Tumgik
#kutsal topraklar
zarif-tebessum · 3 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Ruhumun iyi olduğunu hissettiğim tek yer ❤️
11 notes · View notes
seslimeram · 7 months
Text
Yalanlar Hayatı Ezip Geçerken...
Tumblr media
Bir tevatür değil, hakikat kılınmış olagelen yalanlarla birlikte hayatın biricikliği ayaklar altına alınıyor. Hepsi hepsi belirli, sınırları bariz bir ömrün var edilebildiği bir gıdım saha, yer, toprak parçasında olmakta olanın cerahati bu hayat kurgusunu tümden, aralıksız bir halde yıkımla dönüştürülmesini imliyor. Bir tevatür değil doğrudan akla / fikre / bedene yönelik politik bir cerahat istemi ve imaliyle yaşama eylemi eksik kılınıyor. Duraksamak nedir bilmeden biçimlendirilmiş olagelen hamleler bütünüyle yaraları hep yepyeni olan yaraları var ediyor. Binbir badirenin ortasında yaşama tutunmaya çalışanların gözlerinin önünde küfelere yepyeni yükler ekleniyor. Tükenmek nedir bilmeyen bir sınama halinin içinde modern zamanların, yenilikçi nam despotik devletleri hayatı hiç kılmaya ant içiyor. Her gün her anlamda bir hayat memat meseline dönüştürülüyor. Bir yazgı bariz bir karar ya da ihtimalmiş gibi bu coğrafyanın her gününde belirgin bir karanlıkla baş başa terk-i diyar ediliyor insanlık. Dünyanın gümbürtüsü içinde geçen yazımızda belirttiğimiz gibi bir karanlık tahakküm evreninde hayat o kapkara halin esiri kılınıyor. Cürümlerle birlikte, bütünleşik yönetimler sayesinde hayatın mahvı eksiksiz kılınıyor.
Bir biçimde yalanların hakikat kılınmasının yolu her gün o mahvı süreğen kılıyor. Burası gibi boyunduruk altına alınmış, her günün ama az ama çok zorluklarla / engellemeler ve bitimsiz bir çıkış / yaptırım haline rehin edildiği yerlerde olagelen tehditlerin gerçekliği, bir biçimde o mahvetme halini de sürekli günceller. İletişim işleri başkanlığı nam yapının bildirdiği / yönergeler doğrultusunda sunulagelen cerahatli akıllar / ön alma hallerinin hep kıyısında yaşamın derdest edilmesi söz konusu edilendir. Yaralayıcı, eksilen, cerahatin tam da ortasında kendi kendine terk olunan insanlık mefhumunun nasıl bilinçle / daimi bir tahakküm nesnelliği ile var edildiği artık afişe olandır. Yalanlar doğru diye bildirilirken ol yalanların hakikat kılınması çabası eksiksiz konulurken, yeniden ve yeniden türetilen kin, nefret ve ayrımcılıkla dışarıya akıl verilirken içteki yaralar çoğaltılır. Tümüyle dünyanın en doğrucu ülkesi savı var edilirken eylenen her hamle, ortaya serilen her çabala bir şekil, bir düzlemde olan bitenin mahva sevkinin de nasıl işlevselleştirildiğini göstere gelir. Hiç ama hiçbir insani mefhumun peşinden koşulmayan, her şeyin aralıksız bir girdap halinde, gümbürtü içerisinde zehir zemberek hallerle boğuntuya konulduğu bir zeminde onca nutuk, o kadar laf, bir dolu fikriyatın boşa heder edilmesi, karşılığının dipsiz bir karanlık kılınmasıdır mesele. Yeni yüzyılında bildik ezberleriyle yol arayan bir menzildeki cürüm bütünleşik hallerin yekununda çıkagelen tablodur mesele.
Sınırın dışında Ukrayna’ya doğrudan saldıran Rusya’nın var ettiği savaşın yirmici ayının geride kaldığı şu günlerde o yıkıcılık hallerine arka kapıdan el açan, bir yana gülücükleri, diğer yana bombaları, insansız hava araçlarını, istihbarat çalışmalarını var eden bir yerden ülkeden meselimiz ortaya çıkabilir. İkili oynamaların paralelinde, kentlerin talan edilmesi sınırlarının hiç edilmesi ve aralıksız zulme bir yandan var ettikleriyle arka çıkan -Türkiye- meselin özünü bildirir. Yalanın, riya ile birlikte işlevselleştirildiği, ticari anlaşmaların ardı kovalanırken, cerahatin bir biçimde yeniden biçimlendirildiği bir kırıma taraf olmasının ne kadar hazin bir sureti / eylemi var ettiği televizyonlarda arada sırada görülen kıyım hali ve bitimsiz bombardımanlardan belirgindir. Bu suçun bir başkasını, Azerbaycan sınırları içerisinde kalakalan geçersiz konulduğu zikredilen Artsakh’ın 2020 yılından bu yana süren istimlak / yok edilmesi sürecinde de görürüz. Yalanların Azerbaycan ile birlikte var edildiği, önce onlar başlattı, otuz bir yıllık intikam, rövanşımız çok ağır olacak diyerekten kurumsallaştırılan bir kin ile önce yıllar sonra bir savaş var edilir. 6000 Ermeni, 4000’in biraz daha üstünde Azeri’nin can verdiği bir kırım hali var edilirken, yerli ve milli medya insansız hava araçlarının isabetinden, baş amirin damadı olagelen bir temsili değil sahiden insanlık suçlusu bir zatın firmasının güzellemelerine yer verilir. Bunların bunca yalanların kıyısında, dokuz ayı aşkın insani ihtiyaçların yok sayılması / esirgenmesi neticesinde daha geçen ay yüz yirmi bine yakın insanın bir günde topraklarından / yurtlarından edilmesinin utancı hangi yana düşecektir ki sahiden? Riya ile yalanların birlikteliğinde cürümler ardılı sıra güncellenirken kim / neyin / ne şekilde hesabını verecektir ki sahiden?
Burnumuzun ucunda devam eden İsrail – Hamas / Filistin meselesinin var ettiği bir başka boyutunu meramımıza Evrensel Gazetesinden iliştirelim: “İsrail'de Hamas tarafından esir alınan İsraillilerin kurtarılması için Savunma Bakanlığı önünde gösteri düzenlendi.
Yediot Ahronot gazetesinin haberine göre, Tel Aviv’deki Savunma Bakanlığı önünde yaklaşık 200 İsrailli toplandı. Netanyahu hükümetini protesto eden grup, esir alınan İsraillilerin serbest bırakılmasını isteyerek ateşkes talep etti. Eylemde Netanyahu’nun istifası talebi de dile getirildi.
Hamas’ın 7 Ekim saldırısında 300’ü asker yaklaşık 1500 İsraillinin öldürüldüğü açıklanırken, Gazze’ye götürülen 200 kadar da rehine olduğu duyurulmuştu. Bunların bir kısmı askeri bir kısmı sivil rehineler.
İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, son açıklamasında rehin alınanların sayısının 212 olduğunu bildirdi. Hamas ise dün ABD ve İsrail çifte vatandaşı olan anne-kız iki rehineyi serbest bıraktı.
Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el Kassam Tugaylarının sözcüsü Ebu Ubeyde iki rehineyi daha serbest bırakma niyetlerini arabulucu Katar’a bildirdiklerini ama İsrail’in bu kişileri almayı reddettiğini iddia etti.
Ebu Ubeyde, “Katarlı kardeşlerimize, Nourit Yitshaq ve Yokhefed Lifshitz’i de insani gerekçelerle ve karşılığında hiçbir şey beklemeksizin serbest bırakacağımızın bilgisini verdik. Fakat İsrail işgal hükümeti onları almayı reddetti” ifadelerini kullandı. İsrail ise iddiayı kabul etmiyor.”
Bir tevatür değil doğrudan yalanların hakikat kılındığı zeminde, bir tufan kopmaya, cerahat eliyle hayatlar yağmalanmaya devam olunuyor. Netanyahu’nun kumaşının, ol Hamas’ın silahlı kanadından pek de farklı olmadığının açığa düştüğü bir zeminde cürüm üstüne cürüm, ölüm üstüne ölümler var ediliyor. Sadece 22 Ekim-23 Ekim arasında bütün bir gece boyunca üç yüz kadar hedefe bombaların yağdırıldığı, dört yüze yakın insanın canının hiç edildiği bir kırım var edilir. Tek bir günde birkaç yüz insanın hayatlarının aleni bir biçimde çalınmasının dert olunmadığı bir zeminde kurulan her yalandan mülhem cümleyle bir başka cehennem imgesi yenilenir. Bir tevatür değil doğrudan akla / fikre / bedene yönelik politik bir cerahat istemi ve imaliyle yaşama eylemi eksik kılınır. Ortadoğu’nun en kestirmeden hakikatin alaşağı edildiği bir cerahat sarmalına rehin edildiği yere dönüştürülmesinin utancı aralıksız üçüncü haftasına ilerlemektedir. Böylesi bir ince hesap kitapla, Gazze’de tüm alanda sıkışa kalan insanların hayatlarının hiç, hemen burunlarının ucundaki Kfar Azza’dan, Siderot’a, Aşkelon’dan Ashdot ve Tel-Aviv’e pek çok başka yerdeki öteki sanılanların da yok addedildiği bir girdap, insan elli bir yıkım / cendere sahası var edilir iyi de hayat nerede var edilebilecektir ki!
