Tumgik
#gericilik
okuryazarlar · 8 months
Text
Tumblr media
Türkiye’nin İlahiyat Fakültesi nezdinde ilk kadın akademisyeni, tarihçi yazar Bahriye Üçok, 33 yıl evvel bugün katledilmişti.
Cinayeti İslami Hareket adlı örgüt üstlenmiş, 6 Ekim 1990 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nde çalan telefonun ucundaki ses, Bahriye Üçok’u “Tesettür konusundaki düşünceleri yüzünden cezalandırdığını” söylemişti.
"Türkiye Müslümanlarının dinsel alanda zaman zaman karşılaştıkları çalkantılar, gruplaşmalar, yabancılaşmalar, tarikatçılığa itilmeler, dinini kendi öz dilinde, kendi yazısı ile okuyup anlayamamasından doğmaktadır." diyerek gerçekçi bir tespitle toplumun fotoğrafını çeken Üçok, aydın kişiliği ile dinin siyasete ve toplumun gerçek dinini öğrenmeyip din kisvesi altındaki kendisine empoze edilen gericiliğe ve cehalete nasıl alet edileceğini fark etmişti.
Kendinde, beğenmediği fikirleri cezalandırma hakkı bulan zihniyet, belki de planlı bir gelecek için Türkiye Cumhuriyet'ini modern çizgiden İslamcı ve gitgide gericiliğin hüküm süreceği bir noktaya giden yolda hain planla Bahriye Üçok’u o gün katletmişti.
Korkunç bir planın kurbanı değerli aydın Bahriye Üçok'un bu kaybı aynı zamanda evladına bir ömür boyu travma yaşatacaktı. O günü Kumru Üçok şöyle anlatıyor;
”Bombayı anneme ellerimle verdim, kargo şirketi anneme gönderilen paketi evimize iki kere getirmiş. Bizi evde bulamamışlar. İkinci gelişlerinde eve ihbarname bırakmışlar. Ben de kargo şirketine gidip paketi aldım ve eve getirdim. O paketle de 15 dakika kadar seyahat ettim. Paketi anneme verdikten sonra arkamı döndüm ve alt kata yöneldim. Annem o sırada paketi açmaya çalışıyordu. Arkamı döner dönmez bir patlama sesi duydum. Bu olayı unutmak mümkün değil. Her gün her an aklımda. Her gün rüyalarıma giriyor.”
Fikirleri ve yazdıkları için katledilmiş değerli aydın, Bahriye Üçok'u aramızdan ayrılışının 33. yılında saygıyla anıyoruz.
69 notes · View notes
onderkaracay · 4 months
Text
Tumblr media
🗣️ Aşırı Hoşgörü de Gericiliktir
Ülkenin kaderini bir kişiye teslim etmek gericilik değil mi?
Her dayatmaya bugün herkes boyun eğmek zorunda neden kalıyor?
O yetkiyi vermeyenler de mi hoşgörü göstermeye başladı?
Yabancıya toprak, maden ruhsatı, yurttaşlık bile ucuza satılır oldu?
Bu sessiz işgale kimse neden ses etmiyor?
Herşey satıldı bir pazar yerine dönmüş memleket herkes seyrediyor!
Nereye sürükleniyor ülke?
Üretim küresel sömürgeci tekellerin eline geçmiş, yaşam pahalılığı durdurulamıyor, paramızın değerini neredeyse karşılıksız para basarak sıfırladılar, ithalat ve borç sürekli artıyor, küresel tefeci ve yerli işbirlikçi tefecilerin cebi dolduruluyor, üç beş kodaman ülkede ki gelirin yarısını cebe indiriyor!
Bütün bunlara hoşgörü gösteriliyor.
Aşırı hoşgörü de gericiliktir.
Önder KARAÇAY
9 notes · View notes
seslimeram · 3 months
Text
Masalların Meseli
Tumblr media
Kimseyi ayrı koymadık. Hiç kimseyi ayırmadık. Birliğimiz, beraberliğimiz ilelebet kaim olacak. Dönüp dolaşılıp ezber cümleler kurulurken, cürmün kıyısında, cerahatin ortasında gündelik bir yaşam pratiğini zapturapt altına almanın istikametinde kim kimi ayırmamıştır ki. Baş efendinin doğrudan var ettiği ya bizimlesiniz yahut da hiçsiniz mefhumu tümü bir, beraberce doğrudan yinelenen birlik, beraberlik vurgusunu alt etmektedir. Tahakkümü var edip hayatı güncel bir kırım haline esir eden siyasetin pragmatist yüzü, politik bir aksiyon olan doğrudan, birlikte bir hayat imgesini mahveder. Müşterek bir yaşam idesinin alenen cürümlerle yerle bir edilmesinin akıbeti ne olacaktır. Kimse ayrı konulmaksızın bu kadar cümle, fikir beyanat var edilirken, hayatı daralatan, kuşatan, çitleyen bir dönüşüm halinin tam da ortasında kime ne verilebilecektir? Yaygın medya yalanlarla muktedir payandalığı yaparken o birlikte yaşama isteminin laf kılınmasının akıbetini kim nasıl anlayacaktır ki, sahi ama sahiden?
Tümüyle seçim sathı mahallinde her gün bir kere daha ayrıştırma var edilirken, nice irili, ufaklı söz ortaya saçılırken, muhalefetin beş on parçalı hali ortadayken iktidarın var ettiği o kesintisiz ayrıştırma halinde hangi gün var edilebilir. Biçimsiz değil doğrudan baştaki o temsilin suretinden çıkagelen her yönelim bu ayrıştırma, eliminasyon, hedef kılma halleri içerisinde dört dolanan ülkeyi gösterir. Ucubelik halini almış demokrasi deneyiminin tam anlamıyla çürümeye terk olunduğu bir zeminde, her şey rutinde ilerliyormuş izlenimi var edilirken her şeyin yerle bir olunmasına devam olunur. Kimseyi ayırmadık derken erkanı muktedir, yıkımın ortak payda ilan olunduğu, kısıtlı bir zümre haricindeki herkesin tam anlamıyla derdest edilmeye mahkum kılındığı bir ülkeyi bildirir. Cerahat baş efendi eliyle ya da yönlendirmesiyle kurgudan öte bir hakikate dönüştürülürken cürmün sahanlığındaki tahayyüle esaret bir yenilenme olarak sunulur. Kimsenin ayrılmadığı yerde ekmek aslanın değil, bizatihi patronajın istediği kadar uzaktadır. Ne ulaşılabilir, neyle hayatta kalınabilir bunlar bir mevzu edilemez. Muktedir için enflasyon yenilmeye başlamış denilirken günün her defasında daha ağır sınamalara gebe kılınmasının sorgulanması imkansız addedilir.
Hiç kimseyi ayırmadık derken, daha sokakta sözünü iktidardan yana değil onu eleştirmek adına kuran insanların gündüz gözüyle kameralar kayıttayken derdest edilmeye çalışıldığı bir zeminde hayatın ehveni her ne hale konacaktır ki. Ezber edilmiş nakaratlar arasındaki o tekerrür eden halinize şükredin yollu göndermelerin ortasında gasp edilmesi sürdürülen yaşam hakkının meseli ne olur misal? Günbegün ekonomik bir darboğaz içerisinde bir o yana bir bu yana savrulurken insanlar, enflasyon verisinin sürekli tahrif edildiği bir yerde hakkaniyetli bir açlık sınırında yaşam hakkı ne zaman söz konusu olabilecektir o kimseyi ayırmadık dedikleri yerde. Hiç kimselere iltimas geçmeden herkesi, ötekileştirmeden de her bir bireyin hakkının talan olunduğu bir yerde onca sosyal ekonomik ve dahi politik bir doğruculuktan bahis açılabilir mi? Hayat günbegün zora koşulurken, yarınsızlık bir siyasi aksiyonun temeli ilan olunurken, gözdağı ve korkulara galebe çalınan bir uyaran silsilesi etrafında yol nereye çıkar koca bir girdaptan gayrı! Tümüyle karanlıklara rehin edilen bir yerde, bir yarın umudu söz konusu edilebilir mi?
