Tumgik
#hepsi manyak bunların ya
Text
Hepsi manyak bunların ya!!!
46 notes · View notes
yasamasancisi · 9 months
Text
- neden geldin?
- biliyorsun.
- ne deyim ben şimdi sana
- hiçbir şey deme, bir tek kalmama izin ver yeter. bak söz veriyorum, bu sefer hiçbir şeye karışmıycam.
- kaç defa denedik biliyorsun. nasıl inanıyım sana?
- söz veriyorum, eğer durmazsam kovarsın.
- ya bela çıkarırsan?
- çıkarmam.
- ya çıkarırsan.
- çıkarmam ya. baktım olmuyor, bi kenarda kafama sıkarım.
- manyak manyak konuşma.
- eğer sıkmazsam siksinler. benim de bi gururum var be.
- gördük son defasında, bütün konya'yı ayağa kaldırıp gittin.
- sen de aşşağılama bizi, o ta ne zamandı.
- ben dönmenden yanayım. artık iki çocuk babasısın.
- bunu yapma bana.
- sen de yapma. benim için hava hoş. iyi bile olur. ama insaniyetli olmaz. sana da yazık ailene de.
- sen de anla artık başka yolu yok bunun. yazıkmış, kılmış, tüymüş; hepsi hesap edildi bunların ya. her şeye hazırım diyorum sana. herkesin inandığı bir şey vardır bu amına koduğumun hayatında. benimki de sensin. ne yapıyım?
244 notes · View notes
babeegirllworld · 1 year
Text
Hepsi manyak bunların ya hepsi manyak
7 notes · View notes
Text
biri değil hepsi manyak bunların ya
10 notes · View notes
captainbey · 2 years
Note
Hepsi Manyak Bunların Ya
Tumblr media
4 notes · View notes
farklibirsey · 3 years
Text
poyraz karayelin de dediği gibi hepsi manyak bunların ya
7 notes · View notes
mustafaokumusmu · 3 years
Text
Tumblr media
Uğur: Neden geldin?
Bekir: Biliyosun.
- Ne diyim ben şimdi sana?
- Hiçbir şey deme, bir tek kalmama izin ver yeter, bak söz veriyorum bu sefer hiçbir şeye karışmayacam.
- Kaç defa denedik biliyosun, nasıl inanayım sana?
- Söz veriyorum, eğer durmazsam kovarsın.
- Ya bela çıkarırsan?
- Çıkarmam.
- Ya çıkarırsan?
- Çıkarmam ya, baktım olmuyo, bir kenarda kafama sıkarım!
- Manyak manyak konuşma!
- Eğer sıkmazsam siksinler! Benim de bir gururum var be.
- Gördük. Son defasında bütün Konya’yı ayağa kaldırıp gittin.
- Sen de aşağılama bizi, o taa ne zamandı.
- Ben dönmenden yanayım. Artık iki çocuk babasısın.
- Bunu yapma bana.
- Sen de yapma, benim için hava hoş, iyi bile olur. Ama insaniyetli olmaz. Sana da yazık, ailene de!
- Sen de anla artık başka yolu yok bunun. Yazıkmış, kılmış, tüymüş hepsi hesap edildi bunların ya, her şeye hazırım diyorum sana. De ki iyilik ediyorsun, de ki sevap işliyorsun, herkesin inandığı bir şey vardır bu amına koyduğumun hayatında. Benimkisi de sensin, ne yapıyim!
Geçen gece çocuk hastaydı. İlacı bitmiş, almak için dışarı çıktım. Sağa sola saldırıp nöbetçi eczane arıyoruz. Birden durup dururken içim cız etti. Bi baktım gene aynı karın ağrısı. Öyle özlemişim ki seni. Dönerken bir meyhane gördüm. Bi tek içeri girdiğimi hatırlıyorum, bi de rakıya yumulduğumu. Arkasından en az dört cigaralık. Sonra gözümü bi açtım, karşıdan karlı dağlar geçiyor. Bi daha açtım, başımda bi çocuk; “Kalk abi” diyor “Kars’a geldik”. Otobüsten indim, yürümeye başladım. Dedim: “Allahım nerdeyim ben, burası neresi?”. Sonra güç bela burayı buldum.
Kapının önünde durup düşündüm.
Dedim, “Bekir, bu kapı ahiret kapısı, burası sırat köprüsü, bu sefer de geçersen bi daha geri dönemezsin.”. “İyi düşün” dedim. Düşündüm, düşündüm, ama olmadı, dönemedim. Sonra “Bak oğlum” dedim kendi kendime. “Yolu yok, çekeceksin, isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. Yol belli, eğ başını, uslu uslu yürü şimdi.”
22 notes · View notes
kilometrelerolmasa · 4 years
Text
Hepsi manyak bunların ya
20 notes · View notes
huzunluelma · 4 years
Text
hepsi manyak bunların ya hepsi
12 notes · View notes
Text
Tumblr media Tumblr media
13 notes · View notes
optikilizyon · 3 years
Text
Hepsi manyak bunların ya.
