#soğuk renkler
Explore tagged Tumblr posts
dogruolan · 2 years ago
Text
WEBSTYLE - GOLD
Tumblr media
Webstyle.com.tr: Stilinizi Yansıtan Moda Keyfi!
Webstyle.com.tr, stil sahibi olanlar için tasarlanmış, en trend ve şık giyim ürünlerini sunan bir platformdur. Sweatshirt, tişört ve daha birçok ürün kategorisiyle öne çıkan bu moda dünyasında, tarzınıza uygun seçenekleri bulabilir ve stilinizi özgürce ifade edebilirsiniz.
Sweatshirt: Rahatlık ve Şıklığın Mükemmel Buluşması!
Webstyle.com.tr'un sweatshirt koleksiyonu, tarzınızı yansıtan ve aynı zamanda konforlu olan seçenekleri içerir. Farklı renkler, kesimler ve tasarımlar arasında gezinerek kendi tarzınıza uygun sweatshirtü bulabilirsiniz. Soğuk günlerin vazgeçilmezi olan sweatshirt modelleri ile şıklığınızı ön plana çıkarın.
Tişört: Klasikten Trende, Her Stile Uygun!
Tişört koleksiyonumuz, klasik tişört tasarımlarından son moda trendlere kadar geniş bir yelpazede sunulmaktadır. Yaz aylarının vazgeçilmezi olan tişört ile hafif ve şık bir görünüm elde edebilirsiniz. Webstyle.com.tr'un tişört kategorisi, farklı tarzlara hitap eden seçeneklerle doludur.
Webstyle.com.tr ile Moda Keyfinizi Zirveye Taşıyın!
Çeşitlilik ve Tarz: Her tarza uygun giyim seçenekleri arasında kaybolun.
Kaliteli Malzemeler: Webstyle.com.tr, kaliteli kumaşlar kullanarak hem rahatlığı hem de uzun ömürlü kullanımı garanti eder.
Hızlı ve Güvenli Alışveriş: Kullanıcı dostu arayüzümüz sayesinde hızlı ve güvenli bir alışveriş deneyimi yaşayın.
Güncel Trendler: En yeni moda trendlerini takip ederek gardırobunuzu her zaman güncel tutun.
Tarzınızı Konuşturun, Webstyle.com.tr ile Şıklığı Yakalayın!
Webstyle.com.tr'u ziyaret edin ve sizin için özenle seçilmiş sweatshirt, tişört gibi ürünler arasında stilinizi konuşturun. Moda keyfinizi Webstyle.com.tr ile zirveye taşıyın!
669 notes · View notes
pilecter · 1 month ago
Text
çocukluğumdan kalma bir histi gölgelerden korkuşum. tam burada, yanımdan geçen o bilindik karaltı. var oluşumun en büyük ıstırabı. hayatımı kâbusa çeviren bir kaçıştı. şimdi o gölge beni aldı. ışıklar söndü, bu ayrı dünyanın üstüne karanlık örtüler çekildi. öteki dünyaya insanların konsantre hallerinin yerleştirilmiş hali burası. seslere gizlenen duygunun mahremiyeti dört duvar arasında. son kez derin bi' nefes alıyorum, geri veriyorum. şakaklarımdan akan ter kendini usul usul boynuma bırakıyor. uyuşan ayak parmaklarım buz tutacak kadar soğuk, avuç içlerim çöle düşmüş gibi sıcak. gözlerim birer pencere. göğsümde hissettiğim ağırlık, bedenimi her an yere yıkabilir ya da arşa çıkarabilir. uyku tamamen terk etmiş değil beni, kolumu kaldıramıyorum sadece ve adamakıllı düşünemiyorum. gözlerim buğulanıyor, içeriden ses geliyor ve tavandaki avizenin taşları kafamı hareket ettirdikçe farklı renklere dönüşüyor. harflerle karışan ağıtlar, ellerimden akıp gidiyor. bazen anlamını bilmediği cümleler insanının canını yakabiliyor ve bu anlarda sadece birkaç saniye duraksayıp kulak vermek yeterli olabiliyor. durmaksızın anlam vermeye çalışarak geçirilen saatler mantık duvarını yıkıyor ve yerini boşluk alıyor. 'neden?' diye sorsalar veremiyorsun cevabını ama versen de anlaşılmayacağını biliyorsun. çünkü hissedilmeyen düşünceler anlamaya yetmiyor.