Mücadele edimini sahiplenen, iktidar ya da muhalefet tarafından sıklıkla terör ile iltisaklı addedilen gel gelelim sorduğu, soruşturduğu, bugünlerde de halen geçerliliğini koruyan tüm sorunlara karşı çözüm ihtimallerinin diyalogdan geçtiğini zikreden Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi – Dem Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan Xizan’da konuşur. Yeni Yaşam Gazetesinden aktaralım: “Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Sêrt’teki seçim ziyaretlerinin ardından Bêdlis’e geçti. İl girişindeki Buzlupınar Dinlenme Tesisleri’nde karşılanan Bakırhan ve beraberindekiler ardından konvoy şeklinde Xîzan (Hizan) ilçesine doğru yola çıktı. Coşkulu konvoy Xîzan’a bağlı Tatik (Yolalan) Beldesi’nde onlarca kişi tarafından karşılandı.
Yapılan selamlamanın ardından Bakırhan ve beraberindekiler, Xîzan ilçe meydanında çok sayıda kişinin katılımıyla halk buluşması gerçekleştirdi. Halk buluşmasında konuşan Bakırhan, Xîzan’ın ilmin, alimlerin yetiştiği bir ilçe olduğunu belirtti.
Xizan’ın Said-i Nursi’nin ve onun gibi önemli isimlerin ve kahramanların mücadele ettiği bir merkez olduğunu söyleyen Bakırhan, 2014 belediye seçimlerinde Xîzan Belediye Eşbaşkanı olarak seçilen ve yerine kayyım atandıktan sonra cezaevine konulan İhsan Uğur’a selam gönderdi.
Doktora kaynak yok, koruculara kaynak var!
Xîzan’a girince başka ülke sınırlarına girildiği hissinin uyandığını söyleyen Bakrıhan, 50 bin kişilik Xîzdan’da sadece 4 uzman doktorun olduğunu söyledi. Bunun yanı sıra Xîzan’da çok sayıda asker ve korucunun bulunduğuna işaret eden Bakırhan, “Doktora, işsizliğe kaynak yok ama güvenlik ve koruculara kaynak var. Türkiye’nin tanka, topa, silaha ihtiyacı yok. Niye yok? Kürtler bu ülkede kendi dillerini, kültürlerini yaşatmak istiyorlar. Eşit yurttaş olmak istiyorlar. Kürtler bu topraklarda anadilini konuşmak istiyor. Bu Kürde tankla, topla cevap vermek neye neden oldu? Ülkenin ekonomisini batırdı. Topa tüfeğe verdikleri parayı emekliye, askeri ücretliye verselerdi, daha zengin bir ülke olacaktı” dedi.
‘Böyle kardeşlik mi olur?’
Şex Seid’lerden, Seyit Rıza’lara ve günümüze kadar anadili konuşmak, diğer halklarla eşit olmak istediklerini belirten Bakırhan, “Bunun için tanka topa niye ihtiyaç var? Erdoğan çıkmış yerel seçimden ziyade silahtan, savaştan bahsediyor. Kürtlerin yaşadığı yerleri ‘teröristan’ olarak görüyorlar. Kürdün yaşadığı her yerde arama noktaları var, askerler var. Ama doktor yok, sağlık yok, anadilde eğitim yok. Sonra da diyorlar, ‘kardeşiz.’ Böyle kardeşlik mi olur?
Biz kardeşsek Kocaeli’ndeki bir fabrikayı Xîzan’a kursana. Kardeşsek, Kürt gençleri neden metropollerde inşaatta çalışmak için ailesinden uzaklaşıyor? Biz kardeşsek Kurdistan’daki uyuşturucu bataklığına kim sebep oldu? Kürt genci uyuşturucu içsin ama partisiyle, halkıyla birlikte olmasın. Bunların derdi, ‘aç kalıp, işsiz kalıp, anadilinizi konuşmayın, kendi belediye başkanınızı seçmeyin’ Bizim topraklarda ne Arap’a, ne de Türk’e düşmanlığımız yoktur. Hepsi bizim kardeşimizdir. Biraz önce Tatik Beldesi’nden geldik, burada eskiden Kürtçe tabela vardı ama kaldırılıyor. Anadil tabelasını kaldıran bir insan, insan değildir. Anadil tabelasını söken bir yönetici, sizin kardeşiniz değildir. Anadilini yok sayan kesinlikle atalarının, dedelerinin geçmişine ihanet ediyor. Dolayısıyla biz kardeş ve eşit olalım istiyoruz ama onlar bunu istemiyor. Biz bu ikiyüzlü siyaset karşısında ne yapacağız? 31 Mart’ta İhsan başkanın demokratik yerel yönetimler anlayışını yeniden hayata geçireceğiz. Xîzan’da 7’den 70’e herkesin belediyesi olacağız. Biz böylesine insanca çalışıp, hizmet ederken onlar kayyım atıyor. Kayyım önce belediye önünü beton duvarlarla kapatıyor, belediye kapısını halka kapatıyor” ifadelerini kullandı.
‘Önce Xîzan’la barış ki, sonra dünya alem sana itibar etsin’
Hangi partiden olursa olsun halkın seçtiği adaylara kayyım atanmaması gerektiğini vurgulayan Bakırhan, “Bunların eli havada, başı seccadede ama aklı haramda. Erdoğan çıkmış İstanbul’da ‘Uluslararası Barış Konferansı’ yapıyor ama Xîzan’da operasyon, baskın, gözaltılar yapıyor. Bürokrasi AKP’ye çalışıyor. Önce Xîzan’la barış ki, sonra dünya alem sana itibar etsin. Kendi ülkende 80 yaşındaki insanları tutuklayıp, katledeceksin sonrada İstanbul’da çıkıp ‘barış konferansı’ diyeceksin. Hadi oradan hadi! Ne Xîzanlılar ne de Kürtler senin ikiyüzlü politikalarına inanmayacak” tepkisinde bulundu.
Kürtçeye tahammülsüzlük
Çatı ve balkonlardan izleyenlere de seslenen Bakırhan, “Biz Meclis’te iki kelime Kürtçe konuştuğumuzda ne yapıyorlar? Mikrofonu kapatıyorlar. Parlamentoda sizin dilinizi kapatan ve buna itiraz etmeyen diğer siyasi partilere nasıl oy vereceksiniz? Bunu nasıl kabul edeceksiniz?” diye sordu.
Seid-i Nursi’nin sözleriyle konuşmasını sürdüren Bakırhan, “Xîzan toz, duman, çamur içinde. Mahallerde doğru düzgün yol yok. Çocuğumuz hastalandığında 50 bin kişilik ilçede uzman doktor yok. Buna kaynak yok ama operasyona kaynak var. Kürt’ün başına vurulacak cop için kaynak var, hizmet için yok” dedi.
‘Hırsızlıklarını saysak buradan İstanbul’a yol olur’
Emeklilere 10 bin TL ile geçinip geçinmediğini soran Bakırhan, 3 maaş alanları hatırlattı. Bakırhan, “Bir oyunuz var, sizin için mücadele edenlere verin. Diğer siyasi partiler sizin, gençlerinizin geleceği için on yıllarca süre cezaevinde kalacaksa, gidin onlara verin. Bizim belediyelerde yolsuzluk, hırsızlık yok. Halka hizmet var. 25 yıldır belediyecilik yapıyoruz ama hiç duydunuz mu, ‘Hırsızlık yapan Kürt belediye başkanı var’ diye? Kayyımlara, AKP’lilere bakın, hırsızlıklarını saymaya başlasak buradan İstanbul’a yol olur” diye konuştu.
Bakırhan son olarak, iktidar partisinin hizmet getirmeyeceğini söyleyerek, “Sizlere çok önemli belediye eşbaşkan adayları getirdik, sizlere emanet ediyorum” dedi.”
Kimseyi ayırmadık, öteki bellemedik, hizmet götürdük, hizmetkar olduk diye bildirirken muktedir tekzip Xizan’dan çıkagelir. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Eş Genel Başkanı Bakırhan, inatla görmezden gelinene karşı bir meramı eyler, tıpkı tüm diğer paydaş parti üyeleri gibi. Basite indirgenemeyecek bir terörist yaftalaması, illa ki birileri ya da bir partiye esir oldukları zikredilen halkın kapalı kapılar ardındaki işlerin değil en kestirmeden halkın dertlerini duyup, çözmeye namzet bir profilin, projeksiyonun neden elzem olduğunu göstere gelir Bakırhan ve beraberindeki heyet. Ayrımcılığın, dibine kadar nefret söylem ve eylemlerinin bitimsiz kinin, ötekisi addedilerek hedef göstermelerin tam da karşısında bir bakış var edilir, belirgin bir direniş hattı. Halkların ortak mücadelesinin neden elzem olduğu, ama ve fakat şerhlerine düşmeden bir alternatifin var edilebilmesinin niye gereksinim dahilinde olduğu bütünüyle konuşulanların satır aralarındadır. Bakur Kürdistan’ı sathı mahallinde olan biteni merak edenlere değil, Türkiye’nin kalanında her neyin var edilmeye devam olunduğunun da sorgusu karşımıza çıkartılır. Bu hiddetle sahiden nasıl bir kardeşlik söz konusu edilebilir?
