6 kişiye bakıyorum” diyor.
Murat ise halinden memnun bir şekilde itiraz ediyor: “Zamanında pirimini düşük yatıran şimdi tabii düşük maaş alacak. Ben pirimimi yüksek yatırdım, şu an 3 bin 500 lira emekli maaşı alıyorum. Dört çocuğum da üniversite okudu, iş sahibi oldu.”Başka bir emekli Ercan ise Murat kadar memnun değil, fikrini söyleyip hızlıca çay ocağından ayrılıyor: “2 bin lira emekli maaşıyla geçinemiyoruz tabii, şöför olarak çalışmaya devam ediyorum. 4 tane işsiz, üniversite mezunu çocuğum var. Hepsini okuttum ama bak ağzımızda diş kalmadı.””Çocuklarım FETÖ’den dolayı işsiz ama FETÖ’yü de zaten bu hükümet besledi. Şimdi de yanlış yaptık, kandırıldık diyorlar. Öyle şey olur mu?”Fabrika işçisi Mehmet ise hükümetin haksız eleştirildiğini düşünüyor: “Suriye’ye bile hastane yaptılar. Adam bütün gün kahvehanede oturuyor, devletten işsizlik yardımı alıyor, sonra da devleti karalıyor. 80’li 90’lı yıllarda emeklilerin maaşını bırak çalışanın maaşı ödenemiyordu.”‘Erbakan’ın düsturunda giden tek parti Saadet Partisi’dir’Miting meydanında Karamollaoğlu’nu dinlemek isteyenler için tahsis edilmiş alan, kadınlar ve erkekler için polis bariyerleriyle birbirinden ayrıldı. Karamollaoğlu’nun miting alanındaki destekçileri arasında gencisiyle yaşlısıyla çok sayıda kadın bulunuyordu. Üniversitesi öğrencileri Merve Aydoğdu ve Emine Çalışkan, Erbakan’ın düsturunda giden tek partinin Saadet Partisi olduğunu düşünüyor ve bu nedenle Karamollaoğlu’na destek verdiklerini ifade ediyor.
Çalışkan, “İslam davasıyla birlikte bütün insanlık için buradayım” diyor: “Karamollaoğlu’nun zamanın İslam anlayışına ve her kesime hitap ettiğini düşünüyorum. Erbakan’ın davasını sürdürüyor, ben de o yüzden buradayım.””Çünkü şu anda kendisini her şeyin üstünde gören tek bir adam var ve bizi diktatör bir yönetime doğru götürmek istiyorlar. Buna tabii ki karşı çıkacağız.”AKP’nin kendisi gibi başörtülü kadınları özgürleştirdiğine dair yorumları sorduğumuz Çalışkan, bu ifadeye katılmadığını şöyle anlatıyor: “Ben şu an üniversiteme rahat bir şekilde başörtümle girebiliyorum, evet. Ama AKP’nin başörtülü kadınları özgürleştirdiğini düşünmüyorum. Eğer Müslümanlarsa bunu zaten yapmaları gerekiyordu. Aksine, geçmişteki tesettür mücadelemizi bize unutturdular ve siyasallaştırdılar. Böylece kendi amaçlarına hizmet ettiler.”‘İslam artık siyasete alet edilmemeli’İlahiyat Fakültesi’nden mezun ve atanmayı bekleyen öğretmen Merve de benzer şikayetleri dile getiriyor: “Birkaç sene öncesine kadar İlahiyat Fakültesi mezunu olarak atanmam nispeten daha kolaydı ancak şu an çok zor. Çünkü İlahiyat fakülteleri hiç olmadığı kadar siyasete alet ediliyor ve bundan çok rahatsızlık duyuyorum. İslam artık siyasete alet edilmemeli.”Emekli öğretmen Hatice ise, İslam’ın AKP döneminde yozlaştırıldığını ve bu nedenle Saadet Partisi’ne destek verdiğini anlatıyor: “İslama aykırı bir sürü yasalar çıktı. Sanki çok dindar bir partiymiş gibi gözüküyorlar ama alakası yok. Artık zina suç olmaktan çıktı, eşcinsellik almış başını yürüyor. İslam’a en büyük darbeyi bunlar vurdu. Faizi düzeltmeyi planlamıyorlar, yolsuzluklarını zaten saymıyorum.””Özellikle eğitimde kalkınma olmasını istiyoruz. Eğitimde son 16 yılda hiçbir şey yapmasalardı bile şimdikinden daha iyi durumda olurduk. Dibe vurmuş durumdayız. Saadet partisiyle birlikte düzeleceğini umuyoruz.”Kadınlar İslam’a aykırı bulduklarını politikaları eleştirmekle birlikte, İslam’ı yozlaştırdığını ve siyasallaştırdığını düşündükleri bu politikalara Temel Karamollaoğlu’nun son vereceğini umuyor. Temel Karamollaoğlu: Referandumla mevcut durumun değiştirilmesi gerek Cumhurbaşkanlığı yarışı 6 aday arasında
kaynak: 24 Haziran seçimi: Temel Karamollaoğlu’nu Sivas’ta seçmen nasıl karşıladı?
Anadolu Ajansı, DHA, İHA tarafından geçilen tüm yerel haberler bölümünde Haberihbarhatti.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen websiteleri ve ajanslardır.
Görüş, öneri ya da şikayetiniz paylaşmak isterseniz, İletişim Formunu doldurarak bize ulaştırabilirsiniz. En kısa sürede değerlendirip size geri döneceğiz.
Tüm gelişmelerden haberdar olmak için Facebook sayfamızı takip edin!
Kaynak: http://www.haberihbarhatti.com/2018/24-haziran-secimi-temel-karamollaoglunu-sivasta-secmen-nasil-karsiladi/5117/
1 note · View note
likeasealiona · 7 years
Text
dolandırıcılığın dayanılmaz öyküsü
Merhaba arkadaşlar, size yazdan beri içinde olduğum bir hikayeyi yazmak istiyorum, çünkü artık sadece yazarak rahatlayabileceğime inanıyorum.
 Güzel ülkemde dönen oyunlardan küçücük biri olduğuna inandığım, insanların neden hayatlarının bir döneminden sonra gerçekten diğerlerini umursamamasını , bazen bazılarına kötü davranmasını hatta sorguladığım bir çok şeye de cevap almış olduğum bir paylaşım olacak bu...Biraz uzun sürecek ama ben bu olay sayesinde keşke sadece küçük bir ders almış olarak kalsaydım ve insanlara olan inancımı, güvenimi zaten halihazırda bu kadar azken; daha da kaybetmeseydim...
 Yeni mezun bir mimar ile müteahhit ortak yapımında geçen bu hikaye , etrafıma baktığımda aslında sadece meslek adlarının değişiyor oluşu , aynı zamanda hikayeninse hep aynı kalışıyla ilgili....