2 notes · View notes
olumefisildayankiz · 3 years
Text
Hepsi manyak bunların ya
1 note · View note
schadenfreudetous · 2 years
Text
Göç
Şimdi bu konuda o kadar saçma sıfat, anlam, karmaşa var ki...
Biraz söveceğim. Hiiiç kusura bakmayın amına koyayım, ciddi manada biraz sövmeye de sövdürmeye de ihtiyaç var bu konuda. Çünkü ben bir Türk evladı Türk olarak çok çektim bu mülteci göçmen sığınmacı sikkoluklarından. Hiç kimse kusura bakmasın, zerre vicdan barındırmayan bir konudur benim için bu. Hümanist bir orospu hiç değilim. Olanın da yüzüne bakmam, ciddiye almam. O yüzden ben biraz sövmeye başlıyorum, anca toparlarım.
Doğru düzgün, dürüstçe, göte göt diyerek tartışabilen iki insan bile görmedim henüz hiçbir yerde. Herkeste bir insan sevgisidir almış gidiyor Türkiye’de.
Ulan manyak mısınız siz? Kimse gerçekten ne olup ne bittiğini adam akıllı tartışmıyor. Kimse kimseye gerçek fikrini soramıyor. Özellikle televizyonlarda o kadar büyük bir algı yaratılıyor ki bazı andaval orospu evladı liberal satılık ‘gazeteci’ topluluğu tarafından; kimse bu orospu evlatlarına “yahu senin ben ümüğünü sikerim neler saçmalıyorsun” demiyor. İnanılır gibi değil.
Ya inanılır aslında. Elbette kimsede televizyonda bir canlı yayın sırasında karşısındaki satılık bir vatansız orospu evladı ‘gazeteci’ şahsa ya da bir lümpen satılık orospu evladı vatansız ‘akademisyen’ zata açık açık göt diyecek göt yok. Ama ben olsam derdim. Allah biliyor da vermiyor işte derler ya hani, o hesap. Göte göt diyecek onurlu haysiyetli bir tane adamı ‘gazeteci’ ya da ‘akademisyen’ sıfatına sahipse bu televizyonlara çıkarmazlar göç konusunda yorum yapabilsin diye çünkü bu gazeteci/akademisyen/hümanist/vatanhaini karmaşasını bünyesinde barındıran bazı tiplere de değineceğim sonlara doğru.
Şimdi gelelim bu göçmenlere.
Ulan bir şey acayip sinirimi bozuyor son 10 gündür. Hani bu sinirimi 10 gündür bozan şey, kendi ülkem adına senelerdir sinirimi bozuyor uyku uyutmuyor da ona da geleceğim. 
Ama bu 10 gündür sinirimi bozana geleyim önce.
Ukrayna’ya giren Ruslardan ötürü, Ukrayna’dan küçük çocuğunu, yaşlı annesini babasını alıp güvenli bölge Polonya’ya, Romanya’ya geçmeye çalışan harbi delikanlı, onurlu, müthiş Ukrayna vatandaşları kadınları görüyorum. Eşleri, erkek kardeşleri vs. çıkış iznine sahip değiller. 18-60 yaş arası ülkesi için savaşmak adına, seferberlik emri kapsamında çıkış iznine sahip değil. Buraya kadar tamam.
Aynı şekilde Ukrayna’da okuyan, çalışan bizim Türkler var gayet işlerini yoluna koymaya çalışan veya koymuş, lisansıyla hakkıyla namusuyla para kazanan okuyan insanlar. Onlar da tahliye mevzusunda var. O da tamam.
Bunların hepsi tamam. Hayatın normal işleyişi.
Ulan amına koduğumun izdihamı arasında bu amcık Somalililer, Özbekler, Kenyalılar falan ne arıyor? Afgan ne arıyor orada?
Ya sizin ben haysiyetinizi sikeyim. Siz ne arıyorsunuz oğlum orada?
Ulan bu insanlar savaş çıktığı için ülkelerini terk etmek istemedikleri halde küçük çocukları yaşasın diye korumak pahasına eşlerini geride bırakarak, ağlayarak, aç susuz, yorgun ve uykusuz sınıra gelmiş. Polonya ve Romanya onları almak için sınırda düzen oluşturmuş. Yardım ekipleri gitmiş. Ulan bu insanlar Ukraynalı Ukraynalı aq Ukraynalı ya.
Ulan siz ne sikime o vatanını savaş çıktığı ve bir şey yapamadığı için bari çocuğumu koruyayım diye ağlaya ağlaya terk etmek zorunda kalan insanların arasına karışmış, güle oynaya savaş bölgesinden fırsat bu fırsat ayağına çaktırmadan aradan kaynayacağınızı sanarak ab ülkelerine girmeye çalışıyorsunuz?