Bianet’ten aktaralım: “İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları bugün itibariyla 17. gününde sürerken, Batı ana akım medyasının da İsrail yanlısı yayınları devam ediyor.
İngiltere merkezli Sky News'in haber programına katılan Filistinli gazeteci ve insan hakları savunucusu Yara Eid, kanalın kullandığı manipülatif ve yanıltıcı dile tepki gösterdi.
Yara Eid 'ahlaki sorumluluğu' hatırlattı
Sunucu Gazze'deki durumu anlatırken İsrailli kayıplardan "öldürüldü" (İngilizce "killed") diye bahsederken Filistinli kayıplar için ise "öldü" ("died") kelimesini kullanınca gazeteci Eid, yorum yapmaya başlamadan önce şunları dile getirdi:
"Neler olup bittiği hakkında konuşmaya devam etmeden önce şunu söylemek istiyorum, neler olduğunu ilk anlattığınızda 'İsrail'de bin 400'den fazla kişi öldürüldü, Filistin'de ise 4 binden fazla kişi öldü' dediniz. Bence bu dili kullanmak çok önemli çünkü bir gazeteci olarak olan biteni haberleştirmek gibi ahlaki bir sorumluluğunuz var."
Filistinliler öylece ölmüyor
Sky News dışında BBC gibi Batı ana akım medyasının kullandığı manipülatif dile dikkat çeken Eid, "Filistinliler öylece ölmüyor, öldürülüyorlar. Aslında son 75 yıldır etnik temizliğe, soykırıma maruz kalıyorlar" ifadelerini kullandı.
Londra'da yaşayan Eid, sunucunun yaşananları "İsrail-Hamas savaşı" şeklinde tanımladığını ancak bunun böyle olmadığına dikkat çekerek şunları kaydetti:
"Bunu bu şekilde çerçevelemek çok yanıltıcı çünkü bu sanki iki eşit güç algısı veriyor ancak İsrail işgalci bir güç. İsrail'in aynı zamanda Gazze'de yaşayan tüm sivillerin ve çocukların canını koruma sorumluluğu var. Fakat görüyoruz ki öldürülenlerin bin 700'ü çocuk! Yani bu savaş aslında Hamas'a karşı değil" dedi.
"Olduğu gibi haberleştirin"
"Hatta İsrailli sözcülerin çoğu, bunun açıkça Gazze'deki sivillere karşı bir savaş olduğunu söyledi" diyen Eid sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz Hamas'sız bir dünya hayal etsek; Batı Şeria'yı düşünürsek, Filistinliler öldürülüyor, toprak hırsızlığı var, etnik temizlik var, hapsetme var. 170'i çocuk 5 bin 200'den fazla Filistinli, şu an İsrail hapishanelerinde bulunuyor. Bu sadece 7 Ekim'de olanları sulandırmak değil, bu 75 yıllık bir işgal, Filistinlilerin etnik temizliği ve soykırım. Ve bir gazeteci olarak neler olup bittiğini haberleştirmeniz ve olduğu gibi söylemeniz gerekiyor."
Manipülasyonda ısrar
Eid'in tepkisi ve konuşmasını gözardı eden sunucu manipülatif söylemine devam ederek bu kez de Eid'e "Hamas İsrail'e saldırı başlattığında bir Filistinli olarak bundan sonra ne olmasını bekliyordunuz?" diye sordu.
Sunucunun yanıltıcı dilini tekrar etmesine şaşıran Eid, sözlerini "tekrarladığı için özür" şunları söyledi: "Bu yanıltıcı çünkü 7 Ekim'deki saldırıyla ilgili olup bitenleri sulandıramazsınız. Hadi 2014 hakkında konuşalım, hadi 2021 hakkında konuşalım. Tüm saldırılar hakkında konuşalım. Gazze hakkında konuşalım."
Bir tevatür değil, hakikat kılınmış olagelen yalanlarla birlikte hayatın biricikliği ayaklar altına alınıyor. İsrail devletinin aradığı fırsatı var eden El Kassam Tugayları / Hamas vs. isimlendirmelerin ardından çıkagelen yegane şey yalanlarla birlikte bir yıkımın sahiciliği olur. Baş efendinin gün aşırı, propaganda faaliyeti olarak Hamas güzellediği bir zeminde cürmün, yıkımlara, nihai anlamda daracık bir menzilde sıkış tepiş hayata tutunan Filistin’in Müslüman, Arap, Ezidi kimliklerinden mülhem yapısının köküne kibrit suyunu dökmek için var edildiği de bir kenarda işlenmeye devam olunandır. Bir tevatür hali değil artık kesintisiz bir güç savaşları içerisinde sıradan hayatların izlerinin ezildiği, yaşamsal ol haklarının talan edildiği bir zamanı arşınlıyoruz. Dün Ukrayna, dün Tigray, dün Artsakh, dün Yemen, dün Rojava ve dün pek çok başka yerde, zeminde var edilmiş olanın her nasıl yeniden imal olunabildiğini İsrail’de, Filistin’de ve onun bir parçası Gazze Şeridi sınırlarında görüyoruz. Bildiğimiz tüm anlamlarıyla barışma mefhumuna sahip, sahi ama sahiden de sahip çıkamayacaksak birlikte, bütün o zorbaların, zorbalıklarında hiç edilmek istenen hayatlarımızla kurbanlık sıramızı bekleyeceğiz. Düşünür müydünüz...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Photo Courtesy::: Amir COHEN – Reuters via The Jerusalem Post
3 notes · View notes
elestirmen-46-86 · 1 year
Text
Şairin Koluna Saatsın
şair-yazar Mustafa Işık'tan, #kudüs şiiri okumanız dileğimle
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
yasemen-nn · 7 months
Text
🇹🇷 Günaydın TÜRKİYE 🇹🇷 Cumhuriyetimizin 100. Yılı Kutlu Olsun 🇹🇷
Tükenir elbet;
Gökte yıldız, denizde kum tükenir.
Bu vatan, bu topraklar cömert.
Kutsal bir ateşim ki ben, sönmez,
İnanın .....
MUSTAFA KEMAL’ler tükenmez,
MUSTAFA KEMAL'LER ÖLMEZ.......♡🇹🇷❤️🇹🇷
🇹🇷SONSUZA KADAR İZİNDEYİZ ATAM🇹🇷
243 notes · View notes
shikasekki · 9 months
Text
BLEACH KARAKTER İSİM ANLAMLARI VE KARAKTER UYUMU - BÖLÜM 2
8 - 山本元柳斎 重國 (Yamamoto Genryūsai Shigekuni)
Tumblr media
Yamamoto'nun adı normalde Shigekuni ancak sonrasında Genryūsai lakabını alarak ismi yerine bunu kullanmayı tercih ediyor. "重國" yani "Shigekuni" ismini incelersek "重" "bereketli" anlamına geliyor. "國" ise "ülke". O yüzden mecaz olarak bakarsak Yamamoto'nun ilk adı için "bereketli topraklar" diyebiliriz. "元柳斎" yani "Genryūsai" lakabını incelersek kanjilerin tek başına "söğüt" ve "arıtmak" gibi anlamları var ancak bir bütün olarak bu ismi çevirmek pek mümkün değil. Ama "Kutsal Söğüt" diyebiliriz. Bu lakabı da kurduğu "Genryū" isimli okuldan sonra alıyor.
Tumblr media
Yüzündeki yara izinden ötürü aldığı diğer lakabı ise "丿字斎" yani "Eijisai". Bunu da tam olarak çevirmek mümkün değil. Bu lakabı alma sebebi yüzündeki izin "丿" şeklinde olması.
Tumblr media
Soyismine gelirsek "山" "yama" yani "dağ" demek. "本" "moto" yani "bir şeyin temeli, kaynağı" anlamına gelmektedir. Bir bütün olarak incelediğimizde ise "dağın etekleri" anlamına geliyor. Hem "Kutsal Söğüt" hem de "dağın etekleri" Yamamoto'nun bilgeliğini gösteriyor.
