#komşu renkler
Explore tagged Tumblr posts
dramatik-buluntular · 2 months ago
Text
"HALK DÜŞMANLARINA KARŞI SIKILAN YUMRUKLARIN GÜCÜNDE BULUŞMAK"
“Oysa ben hiç unutmadım sizin için biriktirdiğim anlamları, hep zamanında getirdim, hep hatırladım sizi, siz kendinizi unuttuğunuzda bile.”
dedi bahar, tesadüfen karşılaştığımız kırık kapılarıyla ünlü çıkmaz sokağın birinde.
Yuvarlandım papatyalardan yapılan bir şapka giymiş tabiatın içinde. Yuvarlandım boşluğun büyüsüyle uykusuzluğun metropolüne, sentetik bir tanrının kanlı ayaklarının dibine düştüm. Kullanılıp atılmış hayallerle yürürken zihnim ve ben; sözün ölümü ve buzdan hançerlerler vardı zamanın ellerinde.
Duymadım baharın geldiğini sessizlerin gürültüsünden. Kırılmıştı buna bahar, yüzüne mevsim üzülüşleri çökmüştü, avucunda hayatın şöleninden kovulmuşlar için sakladığı polen bulutları ve yeryüzünün çaresizliği için topladığı renkler varmış. Duymadım baharın geldiğini, özür dilerim, hiçbir şair de haber vermedi. Ah hiçbir şairler, intihar notlarından yapılmıştır bakışları. Duymadım baharın geldiğini ıstırabın kökenine indiğimden. Koştum arkasından, koştum koştum koştum hislerim yorulana dek.
(Bahar baharabildiğin kadar! Bahar baharabildiğin kadar! Her yer uzaklığın yüzyılı ve yankıların bereketli tarlası.)
Duymadım yoldan geçen yağmurun taşıdığı melodileri. Komşu çiçeklerin açılışını. Önceliği yitirilmiş aşkların uyanışını. Kaldırımlara dökülen fikir tozlarının anlatmak istediği şeyleri. Acelesi varmış gibi yanımızdan hızla geçip giden yaşama sevincinin ayak seslerini duymadım dalgınlıktan.
Ama “her şey çok güzel olacak” diye haykıran bir çocuğun çağrısını duydum, kuşatılmış bir ülkenin umudunu düzeltiyordu.
O çocuğun bakışlarında toplandı; grev çadırları, işçiler, kadınlar, devrimciler, arayış ustaları. Korkunun duyurusunu parçalamıştı gerçeğin ve düşlerin taşıyıcıları. Halk düşmanlarına karşı sıkılan yumrukların gücünde buluştular. Geri dönülmez bir yürüyüş başlamıştı saf bilginin buzunda donmaya doğru. Reddetme yeteneğinin çizdiği bu resim bulantı duvarlarının yıkılışıydı.
6 notes · View notes
aynodndr · 2 years ago
Text
Tumblr media
Çocukluğum...
Gökyüzünde yavaş yavaş yükselip gözden kaybolan pembe bir balon gibi.
Hani, bir bayram günü elinizden kacırırsınız ya...
Ardından bakakalırsınız...
Sesler... Renkler... Kokular...
Belleğime sımsıkı tutunmuş tanıdık yüzler.
Şarkıdaki gibi
"Her anını eksiksiz, dün gibi hatırlarım" uçup giden o yılların...
Çok özlüyorum...
Pazen pijamalarımızı giyip,
sobanın üzerine kestane dizdiğimiz kış gecelerini özlüyorum...
Bozacının gece karanlığında uzaklaşan sesini,
bekçinin tiz düdüğünü, rüzgarın uğultusunu...
Çocukken nefret ettiğim,
sabun kokulu ıslak Pazar günlerini özlüyorum...
Babamın maç dinlediği transistörlü radyonun cızırtısını da...
Kağıt bebeklerimi, özenle biriktirdiğim çikolata yaldızlarını özlüyorum...
'Çocuk saati' dinlediğimiz kocaman radyomuzu özlüyorum...
'Makarna yünü'nden örülmüş kazaklarımı,
karpuz kollu basma elbiselerimi, bayramlık rugan pabuçlarımı...
'Kenar süsü' ile bezediğim okul defterlerimi özlüyorum,
kara önlüğümü, beyaz dantel yakamı...
Hatta o ilaç kokulu 'aşı günleri'ni bile...
'Bir maniniz yoksa, akşam annemler size gelecek' diye kapıya gelen komşu kızını özlüyorum,
gündüzleri beraber seksek oynadığımız...
Çocukluğumun yazlarını özlüyorum.
Çocukluğumun kışlarını özlüyorum.
Çocukluğumun baharlarını özlüyorum.
Annemin sesini, babamın yüzünü…
Göz pınarlarımdan usulca süzülen, anıları özlüyorum. . .