Kimseyi ayrı koymadık. Hiç kimseyi ayırmadık. Birliğimiz, beraberliğimiz ilelebet kaim olacak. İşlerin hiçbir anlamda düzgün gitmediği bir zeminde onca yalanla, birbirinin daim tekrarı olagelen nutukların karşılığının koca bir boşluk olmasının utanmazlığıyla çepeçevre kuşatılıyor bu ülke. Seçim pratiklerinin gündelik yaşamı dar eden ekonomik yönetimin sunduğu darboğaz halinin, kısılan muslukların, zora koşulan hayatta var olma isteminin karşısına koca koca yalanlarla gün geçirmek bırakılıyor. Ekranlar derseniz hali hazırda binbir mavranın esiri, her akşam bir tespit taneciğine ev sahibi yapıp, ne kadar da mühim bir yerde, her şeyden nasıl da habersiz yaşadığımızı, halimize şükretmemizi en başta salık veren bir dominant haberimsi önermelerin kuşatması altında. Hemen arkasına bolca entrikalı, çokça uydur kaydır hayatların, paldır küldür zenginleşmiş insanların artık acayip olmaktan çok ucube hallerinde bir ülke mizanseninin peşkeşi var edilir. Gel gelelim onca laf arasına sıkıştırılan ayrımsız, iltimassız, kimselerin ötekileştirilmediği ülke bahsine dair tek bir kanıt ortalarda dolaşmaz. Sadece X için değil genel anlamda bu sahnede, bir ev olma halinin tarumar edildiği zeminde Y olmayan herkesi ötekileştirmeye devam denilir. Bariz, belirgin, dipsiz bir katran karanlığının ortasında seyrüseferine devam diyen bir menzilde hangi haktan, nasıl bir hukuktan bahis açılabilir ki! Gerileme, gemiyi azıya alan bir yok sayma, bedene, akla yönelik müdahalelerin sonsuzluğu ve tümü yukarıda bildirilen onca yaraya yenilerini ekleme hevesi bu kadar gerçekken ne olur ki yarın, her ne getirir ki onca kuru kalabalık, boş laf...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Babel Tower – Shirin ABEDINIRAD – Official Site
0 notes
guzelhaber · 1 year
Text
MEB dinci yapılarla protokol imzaladı!
MEB dinci yapılarla protokol imzaladı!
İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü; 3 Ocak’ta çocuk istismarıyla gündeme gelen Ensar Vakfı, İmam Hatipliler ve Mezunlar Derneği (İMHAD), Kur’an-a Hizmet Derneği İzmir İl Temsilciliği, İnsan Eğitimi Kültür ve Yardımlaşma Vakfı (İnsan Vakfı) İzmir İl Temsilciliği ile “Hayat Boyu Aydınlık Projesi” protokolü imzaladı.  İMHAD sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla protokolü duyurdu. Paylaşımda,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
veganlogicdinamo · 2 years
Photo
Tumblr media
Siyasal İslamcı AKP’lilerin “90 yıllık reklam arası” diye aşağıladığı Cumhuriyet dönemine, son olarak, seçime yaklaşırken HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da “100 yıllık yıkım süreci” diyerek saldırdı. Hem de TBMM’nin çatısı altında, onun bir üyesi olarak... Tarihe bu şekilde yaklaşırsanız halifelik, ağalık, şeyhlik gibi ortaçağ kurum ve ilişkilerine darbe indirerek köylüye toprak dağıtan ve Türkü de Kürt’ü de önemli ölçüde özgürleştiren bir devrime “yıkım” dersiniz. Toprak sorununun köklü olarak çözülememesinin nedeninin, emperyalizmin emrindeki sermayenin oyuncağı olup tarikatların kucağına oturan politikacılar olduğunu görmez ve bugün hâlâ tarikatlarla, ağalarla iç içe siyaset yaparsınız. Etnik kökenleri kışkırtıp “Şeriat isterük!” diye ayaklananlara “demokrasi” adına sahip çıktığınızı sanırsınız. Padişahlığı, halifeliği, şeriatı kaldıran, Medeni Kanun’u çıkarıp kadınlara sosyal hayatta hak ettiği yeri kazandıran, laikliği anayasaya ilke olarak koyan, eğitim seferberliği başlatan, kulluktan yurttaşlığa geçişi sağlayan bir devrimi “yıkım” olarak görme aymazlığına düşersiniz. Yazımın tümü için bağlantı: https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/zulal-kalkandelen/cumhuriyet-karsitliginin-daimi-muttefikleri-dinciler-etnikciler-ve-emperyalistler-1999422 #dincilik #gericilik #etnikçilik #cumhuriyet #emperyalizm #siyasalislam https://www.instagram.com/p/CkibCq4oRwz/?igshid=NGJjMDIxMWI=
1 note · View note
Text
"....Ev hanımı olmayı değersiz kılanların bir ayağını kapitalizm oluştururken, diğer ayağını da bu tip hanımlar oluşturuyor. Çünkü kimse bu kadınlarla aynı kategoride görünmek istemiyor.
Üretmek, düşünmek, koşmak, çabalamak harika şeyler; ama okuldan gelen çocuklarını kurabiye kokusuyla karşılamak da harika bir şey mesela.
Kimseye muhtaç olmamak, bir standart içinde maddi gelire sahip olmak harika bir şey; ama evin tüm sorumluluğunu alıp onun hakkını teslim etmek de harika bir şey.
Kimse diğerinden üstün değilken diploma yarıştırma hevesini anlamıyorum.
Hırs, kapital sermaye ile birleşince mesele buradan çıkıp başka bir şeye dönüşüyor. Sorun da bu zaten. Dördüncü çantasını almak için çalışıyor, adına ekonomik özgürlük diyor kadın. "Hayır, bu psikolojik kölelik," diyemiyorsun artık.
Çocuğu kreşte, bakıcıda büyüyor; tüm para ona gidiyor, buna da fedakarlık diyor. "Hayır, bu akıl tutulması," diyemiyorsun.
Eşine bir bardak çay doldurup getirmeyi gericilik, patronunun emrine koşmayı çağdaşlık sanıyor. "Hayır, bu bir illüzyon," diyemiyorsun.
Konuşturmuyorlar da...
İnsanın üzerine bir kamyon kadın hakları soslu vicdan
döküp uzaklaşıyorlar.
Deli oluyorsun.
Ezgi Akgül "
55 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 2 months
Text
Bölünmüş Müslümanlar
Anlatacaklarım şu Kadir gecesinde alacağımız en büyük ders olsun. Okuyup paylaşalım.
Dikkatinizden kaçan birşeyi hatırlatayım.
ABD, 50 tane devletin birleşmesinden oluşmuştur. Yani 50 eyaleti de birer devlettir.
Birleşerek Amerika "Birleşik" Devletleri olmuş. Birleşerek güç kazanmıştır.
Avrupa Birliği ise 27 devletten oluşur.
27 devlet, birleşip Avrupa "Birliği" oluşturmuş. Güç kazanmıştır.
Onlar gücünü bu birliklerinden alır.
Onlar birleşip güç odağı olurken Müslümanları çeşitli araçlarla parçalıyorlardı.
En ürperten yeri de Müslümanları birleştirecek her şeyi de "gericilik, faşistlik" olarak bizlere aşılamışlardı. Ürpertici!
Fark etmiyoruz ama ABD ve AB gibi batılı güçler, bu coğrafyadaki gücünü Müslümanların bölünmüşlüğünden alır.
Asıl boykot etmeniz gereken bölücü fikirler ve zihniyetlerdir.
Meselenin düşünce ve fikir kısımı ile ilgilenen az. İsim ve olay magazini ile oyalanıyoruz.
Boykotu yanlış şeye ve yanlış yerde yapıyoruz.