 En başından başlayayım;
 OLAY ÖRGÜSÜNE DAHİL OLDUĞUM KISIM-HAZİRAN SONU
 Bir gönüllülük projesinde yer alıyorum uzun zamandır, hatta en başından beri; bu projeye her yıl gönüllü alımı için çağrılar açarız bir şekilde insanlar buna dahil olur .Buraya gelenlerden biri aracılığıyla ki kendisi bir mimar , ona bir  iş geliyor (D.Hanım’dan B’ ye B’den de bana) o da yapamayacağını söyleyip bana yönlendiriyor,düşünsenize mezuniyetiniz bir kaç hafta sonra ama  iş gelmeye başlamış( içten içe gelen bir mutluluk).Olay D. Hanım, B.Bey, yazının baş aktörü Müteahhit Bey ve bendeniz arasında geçmeye başlıyor...
 Bu arada D nin ne kadar güvenilir olduğu , piyasada bilindiği gibi şeyler konuşuluyor, B ‘nin de aslında işi bana yönlendirmekten başka bir rolü kalmıyor pek.
 ASIL HİKAYENİN BAŞLADIĞI KISIM-TEMMUZ BAŞI
Gerekli iletişim kanalı sağlandıktan sonra beklediğim telefon geliyor ve Kadıköy’de bir buluşma ayarlıyoruz, hatta iş alanına gidilip yerinde inceleyeceğim...O güne gelene kadar da ben işi genel hatlarıyla öğreniyorum; bir binanın cephesini değiştirecekler, ve bunu modelleyecek insan gücü gerek, iş basit nasıl olsa ölçüler vardır diyip yapacağım ilk iş olması sebebiyle de arkadaşlarıma, hala iletişim kurabildiğim okuldan olan nadir öğretim görevlilerine heyecanla sorular soruyorum; çünkü hayatımda kimseye bir teklif vermedim resmiyete biniyor her şey...Bu arada buluşma öncesi bir hırdavatçıya girip ilk metremi de alıyorum, ne de olsa lazım olur eksik bir ölçü varsa bakar hemen hallederim
 Buluşma sağlanıyor ben kot tişört gayet rahat Müteahhit ki kendisine M diyeceğim bundan sonra o da şık bir şekilde geliyor, anlıyorum ki hali vakti yerinde...Bir kafeye geçiliyor, bana işi anlatıyor;
 Bir kadınla anlaşmış bunun için ve bir süre sonra kadının kocası sıkıntı çıkarmış, M ile buluşmasından rahatsızlık duymuş ve  iş yarıda kalmış sonra da seke seke bana gelmiş oluyor böylece...
 Bir cephe modellemesi olacak, ve iş acil; diyor ki bana bu iş hemen lazım ve telefondan bir kaç görsel gösterip bunun  burası böyle olsun , şöyle olsun üzerine de yarıda kalan işin görseli çıkarılıyor ve aynısından istediğini belirtiyor.Ücret konuşma işini bir türlü kurgulayamadığımdan , yapılacak işlerin listesini çıkaracağımı buna göre de bir ücret talep edeceğimi belirtiyorum...
  Peki ya ölçüler?
 Ölçüler yok....(varan 1 bunun için ekstra ücret talep etmeliyim) çünkü ölçüleri almak bana kalıyor...
Peki bu çalışmanın başka bir dökümanı var mı çizilmiş bir proje ve diye özellikle soruyorum;
Ortada hiçbir şey yok...Birazdan apartmana gideceğiz ve iyi ki de almışım dediğim metreyle ölçü alacağım...
 Yolda bana bir sürü hikaye anlatıp işlerinin nasıl büyüdüğünü , nasıl kazandığını ama alamadığı paraların da olduğunu ...
 Binanın bir eskizini yapıp , gerekli ölçüleri almaya başlıyorum, hatta bazı şeylerin böyle ölçülemeyeceğini -en basitinden kat yüksekliğini-belirtiyorum ama her seferinde sabunlamayı önerip bir sorun olmayacağını söylüyor.
Ben bir binanın cephesini yapacağımı düşünürken, yerinde işler değişiyor ve yan binanın da yapılacağını, bana iletiyor...Süpriz 1. Nasıl olsa yapacağım işin parasını alacağım diye düşünüp kabul ediyorum bunu da , ki zaten benzer işlemler yapılacak bariz farklılıklar dışında benim için süreç biraz daha uzamış oluyor hepsi bu.
Gerekli ölçüleri çıkarıyorum, not edip işimi bitiriyorum...Ayrılırken benden bu işi ne kadar sürede yapabileceğimi istiyor, ben de her türlü engele karşılık 1 hafta talep ediyorum, kem küm edip bana muhtaç olduğu için kabul ediyor.
(1 hafta süre istiyorum çünkü ailem 3 gün sonra mezuniyetimi görmeye yanıma geliyorlar; aslında 3 günüm var....)
 ÜCRET TALEP ETTİĞİM KISIM- ERTESİ GÜN
 Nasıl bir ücret talep edeceğimi öngöremediğimden sorabildiğim herkese soruyorum, mimarlar odasının sitesine giriyorum,danışabildiğim bir hocamdan yapacağım işin ederini de danışıp,  ortalama bir ücret belirliyorum....
Bundan sonrası hep whatsapp üzerinden giden konuşmalarla ilerliyor...
Tumblr media
Ne ara kardeş olduysak , böyle bir konuşmayla başlıyor whatsapp macerası....
Bu mesajdan sonra işi bana yönlendiren B yi arıyor ve bu ücretin fazla geldiğini, bir şeyler yapılıp yapılamayacağını soruyor, ve B tarafından aranıyorum, belki biraz daha düşük bir miktar talep edebileceğimi daha sonraki işler için de bunun bana yardımı olabileceğini anlatıyor dili döndüğünce...
Hayatta en nefret ettiğim şeydir at pazarlığı, ama mezun bile olmamışken sevindiğim ilk işim böyle bir at pazarlığıyla başlıyor....
 B den sonra arayan M.
Diyor ki bu para bana çok fazla ödeyemem, lafı nerelerden toplayıp talep ettiğim şeyin yarısına teklif veriyor...(evet bir saflık edip kabul ediyorum; çünkü hala yarısı bile olsa müteahhit için çok küçük bir miktar olduğunu bildiğim bu talep , hala öğrenci olan ben için büyük bir fayda getirecek.)
Hatta telefonda lütfedip hadi bir 50 tl daha koyalım üstüne diyor ve kendince bir kıyak yapıyor.....
İşe başlıyorum ve gerekli gördüğüm yerlerde de istediğini netleştirmek için çalışmadan örnekler yolluyorum.....
Tumblr media Tumblr media
Bana o yarım kalan işi- daha önce birilerine yaptırmaya çalıştığı - gösteriyor, “şekil bu “dediği....
Tumblr media
Siz siz olsun emir veren, daha yazmayı bile beceremeyen biriyle iş yapmayın; biliyorum para bu tür adamlarda ama bu tünelden önceki son çıkış...konuşmaya devam ediyoruz ve işi de yapıyorum isteklerine göre tekrar düzenlemeler sürüyor....
