Tumgik
#muhibbi divanı
yorgunherakles · 2 years
Quote
tedbirini terk eyle takdir hüda’nındır sen yoksun o benlikler hep vehm ü gümanındır birden bire bul aşkı bu tuhfe bulanındır devran olalı devran erbab‐ı safanındır aşıkda keder neyler gam halk‐ı cihanındır
şeyh galip divanı
19 notes · View notes
muhubbi · 3 years
Text
KANUNİ'NİN ( MUHİBBİ) EDEBİ YÖNÜ
 Arapça, Farsça, ve Sırpçayı çok iyi bilen Kanûnî Sultan Süleyman doğu İslam kültürüne vakıf olduğu gibi batı kültürünü de çok iyi tanımaktaydı. Kanûni Sultan Süleyman, Türk Divan Edebiyatı ve şiirine eşsiz ve ebedi mısralar kazandıran ve en çok şiir yazan şairlerimizin başında gelir. Muhibbî, aşk ıstırabı, kanaat, tevazu, felekten şikâyet gibi, her divan şairinde görülen klasik konuları işlemiştir. Çağdaşı olan 'Zati den sonra en çok şiir yazan divan şairidir. Bunca devlet işi, seferleri, savaşları ve diğer işleri arasında bu kadar şiir yazabilmiş olması oldukça şaşırtıcı bir durumdur.
Kanuni sadece edebiyata  değil müziğe, minyatüre ve el sanatlarına da çok değer veren bir hükümdardı. Zamanında HAYALİ, BAKİ, Zati, Taşlıcalı Yahya,  Usuli, FUZULİ',  gibi çok değerli şairler yetişmiş bu şairlerin pek çoğuna ihsanlarda bulunmuştur. Osmanlı devrinin en önemli  Minyatürcülerin olan Matrakçı Nasuh'u da korumuş, pek çok seferine Matrakçı Nasuh ’u da götürmüş fethedilen ve görülüp gezilen yerlerin minyatürlerini de yaptırtmıştır.
En sevdiği adamlarından biri olan PARGALI İBRAHİM PAŞA ile tanışması onun sanata ve sanatçıya verdiği değeri göstermesi bakımından önemlidir. Manisa da Şehzade olarak görev yaparken bir evden keman sesi duyarak kimin çaldığını öğrenmek istemiştir. Kemanı çalan kişi PARGALI İBRAHİM ’dir. Bunun üzerine PARGALI İBRAHİM ’i yanına almış ve uzun müddet yanında muhafaza etmiş, şehzadeliği sırasında onu doğancı başı, hükümdarlığı esnasında da Has odabaşlığına kadar yükseltmiştir.
Bu büyük hükümdarın devrinde yüzlerce büyük sanatçı, mimar, Minyatürcü,  Şair , yazar, coğrafya bilgini yetişmiştir. Edebiyyata;a HAYALİ, BAKİ ,Zati ,  Taşlıcalı Yahya, Usuli, FUZULİ',  gibi İlim’de; Zenbilli Ali Efendi, İbn Kemal ( Şeyh'ül islam- Kemal Paşazade- ve Ebussuud Efendi… Mimaride; Koca Sinan… Tarih’te; Selanikî Mustafa, Âli, Celâlzâde Mustafa, Nişancı Mehmet… Coğrafyada; Piri Reis,… Denizcilikte; Barbaros Hayreddin Paşa ve Turgut Reis… Minyatürde Matrakçı Nasuh. Önde gelen isimlerdendir.
Muhibbi beğendiği şairler olarak,Ali Şir Nevai, (15.yy) ,,Genceli Nizami , Hafızı Şirazi gibi şairlerin ismini zikreder. Çağdaşları Fuzuli, Baki, Hayali gibi dev şairlerin ismini zikretmez. [7]Onun üzerinde en çok etki eden şair olarak Nizami Gencevi gösterilebilir. Şiirlerini ince hayal, nazik ve rengin edasıyla Nizami’nin şiirlerine benzetir. [8] Kanuninin Muhibbi mahlası ile yazılmış bir divanı vardır. Muhibbî, kelime manası olarak Arapça "hubb" kökünden "seven, sevgi besleyen, dost" anlamlarına gelir. Muhibbî veya vezin gereği nadiren de olsa Muhib, Sultan Süleyman, Meftûnî, Âcizî mahlaslarını kullandığı hacimli divanında tam 2779 adet gazel bulunmaktadır ki, Divan şairleri arasında en fazla gazel yazmış olan Zâtî'nin bile ulaştığı gazel sayısı 1825'tir. Kanuni böylece Divan edebiyatının gazel rekorunu kırmıştır.[9]
Devrinin ünlü şairlerinden HAYALİ, BAKİ ,Zati , FUZULİ', gibi şairlerin etkisinde kalan Muhibbî, İran şiirinde de başta Genceli Nizami olmak üzere Selman ve  SA'Dİ ŞİRAZİ den etkilenmiştir. Bazen şiirlerinde vezin bulamamış  şekil ve  ahengi bozmuştur. Çok şiir yazması ve yazdıklarıyla yeniden uğraşacak vakit bulamamasından dolayı devrinde ikinci sınıf bir şair olarak tanınmıştır.[10] Şiirlerinde devrinin örf adet, inanç ve zevkini yansıtırken, deyimlerden, atasözlerinden sosyal hayata dair unsurlardan faydalanmıştır. Vezne pek dikkat edememekten kaynaklanan ahenk bozukluklarına düştüğü birçok şiirinden şiirlerinin üzerinde çok durmadığı anlaşılır. Bu kusurlara düşmesinin diğer bir nedeni de çok sayıda şiir yazmış olması gösterilebilir.
Şiirlerinde Şehzade Cem Sultan,ve Avni- (Fatih Sultan Mehmet 'in de etkileri görülür. Devrinin diğer şairleri gibi aşk ve tabiat konularının dışına çıkamamıştır. Yalnız bir-iki şiirinde kahramanlık duygularını işlemiş, İran üzerine askeri ile yürümeyi arzu ettiğini dile getiren kahramanlık konulu şiirler yazmıştır. Askerlik ve harp duygularını dile getiren şiirlerde onun muzaffer olma duygularını okuruz.
Allah Allah diyelim rayeti şanı çekelim
Gözüne sürme deyu dudu siyahı çekelim
Payimal eyleyelim kişverini surhu serin
Yürüyüp her yane dek Şarka siyahı çekelim[11]
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
6 notes · View notes
gulcansenterzi · 4 years
Text
Muhibbî'nin gönlünden:
GÂH OLUR MÜLK-İ CİHANA
HÂN İDER GÖNLÜM BENİ
Gâh olur mülk-i cihâna han ider gönlüm beni,
Geh döner şehr-i gama derbân ider gönlüm beni.
Zaman olur dünya mülküne sultan eder gönlüm beni,
Bazen de döner gam şehrine kapıcı eder gönlüm beni.
Gâh olur can mülkini ma’mur ider mimar-ı dil,
Geh harâb idüp yıkar virân ider gönlüm beni.
Zaman olur gönül mimarı can mülkünü mamur eder,
Bazen de yıkar viran eder gönlüm beni.
Gâh vasl-ı fikr ider gâhi dönüp hicrân eker,
Gâh şâd ider gehi giryân ider gönlüm beni.
Zaman olur kavuşmayı düşünür, bazen dönüp ayrılıktan söz açar,
Bazen sevindirir, bazen de ağlatır gönlüm beni.
Gâh olur anlar rumûzı kâyinâtı ser-te-ser,
Gâh olur bir nutkı yok hayvân ider gönlüm beni.
Zaman olur kâinatın sırlarını baştan başa anlar,
Bazen de sözü olmayan hayvan eder gönlüm beni.
Gâh olur bir katre eyler bil ki kem bir katreden,
Geh telâtumlar urup umman ider gönlüm beni.
Zaman olur bir damla eyler, belki de küçük bir damladan,
Bazen de dalgalar vurup okyanus eder gönlüm beni.
Gâh olur âh ateşiyle âlemi oda yakar,
Gâh olup yaş dökmeğe bârân ider gönlüm beni
Zaman olur ah ateşiyle âlemi ateşe yakar,
Bazen de gözyaşı dökerek yağmur eder gönlüm beni.
Gâh olur bir zerre-i nâçizden kemter kılur,
Geh döner hurşid-veş rahşân ider gönlüm beni.
Zaman olur önemsiz bir zerreden daha aşağı tutar,
Bazen de güneş gibi aydınlık eder gönlüm beni.
Gâh olur kim künc-i gamdan çıkmayup eyler karâr,
Gâh olur her yana sergerdân ider gönlüm beni.
Zaman olur dert köşesinden çıkmayıp, orada kalır,
Bazen de her yana şaşkın serseri gibi gezdirir gönlüm beni.
Gâh olur hande eyler gülşen içre gül gibi,
Gâh olur bülbül gibi nâlân ider gönlüm beni.
Zaman olur gül bahçesinde gül gibi güldürür,
Bazen de bülbül gibi inletir gönlüm beni.
Gâh virür atlas kabâ hem başuma zerrin külâh,
Geh kalender eyleyüp üryan ider gönlüm beni.
Zaman olur bana atlas elbise başıma da altın külah giydirir,
Bazen de kalender eyleyerek çıplak gezdirir gönlüm beni.
Gâh mest olup içürür bana aşkın cür’asın,
Geh gubar-ı gam virüp hayran ider gönlüm beni.
Zaman olur mest olup bana aşkın yudumunu içirir,
Bazen de gam tozu verip şaşkın eder gönlüm beni.
Gâh olur serkeşlik eyler başına sultân olup,
Gâh olur bir bende-i fermân ider gönlüm beni.
Zaman olur âsilik yapar başına buyruk olup,
Bazen de bir fermanın kölesi eder gönlüm beni.
Gâh olur nazm-ı Nizami’den Muhibbi dem urur,
Gâh bir harf anlamaz nâdân ider gönlüm beni.
Zaman olur Muhibbi, Nizami şiirinden dem vurur,
Bazen de bir harf anlamayan cahil eder gönlüm beni.
Kanuni Sultan Süleyman
"Muhibbi"
( 1494 - 1566 )
Muhibbi Divanı, Bütün Şiirleri 2, S. 1574
0 notes
wordpresstemalari · 5 years
Text
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Edebi Kişiliği ve Sanatının Özellikleri
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Edebi Kişiliği ve Sanatının Özellikleri
Murat Karavelioğlu’na göre geleneğin yetiştirdiği şairlerden biri olan Muhibbi, yetiştiği geleneğe sıkı sıkıya bağlı bir şairdir. İstanbul’dan uzaklarda yazdığı ilk şiirleri iptidaidir. Bunlarda çoğunlukla ıstırap ve kanaatkârlık duyguları ağır basar. Padişahlık hayatında yazdığı daha çok sayıdaki şiirinde sanatının olgunlaştığı görülür. Aşk, coşku, heyecan, kahramanlık ve tefekkür şiirleri yazmıştır.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
beytiyle başlayan gazeli asırlardır milletin hafızasında ve dilindedir. Padişahlığını ve cihangir bir savaşçı oluşunu hatırlatan çok sayıda şiire rastlamak mümkündür. Hürrem Sultan’a duyduğu büyük aşkı terennüm ettiği ince ve zarif söyleyişli gazelleri vardır. Oğullarının ıstırabını dile getirdiği şiirleri de son derece başarılıdır.