inanç, diğer odadan bir ayağın parkeye basması, senin derin bir uykudan küçük bir sesle uyanman gibi giriyor içeri. belki her yolu deneyip hiçbirini seçemediğinden, belki hiçbir yolu denemeyip elinin uzandığını tuttuğundan; tüm gerekliliklerini yerine getirdiğinden değil de tek bir sorumluluğun içine doldurduğu hissiyattan. uzanıyorum şimdi bu koltukta. dualar ve ağıtlar, renkler karışıyor ve gözümü alıyor. durdum ve öylece izliyorum odama sığmış çocuksu oyunları, esen rüzgarın salladığı dalları, göğe dü��me gibi dikilmiş ay ve yıldızı, dinlerken kendimi bulduğum piyanoyu, sahil kenarında avuçlayıp göğe fırlattığım kum yığınını. şimdi taneleri kaçmasın diye yumuyorum gözlerimi.
29 notes · View notes
kaanozer · 6 months ago
Text
Dönelim  Döndürsün bizi  Kalbin akıp giden bulutlara benzeyen sesi  Yağmursuz bir yağmura açılmış kapılardan  Ve akılda kalan bir yokuştan  Ve yalnız çocuklara özgü o sonsuz sinema koltuklarından  Ve çocukluktan  Dönelim  Dönelim mi biz 
Gençlikten, oralardan  Mutluluğu bir kabuk gibi saran mutsuzluklardan  Dönelim mi acıya  Acıya, büyük acıya  Ve soralım mı acaba  Ey büyük yalnızlık! insansan eğer  Bir kaya  Dalgalar yalarken onu  O bakarken kaskatı kalabalıklara  Dönelim Ya da dönsek mi acılardan da Ah, kalbin bulut bulut akan sesi. 
Bütünüyle bir semte benziyor Ruhi Bey  Binlerce, on binlerce kedinin hep birden kımıldandığı  Kedilerden örülmüş bir semte Ve soğuk bir tuvalde yerini bulamamış renkler gibi  Soğuk ve ayakta tutan çelişkileri  Bir görünümden bir başka görünüme kolayca sıçranan  Her şeyin, ama her şeyin çok dıştan farkedildiği  Eh belki de bir satır fazlalığı ya da bir satır eksikliği  Belki de genç bir şairden ödünç alınan. 
Yürüyor mu, yürümeyi mi düşünüyor Ruhi Bey  Düşünmesi daha mı sonra koyuluyor yola  Nereye gidecek ama, nereye varacak sanki  Yoksa bir oyun tadı mı buluyor bunda  Oyundan atılmaktan korkmayan bir oyuncu gibi  Boşvermiş de sanki oyunun kurallarına  Üstelik son bölümde, perdenin kapanmasına  Azıcık vakit kalmış  Ya da vakit var daha. Ama ne çıkar  Gövdenin yazgıya başkaldırması mı  Ruhi Beyin  Başkaldırması mı yoksa? 
Vaktinden önce anlamanın şaşkınlığı mı  Vaktinde anlamanın sevinci mi  Ya da biraz geç kalmanın  O gereksiz tedirginliği mi  Hangisi? 
Ama belli ki sonundayız her şeyin  En sonunda.
s.97—99
Edip Cansever Sonrası Kalır -II (Acaba)
YKY
43 notes · View notes
geceninperisii · 4 months ago
Text
Bir yerde yaşamayı sevmek için orada mutlaka anılarınızın olması gerekir. Yoksa evler soğuk birer duvar yığını, cadde ve sokaklar yabancılara ait yerlerdir. Size dostça bakmayan bu otobüs durağında eğreti eğreti beklersiniz. Yeni bir eve taşınmanın birçok insana hiç çekici gelmemesinin nedenleri de aslında bunlardır. Evin duvarlarında geçmişinizin o acı tatlı anılarından hiçbir iz yoktur. Bir tanışla iş dönüşü karşılaşıp dostça iki çift laf edilmiş o eski sokağınızla hiçbir benzerliği bulunmaz bu sokağın. Her şey, sesler, renkler, sizin dışınızda akıp gider gibidir. Bu yüzden, hayatınıza giren yeni bir yeri benimsemek için zamana ihtiyacınız olacaktır. Orayı Sevemezsiniz. Ta ki anı biriktirene kadar...