-Emel D.Y.-
5 notes · View notes
begumalan · 3 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Temel sanat eğitimi dersi. Renk konusu komşu renkler
Guaj boya ile sıcak ve soğuk guaj boya çalışması
0 notes
selinay-balik · 3 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
BAUN Grafik Temel sanat eğitimi. Renk konusu komşu renkler çalışması sıcak ve soğuk guaj boya
1 note · View note
tripuck · 1 year ago
Link
0 notes
koydenhaber00 · 2 years ago
Text
Canlı Kısa Hikayeler: Köy Yaşamının Günlükleri
Sadeliğin ve huzurun kalbinde toplumun nabzının doğanın ritmiyle uyum içinde attığı köy yaşamının cazibesi yatıyor. Yaşlı ağaçların hışırdayan yapraklarından dar sokaklarda yankılanan kahkahalara kadar köy, ortaya çıkarılmayı bekleyen benzersiz hikayelerden oluşan bir dokuyu kapsıyor. Şirin küçük köyümüzdeki en son haberleri ve olayları inceleyelim.
Hasat Festivali Galası: Duyulara Yönelik Bir Ziyafet
Topluluk her yıl düzenlenen Hasat Festivali için bir araya geldiğinde köy meydanı canlı renkler ve bulaşıcı enerjiyle canlandı. Altın tarlaların ortasında ve turuncu ve pembe tonlarına boyanmış bir gökyüzünün altında gerçekleşen festival, yerel çiftçilerin aylarca süren sıkı çalışmasının ve özverisinin doruk noktasına ulaştığı gün oldu.
Geleneksel halk oyunlarından rustik çalgılarla çalınan melodilere kadar kutlamalarda hava coşkuyla doldu. Köylüler, en güzel el örgüsü korkuluktan en güzel el dokuması kumaşa kadar çeşitli yarışmalarda hünerlerini sergiledi. Herkes hasat mevsiminin nimetlerinin tadını çıkarırken, taze pişmiş lezzetlerin kokusu havada esiyordu.
Topluluk Girişimleri Blossom: Köyü Yeşillendirmek
Köyün yeşil örtüsünü geliştirmek amacıyla topluluk öncülüğünde bir girişim kök saldı. 'Köyü Yeşillendirmek' projesi, daha sağlıklı bir çevre için daha fazla ağaç dikmeyi ve küçük parklar oluşturmayı amaçlıyor. Genç ve yaşlı bölge sakinleri, bir zamanlar çorak olan alanları yemyeşil vahalara dönüştüren ağaç dikme çalışmalarına coşkuyla katıldı.
Girişim sadece ağaç dikmekle bitmiyor; aynı zamanda toplumun sürdürülebilir uygulamalar konusunda eğitilmesini de içerir. Kompostlama, yağmur suyu hasadı ve organik tarım konularında çalıştaylar düzenlenerek köylüler arasında çevresel sorumluluk duygusu teşvik edildi.
Teknoloji Şehre Geliyor: Her Yaş İçin Dijital Okuryazarlık Dersleri
Değişim rüzgârlarını kucaklayan köy, dijital devrimi memnuniyetle karşıladı. Dijital okuryazarlık derslerinin başlatılmasıyla birlikte genç ve yaşlı sakinler artık dijital ortamda güvenle geziniyor. Temel bilgisayar becerilerinden çevrimiçi iletişime kadar dersler, dijital uçurumu kapatmayı ve köylüleri köyün sınırlarını aşan bilgilerle güçlendirmeyi amaçlıyor.
Yaşlılar, teknolojinin eski nesiller için erişilemez olduğu yönündeki stereotiplere meydan okuyarak, hevesli öğreniciler olduklarını kanıtladılar. Büyükanne ve büyükbabalar artık fiziksel mesafeye rağmen görüntülü görüşmeler, hikayeler paylaşma ve kahkahalar aracılığıyla torunlarıyla bağlantı kuruyor.
Kültürel Değişim Programı: Sınır Ötesi Köyleri Birbirine Bağlamak
Coğrafi engelleri ortadan kaldıran köy, komşu toplulukla bir kültürel değişim programı başlattı. Bu eşsiz çaba, farklı kültürlerin anlaşılmasını ve takdir edilmesini teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Değişim, geleneksel tarifleri paylaşmayı, kültürel performanslar düzenlemeyi ve hatta üretkenliği artırmak için tarımsal uygulamaların değiştirilmesini içerir.
Köylüler, kendi geleneklerinin zengin dokusunu sergilemek için komşu köyden gelen konukları heyecanla karşılamaya hazırlanıyor. Bu girişim sadece bağları güçlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda tarımdan el sanatlarına kadar birçok alanda işbirliğinin kapılarını açıyor.
Topluluk Gündemi: Tanınmış İsimsiz Kahramanlar
Yürek ısıtan olaylarla köy, aralarındaki isimsiz kahramanları tanımak için bir araya geldi. Bilgiyi aktarmanın ötesine geçen yerel öğretmenden uzmanlığını özverili bir şekilde başkalarıyla paylaşan çiftçiye kadar bu bireyler toplumun omurgası haline geldi.