 Sizli bizli konuşmaya devam etsek de , işveren olduğu için bir havaya giriyor ve emir kipleriyle konuşmasına devam ediyor...Herhalde işveren olmak bunu gerektiriyor diyip olabildiğince genel cevaplarla karşılamaya çalışıyorum durumu...
Tumblr media Tumblr media
Ertesi gün işi bitirdiğimi düşünüp iletiyorum görselleri ...
Tumblr media
Bu arada telefonda konuşuyoruz, ben okulda öğrendiğim şeylerin gerçek hayata geçişini merakla izlerken görselleri mail olarak atmanın kendisi açısından daha önemli olduğunu belirtmeye çalışsam da yok gerek yok zaten sadece gösterecez bitecek tarzı konuşmaları devam ediyor....(uyanmam gereken anlardan biri ama yine uyanmıyorum , saflığa devam ediyorum)
Tumblr media
Bu arada ailem gün içinde geliyor ve bunu bilen M. Beye iletiyorum durumu....
Artık iş benden çıktı , kolay gelsin kısmına geçiliyor yani...
5 temmuz günü işi bitiriyorum , ailemle mezuniyet heyecanı yaşayıp , onlara etrafı gezdiriyorum bu süreç sonunda da memleketime dönüyorum onlarla birlikte...
 Bu arada ara ara telefon görüşmeleri sürüyor M ile ve çeşitli bahaneleri devreye giriyor....
 BAHANELERİN BAŞLADIĞI KISIM-TEMMUZ
M ile en başında ben çizimleri yaptıktan sonra işe başlayacağına , o hafta içinde de ödememi alacağıma dair sözlü bir anlaşma yapıyoruz.Fakat ben 1 haftada bitiririm diyip 3 günde teslim ettiğim işin peşine düşünce renkler değişmeye başlıyor ve gerçek dünya ile karşılaşmaya başlıyorum
   Tarihlere  dikkat....
Tumblr media
M Bey nasılsınız şeklinde başladığım ve sabırla devam ettirecek olduğum telefon görüşmelerimin de  ilkine başlıyorum böylelikle;
 M BEY NASILSINIZ NE YAPTINIZ İŞLERİNİZİ YOLUNA KOYDUNUZ MU ÖDEMEYİ NE ZAMAN YAPACAKSINIZ  şeklinde kalıp bir konuşma her seferinde tekrarlanıyor benim tarafımdan
  1.       BAHANE
Ben ölçüleri aldıktan sonra apartman sakinleri belediyeden gerekli izni almamışlar, onu bekliyoruz , belediyede tanıdıkları varmış onlar izni alır almaz ben binaya malzemeyi yığıyorum sana da ödemeni o hafta yapıyorum....
 2.       BAHANE
Hala izin alamamışlar ben de mağdurum , boyaları yaptırdım o kadar ama ben de bekliyorum....
 Bu arada ben memlekette vakit geçirdiğim için kendi kendime hesaplar yapmaya devam ediyorum olsun geç de olsa bu ödemeyle şunu şunu yaparım diye hayal filan kuruyorum ...ne zamandır almak istediğim bir ekipman var alır şöyle yaparım böyle yaparım.....
Bu arada whatsapp konuşmaları tek taraflı biçimde devam ediyor.....
Tumblr media
ARTIK YETER DİYECEĞİM KISIM-AĞUSTOS
 Memleketten döner dönmez şantiyeye gidiyorum, yolda şantiyede işler başlamışsa bu adam beni oyalıyorsa gerçekten diyip kendi kendime kurmaya başlıyorum; çünkü bana söylediğine göre hala işler başlamadı.....
 Minibüsten inip biraz sonra binaların önünde buluyorum kendimi;
Hala işler başlamadı bekliyorum diye beni günlerdir oyalayan insan müsvettesinin yalan söylediğini o an anlıyorum...
Biraz sonra cevapsız telefon çağrılarım başlıyor ve tabiki de açmıyor M.
Açtığında salağa yatmaya karar veriyorum kendimce , hala işler başlamadı derse bu sefer saydıracağım , net.
 Bir süre sonra tekrar arıyorum ve açıyor;
Bütün nasılsınız sorularımdan sonra karşılaştığım yakınma tekrar geliyor;
Biz bu ülkede iş yapamayacakmıyız çok kötüyüm falan fistan.....
Diyor ki ben senden sonra apartman sakinleriyle kavga ettim, ne yaptılar bilmiyorum, işi bıraktım ben yapmıyorum artık....
(o kadar içimde patlamaya hazırlanmışken , bu insan müsveddesinin o kadar kurgulu ve birbirine uyan hikayeler yazacağını hesaba katmıyorum tabiki ve içimde patlıyor....)
Diyor ki; ben senin paranın derdindeyim, senin paranı kurtarmaya çalışıyorum ...şöyle böyle ....zaten ordan sonrasını pek dinlemiyorum, bana yine haftaya ödeyeceğini biraz zaman vermem gerektiğini söylüyor....
  Bu arada ben whatsaptan sormaya devam ediyorum.....ve her seferinde cevapsız kalıyor haliyle....
Sonra da otomatik olarak cevapsız bırakılan aramalarımla başbaşa kalıyorum....
 3.BAHANE
 Defalarca aradıktan sonra ulaşabiliyorum M ye , yine rutin bir nasılsınız sorusunun ardından duymadığım ah kalmıyor, sanırsın ben adamın tıbbi destek ünitesiyim, dertlerini biriktirdiği kumbarası....
Bu sefer de başka bir iş için aldığı 18.000 liralık malzemesini bir şekilde çaldırmış , parasının derdine düşmüş, hatta polisle kavga ettiği için nezarete atılmış....yersen....
Ve bir de üstüne üstlük diyor ki neden bunlar benim başıma geliyor....
Benden yine süre istiyor, çok yakında halledeceğini söylüyor....
Hatta en sonunda sinirlenip M bey artık hukuksal yollara başvuracağım her ne kadar istemesem de beni buna zorluyorsunuz diyorum ve aldığım cevap;
-TABİ BAŞVURUN SİZİN DOĞAL HAKKINIZ, BUYRUN.....
 Şaşkınlık içinde neler olup bittiğini , nasıl bir bokun içine düştüğümü sorguluyorum bu cevaptan sonra...
 Bu arada araya D. Hanım giriyor ve bana mahçup olduğundanmış söylediğine göre , M beye baskı yapıyor....ödemeyi yapın artık diye....
Tumblr media
 Daha sonra bana M kuzu kuzu bir dönüş yapıyor ve en yakın zamanda ödemeyi gerçekleştireceğini ama ilk etapta bu paranın tamamını ödeyemeyeceğini, buna durumu olmadığını söylüyor....