28 notes · View notes
karakedivestars · 7 months ago
Text
Yüzün diyorum bir bir bir bir,
Yüzün diyorum iyi bir gün başlıyor.
Çoktan durmuş gibi bir şeyler orda.
Saatler durmuş, sesler durmuş, savaşlar durmuş.
Ne geç kalma telaşı işçi duraklarında kadınların,
Ne bir köpek havlaması sokaklarda,
Ne de ölü bir çocuk sokulmuş fotoğraflara.
Uyanmayı beklemiş sanki bir dağ yüzyıl boyunca,
Boynunla saçların arasında.
Yüzün bu âlemmiş de sanki
Davud sana gelmiş, Musa sana, İsa sana.
Salmışsın kendini bir hamağa yatar gibi maviyede.
Gökyüzü sanki senden esinlenmiş,
Zebur senden, Tevrat senden, İncil senden.
Binlerce renge doğru koşmuş yüzün,
Bilinmez renklere, çizilmez renklere.
Yüzün adsız bir mevsimi kiralamış,
Ne zemheriler gibi soğuk,
Ne kavurgan yazlar gibi sıcak.
Bir bulut kaçmış da göğünden,
Sanki yüzüne konmuş.
Yüzün, koca bir dünyayı Islatacak, ıslatacak, ıslatacak
İnsan ölmek için yaratıldı korkuya inanma,
Ateşe inanma, suya, havaya inanma,
Aşk bile ölüyor aşka inanma.
Bir ceket al üstüne,
Bir geyiği düşle, bir ağacı hatırla,
İnsan düşmek için yaratıldı, kuşlara da inanma.
Sen sıkı sarıl kalbime dünya sandığın yer değil,
Sandığın yer değil en güzel yerin,
En güzel yerinde değiliz biz bu şiirin.
Yüzün diyorum bir bir bir bir,
Yüzün diyorum huysuz bir yağmur başlıyor.
Olsun, ben böyle yağmurları da severim,
Böyle yağmurlarda büyür insan,
Fırıncılar en güzel ekmekleri çıkarır.
Acısız bir selam verir,
Silinmiş sloganlar içinden duvarlar,
Duyulur en güzel vapurun sesi,
En güzel trene binilir,
Ve gidilir bir cehennemden bir cehenneme.
Ve adına yolculuk denilir.
Zaten insan bir yolculuk değil midir?
Durdur içinde büyüyen hüsran ordusunu,
Kışla bekçilerini, silah çatanları,
Silahşörleri durdur ve bekle.
İşgal edilmeli yüzün bir deniz kokusuyla,
Çocuklar uçurtma uçurmalı,
Taze çaylar demlenmeli kahvelerde,
Yüzüne taptaze bir sabah gibi bakmalıyım.
Yüzün diyorum kayboluyorum.
Bir kuş bir fili boğuyor sanki, kayboluyorum.
Yükünü boşaltıyor kızıl atlar, kayboluyorum.
Kim bulmuş ki zaten kendini kaybolduğu yerde.
Kim anlamış insanı.
Yüzün diyorum yüzünde memleket telaşı.
Binlerce yoldaşım öldürülmüş,
Binlerce çiçek büyüyor ama hâlâ
Pınar ağaçları, çınar gölgeleri büyüyor,
Büyüyor kar bakışlı bir kadın.
Susamış bir nehir yatağıyla gidiyorum ona,
Ve yüzün diyorum bir bir bir bir
Bir yüzün diyorum,
Yüzüne bir geçiş bulmalıyım.
35 notes · View notes
irezumi · 11 months ago
Text
Gözlerimin içine bak.
Ne gördüğünü söyle.