Bu kahramanların anısına, yürekten konuşmalar, teşekkür plaketleri ve toplu şükran ifadeleriyle özel bir tören düzenlendi. Etkinlik, köyün gücünün sadece manzaralarında değil, insanlarının ruhunda da yattığını hatırlattı.
Köy yaşamının dokusunda her iplik benzersiz bir hikaye örüyor. Topluluğumuzun canlılığını ve dayanıklılığını kutlarken, köy haberleri, şirin cennetimizi tanımlayan gelenek ve ilerlemenin uyumlu karışımını yansıtıyor. Geleceğe umutla bakarken, köyümüzün hikayeleri gelişmeye devam ediyor; büyüme, birlik ve basit yaşamın kalıcı güzelliğiyle ilgili daha fazla bölüm vaat ediyor.
Daha fazla bilgi için:-
Köy haberleri
Hayvancılık haberleri
0 notes
sudeknklc · 2 years ago
Text
Sıcak komşu renkler çalışması.
Tumblr media
Guaj boyayla 25 X 25
6 notes · View notes
omercanart · 2 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media
BAUN Grafik Temel sanat eğitimi. Renk konusu komşu renkler çalışması sıcak ve soğuk guaj boya
3 notes · View notes
nesrin-c · 5 years ago
Text
Tumblr media
Gülistan`ın Son Dansı
Ben annemin karnından bebek olarak değil, kadın olarak doğmuşum; iki kilo yedi yüz elli gram ağırlığında, kırk sekiz santimetre boyunda bir kadın! Ne annem, ne babam, ne ninem, ne de dedem isim koymak istememişler bana. Ebeme demişler, “bacım sen koyuver bir isim” diye. Kucağına almış beni ebem, öpüp koklamış, “gül kokulu bebeğim” demiş, “gül bahçesi gibi olsun ömrün, senin ismin Gülistan olsun” demiş.
Annem sevişmek istemiş babamla yalnızca, babam da öyle. Sizin anlayacağınız, döl israfıyım! Döl israfı her kız çocuğu, dünyaya kadın olarak gelir; bebekliğini bir iki gün, çocukluğunu ise en fazla üç beş gün yaşayıverir. Pek hoş geldiğim söylenemez dünyaya, ama gelmiş bulunmuşum…
Ben doğmaya yakın evlenmiş annemle babam. Ne güzel sevişiyorlarmış oysa, akıllarına evliliği ben sokmuşum! Annem demiş ailesine, “hazır değilim evliliğe de, anneliğe de.” Babam da demiş ailesine,” bu ne lan şimdi, evlenmesek de, çocuk doğduğunda onu direkt yuvaya mı versek?” “Çevre kınar” demişler bizimkilere, “konu komşu ne der?” demişler. Doğrusu beni koruyup kollamak konusunda çok samimiymişler! Bir çükle bir vajina, doğduğum gün benim minicik kalbimin şirinliğini görmemişler.
Ay ne terbiyesizim değil mi, neler saçmalıyorum annemle babamla ilgili! Baktım sevileceğim yok, bağra basılacağım, kucakta güleceğim, uyuyacağım yok, bağışlayıverdim daha bebekken annemi de babamı da. Kendimin annesi babası olmaya karar verdim beş yaşında, kendimin ablası ve kardeşi. Evcilik oynardım tek başıma. Bütün aile bireyleri bendim; anne, baba, abla, kardeş, hatta dayı, hala ve kuzen. Kalabalık bir aile yarattım kendi içimde. Oyunlarda düşlediğim ev tek odadan ibaretti. Küçücük bir odada beni çok seven koskocaman bir aile; anne kokusuydum, baba gülüşü, kardeş sıcaklığı ve daha nicesi…
Renkleri öğrenmeye başladım kendi kendime. Herkesin “yeşil” dediğine, ben “mint yeşili” diyordum, herkesin “mavi” dediğine, “o mavi değil, buz mavisi tamam mı!” İlkokulda öğretmenim çağırdı beni yanına bir gün, “Gülistan” dedi bluzunu göstererek, “bluzum ne renk?” “Mercan kırmızısı” dedim, “ama Venedik kırmızısı bir bluz da yakışır size.” “Mercan kırmızısını nereden biliyorsun Gülistan?” diye sordu, “Venedik kırmızısını ilk senden duydum.” “En sevdiğim renklerden biri de İran kırmızısı” dedim gülümseyerek. “On yaşındasın Gülistan” dedi, “benim bilmediğim renkleri biliyorsun!” “Ben renkler içinde kayboldum öğretmenim” dedim, “renklerden başka kaybolacak bir yerim yok, renkler benim arkadaşım, canım ciğerim ve sığınağım.” “Ruhun rengarenk Gülistan” dedi, “karbon siyahı” dedim, “benim ruhum karbon siyahı, ama o siyahlığın içinde mandalina sarısı bile var, kimse görmüyor bunu” dedim. “Renklerinden öperim seni çocuk” dedi öğretmenim, beni usulca yanaklarımdan öpüverdi…