9 - 京楽 次郎 総蔵佐 春水 (Kyōraku Jirō Sōzōsa Shunsui)
Tumblr media
Adının tam karşılığı olarak "Kyōraku Ailesinin Her Şeye Sahip/Gizleyen Yardımcı İkinci Oğlu Shunsui" diyebiliriz. İlk adına değinmeden önce "総蔵佐" lakabına değinmek istiyorum. Serinin Wikipedia sayfasında "Sakuranosuke" olarak yazılmış ancak kanjileri bu şekilde okuduğumuzda ortaya çıkan anlam bizim için anlamsız oluyor. O yüzden kanjilerin doğru okunuşu "Sōzōsa" olmalı. Anlamı da "Her Şeye Sahip/Gizleyen Yardımcı" demek. Bu da Kyōraku'nun geçmişine bir gönderme olabilir. İsmine geri dönersek "春水" yani "Shunsui" "kaynak suyu" anlamına gelmektedir. Ancak asıl olay soyisminde yatıyor. "京" yani "Kyō" "şehir", "楽" yani "raku" "rahatlık, eğlence" demek. Buradan Kaptan Shunsui'nin zengin yani şehirli rahatına da düşkün biri olduğunu anlıyoruz. :)
10 - 浮竹 十四郎 (Ukitake Jūshirō)
Tumblr media
Shunsui'den bahsettikten sonra Kaptan Jūshirō'ya değinmemek olmazdı. "十四郎" yani "Jūshirō" aslında "14.Oğul" demek. Shunsui'de olduğu gibi burada da asıl olay aslında biraz soyisminde yatıyor. "浮竹" "yüzen bambu" demek aslında ama "浮" kanjisinin çok yaygın olmasa da "fazlalık" gibi bir anlamı da var. Ukitake'nin hikayesine baktığımızda alt sınıf bir aileden geldiğini ve 5 erkek 2 kız kardeşi olduğunu görüyoruz. Ancak isminin anlamı "14.oğul" olduğuna göre büyük kardeşleri vefat etmiş gibi görünüyor. Bunun yoksulluk gibi pek çok sebebi olabilir. Soyismindeki "bambu" göndermesine bakıldığında bambular dayanıklı ve uzun ömürlü bitkilerdir. Ama aynı zamanda işgalci bir yapıları da vardır ve bambuların diğer bitkilerin yapraklarına değmemesi gerekir. Aksi halde o bitkileri soldurur. Buradan Ukitake'nin bir bambu gibi hayatta kaldığını ancak diğer kardeşlerinin bunu başaramadığını ve tabiri caizse "solduklarını" görebiliriz. "Jūshirō" ismindeki "shiro" kısmı ise "beyaz" anlamına geldiği için muhtemelen hastalığına ve saçlarına bir gönderme. Soyismindeki "浮" kanjisinin "fazlalık" anlamına gelebiliyor olması da muhtemelen yine Ukitake'nin güçsüz bünyesine yani "işe yaramaz"lığına bir gönderme.
Tumblr media
11 - 卯ノ花 烈 - (Unohana Retsu) aka 卯ノ花 八千流 (Unohana Yachiru)
Tumblr media
"烈" yani "Retsu" "yanan, güçlü, şiddetli" gibi anlamlara gelmektedir. Unohana'nın geçmişini bilenler bu ismin ona oldukça yakıştığını bilecektir. :) "八千" yani "Yachi" "8000", "流" yani "ru" "stil" anlamına gelmektedir. Yani aslında söylenmek istenen muhtemelen "8000 tane (kılıç kullanma) stili". Unohana'nın tecrübesine ve gücüne baktığımızda, ilk Kenpachi olduğunu da göz önünde bulundurursak o zamanları için uygun bir isim. Soyismine dönersek "卯", "U" Çin astrolojisinde tavşanı temsil ettiği gibi aynı zamanda sabah 05.00 - 07.00 saatlerini de temsil ediyor. "ノ" burada aitlik bildiren bir ek. "花" yani "hana" ise "çiçek" demek. Yani soyismini "tavşan çiçeği" gibi çevirebiliriz ama ben tavşandan ziyade sabah saatlerine atıfta bulunduğunu düşünerek Türkçede "sabah sefası" olarak bilinen çiçeğe gönderme yapmayı tercih ediyorum. İngilizcesi "morning glory" olan bu çiçek sabahları açıyor ve eski zamanlarda Çin'de tıbbi alanda kullanılıyordu. Eh Unohana da Dördüncü Bölük kaptanı. :)
12 - 更木 剣八 (Zaraki Kenpachi)
Tumblr media
Zaraki'nin bir adı yok. Soyismi yaşadığı Zaraki bölgesinden geliyor. " 更" yani "Zara" "alışmamış, yepyeni" gibi anlamlara gelirken "木" yani "ki" "ağaç" demek. Unohana'nın ardından yetişen "yeni" kenpachi olduğu anlamını çıkarabiliriz. "剣八" yani "Kenpachi" ise bir isim değil, bir unvan. Kılıç kullanımında en güçlü shinigamiler için kullanılır. "剣" yani "Ken" "kılıç" demek. "八" yani "hachi" ise "sekiz" demek. Yani "sekiz kılıç" anlamı çıkıyor. Burada Yachiru ismindeki 8000 anlamıyla buradaki 8'in bir bağlantısı olduğunu düşünüyorum açıkçası. Muhtemelen Unohana'nın 8000 kılıç kullanma stili olması onun ilk kenpachi olarak normalin kaç katı güce sahip olduğunun bir göstergesi.
13 - 藍染 惣右介 (Aizen Sōsuke)
Tumblr media
Geldik bakalım Aizen'e. Bizi bu konuda asıl ilgilendiren kısım soyadı aslında. Çünkü Sōsuke adının kanjilerini incelediğimiz ortaya çok da anlamlı bir bütün çıkmıyor. En azından ben bulamadım. Bulan olursa DM kutum açık. :') O yüzden tek tek adının kanjilerine değinmeyeceğim. Gelelim soyadına. "藍染" soyadının tam çevirisi "Indigo rengi" anlamına gelmektedir. Indigo, mor-mavi ağırlıklı bir renk olmakla birlikte seride Aizen'le özdeşleşmiştir.
Indigo renginin anlamına gelirsek. En temel iki anlamı "bilgelik" ve "önsezi". Sezgilerin kuvvetli oluşuna atıfta bulunan bu renk. Üçüncü gözün açık olması anlamına gelmektedir. Bu ne demek? Indigo, Ajna olarak da bilinen 6.çakrayı temsil etmektedir. Yani sezgilerimizle, psişik durumumuzla alakalı olan bu çakra "üçüncü gözümüzü" açmaktadır. Bakalım Aizen'in üçüncü gözü ne zaman açılmış?
Tumblr media
"愛染" bunların yanı sıra Budist bir terimdir ve Budizm'deki Ragaraja'nın Japon Budizm'indeki karşılığı olan Aizen Myō-ō'nun içinde geçmektedir. (Tam hali 愛染明王 veya 愛染妙王) Aizen Myō-ō Japon Budizm'inde aşk ve şehvetin tanrısıdır. Bunun yanında o da üç gözlü olarak bilinir. Ayrıca Aizen Myō-ō başka birkaç tanrı gibi elinde Budizm'de "Cintamani" Japon Budizm'inde ise "宝珠" "Hōju" olarak bilinen dilekleri yerine getiren bir taşla tasvir edilmiştir. Fandomda pek çok hayran bu taşı "Hōgyoku"ya benzetmektedir.
Gelecek bölümlerde görüşmek üzere.