Zifiri karanlık, soğuk duvar kalıntıları, kurumuş çiçekler, kaybolmaya yüz tutmuş renkler.. Gözlerimin içine bak.
Öldüğümü söyle.
17 notes · View notes
edapostblog · 1 year ago
Text
Parlaklığı az olan renkler otizmli bireyleri sakinleştirir.
Soğuk renklerden olan mavi ise onları rahatlatacak renklerin başında gelir.
Bundan dolayı otizmin rengi de Otizm Farkındalık Günü'nün rengi de mavidir.
Sonradan kırmızı renge dönüştürülse de mavi otizmliler için en rahatlatıcı renktir.
Ve otizm bir haftalık değildir farklılıktır!
Çok zekidirler, genelde hiperaktiftirler.
Tumblr media
Tumblr media
Tumblr media
Böyle çocuklarımız dışlanmamalı tam aksine daha çok ilgi gösterilmeli, benimsenmelidir.
Bir şeyi asla unutmazlar yıllar geçse de.
41 notes · View notes
hisboslugu · 2 years ago
Text
yüzün diyorum bir bir bir bir, yüzün diyorum iyi bir gün başlıyor. çoktan durmuş gibi bir şeyler orda. saatler durmuş, sesler durmuş, savaşlar durmuş. ne geç kalma telaşı işçi duraklarında kadınların, ne bir köpek havlaması sokaklarda, ne de ölü bir çocuk sokulmuş fotoğraflara. uyanmayı beklemiş sanki bir dağ yüzyıl boyunca, boynunla saçların arasında. yüzün bu âlemmiş de sanki davud sana gelmiş, mûsa sana, isa sana. salmışsın kendini bir hamağa yatar gibi maviyede. gökyüzü sanki senden esinlenmiş, zebur senden, tevrat senden, incil senden. binlerce renge doğru koşmuş yüzün, bilinmez renklere, çizilmez renklere. yüzün adsız bir mevsimi kiralamış, ne zemheriler gibi soğuk, ne kavurgan yazlar gibi sıcak. bir bulut kaçmış da göğünden, sanki yüzüne konmuş. yüzün, koca bir dünyayı ıslatacak, ıslatacak, ıslatacak. insan ölmek için yaratıldı; korkuya inanma, ateşe inanma, suya, havaya inanma, âşk bile ölüyor âşka inanma. bir ceket al üstüne, bir geyiği düşle, bir ağacı hatırla, insan düşmek için yaratıldı, kuşlara da inanma. sen sıkı sarıl kalbime, dünya sandığın yer değil. sandığın yer değil en güzel yerin, en güzel yerinde değiliz biz bu şiirin. yüzün diyorum bir bir bir bir, yüzün diyorum huysuz bir yağmur başlıyor. olsun, ben böyle yağmurları da severim. böyle yağmurlarda büyür insan, fırıncılar en güzel ekmekleri çıkarır. acısız bir selam verir, silinmiş sloganlar içinden duvarlar, duyulur en güzel vapurun sesi, en güzel trene binilir ve gidilir bir cehennemden bir cehenneme ve adına yolculuk denilir. zaten insan bir yolculuk değil midir? durdur içinde büyüyen hüsran ordusunu, kışla bekçilerini, silah çatanları, silahşörleri durdur ve bekle. işgâl edilmeli yüzün bir deniz kokusuyla, çocuklar uçurtma uçurmalı, taze çaylar demlenmeli kahvelerde, yüzüne taptaze bir sabah gibi bakmalıyım. yüzün diyorum kayboluyorum. bir kuş bir fili boğuyor sanki, kayboluyorum. yükünü boşaltıyor kızıl atlar, kayboluyorum. kim bulmuş ki zaten kendini kaybolduğu yerde, kim anlamış insanı? yüzün diyorum, yüzünde memleket telaşı. binlerce yoldaşım öldürülmüş, binlerce çiçek büyüyor ama hâlâ pınar ağaçları, çınar gölgeleri büyüyor, büyüyor kar bakışlı bir kadın. susamış bir nehir yatağıyla gidiyorum ona ve yüzün diyorum bir bir bir bir. bir yüzün diyorum, yüzüne bir geçiş bulmalıyım.