Renklere tutundum ben ömrüm boyunca, tınılara, danslara. Kızılderili müzikleri dinledim ve Kızılderili burçlarına inandım! Ben 25 Ocak doğumluyum. Burcum kova değil, su samuru! Bir Kızılderili burcudur su samuru, en belirgin özelliklerinden biri de uzak ülkelere gitmeye eğilimli olmadır. Ben zaten kendim uzak bir ülkeyim kendi içimde. Keşfedilmeyi bekleyen doğal güzelliklerim ve yeraltı zenginliklerim var; şefkat gibi, özgürlük gibi, aşk gibi. Şefkatten öte doğal güzellik mi var ayol, aşktan öte yeraltı zenginliği mi var? Aşk niye yeraltımda saklı bilir misiniz? Eli yüzü kömür karası bir madenci sabrında ve emeğinde bulunacağı için. Aşk paklamaz hiç kimseyi. Kirletir aşk, dağıtır, bölüp parçalar. Dağılan parçalarınızı yeniden bir araya getirdiğinizde, bütün parçaların renkleri daha inceliklidir artık ve siz o incelikli renkleri duyumsarsınız kendinizde. Sizin yeşil bildiğiniz parçanız fıstık yeşilidir mesela, pembe bildiğiniz parçanız fuşya rengi, mor bildiğiniz parçanız liladır. Aşk, bedeninizin ve ruhunuzun ayrıntısıdır, aşk ayrıntılarda saklıdır! Bunu bilmek size ne kazandırır bilir misiniz? Hiçbir şeyi dümdüz görmezsiniz, dümdüz duymaz, duyumsamaz, yorumlamazsınız. Ruhunuzun ve ömrünüzün renkleri daha ayrı, daha nettir. Aşıkken yüzleşirsiniz kendinizle, kendinizle yüzleştikçe bütünleşirsiniz iç aleminizle. Aşkın da bir matematiği vardır ve dört işleme dayanır; kirletme, dağıtma, netleştirme ve bütünleştirme. Döl israfı bir kadının aşk tarifi böyledir işte…
Aşçılık yaptım yıllarca. Beş yıldızlı otellerde ya da lüks restoranlarda değil elbette; esnaf lokantalarında en çok. Tabldot menülerdeki pirinç pilavının soğukluğunda geçti yıllarım. Yalnızca aşçısı değildim esnaf lokantalarının; garsonu, bulaşıkçısı, komisi ve valesi. Valelik de yaptım; bana bakınca çükü donundan fırlayan ustaları karşıladım kapıda, karnını doyurduktan sonra tuvalette mastürbasyon yapan şoförleri uğurladım, yemek üzerine çay içerlerken birbirlerine belden aşağı fıkralar anlatan ameleleri acı bir gülüşle seyredip, onları kasasında taşıyan kamyonetleri de yıkadım. Erinmedim hiç. Erinmedim ama üzüldüm, çok üzüldüm emekçilerin emeğin değerinden bu kadar uzak düşmelerine, can kıymetini bilmemelerine, birbirlerini ötekileştirmelerine ve en başta kendilerine duymaları gereken saygıyı yitirmelerine. Güzel insanlar da tanıdım, ama bir avuçtuk biz, ah, çok yalnızdık…
“Sen neler atlattın Gülistan, sen çok güçlüsün” diyor eş dost. Hep bu dayatılıyor biz kadınlara, güçlü olmak. Güçlü değilim oysa ben. Gözyaşım uluorta süzülür, kırılganlığım apaçık, incitilmişliğim ayan beyandır. Güçlü olmaktan kasıt kaskatı durmaksa, ben bunu beceremedim! Yol ortasında yürüyen bir salyangozu, ezilmesin diye canım benim, avuçlarıma alıp su kenarına bıraktım bir gün ve o salyangozun benim gözlerimin ta içine bakarak kana kana su içtiğini gördüğümde kana kana ağladım. Güçlü olmak buysa, evet, güçlüyüm ben. Bu bir güç belirtisi değilse, dünyanın en zayıf kadını olayım, razıyım. Döl israfı olmamın yanı sıra, bütün salyangozların, börtü böceğin ve tabiatın annesiyim. Anaçlık doğurmak değil, sevecenliktir, içine içine bastırmaktır can bildiğini. Annelikle kutsanır ya kadınlar, ben kendimi kadınlığımla kutsadım. Bir rüzgâr gülü gibi düşünüyorum kendimi, üzerime esen rüzgârların ne yönden geldiğini biliyorum ve “hoş geldiniz” diyorum melteme de, kasırgaya da. “Benim gelişim hoş olmasa da dünyaya, hoş geldiniz kırk yamalı ömrüme sevgili rüzgârlar; beni sevseniz de, incitseniz de ben kadınlığımla var olacağım” diyorum…
Dans etmek istiyorum; yaşıma başıma bakmıyorum dans ederken. Ne zaman incitilsem, ne zaman umutlansam, ne zaman hıçkırarak ağlasam ve mutlu olsam dans ettim hep. Sesimi bilmeyenler dans edişimi gördüler, sözcüklerimi duymayanlar figürlerimi seyrettiler, ruhumu anlamayanlar, ben Roman havası oynarken de, flamenko yaparken de beni alkışladılar.
