evet, ölenlerin ardından yaşandığını, ölenle ölünmediğini herkes bir gün öğrenir. ama eksilerek, azalarak, sakatlanarak, bir yeri koparak yaşandığını..
Bedava kitap okumak isteyenlere birkaç sayfa paylaşayım istedim. Bazıları çok uçuk olsa da, komplo teorisi tadında olsa da çok ilginç bilgiler var arzu ederseniz yine bazı ilginç kısımları paylaşırım.
Bu kitabı geçen yıl okumuştum şimdi tekrar not alarak okuyorum özellikle çocuklarla ilgili kısımlarda gerçekten insanın kanı donuyor:(
Dinlerin ve dünyaya egemen olan/ olmak isteyen güçlerin neler yaptığı, neler yapabileceğini görmek ürkütüyor insanı!
Bu arada@mustang035 sen seversin bu konuları:) kitap da İngiltere kraliyet ailesi ve masonik güçler, yani genel adıyla siyonizmin ne pislikler yaptığını, yapabileceğini anlatan ilginç bilgiler var senin için güzel malzeme olur🙂
Dinler birer akıl hastalığıdır!
Not: Almak isteyen olursa bilin ki kitabın resim ve fotoğrafları berbat ötesi tost makinasıyla çekilse daha net olurdu bende ilk baskısı var sonraki baskısı çıktı mı, çıktı ise düzeltildi mi bilmiyorum.
biz her şeye, esirgeyen ve bağışlayan, çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan, hep esirgeyen ve hep bağışlayan rabbin adıyla başlayan adamlarız anna.
büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
sanayi devriminde bile, karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir fabrikada hayatta kaldık sırf bu yüzden.
piyasaların hınçla dolu iniş çıkışlarına kalbimiz dayanıyor bir şekilde. kalbimiz derken, ilk gençliğimiz, sakalımız, bir kasetin iki yüzüne de ardarda kaydedip dinlediğimiz şarkımız diyorum aslında.
işte böyle yaşıyoruz ve yaşamak da sana dair uzayıp giden bir özleme dönüşüyor.
insaf et anna!
gidelim buradan.
senin masumiyetini, bilgelik zamanlarından kalma sırları, dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim. hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim. ölelim diyecektim az kalsın. ölmeyelim. hiç ölmeyelim anna. sarılalım diyecektim az kalsın. içimden böyle şeyler de geçiyor işte. sarılalım, dudakların...
tamam sustum.
gitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum. şiir kalsın istersen, sadece otursak. oturmasan da olur benimle, sadece ellerimi tut. ellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak. yüzüme bak ama anna, yüzüme bak. gözlerime bak, gözlerimin içine bak.
gözlerim biraz karanlık. içinde cenkler, ayinler, kesik damarlar, kapıları yumruklayışlar, cipralexler, turgutlar, edipler, sezailer, siyahlar, beyazlar, uykusuzluklar, bitmeyen başağrıları, bildirilerin öfkesi, duvarlara uzun dalmışlıklar var.
gözlerim biraz yorgun. içinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler...
bekleyişler anna. köylü çocukların parasız yatılı sonuçları mesela. nişanlısı askerde kızlar, kızı ölüm orucundaki baba, babası tersanede oğul, oğlu şizofren anne.
hepsini sayamam gerçi, utançlarım da var. ama geçecek hepsi, geçecek. şifalı gözlerin her şeyi iyi edecek. gözlerimin içine bakmaktan korkma anna.
sen adımını attığın andan itibaren hira dinginliğine dönüşecek ortalık.
kazılmıştım. içimden tarihî bir intihardan başka bir şey çıkmamıştı! gümüştüm. ölmüştüm. gömülmüştüm. sessizce. bunu söylemiş olmalıyım! size kendimi akıtamadan gitmiştim; açık denize ulaşamadan sürünerek kuruyan asil bir ırmağın son asi damlasıydım, kirpiğinizde kalmıştım, tahakküme takılmıştım, yatağımdan derinliğinize düşememiştim; siz bir bardak suydunuz, ben en çok bundan korkuyordum. anneme sizi anlatmıştım o kararmıştı. dışarı çıkmış içersini tabiata ihbar etmişti; neden yine çöpadamdım hiç büyüyemeyen, hiç bilmeyen, hiç sormayan, hiç ağlamayan: dört kez ağlamıştım topu topu zaten: birincisi, okumayı söküp çıkarttığım gündü zamandan, ikincisi, ilk sertleştiğim dirim, ah o mel'un çığlık, sonrakini, söylemesem de olur, son kere, gümüşü işittiğim o körkaranlık!
bugün hep ağlıyorsam kızmayın çünkü doğarken hiç ağlamadım ben! bunu söylemiş olmalıyım! çünkü doğarken hiç ağlamaz ibneler! ama, otobanda, sürerken 64 model maceramı orada, zavallı şefkat misyonerleri, zavallı küçük yabancılar, zavallı kitapsız peygamberler, zavallı erk pezevenkleri, yani sizler, aldırmayarak kasvetinizin hışmına ve kendinizden bile habersiz kanatmaya başladınız ricamı cahilce, aptalca, önlemsiz!
ah ne yazık! ah ne yazık! tatmin etmedi hırsınızı bir türlü ölü ele geçirilmiş aşk mektuplarım! asla coplanmadı kurduğunuz hayallere kalkan çükleriniz! siz, virajsız yolların sözde usta sürücüleri! siz, yokuşaşağının kolaycı sözcüleri! bilmeden, sormadan, ağlamadan az daha eğiliyordum dumanla; ben ananızın amıyım, haydi durmayın sikin beni!
Nereye gittiğini bilen birine, bütün dünya yol verir.
Karanlık, ne kaderindir ne de bir süreç Çakacağın bir kibrite bakar aydınlığın. Herkes kendi yolunun ışığı olmak zorundadır. Ne geçmişin gölgesine kaç ne de geleceğin belirsizliğinden kork.