Yav siz kimsiniz amına koyayım kimsiniz virüs gibi her yere yayıldınız ya?
Yav Allah sizi kahretsin artık yeter bir siktirin gidin ülkelerinize nedir bu milletlerin sizden çektiği..
Ulan afgansan siktir git talibana katıl ya da talibana karşı savaş. Ya da zamanında ne yapman gerekiyordu ise o ülkede yapsaydın. Siktir git kendi ülkende cebelleş gerçeklerle. Senin ne sikim vasfın var da, ne eğitimin var da, ne dil biliyorsun da ab ülkelerine gitmeye çalışıyorsun? Amına koyayım bizim üniversite okuyan, dil bilen, kendini yetiştirmiş, medeniyet konusunda bana fark atacak arkadaşlarımız, evlatlarımız, kızlarımız, kardeşlerimiz, abilerimiz ablalarımız gidemiyor canı istese de, başvursa da, vasfı kat be kat fazla olsa da her zaman; siz ne yarraksınız da nereye gidiyorsunuz amk yürüye yürüye?
Yav sizi eşşekler siksin artık gerçekten eşşekler siksin bıktık ulan sizden.
Orospu evladı, bırakmış arkada ailesini kardeşini soyunu sopunu, satmış ülkesini ailesini, hiç ülkesi adına bir fikir ortaya atamamış, ideali olmamış, ülkesi adına veya ülkesi için savaşmamış, ülkesi daha iyi bir yer olsun diye uğraşamamış, kalkmış ab ülkelerine gitmeye çalışıyor elini kolunu sallaya sallaya armut piş ağzıma düş yapacak; onlar da almayınca ırkçı oluyor öyle mi?
Yarrak öyle işte.
Yarrak öyle...
Ulan bu bizdeki andaval bazı ‘gazeteci’ güruhu demişti ki işgalin ilk günlerinde “Bakalım şimdi suriyelilere, afganlara, somalililere karşı olan, mülteci istemiyoruz ülkemizde diyen bazı ırkçı insanlar ne diyecekler Ukraynalılara karşı, gelme istemiyoruz diyecekler mi?!”
Ulan senin içinde böcek kadar haysiyet, namussuz bir vatan haini ruh yatıyorsa biz ne yapalım.
Bu ülkede suriyelilerin, afganların, somalililerin ve benzeri medeniyetsiz varoşların istenmemesinin sebebini daha bilmiyorsun ya da benim asıl gördüğüm şekliyle bilmemezliğe yatıyorsun. Satılık orospu çocukları sizi. Televizyonlara çıkıp, bunu diyebilecek orospuluğa nasıl sahip oldunuz siz? Bu denli katıksız bir vatan haini, aşağılık bir paragöz liberal göt yalayıcı nasıl oldunuz? Çıkarınız ne sizin bundan? Kim konuşturuyor sizi?
Bizim gibi kendi içerisinde belli bir gelişmişlik düzeyi yakalamış ve zamanla, yeni nesil gençlik ile daha da bu düzeyin seviyesini arttıran bir ülkede ki hala kendimize has belli başlı aşmaya çalıştığımız, çözmeye çalıştığımız problemlerimiz de var ve onların farkında olup çabalıyor, düzeltmeye uğraşıyor, gelişmeye çalışıyorken; hiçbir adeti geleneği bize uymayan, kural nedir bilmeyen, mağaradan çıkmışçasına sapık ve hırsız, açgözlü, vasıfsız, saygısız, ahlaksız, namussuz, katil, satılık, değerleri olmayan ne kadar medeniyetin kırıntısını barındırmayan herif varsa içimize doluşmasına göz yummanıza, ses etmemenize, karşı çıkan birisi olduğunda da ırkçı ilan edip hamasi söylemlerle hümanizmi parlatmanıza ne diyelim?
Kıt kanaat geçimi olan, gıda problemi yaşayan, kuraklık ve iklim sıkıntısıyla boğuşan, su kaynakları yetersiz olan, çok fazla genç nüfusu ve iş ihtiyacı olan, adaletli geçim sorunu yaşayan, hala da gece sokaklarında yürürken kadınların rahatsızlık duyduğu, taciz tecavüz vakalarının yaşandığı, daha biz kendi içimizde tonla cahil magandayı ayıyı eğitememişken, ıslah konusunda problem yaşarken, eğitim sistemi hallaç pamuğundan hallice olan ve bu yüzden eğitimsizlik veya kalitesiz eğitim yüzünden birçok ana meseleyi çözemeyen, hukuk sorunları yaşayan, geleceğe yönelik tercihi bol olmayan gençleri mevcutken bu canım ülkeye niye medeniyetsiz, bizi daha da sıkıntıya sokacak, insanlarımızı rahatsız edecek ve üzecek, kötü olayların artmasına sebep olacak dengesiz ruh hastası manyakları dolduralım?