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Şairin Sanat Kudreti ve Şiir Dili
Sanat kudreti bakımından vasatın üzerinde bir şair olarak değerlendirilebilecek olan Muhibbi’nin şiirleri, şiirinin unsurları ve özellikleri Divan Şiirinin genelinden farklı değildir. Zülf, dudak, göz ya da kaş, tüm şairlerde olduğu gibi Muhibbi’de de öyledir.
Tumblr media
Şairin kullandığı dil o devrin klasik Osmanlı Türkçesidir. Döneminin şairlerine bakıldığında Muhibbi’nin dili daha sadedir. Arapça-Farsça kelimelerin oranı daha düşüktür. Çünkü Muhibbi, bir padişah olmakla çok geniş kitlelere hitap etme zorunluluğundadır. Vasat bir şair olduğundan şiirlerinde imale ve zihaflar bir hayli çoktur. Mesela şu beyit ne kadar sadedir:
Günde bir kez görmesem halüm nolur dirken benüm
Bir yıl oldı görmez oldum anı andum agladum
Doç. Dr. Karavelioğlu: Muhibbî’nin Üstadları
Muhibbi Türk şairlerinden en çok Nevayi, Ahmet Paşa, Necati, Baki, Fuzuli ve Hayali’nin tesirinde kalmıştır. Mesela Ahmet Paşa:
Gül yüzünde saçdı anber kâkül-i müşkîn-i dost
İtdi can bûyın muattar kâkül-i müşkîn-i dost
Muhibbi:
Gül yüzünde kodı anber kâkül-i müşkîn-i dost
Eyledi kendüyi çenber kâkül-i müşkîn-i dost
Sadi, Hafız, Cami, Selman, Nizami, Attar gibi İran şairlerinin de etkisi altında kalan şair, Arap edebiyatından Hassan’ın etkisindedir. Birçok beytinde bu şairlere övgü dolu ifadeler vardır. Tabi bunda, kendini üstün görme hissi de bulunmaktadır.
Bunların yanı sıra Baki, Mesihi, Sevdayi, Ulvi, Azadi ve oğlu Mustafa gibi şairler onun şiirlerine nazire yazmışlardır.
Murat Karavelioğlu: Muhibbi Şiiri Neleri Anlatır?
Şiirinde Allah’a ve Peygamber’e övgü dolu ifadeler yer alır. Tasavvufi unsurlara tesadüf olunmakla birlikte bunlar Divan Şiirinin malzemeleri arasında gerektiğinde kullanılmışlardır. Asıl gaye olmaktan uzaktır.
Muhibbi’nin şiirlerini muhteva ve üslup bakımından üç gruba ayırmak mümkündür: 1. Hükümdarlığını, sultan şahsiyetini ve havasını yansıtan veya hamasi yönü olan şiirler. 2. Hikemi, fikri, talimi mahiyet ve öğüt verici veya tasavvufi-dini türden şiirler. 3. Âşıkane, rindane mahiyetteki şiirler.
Şiirlerinde devlet, ferman, sultan, abd, kul, asker, leşker, tuğ, liva, şah, kişver, alem, tabl, tuğra, taç vb. kelimelerin çok geçmesi tesadüfi değildir.
Şiirlerinde onun çeşitli görüşlerini bulabiliriz. Sayıca çok olmaları da buna imkân vermektedir. Şair için şiir söylemek bir bakıma başka bir âleme hicret etmektir. Şair hakikatten bahsetmelidir. Şiirinde ayet ve hadislere çokça yer vererek hakikatleri konu edinir.
Muhibbi’nin şiirleri genellikle âşıkane, rindane mahiyettedir. Bu hususla mahlası arasında bir ilişki olduğu muhakkaktır. Şiirinin özüne şu beyitle işaret eder:
Kim ki öğrenmek diler aşkın rümûzın serteser
Okısun görsün Muhibbî defter ü dîvânımuz
Bazı gazellerinde ise Allah’a ve Hz. Peygamber’e olan derin aşk ve saygısını dile getirdiği görülür.
Sonuç olarak Muhibbi aynı zamanda bir söz sultanıdır. Mahlasıyla mütenasip şiirleri daha çok âşıkane ve rindanedir. Tefekkür şiirleri de az değildir. Dili, gayet sade ve akıcı olup bazı çağdaşlarına nazaran tamlamalar ve yabancı kelimeler daha az nispettedir. O içinden geldiği gibi söylemekte ve tasannudan uzak durmaktadır.
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Hâmiliği
Muhibbi’nin Türk kültür ve edebiyatına hizmeti yalnızca şairliği yönüyle değildir. O aynı zamanda Türk tarihinin en görkemli edebiyat ve sanat ortamlarından birini oluşturmakla da büyük hizmet ifa etmiştir. Onun döneminde saray, devlet büyüklerinin konakları, esnaf muhitleri tam bir kültür ve edebiyat mahfeli olarak öne çıkmıştır. İstanbul başta olmak üzere Edirne, Bursa, Kütahya, Manisa, Üsküp, Saraybosna, Kahire, Bağdat gibi merkezler yüzyılın ve sonraki asırların edebi mahfelerinin başında gelmektedir. Bir yandan Halk Edebiyatı Karacaoğlan, Kul Pîrî, Karaoğlan, Âşık Garip, Âşık Kerem, Oğuz Ali gibi şairler elinde gelişirken öte yandan Divan Şiiri altın çağını yaşamaya başlamıştı. Baki, Âgehi, Emri, Figani, Fuzuli, Yahya Bey, Zati gibi şairler devrin önemli isimlerindendir.
Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman, devrini ve zaferlerini kaleme aldırmakla Süleymanname türünde pek çok eserin yazılmasını da sağlamıştır.
“Devrimde Sinan gibi bir mimar, Baki gibi bir şair yetiştiği için pek bahtiyarım” sözünün Kanuni’ye aittir.
Doçent Doktor Murat Ali Karavelioğlu: Muhibbi Divanı’na Dair
Divanı 1987 yılında Coşkun Ak tarafından nesre çevirili olarak yayımlandı. Kaside bulunmayan divanda yaklaşık 2800 gazel yer alıyor. Ayrıca murabba, muhammes, rübai, elifname, kıta, beyit, müfred vb. nazım şekilleriyle yazılmış manzumeler içeriyor. Bu haliyle Edirneli Nazmi’den sonra edebiyat tarihimizin en hacimli divanlarından biridir.
Muhibbi hakkında görüşlerine başvurulan Murat Karavelioğlu’na göre divanın, Türkiye kütüphanelerinde 20 civarında nüshası var. Bunlardan 7 tanesi İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler (Nadir Eserler) Kütüphanesi’nde bulunmakta. Divanın en güzel nüshalarından biri bu kütüphanedeki 5467 numaralı nüsha olup bir özel şirketin katkılarıyla tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır. Kendi hattıyla yazdığı şiirlerden oluşan bir nüsha Prof. Dr. Orhan Yavuz tarafından yayımlanmıştır.  2016 yılında ise Prof. Dr. Kemal Yavuz ve Prof. Dr. Orhan Yavuz, Muhibbi Divanı’nı, mecmualardaki manzumeleri de toplayarak 4000’i aşan şiir sayısıyla yayımlamışlardır.
Doç. Dr. Murat Ali Karavelioğlu’na teşekkür ederiz.
Kaynak: Murat Ali Karavelioğlu, Murat Karavelioğlu
0 notes
turkceforumlar · 5 years
Text
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Edebi Kişiliği ve Sanatının Özellikleri
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Edebi Kişiliği ve Sanatının Özellikleri
Murat Karavelioğlu’na göre geleneğin yetiştirdiği şairlerden biri olan Muhibbi, yetiştiği geleneğe sıkı sıkıya bağlı bir şairdir. İstanbul’dan uzaklarda yazdığı ilk şiirleri iptidaidir. Bunlarda çoğunlukla ıstırap ve kanaatkârlık duyguları ağır basar. Padişahlık hayatında yazdığı daha çok sayıdaki şiirinde sanatının olgunlaştığı görülür. Aşk, coşku, heyecan, kahramanlık ve tefekkür şiirleri yazmıştır.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
beytiyle başlayan gazeli asırlardır milletin hafızasında ve dilindedir. Padişahlığını ve cihangir bir savaşçı oluşunu hatırlatan çok sayıda şiire rastlamak mümkündür. Hürrem Sultan’a duyduğu büyük aşkı terennüm ettiği ince ve zarif söyleyişli gazelleri vardır. Oğullarının ıstırabını dile getirdiği şiirleri de son derece başarılıdır.
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Şairin Sanat Kudreti ve Şiir Dili
Sanat kudreti bakımından vasatın üzerinde bir şair olarak değerlendirilebilecek olan Muhibbi’nin şiirleri, şiirinin unsurları ve özellikleri Divan Şiirinin genelinden farklı değildir. Zülf, dudak, göz ya da kaş, tüm şairlerde olduğu gibi Muhibbi’de de öyledir.
Şairin kullandığı dil o devrin klasik Osmanlı Türkçesidir. Döneminin şairlerine bakıldığında Muhibbi’nin dili daha sadedir. Arapça-Farsça kelimelerin oranı daha düşüktür. Çünkü Muhibbi, bir padişah olmakla çok geniş kitlelere hitap etme zorunluluğundadır. Vasat bir şair olduğundan şiirlerinde imale ve zihaflar bir hayli çoktur. Mesela şu beyit ne kadar sadedir:
Tumblr media
Günde bir kez görmesem halüm nolur dirken benüm
Bir yıl oldı görmez oldum anı andum agladum
Doç. Dr. Karavelioğlu: Muhibbî’nin Üstadları
Muhibbi Türk şairlerinden en çok Nevayi, Ahmet Paşa, Necati, Baki, Fuzuli ve Hayali’nin tesirinde kalmıştır. Mesela Ahmet Paşa:
Gül yüzünde saçdı anber kâkül-i müşkîn-i dost
İtdi can bûyın muattar kâkül-i müşkîn-i dost
Muhibbi:
Gül yüzünde kodı anber kâkül-i müşkîn-i dost
Eyledi kendüyi çenber kâkül-i müşkîn-i dost
Sadi, Hafız, Cami, Selman, Nizami, Attar gibi İran şairlerinin de etkisi altında kalan şair, Arap edebiyatından Hassan’ın etkisindedir. Birçok beytinde bu şairlere övgü dolu ifadeler vardır. Tabi bunda, kendini üstün görme hissi de bulunmaktadır.
Bunların yanı sıra Baki, Mesihi, Sevdayi, Ulvi, Azadi ve oğlu Mustafa gibi şairler onun şiirlerine nazire yazmışlardır.
Murat Karavelioğlu: Muhibbi Şiiri Neleri Anlatır?