Ben de artık gerçekten ödeyip ödemeyeceğini soruyorum ve utanmasa yeminler ederek bu ödemeyi yapacağını söylüyor;
Fakat bu sefer diyor ki ilk etapta yarısını ödeyeyim daha sonra da kalanını.... söylediğim şeyi çok net hatırlamakla birlikte;
 Tamam M bey sen yarısını bari öde gerisini sonra ödersin ona da tamam ama yeter ki öde diyip telefon görüşmesini sonlandırıyoruz.
 4.BAHANE
 Bir süre sonra yine bana dönüş yapılmayınca tekrar yazmaya aramaya başlıyorum....
Resmen bir sapık gibi sevgilimden bile daha fazla aradığım biri oluveriyor hayatımda.....ama tabiki de telefonlar açılmıyor,
Meşgule atıyor her seferinde.......
En sonunda yine ulaşıyorum, ve bu seferki bahanesi;
 İl dışındayım hastam var gözüm para görecek halde değil, ödeyecem sana diyorum neden anlamıyorsun ben bunu ödeyecem sana .....
 M bey bana bir tarih verin ki ben de ona göre ayarlayayım işlerimi,
 Oyalamaya devam.....bir kaç gün daha ....
 5. BAHANE- OLAYLARIN KOPTUĞU KISIM;
 Bütün aramalarıma rağmen bu sefer bir değişiklik var, telefonu hep meşgulde.....
Anlam veremiyorum önce fakat bunu bir sorun etmekten çıkarıp başkasının telefonundan arıyorum....ve acı gerçekle karşılaştığım kısım da burası;  benim aramalarımı otomatik olarak meşgule almış bu insan müsveddesi.....
 Başka numara olunca anında açıyor ve beni tanıdıktan sonra hikaye başlıyor;
M bey niye telefonu otomatik meşgule aldınız???
Cevap yok...kem küm ... (yersen...)
 Bu sefer ilk defa nasılsınız diye sormuyorum ve zaten o da anlamış olacak ki  hemen kurgusuna giriyor;
 -İnan kızım hasta göztepe hastahanesinde yatıyor şeker komasında şu an senin telefonları açamadım...doktorun yanındaydım bi yandan arayıp duruyosun (bi de beni suçlu durumuna düşürüyor vay arkadaş) inanmıyorsan gel bak...gözüm para mara iş görecek halde değil senin paranı falan düşünecek durumda değilim.....
 Kem küm kem küm.....
En sonunda patlıyorum artık ve sözlerimden en ağırı olan “şerefsiz” kısmına kadar sakince dinliyor hiç üzerine alınmıyor ve şerefsizsin kısmında dokunmuş olacak ki laflarıma dikkat etmem gerektiğini ,ondan kaç yaş küçük olduğum halde bana hala bey diyerek hitap ettiğini vs iletiyor...
 M bey bana bu ödemeyi  A miktarı ne zaman ödeyeceksiniz bunu söyleyin siz gerisi beni ilgilendirmiyor, ben işi sizden aldım sizin başkasından ödeme bekliyor oluşunuz beni ilgilendirmez diyip cevap bekliyorum ve bombayı patlatıyor;
 -          Ben sana A kadar ödemeyecem ki  onun yarısı kadar ödeyecem en son öyle dedin öyle konuştuk senle.....
Başımdan kaynar sular dökülüyor ve başlaıyorum saydırmaya;
 Sen ne kadar şerefsiz haysiyetsiz bir adamsın diyorum ve bunlardan daha ağırını da zaten söyleyemedim o anın etkisiyle....
 Bizimkinin bahanesiyse önceki görüşmede önce yarısını öde gerisini sonra ödersin kısmını kendince yorumlamış olması ve benim bunu kabul ettiğimi söyleyip işin içinden çıkmaya çalışması.....
İşi dine getirip sen gerçekten inanan biriysen ben bu parayı ödeyecem diye de son kozunu kullanıyor...
 (alakası olmayan bir yerden dini çıkarıp getirmek de herhalde ancak bu tür bir yaratığın yapabileceği bir şey....)
 Konuşmanın sonuna doğru kızının hangi hastahanede olduğunu adını soyadını soruyorum....
-seni ne alakadar ediyor benim kızım ne alaka anasımısın babası mısın diye çıkışıyor,
Siz söylediniz ya gel inanmıyorsan gör diye....
Suskunluk....
Kem küm...
Ben parayı alınca senin aramana gerek kalmayacak oraya gelip sana vereceğim zaten diye de hala kendisini savunmaya çalışıyor.....bu konuşmadan sonra bir süre aramıyorum
Tumblr media
SON ARAMA-EYLÜL
 Ben bütün bu ödeme mevzusundan umudumu kesmiş vaziyette artık işi eğlenceye vurarak aramalara arada sırada mesaj atmalara devam ediyorum ve eylülde ödemeyi beklediğim 3 aylık sürenin devamında bir kere daha aramaya karar veriyorum
 Tabiki de başkasının telefonunu kullanarak....
 Bu sefer telefonu açar açmaz kendimi hatırlatıp,bizim ödeme işi noldu diyorum , bu sefer ölen kalan yok değil mi ailede herkes iyidir umarım diyip sinirimi böyle atmaya çalışıyorum;
 Ve ardından kendine has bomba cevaplarından birini veriyor;
 -BU KADAR ZAMAN BEKLEDİN BİRAZ DAHA BEKLE, SENİN AİLE İYİYSE BENİMKİ DE İYİDİR....
MEŞGULÜM ŞİMDİ YARIN ARARIM....
 Tabiki de aramadı.....
 BUGÜNLERDE-  EKİM 2017
Bütün hatalı kısımlarımı anlayıp (ki hala anlamakta zorlandığım saflıklarım da vardır ) kabul ediyorum.
İnsanlara güvenmek, onlara inanmak , yaptığı işi düzgün yapabilmek, okulda öğretilenleri hayata geçirmeye çalışan bir birey olarak tüm bunların, kişisel olarak öğreneceğim çok şey olduğunu göstermesinden öte piyasa dedikleri bu ortamda herkesin bütün bunları bilip kabullenmiş olmasına şaşırıyorum;
İnsanların birbirine kötülük etmesini, bir şekilde paçayı kurtarmalarını ve bunu çok normal karşılayan meslekte yıllanmış insanları anlayamıyorum.
 Bana yıllarca insan olmayı gösteren, asıl önemli olanın insan kalabilmek olduğunu aşılayan ve bugünlere gelmemde bir şekilde etkisi olan herkese sesleniyorum;
 İnsan kalabilmek için bizim sesimizi yükseltmemiz gerekmiyor mu?
 Bu küçücük örnek bana hayatı tekrar sorgulatıyor, ülkeye dair umutlarımı bu kadar baltalayabiliyorken , kim bilir ben bu satırları yazarken kimlerin başına neler geliyor ne kötülükler kol geziyor....