Son dansıma başlamadan önce ebeme seslenmek istiyorum. Canım ebem, sana ulaşmak, sana sarılmak için ne çok mücadele ettim. Çok uzak bir şehirde, tam da emekli olacağın gün buldum seni çalıştığın hastanede. Yirmi altı yaşındaydım. Seni gösterdiler bana. “İsmimi sen koymuşsun, hem de gözlerin dolmuş bana seslenirken” dedim. “İsmin ne kızım?” diye sordun. “Gülistan” dedim. Dalıp gittin öyle. Sesin titredi konuşurken. Bir bebeğe, bir kelebeğe, bir rüzgâr gülüne bakar gibi baktın bana sıcacık. “Hep ben sarıldım bebeklere gül kokulu bebeğim, rica etsem sarılır mısın bana?” dedin. ”Bunun için buradayım bir tanem” dedim. Sımsıkı sarıldım sana. Ben ağladım, sen ağladın, emekliliğini kutlamak için yanı başında olan doktorlar, hemşireler, ebeler, hastabakıcılar ağladı. “Çocuğum sarılmadı bana böyle” dedin, hatırlıyor musun? “Annem sarılmadı bana böyle” dedim. Sana sarılırken ilk kez gül bahçesi olduğumu duyumsadım, ilk kez böylesine kendim, böylesine Gülistan`dım…
Güzel ebem benim, umarım seni incitmediği gibi beni de incitmez toprak. Seksen yaşındayım ve yanına geleceğim yakında.
Ruhun havalansın da ruhumu sarıversin cancağızım; eşlik eder misin bana bu dünyadaki son dansımda…
Ergür Altan
98 notes · View notes
ciega0 · 4 years ago
Text
çok ayıpmış, laf olurmuş, herkes duyarmış, kim ne dermiş, komşu görmüş, olay büyürmüş. tüm bu renkler yan yana, aynı sesler aynı dünya. görmeselermiş, duymasalar, farkında olmasalar...
8 notes · View notes
ildemsezindagdelen · 4 years ago
Text
Özgün tasarımlar. Original designs.
Karşı ve Complementary and
Komşu renkler. Analogous colors
Guaj. Gouache.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
7 notes · View notes
aygultopal35 · 5 years ago
Text
Sende kendime ait birşeyler buluyorum.
Bir resim, gizemli bir gülüş, naz, kapris, güzellik.
Hayır, bunlar sen değilsin.
Sen bu değilsin.
Farklı birşey.
Biblolar, kitaplar, kartpostallar, şiir defterin.
Hayır, bunlar da değil.
Evet sende kendime ait birşey buluyorum.
Şu çılgın fikirlerin, ya da umarsız davranışların.
Yapılmaması gereken şeyleri yapman, yolda sigara içmen mesela.
Ne bileyim, renkler eklemek istemen kırlangıcın kanadına,
her akşam balkonunda dudak payı bırakılmış hüznü yudumlaman.
Bazen de yüzünde bir karış melalle görmem seni.
İşte bunlar sensin.
Bitmez tükenmez hayallerin, merakın, hobilerin, yakınmaların,
aşıkların ve her seferinde sana yenilen gözlerim.
Konu-komşu, dedikodu kimin umurunda.
İkide bir yüzüme çarpılan bir günah gibisin.
Yine de seviyorum seni,
aklının eremeyeceği kadar.
Kalbime sığmaz oldun.
Tenekeci 🌾
9 notes · View notes
aynurant · 5 years ago
Text
Tumblr media
Çocukluğum...
Gökyüzünde yavaş yavaş yükselip gözden kaybolan pembe bir balon gibi.
Hani, bir bayram günü elinizden kacırırsınız ya...
Ardından bakakalırsınız...
Sesler... Renkler... Kokular...
Belleğime sımsıkı tutunmuş tanıdık yüzler.
Şarkıdaki gibi
"Her anını eksiksiz, dün gibi hatırlarım" uçup giden o yılların...
Çok özlüyorum...
Pazen pijamalarımızı giyip,
sobanın üzerine kestane dizdiğimiz kış gecelerini özlüyorum...
Bozacının gece karanlığında uzaklaşan sesini,
bekçinin tiz düdüğünü, rüzgarın uğultusunu...