- Shishi
3 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years
Text
TİRANLIK 1-)
platon, dönemindeki toplum düzenine karşı çıkarak, ideal bir düzen arayışına girişmiş, ‘devlet’ adlı eserinde bu ideal düzeni gerçekleştirmeye çalışmıştır. bu yüksek idealin gerçekleşmesini sağlayacak yönetim şekli de ya bilge kişinin yönetimi monarşi ya da bilge azınlığın yönetimi aristokrasi olacaktır. platon’un kurduğu toplum düzeni tanrısal ilkeler üzerine kurulmuş olsa da bir gün bozulacak, bozuk yönetim biçimleri olarak gösterdiği timokrasi, oligarşi, demokrasi ve tiranlık ortaya çıkacaktır. 
yönetimi ele geçiren tiran ilk başta yerini sağlamlaştırmanın ve varlığını devam ettirmenin yollarını arar. bunun en iyi yolu ise, halkın dostu gibi görünmektir. halkın dostu gibi görünen tiran bu sayede çoğunluğun desteğini almış olur. “ilk günler zorba (tiran) dört bir yana selamlar, gülümsemeler dağıtır, zorbanın (tiranın) tam tersi gibi gösterir kendini; yakınlarına ve halka bol bol umutlar verir, borçluları avutur, herkese hele kendi adamlarına topraklar dağıtır, dünyanın en cömert, en tatlı adamı gibi görünür…” bütün bunlara rağmen bu kişi içinde tiranlığın tohumlarını taşıdığından, halkı hep buyruğu altında tutmanın yollarını arar. bir tiran için bunu sağlamanın yolu ise, halkı  savaşa sürüklemek ve ağır vergiler altında ezmektir.bu sayede hem halk fakirleştirilip baştaki yöneticiye muhtaç hale getirilir, hem de işten başını kaldırıp durumunu düşünemeyeceği bir hale sokulur. eğer bu isteklere karşı çıkan olursa da, bunların dost ya da düşman olmasına bakılmaksızın öldürülmeleri sağlanır. verilen bütün cezaların da yasalara uygun olduğu ve toplumda adaleti sağlamak adına verildiği düşünülür. platon’a göre, zamanla halkın düşmanı konumuna gelen tiran, kendi güvenliğini sağlayabilmek için paralı bekçiler tutmak zorunda kalır. bekçi olarak tuttuğu insanların ihanetine uğramamak için de onları fazlasıyla doyurması gerekir.etrafında gerçek anlamda bir tek dost bırakmayan bu yönetici, paralı bekçilerini dost gibi görmek ve onlara güvenmek zorundadır. bu anlamda bir tiranın yönetimde kalma şansı sahip olduğu maddi güce bağlıdır. 
her tiranlığın ortak özellikleri vardır:
- tiranlığın lideri mutlaktır, bir ödüldür. daha önceki tiranların konutuna yerleşir, sırf o lidere özel kanunlar, yasalar çıkartılır. - tiranlık, yeni bir ekonomi modeli kurar ve zenginlik kendi yakınlarından, uzaktakilere doğru bir hiyerarşi ile yayılır.Genelde uzaktakilere bir şey kalmaz  - tiranların dostları ve düşmanları vardır; dostu olanlar mutlu, dostu olmayanlar mutsuzdur. - tiranlıkların yeni inanç, ahlak, hakaret, tasnif kriterleri vardır; uymayan yanar. - tiranlıkların terör kriterleri bambaşkadır. bazen gülmek, bazen gülümsemek, bazen ise ağlamamak terördür. - tiranlar hasta olduklarında herkes "geçmiş olsun" der. - tiranlıklarda inançları eleştirenlere gereken ders verilir.
- her tiranlığın küçük bir dolu yan tiranı vardır.
Tumblr media
bunun farkında olan tiran, bütün masrafları devletin kutsal hazinelerinden ve halktan alacağı ağır vergilerle karşılama yoluna gider. bütün bunlar da toplum değerlerinin tek kişi tarafından sömürüldüğünü, halkın korunması gibi bir kaygı güdülmediğini göstermektedir. böyle bir yönetim altında yaşayan halkın mutlu olma şansı ise hiç yoktur. tiranlık ya da zorba yönetimde dilediğini yapan, başta bulunan az sayıdaki insandır. bunların dışında kalan hemen hemen bütün yurttaşlar, boyunduruk altında, yoksulluk içinde, köle gibi yaşarlar. bu noktada şunu da ifade edelim ki, platon burada halkın köle konumuna getirilmesinden rahatsız olmuş görünse de, kendi kurduğu ideal devletinde maddi ihtiyaçları karşılayan, toplumun en alt sınıfı köle gibi tasvir edilmektedir. her ne kadar köle tabiri kullanılmasa da, maddi ihtiyaçları karşılayan sınıfın eğitim görmek, devlet yönetiminde görev almak gibi hakları yoktur. yine platon’un demokrasiyi kölelerin bile istediğini yapma serbestliğine sahip olacakları bir düzen olarak görmesi ve köleliği kaldırmak isteyen demokrasi taraftarlarını küçümsemesi, halkın köle konumuna getirilmesinden çok da rahatsız olmayacağını göstermektedir. çünkü onun için önemli olan halk değil yönetici sınıftır. 
Tumblr media Tumblr media
6 notes · View notes
Text
Kutsal topraklar..
15 notes · View notes
onderkaracay · 1 year
Text
Tumblr media
🗣️ Şeytanın Oğulları Armegaddon Savaşını mı Başlatmak İstiyorlar?
Ülkemizde çok büyük bir deprem oldu.
Batının bazı devletleri deprem yardımı olarak Akdeniz açıklarında demirleyen bir kaç savaş gemisi ile sözde yardıma geldiler.
Mesih, Deccal, kutsal vaat edilmiş topraklar yalanları üzerine bir kurgu planlayarak şeytani bir oyun oynanıyor.
Hedef Anadolu ve Türkler.
Biz önce kendimize bir çeki düzen vermeliyiz.
Depremde kendi arama kurtarma ekiplerimizi organize etmeden ve ülkemize gelecek yabancıları davet etmeden onlarla ilgili nasıl tedbirler alınması gerektiğini gerçekleştirmeden onların ülkemize girmelerine izin vererek en büyük yanlış yapıldı.
Bir savaşın altyapısı deprem bahanesiyle hazırlanıyor.
Deprem olan şehirlerin boşaltılması hangi amaca hizmet ediyor?
O boşluğu kim dolduracak?
Uyuyanları öldürürler, uyuyanlar ölür.
✓ Hayırsız ve kötülük adına yaptıkları işler kendilerini yiyene kadar başkalarının hakkını yiyebilir canlı ölüler.
Doğal afetleri inkar edecek kadar azdıkları için depreme dayanıklı yapılar yapmadılar.
Kader diyerek suçu sürekli yaratana attılar.
Suçu yaratana atanların peşinden gidenlerin üzerine çöktü yaratan.
Şimdi araftayız.
Gazap nasıl bir durumdur?
Kimin üzerine çöker?
Türkiye Cumhuriyeti dahil 22 İslam ülkesinin sınırları değiştirmek isteyen projenin adı neydi?
O projenin eş başkanı kimdi?
Bugün bunu gerçekleştirmek için ülkemiz kuşatma altına alınmış?
Bizim bazı güçlerimiz ise yanlış yerde duruyor?
Bu kutsal toprakların üzerinde yaşayanlar gerçekten kıyam etmiş olmuş olsalardı kıyamet gibi günler yaşamak zorunda kalmazlardı.
Kızılelma'yı doğuracak kutlu doğumun arafesindeyiz.
Yaratanın ordusu belki de Amik ovasında dersini verecek şeytanın ordularına.
Onlar bunun adına Armegaddon savaşı diyorlar.
O savaş başlamış gözüküyor.
Bize bulaşacak bir bahane arıyor fitne ve fesat peşinde koşuyorlar.
İçimize sızanlar bizi sırtınızdan vurmaya kalkacaklar.
Fransızlar Gaziantep'te savaş var gibi sahra hastanesi kuruyor.
Oysa Gaziantep devlet Hastanesi'nde hiçbir sorun yok.
Amerika iki savaş gemisini Akdeniz'de demirlemiş bekletiyor.
İtalya'da savaş gemisi göndermiş.
Depreme savaş gemisi ile yardıma geliyor siyon piyonları.
Depremde bile terör örgütü bize saldırıyor.
Yardım adı altında sivil görünümlü bütün adamlarını bölgeye batı yerleştirdi.
Hedef Hatay.
Çakma devlet planlarını Akdeniz'e kıyısı olan bir devlete dönüştürmek amacıyla bizimle savaşacaklar.
Haarp teknolojisini kullanarak deprem üreterek hedef aldığı ülkenin gücünü zayıflatmak bu amacın bir parçası.
Ölüdeniz fayında gerçekleşen depremler kuzey Anadolu fayında başka bir depreme sebep olursa ülkenin yardımlaşma olanağını ortadan kaldırmak olabilir.
Amik ovası, Çukurova, Fırat ve Dicle'nin arasında kalan Mezopotamya dünyanın en değerli topraklarının ülkemizi beslemesine engel olmak için her türlü çaba gösteriliyor.
Mustafa Kemal Atatürk'ün yolundan gitmek zorundayız.
Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızda ki asil kanda mevcuttur.
Biz bütün savaşlarımızı zaman ve kan ile kazandık.
Mete Han'ın zamanında da Mustafa Kemal Atatürk'ün zamanında da bugünde!
Zaman zulüm yaşattı kan yeniden doğurdu bizi.
Depremde akan kan ile yeniden doğacağız.
İyilik ve kötülüğün savaşını kimin nasıl kazandığını bütün insanlık o zaman görecek.
Şeytan etrafına taraftar toplamanın ve hilenin peşinde.
Biz ise kendi içimizde hilenin oyunlarının bir parçası olanlardan kurtulmanın peşindeyiz.