Boykot edilmesi gereken şey direk zihinlerin içindeki çeşitli sebeplerden kaynaklı bölücü düşünce, fikir ve inançlardır.
Yani boykot edilmesi gereken direk KENDİMİZİZ. Neden mi? Dikkatle okuyun.
İsrail'e destek veren ABD, İngiliz, Fransız orduları var.
İsrail'e destek veren şirketler, firmalar, markalar var.
Fakat İsrail'e destek olan en büyük ordular bunlar değil. Peki ney?
İsrail'in en etkili ordusu bölünmüş Müslümanlardır. Bunlar İsrail'in en etkili ordusudur. Gizli ordusudur. Farkında değiller.
Bunu asla atlamayın.
Bir yere not edin. Emperyalist güçler ve İsrail, bu coğrafyadaki gücünü Müslümanların bölünmüşlüğünden alır.
Başka hiçbir şeyden değil!
Bu sebeple bugün İsrail veya Amerika, Mekke'yi ve Kabe'yi işgal etse bile yine etkili bir şey yapamayız.
Kıytırık yerel seçimler için bile birbirini hain, satılık, uşak, ajan, şerefsiz ilan edip bölünen Müslümanlar mı Filistin'i Gazze'yi kurtaracak?
Yapmayın Allah aşkına.
Gidin başka işlerle uğraşın. Bu sizin işiniz değil.
Birlik olmanın şuurundan ve "yönteminden" bile haberdar değiliz.
Dikkatli okuyun.
Bin yıl önce Hristiyan ordularının bu coğrafyada Haçlı Seferi yaparak her yeri kolayca işgal etmelerinin sebebi şunlardı:
Müslümanların beyliklere bölünmesi.
Dini sebeple bölünmeleri.
Siyasi olarak parçalanmaları.
Ve tüm bunların birbiriyle çatışmaları.
Bugün de aynı sebeplerle modern Haçlı seferini kolay yapıyorlar.
Değişen birşey yok.
Bugün şiddetli bir Haçlı seferi var görebilene. Kolayca, korkmadan yapabilmelerinin sebebi yine "Müslümanların bölünmüşlüğü."
Siyasi bölünmüşlük.
Dinsel bölünme.
İdeolojik bölünme.
Irksal bölünme.
Cemaatsel bölünme.
"Bölünmüşlük" en büyük boykot ürünü olmalı. Bu en önemli konu.
Bu sebeplerden kaynaklanan bölücü zihin ve kafa yapısı en büyük İSRAİL MALIDIR.
Boykota buradan başlamalı.
Bölünmüşlüğü bitirmek çok zordur.
Çünkü Müslümanlar birşeylere keskin bağlanmışlar. Ortak bir paydada bir araya getirmek zor.
İslami kesimden bile 6 farklı cemaatten, vakıftan Müslümanı bir odada oturtsan birbirini hain, sapık, ajan ilan edip kalkıyorlar.
Bir de koca koca laflarla İslam birliğinden bahsediyorlar. Bu durumda İslam ülkeleri nasıl birleşsin?
Halimize bakmadan öyle büyük şeyler istiyoruz ki... Devam...
Siyonizm, bu coğrafyadaki gücünü şunlardan alır:
Müslümanların bölünmüşlüğünden.
Müslümanların Yahudileşmesinden.
Müslümanların manipüle edilebilmesinden.
Müslümanların belleksizleşmesinden.
Asıl boykot ürünleri:
Bölünmüşlük
Yahudileşme
Manipülasyon
Belleksizleşme
İki ayet ile sonlandırayım.
"Birbirinizle çekişmeyin. Yoksa korkuya kapılırsınız ve kuvvetiniz elden gider." (Enfal 46)
"Ey iman edenler! Hepiniz birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin." (Ali İmran 103)
Bölücü Müslüman, en büyük ve etkili İsrail malıdır. McDonald's, Coca Cola'dan daha etkili.
NOT: Müslümanları bölen unsurlar iyi tahlil edilmelidir. Başkasını bırakın. Kendi zihnimizde bölücü unsurlar barınıyor mu onu tespit edelim.
-- Mustafa Güldağı --
29 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 6 months
Text
Tumblr media
Bir ülkenin geleceği,o ülke insanlarının göreceği eğitime bağlıdır .. Çocuklarımızın ve ülkenin geleceği için
Tumblr media
Suudi Arabistan'da 4 yıl görev yapan Basın-Yayın ve Enformasyon eski Genel Müdürü Cemil Ünlütürk yazmış.
Okumak için 3 dakikanızı ayırın, bilmediğiniz yeni bilgiler öğreneceksiniz.
SUUDİ ARABİSTAN’DA İSLAM...
1-Suudi Arabistan'da türbe, yatır yoktur, yasaktır. Bunlar olmayınca doğal olarak ziyaretleri de yoktur. Böyle davranışlar gericilik, cahiliye devrinden kalma putperestlik sayılır.
2-Suudi Arabistan'da imam, müezzin gibi din görevlileri, ülkemizdeki gibi devlet memuru değillerdir, devlet bütçesinden bu kişilere maaş ödenmez. Allah için yapılan görevin karşılığında para almak ayıp sayılır ve yasaktır, para alan imamların arkasında namaz kılınmaz.
3-Suudi Arabistan'da biri çıkıp da 'medyum' olduğunu iddia ederse kellesi hemen gider.
4-Suudi Arabistan'da Nakşilik, Nurculuk, Fethullahçılık tarikatlar yoktur, onların şeyhleri de, müritleri de, cemaatleri de yoktur. Tarikat şeyhleri, müritleri televizyonlara kanaat önderi olarak çıkmaya kalkarsa hemen kelleleri alınır.
5-Suudi Arabistan'da Kız İmam Hatip Lisesi yoktur. Bu komik bulunur, çünkü İslamiyet’te kadından imam olmaz.
6- Suudi Arabistan’da camilerin altında ticarethane açmak İslam’ı ticarete alet etmek olarak görülür ve izin verilmez.
7- Suudi Arabistan camilerinde; derneklerin, kişilerin para toplaması yasaktır. Buna yeltenenlerin mahkeme kararına gerek olmadan elleri kesilir.
Elbette size bir şeriat ülkesinin övgüsünü yapmadım.
Bir şeriat ülkesinde bile yasaklanan bazı şeylerin ülkemizde serbestçe nasıl uygulandığını hatırlatmak, dinin nasıl sömürüldüğünü vurgulamak istedim.
Tumblr media
Birde bizde olan ortada hocayim diye gezenler Allah sizi zengin mi yarattı ne çalışma var ne emek var halbuki benim bildiğim her peygamberin mesleği var dir hazreti dovut demirci hazreti İsa marangoz peygamber efendimiz ticaretle uğraşan tuccardi geçimini milletin sırtına yüklemez devleti Arpalık yapmazlardi ...
10 notes · View notes
yasamsallik · 1 year
Text
ALINTI
Suudi Arabistan'da 4 yıl görev yapan Basın-Yayın ve Enformasyon eski Genel Müdürü Cemil Ünlütürk yazmış. Okumak için 3 dakikanızı ayırın, bilmediğiniz yeni bilgiler öğreneceksiniz.
SUUDİ ARABİSTAN’DA İSLAM...
1-Suudi Arabistan'da türbe, yatır yoktur, yasaktır. Bunlar olmayınca doğal olarak ziyaretleri de yoktur. Böyle davranışlar gericilik, cahiliye devrinden kalma putperestlik sayılır.
2-Suudi Arabistan'da, Muhammed e ait olduğu söylenen “Sakal-ı Şerif, Hırka-i Şerif” gibi ziyaretler de yoktur. Böyle davranışlar gericilik ve şirk sayılır.
3-Suudi Arabistan'da imam, müezzin gibi din görevlileri, ülkemizdeki gibi devlet memuru değillerdir, devlet bütçesinden bu kişilere maaş ödenmez. Allah için yapılan görevin karşılığında para almak ayıp sayılır ve yasaktır, para alan imamların arkasında namaz kılınmaz.
4-Suudi Arabistan'da biri çıkıp da 'medyum' olduğunu iddia ederse kellesi hemen gider.
5-Suudi Arabistan'da Nakşilik, Nurculuk, Fethullahçılık tarikatlar yoktur, onların şeyhleri de, müritleri de, cemaatleri de yoktur. Tarikat şeyhleri, müritleri televizyonlara kanaat önderi olarak çıkmaya kalkarsa hemen kelleleri alınır.