Çocukken nefret ettiğim,
sabun kokulu ıslak Pazar günlerini özlüyorum...
Babamın maç dinlediği transistörlü radyonun cızırtısını da...
Kağıt bebeklerimi, özenle biriktirdiğim çikolata yaldızlarını özlüyorum...
'Çocuk saati' dinlediğimiz kocaman radyomuzu özlüyorum...
'Makarna yünü'nden örülmüş kazaklarımı,
karpuz kollu basma elbiselerimi, bayramlık rugan pabuçlarımı...
'Kenar süsü' ile bezediğim okul defterlerimi özlüyorum,
kara önlüğümü, beyaz dantel yakamı...
Hatta o ilaç kokulu 'aşı günleri'ni bile...
'Bir maniniz yoksa, akşam annemler size gelecek' diye kapıya gelen komşu kızını özlüyorum,
gündüzleri beraber seksek oynadığımız...
Çocukluğumun yazlarını özlüyorum.
Çocukluğumun kışlarını özlüyorum.
Çocukluğumun baharlarını özlüyorum.
Annemin sesini, babamın yüzünü…
Göz pınarlarımdan usulca süzülen, anıları özlüyorum. . .
-Emel D.Y.-
Görsel:Johanna Wright
8 notes · View notes
matmazelnoraliya · 6 years ago
Text
"Kalbime sığmaz oldun."
Sende kendime ait birşeyler buluyorum. Bir resim, gizemli bir gülüş, naz, kapris, güzellik. Hayır, bunlar sen değilsin. Sen bu değilsin. Farklı birşey. Biblolar, kitaplar, kartpostallar, şiir defterin. Hayır, bunlar da değil. Evet sende kendime ait birşey buluyorum. Şu çılgın fikirlerin, ya da umarsız davranışların. Yapılmaması gereken şeyleri yapman, yolda sigara içmen mesela. Ne bileyim, renkler eklemek istemen kırlangıcın kanadına, her akşam balkonunda dudak payı bırakılmış hüznü yudumlaman. Bazen de yüzünde bir karış melalle görmem seni. İşte bunlar sensin. Bitmez tükenmez hayallerin, merakın, hobilerin, yakınmaların, aşıkların ve her seferinde sana yenilen gözlerim. Konu-komşu, dedikodu kimin umurunda. İkide bir yüzüme çarpılan bir günah gibisin. Yine de seviyorum seni, aklının eremeyeceği kadar. Kalbime sığmaz oldun. 
İbrahim Tenekeci, Üç Köpük
69 notes · View notes
Photo
Tumblr media Tumblr media
Güneşin doğuşunu seyretmek oldum olası çok anlam yüklediğim bir eylem oldu benim için. "Doğa güne uyanıyor, kuşlar ötmeye başlıyor" şeklinde değil. İlk kez güneşin doğuşuna şahit oluşum, (en azından hatırladığım) 2005 yazına denk gelir. Liseye başlamadan önceki yaz. Büyüdüğümü ilk kez hissettiğim andı. 
Yaz tatili için Fethiye'ye gitmiştik, ve denizin neredeyse dibinde bir yerde kalıyorduk, gerçekten balkona çıktığında deniz ayaklarının altında gibiydi. Haliyle aşırı sıcaktı, klimasız durulamayacak kadar sıcak. Bir gece aniden, sıcaktan dolayı uyandım. O kadar bunalmıştım ki, nefes alamıyorum gibi hissettim. Saat herhalde 5,5-6 dolaylarıydı, ama bunalmışlık hissimle o an "Güneşin doğuşunu izleyeyim bari" düşüncesi hiç aklıma gelmedi. Biraz hava alayım diye balkona çıktım, bir dakika içinde de Güneş denizin olduğu taraftan yükselmeye başladı. Ömrüm boyunca hiç unutmayacağım, iyi ki şahit oldum dediğim bir andı. Malum Ankara'da deniz eşliğinde güneşin doğuşunu izlemek pek mümkün olmuyor. O kadar güzel bir serinlik, o kadar güzel renkler vardı ki, aklıma kazındı. 
O yaz ergenliğimin artık iyice başladığı yazdı, asilik nöbetleri, beni kimse anlamıyor hisleri iyice baş göstermeye başlamıştı artık. O yaza kadar ben hâlâ evcilik oynuyordum, yaşıtlarımın çoğunun aksine, ben 14 yaşımda hâlâ makyaj yapma, kaşları falan alma, "çıktığın biri" olması olaylarına girmemiştim. Fiziksel değişimler olsa da, ruhen hiç büyümüş ya da hiç de farklı hissetmiyordum. Ama o dakikalarda, güneşin doğuşunu izlediğim o dakikalarda, artık ilk kez gördüğümden mi, bilemiyorum, her şey çok farklı geldi birden. Güzel bir hüzün çöktü. Hüznün de güzeli olur mu deme, bazen olur. Mutlulukla karışık, yumuşak bir hüzündür o, içini acıtıp parçalamaz. Şöyle bir iç çekmek gibi. Bazı Fransız filmleri gibi. Mutluluktan ağlamak gibi. 