Mesih'i, Deccal'ı bir türlü ortaya çıkartamıyorlar.
Kazanacak olanı da kendileri olarak gösteriyorlar.
Neler olup bittiğini neler döndüğünü anlayabilen o kadar az insan var ki!
Ayakta uyuyor insanlar.
Uyuyanları öldürüyorlar.
Uyumayanlar ve uyutmayanlar yaşayacaklar.
Şeytanın oğullarının savaş planlarının yanında yeteri kadar desteği bulamadığı için savaşmadan kaybedecekler.
Depremde 130 atom bombası gücünden bahsedilmiş olması farklı bir tehdidin mesajıdır. Anlayana!
Şeytanın oğullarının televizyon ve medyasından bilgi alanların ufku ancak o kadarını görmelerine yeter.
Karşılarında da savaşacak birilerini istiyorlar.
Biz sadece vatanımızı koruyacağız.
] Önder KARAÇAY [
5 notes · View notes
lavinya-cyp · 2 years
Text
Kutsal topraklar...
Tumblr media
6 notes · View notes
yuce-zeus · 17 days
Text
Tumblr media
Kutsal topraklar
0 notes
gundemarsivi · 7 months
Text
Tumblr media
1 Kasım Cumhuriyet tarihimizin iki önemli günüdür, 29 Ekim Cumhuriyet kutlamalarından çıkacak sonuç, İsrail’in Gazze saldırıları…
✍🏻 Orhan Ayber
https://www.gundemarsivi.com/1-kasim-cumhuriyet-tarihimizin-iki-onemli-gunudur-29-ekim-cumhuriyet-kutlamalarindan-cikacak-sonuc-israilin-gazze-saldirilari/
1 Kasım Cumhuriyet tarihimizin iki önemli günüdür
A) Saltanatın kaldırılışının 101. yılı; TBMM 1 Kasım 1922 günü saltanatı kaldırıldı; böylece, son padişah Vahdettin bir İngiliz gemisi ile ülkemizden kaçtı…
B) 1 Kasım 1928 harf devrimi sonrasında Türkiye’de okuma ve yazmada büyük ilerleme yaşand;ı bu belki de ülkemizin gelişmesindeki en önemli devrimlerden biriydi, sonra bunları diğer devrimler takip etti.
29 Ekim Cumhuriyet kutlamalarından çıkacak sonuç
Cumhuriyetimizin 100. yılı ve ATATÜRK devrimleri tüm yurtta on milyonlarca vatandaşımız tarafından büyük bir coşku ile kutlandı ve ANITKABİR ziyaretleri o kadar yoğun ve heyecan vericiydi!!!
A) ATATÜRK devrimlerinin karşısında karşı devrimcilerin hiçbir şansı yoktur.
B) Cumhuriyet kutlamalarını İsrail’in Gazze şehrine yaptığı saldırıları bahane ederek erteleme talebini Türk toplumu kabullenmedi!
İsrail’in Gazze saldırıları
İsrail Devleti tüm dünya önünde bu saldırıyı yaparken İsrail devlet başkanı Netanyahu “İsrail halkı kutsal kitap Tevrat’taki Yeşaya kehanetini görecektir.” yine kutsal kitaplarındaki Tevrat’a göre Nil nehrinden (sınırlarımız içindeki) Fırat ve Dicle nehirlerine kadar sözde onların tanrılarına göre onlara vaadedilmiş topraklar olduğunu söyledi.
Bulunduğumuz çağda dinsel takıntılar ile siyaset yapılır mı?
Bazı AB ülkeleri neden bu çağ dışı kitabı yakmaya cesaret edemiyorlar da bizim kutsal kitabımızı yakıyorlar? Hz. Muhammet çağına damga vurmuş devrim yaratmış bir peygamberdir.
İsrail Gazze ve Filistin savaşının ülkemize hayırlı bir sonucu olmuştur; ABD’nin Türkiye karşıtlığı tüm halkımız tarafından görülmüştür. Eğer ülkemiz ABD’den ve onun ordusu NATO’dan kurtulursa bu en büyük kazancımız olur ve biz gelişen daha barışçı Uzakdoğu ile daha güçlü dostluklar kurabiliriz.
Orhan Ayber
0 notes
bilaldemirkr · 7 months
Text
Filistin-İsrail Savaşı: İnsan Hakları İhlalleri
New Post has been published on https://bilaldemirkr.com.tr/filistin-israil-savasi-insan-haklari-ihlalleri/
Filistin-İsrail Savaşı: İnsan Hakları İhlalleri
Filistin-İsrail Savaşı’nın Tarihsel Arka Planı, İnsan Hakları İhlalleri ve Uluslararası Hukuk, İşgal Altındaki Filistin Topraklarındaki İhlaller, Gazze Şeridi’ndeki Sivil Katliamlar, Batı Şeria’da Yapılan İnsan Hakları İhlalleri, Doğu Kudüs’te İnsan Haklarına Dair Zorluklar, Uluslararası Toplumun Tepkileri ve Çözüm Önerileri. Bu blog yazısında, Filistin ve İsrail arasında süregelen karmaşık ve uzun tarihli çatışmanın köklerini ve buna bağlı olarak meydana gelen insan hakları ihlallerini ele alacağız. Ayrıca, işgal altındaki Filistin topraklarındaki ihlaller ile Gazze Şeridi’ndeki sivil katliamları, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te yaşanan insan hakları zorluklarını da detaylı bir şekilde tartışacağız. Son olarak, uluslararası toplumun bu konuda nasıl tepki verdiği ve çözüm önerilerine de yer vereceğiz.
Filistin-İsrail Savaşı’nın Tarihsel Arka Planı
Filistin-İsrail savaşı, Orta Doğu’nun en karmaşık ve uzun soluklu çatışmalarından biridir. Bu çatışma, Filistinliler ve İsrailliler arasında süregelen toprak anlaşmazlıklarına dayanmaktadır. Tarihçeleri binlerce yıl öncesine dayanan bu iki halk, kutsal topraklar üzerinde hak iddia etmektedir. Filistin-İsrail savaşının tarihsel arka planını anlamak için bu halkların tarihlerine ve kutsal topraklar üzerindeki köklü bağlarına bakmak önemlidir.
Bu çatışmanın kökenleri, İsrail Devleti’nin kuruluşuyla başlar. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Yahudi Halkı’nın soykırıma uğraması ve antisemitizme maruz kalması, birçok ülkenin Yahudilere yönelik toprak talep etmelerine sebep olmuştur. Bu dönemde Filistin, Birleşmiş Milletler tarafından İngiliz mandası altında yönetilmekteydi. 1947’de BM tarafından kabul edilen bir plan ile Filistin toprakları Yahudi ve Arap devletleri arasında bölündü. Ancak bu bölünme planı her iki taraf tarafından da kabul edilmedi ve çatışmalar başladı.
İsrail Devleti’nin kurulması, Filistin topraklarında yaşayan Arap nüfusu tarafından tepkiyle karşılandı. Birçok Filistinli, topraklarını kaybettiklerini ve evlerinden sürüldüklerini iddia etti. İsrail, bu süreçte İngiltere’den bağımsızlık mücadelesi veren birçok Yahudi örgütünün desteğini almıştır. Bu dönemde yaşanan çatışmalar, bölgede kanlı bir savaşa dönüşmüştür. Bu çatışmalar, Filistin-İsrail savaşının tarihsel arka planını oluşturan önemli olaylardandır.
İnsan Hakları İhlalleri ve Uluslararası Hukuk
Bugün dünyanın birçok yerinde insan hakları ihlallerine tanık olmaktayız. Bu ihlaller, bireylerin temel haklarının çeşitli şekillerde kısıtlandığı ve ihlal edildiği durumları kapsamaktadır. İnsan hakları ihlalleri, bireylerin yaşam hakkı, ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, adalet hakkı gibi temel haklarını kapsamaktadır.
Uluslararası hukuk ise, uluslararası ilişkilerde devletlerin davranışlarını düzenleyen ve normlarını belirleyen bir sistemdir. Uluslararası hukukun temel amacı, devletler arasında barışın sağlanması, savaşların önlenmesi ve insan haklarının korunmasıdır. Bu kapsamda, insan hakları ihlallerinin önlenmesi ve cezalandırılması uluslararası hukukun önemli bir unsuru haline gelmiştir.
İnsan hakları ihlalleri ve uluslararası hukuk arasındaki ilişki oldukça önemlidir. Uluslararası hukuk, devletlerin bireylerin haklarını korumak ve ihlalleri önlemek için uluslararası düzeyde iş birliği yapma zorunluluğunu getirir. İnsan hakları ihlalleri durumunda uluslararası toplum, çeşitli tepkiler ve çözüm önerileri sunmaktadır.