 Hissettiğim şeylerin küçük bir kısmı olsa da M nin banaverdiği en sonki cevaptan sonra yazmaktan başka bir yol göremedim rahatlamak için.
Rahatlattı mı?
Açıkçası pek değil.
Etrafınızda güzel insanlar biriktirmeniz dileğiyle.
 insanları anlamaya çalışan insanoğlu...
2 notes · View notes
nikotinlisut · 5 years
Note
evet otomatik düzeltme kurbanıyım özür dilerim sorumu baştan alıyorum meselayı (melisa) atıyorum ve yeniden soruyorum en büyük hayalin nedir?
buraya yazamayacağım kadar uzun ve kimsenin bilmesini istemeyeceğim kadar güzel bi hayalim var
0 notes
gokselboylam · 4 years
Text
Duraklı Tesadüf
Bazı zamanlar evden çıkmadan önce, yağmurun yağıp yağmayacağını öngörebilmek için şöyle bir pencereden bakarsınız. Buna psikolojide şemsiye taşıma üşengeçliği deniyor olabilir, ya da olamaz bilmiyorum. O gün aslında evden çıkmak gibi bir planım da yoktu. Hava iyice kararmaya yüz tutana değin salondaki içine gömülerek hayatımı sürdürebileceğime inandığım koltuğumda yatmış tavana bakıyordum. Sonra birden, "Yasemin, kalk!" dedi içimden çok güçlü bir ses. Kalktım, orası tamamdı. Sonra? İç sesin söze devam etmesini bekledim bir süre. Benimle ilgili planları vardı belli ki. Çişimin geldiğini mi anlatmaya çalıştı yoksa? Yoo, çişim yoktu.
Evde anlamsızca dolaşmaya başladım. Mutfağa gidiyorum, ordan salona, ordan yatak odama. Yatak odamda çok durmuyorum çünkü dursam kesin uyumaya falan kalkarım. Hemen ordan çıkıp turumun başlangıç noktası olan salona dönüyorum. Bu sefer gömütüme değil de, tekli koltuğuma gayet efendi bir şekilde oturuyorum. "Evet iç ses, hazırım söyleyeceklerine. Döpiyesimi de mi giymem gerekiyor gerçekten?" Kısa bir sessizlik sonrası, "Kadıköy'e gitmen gerek. Moda'ya." Hadiii... İç sese bak sen ya. Bakırköy'ümden alıyor beni Kadıköy'e götürecek. Bir de nasıl bir üslup bu arkadaşım? Onu geçtim, sebebini söyleseydin bari? Moda bir de! Hani beni çok seven, hayatının anlamı olarak gören Ekrem'in bir anda sokağın ortasında, "Yasemin ben yapamıyorum. Seni üzeceğim. Tamam şimdi de üzüleceksin ama ileride inan ki daha zor olacak." deyip arkasını dönüp gittiği yer. Ağzımı açmama fırsat bile vermemişti pislik herif! Sokağın ortasında kalmıştım. En son bir araba kornası kulak zarıma tecavüz edince farkettim ki gerçekten sakat bir yerdeyim. 2 adım kenara çekildim, biraz da orda durdum. Durmak işime geliyordu. Düşünmek zorunda değildim, eyleme zaten gerek yoktu. Sonra ne olduysa, 30'larında bir adam omzuma hafifçe dokunup, "Yaklaşık yarım saattir burada hareketsiz bekliyorsunuz. Hava iyice soğudu, gelin size sıcak bir şeyker ısmarlayalım. Hasta olacaksınız." Eylemsizliğime son verdim, adamın suratına birkaç saniye dik dik baktım. Sonra da arkasındaki ufak kafeye. "Olur." diyebildim sonunda. Adamın peşinden kafeye girdim. Gözlüklerim buğulandı ısı değişiminden, rüyada gibiyim. Ama aslında kabus olmalı şu son 1 saatte yaşananlara bakarsak...
Gözlüğümün buhar olmasından mütevellit etrafa nasıl boş baktıysam, beni içeri alan adam, "Böyle oturun isterseniz." diyerek beni duvar kenarındaki, pembe bir sümbül kondurulmuş masaya oturttu. O kadar zarif hareket ediyordu ki, normalde tanımadığım birinin bana müdahale etmesine ayar olan ben sesimi çıkarmıyor, ne derse yapıyordum. Sonra bana bir gözlük silme bezi verdi. "Sizde kalabilir, ben ne zaman bir optikçiye uğrasam birkaç tane alıyorum kendime." Yine boş boş baktım, sonra biraz insanlaşmaya başlamış olacağım ki, "Teşekkür ederim." diyebildim. 23 yıldır gözlük kullanan biri için gözlük camlarını temizlemek artık bir sihirbazlık işidir. Bakmadan yaparsın, cam gibi olur. Ama yok, kafam o kadar bulanık ve hareketlerimi düğümler halde ki, elim ayağıma dolandı. Gözlük elimde kalacak. Yine gizli ya da artık aleni kahramanım yetişti, gözlüğümü sildi, burnuma yerleştirdi. Resmen adamın çocuğu gibiydim. Beni kırmamak için imtina ediyor, her hareketine dikkat ediyor, hiç soru sormuyordu. Ne içeceğimi bile sormadı mesela. Bir sürü rahatlatıcı bitkinin karışımından elde ettikleri bir çay varmış, cam demlikte ondan getirdi, yanında da şirin bir kurabiye. Kurabiyenin üstünde gülen yüz vardı. Hemen ters çevirdim.
Orada ne kadar öylece oturdum bilmiyorum. Epey olmuş olacak ki, diğer çalışanlar sandalyeleri yerleştirmeye, yerleri silmeye falan başlamıştı. Beyin fonksiyonlarım bu sefer devreye girdi;
"Ben artık kalksam iyi olacak. Kapatıyorsunuz galiba?"
"Şey, evet. Aslında daha kapatmak istemezdik ama patronumuz bu konuda katı biraz. Kafeler ona göre belli bir saatte kapanmalıymış. Yoksa bardan ne farkımız kalırmış?" isimsiz kahraman hafifçe güldü bunu söylerken. Belli ki biraz olsun neşelenmemi istiyor. Yaklaşık 2 saat boyunca boş boş sümbül çiçeğine bakmış bir insana başka ne yapılır bilemiyor gibi. Ben de ayıp olmasın diye, "Patronunuz haklı. Baksanıza, kapatmasanız ben ve bitkileri helak olmuş çayım oturmaya devam edeceğiz." dedim ve gülümsedim. Gülümsemek başta biraz zor geldi. Yani, nasıl anlatsam, uzun zamandır yapmadığım bir şey gibi. Ama sonra iyi geldi. Hesabı ödedim, kahramana içtenlikle teşekkür ettim ve kendimi dışarı attım. Yağmur başlamıştı, kapişonumu kapattım. Son kez kafeye baktım, belli belirsiz bir bakış yakaladım ama emin olamadım camın buğusundan. Yürümeye devam ettim.