Şiirinde Allah’a ve Peygamber’e övgü dolu ifadeler yer alır. Tasavvufi unsurlara tesadüf olunmakla birlikte bunlar Divan Şiirinin malzemeleri arasında gerektiğinde kullanılmışlardır. Asıl gaye olmaktan uzaktır.
Muhibbi’nin şiirlerini muhteva ve üslup bakımından üç gruba ayırmak mümkündür: 1. Hükümdarlığını, sultan şahsiyetini ve havasını yansıtan veya hamasi yönü olan şiirler. 2. Hikemi, fikri, talimi mahiyet ve öğüt verici veya tasavvufi-dini türden şiirler. 3. Âşıkane, rindane mahiyetteki şiirler.
Şiirlerinde devlet, ferman, sultan, abd, kul, asker, leşker, tuğ, liva, şah, kişver, alem, tabl, tuğra, taç vb. kelimelerin çok geçmesi tesadüfi değildir.
Şiirlerinde onun çeşitli görüşlerini bulabiliriz. Sayıca çok olmaları da buna imkân vermektedir. Şair için şiir söylemek bir bakıma başka bir âleme hicret etmektir. Şair hakikatten bahsetmelidir. Şiirinde ayet ve hadislere çokça yer vererek hakikatleri konu edinir.
Muhibbi’nin şiirleri genellikle âşıkane, rindane mahiyettedir. Bu hususla mahlası arasında bir ilişki olduğu muhakkaktır. Şiirinin özüne şu beyitle işaret eder:
Kim ki öğrenmek diler aşkın rümûzın serteser
Okısun görsün Muhibbî defter ü dîvânımuz
Bazı gazellerinde ise Allah’a ve Hz. Peygamber’e olan derin aşk ve saygısını dile getirdiği görülür.
Sonuç olarak Muhibbi aynı zamanda bir söz sultanıdır. Mahlasıyla mütenasip şiirleri daha çok âşıkane ve rindanedir. Tefekkür şiirleri de az değildir. Dili, gayet sade ve akıcı olup bazı çağdaşlarına nazaran tamlamalar ve yabancı kelimeler daha az nispettedir. O içinden geldiği gibi söylemekte ve tasannudan uzak durmaktadır.
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Hâmiliği
Muhibbi’nin Türk kültür ve edebiyatına hizmeti yalnızca şairliği yönüyle değildir. O aynı zamanda Türk tarihinin en görkemli edebiyat ve sanat ortamlarından birini oluşturmakla da büyük hizmet ifa etmiştir. Onun döneminde saray, devlet büyüklerinin konakları, esnaf muhitleri tam bir kültür ve edebiyat mahfeli olarak öne çıkmıştır. İstanbul başta olmak üzere Edirne, Bursa, Kütahya, Manisa, Üsküp, Saraybosna, Kahire, Bağdat gibi merkezler yüzyılın ve sonraki asırların edebi mahfelerinin başında gelmektedir. Bir yandan Halk Edebiyatı Karacaoğlan, Kul Pîrî, Karaoğlan, Âşık Garip, Âşık Kerem, Oğuz Ali gibi şairler elinde gelişirken öte yandan Divan Şiiri altın çağını yaşamaya başlamıştı. Baki, Âgehi, Emri, Figani, Fuzuli, Yahya Bey, Zati gibi şairler devrin önemli isimlerindendir.
Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman, devrini ve zaferlerini kaleme aldırmakla Süleymanname türünde pek çok eserin yazılmasını da sağlamıştır.
“Devrimde Sinan gibi bir mimar, Baki gibi bir şair yetiştiği için pek bahtiyarım” sözünün Kanuni’ye aittir.
Doçent Doktor Murat Ali Karavelioğlu: Muhibbi Divanı’na Dair
Divanı 1987 yılında Coşkun Ak tarafından nesre çevirili olarak yayımlandı. Kaside bulunmayan divanda yaklaşık 2800 gazel yer alıyor. Ayrıca murabba, muhammes, rübai, elifname, kıta, beyit, müfred vb. nazım şekilleriyle yazılmış manzumeler içeriyor. Bu haliyle Edirneli Nazmi’den sonra edebiyat tarihimizin en hacimli divanlarından biridir.
Muhibbi hakkında görüşlerine başvurulan Murat Karavelioğlu’na göre divanın, Türkiye kütüphanelerinde 20 civarında nüshası var. Bunlardan 7 tanesi İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler (Nadir Eserler) Kütüphanesi’nde bulunmakta. Divanın en güzel nüshalarından biri bu kütüphanedeki 5467 numaralı nüsha olup bir özel şirketin katkılarıyla tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır. Kendi hattıyla yazdığı şiirlerden oluşan bir nüsha Prof. Dr. Orhan Yavuz tarafından yayımlanmıştır.  2016 yılında ise Prof. Dr. Kemal Yavuz ve Prof. Dr. Orhan Yavuz, Muhibbi Divanı’nı, mecmualardaki manzumeleri de toplayarak 4000’i aşan şiir sayısıyla yayımlamışlardır.
Doç. Dr. Murat Ali Karavelioğlu’na teşekkür ederiz.
Kaynak: Murat Ali Karavelioğlu, Murat Karavelioğlu
0 notes
Text
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Edebi Kişiliği ve Sanatının Özellikleri
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Edebi Kişiliği ve Sanatının Özellikleri
Murat Karavelioğlu’na göre geleneğin yetiştirdiği şairlerden biri olan Muhibbi, yetiştiği geleneğe sıkı sıkıya bağlı bir şairdir. İstanbul’dan uzaklarda yazdığı ilk şiirleri iptidaidir. Bunlarda çoğunlukla ıstırap ve kanaatkârlık duyguları ağır basar. Padişahlık hayatında yazdığı daha çok sayıdaki şiirinde sanatının olgunlaştığı görülür. Aşk, coşku, heyecan, kahramanlık ve tefekkür şiirleri yazmıştır.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
beytiyle başlayan gazeli asırlardır milletin hafızasında ve dilindedir. Padişahlığını ve cihangir bir savaşçı oluşunu hatırlatan çok sayıda şiire rastlamak mümkündür. Hürrem Sultan’a duyduğu büyük aşkı terennüm ettiği ince ve zarif söyleyişli gazelleri vardır. Oğullarının ıstırabını dile getirdiği şiirleri de son derece başarılıdır.
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Şairin Sanat Kudreti ve Şiir Dili
Sanat kudreti bakımından vasatın üzerinde bir şair olarak değerlendirilebilecek olan Muhibbi’nin şiirleri, şiirinin unsurları ve özellikleri Divan Şiirinin genelinden farklı değildir. Zülf, dudak, göz ya da kaş, tüm şairlerde olduğu gibi Muhibbi’de de öyledir.
Tumblr media
Şairin kullandığı dil o devrin klasik Osmanlı Türkçesidir. Döneminin şairlerine bakıldığında Muhibbi’nin dili daha sadedir. Arapça-Farsça kelimelerin oranı daha düşüktür. Çünkü Muhibbi, bir padişah olmakla çok geniş kitlelere hitap etme zorunluluğundadır. Vasat bir şair olduğundan şiirlerinde imale ve zihaflar bir hayli çoktur. Mesela şu beyit ne kadar sadedir:
Günde bir kez görmesem halüm nolur dirken benüm
Bir yıl oldı görmez oldum anı andum agladum
Doç. Dr. Karavelioğlu: Muhibbî’nin Üstadları
Muhibbi Türk şairlerinden en çok Nevayi, Ahmet Paşa, Necati, Baki, Fuzuli ve Hayali’nin tesirinde kalmıştır. Mesela Ahmet Paşa:
Gül yüzünde saçdı anber kâkül-i müşkîn-i dost
İtdi can bûyın muattar kâkül-i müşkîn-i dost
Muhibbi:
Gül yüzünde kodı anber kâkül-i müşkîn-i dost
Eyledi kendüyi çenber kâkül-i müşkîn-i dost
Sadi, Hafız, Cami, Selman, Nizami, Attar gibi İran şairlerinin de etkisi altında kalan şair, Arap edebiyatından Hassan’ın etkisindedir. Birçok beytinde bu şairlere övgü dolu ifadeler vardır. Tabi bunda, kendini üstün görme hissi de bulunmaktadır.
Bunların yanı sıra Baki, Mesihi, Sevdayi, Ulvi, Azadi ve oğlu Mustafa gibi şairler onun şiirlerine nazire yazmışlardır.
Murat Karavelioğlu: Muhibbi Şiiri Neleri Anlatır?
Şiirinde Allah’a ve Peygamber’e övgü dolu ifadeler yer alır. Tasavvufi unsurlara tesadüf olunmakla birlikte bunlar Divan Şiirinin malzemeleri arasında gerektiğinde kullanılmışlardır. Asıl gaye olmaktan uzaktır.
Muhibbi’nin şiirlerini muhteva ve üslup bakımından üç gruba ayırmak mümkündür: 1. Hükümdarlığını, sultan şahsiyetini ve havasını yansıtan veya hamasi yönü olan şiirler. 2. Hikemi, fikri, talimi mahiyet ve öğüt verici veya tasavvufi-dini türden şiirler. 3. Âşıkane, rindane mahiyetteki şiirler.
Şiirlerinde devlet, ferman, sultan, abd, kul, asker, leşker, tuğ, liva, şah, kişver, alem, tabl, tuğra, taç vb. kelimelerin çok geçmesi tesadüfi değildir.
Şiirlerinde onun çeşitli görüşlerini bulabiliriz. Sayıca çok olmaları da buna imkân vermektedir. Şair için şiir söylemek bir bakıma başka bir âleme hicret etmektir. Şair hakikatten bahsetmelidir. Şiirinde ayet ve hadislere çokça yer vererek hakikatleri konu edinir.
Muhibbi’nin şiirleri genellikle âşıkane, rindane mahiyettedir. Bu hususla mahlası arasında bir ilişki olduğu muhakkaktır. Şiirinin özüne şu beyitle işaret eder:
Kim ki öğrenmek diler aşkın rümûzın serteser
Okısun görsün Muhibbî defter ü dîvânımuz
Bazı gazellerinde ise Allah’a ve Hz. Peygamber’e olan derin aşk ve saygısını dile getirdiği görülür.
Sonuç olarak Muhibbi aynı zamanda bir söz sultanıdır. Mahlasıyla mütenasip şiirleri daha çok âşıkane ve rindanedir. Tefekkür şiirleri de az değildir. Dili, gayet sade ve akıcı olup bazı çağdaşlarına nazaran tamlamalar ve yabancı kelimeler daha az nispettedir. O içinden geldiği gibi söylemekte ve tasannudan uzak durmaktadır.