Niye kendi ülkesinde savaş çıktığı için, işgale uğradığı için göz yaşlarına boğulan, ülkesi için savaşmayı canı gönülden seçen, eğer seçme hakkı kalmamışsa da bir daha ülkesine dönmek için sabırsız ve üzgün bir şekilde zorla, ağlaya ağlaya ülkesinden çıkmak durumunda kalan, uzatılan her mikrofona konuştuklarında ‘ülkeme geri döneceğim, burası benim güzel ülkem, rus işgali biter bitmez geri döneceğim başka yerde yaşamak istemiyorum’ diyen, okumuş, kendini yetiştirmiş, dil bilen, eğitimli, kural bilen, kadın erkek eşitliği nedir bilen Ukraynalı insanlar ile;
Kendi ülkesini başkalarının gazına gelip, algı yaratıp, beyin yıkayıp, dağıttığı silahlarla iş savaş ortamında çeviren, kaos yaratan, kendi ülkesinde sırf mezhebi farklı diye tonla başka mezhepten insanların kafasını kesen, bununla gurur duyan, ağzından salya aka aka komşusuna tecavüz edip bunu yayınlayan, kendi memleketinin evlerini soyan, hırsızlık yapan, ahlak yoksunu, ruh hastası, kendi annesini babasını eşini kardeşini kendi siktiği ülkesinde bırakıp orada onları satıp yalnız bırakıp kendi götünü kurtarmaya güle oynaya namussuzca kaçan gelen suriyelileri, afganları;
bir mi tutacaksınız amına koyim?
Bir mi tutuyorsunuz gerçekten? Eğer bir tutuyorsanız, sizin ben haysiyetinizi şerefinizi sikeyim.
Ulan Türkiye’de akrabası olmayan, eşi, dostu olmayan Ukraynalı gelmek istemedi bile bize. Ama kendi anasını babasını karısını çocuğunu o leş ortamlarda, kendi yarattığı savaş atmosferinde bırakıp kaçıp burada sahilde nargile içmeye gelen, sahilde kadınları taciz eden, bayramda evlenmeye suriyeye gidip bayram bitince geri gelen kişilere mi üzüleceğiz?
Siz gerçekten üzülüyor musunuz?
Çok sevdiğim ve hayatım boyunca uyguladığım bir söz vardır.
Fazla merhamet, vatana ihanettir.
Bu ülke sizin gibi satılık, vatan haini, stratejik göç mühendisliğini savunan, demografik yapımızın bozulmasını arzulayan orospu çocuklarının istediği şekilde bölünemeyecek! Bu ülke siz ne kadar kendinizi yırtarsanız yırtın, kudurun köpekler gibi, hiçbir zaman bölünmeyecek ve parçalanmayacak! Bizler, Türk Milliyetçileri, Atatürkçü Vatansever insanlar, Devletçi ve Bayrakçı insanlar yaşadığımız sürece, sizin gibi orospu çocukları yalnızca kuduracak!
Gün gelecek, sizin gibi ordumuz dağılsın isteyen, ülkemiz bölünsün isteyen, bayrağımız dalgalanmasın isteyen, demografik yapımız alt üst olsun isteyen, pkkistan kurulsun isteyen ne kadar abd orospusu liboş ‘gazeteci’ ve ‘akademisyen’ varsa hesap verecek.
Sizin gibi kabına mama koyana baba diyen itlerden değiliz.
Aç kalsak da birliğimizden taviz vermeyiz diyen kurt sürüsüyüz.
Ben bu ülkeden gitmek isteyen bir vatandaşa bir şey diyemem. Haddime değil. Hele ki gitmek isteyen kişi okumuş, çabalamış, dil öğrenmiş, kendisini yetiştirmiş bir birey ise ve daha da kendisini geliştirmek için veya canı sadece yaşamak istediği için yurt dışına gitmek istiyor ise ben yalnızca mutlu olurum. Ülkeden ayrılana vatan haini diyen kahvehane dayılarından değilim yani. İnsan dünyaya bir kere geliyor. Gerekli şartları sağlıyor ise, talep görüyor ise, ben bu dava ile başa çıkarım diyor ise elbette gidip gezmeli, görmeli, yaşamalı, araştırmalı, solumalı her ülkeyi.
Fakat bunların hiçbirini yapmayan, yapmak da istememiş olan, daha da kötülerini ise seve seve kendi ülkesinde kaos için yapmış olan, aile nedir bilmeyen, değer yargıları olmayan, bir çöpten farksız, boşa oksijen tüketen medeniyetsiz suriyelilerin, afganların, somalililerin ülkeme doluşmasını da elbette istemiyorum. Siktirsin gitsinler kendi memleketlerine. Çünkü onları avrupa zaten hiçbir zaman almayacak. Aldıklarının sayısı sadece suriyeli için çok çok az. Ki onlar da hep okumuş etmiş olanı. Ve orada eşşek gibi o kurallara uymaları gerektiğini de biliyorlar. Burada demin bahsettiğim gibi, biz daha içimizdeki bazı ayıları eğitememişken, burada kurallara uyulmadığında bir bok olmadığını görecek suriyelilere hiç ihtiyacımız yok.