İşgal Altındaki Filistin Topraklarındaki İhlaller
Filistin, yüzyıllardır tartışmalı bir bölge olarak bilinir ve İsrail-Filistin sorunu da bu bölgenin en temel sorunlarından biridir. İşgal altındaki Filistin toprakları, uzun yıllardır çeşitli uluslararası insan hakları ihlallerine sahne olmuştur. Bu ihlaller, hem yerel halkın hem de uluslararası toplumun büyük endişelerine neden olmuştur.
Birinci İnsan Hakları İhlali: İşgal altındaki Filistin topraklarında, İsrail askeri güçleri tarafından keyfi tutuklamalar ve gözaltına alınmalar sık sık yaşanır. Bu tutuklamaların birçoğu, hiçbir yasal dayanağı olmadan gerçekleşir ve tutuklanan kişiler uzun süreli tutukluluk koşullarına maruz kalır.
İkinci İnsan Hakları İhlali: İşgal altındaki Filistin topraklarında yerleşim birimleri inşa edilmesi, uluslararası hukuka göre yasa dışıdır. Ancak İsrail, bu bölgede illegal şekilde yerleşim birimleri kurmaya devam etmektedir. Bu durum, Filistin halkının topraklarında yaşama hakkını ihlal etmektedir.
Üçüncü İnsan Hakları İhlali: İşgal altındaki Filistin topraklarında yaşayan Filistinlilere yönelik sık sık ev yıkımları gerçekleştirilmektedir. İsrail askeri güçleri, Filistinlilere ait olduğu iddia edilen evleri yıkmakta ve bu insanları evsiz bırakmaktadır. Bu durum, Filistinlilerin yaşama ve mülkiyet haklarının ihlal edilmesine neden olmaktadır.
Birinci İnsan Hakları İhlali: Keyfi tutuklamalar ve gözaltına alınmalar
İkinci İnsan Hakları İhlali: Yerleşim birimleri inşa edilmesi
Üçüncü İnsan Hakları İhlali: Ev yıkımları
İhlal Türü Açıklama Birinci İnsan Hakları İhlali Keyfi tutuklamalar ve gözaltına alınmalar İkinci İnsan Hakları İhlali Yerleşim birimleri inşa edilmesi Üçüncü İnsan Hakları İhlali Ev yıkımları
Gazze Şeridi’ndeki Sivil Katliamlar
Gazze Şeridi, bu küçük toprak parçası tarihsel olarak birçok gerilim ve çatışma kaynağı olmuştur. Ne yazık ki, bu çatışmalarda en çok zarar görenler siviller olmuştur. Gazze Şeridi’ndeki sivil katliamlar, İsrail ile Hamas arasındaki gerginliklerin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durum, uluslararası toplumda büyük bir endişe kaynağı olmuştur.
Gazze Şeridi’ndeki sivil katliamlar, İsrail’in askeri operasyonları sırasında masum sivillerin hedef alınmasıyla gerçekleşmektedir. İsrail Ordusu, terör örgütlerine karşı mücadele bahanesiyle yoğun bir şekilde Gazze Şeridi’ne saldırılar düzenlemektedir. Ancak bu saldırılarda büyük bir insani kriz ortaya çıkmaktadır. Uluslararası insan hakları hukuku, sivil halkın korunmasını ve masum sivillere zarar verilmemesini vurgulamaktadır. Ancak İsrail’in Gazze Şeridi’nde yaptığı saldırılar bu hukuka aykırıdır ve birçok sivilin ölümüne neden olmaktadır.
Gazze Şeridi’ndeki sivil katliamların bir diğer boyutu da Gazze Şeridi’ndeki yaşam koşulları nedeniyle ortaya çıkan insani krizdir. İsrail’in uyguladığı ambargo ve abluka nedeniyle Gazze Şeridi’ndeki insanlar temel insani ihtiyaçlarını karşılamakta büyük zorluklar yaşamaktadır. Elektrik kesintileri, su sıkıntısı, gıda eksikliği gibi sorunlar günlük yaşamı olumsuz etkilemektedir. Bu durum, sivil halkın yaşamını sürdürebilmesini tehlikeye atmaktadır.
Uluslararası toplum, Gazze Şeridi’ndeki sivil katliamlara tepkisiz kalmamıştır. Birçok ülke ve uluslararası örgüt, İsrail’in sivil halka yönelik saldırılarını kınamış ve çözüm önerileri sunmuştur. Ancak çözüm bulmak için daha fazlasının yapılması gerekmektedir. İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını durdurması, insani yardımların serbest bırakılması ve sivil halkın temel ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayacak adımlar atılmalıdır. Ayrıca, diplomatik yollarla müzakerelerin yapılması ve çatışma tarafları arasında uzlaşmayı sağlayacak adımların atılması önemlidir.
Sonuç olarak, Gazze Şeridi’ndeki sivil katliamlar son derece üzücü bir durumdur. İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları, masum sivillerin ölümüne ve insani bir krizin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Uluslararası toplumun bu konuda harekete geçmesi ve çözüm önerileri sunması gerekmektedir. Sivil katliamlara son verilmesi ve sivil halkın temel ihtiyaçlarının karşılanması için adımlar atılmalıdır. Bu şekilde, Gazze Şeridi’ndeki sivil katliamların sona ermesi ve barışın sağlanması için önemli bir adım atılmış olacaktır.
Batı Şeria’da Yapılan İnsan Hakları İhlalleri
Batı Şeria’da yapılan insan hakları ihlalleri, Filistin-İsrail çatışmasının önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. Batı Şeria, Filistin’in bağımsızlık talebiyle uluslararası arenada sık sık gündeme gelen bir bölgedir. Ancak İsrail’in bu bölgeyi işgal etmesi ve uyguladığı politikalardaki çeşitli ihlaller, insan hakları açısından ciddi sorunları da beraberinde getirmektedir.
Batı Şeria’da en çok karşılaşılan insan hakları ihlallerinden biri, yerleşim birimleri inşasıdır. İsrail, Batı Şeria’da yerleşim birimleri kurarak Yahudi yerleşimcileri bu bölgelere yerleştirmekte ve Filistinlilerin yaşam alanlarını kısıtlamaktadır. Bu durum, BM tarafından da illegal olarak kabul edilmektedir. Filistinliler, topraklarından zorla çıkarılarak yerlerinden edilmekte ve toprakları İsrail’e verilmektedir.
Batı Şeria’da bir diğer önemli insan hakları ihlali ise güvenlik önlemlerinin aşırı kullanılmasıdır. İsrail, Batı Şeria’da geniş çaplı askeri operasyonlar düzenlemekte ve sık sık sokağa çıkma yasakları ilan etmektedir. Bu durum, sivil halkın günlük yaşamını olumsuz etkilemekte ve temel insan hakları olan yaşam hakkı, eğitim hakkı ve sağlık hakkı gibi hakların ihlal edilmesine sebep olmaktadır.
Batı Şeria’da yerleşim birimi inşası
Güvenlik önlemlerinin aşırı kullanımı
İnsan Hakları İhlali Türü Açıklama Yerleşim Birimi İnşası Batı Şeria’da İsrail tarafından kurulan yerleşim birimleri, Filistinlilerin yaşam alanlarını kısıtlamaktadır. Güvenlik Önlemleri İsrail, Batı Şeria’da sık sık askeri operasyonlar düzenleyerek sivil halkın günlük yaşamını olumsuz etkilemektedir.
Doğu Kudüs’te İnsan Haklarına Dair Zorluklar
Doğu Kudüs, tarihi ve dini önemi nedeniyle İsrail ile Filistin arasında uzun süredir tartışmalı bir bölge olmuştur. Bu bölgedeki insan haklarına dair yaşanan zorluklar, hem yerel halkın hem de uluslararası toplumun dikkatini çekmektedir. İşgal altındaki Doğu Kudüs’te, insan haklarının ihlal edildiği birçok durum yaşanmıştır.
Birincisi, İsrail tarafından uygulanan ev yıkımlarıdır. İnsan Hakları İhlalleri kapsamında ele alınması gereken bu eylem, Doğu Kudüs’teki Filistinlilerin evlerini kaybetmesine neden olmaktadır. İsrail, bahane olarak güvenlik endişelerini gösterse de, bu uygulamaların etnik temizlik amaçlı olduğu iddia edilmektedir.
İkinci olarak, Doğu Kudüs’teki Filistinlilere verilen inşaat izinleridir. İsrail, Filistinlilere inşaat izni vermemekte, mevcut evlerin onarılmasını bile engellemektedir. Bu durum, Filistinlilerin yaşam alanlarını sınırlamakta ve nüfuslarını kontrol etmeye yönelik bir politika olarak değerlendirilmektedir.