6-Suudi Arabistan'da Kız İmam Hatip Lisesi yoktur. Bu komik bulunur, çünkü İslamiyet’te kadından imam olmaz.
7- Suudi Arabistan’da camilerin altında ticarethane açmak İslam’ı ticarete alet etmek olarak görülür ve izin verilmez.
8- Suudi Arabistan camilerinde; derneklerin, kişilerin para toplaması yasaktır. Buna yeltenenlerin mahkeme kararına gerek olmadan elleri kesilir.
Elbette size bir şeriat ülkesinin övgüsünü yapmadım.
Bir şeriat ülkesinde bile yasaklanan bazı şeylerin ülkemizde serbestçe nasıl uygulandığını hatırlatmak, dinin nasıl sömürüldüğünü vurgulamak istedim.
40 notes · View notes
nesrin-c · 2 years
Text
12 Eylül 1980 darbesi,Ülkemizin bütün ilerici aydınlık ve demokratik birikimine karşı yapılmış emperyalist güdümlü alçakça bir darbedir.Sonucu gericilik,yoksulluk ve yozlaşma oldu.Bu karanlık sadece o dönemi yaşıyan insanları değil,bugünü ve geleceğimizide kuşatmıştır.Bu karanlığın panzehiri ise gerçek bir demokrasiyi kurmaktır.Bizler faşizme,hem sivil hem askeri darbelere karşı demokrasi, insan hak ve özgürlükleri mücadelesi vermekten asla vazgeçmiyeceğiz.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
98 notes · View notes
zeynepbal · 1 year
Text
Halkların Demokratik Padmesi
yani HDPlisin? - yooo Ama ismin, isminin kisaltmasi HDP Bir suredir boyle izliyorum, dun de söylediğim gibi soteye yattım. Çünkü ilgimi çeken çok fazla şey var. Mesela gecenlerde onceden çok sevdiğiniz bir amirale sırf CHP oven ya da maaaremi yeren yorum yaptı diye "askerliği nerede yaptın acaba" diye saldirmanizi falan gordum. Dedim ki "vay arkadas, misvak bu". Gercekten çok acayip. En ilginci de aslında el kadar cocukken halkımızla ilgili yaptigim gözlemlerin doğru ciktigini görmem. Sonra buyudum baktım gercekten öylesiniz. Birileri cikiyor, sizin algınıza gore birazcık güçleniyor, ya onun yanında ya karsisinda oluyorsunuz. Boyle 100000 takipçi kassam heralde oturup benim icin kursun atip kursun yiyecek değişik insanlar falan da peydahlanır. "Osmanli cog gotu davrandı anadoluya yeğen. Cumhoriyedle biz tebaa olmagdan cigip halg oldug"
Olmadin? Olamadin??
Bu nasıl bir tebaa olmak istegi imiş arkadas, aklim almıyor. Herkes birilerinin pesine takılma derdinde. Bak destek falan demiyorum, ya da kendini yakin hissetme. Baya guclu gördüğü adamın kulu kölesi olma, askeri olma, adami olma derdinde olan bir suru insan gözlemliyorum tuiter da her gun. Spaceslere bayadır girmiyorum farkindasinizdir. Ama girdiğim donemlerde de dinlerken kafada hep kenara attım. Spaces yayincisi birazcık nüfuzlu ya da takipçisi bol biriyse o kisiye gösterilen tavır ve allah affetsin ama yalakalikla sıradan bir spaces yayincisina gösterilen asla bir olmuyordu. Sonra hiç unutmam birilerinden bahsediyorlar, yanlış mi yaptı doğru mu yaptı. Ben de dinliyorum ama her nasılsa konusmacidayim. Cocuklar nezaket göstermiş konuşma istegi atmisti sanırım boyle dinliyorum. Biri şey dedi "ben çok severim o adami ama yanlış yaptı" ben de dayanamadım "e desene" dedim. dedi ki nasıl diyeyim, sen diyebilir misin sanki? E derim dedim. neden diyemeyesiniz bunu asla anlamıyorum. ne korkusu bu ne cekincesi. Evet çok seviyor olabilirsiniz ama yanlisini da yüzüne vuramayacak kadar omurgasız olmamalisiniz ya da belki sizleri korkuttular, aidiyet hissettiğiniz bir gruptan dışlanmak/atilmak ya da o insanlar tarafından lincenlemek ile. Hani korkuttular derken "senin agzina biber sürerim hiii" gibi bir seyden bahsetmiyorum. Toplum baskisindan bahsediyorum. Basınıza gelebilecekleri biliyorsunuz çünkü baskalarinin basına gelirken siz de oradaydiniz ve hatta belki de aynisini yaptıniz. Bundan bahsediyorum. Boyle bir şey var di mi aslında, bir gelenek gibi. Orta yolcu ve sagcılarda daha baskin. Mesela AKP de CHPlilerin eleştirdiği ama CHPde de olan, üstelik CHPden bu yüzden kopan insanlarin da asla engel olamadan kendi içlerinde devam ettirdiği bir şey : basgani eleştirmeyelim o ne derse o mmhwah... "ben sizin babanizim... ben ne dersem o olur." Bosuna yapılmadi bu şarkılar iste. Neyse düşününce şey gibi: Din. Dinde de aforoz ediliverirsiniz ya da durmadan yargilanirsiniz "ne demek yazılana karşı çıkmak. Tanrının kelami o" diyerek. Bir benzeri iste : Parti politikamız bu, baskanimiz bunu dedi. O zaman çıkan çatlak sesleri susturalim... Hadsiz seni ne demek karşı cikmak eleştirmek falan?! Bariz yobazlık degil mi bu? Eleştirmenden kabul et. "nnnkabul nnnedeceksin nndiyorum !" Gericilik baya hatta.Farkli düşüneni dikte edilen "olması gereken"e ses cikartani bastırmak..   Yani ses cikarma "sus ve yalamaya devam et (mmmwah)" Peki tum bunlar gericilikken nasıl oluyor da ben sol gerici olabiliyorum. Yahu özgür düşünemiyorsunuz bile, farkında degil misiniz? Fedai gibi geziniyorsunuz ortalıkta. Gercekten hiç yargılanma korkusu duymadan ya da kendinizi birilerine beğendirme istegi olmadan kaç kez dusundunuz ya da kaç kez istediğiniz gibi davrandınız bir dusunun. Sunu dersem bu kaliba girerim bunu dersem su kaliba sokarlar diye yasamıyor musunuz? Oyle yaşıyorsunuz göremiyorsunuz sadece. Umarım gözleriniz bir ara acilir. Onceki yazıda da bahsetmiştim sanırım "size yollar sunuluyor ve birini seçip yürüyorsunuz". Muhtemelen size en yakin olanı seciyorsunuz. Literal anlamıyla bakarsak eger önünüzde iki yol varsa eve gidebileceğiniz, size en uygun olanı ya da caninizin istediğini seçer yürür ve eve varirsiniz. Yani ortada duran bir evin uzerine basip gecemeyeceginize gore, haliyle mecburen birini sececeksiniz. 