Bir anda dedim ki evet galiba ben artık aynı ben değilim, büyüdüm. "Yaşasın büyüdüm!" gibi de değil, "Lanet olsun ki büyüdüm..." gibi de değil. Bir yandan "Beni bekleyen yeni nasıl deneyimler var acaba?" heyecanı, bir yandan "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" mutsuzluğu. Çok yoğun bir "hayatım değişmek üzere" hissi vardı, neredeyse kokusunu alabildiğim, dokunabildiğim. Çok hoşuma gitti bu his, o yüzden orada kaldığımız süre boyunca her sabah alarm kurdum, kalktım ve güneşin doğuşunu izledim. Şimdi 15 yıl sonra, bu kez bir bozkır manzarası var önümde, güneşe eşlik eden. Seviyorum bu mahalleyi çünkü, hâlâ bakir sayılır, hâlâ bu saatte trafik sesinin olmadığı, tamamen sessiz bir yer. Ne yazık ki, "eskiden olduğu gibi" değil burası da, o yüzden binalar görüşümü kesmeye başlamıştı. Yıllardır uyku bozukluğu yaşayan biri olarak, güneşin doğuşuna şahit olmadığım geceler artık pek az, ama bir şekilde yetmiyordu manzara. Bir türlü güneşin ilk kez yüzünü gösterdiği o ana şahit olamadığımdan. 
Ben de yaklaşık bir hafta kadar önce, her şeyi göze aldım, dedim ki ben o anı göreceğim. Çıktım evden, saat 6'yı bulmadan. Kafamda bir yandan "Acaba bir komşu falan görürse ne derim?" gibi düşünceler. Öyle ya, insanlar korkuyor hava ağarmadan sokakta yürüyen birini görünce. Hırsız mı acaba diye. Ne üzücü, "Güneş'in doğuşunu izlemeye çıktım" demenin normal karşılanmadığı bir çağda, zamanda, ya da ülkede yaşıyor oluşumuz, oysa ki gerçek en basit haliyle buydu. O yüzden, kalbim birinin beni görme ihtimaliyle çarparken, en geçerli bahaneyi buldum, "Sabah koşusu yapıyorum."
Neyse... 200-300 metre yürüdüm ve bu açıklığa geldim sonunda. Eğer bir ressam olsaydım, ömrümü gün doğuşu ve gün batışları çizmeye adardım, renkler o kadar cezbediyor beni. O kadar sessizdi ki, cebimdeki anahtarların şıngırtısı, kendi adımlarımın tok sesi, hatta ceketin kolunun gövdeye sürtmesi, içine karışabileceği gündelik gürültü olmadığında, neredeyse oturulup dinlenilecek, kulak verilecek sesler gibi geldi kulağıma. Ne kadar yoğun, ne kadar gürültülü yaşadığımızdan sık sık şikayet ederim, ama en çok o anda idrak ettim. Çoğu şeyi görmeden, duymadan, hissetmeden, yok sayarak yaşıyoruz, çoğu zaman sahiden öyle olması gerekiyor. Sonra da yok mindfulness yok meditasyon, farkındalığı arttırmaya çalışıyoruz. O kadar çok uyaran olmadığında, vücut zaten bildiği şeyi yapmaya fırsat buluyor, farkındalık zaten orada, bunu gördüm. Bunu duydum.
Sonra bunu bir rutin haline getirdim, her gün yürüdüm, yürüyorum oraya, beş dakika boyunca güneşi seyrediyorum. Bu defa o " hayatım değişecek" hissi olmadan. Bilmiyorum, belki de en başından özlemini duyduğum o histi, onu hissedebilmek için bunca ihtiyaç duydum buna. Henüz yakalayabildim diyemem, hayatımı değiştirmek için gereken güç mü, azim mi, motivasyon mu, her ne ise uzun süredir arıyor ve bulamıyorum. Ama manzara çok güzel ve belki iki saniyeliğine, neden olmasın diyorum bazen. Belki, mümkündür.
1 note · View note
koydenhaber00 · 2 years ago
Text
Canlı Kısa Hikayeler: Köy Yaşamının Günlükleri
Sadeliğin ve huzurun kalbinde toplumun nabzının doğanın ritmiyle uyum içinde attığı köy yaşamının cazibesi yatıyor. Yaşlı ağaçların hışırdayan yapraklarından dar sokaklarda yankılanan kahkahalara kadar köy, ortaya çıkarılmayı bekleyen benzersiz hikayelerden oluşan bir dokuyu kapsıyor. Şirin küçük köyümüzdeki en son haberleri ve olayları inceleyelim.