Uluslararası Toplumun Tepkileri ve Çözüm Önerileri
Filistin-İsrail sorunu, yıllardır dünya gündeminde önemli bir yer tutmaktadır. Bu sorunun çözümü için uluslararası toplumun tepkileri ve önerileri de oldukça önemlidir. Birçok ülke, bu süreçte arabuluculuk yaparak çözüm bulmaya çalışmıştır. İşte bu blog yazısında, uluslararası toplumun tepkileri ve çözüm önerileri üzerine bazı detaylara yer vereceğiz.
Öncelikle, Birleşmiş Milletler (BM) gibi uluslararası örgütler Filistin-İsrail sorununun çözümünde etkili bir rol oynamaktadır. BM, taraflar arasında müzakerelerin yapılmasını ve barışçıl bir çözüm bulunmasını teşvik etmektedir. Ayrıca, BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararlar ve uyguladığı yaptırımlar da sorunun çözümüne yardımcı olmaktadır.
Diğer yandan, bazı ülkeler tarafından yapılan boykot ve ambargo gibi ekonomik önlemler de İsrail’in politikalarına tepki olarak ortaya çıkmaktadır. Bu önlemler, İsrail’in Filistinlilere yönelik insan hakları ihlallerine karşı bir duruş sergilemek amacıyla alınmaktadır. Ayrıca, uluslararası arenada İsrail aleyhine yapılan protestolar, hükümetlerin ve bireylerin tepkilerini göstermektedir.
Bunun yanı sıra, uluslararası toplumun çözüm önerileri de önemli bir yer tutmaktadır. Birçok ülke ve örgüt, Filistin-İsrail sorununun çözümü için iki devletli bir çözüm önermektedir. Bu çözüm, Filistin ve İsrail’in bağımsız bir şekilde var olabileceği, sınırların belirlendiği ve barışçıl bir şekilde bir arada yaşamanın sağlandığı bir çözüm olarak önerilmektedir. Ayrıca, Kudüs gibi hassas bir konuda uluslararası bir statü önerilmesi de çözüm önerileri arasında yer almaktadır.
Filistin-İsrail sorununun çözümü için uluslararası toplumun tepkileri ve çözüm önerileri oldukça önemlidir. Bu tepkiler ve öneriler, taraflar arasında müzakerelerin yapılmasını ve barışçıl bir çözüm bulunmasını teşvik etmektedir. Ancak, bu sürecin uzun ve zorlu bir süreç olduğunu unutmamak gerekmektedir. Her ne kadar uluslararası toplumun desteği olsa da, kalıcı bir çözüm için tüm tarafların ortak irade göstermesi gerekmektedir.
Sık Sorulan Sorular
Filistin-İsrail Savaşı’nın Tarihsel Arka Planı nedir?
Filistin-İsrail Savaşı, 1948 yılında İsrail’in kurulmasıyla başlayan ve günümüze kadar devam eden bir çatışma sürecidir.
İnsan Hakları İhlalleri ve Uluslararası Hukuk konusunda ne söylenebilir?
Filistin-İsrail çatışması sırasında birçok insan hakları ihlali yaşanmış ve uluslararası hukuk normları ihlal edilmiştir.
İşgal Altındaki Filistin Topraklarındaki İhlaller nelerdir?
İşgal altındaki Filistin topraklarında yerleşim birimleri inşa etme, toprak gaspı, ormanlık alanların yok edilmesi gibi birçok ihlal gerçekleştirilmektedir.
Gazze Şeridi’ndeki Sivil Katliamlar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Gazze Şeridi’nde İsrail’in gerçekleştirdiği saldırılar sırasında birçok sivil katledilmiş ve insan hakları ihlalleri yaşanmıştır.
Batı Şeria’da Yapılan İnsan Hakları İhlalleri nelerdir?
Batı Şeria’da sık sık gerçekleştirilen ev yıkımları, keyfi gözaltılar, işkence gibi birçok insan hakları ihlali yaşanmaktadır.
Doğu Kudüs’te İnsan Haklarına Dair Zorluklar nelerdir?
Doğu Kudüs’te İsrail tarafından uygulanan ayrımcı politikalar nedeniyle insan haklarına dair birçok zorluk yaşanmaktadır.
Uluslararası Toplumun Tepkileri ve Çözüm Önerileri nelerdir?
Uluslararası toplum, Filistin-İsrail çatışması konusunda farklı tepkiler vermiş ve çözüm önerileri sunmuştur.
"@context": "https://schema.org", "@type": "FAQPage", "mainEntity": [ "@type": "Question", "name": "Filistin-İsrail Savaşı'nın Tarihsel Arka Planı nedir?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Filistin-İsrail Savaşı, 1948 yılında İsrail'in kurulmasıyla başlayan ve günümüze kadar devam eden bir çatışma sürecidir." , "@type": "Question", "name": "İnsan Hakları İhlalleri ve Uluslararası Hukuk konusunda ne söylenebilir?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Filistin-İsrail çatışması sırasında birçok insan hakları ihlali yaşanmış ve uluslararası hukuk normları ihlal edilmiştir." , "@type": "Question", "name": "İşgal Altındaki Filistin Topraklarındaki İhlaller nelerdir?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "İşgal altındaki Filistin topraklarında yerleşim birimleri inşa etme, toprak gaspı, ormanlık alanların yok edilmesi gibi birçok ihlal gerçekleştirilmektedir." , "@type": "Question", "name": "Gazze Şeridi'ndeki Sivil Katliamlar hakkında bilgi verebilir misiniz?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Gazze Şeridi'nde İsrail'in gerçekleştirdiği saldırılar sırasında birçok sivil katledilmiş ve insan hakları ihlalleri yaşanmıştır." , "@type": "Question", "name": "Batı Şeria'da Yapılan İnsan Hakları İhlalleri nelerdir?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Batı Şeria'da sık sık gerçekleştirilen ev yıkımları, keyfi gözaltılar, işkence gibi birçok insan hakları ihlali yaşanmaktadır." , "@type": "Question", "name": "Doğu Kudüs'te İnsan Haklarına Dair Zorluklar nelerdir?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Doğu Kudüs'te İsrail tarafından uygulanan ayrımcı politikalar nedeniyle insan haklarına dair birçok zorluk yaşanmaktadır." , "@type": "Question", "name": "Uluslararası Toplumun Tepkileri ve Çözüm Önerileri nelerdir?", "acceptedAnswer": "@type": "Answer", "text": "Uluslararası toplum, Filistin-İsrail çatışması konusunda farklı tepkiler vermiş ve çözüm önerileri sunmuştur." ]
0 notes
sillagen · 7 months
Note
hocam şunu anlatmaya çalışıyorum doğu türkistan için kimse televizyonlarda ağlamadı yas ilan edilmedi neredeyse hiçbir sosyal medya ortamında konuşulmadı ya da çok az konuşuldu yani zulüm kutsal topraklarda olmayınca zulüm olmuyor mu toplumu şu an filistin için ayağa kalkmaya çağırıyorsunuz ama konu başkalarına gelince sesiniz pek bir cılızdı konu şu an doğu türkistan olmayabilir ama konu doğu türkistan olduğunda da bir çoğunuzun sesi çıkmadı mesele kutsal topraklar mı mesele mescidi aksa mı sadece. sırf kutsal topraklarda yaşanmıyor diye zulme sessiz kaldığınız günler olmadı mı yanlış anlama seni suçlamıyorum ama toplumun genelinde var bu israil boykot edildi kimilerince belki ama çin boykot edilmedi bile
Anonim kusura bakma da benim çok büyük kitlelerim yok. Burda da çok takipçim var sanma yok yani. İsrail postum günlük kendi kendime konuşmalarından birisi. Biri rb ediyor o görüyor rb ediyor diye yayıldı. Twitter desen 58 takipçi instagram desen sadece tanıdıklar. Bu boykot dediğin iş büyük kitleleri hesapların ses getirmesi ile oluşacak bir olay. Yani neden yas ilan edilmeli konusunda ben yetkili değilim. Ben burda boykot ettiğimi bile sanmayan biriyim. Neden dersen? Çünkü burda çoğu takipçiyi tanıyorum onlar da beni tanıyor. Çünkü günlük takılıyorum ben burda dua ve ibadet tarafına bakarım ne yanlışsa kendi içimde tedbirini alır kimseye demeden yoluma bakarım.Bana bu konuda yetkili biriymişim gibi konuşuyorsun. Ben zulme karşı çıkıyorum. Doğu Türkistan olayında da yetkili bir insanmışım gibi sesiniz cılız kalıyor diyorsun. Bu kadar yetkili ve önemseyen biri olduğumu düşünmüyordum. Sen beni takip ediyorsun şu an bu sana has bir şey değil toplumun genelinde var. O konu hakkında kendini belli etmeyince o konuyu önemsemiyorsun adı altında suçlanıyorsun. Ben kendi kendime konuştuğum bir post yayılıyor. Sürekli Kudüs meselesine değinen biri bile değilim. Topu topu aralıklarla üç mü dört mü bir post attım. Kendimi kimseyi ispatlama halim yok. Ben aklıma geleni yazarım burayı haber yeri ve siyasi, toplumsal bir amaç için kullanmıyorum.