Ama hayatta bunu yapmak zorunda degilsiniz. Hayattaki durusunuz kalıplara girmek zorunda degil. Hep derim “neden zor da olsa, çetrefilli de olsa siz, sizin gibi düşünenler icin yeni bir yol acmayasiniz? Başkalarına yol göstermeyesiniz? Olani sürekli tekrar etmenin her zaman manası yok be. Zorunda degilsiniz” (beduk çalıyor dur dikkatim dagildi) Neyse bana gelelim. Simdi biraz cevap vereyim saldirilariniza. Nasılsa okumayacaksınız, youtubeden paylaşmak vardi gerci ama onun bi bi aylık vakti var daha. Simdi en garibime gidenden baslayim. Oradan alır yururum "Sen based bir Turk kadiniyken nasıl sol gerici oldun" him guzel kardeşim ben hala based Turk kadiniyim sadece algilarimiz farklı. Eskiden neysem su anda da öyleyim. Yani bende değişen bir şey yok. O zaman konusulan konular dönen olaylar simdi konuşulsa o sekilde tepki veririm yine çok büyük bir ihtimalle. O zamanlarda da tepki alıyordum ben dediklerime, sen kacirmissin. Suriyeli vs muhabbeti yapılırken bazilariniz Özbekler kalsın afganlar gitsin dediğinde "yoo illegal gelen herkes gitsin" diyordum ve siz altında yatan fikre dikkat etmeden hypeli bir bicimde alkisliyordunuz sadece. simdi de ayni seyi diyorum mesela ben. benim gözümde ülke yasalarını çiğneyerek gelen buraya uyumlanmak yerine, kendi kültürünü burada harmanlayarak yasamak, bu topluma saygi ve bu ülke degerlerine baglilik göstermek yerine aksini yapan herkes gitmeli - hatta arttırıyorum bak sadece illegal degil legal olarak gelen de. Ve fakat, o zamanlar da dediğim bir şey vardi "xenophobia nin ve kafatasciligin kucağına düşmeyin, o hatta ilerliyorsunuz" Ve haliyle zaman akti, ben oldugum yerde bahsettigim sinirlar içerisinde kaldım ve siz kendinizi kaybettiniz. Dediğim gibi xenophobianin köpeği oldunuz. ha bu arada, Zenophobia da yapmayın yahu Zeynepten korkmanıza gerek yok. LOL Neyse baska bir ornek vereyim mesela hocalar gelmişti su afganistandan mi ne ITUye, herkes kudurmuştu ne demek ulan falan diye. Sonra bu konuşulurken ben dedim ki "CVsine bakarım." Milleti ülkesi dini beni hiç ilgilendirmez. CVsine baktım hiç beğenmedim ve eleştirdim. Sonra siz beni "yarim kulak" dinlediğiniz icin sandiniz ki, ben o hocalar afgan diye eleştiriyorum. LOL. Hatta o konuşmalardan birinde uzerine basa basa, eğer adil bir kıyas ve degerlendirme olduysa ve başvuranların en iyileri bunlar ise oturup bir düşünmemiz gerekmez mi? Neden avrupadaki büyük üniversitelerden daha basarili hocalar tercih etmiyor turkiyeyi diye, dedim. Orada minik bir linç yedim gerci "sen ülkeyi mi garaliyon gardaş yurd disından" diye. Ulan bir iki kisi dinlemiş onlar da anlamamış demek ki o zaman dedilerimi yazik. Artik bana mi yazik size mi yazik orasi tartisilir tabi. ama benim vaktime yazık olmuş o konuda netim.  Baska bir seyden bahsedeyim oradan su biji biji muhabbetine baglayacagim zira. Odalarda teror konuşulurken, host cohost ya da konuşmacı oldugumda teröristlerden bahsederken Kurt diyen insanlari hep Kurt degil PKKli deyin diye uyarmam. Çünkü kurt degil PKKli diyeceksiniz. Bu yüzden de linclendigim oldu ama neyse ki bu konuda biraz daha anlayisli insanlar. Yani kendilerini "biz vatanseveriz diye" açıklamak zorunda hisseden Kürtler sag olsun, insanlar biraz daha farkindalar. Ne acı degil mi? (Buradan alir yururum de hani okumaktan haz etmeyen insanlar olarak belki 2 kisi okur sunu, okurken de sinirlendi bile onlar da buraya kadar.. Devam edersem bu konuya, onlar da bu sinirle baya ula osakaya celub peni furirler lol) Ya da vazgeçtim, bugünku kurt muhabbetini baska yazıya birakacagim gercekten. çok uzun gelir size simdi, siz dinlemeye alismis insanlarsınız. Velhasil kelam bugunluk bu kadar olsun. Ozetle : ben değişmedim, ben ayni noktadayım. Değişen uc noktalara ilerleyen sizlersiniz. Size garip gelen benim "slogan" atarak insanlara saldırıp birilerini yaftalayarak kendimi yüceltmek derdinde olmamam olabilir. Yoksa benim icin sikinti yok 7/24 gireyim tivitirda Ataturk dusmanlarinin babasını sugar daddy yapayım/ PKK bir teror örgütüdür diye bagirayim. sikinti degil yani bunlar benim icin. Bir takim olaylara yükseldigimde de demediğim seyler degil bunlar. Bunları göremiyorsunuz sadece bu ara profilimde o yüzden utanmadan gelip bana bile "PKK teror örgütü mu" diye sordunuz. Neden? TIPe oy vereceğim dedim diye. Enfes. Size bir şey diyeyim mi? Bu kadar aptal saptal yargilarinizla ve sorularınızla bana gelirseniz, benden cevap alamazsınız. sonra da o bahsedilen kalıplarla bugun dun ve daha oncesinde de olduğu gibi beni yargilarsiniz bugun elemanın birine başkaları beni "sol" olarak tanimladigi icin kendimi sol diye tanımlamak zorunda oldugumu bana kalsa kendimi sol ya da sag diye tanimlamayacagimi söyledim. Düzgünce konuşmaya geldigini söylüyordu ama belli yani hirslanmis, konuşmanın basından beri de farkındaydim.  Sonra bana "sol" ne diye sordu. Bende sag olmayan dedim. Baya bu cevabi ciddi verdigimi dusundu hatta, enfesti. Bunu dusunen adam sonra beni düşük IQlu olmakla itham etti. LOL Guzel kardeşim bak de ki "aptalsın, anlamıyorsun, korsun" falan ama IQ puanıma laf edecek son insanlarsınız be. Neyse. Milliyetçilik de Ataturkculuk de vatansevgisi de babanızın mali degildir. Bir insan size gore solcu oldugu icin PKKli olmak zorunda degildir. Feminist diye HDPli ya da erkek dusmani olmak zorunda hiç degildir. Bana agababalarinizin siniflandirmalari ile gelirseniz sizlerle dalgamı gecerim,  sizler de o dalgaları ciddi sanarsiniz oyle. Ben de LAZla oturup sizden bahsederken Güler dalga gecerim.  Ben kendi yolumu çizdim ilerliyorum. Zamanında insanlari örseleyen ötekileştiren her duruma da karsiyim. Propaganda cümleleri pesinde kosacaginiza aylardır yazdiklarimi, paylastigim kitapları ya da kitaplar hakkındaki yorumlarımı ya da fikirlerimi falan okusaydınız, su anda nerede durduğumu zaten anlardınız. Oturup solcu dediklerinizi de eleştirdiğimi sagcilari da gömdüğümü de bilirdiniz.
  HDPyi sol degil, sag faşist ve irkci bir parti olarak gördüğümü de bilirdiniz. Baris atayı sevmediğimi de, bir partiye oy vereceğim icin o partinin tebaası olmayacagimi, sevdiğim biri yanlış yaptiginda susmayacagimi da bilirdiniz. Ve özgürlüğüme ne kadar tapindigimi da. Kimlerle hiç çekinmeden ne tartışmalara girip ne saçma soruşturmalar geçirdiğimi de, neleri kaybettiğimi de o özgürlük ve bildigini dosdoğru söylemekte adına. Ve bunların aptal bir sosyal medya platformunda olmadigini reel hayatiminin gercegi oldugunu da. 
Sizin beni takip etmeniz icin rol yapmayacagimi da bilirdiniz, hayatta en deger verdigim seylerin en basında mertlik, merhamet ve vicdanın geldigini de.  nasil cevrelerde buyudunuz bilemem. Kafanızda belirli bir takim "insan" kalıpları vardır muhtemelen. Ben o kalıplarda birisi degilim. WOW ben farklıyım demiyorum. Sadece Siz de benim gibisiniz, uyandiginizda gelip "hakliymisin" diyeceksiniz, diyorum. Kafanızdaki o kalıpları yıkmak icin varim ben.
neyse. Ohh, bu blog uzerine iyi fon yagar simdi bana. Yine zengin oldum, var olun. Yani özetle neymişim? - HDPlisin yani dediniz,  duyuyorum :) -ama adin halkların demokratik padmesi, HDP yani.
evet sari torba evet beyaz toros evet he. 