35 notes · View notes
lysetsang · 6 months ago
Text
Tumblr media
‘Jacob Wrestling With The Angel’ (1865)
by Alexander Louis Leloir
Leloir’in eserinde zaman durur, dünya bir anlığına nefes almaz. Melek ve insan, puslu bir boşlukta birbirine kenetlenmiş. Jacob’un bedeninde insana özgü bir hırs ve çaresizlik var. Bu, sadece bir güreş değil, insan ruhunun varoluşu aşındıran bir çırpınışı.
Fırçası, kutsal olanı yeryüzünün kire bulanmış gerçekliğine indiriyor. Melek, zarif ama tehditkâr; kanatları, Jacob’un inadı karşısında bir perde gibi kapanmış. Burada ilahi olan saf bir ışık değil, gölgeyle örtülü bir hakikat. Melek’in yüzündeki ifadesizlik, Tanrı’nın soğuk sessizliği gibi: ne ödüllendiriyor ne de cezalandırıyor, sadece direniyor.
Jacob’un solgun yüzü, ter ve inançla ıslanmış; gözlerinde korkunun ve kararlılığın izleri birbirine karışıyor. Leloir’in çizgileri, insanın kutsala meydan okumasını değil, kutsalla çaresizce hesaplaşmasını anlatıyor. Jacob’un kavrayışı, bir dua değil; bir meydan okuma, bir kimlik arayışı. Güreş devam ederken, Jacob kendi sınırlarını zorluyor, Tanrı’yı yaralamaya değil, onun sessizliğinde bir yankı bulmaya çalışıyor.
Renkler soluk ve puslu; buğulu ışık, kesinliği yok ediyor. Hakikat burada gri tonlara gömülmüş. Jacob ve melek, bu belirsizlikte kilitlenmiş kalmışlar. Tanrı’nın varlığı, melekten çok Jacob’un yaralanan iradesinde şekil buluyor.
Şafak sökerken, Jacob’un zaferi mühürleniyor ama bedeli ağır: Bir yara, bir aksama, ebedi bir hatırlatma. Melek kayboluyor, Jacob ise topallayan bir zaferle kalıyor. Leloir’in bu tablosu, zaferin her zaman bir eksiklik barındırdığını fısıldıyor. Kutsanmak için direnmek gerek, ama bu direnişten sağ çıkmak, insanı hep biraz eksik bırakıyor.
Tanrı’nın fısıltısı, şimdi Jacob’un yarasında saklı.
5 notes · View notes
translations-of-alexandra · 5 months ago
Text
Damlaların Rengi (Color of Drops)
Orijinal Sanatçı: 40MP Vokal: Miku Hatsune View the official MV here
Birinin bana verdiği renkleri giyip Başka biriymişim gibi rol yaptım. Ellerimi göğsüme vurup şarkı söylüyorum, kendime "Ben buyum." dercesine.
Arzuladıklarımdan çok uzaktaydım, her gün yalnızca üzgün hissediyordum. Kapattığım gözlerimden bir damla gözyaşı düşüyor.
Binlerce kere yeniden doğsam bile Kesinlikle bir daha ben olamayacağım, o yüzden Gerçek benliğimin -hiçbir yalan olmaksızın- bu renklerini Şarkı söyleyen sesime yerleştirecek ve monokrom dünyayı renklendireceğim.
Birinin istediği renkleri arıyorum, Onları bulmak için yürüyorum. Fark ettiğimde nerede olduğumu da, hedefimi de Gözden kaybetmiş ve kaybolmuştum.
Zorla gülümsüyorum, yalnızca kendimi kandırıyorum. Mavi, açık gökyüzünden bir damla gözyaşı düştü.
Binlerce kez ışıkta yıkansam bile, Yalanları birikmiş renkler parlayamaz, o yüzden Gerçek benliğimin -hiçbir yalan olmaksızın- bu renklerini Sıkıca kucaklayacak ve yağmurdan sonra gökkuşağını arayacağım.
Ben sakar, dobra, ağlak ve güvenilmez biriyim. Ama bunların hepsini kabul edeceğim.