Avrupa’nın, sırf Ukraynalıları alıp diğerlerini almamasına da aynı satılık ‘gazeteci’ güruhu ‘ırkçılık’ diyor. Aynı benim gibi düşünen insanlara dedikleri gibi.
O ırkçı dediğin Avrupa, medeniyet sınırlarını yıllardır koruduğu için Avrupa.
O ırkçı dediğin Avrupa, kendi vatandaşlarının refahı için, sağlığı ve huzuru için, geleceği için ülkelerine, sınırlarının içerisinde medeniyetsiz yamyamları almadıkları için Avrupa zaten.
O senelerdir çok özendiğin, imrendiğin, ne zaman şöyle olacağız yahu dediğin Avrupa; senelerdir halkının çıkarı için her boku sınırlarının dışında yiyebildiği için Avrupa.
Sen önüne gelen sapık, ruh hastası, manyak, terörist, vatan haini, kelle kesen, kaosçu, ahlaksız medeniyetsiz orospuları ülkene alıp buna da ‘vicdan’ ya da ‘merhamet’ derken; o Avrupa, sen daha çok ‘merhamet’ göster diye üç beş kuruş gönderip vitrin yapıp, demografik yapın bozulsun diye türlü oyun oynayıp kendi gazetelerinden, tv’lerinden “Türkiye bütün mültecilere iyi bakıyor, ne güzel ülke Türkiye oraya gidin hadi.” deyip seni mahvettiği için yıllardır Avrupa zaten.
Sen de salak gibi bnd’nin, dgse’nin, mi6′nin yıllardır algı amaçlı kullandığı enformasyon kanalları reuters türkiye’yi, dw türkçe’yi, bbc türkçe’yi takip edip okuyup, kendini modern bir Avrupalı saymaya devam et.
Irkçılık hee?
Siz hümanizm kolpası ardında ikiyüzlü yavşak satılık maskelere saklanıp ülkenizi boka batırıp vatan hainliğine devam edin..
Avrupa’nın bir suçu yok. Irkçı da değiller. Akıllı ve zeki hareket ediyorlar. Senelerdir olduğu gibi. Ne yapmaları gerekiyorsa onu yapıyorlar. Kimse de ülkesine o saydığım tüm kötü özelliklere sahip orospu evlatlarını alacak kadar aptal değil bizden başka zaten.
Milliyetçiliği ve demografik yapı korumacılığını, Irkçlık olarak etiketleyip yıllarca bize sövüp, sonra da o köpekler gibi aşık olduğunuz Avrupa’ya sırf kendinizle çelişmemek adına söylendiniz Irkçı diye...  Yesinler ulan sizin ırkçılık anlayışınızı.
Sizi siken sikmiş zaten...
Avrupa’yı senelerdir Avrupa yapan bu tutumdur zaten. Kendi sınırları içerisinde halkına refahın en kralını, eşitliğin adaletin en güzelini, özgürlüğün en olabildiğincesini, eğitimin en iyisini, huzurun ve mutlu bir yaşamın en sağlıklısını sunabilmek için; sınırlarının dışında yaşayan ‘gelişmekte olan’ ve ‘belki gelişir’ denilen 2. 3. dünya ülkelerini siklememesidir Avrupa’yı Avrupa yapan.
Yani hiçbir zaman kendi iç düzenini etkileyecek, toplumsal yapıyı bozacak, kurallarını riske sokacak insanları şak diye ülkesine almamıştır. Almasını beklemek de aptallığın zirvesidir. Dünya hakkında tarih hakkında coğrafya hakkında sosyoloji hakkında hiçbir bok bilmemektir.
Fransa zamanında anasını siktiği Cezayir’in, Senegal’in, Mali’nin falan sıkıntısını o ülkeden kendisine işçi/göçmen kabul ettiğinde yaşadı. Dersini aldı. Paris’in banliyöleri yan kesici, gaspçı, hırsız Afrika kökenli kaynıyor. Keza Britonlar da zamanında sömürgeleştirdiği Hindistan’dan Pakistan’dan aldığı göçmenler ve işçiler yüzünden sorun yaşadı. Sorun yaşadıklarını toplumdan uzaklaştırma ile, ait olduğu yere gönderme ile çözdüler. Eğitimli olanlarının yaşamasına, kalmasına izin verdiler zira eğitimli olanlar toplumda yerleştirilmiş olan ve yerleşmesi yıllar almış olan kural ve kaidelere saygılıydı. Düzeni bozmaya yönelik bir tehdit değildi kalanlar. Fakat derslerini öyle bir aldılar ki o saatten sonra bir tane bile amcık suratlı medeniyetsizi almadılar refahları etkilenecek, toplumun huzuru kaçacak diye. Aynısını Belçika ve Hollanda da yaşadı. Onlar da küçük yaştan eğitebildiğini eğitti, eğitemediğini şutladı. Mesela Abd hala yaşıyor ve daha fazla da yaşayacak. Göç, Abd’nin anasını sikecek yıldan yıla daha fazla şekilde. O kadar karmaşık, düzensiz, çorba gibi bir memleket oldu ki son yıllarda; giderek kaosa elverişli bir toprak parçasına dönüştü.