7 notes · View notes
perge · 1 year
Text
Tumblr media
İslamiyetin gericilik, barbarlık, yobazlık olduğunu söyleyenlere biz hiç aldanmadık. hatta biz Yahudiliğin hristiyanlığın dinini ve kitaplarını güzel bulduk saygı duyup Allah’tan geldiğine inandık. ama bunların dini yok hristiyanların evanjelistleri ile, yahudi siyonistlerin dini yok, bunlar sapık olmasalar yukarıda ki kelimeleri sarf edebilirler mi! Allahı kıyamete zorlamak gibi sapık bir zihniyete sahipler. zorlamak içinse dünyayı yakıp yıkıyorlar. hem insani hem iklimsel yıkımlar yapıyorlar. yapıyorlar ki tanrı kıyamet sonrası hz İsa’yı mesih olarak yollasın.. elbette zafer islamın olacak
11 notes · View notes
mutsuzsonn · 2 years
Text
Ne yani bir cendereye dönmüş dünyanın çeşitli zamanlarında yaşanan ve yaşanacak olan sıkıntıları yaşıyorum diye;Allah'a, peygamberime, dinime, atalarıma, vatanıma, kutsallarıma, mabedlerime,bayrağıma,örfüme geleneğime, askerime, polisime düşman olan,kin tutan,dini mubin olan İslamı terör dini ve gericilik olarak gören, peygamberin ve ashabının yaşadığı vakti ortaçağ zihniyeti olarak görüp aşağılamaya kalkan,sapkın ideolojileri misyonu ve vizyonu haline getiren,askerimi, polisimi alçakça şehit ederek ülkemi bölmeye çalışan pkklıkatil sürüleri ve türevleriylekol kola girip partiyi bunlar için arka bahçe haline getiren,haçlı birliklerinin kapısında tasmalı it olmaktan gocunmayan, ülkenin menfaatine olan her türlü konuda ülkesinden yana olmak yerine karşısında olanın yanında olan,hakka ve halka düşman olan, yalanları ve helalleşme tiyatrolarıyla aklımızla dalga geçen,gelecekleri geçmişinden kirli basİtlerle aynı yolu mu yürüyeyim?
-Erdoğan gitsin diye,yürümek zorundayız 😡😡
Cevap: 👇👇
Tumblr media
22 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years
Text
SESLİ DÜŞÜNCE
BATICILIK
Elimiz ne kadar kavradıysa, aklımız da o kadar kavradı. Kavradıkça, kavram değişti. Şimdi aklımızın kavradığını, elimiz kavrayamıyor. Benim için gericilik ve ilkellik, ilk paradigmaya dönüş isteği ve bu istek çevresinde örgütleniştir. Peki ilericilik 2. Paradigma mıdır? Değildir elbet. İlerici olmayı, gericiliğin taban tabana zıttından ibaret sanmak gericilik olmasa bile oldukça ilkel bir düşüncedir. Peki ilericilik nedir? Bu soruya kelli felli cevaplar verebiliriz. Fakat formülize etmek gerekirse; İlericilik kendine ait özü, ‘’şimdi’’ ile entegre etme becerisi geliştirmek ve bu beceri çevresinde örgütlenmek demektir. Koşulsuz batı-cılığı ilericilik sananlar, baksınlar bakalım içinde ''öz'' var mı? İlericiliği geride sananlar, baksınlar bakalım ''us'' var mı? Batıcılık, sanıldığı gibi oryantalistliğe karşı bir alternatif değildir. oryantalizme karşı refleksif bir savunma olarak ortaya çıkmış ama kendine özgü bir söylem geliştirmeyi başaramamıştır. oryantalistler batı kimliğini oluştururken gereksinim duydukları ötekiyi doğuyu dişileştirerek oluşturmuşlardı. bunun en bariz örneği de feministlerin haremdeki kadın prototipiydi. oksidentalistler ise bunun tersini yaparlar. batıyı maddi olarak güçlü ama maneviyatı çürümüş bir şey olarak algılayıp doğunun bilgeliğini erkekleştirirler. 1900lerde doğu yaşlı ama hasta olmayan bir erkektir, batıysa baştan çıkaran bir bakire. yaşlı adam zamanla hastalaşır ve batı dişiliğini kullanarak onu yönetmeye başlar. örneğin ahmet mithat efendi 1889'da osmanlı delegesi olarak katıldığı stockholm şarkiyatçılar kongresinde oryantalistlerin, doğulu kadının sedir üzerine gelişigüzel uzanıvermiş, incili terlikleri ayağının yanıbaşında duran, saçları çıplak omuzlarına dökülen, birey olmaktan uzak bir şekilde erkeğininin kölesi haline gelmiş kadın imajından duyduğu rahatsızlığı belirterek, bu kadınların sadece baştan çıkaran birer cariye olarak algılanmaması gerektiğini aksine osmanlıyı yöneten ve oluşturan bir çok erkeğin bu kadınlar tarafından yetiştirildiğini vurgulayan oksidentalist bir konuşma yapar.ve dönüşte yazdığı avrupa'da bir cevalan isimli 1000 sayfalık eserinde avrupa'da gördüğü fahişeler gibi iffetsiz kadınlardan duyduğu rahatsızlığı dile getirerek bu kadınların yetiştireceği toplumun sağlıklı olmayacağını söyler. aynı şekilde balerinlerin giydiği kıyafetlerden de rahatsız olmuştur ama pariste bir otelde çağırdığı berberin ve yıkanmasına yardım edecek hizmetçinin kadın olması üzerine en başta biraz bozulmuşsa da onların işlerini çok iffetli bir şekilde yaptığını görerek bunu problem etmemiştir. Eskiler buna “ garbiyatçılık” derlermiş… tekrar oksidentalizme dönecek olursak,( bu sözcük ian buruma ve avishai margalit'in "occidentalism" adlı kitabı ile dünyada yaygınlık kazanmıştır.) oryantalizmle birbirinin zıt olmadığını şu noktaya dikkat ederek de fark edebiliriz. bir batılının gözünde doğuya atfedilmiş bazı belirli imgeler vardır ve gidip gezince çoğu zaman aradığını bulur. bir doğuluda da durum böyleyse de doğulunun batıyı gezmesi bir prestij kazancıdır çoğu kez. bunun en dramatik örneklerinden biri de bengladeşte yakın bir zamana kadar kimliklerde "london returned" ibaresinin yer almasıdır. türkçede de "avrupa toprağı çiğnemiş" şeklinde bir kullanım vardır yine bununla benzeşen. görüldüğü gibi oksidentalizm daha çok doğunun batıya duyduğu bir kompleksin dışa vurumu olup, oryantalist çerçevede şekillenir.
Tumblr media
11 notes · View notes
veganlogicdinamo · 2 years
Photo
Tumblr media
Allah, kadınların ne giydiği ile aklınızı bozun ama çocuklar taciz, istismar ve tecavüze uğrarken susun mu dedi? Birileri yolsuzluk yaparken gıkınız çıkmasın; kamu kaynakları kepçe ile beşli çeteye aktarılırken susun mu dedi? Halk yoksullukla mücadele ederken iktidarı her durumda alkışlayın mı dedi? Allah, size adaletsizlikler ve hukuksuzluklar, karşısında sessiz kalın mı dedi? Siz niye böylesiniz? Tek derdiniz kadınların her yerini örtmesi mi? Yağ kuyrukları konusunda “Marketlerdeki görüntüler hiç bize yakışmıyor” derken açlık sınırında yaşayan insanlar için ne yaptınız? Tarikat ve cemaatlerdeki sömürü, zulüm, dolandırıcılık hakkında niye konuşmuyorsunuz? Niye böylesiniz? Kadınlar örtününce ahlaklı oluyorsunuz da kadınlar katledilirken, halkın birikimi peşkeş çekilirken, kamu kaynakları yağmalanırken, mafya-siyaset-ticaret ilişkilerine dair ihbarlar ayyuka çıkarken susunca ne oluyorsunuz? ARA Kİ AHLAK BULASIN... 21. yüzyılda kadın bedeni üzerinden tarif edilen “ahlak” anlayışı, kadını erkeğin güdümüne sokan ataerkil kültürün yansımasıdır. Oysa gerçek ahlaksızlık hırsızlıktır, yoksuldan alıp zengine aktarmaktır, iktidarı kendi yakınlarını zenginleştirmek için kullanmaktır, doğayı yağmalamaktır, elindeki gücü zulmetmek için kullanmaktır, iftira atmaktır, yolsuzluk yapmak ve yapanlara göz yummaktır, sömürmektir, toplumda düşmanlık tohumları ekmektir, yaşam hakkına saygısızlıktır. Ahlaksızlığın yarattığı kötülüklerle dibe çöken; yolsuzluk yoksulluk ve yasaklara boğulan bir ülkede, 2022 yılında bu tür gerici saldırılarla uğraşmak ise toplum için gerçek bir utanç kaynağıdır. Önemli olan, kolu ya da bacağı örtmek değil, görünür olmayan zihni eğitebilmektir. Bunu yapamayan, istediği kadar bedeni örtsün, kadını cendereye alıp yaşarken burkaya gömsün, fayda etmez. Yazımın tümü için: https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/zulal-kalkandelen/siz-niye-boylesiniz-1978889 #gericilik #laiklik #yobaz https://www.instagram.com/p/CiSwARWoN5s/?igshid=NGJjMDIxMWI=
1 note · View note
operasyon · 1 year
Text
Yalnız seçimler de şöyle bir aldatmaca var.