------
Hazırlanıp evden çıktığımda 19.20 feribotuna yetişebildim. Farkettim ki, neredeyse 2 aydır Kadıköy'e gitmiyordum. Çünkü Kadıköy, özellikle de Moda, Ekrem'in beni içi boş bir teneke gibi bırakıp gittiği yerdi. Vursa biraz ses çıkaracaktım, vurmadı.
Şemsiyemi yine almamıştım. Bana göre bu hayatta alınası güzel risklerden biriydi çünkü. Islanırım ne var?! Hasta da olurum belki? Kedim bana çorba yapar...
Kadıköy'e vardığımda nereye gidiyor olduğumu hiç düşünmediğimi farkettim. Adımlarım otomatik pilota alınmış gibiydi. Günlerden cumartesi, insan seli üstüme üstüme geliyor; bense 1.60 boyumla onları eze eze yoluma devam ediyordum. Sonra bir şey oldu. Zınk diye durdum. Ta taam! Olay yerindeyiz komserim. Başımı hafifçe sağa çevirdim. Kafe hala orada. İçimde hakim olamadığım sinsi bir merakla minik adımlarla yürüdüm, kafenin camlı kapısından içeri baktım. O esnada bir masadan sipariş alan bir adam da bana baktı. Sadece ikimizin bildiği komik bir şaka varmış gibi birbirimize gülümsedik ve ben açılınca çan çalan camlı kapıdan içeri girdim. Bu sefer inisiyatifi elime alayım demiş olacağım ki yine 2 ay önce oturduğum masaya oturdum. Adam, gizli kahraman, aleni kahraman. Bir sürü şey dediğim kişinin ismi yakasında yazıyormuş meğer; "Umut"
Karşıma geldi, sıcacık bir gülümsemeyle "Merhaba." dedi. Bu öyle bir merhaba'ydı ki, içine tekrar gelmem için beklediği 2 ayı sığdırmıştı zarif bir biçimde.
"Merhaba." "Şey, bu sefer ne içeceğime ben karar verebilir miyim? O çay beni 2 aydır düşündürüyor da..."
0 notes
oyazyocom-blog · 6 years
Photo
Tumblr media
https://oyaziyo.com/surekli-bakan-kizin-amaci-nedir/
Sürekli Bakan Kızın Amacı Nedir?
Surekli bakan kızın amacı nedir? Güzel bir kızın sana baktığını fark edersin ve ne yapacağını bilemezsin eğer yanlış yada çok geç cevap verirsen işi bitirmeden elinden kayar gider. Sen onunla konuşmaya başlamadan önce hatta ilk atılan bakış hemen ikinizin arasında heyecan oluşturabilir ve gidişatı belirleyebilir.
Bir kadın size sürekli bakıyorsa
Bu yüzden bu yazıda sana o mühüm olan faydalanman konusunda yardım edeceğim. Evet bir kız sana bakıyorsa ne yapmalısın. Genelde erkekler oldukça hazırlıksız yakalanırlar eğer bir kız onlara bakıyorsa, özellikle böyle bir şey çoktandır olmadıysa.
Bu durumda ne yapılması gerektiğini elden geçirmeden önce şunu bilmen gerekiyor. Bir çok flört uzmanı; gizemli ve ilgisiz davranmanı tavsiye ederler. Bir barın yada kafenin bir köşesinde somurtarak sanki kızın sana gelmesini bekler gibi oturmanı söylerler.
İnan bana bu hiç ama hiç işe yaramaz. Gerçekte kızların çoğu seni garip bulacak ve senden uzak duracaklardır. O filimlerde gördüğünüz acayip davranışları sakın taklit etme. Çünkü, aslında bir kızla tanışmak ve güzel bir muhabbete girmek sanıldığı kadar zor değil.
Eğer bir kız sana bakıyorsa sende harekete geçmek için çok beklersen bu gerçekten atmosferi ciddi şekilde değiştirebilir. Onunla hatta konuşmaktan korktuğun hissini uyandırabilir. Bu arada barmen ile ona içki gönderme komikliğinide yapmanı tavsiye etmem. Tanımadığın bir kıza barmen ile içki gönderme.
Genelde eğer bir kız sana bakıyorsa, sana ilgi gösteriyor demektir ve buda şahane bir başlangıçtır bütün yapman gereken şey bu durumdan faydalanmak. İlk yapacağın şey sende ona bak. Kızlar girişken erkeklere bayılırlar. Alfa erkekler kadınların çok hoşuna gider.
Sorumluluğu ve kontrolü eline al. Kadınlar genelde ilk hamleyi yapmazlar, bunu erkekler yapar. Sana baktığını gördüğünde sende ona tereddüt etmeden bak. Eğer sen onunla göz kontağına geçme şansını yakalamadan kafasını çevirirse onun dikkatini çekmek için kısa bir süre ona bakmaya devam et. Onu fark ettiğini bilmesi önemli.
Seninde ona bakman aranızda cinsel heyecan oluşturabilir. Ve bu senin ağzından hiç bir şey çıkmadan oluşur. Onun bakışlarına karşılık verirken, hakimiyet sağladığından emin ol. Yani ezik birisi gibi davranma ve yere bakma. Onunda sana gözü donuyorsa sende bakmaya devam et. Ona bundan, zevk alıyorum der gibi bak ve onun dulikkatini çektiğin için hemen gülümsemeye başla.
Birisine gülümseyerek bakmak, gerçekten onun neşesini arttırır. Çeneni biraz kaldır. Hoop. O kadar da değil, sadece biraz ve kendinden emin bir şekilde gülümse bu sana rahatlık ve cesaret verir. Onada senin keyifli bir erkek olduğunu gösterir. Kısacası sen onun bakışına cevap verdiğinde ve onun bunu farkettiği anda ona verebileceğin en iyi gülümsemeyi ver.
Ona hadi bunun keyfini çıkaralım der gibi gül. Kafanıda bir anlık yana çevirim gülümseye bilirsin. Bu olaya biraz cazibe ve gizem getirecektir. Ayrıca bu senin onu fet etmek istediğini beyan eder. Bu durumda yapmacık kafa sallama ve gülümsemeden kaçın.
Şimdi sen benimsin der gibi kaşlarını kaldırıp indirme, kızlar bundan nefret ederler. Gülümsemenide zorlama, sürekli gülümsemek zorunda değilsin. Relaks ol. Doğal gülümse bana bakman hoşuma gidiyor. Her saniyesinden zevk alıyorum der gibi, sakın ha kaşlarını oynatarak ona her hangi birşey anlatmaya çalışma. Eğer en iyi gülümsemeni bulmak istiyorsan aynanın karşısında alıştırma yap. Bunun işe yaradığını göreceksin.
Şimdi biraz göz kontağı hakkında konuşalım. Güven kontrol gerektirir. Ona bakarken hep göz kontağında olman gerekli hatta onunla konuşmuyor olsan bile, onun bakışına karşılık verdin ve onun bunu fark ettiği anda derhal gözlerini, gözlerine kilitle sana karşılık veriyorsa bakmaya devam et.