Hasat Festivali Galası: Duyulara Yönelik Bir Ziyafet
Topluluk her yıl düzenlenen Hasat Festivali için bir araya geldiğinde köy meydanı canlı renkler ve bulaşıcı enerjiyle canlandı. Altın tarlaların ortasında ve turuncu ve pembe tonlarına boyanmış bir gökyüzünün altında gerçekleşen festival, yerel çiftçilerin aylarca süren sıkı çalışmasının ve özverisinin doruk noktasına ulaştığı gün oldu.
Geleneksel halk oyunlarından rustik çalgılarla çalınan melodilere kadar kutlamalarda hava coşkuyla doldu. Köylüler, en güzel el örgüsü korkuluktan en güzel el dokuması kumaşa kadar çeşitli yarışmalarda hünerlerini sergiledi. Herkes hasat mevsiminin nimetlerinin tadını çıkarırken, taze pişmiş lezzetlerin kokusu havada esiyordu.
Topluluk Girişimleri Blossom: Köyü Yeşillendirmek
Köyün yeşil örtüsünü geliştirmek amacıyla topluluk öncülüğünde bir girişim kök saldı. 'Köyü Yeşillendirmek' projesi, daha sağlıklı bir çevre için daha fazla ağaç dikmeyi ve küçük parklar oluşturmayı amaçlıyor. Genç ve yaşlı bölge sakinleri, bir zamanlar çorak olan alanları yemyeşil vahalara dönüştüren ağaç dikme çalışmalarına coşkuyla katıldı.
Girişim sadece ağaç dikmekle bitmiyor; aynı zamanda toplumun sürdürülebilir uygulamalar konusunda eğitilmesini de içerir. Kompostlama, yağmur suyu hasadı ve organik tarım konularında çalıştaylar düzenlenerek köylüler arasında çevresel sorumluluk duygusu teşvik edildi.
Teknoloji Şehre Geliyor: Her Yaş İçin Dijital Okuryazarlık Dersleri
Değişim rüzgârlarını kucaklayan köy, dijital devrimi memnuniyetle karşıladı. Dijital okuryazarlık derslerinin başlatılmasıyla birlikte genç ve yaşlı sakinler artık dijital ortamda güvenle geziniyor. Temel bilgisayar becerilerinden çevrimiçi iletişime kadar dersler, dijital uçurumu kapatmayı ve köylüleri köyün sınırlarını aşan bilgilerle güçlendirmeyi amaçlıyor.
Yaşlılar, teknolojinin eski nesiller için erişilemez olduğu yönündeki stereotiplere meydan okuyarak, hevesli öğreniciler olduklarını kanıtladılar. Büyükanne ve büyükbabalar artık fiziksel mesafeye rağmen görüntülü görüşmeler, hikayeler paylaşma ve kahkahalar aracılığıyla torunlarıyla bağlantı kuruyor.
Kültürel Değişim Programı: Sınır Ötesi Köyleri Birbirine Bağlamak
Coğrafi engelleri ortadan kaldıran köy, komşu toplulukla bir kültürel değişim programı başlattı. Bu eşsiz çaba, farklı kültürlerin anlaşılmasını ve takdir edilmesini teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Değişim, geleneksel tarifleri paylaşmayı, kültürel performanslar düzenlemeyi ve hatta üretkenliği artırmak için tarımsal uygulamaların değiştirilmesini içerir.
Köylüler, kendi geleneklerinin zengin dokusunu sergilemek için komşu köyden gelen konukları heyecanla karşılamaya hazırlanıyor. Bu girişim sadece bağları güçlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda tarımdan el sanatlarına kadar birçok alanda işbirliğinin kapılarını açıyor.
Topluluk Gündemi: Tanınmış İsimsiz Kahramanlar
Yürek ısıtan olaylarla köy, aralarındaki isimsiz kahramanları tanımak için bir araya geldi. Bilgiyi aktarmanın ötesine geçen yerel öğretmenden uzmanlığını özverili bir şekilde başkalarıyla paylaşan çiftçiye kadar bu bireyler toplumun omurgası haline geldi.
Bu kahramanların anısına, yürekten konuşmalar, teşekkür plaketleri ve toplu şükran ifadeleriyle özel bir tören düzenlendi. Etkinlik, köyün gücünün sadece manzaralarında değil, insanlarının ruhunda da yattığını hatırlattı.
Köy yaşamının dokusunda her iplik benzersiz bir hikaye örüyor. Topluluğumuzun canlılığını ve dayanıklılığını kutlarken, köy haberleri, şirin cennetimizi tanımlayan gelenek ve ilerlemenin uyumlu karışımını yansıtıyor. Geleceğe umutla bakarken, köyümüzün hikayeleri gelişmeye devam ediyor; büyüme, birlik ve basit yaşamın kalıcı güzelliğiyle ilgili daha fazla bölüm vaat ediyor.
Daha fazla bilgi için:-
Köy haberleri
Hayvancılık haberleri
0 notes