1 note · View note
psikopatpsikolog01 · 7 months
Text
sevmek... dünyanın var oluşundan beri var oldu, krallar, imparatorlar geldi geçti bu dünyadan, inanılan binlerce tanrı.. kutsal topraklar, nesneler ve daha nicesi.. sevmek ne tanrısal bir duygu geldi ve geçmiyor her zaman var oluyor, sevmek sana benzer, hep biraz buruk ve yaralı ama her zaman güzel, sevmek biraz da bana benzer inatçı ve umut dolu... sevmek sana benzer bana benzer, bize benzer sevmek.
0 notes
mantikutayr · 1 year
Link
1 note · View note
Text
Sarıkamış Şehitleri Battalgazi'de Oratoryo Gösterisiyle Anıldı
Tumblr media
Allahuekber Dağları'nda donarak şehit olan 90 bin asker, tüm Türkiye'de düzenlenen etkinliklerle anılırken, Battalgazi Belediyesi tarafından düzenlenen “Vatan İçin Cennete Yürüyenler” isimli Oratoryo gösterisi de büyük beğeni topladı. Ellerinde Türk bayrakları ilgiyle gösteriyi izleyen yüzlerce vatandaş, duygu dolu anlar yaşadı.
Tumblr media
Sarıkamış Harekatı’nın 108.yılı dolayısıyla Battalgazi Belediyesi tarafından özel bir programa imza atıldı. Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü tarafından Allahuekber Dağları'nda düşmana tek bir kurşun dahi sıkamadan soğuk hava koşullarında 90 bin şehit verilen Sarıkamış Harekatı’nın yıl dönümünü anmak için “Vatan İçin Cennete Yürüyenler” isimli özel bir Oratoryo gösterisi düzenlendi. Sarıkamış'ta düşmandan çok kar ve tipiyle mücadele eden, sırtında kışlık giysisi ve ayağında düzgün bir botu dahi olmayan 90 bin şehit, Medeniyetin Kalbi Battalgazi’de dualarla birlikte Oratoryo gösteriyle anıldı. Battalgazi Belediyesi Konferans Salonunda düzenlenen ve duygu dolu anların yaşandığı gösteriye yüzlerce vatandaşın yanı sıra Malatya Valisi Hulusi Şahin, Malatya Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Mehmet Çolak, Battalgazi Belediye Başkanı Osman Güder, AK Parti Malatya İl Kadın Kolları Başkanı Özlem Pelitoğlu, Turgut Özal Üniversitesi Rektör Yardımcısı Orhan Gündüz, İl Milli Eğitim Müdürü Hatice Özdemir, Malatya Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Ali Laloğlu, Siyasi Parti ve Sivil Toplu Kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Kernek Karagözlüler Cami İmam Hatibi Necmettin Ceylan’ın Kur'an-ı Kerim Tilavetiyle başlayan, Turgut Özal Üniversitesi Dr.Öğretim Üyesi Songül Dumlupınar Alican’ın sunumuyla devam eden program, Turgut Özal Sosyal Bilimler Lisesi öğrencilerinin Oratoryo gösterisi ile son buldu. 
Tumblr media
BAŞKAN GÜDER: “ECDADIMIZ O GÜN ALLÜHE EKBER DAĞLARINDA DESTAN YAZDI” Mehmet Akif Ersoy'un, "Gök kubbenin altında yatar, al kan içinde. Ey yolcu, şu topraklar için can veren erler. Hakk'ın bu veli kulları taş türbeye girmez. Gufrana bürünmüş, yalınız Fatiha bekler." dizeleriyle sözlerine başlayan Battalgazi Belediye Başkanı Osman Güder, “Sarıkamış şehitlerini rahmetle ve minnetle yad ediyoruz. Bugün burada geçmişimizi unutmamak, unutturmamak ve ecdadımıza karşı görevimizi yerine getirmek amacıyla bir aradayız. Az önce izlediğimiz görüntülerin ardından söylenecek çokta bir şey yok. Bu görüntüler her şeyi fazlasıyla anlatıyor. O gün Yemen’den yazlık kıyafetlerle gelip, Sarıkamış’a gittiler. Kışlık kıyafetleri yoktu. Ne erzakları vardı ne de yiyecekleri. Tek bir şey vardı, oda iman ve inançlarıydı. Bunlar varsa yeter dediler. 22 Aralık 1914 yılında gerçekleştirilen Sarıkamış Harekâtı Vatan, Millet, Bayrak ve Hürriyet gibi kutsal değerler uğruna vazifeye koşan Aziz Şehitlerimizin ölümsüzlük destanıdır. Ecdadımız o gün Allühe Ekber dağlarında destan yazdı. Fedekarlığın, tahammülün inancın ve sevdanın olduğu kadar kahramanlığın ve kardeşliğin de destanı yazıldı. İşte ecdadımız bize ülkeyi böyle teslim etti. Hemen ardından Çanakkale başladı. Binlerce ecdadımız orada da vatanı için canını seve seve feda etti. Amaç bağımsızlıktı, amaç hürriyetti, amaç özgürlüktü. Sizin yazdığınız bu destana sahip çıkacak, sizin kutsal emanetinizi asla ve asla yere düşürmeyeceğiz. Canınızla kanınızla yazdığınız kahramanlık anıtı olan vatanımıza sizin kadar sahip çıkacak onu yüceltmeye, büyütmeye devam edeceğiz. Ölümü öldüren bir anlayışa sahip bir medeniyetin mensupları olan bizler, vatanı, bayrağı ve inancı için can vermeyi, yaşamaktan daha evlâ görürüz. Bizler dünümüzü unutmadık. Bugünümüzü unutmuyoruz,  yarınımızı unutmayacağız. Bu duygu ve düşüncelerle Sarıkamış’taki şehitlerimiz başta olmak üzere, Çanakkale’de, İstiklal Harbi’nde, bölücü ve yıkıcı terör örgütleri ile yapılan mücadelelerde ve gönül coğrafyamızın her bir karışında şehadet mertebesine eren tüm kahramanlarımızı minnet, şükran ve rahmetle anıyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun” ifadelerini kullandı. 
Tumblr media
VALİ ŞAHİN: “BENİM BÜYÜK DEDEMDE SARIKAMIŞ’TA ŞEHİT OLDU” Programda duygusal anlar yaşayan ve dedesinin de Sarıkamış’ta şehit düştüğünü hatırlatan Malatya Valisi Hulusi Şahin, “Sarıkamış’ta tek kurşun sıkmadan binlerce şehit verdik ve buna dedemde dahildir. Benim büyük dedem yani babamın dedesi Sarıkamış’ta yatıyor. Babenem yetim büyümüş ve bizim çocukluğumuz onların yaşadıkları zorlukları dinlemekle geçti. Battalgazi Belediyesi tarafından hazırlanan bu özel program için Başkanımıza teşekkürlerimi iletiyorum. Programda hazırlanan videoyu görünce insanın canı çok yanıyor. Allah’a sana şükürler olsun ki Müslümanız. Şehitlerimizin mertebesinden dolayı nasıl misafir edildiğine dair ayetlerle aydınlandıktan sonra içimiz kan ağlasa da yüzümüz gülüyordu. Sarıkamış’ta askerimizin ayağına çorap bulamadık. O zorluklarla vatanı için canından vazgeçmişler. Şükür ettik ve sabrettik. Sabır ettik İHA’larımız SİHA’larımız şuanda göklerde. Türkiye’miz nereden nereye geldi. Sabredenlere müjdeli ayetin sırrı gerçekleşti. Sarıkamış olmasaydı, Çanakkale olmasaydı, bugünün Türkiye’sinde olamazdık. Böyle karakterli, ahlaklı, pırıl pırıl bir gençlik ile geleceğe umutla bakıyor olamazdık. Bunların hepsi şehitlerimizin sayesinde olmuştur. Bunu bilmek ve unutmamak lazım.  Bize düşen onların bu kutlu emanetlerine sahip çıkmak ve yollarında yürümektir. Hangi görevdeysen görevini yapmakta bir cihattır ve emanetin hakkını vermektir. Şehadet mertebesine eren tüm kahramanlarımızı minnet, şükran ve rahmetle anıyorum. Bu güzel programda emeği geçen herkese teşekkürlerimi iletiyorum” dedi. Read the full article
0 notes