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Hâmiliği
Muhibbi’nin Türk kültür ve edebiyatına hizmeti yalnızca şairliği yönüyle değildir. O aynı zamanda Türk tarihinin en görkemli edebiyat ve sanat ortamlarından birini oluşturmakla da büyük hizmet ifa etmiştir. Onun döneminde saray, devlet büyüklerinin konakları, esnaf muhitleri tam bir kültür ve edebiyat mahfeli olarak öne çıkmıştır. İstanbul başta olmak üzere Edirne, Bursa, Kütahya, Manisa, Üsküp, Saraybosna, Kahire, Bağdat gibi merkezler yüzyılın ve sonraki asırların edebi mahfelerinin başında gelmektedir. Bir yandan Halk Edebiyatı Karacaoğlan, Kul Pîrî, Karaoğlan, Âşık Garip, Âşık Kerem, Oğuz Ali gibi şairler elinde gelişirken öte yandan Divan Şiiri altın çağını yaşamaya başlamıştı. Baki, Âgehi, Emri, Figani, Fuzuli, Yahya Bey, Zati gibi şairler devrin önemli isimlerindendir.
Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman, devrini ve zaferlerini kaleme aldırmakla Süleymanname türünde pek çok eserin yazılmasını da sağlamıştır.
“Devrimde Sinan gibi bir mimar, Baki gibi bir şair yetiştiği için pek bahtiyarım” sözünün Kanuni’ye aittir.
Doçent Doktor Murat Ali Karavelioğlu: Muhibbi Divanı’na Dair
Divanı 1987 yılında Coşkun Ak tarafından nesre çevirili olarak yayımlandı. Kaside bulunmayan divanda yaklaşık 2800 gazel yer alıyor. Ayrıca murabba, muhammes, rübai, elifname, kıta, beyit, müfred vb. nazım şekilleriyle yazılmış manzumeler içeriyor. Bu haliyle Edirneli Nazmi’den sonra edebiyat tarihimizin en hacimli divanlarından biridir.
Muhibbi hakkında görüşlerine başvurulan Murat Karavelioğlu’na göre divanın, Türkiye kütüphanelerinde 20 civarında nüshası var. Bunlardan 7 tanesi İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler (Nadir Eserler) Kütüphanesi’nde bulunmakta. Divanın en güzel nüshalarından biri bu kütüphanedeki 5467 numaralı nüsha olup bir özel şirketin katkılarıyla tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır. Kendi hattıyla yazdığı şiirlerden oluşan bir nüsha Prof. Dr. Orhan Yavuz tarafından yayımlanmıştır.  2016 yılında ise Prof. Dr. Kemal Yavuz ve Prof. Dr. Orhan Yavuz, Muhibbi Divanı’nı, mecmualardaki manzumeleri de toplayarak 4000’i aşan şiir sayısıyla yayımlamışlardır.
Doç. Dr. Murat Ali Karavelioğlu’na teşekkür ederiz.
Kaynak: Murat Ali Karavelioğlu, Murat Karavelioğlu
0 notes
uygulamakodlamak · 5 years
Text
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Edebi Kişiliği ve Sanatının Özellikleri
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Edebi Kişiliği ve Sanatının Özellikleri
Murat Karavelioğlu’na göre geleneğin yetiştirdiği şairlerden biri olan Muhibbi, yetiştiği geleneğe sıkı sıkıya bağlı bir şairdir. İstanbul’dan uzaklarda yazdığı ilk şiirleri iptidaidir. Bunlarda çoğunlukla ıstırap ve kanaatkârlık duyguları ağır basar. Padişahlık hayatında yazdığı daha çok sayıdaki şiirinde sanatının olgunlaştığı görülür. Aşk, coşku, heyecan, kahramanlık ve tefekkür şiirleri yazmıştır.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
beytiyle başlayan gazeli asırlardır milletin hafızasında ve dilindedir. Padişahlığını ve cihangir bir savaşçı oluşunu hatırlatan çok sayıda şiire rastlamak mümkündür. Hürrem Sultan’a duyduğu büyük aşkı terennüm ettiği ince ve zarif söyleyişli gazelleri vardır. Oğullarının ıstırabını dile getirdiği şiirleri de son derece başarılıdır.
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Şairin Sanat Kudreti ve Şiir Dili
Sanat kudreti bakımından vasatın üzerinde bir şair olarak değerlendirilebilecek olan Muhibbi’nin şiirleri, şiirinin unsurları ve özellikleri Divan Şiirinin genelinden farklı değildir. Zülf, dudak, göz ya da kaş, tüm şairlerde olduğu gibi Muhibbi’de de öyledir.
Tumblr media
Şairin kullandığı dil o devrin klasik Osmanlı Türkçesidir. Döneminin şairlerine bakıldığında Muhibbi’nin dili daha sadedir. Arapça-Farsça kelimelerin oranı daha düşüktür. Çünkü Muhibbi, bir padişah olmakla çok geniş kitlelere hitap etme zorunluluğundadır. Vasat bir şair olduğundan şiirlerinde imale ve zihaflar bir hayli çoktur. Mesela şu beyit ne kadar sadedir:
Günde bir kez görmesem halüm nolur dirken benüm
Bir yıl oldı görmez oldum anı andum agladum
Doç. Dr. Karavelioğlu: Muhibbî’nin Üstadları
Muhibbi Türk şairlerinden en çok Nevayi, Ahmet Paşa, Necati, Baki, Fuzuli ve Hayali’nin tesirinde kalmıştır. Mesela Ahmet Paşa:
Gül yüzünde saçdı anber kâkül-i müşkîn-i dost
İtdi can bûyın muattar kâkül-i müşkîn-i dost
Muhibbi:
Gül yüzünde kodı anber kâkül-i müşkîn-i dost
Eyledi kendüyi çenber kâkül-i müşkîn-i dost
Sadi, Hafız, Cami, Selman, Nizami, Attar gibi İran şairlerinin de etkisi altında kalan şair, Arap edebiyatından Hassan’ın etkisindedir. Birçok beytinde bu şairlere övgü dolu ifadeler vardır. Tabi bunda, kendini üstün görme hissi de bulunmaktadır.
Bunların yanı sıra Baki, Mesihi, Sevdayi, Ulvi, Azadi ve oğlu Mustafa gibi şairler onun şiirlerine nazire yazmışlardır.
Murat Karavelioğlu: Muhibbi Şiiri Neleri Anlatır?
Şiirinde Allah’a ve Peygamber’e övgü dolu ifadeler yer alır. Tasavvufi unsurlara tesadüf olunmakla birlikte bunlar Divan Şiirinin malzemeleri arasında gerektiğinde kullanılmışlardır. Asıl gaye olmaktan uzaktır.
Muhibbi’nin şiirlerini muhteva ve üslup bakımından üç gruba ayırmak mümkündür: 1. Hükümdarlığını, sultan şahsiyetini ve havasını yansıtan veya hamasi yönü olan şiirler. 2. Hikemi, fikri, talimi mahiyet ve öğüt verici veya tasavvufi-dini türden şiirler. 3. Âşıkane, rindane mahiyetteki şiirler.
Şiirlerinde devlet, ferman, sultan, abd, kul, asker, leşker, tuğ, liva, şah, kişver, alem, tabl, tuğra, taç vb. kelimelerin çok geçmesi tesadüfi değildir.
Şiirlerinde onun çeşitli görüşlerini bulabiliriz. Sayıca çok olmaları da buna imkân vermektedir. Şair için şiir söylemek bir bakıma başka bir âleme hicret etmektir. Şair hakikatten bahsetmelidir. Şiirinde ayet ve hadislere çokça yer vererek hakikatleri konu edinir.
Muhibbi’nin şiirleri genellikle âşıkane, rindane mahiyettedir. Bu hususla mahlası arasında bir ilişki olduğu muhakkaktır. Şiirinin özüne şu beyitle işaret eder:
Kim ki öğrenmek diler aşkın rümûzın serteser
Okısun görsün Muhibbî defter ü dîvânımuz
Bazı gazellerinde ise Allah’a ve Hz. Peygamber’e olan derin aşk ve saygısını dile getirdiği görülür.
Sonuç olarak Muhibbi aynı zamanda bir söz sultanıdır. Mahlasıyla mütenasip şiirleri daha çok âşıkane ve rindanedir. Tefekkür şiirleri de az değildir. Dili, gayet sade ve akıcı olup bazı çağdaşlarına nazaran tamlamalar ve yabancı kelimeler daha az nispettedir. O içinden geldiği gibi söylemekte ve tasannudan uzak durmaktadır.
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Hâmiliği
Muhibbi’nin Türk kültür ve edebiyatına hizmeti yalnızca şairliği yönüyle değildir. O aynı zamanda Türk tarihinin en görkemli edebiyat ve sanat ortamlarından birini oluşturmakla da büyük hizmet ifa etmiştir. Onun döneminde saray, devlet büyüklerinin konakları, esnaf muhitleri tam bir kültür ve edebiyat mahfeli olarak öne çıkmıştır. İstanbul başta olmak üzere Edirne, Bursa, Kütahya, Manisa, Üsküp, Saraybosna, Kahire, Bağdat gibi merkezler yüzyılın ve sonraki asırların edebi mahfelerinin başında gelmektedir. Bir yandan Halk Edebiyatı Karacaoğlan, Kul Pîrî, Karaoğlan, Âşık Garip, Âşık Kerem, Oğuz Ali gibi şairler elinde gelişirken öte yandan Divan Şiiri altın çağını yaşamaya başlamıştı. Baki, Âgehi, Emri, Figani, Fuzuli, Yahya Bey, Zati gibi şairler devrin önemli isimlerindendir.
Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman, devrini ve zaferlerini kaleme aldırmakla Süleymanname türünde pek çok eserin yazılmasını da sağlamıştır.
“Devrimde Sinan gibi bir mimar, Baki gibi bir şair yetiştiği için pek bahtiyarım” sözünün Kanuni’ye aittir.
Doçent Doktor Murat Ali Karavelioğlu: Muhibbi Divanı’na Dair
Divanı 1987 yılında Coşkun Ak tarafından nesre çevirili olarak yayımlandı. Kaside bulunmayan divanda yaklaşık 2800 gazel yer alıyor. Ayrıca murabba, muhammes, rübai, elifname, kıta, beyit, müfred vb. nazım şekilleriyle yazılmış manzumeler içeriyor. Bu haliyle Edirneli Nazmi’den sonra edebiyat tarihimizin en hacimli divanlarından biridir.
Muhibbi hakkında görüşlerine başvurulan Murat Karavelioğlu’na göre divanın, Türkiye kütüphanelerinde 20 civarında nüshası var. Bunlardan 7 tanesi İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler (Nadir Eserler) Kütüphanesi’nde bulunmakta. Divanın en güzel nüshalarından biri bu kütüphanedeki 5467 numaralı nüsha olup bir özel şirketin katkılarıyla tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır. Kendi hattıyla yazdığı şiirlerden oluşan bir nüsha Prof. Dr. Orhan Yavuz tarafından yayımlanmıştır.  2016 yılında ise Prof. Dr. Kemal Yavuz ve Prof. Dr. Orhan Yavuz, Muhibbi Divanı’nı, mecmualardaki manzumeleri de toplayarak 4000’i aşan şiir sayısıyla yayımlamışlardır.
Doç. Dr. Murat Ali Karavelioğlu’na teşekkür ederiz.