Binlerce kere yeniden doğsam bile Kesinlikle bir daha ben olamayacağım, o yüzden Gerçek benliğimin -hiçbir yalan olmaksızın- bu renklerinin Birinin kalbine ulaştığı güne inanacağım.
Binlerce, milyonlarca kere bu soğuk yağmur damlaları düşse bile Şarkı söyleyen sesime yerleştirecek ve monokrom dünyayı canlı bir şekilde renklendireceğim Benim renklerimle.
Tumblr media
2 notes · View notes
derilx · 1 year ago
Text
Tumblr media
Tüm dileklerim kelebektir benim. Her yıl belirli bir günün, belirli bir saatinde tekrardan hayata getirilir. Hayata gözlerini -ama sadece bir kaç gün- açar ve bakar, güneşin doğudan mı, yoksa batıdan mı doğduğuna.. Kıyametin kopup kopmadığına, atların insanları sürüp sürmediğine. Kafasını en siyah deliklerden çıkartır ve bakar, kurdun kuzuyu kapıp kapmadığına..
Yeşil çimenlerin arasında açan, od çiçeğinin rengine bakmak için uçar.
Tüm dileklerim kelebektir benim, görmek istedikleri gördükleri ile tutuşunca kavgaya sonunda, orada olmamak için. Tüm dileklerim bir dilek hakkında sahip ve her yıl kelebek olmayı diler. Tüm dileklerim, kelebek olmayı diler benim.
Kapalı gözleri, erdemin soğuk lütfu, kaldırım serçesi sevişmiş sokak köpeğiyle, kan ter içinde.
Tüm dileklerim katilimdir benim.. Tekrar diriltmemem için öldürür beni, o sisli gecede.
Ve tüm kelebeklerim siyahtır benim. Güzelliğini unutmuş renklere umut olabilmek için boyar her yerini ve Vaziyet alır sanki savaşa gidecek.
Tüm dileklerim yaralı ve öfkelidir. Gerçekleştirdiğim her başka dilek, benim dileklerimin rengini çalar.. O savaş kıyafeti, ya da cenaze elbisesi.. Renk renk boyalar da cabası..
Tüm dileklerim kelebektir benim, Umudu taşıyan yelkenlide, Köpüren dalgaların arasında ya da bir beşikte..
11 notes · View notes
ayameftun25 · 7 months ago
Text
Herkes huzuru bulabileceği bir yerlere gider. Oysa ben, içimde inşa ettiğim yalnızlığın sessizliğinde ölüyorum. Bu sessizlik, kalabalıkların gürültüsünden daha ağır. İçimde yankılanan bir boşluk var; her bir yankı, bir hatırayı alıp götürüyor benden. Sesler azalıyor, renkler soluyor, zaman duruyor.Geceleri yıldızları izliyorum, ama onlar bile soğuk. Bazen bir tanesi kayar, dilek tutmam gerektiğini hatırlarım. Ama ne dileyebilirim ki? Dileklerim, içimdeki karanlığın duvarlarına çarpıp geri dönüyor. Kendi yalnızlığımın içinde kaybolmuşum.Bir şarkı dinliyorum, sözleri anlamlı ama beni teselli etmiyor. Bir kitap açıyorum, satırlar arasında kendimi bulmaya çalışıyorum ama her harf bana yabancı geliyor. İnsanlara karışıyorum, gülüyorum, konuşuyorum, ama her an bir sahne oyununun parçasıymış gibi hissediyorum. Sanki gerçek ben, bu rolün arkasında sessizce ağlıyor.Yalnızlık, bazen bir tercih gibi görünür. Ama benimkisi bir seçim değildi. Bu, kendi ruhumun bana verdiği bir ceza gibi. İnsanlar yanımdan geçiyor, bazıları selam veriyor, bazıları bir iki kelime ediyor. Ama kimse gözlerimin derinliklerindeki çaresizliği görmüyor.Huzur mu? Belki bir gün. Ama şu an için, bu yalnızlıkla yaşamak zorundayım. Çünkü bazen, insanın en büyük savaşını kendi içinde vermesi gerekiyor. Ve ben bu savaşta henüz galip gelebilmiş değilim. Ama belki de bir gün, sessizliğin içinde huzuru bulabilirim. Kim bilir..?