Yani sizin o methettiğiniz güzelim Avrupa, hatalarından ders almasını bilen bir coğrafya. Tarihi iyi bilen bir coğrafya. Demografik yapının bozulmasının nelere yol açtığını iyi bilen bir coğrafya. Toplumda huzuru ve güvenliği tesis etmenin ne kadar zor olduğunu ama yıkılmasının çok kolay olduğunu bilen bir coğrafya. 
Sizin o sikko ‘ırkçılık hebee hübee’ triplerinize aldırış etmeyecek kadar zeki bir coğrafya. Siz boklu götünüzle oynarken bile Avrupa’da yaşamayı hayal ederken bu dediklerimi unutmayın.
Avrupa’da demokrasi, insan hakları, eşitlik, adalet, huzur, barış, sevgi yumağı falan fistan bunlar yalnızca kendi toplumları için olan kavramlardır. Zira zor yoldan, zor bir şekilde tahsis edilmiştir. Kolay kolay da yıktırmaz. Kalkıp da kendi ülkesinde bir sikim olay, savaş, kaos yokken sırf canı istiyor diye kaçak göçek gelip yaşamak isteyen yaşayabileceğini sanan amcık suratlı beyinsiz Özbekleri almıyor diye ‘ırkçı’ olmuyor yani. Haklı olduğu için almıyor. Ne var amına koyim? Adamın kendi ülkesi. Kimi alıp kimi almayacağını size mi soracak? Sizin yargılarınıza göre mi kendi toplumunu riske atsın adamlar? Sizin gibi gerizekalı mı lan onlar....
Biz de adam olalım da artık, o hep şikayet ettiğiniz ‘Yaa biz ne zaman avrupa gibi olacağız üfff’ sitemlerinizi iyi düşünün de; önüne gelen ülkemize girmeye çalışamasın. Almayalım. Almamamız lazım. Kendi içimizde huzuru, barışı, adaleti, eğitimi iyi derece tahsis edip, kurup, kıt kanaat olan kaynaklarımızı da kendimize ve geleceğimiz olan çocuklarımıza, torunlarımızı karşı sorumluluk olarak kollayalım. Elin orospusu, şımarığı, elini kolunu sallaya sallaya avrupaya gitmeye kalkan utanmadan, hiçbir vasfı eğitimi olmayan, medeniyetsiz yavşak asya ve afrika göçmenlerini almayalım. Almaya devam ettiğimiz sürece, barınmalarına devam ettiğimiz sürece ülkemiz günden güne kaynayan bir kazan gibi ısınıp karışacak haberiniz yok. Hatay’da, Kilis’te, Antep’te oraların kendi TC Vatandaşı sayısından çok Suriyeli var amına koyim ulan illerimiz elden gidiyor siz hala merhamet deyip durun avrupaya ırkçı deyin. Sizin gibi gerizekalı andaval vatan hainleri yüzünden yarın bugün şehirlerimizi kaybedeceğiz...
O çok imrendiğiniz, özendiğiniz, yaşama hayali kurduğunuz Avrupa ne güzel sikti sizin gibi beyinsiz andavalları ama....
Amına koduklarım, iki bohça almış eline yürüye yürüye Avrupa’ya gidiyor. Almanya’da yaşayacakmış. Teyy... Yarrağım yaşatır avrupa sizi.,
Medeniyet sahibi olmak, güçlendirmek, korumak ve yücelmek istiyorsanız her anlamda; medeniyetsizlere kapınızı kapatmalısınız. Altı delik olan bir kovaya ne kadar su doldurursanız doldurun. O su o kovada kalmaz.
0 notes
qisasqisasqisas · 6 years
Text
La Fanfic de Sherlock Holmes: C1: ‘Awkward Client’
Sherlock Holmes ve John Watson ile birlikte günün son müşterisinin davasına bakmak üzere sinirlerinin yatışması için son on dakikamı ocak başında çayın kaynamasını bekleyerek harcadım. John odanın içinde yürüyüp yürüyüp Sherlock’un suratına bakıp bir şeyler söylemesini bekliyordu. Normalde bu kadar tepkisiz kalmazdı geç kalan bir müşteriye karşı. Ama müşteri geldiğinde zaten bu sakinliğinin sebebi anlaşılacaktı. Neyse ki daha müşterinin gelmesine on dakika var. Çaydanlıktan fokurdama sesleri gelince çayın altını kısıp mutfak masasının yanındaki sandalyeyi çekip John’un koltuğunun yanına koydum.