Kaynak: Murat Ali Karavelioğlu, Murat Karavelioğlu
0 notes
turkcemp3indirme · 5 years
Text
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Edebi Kişiliği ve Sanatının Özellikleri
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Edebi Kişiliği ve Sanatının Özellikleri
Murat Karavelioğlu’na göre geleneğin yetiştirdiği şairlerden biri olan Muhibbi, yetiştiği geleneğe sıkı sıkıya bağlı bir şairdir. İstanbul’dan uzaklarda yazdığı ilk şiirleri iptidaidir. Bunlarda çoğunlukla ıstırap ve kanaatkârlık duyguları ağır basar. Padişahlık hayatında yazdığı daha çok sayıdaki şiirinde sanatının olgunlaştığı görülür. Aşk, coşku, heyecan, kahramanlık ve tefekkür şiirleri yazmıştır.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
beytiyle başlayan gazeli asırlardır milletin hafızasında ve dilindedir. Padişahlığını ve cihangir bir savaşçı oluşunu hatırlatan çok sayıda şiire rastlamak mümkündür. Hürrem Sultan’a duyduğu büyük aşkı terennüm ettiği ince ve zarif söyleyişli gazelleri vardır. Oğullarının ıstırabını dile getirdiği şiirleri de son derece başarılıdır.
Tumblr media
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Şairin Sanat Kudreti ve Şiir Dili
Sanat kudreti bakımından vasatın üzerinde bir şair olarak değerlendirilebilecek olan Muhibbi’nin şiirleri, şiirinin unsurları ve özellikleri Divan Şiirinin genelinden farklı değildir. Zülf, dudak, göz ya da kaş, tüm şairlerde olduğu gibi Muhibbi’de de öyledir.
Şairin kullandığı dil o devrin klasik Osmanlı Türkçesidir. Döneminin şairlerine bakıldığında Muhibbi’nin dili daha sadedir. Arapça-Farsça kelimelerin oranı daha düşüktür. Çünkü Muhibbi, bir padişah olmakla çok geniş kitlelere hitap etme zorunluluğundadır. Vasat bir şair olduğundan şiirlerinde imale ve zihaflar bir hayli çoktur. Mesela şu beyit ne kadar sadedir:
Günde bir kez görmesem halüm nolur dirken benüm
Bir yıl oldı görmez oldum anı andum agladum
Doç. Dr. Karavelioğlu: Muhibbî’nin Üstadları
Muhibbi Türk şairlerinden en çok Nevayi, Ahmet Paşa, Necati, Baki, Fuzuli ve Hayali’nin tesirinde kalmıştır. Mesela Ahmet Paşa:
Gül yüzünde saçdı anber kâkül-i müşkîn-i dost
İtdi can bûyın muattar kâkül-i müşkîn-i dost
Muhibbi:
Gül yüzünde kodı anber kâkül-i müşkîn-i dost
Eyledi kendüyi çenber kâkül-i müşkîn-i dost
Sadi, Hafız, Cami, Selman, Nizami, Attar gibi İran şairlerinin de etkisi altında kalan şair, Arap edebiyatından Hassan’ın etkisindedir. Birçok beytinde bu şairlere övgü dolu ifadeler vardır. Tabi bunda, kendini üstün görme hissi de bulunmaktadır.
Bunların yanı sıra Baki, Mesihi, Sevdayi, Ulvi, Azadi ve oğlu Mustafa gibi şairler onun şiirlerine nazire yazmışlardır.
Murat Karavelioğlu: Muhibbi Şiiri Neleri Anlatır?
Şiirinde Allah’a ve Peygamber’e övgü dolu ifadeler yer alır. Tasavvufi unsurlara tesadüf olunmakla birlikte bunlar Divan Şiirinin malzemeleri arasında gerektiğinde kullanılmışlardır. Asıl gaye olmaktan uzaktır.
Muhibbi’nin şiirlerini muhteva ve üslup bakımından üç gruba ayırmak mümkündür: 1. Hükümdarlığını, sultan şahsiyetini ve havasını yansıtan veya hamasi yönü olan şiirler. 2. Hikemi, fikri, talimi mahiyet ve öğüt verici veya tasavvufi-dini türden şiirler. 3. Âşıkane, rindane mahiyetteki şiirler.
Şiirlerinde devlet, ferman, sultan, abd, kul, asker, leşker, tuğ, liva, şah, kişver, alem, tabl, tuğra, taç vb. kelimelerin çok geçmesi tesadüfi değildir.
Şiirlerinde onun çeşitli görüşlerini bulabiliriz. Sayıca çok olmaları da buna imkân vermektedir. Şair için şiir söylemek bir bakıma başka bir âleme hicret etmektir. Şair hakikatten bahsetmelidir. Şiirinde ayet ve hadislere çokça yer vererek hakikatleri konu edinir.
Muhibbi’nin şiirleri genellikle âşıkane, rindane mahiyettedir. Bu hususla mahlası arasında bir ilişki olduğu muhakkaktır. Şiirinin özüne şu beyitle işaret eder:
Kim ki öğrenmek diler aşkın rümûzın serteser
Okısun görsün Muhibbî defter ü dîvânımuz
Bazı gazellerinde ise Allah’a ve Hz. Peygamber’e olan derin aşk ve saygısını dile getirdiği görülür.
Sonuç olarak Muhibbi aynı zamanda bir söz sultanıdır. Mahlasıyla mütenasip şiirleri daha çok âşıkane ve rindanedir. Tefekkür şiirleri de az değildir. Dili, gayet sade ve akıcı olup bazı çağdaşlarına nazaran tamlamalar ve yabancı kelimeler daha az nispettedir. O içinden geldiği gibi söylemekte ve tasannudan uzak durmaktadır.
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Hâmiliği
Muhibbi’nin Türk kültür ve edebiyatına hizmeti yalnızca şairliği yönüyle değildir. O aynı zamanda Türk tarihinin en görkemli edebiyat ve sanat ortamlarından birini oluşturmakla da büyük hizmet ifa etmiştir. Onun döneminde saray, devlet büyüklerinin konakları, esnaf muhitleri tam bir kültür ve edebiyat mahfeli olarak öne çıkmıştır. İstanbul başta olmak üzere Edirne, Bursa, Kütahya, Manisa, Üsküp, Saraybosna, Kahire, Bağdat gibi merkezler yüzyılın ve sonraki asırların edebi mahfelerinin başında gelmektedir. Bir yandan Halk Edebiyatı Karacaoğlan, Kul Pîrî, Karaoğlan, Âşık Garip, Âşık Kerem, Oğuz Ali gibi şairler elinde gelişirken öte yandan Divan Şiiri altın çağını yaşamaya başlamıştı. Baki, Âgehi, Emri, Figani, Fuzuli, Yahya Bey, Zati gibi şairler devrin önemli isimlerindendir.
Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman, devrini ve zaferlerini kaleme aldırmakla Süleymanname türünde pek çok eserin yazılmasını da sağlamıştır.
“Devrimde Sinan gibi bir mimar, Baki gibi bir şair yetiştiği için pek bahtiyarım” sözünün Kanuni’ye aittir.
Doçent Doktor Murat Ali Karavelioğlu: Muhibbi Divanı’na Dair
Divanı 1987 yılında Coşkun Ak tarafından nesre çevirili olarak yayımlandı. Kaside bulunmayan divanda yaklaşık 2800 gazel yer alıyor. Ayrıca murabba, muhammes, rübai, elifname, kıta, beyit, müfred vb. nazım şekilleriyle yazılmış manzumeler içeriyor. Bu haliyle Edirneli Nazmi’den sonra edebiyat tarihimizin en hacimli divanlarından biridir.
Muhibbi hakkında görüşlerine başvurulan Murat Karavelioğlu’na göre divanın, Türkiye kütüphanelerinde 20 civarında nüshası var. Bunlardan 7 tanesi İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler (Nadir Eserler) Kütüphanesi’nde bulunmakta. Divanın en güzel nüshalarından biri bu kütüphanedeki 5467 numaralı nüsha olup bir özel şirketin katkılarıyla tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır. Kendi hattıyla yazdığı şiirlerden oluşan bir nüsha Prof. Dr. Orhan Yavuz tarafından yayımlanmıştır.  2016 yılında ise Prof. Dr. Kemal Yavuz ve Prof. Dr. Orhan Yavuz, Muhibbi Divanı’nı, mecmualardaki manzumeleri de toplayarak 4000’i aşan şiir sayısıyla yayımlamışlardır.
Doç. Dr. Murat Ali Karavelioğlu’na teşekkür ederiz.
Kaynak: Murat Ali Karavelioğlu, Murat Karavelioğlu
0 notes
turkcekaynaklar · 5 years
Text
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Edebi Kişiliği ve Sanatının Özellikleri
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Edebi Kişiliği ve Sanatının Özellikleri
Murat Karavelioğlu’na göre geleneğin yetiştirdiği şairlerden biri olan Muhibbi, yetiştiği geleneğe sıkı sıkıya bağlı bir şairdir. İstanbul’dan uzaklarda yazdığı ilk şiirleri iptidaidir. Bunlarda çoğunlukla ıstırap ve kanaatkârlık duyguları ağır basar. Padişahlık hayatında yazdığı daha çok sayıdaki şiirinde sanatının olgunlaştığı görülür. Aşk, coşku, heyecan, kahramanlık ve tefekkür şiirleri yazmıştır.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
beytiyle başlayan gazeli asırlardır milletin hafızasında ve dilindedir. Padişahlığını ve cihangir bir savaşçı oluşunu hatırlatan çok sayıda şiire rastlamak mümkündür. Hürrem Sultan’a duyduğu büyük aşkı terennüm ettiği ince ve zarif söyleyişli gazelleri vardır. Oğullarının ıstırabını dile getirdiği şiirleri de son derece başarılıdır.
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Şairin Sanat Kudreti ve Şiir Dili
Sanat kudreti bakımından vasatın üzerinde bir şair olarak değerlendirilebilecek olan Muhibbi’nin şiirleri, şiirinin unsurları ve özellikleri Divan Şiirinin genelinden farklı değildir. Zülf, dudak, göz ya da kaş, tüm şairlerde olduğu gibi Muhibbi’de de öyledir.
Şairin kullandığı dil o devrin klasik Osmanlı Türkçesidir. Döneminin şairlerine bakıldığında Muhibbi’nin dili daha sadedir. Arapça-Farsça kelimelerin oranı daha düşüktür. Çünkü Muhibbi, bir padişah olmakla çok geniş kitlelere hitap etme zorunluluğundadır. Vasat bir şair olduğundan şiirlerinde imale ve zihaflar bir hayli çoktur. Mesela şu beyit ne kadar sadedir:
Günde bir kez görmesem halüm nolur dirken benüm
Bir yıl oldı görmez oldum anı andum agladum
Doç. Dr. Karavelioğlu: Muhibbî’nin Üstadları
Muhibbi Türk şairlerinden en çok Nevayi, Ahmet Paşa, Necati, Baki, Fuzuli ve Hayali’nin tesirinde kalmıştır. Mesela Ahmet Paşa:
Gül yüzünde saçdı anber kâkül-i müşkîn-i dost
İtdi can bûyın muattar kâkül-i müşkîn-i dost
Muhibbi:
Gül yüzünde kodı anber kâkül-i müşkîn-i dost
Eyledi kendüyi çenber kâkül-i müşkîn-i dost
Sadi, Hafız, Cami, Selman, Nizami, Attar gibi İran şairlerinin de etkisi altında kalan şair, Arap edebiyatından Hassan’ın etkisindedir. Birçok beytinde bu şairlere övgü dolu ifadeler vardır. Tabi bunda, kendini üstün görme hissi de bulunmaktadır.