"Filanca gitsin de..."
"O bi gitse her şey güzel olacak" ............
Yazık bu gençliği sahte umutlarla kandırmaya, poltikacıların orta oyununa halkı figüran etmeye yazık!
Çünkü filancanın gitmesinin hiç bir şeyi çözmediğini kendi hayatımdan biliyorum.
Filanca gitsin dediğim ilk kişi Özal'dı.
Askeri darbenin başbakanı olarak "Özal bi gitse, darbenin kalıntısı da gitmiş olacak, memleket asker gölgesinden sıyrılıp kendi doğal politik çizgilerini oluşturabilecek" diye düşünürdüm.
Bu sefer kesin gidecek dediğim hiç bir anda Özal gitmedi. Seçimleri sildi süpürdü.
Sonra hiç beklemediğim bir anda Özal gidiverdi.
Yerlerine kim geldi? Çiller- Ağar - Doğan Güreş, Erbakan vs...
Gelenler öyle bir geldiler ki... gideni de aratır oldular.
Artık kendi kendime " Özal bile demokratmış vay be, vicdanlı, insaf sahibi adammış değerini bilememişiz" demeye başladım.
İkinci fasıl buydu: Artık gitmesi her şeyi düzeltecek olan Çiller, Erbakan, Ağar vb'leriydi.
Yaptıkları yakın tarih. Memleket hayrına ne yapmışlar herkese açık bilgiler.
Bunlar gidince her şey düzelecek diyordum. Bunlardan daha kötüsü olamaz diyordum. "Bunlar bi gitse" diyordum.
Onlar gitti yerine bir koalisyon. Anayol, anasol vb isimlerle anılan dyp anap dsp mhp dışardan chp destekli hükümetler oldu.
Gidenlere kıyasla demokratiktiler ama... öyle bir hal oldu ki, öyle bir tuzak kurulmuştu ki ülkenin kanı kurumuş gibiydi. Ekonomi yine felç haldeydi. Ülkede rüzgar bile esmiyor yaprak kımıldamıyor gibi bir algı vardı bende. Yeni hiçbir şey yok. Sanki ülkenin üstüne ölü toprağı serpilmiş.
Öyle bıkmıştım ki, durgunluk öyle bir haldeydeki, "yav bunlardan daha iyi yada daha kötü farketmez, ülkede bir değişim olsun, bir şeyler değişsin de ister iyiye değişsin ister daha kötüye, çünkü bu durgunluk kendi başına bir felç hali" diye düşündüm.
Meğer o durgunluk hali de kurgusalmış. Yapay krizlerle bu günkü iktidarın alt yapısı hazırlanmaktaymış.
Onlar gtti akp geldi.
Ben mi çok elit bir seçmenim kimseyi beğenmiyorum. Yoksa bu politik zevat birbirinden ne kadar farklı görünürse görünsün temel de aynı mı?
Aklımdan geçen bunca "filanca gitsin her şey çok güzel olacaktan sonra" ben hala inanır mıyım bu söze?
Beni biri de kandırmadı ki bu günkü gibi, ben kendim kanmak istiyordum değişime.
Artık bu duygu keşfedildiğinden ayrıca yalanda söyleniyor. Her şey değişecek miş gibi....
Değişmez yada çok az şey değişir. Çünkü aslında ne oluyor? Ben elit seçmen değilim. Önüm de ki seçenekler temelde birbirinin aynısı, sadece detay farklar var. Birbirinin benzeri politik figürler gelip gidiyor. Aslında o küçük farklara ve değişen yüzlere rağmen, sahne aynı, oyuncular aynı, seyirciler aynı.
Genel çoğunluğuyla gerici bir halk, içlerinden çıkardıkları herhangi birini ilahlaştırıp tapıyor. O kişi genellikle emperyalizmle de uyumlu bir tip oluyor. Yani hem yurtiçinde kullanışlı hem yurtdışında sorunsuz. O zaman halkın içinde azınlığın ne önemi var?
Onlar sürünsün, ölsün.
Adam - adı soyadı da belli de aklımda yok - Menderes uçak kazasından kurtulunca, hava alanına indiğinde 7 yaşındaki çocuğunu Menderes'e kurban olarak kesmeye çalışıyor. Çocuğu adamın elinden zor kurtarıyorlar.
Böyle akıl dışı, böyle azgın bir gericilik karşısındayız.
Bu gericilik kendi içinde politikacı arayıpta bulamayacak mı?
Ali gider veli gelir, yüzler değişir, her şey yine özü itibariyle aynı kalır.
İşte bu nedenle herhangi bir politikacıyı şeytanlaştıran, günah keçisi yapan, o gitse her şey çözülecek, tüm dertler bitecekmiş gibi yapan kişi-ler kendileri aldatıcıdır. Bunu söyleyen yaşlıysa aldatıcıdır, buna inanan gençler olur, onlar da kendini kandırmaktadır.
Günah keçileri bulmak sorunun özünü gözlerden gizlemektir.
Direk kitaptan sayfaları almıştım buraya, yüz yılı geçti Refik Halid'in muhtemelen ittihat terakki liderleri için yazdığı yazıyı al bu güne koy hiç garip kaçıyor mu?
Daha Türkiye Cumhuriyet'i yok. Osmanlı meclisinde bile durum aynı.
Öyleyse sorunu gerçekçi gözlerle görmek, çözümü de öyle önermek gerekir.
Kesin olanı, günah keçisi politikacılar yok. Halk bu.
İşte chp eleştirilerimin temeli zaten tam halkın bu durumda olmasından kaynaklı.
Kardeşim halkın gerici. Dinini yanlış biliyor yada bilmiyor. Tarihini yanlış biliyor yada bilmiyor. Dilini bile yanlış biliyor yada hiç bilmiyor.
Ne yapacaksın?
İşte kötü politikacı ne der?
Madem eldeki malzeme bu biz de onların hoşuna gidelim. Seçimi öyle kazanalım. Bu türe örnek Atatürk sonrası bütün chp.
İyi politikacı ne yapar?
Saymama gerek yok. Atatürk'ün yaptıklarını yapar. Halka teslim olmaz. Onları dönüştürür. Onları eğitir. Onları aydınlatır. Onlara dillerini öğretir. Onlara dinlerini öğretir. Onları içine düştükleri karanlıktan kurtarmak için bilimin ışıklarını yakar.
Gördünüz mü böyle bir politikacı?
Ben görmedim.
Son kurtarıcınız Kılıçdar hangi bir gün bu halkı aydınlatalım, madem ki bir etkimiz var, bu gün tarihi gerçekleri anlatalım, bu gün gerçek dini anlatalım, bu gün Türkçe'nin en güzel örneklerini yüceltelim mi dedi yoksa sen şunu dedin ben bunu dedim polemiklerinin içinde mi gezinip durdu?
Hazineden aldıkları milyonları nereye harcıyor bu adamlar?
Halkı aydınlatmak adına tek bir hareketleri oldu mu, beş kuruş harcamışlar mıdır?
Henüz hiç bir sonuç açıklanmadı ama oy verme işlemleri bitti şu anda.
Kazanırsanız, beklediğiniz zaferin gelmeyeceğini bilin diye paylaştım tecrübelerimi.
Kaybederseniz ki, beklentim o. Büyük bir şey kaybetmediniz çünkü zaferiniz çok cılız, çok kısa süreli olacaktı zaten.
Bu ülkenin ve insanların kurtuluşu cumhuriyetin ilk yıllarında ki çalışkanlıkla, fedakarlıkla, aydınlanma bilinciyle ancak başarılabilir.
Var mı böyle insanlar?
Hali hazırda çok az yada yok.
O zaman bir kurtuluş yok.
Herkes kendini dönüştürecek. Herkes çevresini dönüştürecek. Akıllı olacak, uyanık olacak, sorgulayıcı olacak. Hiç bir ezbere gözü kapalı eyvallah etmeyecek. Ancak o zaman gerçekten bir şeyler başarılabilir.
2 notes · View notes