3 notes · View notes
venusunruhu · 1 year ago
Text
Tumblr media
'Bir renk karmaşasıydı hayat...
Acının siyahı, mutluluğun beyazı, hüznün sarısı, sevginin yeşili, umudun mavisi…
Ve insan duyguları gökkuşağına benziyordu.
En soğuk ve en sıcak renkler birbirine yaslanıyor, birbirinden besleniyordu..!'
14 notes · View notes
otadam · 11 months ago
Text
Tabutta, dar bir alanda sıkışıp kalmış gibiyim. Küçük bir pencere var sadece, dışarıyı görebildiğim. Hayat orada akıp gidiyor; renkler, sesler, kokular birbirine karışıyor, ama ben onlara ulaşamıyorum. Her şey flu, bulanık. Gökyüzü bile sanki benden kaçıyor, bulutlar hızla geçip gidiyor. O küçük pencereden baktıkça, yaşamak denilen şeyin ne kadar anlamsız olduğunu düşünmeden edemiyorum.
İnsanlar sokaklarda yürüyor, kahkahalar atıyor, birbirleriyle konuşuyorlar. Birileri koşarak yetişmeye çalışıyor bir yere, başkaları yavaş adımlarla dolaşıyor, sanki hiçbir şeyin aceleye gerek olmadığını biliyorlar. Ama hepsi birer gölge gibi, dokunulamaz, ulaşılmaz. Onların yaşadığı dünya ile benim içinde olduğum bu soğuk, karanlık tabut arasında aşılmaz bir duvar var. Belki de hayatı gerçekten anlamanın yolu buradan geçiyor: Her şeyden soyutlanarak, yalnızca gözlemlemekle yetinerek.
Pencere küçük ama bana yetiyor. Belki de bu kadarı bile fazla. Yaşamı izlemek, ondan bir parça olmaktan daha kolay geliyor bazen. Belki de sadece bir gözlemci olarak kalmalıyım, hiçbir şeye dahil olmadan, sadece izlemeli ve unutmamalıyım ki tabutun dışındaki hayat, aslında bana ait değil.
5 notes · View notes
autumnyeteraglama · 11 months ago
Text
Her şey geçmişte daha güzeldi sanki.
Gökyüzü daha güzeldi, yıldızlar daha güzeldi.
Arkadaşlıklar daha gerçekçiydi o zamanlar.
Gece sokakta oynarken annemin balkondan "Gel artık." diye seslenmesi güzeldi.
Yaz gelince Bursa'ya gideceğini bilmek güzeldi.
Dedemin kuzenlerimle bizi yanına çağırıp gençlik anılarını anlatması güzeldi.
Şimdi ise her şey sahte.
Renkler soluk, ilişkiler soğuk.
Artık Bursa bile iyi hissettirmiyor, yediğim ihaneti hatırlatıyor şehrin her noktası.
Eskiden büyümek isteyen ben, 6 yaşında olmayı çok özledim.
4 notes · View notes
floralbeautysweet · 11 months ago
Text
De'Vious Twins in Craig of the Creek style
Tumblr media
العربية:
رسمت الشقيقتان التوأم متعددتا الألوان لوريل وهولي ديفيوس بأسلوب الفني كريغ من الجدول.
كانت لوريل ذات ألوان دافئة وهولي ذات ألوان باردة، وقد ركزت كلتاهما على فنون الأداء. قد لا تكون دقيقة!
Türkçe:
Çok Renkli İkiz Kız Kardeşler Laurel ve Holly De'Vious'u Craig'in Krallığı sanat tarzında çizdim.
Laurel Sıcak Renklere, Holly ise Soğuk Renklere sahipti ve her ikisi de Sahne Sanatlarına odaklanmıştı. Bu doğru olmayabilir!
English:
I drew the Multicolored Twin Sisters are Laurel and Holly De'Vious in Craig of the Creek art style.
Laurel had Warm Colors and Holly had Cold Colors, had both focusing on Performing Arts. It may not be accurate!
3 notes · View notes