Bunların yanı sıra Baki, Mesihi, Sevdayi, Ulvi, Azadi ve oğlu Mustafa gibi şairler onun şiirlerine nazire yazmışlardır.
Murat Karavelioğlu: Muhibbi Şiiri Neleri Anlatır?
Şiirinde Allah’a ve Peygamber’e övgü dolu ifadeler yer alır. Tasavvufi unsurlara tesadüf olunmakla birlikte bunlar Divan Şiirinin malzemeleri arasında gerektiğinde kullanılmışlardır. Asıl gaye olmaktan uzaktır.
Muhibbi’nin şiirlerini muhteva ve üslup bakımından üç gruba ayırmak mümkündür: 1. Hükümdarlığını, sultan şahsiyetini ve havasını yansıtan veya hamasi yönü olan şiirler. 2. Hikemi, fikri, talimi mahiyet ve öğüt verici veya tasavvufi-dini türden şiirler. 3. Âşıkane, rindane mahiyetteki şiirler.
Şiirlerinde devlet, ferman, sultan, abd, kul, asker, leşker, tuğ, liva, şah, kişver, alem, tabl, tuğra, taç vb. kelimelerin çok geçmesi tesadüfi değildir.
Şiirlerinde onun çeşitli görüşlerini bulabiliriz. Sayıca çok olmaları da buna imkân vermektedir. Şair için şiir söylemek bir bakıma başka bir âleme hicret etmektir. Şair hakikatten bahsetmelidir. Şiirinde ayet ve hadislere çokça yer vererek hakikatleri konu edinir.
Muhibbi’nin şiirleri genellikle âşıkane, rindane mahiyettedir. Bu hususla mahlası arasında bir ilişki olduğu muhakkaktır. Şiirinin özüne şu beyitle işaret eder:
Kim ki öğrenmek diler aşkın rümûzın serteser
Okısun görsün Muhibbî defter ü dîvânımuz
Bazı gazellerinde ise Allah’a ve Hz. Peygamber’e olan derin aşk ve saygısını dile getirdiği görülür.
Sonuç olarak Muhibbi aynı zamanda bir söz sultanıdır. Mahlasıyla mütenasip şiirleri daha çok âşıkane ve rindanedir. Tefekkür şiirleri de az değildir. Dili, gayet sade ve akıcı olup bazı çağdaşlarına nazaran tamlamalar ve yabancı kelimeler daha az nispettedir. O içinden geldiği gibi söylemekte ve tasannudan uzak durmaktadır.
Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Muhibbi’nin Hâmiliği
Muhibbi’nin Türk kültür ve edebiyatına hizmeti yalnızca şairliği yönüyle değildir. O aynı zamanda Türk tarihinin en görkemli edebiyat ve sanat ortamlarından birini oluşturmakla da büyük hizmet ifa etmiştir. Onun döneminde saray, devlet büyüklerinin konakları, esnaf muhitleri tam bir kültür ve edebiyat mahfeli olarak öne çıkmıştır. İstanbul başta olmak üzere Edirne, Bursa, Kütahya, Manisa, Üsküp, Saraybosna, Kahire, Bağdat gibi merkezler yüzyılın ve sonraki asırların edebi mahfelerinin başında gelmektedir. Bir yandan Halk Edebiyatı Karacaoğlan, Kul Pîrî, Karaoğlan, Âşık Garip, Âşık Kerem, Oğuz Ali gibi şairler elinde gelişirken öte yandan Divan Şiiri altın çağını yaşamaya başlamıştı. Baki, Âgehi, Emri, Figani, Fuzuli, Yahya Bey, Zati gibi şairler devrin önemli isimlerindendir.
Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman, devrini ve zaferlerini kaleme aldırmakla Süleymanname türünde pek çok eserin yazılmasını da sağlamıştır.
“Devrimde Sinan gibi bir mimar, Baki gibi bir şair yetiştiği için pek bahtiyarım” sözünün Kanuni’ye aittir.
Doçent Doktor Murat Ali Karavelioğlu: Muhibbi Divanı’na Dair
Divanı 1987 yılında Coşkun Ak tarafından nesre çevirili olarak yayımlandı. Kaside bulunmayan divanda yaklaşık 2800 gazel yer alıyor. Ayrıca murabba, muhammes, rübai, elifname, kıta, beyit, müfred vb. nazım şekilleriyle yazılmış manzumeler içeriyor. Bu haliyle Edirneli Nazmi’den sonra edebiyat tarihimizin en hacimli divanlarından biridir.
Tumblr media
Muhibbi hakkında görüşlerine başvurulan Murat Karavelioğlu’na göre divanın, Türkiye kütüphanelerinde 20 civarında nüshası var. Bunlardan 7 tanesi İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler (Nadir Eserler) Kütüphanesi’nde bulunmakta. Divanın en güzel nüshalarından biri bu kütüphanedeki 5467 numaralı nüsha olup bir özel şirketin katkılarıyla tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır. Kendi hattıyla yazdığı şiirlerden oluşan bir nüsha Prof. Dr. Orhan Yavuz tarafından yayımlanmıştır.  2016 yılında ise Prof. Dr. Kemal Yavuz ve Prof. Dr. Orhan Yavuz, Muhibbi Divanı’nı, mecmualardaki manzumeleri de toplayarak 4000’i aşan şiir sayısıyla yayımlamışlardır.
Doç. Dr. Murat Ali Karavelioğlu’na teşekkür ederiz.
Kaynak: Murat Ali Karavelioğlu, Murat Karavelioğlu
0 notes
kadinmodasirlari · 5 years
Text
Kanuni Sultan Süleyman (Muhibbi)’nin Şairliği
Kanuni Sultan Süleyman (Muhibbi)’nin Şairliği
Geleneğin yetiştirdiği şairlerden biri olan Muhibbi, yetiştiği geleneğe sıkı sıkıya bağlı bir şairdir. İstanbul’dan uzaklarda yazdığı ilk şiirleri iptidaidir. Bunlarda çoğunlukla ıstırap ve kanaatkârlık duyguları ağır basar. Padişahlık hayatında yazdığı daha çok sayıdaki şiirinde sanatının olgunlaştığı görülür. Aşk, coşku, heyecan, kahramanlık ve tefekkür şiirleri yazmıştır.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi // Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
beytiyle başlayan gazeli asırlardır milletin hafızasında ve dilindedir. Padişahlığını ve cihangir bir savaşçı oluşunu hatırlatan çok sayıda şiire rastlamak mümkündür. Hürrem Sultan’a duyduğu büyük aşkı terennüm ettiği ince ve zarif söyleyişli gazelleri vardır. Oğullarının ıstırabını dile getirdiği şiirleri de son derece başarılıdır.
Sanat kudreti bakımından vasatın üzerinde bir şair olarak değerlendirilebilecek olan Muhibbi’nin şiirleri, şiirinin unsurları ve özellikleri Divan Şiirinin genelinden farklı değildir. Zülf, dudak, göz ya da kaş, tüm şairlerde olduğu gibi Muhibbi’de de öyledir.
Şairin kullandığı dil o devrin klasik Osmanlı Türkçesidir. Döneminin şairlerine bakıldığında Muhibbi’nin dili daha sadedir. Arapça-Farsça kelimelerin oranı daha düşüktür. Çünkü Muhibbi, bir padişah olmakla çok geniş kitlelere hitap etme zorunluluğundadır. Vasat bir şair olduğundan şiirlerinde imale ve zihaflar bir hayli çoktur. Mesela şu beyit ne kadar sadedir:
Günde bir kez görmesem halim nolur derken benim
Bir yıl oldu görmez oldum onu andım ağladım
Tumblr media
Şiirinde Allah’a ve Peygamber’e övgü dolu ifadeler yer alır. Tasavvufi unsurlara tesadüf olunmakla birlikte bunlar Divan Şiirinin malzemeleri arasında gerektiğinde kullanılmışlardır. Asıl gaye olmaktan uzaktır.
Muhibbi’nin şiirlerini muhteva ve üslup bakımından üç gruba ayırmak mümkündür: 1. Hükümdarlığını, sultan şahsiyetini ve havasını yansıtan veya hamasi yönü olan şiirler. 2. Hikemi, fikri, talimi mahiyet ve öğüt verici veya tasavvufi-dini türden şiirler. 3. Âşıkane, rindane mahiyetteki şiirler.
Şiirlerinde onun çeşitli görüşlerini bulabiliriz. Sayıca çok olmaları da buna imkân vermektedir. Şair için şiir söylemek bir bakıma başka bir âleme hicret etmektir. Şair hakikatten bahsetmelidir. Şiirinde ayet ve hadislere çokça yer vererek hakikatleri konu edinir.
Muhibbi’nin şiirleri genellikle âşıkane, rindane mahiyettedir. Bu hususla mahlası arasında bir ilişki olduğu muhakkaktır. Şiirinin özüne şu beyitle işaret eder:
Kim ki öğrenmek diler aşkın rümûzın serteser
Okusun görsün Muhibbî defter ü dîvânımız
Bazı gazellerinde ise Allah’a ve Hz. Peygamber’e olan derin aşk ve saygısını dile getirdiği görülür.
Sonuç olarak Muhibbi aynı zamanda bir söz sultanıdır. Mahlasıyla mütenasip şiirleri daha çok âşıkane ve rindanedir. Tefekkür şiirleri de az değildir. Dili, gayet sade ve akıcı olup bazı çağdaşlarına nazaran tamlamalar ve yabancı kelimeler daha az nispettedir. O içinden geldiği gibi söylemekte ve tasannudan uzak durmaktadır.
Muhibbi’nin Türk kültür ve edebiyatına hizmeti yalnızca şairliği yönüyle değildir. O aynı zamanda Türk tarihinin en görkemli edebiyat ve sanat ortamlarından birini oluşturmakla da büyük hizmet ifa etmiştir. Onun döneminde saray, devlet büyüklerinin konakları, esnaf muhitleri tam bir kültür ve edebiyat mahfeli olarak öne çıkmıştır. İstanbul başta olmak üzere Edirne, Bursa, Kütahya, Manisa, Üsküp, Saraybosna, Kahire, Bağdat gibi merkezler yüzyılın ve sonraki asırların edebi mahfelerinin başında gelmektedir. Bir yandan Halk Edebiyatı Karacaoğlan, Kul Pîrî, Karaoğlan, Âşık Garip, Âşık Kerem, Oğuz Ali gibi şairler elinde gelişirken öte yandan Divan Şiiri altın çağını yaşamaya başlamıştı. Baki, Âgehi, Emri, Figani, Fuzuli, Yahya Bey, Zati gibi şairler devrin önemli isimlerindendir.
Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman, devrini ve zaferlerini kaleme aldırmakla Süleymanname türünde pek çok eserin yazılmasını da sağlamıştır.
Divanı 1987 yılında Coşkun Ak tarafından nesre çevirili olarak yayımlandı. Kaside bulunmayan divanda yaklaşık 2800 gazel yer alıyor. Ayrıca murabba, muhammes, rübai, elifname, kıta, beyit, müfred vb. nazım şekilleriyle yazılmış manzumeler içeriyor. Bu haliyle Edirneli Nazmi’den sonra edebiyat tarihimizin en hacimli divanlarından biridir.
Divanın, Türkiye kütüphanelerinde 20 civarında nüshası var. Bunlardan 7 tanesi İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler (Nadir Eserler) Kütüphanesi’nde bulunmakta. Divanın en güzel nüshalarından biri bu kütüphanedeki 5467 numaralı nüsha olup bir özel şirketin katkılarıyla tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır. Kendi hattıyla yazdığı şiirlerden oluşan bir nüsha Prof. Dr. Orhan Yavuz tarafından yayımlanmıştır.  2016 yılında ise Prof. Dr. Kemal Yavuz ve Prof. Dr. Orhan Yavuz, Muhibbi Divanı’nı, mecmualardaki manzumeleri de toplayarak 4000’i aşan şiir sayısıyla yayımlamışlardır.
Kaynak: Murat Ali Karavelioğlu, Murat Karavelioğlu
0 notes
nasildiyetyapalim · 5 years
Text
Kanuni Sultan Süleyman (Muhibbi)’nin Şairliği
Kanuni Sultan Süleyman (Muhibbi)’nin Şairliği
Geleneğin yetiştirdiği şairlerden biri olan Muhibbi, yetiştiği geleneğe sıkı sıkıya bağlı bir şairdir. İstanbul’dan uzaklarda yazdığı ilk şiirleri iptidaidir. Bunlarda çoğunlukla ıstırap ve kanaatkârlık duyguları ağır basar. Padişahlık hayatında yazdığı daha çok sayıdaki şiirinde sanatının olgunlaştığı görülür. Aşk, coşku, heyecan, kahramanlık ve tefekkür şiirleri yazmıştır.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi // Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
beytiyle başlayan gazeli asırlardır milletin hafızasında ve dilindedir. Padişahlığını ve cihangir bir savaşçı oluşunu hatırlatan çok sayıda şiire rastlamak mümkündür. Hürrem Sultan’a duyduğu büyük aşkı terennüm ettiği ince ve zarif söyleyişli gazelleri vardır. Oğullarının ıstırabını dile getirdiği şiirleri de son derece başarılıdır.
Sanat kudreti bakımından vasatın üzerinde bir şair olarak değerlendirilebilecek olan Muhibbi’nin şiirleri, şiirinin unsurları ve özellikleri Divan Şiirinin genelinden farklı değildir. Zülf, dudak, göz ya da kaş, tüm şairlerde olduğu gibi Muhibbi’de de öyledir.
Şairin kullandığı dil o devrin klasik Osmanlı Türkçesidir. Döneminin şairlerine bakıldığında Muhibbi’nin dili daha sadedir. Arapça-Farsça kelimelerin oranı daha düşüktür. Çünkü Muhibbi, bir padişah olmakla çok geniş kitlelere hitap etme zorunluluğundadır. Vasat bir şair olduğundan şiirlerinde imale ve zihaflar bir hayli çoktur. Mesela şu beyit ne kadar sadedir:
Günde bir kez görmesem halim nolur derken benim
Bir yıl oldu görmez oldum onu andım ağladım
Tumblr media
Şiirinde Allah’a ve Peygamber’e övgü dolu ifadeler yer alır. Tasavvufi unsurlara tesadüf olunmakla birlikte bunlar Divan Şiirinin malzemeleri arasında gerektiğinde kullanılmışlardır. Asıl gaye olmaktan uzaktır.
Muhibbi’nin şiirlerini muhteva ve üslup bakımından üç gruba ayırmak mümkündür: 1. Hükümdarlığını, sultan şahsiyetini ve havasını yansıtan veya hamasi yönü olan şiirler. 2. Hikemi, fikri, talimi mahiyet ve öğüt verici veya tasavvufi-dini türden şiirler. 3. Âşıkane, rindane mahiyetteki şiirler.
Şiirlerinde onun çeşitli görüşlerini bulabiliriz. Sayıca çok olmaları da buna imkân vermektedir. Şair için şiir söylemek bir bakıma başka bir âleme hicret etmektir. Şair hakikatten bahsetmelidir. Şiirinde ayet ve hadislere çokça yer vererek hakikatleri konu edinir.
Muhibbi’nin şiirleri genellikle âşıkane, rindane mahiyettedir. Bu hususla mahlası arasında bir ilişki olduğu muhakkaktır. Şiirinin özüne şu beyitle işaret eder:
Kim ki öğrenmek diler aşkın rümûzın serteser
Okusun görsün Muhibbî defter ü dîvânımız
Bazı gazellerinde ise Allah’a ve Hz. Peygamber’e olan derin aşk ve saygısını dile getirdiği görülür.
Sonuç olarak Muhibbi aynı zamanda bir söz sultanıdır. Mahlasıyla mütenasip şiirleri daha çok âşıkane ve rindanedir. Tefekkür şiirleri de az değildir. Dili, gayet sade ve akıcı olup bazı çağdaşlarına nazaran tamlamalar ve yabancı kelimeler daha az nispettedir. O içinden geldiği gibi söylemekte ve tasannudan uzak durmaktadır.
Muhibbi’nin Türk kültür ve edebiyatına hizmeti yalnızca şairliği yönüyle değildir. O aynı zamanda Türk tarihinin en görkemli edebiyat ve sanat ortamlarından birini oluşturmakla da büyük hizmet ifa etmiştir. Onun döneminde saray, devlet büyüklerinin konakları, esnaf muhitleri tam bir kültür ve edebiyat mahfeli olarak öne çıkmıştır. İstanbul başta olmak üzere Edirne, Bursa, Kütahya, Manisa, Üsküp, Saraybosna, Kahire, Bağdat gibi merkezler yüzyılın ve sonraki asırların edebi mahfelerinin başında gelmektedir. Bir yandan Halk Edebiyatı Karacaoğlan, Kul Pîrî, Karaoğlan, Âşık Garip, Âşık Kerem, Oğuz Ali gibi şairler elinde gelişirken öte yandan Divan Şiiri altın çağını yaşamaya başlamıştı. Baki, Âgehi, Emri, Figani, Fuzuli, Yahya Bey, Zati gibi şairler devrin önemli isimlerindendir.
Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman, devrini ve zaferlerini kaleme aldırmakla Süleymanname türünde pek çok eserin yazılmasını da sağlamıştır.
Divanı 1987 yılında Coşkun Ak tarafından nesre çevirili olarak yayımlandı. Kaside bulunmayan divanda yaklaşık 2800 gazel yer alıyor. Ayrıca murabba, muhammes, rübai, elifname, kıta, beyit, müfred vb. nazım şekilleriyle yazılmış manzumeler içeriyor. Bu haliyle Edirneli Nazmi’den sonra edebiyat tarihimizin en hacimli divanlarından biridir.
Divanın, Türkiye kütüphanelerinde 20 civarında nüshası var. Bunlardan 7 tanesi İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler (Nadir Eserler) Kütüphanesi’nde bulunmakta. Divanın en güzel nüshalarından biri bu kütüphanedeki 5467 numaralı nüsha olup bir özel şirketin katkılarıyla tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır. Kendi hattıyla yazdığı şiirlerden oluşan bir nüsha Prof. Dr. Orhan Yavuz tarafından yayımlanmıştır.  2016 yılında ise Prof. Dr. Kemal Yavuz ve Prof. Dr. Orhan Yavuz, Muhibbi Divanı’nı, mecmualardaki manzumeleri de toplayarak 4000’i aşan şiir sayısıyla yayımlamışlardır.
Kaynak: Murat Ali Karavelioğlu, Murat Karavelioğlu
0 notes
yorgunherakles · 2 years
Text
gecenin ilk karanlığı doğu ufkunu kaplar kaplamaz durgunluk ve sükunet denilen iki bekçi damarlara ve sinirlere hakim olur.
ahmet rasim- leyal-i ızdırab
11 notes · View notes
kadincablogu · 5 years
Text
Kanuni Sultan Süleyman (Muhibbi)’nin Şairliği
Kanuni Sultan Süleyman (Muhibbi)’nin Şairliği
Geleneğin yetiştirdiği şairlerden biri olan Muhibbi, yetiştiği geleneğe sıkı sıkıya bağlı bir şairdir. İstanbul’dan uzaklarda yazdığı ilk şiirleri iptidaidir. Bunlarda çoğunlukla ıstırap ve kanaatkârlık duyguları ağır basar. Padişahlık hayatında yazdığı daha çok sayıdaki şiirinde sanatının olgunlaştığı görülür. Aşk, coşku, heyecan, kahramanlık ve tefekkür şiirleri yazmıştır.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi // Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
beytiyle başlayan gazeli asırlardır milletin hafızasında ve dilindedir. Padişahlığını ve cihangir bir savaşçı oluşunu hatırlatan çok sayıda şiire rastlamak mümkündür. Hürrem Sultan’a duyduğu büyük aşkı terennüm ettiği ince ve zarif söyleyişli gazelleri vardır. Oğullarının ıstırabını dile getirdiği şiirleri de son derece başarılıdır.
Sanat kudreti bakımından vasatın üzerinde bir şair olarak değerlendirilebilecek olan Muhibbi’nin şiirleri, şiirinin unsurları ve özellikleri Divan Şiirinin genelinden farklı değildir. Zülf, dudak, göz ya da kaş, tüm şairlerde olduğu gibi Muhibbi’de de öyledir.
Şairin kullandığı dil o devrin klasik Osmanlı Türkçesidir. Döneminin şairlerine bakıldığında Muhibbi’nin dili daha sadedir. Arapça-Farsça kelimelerin oranı daha düşüktür. Çünkü Muhibbi, bir padişah olmakla çok geniş kitlelere hitap etme zorunluluğundadır. Vasat bir şair olduğundan şiirlerinde imale ve zihaflar bir hayli çoktur. Mesela şu beyit ne kadar sadedir:
Günde bir kez görmesem halim nolur derken benim
Bir yıl oldu görmez oldum onu andım ağladım
Şiirinde Allah’a ve Peygamber’e övgü dolu ifadeler yer alır. Tasavvufi unsurlara tesadüf olunmakla birlikte bunlar Divan Şiirinin malzemeleri arasında gerektiğinde kullanılmışlardır. Asıl gaye olmaktan uzaktır.
Tumblr media
Muhibbi’nin şiirlerini muhteva ve üslup bakımından üç gruba ayırmak mümkündür: 1. Hükümdarlığını, sultan şahsiyetini ve havasını yansıtan veya hamasi yönü olan şiirler. 2. Hikemi, fikri, talimi mahiyet ve öğüt verici veya tasavvufi-dini türden şiirler. 3. Âşıkane, rindane mahiyetteki şiirler.