“Tea will be ready in ten minutes.” dedim ve John yürümeyi bırakıp koltuğuna oturdu. 
“So it will be as a hare’s blood as you Turkish people say, right?”
“Yep.” Başımı salladım ve Sherlock’a baktım. 
“What’s he thinking doctor Watson?”
“Do I look like a telepath?” Bu adam da yaşlanmanın getirdiği aksikilikten her şeye ters cevap veriyor. Bilmiyorum de, çok mu zor be amcacım? 
“Why’s everyone thinking that I know everything about Sherlock?” John ayağa kalkıp sinirle odada söylenmeye başlar. 
“One day!” der bir anda ve ben de ufak bir,
“Bismillah.” derim. 
“Don’t say that word.” der Sherlock ve John’la ben aynı anda ona bakarız. Mükemmel bir ortam. Şimdi 12 saniyelik bir cümleyi 5 saniyede söylemeyi becerecek şekilde konuşacak kesin. O yüzden hızlı okunursa daha etkili oluyor bu cümleler.
“Don’t say that word cause people might think you are related to terrorists. Maybe you really are a terrorist. Still, I cannot find any clue about this hypothesis.”
“Are you serious Sherlock?” John yine ellerini beline koyup Sherlock’un yaptığı herhangi birşeyden çok irrite olmuş gibi konuşmaya ve teröristlerle Afganistan hatıralarından bahsetmeye başlar. Devam et John, benim götü ben kurtaramadım sen kurtar. Bu adam da bir garip hala net bir kanıya varamadım bunun hakkında. Neyse, daha iki aydır bunlarlayım. Umarım John artık yaşlanır emekli olur da tahtına ben otururum. 
“Tık tıık!” diye bir ses gelir kapının arkasından ve bu ses oldukça tanıdık gelir bana garip bir şekilde. Sherlock birden bire yerinden kalkar ve robe de chambre’ını havalandırıp bağlar (evet havalandırıyor). 
“You already knocked the door there is no need to say ‘tiktik’.” 
“Do I come?” der kapının dışındaki kadın. Aksanı tipik bir Türk aksanı gibiydi. Belli ki İngilizcesi de ayyuvidey kıvamında. John kapıya doğru gider ve kapıyı açar.
“Hi. Please, come in.” der ve başını kaldırıp gelen kadına bakar. Bir anda yüzünde çok garip bir ifade belirir ve Sherlock’a döner.  Sherlock sessizce 
“Yeah, I know” der. Kadın içeri bir adım atar. Başımı eğip kadının kırmızı rugan ayakkabısına ve siyah ince çorabına bakıp üzerindeki kahverengi kadife paltoya bakınca bir anda aklımda bir imaj(image) belirir. Flaş gibi beynimde birinin yüzü çakmaya başlar. Hayır. Bu o olamaz. 
“Helloo! I look for Sherlock Holmes.” der ama benim dışımda kimse anlamaz gibi bakar kadına. Sherlock bana döner ve,
“Explain what she said. From her accent she is indeed living in middle eastern side. The letters are very well pronounced and the way she says my name is-”
“Just shut up Sherlock. You cannot stamp her like a cow!”
“Dr. Watson, he is right. So you don’t have to defend her. I think from now I will be doing that.”
“So?” der Sherlock. Ha bu arada içeri giren kadının kim olduğuna gelecek olursak Sherlock’un ‘deduction’ seansından sonra siz anlayacaksınız zaten. 
“She is looking for you.”
“I am here. Is she blind?”
“Sherlock!” John yine abartı bir şekilde koskoca detektife kızar. Yav bi otur rahatla. Savaş biteli 15 yıl olmuş bi sal be. 
“Ask her why she came here?” Kadına dönüp neden buraya geldiğini sorarım. 
“A- aa! Sen Türk müsün? Ay cennete düştüm valla. Biz senlen gel iki oturup konuşalım sen bunların özetini onlara anlatıverirsin. Olur mu kız?”
“O işler öyle dönse şu ana kadar on iki davayı üç günde çözmüş olurduk ama bu İngilizler’in huyları çok farklı. One at a time gibi bir yöntemleri var. Kafa karışıklığından ve dikkat eksikliğin-”
“Stop chit chatting! Now say what she said.”
“Are you Turkish? I fell into heaven vallahi. Come, we sit two times with you and talk about these and you explain them the summary of it.-”
“Just, stop! Let me do my work and shut her down if she tries to talk to you.” 
“Okay Mr. Holmes.”
“Ay kız bu ne diyor böyle? Kızınca da bi farklı oluyor ama, çok sevdim.” diyip ufak ufak Sherlock’a yürür.
“What I told you assistant?”
“Şey, mümkünse susar mısınız? Bir üzerine üzerine yürümeyin çünkü insanlara karşı alerjisi var beyefendinin.”