Bu çok hoş bir andır. Özellikle, ona şahane gülücüğünü fırlattıktan sonra, eğer hemen kafasını çevirirse genelde bu 3 şeyden biridir. 1. İlgilenmiyor. 2. Utangaç. 3. Elde edilmesi zoru oynuyor.
Kadınlar genelde elde edilme oynunu severler. Ne yaparsan yap işi bırakma. Eğer utangaç olduğunu düşünüyorsan o zaman ona alışmak için zaman ver. Olayı biraz yavaştan al, fakat onunla konuşmak için çok bekleme yoksa belki şansını kaybedebilirsin. Eğer elde edilmesi zoru oynadığını düşünüyorsan muhakkak kendine guvenini devam ettir.
Kontrolü eline al ve gözlerine odaklanmayı unutma. Yüzüne bakman yerine vücuduna bakman onun canını sıkabilir.
Sana Bakan Kızla Nasıl Konuşursun
Şunu unutma bir kızın sana bakması bir davettir. Daveti aldın mı ilk hamleyi senin yapman gerekir. Kızlar genelde ilk hamleyi yapmazlar. Kadınlar içgüdüsel olarak iddialı ve atılgan erkekleri tercih ederler. Çünkü bu bir erkekte aradıkları şeydir. Eğer şapşal ve yavaşsan bu zayıflık anlamına gelir.
Eğer bir kız sana sinyal veriyorsa, harekete geçmen seni otomatik daha çekici yapacaktır. Vücut hareketlerine dikkat et onlar önemli, dik yürü ve çeneni biraz kaldır, kambur durma ve yere bakma ve se göz kontağını koru.
Sana Bakan Kızla Konuşmaya Başlama
Daha kızla konuşmamana rağmen kızı heyecanlanırdın. Bu çok güzel bir şey onunla konuşmaya başladığında, kendine güvenini koru ve güçlü başla. Benim tecrübelerim bana en iyi yolu kendimi taktim etmek olduğunu öğretti. Tabiki gülümsemeyi ve göz kontağını unutmayacaksın.
Kıza git ”merhaba bu arada benim adım ali diyerek başla” güzel bir kızın sana bakmasının bir çok nedeni olabilir. Ne olursa olsun ”erkek ol, bakışlarına karşılık ver ve kocaman gülümse ve ilk hamleyi yap.” Bu kızın hoşuna gidecektir ve sende bana teşekkür edeceksin.
Evet ilk hamleyi yaptın, merhaba dedin, kendini taktim ettin peki şimdi ne yapacaksın? Daha doğrusu ne söyleyeceksin. Birçok erkek bununla cebelleşir ve muhabbeti devam ettiremez bununla ilgili bir makalem var adı sana bakan kızla ne konuşulur bunu okumayı da ihmal etmezsen mutlu olabilirsin.
0 notes
swonderlands · 6 years
Text
Merhabalar
Nasılsınız ? Umarım iyisinizdir.Çünkü buralarda salgın hakim herkes yavaş yavaş hasta oluyor.Neyse ki ben atlattım sayılır.Tabi ki yine dikkat ediyorum.Ve bitki çayına devam .Neyse konumuz bu değildi.:) Konumuz biraz okul ile ilgili. Adalet nasıl gidiyor? Açıköğretime nasıl çalışılır ? Benimle nasıl dalga geçiyorlar :) Bununla ilgili konuşacağım biraz.Evet adalet güzel bölüm , neredeyse tamamı sözel fakat DGS’de eşit ağırlık olarak geçiyor. Açıköğretim çok kolay ben okudum hiç çalışmadan cc ile tüm notlarım diyen varsa dikkate almıyorum sizi.Çünkü açıköğretim okuyanların çoğu ya askerliğe gitmemek için okuyor yada hobi edinmek için.Bir de ikinci üniversitemi okuyorum demek için.Ben ders çalışıyorum konuları dinliyorum not alıyorum her gün diye dalga geçiyorlar benimle evet.Fakat AA lı not alıp 3,90 ortalama ile yüksek onur belgesi almak isteyip hukuk okumak isteyen biri için çok normal.Öğrendiğime göre herkes bu şekilde çalışıyormuş normali buymuş. Öylesine okumak isteyenler sınavın son günü  çalışmaya devam etsinler. Ben nasıl çalışıyorum ? Günde 2 saatlik video izliyorum üniteler 8′er şekilde gidiyor zaten.Not alıyorum gerekli yerleri çünkü çok fazla terim var hepsini daha aklımda tutamıyorum.Fakat haber izledikçe veya kararname çıktıkça bazen bu neydi deyip sağlamasını yapıyorum.Daha sonra ünite sonu testleri var pdf şeklindeki kitaplarda onları çözüyorum.Yanlış çıkarsa zaten otomatik olarak sizi o konuya tekrar yönlendiriyor kitap.Sınav yaklaşmasına yakında geçen senenin çıkmış sorularını çözeceğim.Günlük 1.30 saatimi kitap okumaya ayırıyorum. Bunları da sizinle paylaşıyorum. Dgs’ye çalışmaya daha başlamadım. Vizeler bitince hemen matematik konularına başlayacağım zaten ilk konularda bayağı tecrübe yaptım bu sene konulara yönlenip sadece sıkı tutacağım seneye daha zorlu bir maraton bekliyor çünkü.:)Bir hedefin var mı ? Evet var hedefim çalışma masamın karşısında kocaman harflerle yazdığı gibi beynimde  beni oyalayan her şeyin yanında yer aldığım zaman ışıkla beliriyor.Bazen eğlenince suçluluk duyuyorum . Çok çalışmam gerektiğine inanıyorum.Marifet DGS’yi kazanmakta değil bunun farkındayım. Okula geçtiğimde her şey daha zor olacak.Çünkü şuan en azından hukukun temellerini öğreniyorum.İstediğim üniversite herkesin gözlerinde büyüyen üniversitenin ta kendisi evet.O ismi sizde biliyorsunuz. :)
Sadede geleyim.Herkesin çalışma tarzı , hedefleri , istekleri çok farklı.İsteyen çalışır,isteyen çalışmaz.Çalışmanın size olumsuz bir yönü olmaz .Kesinlikle zaman kaybı olarak görmeyin.Zamanınız var ise benim gibi. İş yerinde bazen boş kalıyorsanız (ki müdürüm İngilizce çalışmamı istiyor böyle zamanlarda . Yurt dışında kalmanın çok büyük tecrübe olduğunu söylüyor .Elbette bende istiyorum fakat şimdi hepsini birlikte yapamam.) çalışabilirsiniz.