“A-aa, o ne saçma şey öyle! Ben bunun alerjisini bitiririm, ruhundaki alevi canlandırırım.”
“Ruhunda alev olduğunu sanmıyorum.”
“Stop it you two! Your words are distracting me!” Ömrümde ilk defa bu adamı böyle görüyorum. Sherlock abi biraz sakinleşir misin? Belki de cidden libidosunu bastırmaktan böyle manyak birine dönüştü. 
“Lütfen bir dakika boyunca sessiz ve yerinizde kalın. Öbür türlü yardım edeceğini sanmıyorum.” dedim kadına. Kadın da gözlerini devirip eliyle saçıyla oynamaya başladı. Odayı incelemeye başladı ve en sonunda John’u gördü ve gözleri biraz pörtledi. 
“A-aa! Bu adam burada mıydı?”
“Size kapıyı açan o hanımefendi.”
“Yok artık. Bu bildiğin emekli. İngiliz emeklisi dimi kız bu? Ay seninle oturup bi çay içelim bu olay bittikten sonra. İstanbul’umun çayını özledim kız ya. Keşke olsa da içsem.”
“Aslında şu anda ocakta çay demleniyor. Eğer sessiz olursanız Sherlock Bey sizinle hemen ilgilenir ben de size çay ve kurabiye veririm.”
“Yani ben çay ile susturacağını sandın ha?”
“Ben değil ama eğer susmazsanız Sherlock Bey size gerçekten yardım etmez.”
Sherlock sinirli bir şekilde bana döner ve mutfağa doğru gidip beni de çağırır. -Haluk Meltem moment-
“What are you talking with her? Is it that urgent to talk about tea and biscuits? And yes I will never ever take her case if she keeps on talking like a whale. So try to shut her up or she will leave. Therefore you will not get paid.” 
“Mr. Holmes, I do wonder what to you think about her.” 
“What?”
“What’s the deduction?”
Sherlock kapıyı aralar ve kadına bakar. John ile içeriden konuşmaları gelir ama konuşmaların hepsi kesik kesiktir. Kadının eksik İngilizcesi ve John’un kadının her kelimesini anlamaya çalışması yüzünden sıfır iletişimle yine de birbirleriyle konuşmaya devam ederler. 
“So as you can see, she likes to connect with people (ürün yerleştirmesi) but also not open about herself. When she is open you think that she is not but actually all the time she is open. Like a 24/7 kebab station.”
(internal “Whaat?”)
“Her appearance gives a lot. She was poor, then with fame she became richer than she imagined. She couldn’t handle the fame and has no control of her life. I assume she is the youngest child in her family. She wanted attention but no, appreciation. That is why she keeps on doing what she is doing. This is why she could not handle the fame. She is not professional even after years of experience. Silly. But still promising.” 
“Is it done?”
“No. This just my first three seconds.”
“Stop exaggerating. We both know that it is first half minute Mr. Holmes. Even I can deduct.”
“Oh really? You already know who she is. So tell me is she a singer or a comedian?”
“She is neither of them.”
“So what?”
“You can find out Mr. Holmes. You are very good at it.”
“So going back to deduction. She has changed her hair colour (1) several times and lots of wrinkles around her face (2). Her heart has been broken and she walks strange (3). I think she is horribly harassed by someone who is very very and very stupid. In fact he is also famous like her.”
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
“Wa-wa-wait! You already knew she was famous right? And you know Turkish?”
Sherlock derin bir nefes alır ve çaydanlığa bakar.
“Give me the damn tea!” Çay bardaklarını çıkartıp tezgaha koydum ve süzgeci de çekmeceden alıp çayları koymaya başladım.
“So Mr. Holmes, how did you learn Turkish?”
“I didn’t.” 
“No you did. So how?”
“I did not learn Turkish. You cannot just learn a language. I decoded it. And of course I would learn your language. At the end I hired you and you can be a spy or a terrorist. Am I right?”
“A-”
“Yes I am. Hand me my tea.”
“Okay Mr. Holmes but I thought being an assistant in England would be different than in my country. You know. Actually I made mostly coffee when I was an intern and assistant. But-”
“Shame!” Çayını ona verdim ve diğerlerini de tepsiye koyup salona doğru gidecektim ki Sherlock önüme ayağını koydu.
“Where you going?” 
“Mr. Holmes I need to give Dr. Watson his tea and our client Ms.-”
“Hush! Why don’t you go there and just give John’s tea and I will watch how she reacts.” 
“Oh Mr. Holmes this is not a zoo.”
“Do as I say or I’ll-”
“Yes you will fire me and then you decide you need an assistant and you will hire me. I know Mr. Holmes. Okay I’ll do it.” dedim ve sadece John’un çayını alıp içeri girdim. 
2 notes · View notes
bendeanlamadim18 · 3 years
Text
hepsi manyak bunların ya
0 notes
redcoatuniverse · 7 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Hepsi Manyak Bunların Ya!
163 notes · View notes