Mutlu kalın :)
0 notes
hamileliktecom · 6 years
Text
New Post has been published on https://www.hamilelikte.com/hamilelikte-guzel-kalmak-icin/
Hamilelikte Güzel Kalmak İçin
Her kadın hamilelik döneminde güzelliğinden bir şeyler kaybedeceğini düşünür. Evet bu kendinize dikkat etmediğiniz zaman gerçek olacak bir durumdur. Ama kendinize dikkat ederek gerekenleri yaptığınızda hamilelik dönemi boyunca da güzel kalabilirsiniz.
Tabiki de anne adaylarının en çok korktuğu şey hamilelikte bebek büyüdükçe büyüyecek olan kilolarıdır. Her kadın otomatik olarak kilo aldığında güzelliğini kaybedeceğini düşünür. Hatta gereğinden fazla zayıf olsa bile. Hamileliği doğanın size sunduğu bir nimet olarak kabul edip getirdikleri ile başa çıkmakta sizin elinizde.
Hamilelikte Cilt Bakımı
Hamilelik döneminden en çok etkilenen bölgelerden birisi de cildimizdir. Cildimizde hamilelik süresince çatlaklar ve sivilceler oluşabilir.Bunlara hazırlıklı olmamız lazım. Pek çok hormonal değişiklikle birlikte cildimiz artık bu değişimlere tepki vermeye başlayarak sivilcelenmeye ve çatlamaya başlayacaktır.
Hatta yer yer ciltte lekelenmeler bile görülse bunun sebebi büyük ihtimalle hamilelik döneminde görülen hormonsal değişimdir. Sizin ise bunlara karşı tamamen savunmasız olduğunuz söylenemez. Gerekli tedbirleri alarak bunların oluşmamasını veya daha az oluşmasını sağlayabilirsiniz.
Yaz aylarında aşırı güneşe maruz kalmak değişen hormonal dengenin de etkisi ile birlikte cildinizde lekelenmelere sebebiyet verir. Bunun için güneş ışığına maruz kalmadığınız sürece cildinizde lekelenmeler oluşmayacak ya da az oluşacaktır. Yani yazın güneş ışınlarına dikkat etmek gerekir.
Hamilelikle birlikte cildinizin normalden daha fazla kuruması ya da normalden daha fazla yağlanması durumunda ise siz de ona göre cilt bakımı uygulamalısınız. Hamilelik döneminde cildiniz aşırı kuruyorsa, nemlendiriciler kullanarak bu kurumanın önüne geçebilirsiniz.
Yine aynı şekilde aşırı yağlanıyorsa nem dengesini düzenleyen ilaçlar ve kremler alınarak normal denge yakalanabilir. Kuruma sonucu çatlakların oluşmasını istemiyorsak vücudumuza kurumaya karşı iyi gelecek lanolinli kremler, badem yağı ve kakao sürebiliriz.
Bunlar cildimizin daha nemli olmasını sağlayarak çatlak oluşumunu engeller. Özellikle hamilelik döneminde aşırı sıcak su ile yıkanmak cildimizin daha da fazla kurumasına sebep olur. Bu yüzden yıkanırken olabildiğince soğuk ya da ılık su ile yıkanmak doğru olacaktır. Yaz aylarında sık sık duş almak yine cildimizin kurumasını sağlar.
Sivilce konusu özellikle hamileliğin ilk üç ayında sorun teşkil eder. Bu dönemde yağlı yiyecekler, baharatlı yiyecekler, domates, peynir gibi gıdaları aşırı tüketmemek iyi gelecektir. Sivilce için kullanılan ilaçlar genellikle karaciğerde etki eden ilaçlar oldukları için doktora danışmadan ilaç kullanımı kesinlikle yapılmamalıdır.
Çünkü bu ilaçların hamilelik sürecine olumsuz etki edebilme olasılıkları vardır. Yüz temizliğinde ise bol suyla ve uygun bir temizleme ürünü ile günde iki kere derinlemesine yıkamak gerekir.
Bu dönemde kırışıklık giderici, yaşlanmayı önleyici tarzı kremleri kullanmaktan kaçınmalısınız. Çünkü içerikleri gereği oluşum maddelerinin etkileri daha tam tespit edilememişlerdir ve bu kimyasallar size ve bebeğe zarar verebilirler. Bu dönemde kullanmamak en iyisidir.
Hamilelikte Saç Bakımı
Gebelik döneminde hamile kadınların saçları daha fazla yağlanır. Bazı durumlarda ise saçlarda yıpranma ve kırılma oluşabilmektedir. Bu dönemde hem biraz kilo alacağınız hem de saç bakımı için sık sık ilgilenemeyeceğiniz için en iyisi kısa, taranması ve bakımı kolay bir saç stili seçmenizdir.
Böylelikle uzun zaman alan uzun saçlar yerine kısa zaman alan ve hamilelik döneminde bir anne olarak sizi sempatik gösterecek bir saç şekline sahip olursunuz. Yine saç bakımı için kullanılacak olan şampuanların ve kremlerin çoğu biyolojik içerikli olduğu için hamilelik döneminde kullanılmalarının bir sakıncası yoktur.
Özellikle hamileliğin 10. haftasına kadar saç boyatılmaması gerekmektedir. Eğer 10. haftadan sonra saçlarınızı boyatmak istiyorsanız organik boyaları tercih etmeniz doğru bir davranış olacaktır. Perma çektirmek ve saç düzleştirme işlemleri kimyasal maddeler ile yapılmaktadır. Bu yüzden bu işlemlerden hamilelik süresince olabildiğince uzak durmalısınız.
Hamilelikte Egzersizler
Nasıl olsa artık hamileyim ve kilo alıyorum diyerek egzersiz yapmayı bırakmak, hem daha fazla kilo alımına hem de sağlık açısından geriye düşmek demektir. Bu yüzden hamilelik döneminizde de egzersizlerinize devam etmelisiniz.
Özellikle hamilelik dönemi için tavsiye edilen egzersizleri yaparak hamilelik dönemi boyunca vücudunuzun formunu korumanız mümkündür. Hamilelik için bazı egzersizler daha uygundur.Bunlardan bir tanesi olan pilatestir.
Hamilelikte Kullanılacak Bakım Ürünleri
Hamilelikte etkilerini doktorunuza sorarak bazı bakım ürünlerini kullanmanız mümkündür. Siz de bir ürünü kullanmadan önce prospektüsünde yazanları iyice inceleyerek hamilelik veya bebek açısından herhangi bir zararı olup olmadığını öğrenebilirsiniz.
Çünkü bu ürünler eğer zararlıysa mutlaka prospektüslerinde hamilelik döneminde kullanılmasının iyi olmayacağını belirtirler. Bunların yanında en önemlisi, siz ne kadar bakımsız olsanız ve ne kadar eski güzelliğinizden uzaklaştığınızı düşünseniz de şu anda karnınızda taşıdığınız ve bir gün kollarınıza alacağınız o bebek, dünyanın en güzel varlığının siz olduğunu düşünecektir. Bunu bilmek güzel olmak ve mutlu olmak için bir anne adayına yetmeli.
0 notes