Şiirlerinde onun çeşitli görüşlerini bulabiliriz. Sayıca çok olmaları da buna imkân vermektedir. Şair için şiir söylemek bir bakıma başka bir âleme hicret etmektir. Şair hakikatten bahsetmelidir. Şiirinde ayet ve hadislere çokça yer vererek hakikatleri konu edinir.
Muhibbi’nin şiirleri genellikle âşıkane, rindane mahiyettedir. Bu hususla mahlası arasında bir ilişki olduğu muhakkaktır. Şiirinin özüne şu beyitle işaret eder:
Kim ki öğrenmek diler aşkın rümûzın serteser
Okusun görsün Muhibbî defter ü dîvânımız
Bazı gazellerinde ise Allah’a ve Hz. Peygamber’e olan derin aşk ve saygısını dile getirdiği görülür.
Sonuç olarak Muhibbi aynı zamanda bir söz sultanıdır. Mahlasıyla mütenasip şiirleri daha çok âşıkane ve rindanedir. Tefekkür şiirleri de az değildir. Dili, gayet sade ve akıcı olup bazı çağdaşlarına nazaran tamlamalar ve yabancı kelimeler daha az nispettedir. O içinden geldiği gibi söylemekte ve tasannudan uzak durmaktadır.
Muhibbi’nin Türk kültür ve edebiyatına hizmeti yalnızca şairliği yönüyle değildir. O aynı zamanda Türk tarihinin en görkemli edebiyat ve sanat ortamlarından birini oluşturmakla da büyük hizmet ifa etmiştir. Onun döneminde saray, devlet büyüklerinin konakları, esnaf muhitleri tam bir kültür ve edebiyat mahfeli olarak öne çıkmıştır. İstanbul başta olmak üzere Edirne, Bursa, Kütahya, Manisa, Üsküp, Saraybosna, Kahire, Bağdat gibi merkezler yüzyılın ve sonraki asırların edebi mahfelerinin başında gelmektedir. Bir yandan Halk Edebiyatı Karacaoğlan, Kul Pîrî, Karaoğlan, Âşık Garip, Âşık Kerem, Oğuz Ali gibi şairler elinde gelişirken öte yandan Divan Şiiri altın çağını yaşamaya başlamıştı. Baki, Âgehi, Emri, Figani, Fuzuli, Yahya Bey, Zati gibi şairler devrin önemli isimlerindendir.
Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman, devrini ve zaferlerini kaleme aldırmakla Süleymanname türünde pek çok eserin yazılmasını da sağlamıştır.
Divanı 1987 yılında Coşkun Ak tarafından nesre çevirili olarak yayımlandı. Kaside bulunmayan divanda yaklaşık 2800 gazel yer alıyor. Ayrıca murabba, muhammes, rübai, elifname, kıta, beyit, müfred vb. nazım şekilleriyle yazılmış manzumeler içeriyor. Bu haliyle Edirneli Nazmi’den sonra edebiyat tarihimizin en hacimli divanlarından biridir.
Divanın, Türkiye kütüphanelerinde 20 civarında nüshası var. Bunlardan 7 tanesi İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler (Nadir Eserler) Kütüphanesi’nde bulunmakta. Divanın en güzel nüshalarından biri bu kütüphanedeki 5467 numaralı nüsha olup bir özel şirketin katkılarıyla tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır. Kendi hattıyla yazdığı şiirlerden oluşan bir nüsha Prof. Dr. Orhan Yavuz tarafından yayımlanmıştır.  2016 yılında ise Prof. Dr. Kemal Yavuz ve Prof. Dr. Orhan Yavuz, Muhibbi Divanı’nı, mecmualardaki manzumeleri de toplayarak 4000’i aşan şiir sayısıyla yayımlamışlardır.
Kaynak: Murat Ali Karavelioğlu, Murat Karavelioğlu
0 notes
Text
Kanuni Sultan Süleyman (Muhibbi)’nin Şairliği
Kanuni Sultan Süleyman (Muhibbi)’nin Şairliği
Geleneğin yetiştirdiği şairlerden biri olan Muhibbi, yetiştiği geleneğe sıkı sıkıya bağlı bir şairdir. İstanbul’dan uzaklarda yazdığı ilk şiirleri iptidaidir. Bunlarda çoğunlukla ıstırap ve kanaatkârlık duyguları ağır basar. Padişahlık hayatında yazdığı daha çok sayıdaki şiirinde sanatının olgunlaştığı görülür. Aşk, coşku, heyecan, kahramanlık ve tefekkür şiirleri yazmıştır.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi // Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
beytiyle başlayan gazeli asırlardır milletin hafızasında ve dilindedir. Padişahlığını ve cihangir bir savaşçı oluşunu hatırlatan çok sayıda şiire rastlamak mümkündür. Hürrem Sultan’a duyduğu büyük aşkı terennüm ettiği ince ve zarif söyleyişli gazelleri vardır. Oğullarının ıstırabını dile getirdiği şiirleri de son derece başarılıdır.
Sanat kudreti bakımından vasatın üzerinde bir şair olarak değerlendirilebilecek olan Muhibbi’nin şiirleri, şiirinin unsurları ve özellikleri Divan Şiirinin genelinden farklı değildir. Zülf, dudak, göz ya da kaş, tüm şairlerde olduğu gibi Muhibbi’de de öyledir.
Şairin kullandığı dil o devrin klasik Osmanlı Türkçesidir. Döneminin şairlerine bakıldığında Muhibbi’nin dili daha sadedir. Arapça-Farsça kelimelerin oranı daha düşüktür. Çünkü Muhibbi, bir padişah olmakla çok geniş kitlelere hitap etme zorunluluğundadır. Vasat bir şair olduğundan şiirlerinde imale ve zihaflar bir hayli çoktur. Mesela şu beyit ne kadar sadedir:
Günde bir kez görmesem halim nolur derken benim
Bir yıl oldu görmez oldum onu andım ağladım
Şiirinde Allah’a ve Peygamber’e övgü dolu ifadeler yer alır. Tasavvufi unsurlara tesadüf olunmakla birlikte bunlar Divan Şiirinin malzemeleri arasında gerektiğinde kullanılmışlardır. Asıl gaye olmaktan uzaktır.
Tumblr media
Muhibbi’nin şiirlerini muhteva ve üslup bakımından üç gruba ayırmak mümkündür: 1. Hükümdarlığını, sultan şahsiyetini ve havasını yansıtan veya hamasi yönü olan şiirler. 2. Hikemi, fikri, talimi mahiyet ve öğüt verici veya tasavvufi-dini türden şiirler. 3. Âşıkane, rindane mahiyetteki şiirler.
Şiirlerinde onun çeşitli görüşlerini bulabiliriz. Sayıca çok olmaları da buna imkân vermektedir. Şair için şiir söylemek bir bakıma başka bir âleme hicret etmektir. Şair hakikatten bahsetmelidir. Şiirinde ayet ve hadislere çokça yer vererek hakikatleri konu edinir.
Muhibbi’nin şiirleri genellikle âşıkane, rindane mahiyettedir. Bu hususla mahlası arasında bir ilişki olduğu muhakkaktır. Şiirinin özüne şu beyitle işaret eder:
Kim ki öğrenmek diler aşkın rümûzın serteser
Okusun görsün Muhibbî defter ü dîvânımız
Bazı gazellerinde ise Allah’a ve Hz. Peygamber’e olan derin aşk ve saygısını dile getirdiği görülür.
Sonuç olarak Muhibbi aynı zamanda bir söz sultanıdır. Mahlasıyla mütenasip şiirleri daha çok âşıkane ve rindanedir. Tefekkür şiirleri de az değildir. Dili, gayet sade ve akıcı olup bazı çağdaşlarına nazaran tamlamalar ve yabancı kelimeler daha az nispettedir. O içinden geldiği gibi söylemekte ve tasannudan uzak durmaktadır.
Muhibbi’nin Türk kültür ve edebiyatına hizmeti yalnızca şairliği yönüyle değildir. O aynı zamanda Türk tarihinin en görkemli edebiyat ve sanat ortamlarından birini oluşturmakla da büyük hizmet ifa etmiştir. Onun döneminde saray, devlet büyüklerinin konakları, esnaf muhitleri tam bir kültür ve edebiyat mahfeli olarak öne çıkmıştır. İstanbul başta olmak üzere Edirne, Bursa, Kütahya, Manisa, Üsküp, Saraybosna, Kahire, Bağdat gibi merkezler yüzyılın ve sonraki asırların edebi mahfelerinin başında gelmektedir. Bir yandan Halk Edebiyatı Karacaoğlan, Kul Pîrî, Karaoğlan, Âşık Garip, Âşık Kerem, Oğuz Ali gibi şairler elinde gelişirken öte yandan Divan Şiiri altın çağını yaşamaya başlamıştı. Baki, Âgehi, Emri, Figani, Fuzuli, Yahya Bey, Zati gibi şairler devrin önemli isimlerindendir.
Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman, devrini ve zaferlerini kaleme aldırmakla Süleymanname türünde pek çok eserin yazılmasını da sağlamıştır.
Divanı 1987 yılında Coşkun Ak tarafından nesre çevirili olarak yayımlandı. Kaside bulunmayan divanda yaklaşık 2800 gazel yer alıyor. Ayrıca murabba, muhammes, rübai, elifname, kıta, beyit, müfred vb. nazım şekilleriyle yazılmış manzumeler içeriyor. Bu haliyle Edirneli Nazmi’den sonra edebiyat tarihimizin en hacimli divanlarından biridir.
Divanın, Türkiye kütüphanelerinde 20 civarında nüshası var. Bunlardan 7 tanesi İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler (Nadir Eserler) Kütüphanesi’nde bulunmakta. Divanın en güzel nüshalarından biri bu kütüphanedeki 5467 numaralı nüsha olup bir özel şirketin katkılarıyla tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır. Kendi hattıyla yazdığı şiirlerden oluşan bir nüsha Prof. Dr. Orhan Yavuz tarafından yayımlanmıştır.  2016 yılında ise Prof. Dr. Kemal Yavuz ve Prof. Dr. Orhan Yavuz, Muhibbi Divanı’nı, mecmualardaki manzumeleri de toplayarak 4000’i aşan şiir sayısıyla yayımlamışlardır.
Kaynak: Murat Ali Karavelioğlu, Murat Karavelioğlu
0 notes
facebooksayfalar · 5 years
Text
Kanuni Sultan Süleyman (Muhibbi)’nin Şairliği
Kanuni Sultan Süleyman (Muhibbi)’nin Şairliği
Geleneğin yetiştirdiği şairlerden biri olan Muhibbi, yetiştiği geleneğe sıkı sıkıya bağlı bir şairdir. İstanbul’dan uzaklarda yazdığı ilk şiirleri iptidaidir. Bunlarda çoğunlukla ıstırap ve kanaatkârlık duyguları ağır basar. Padişahlık hayatında yazdığı daha çok sayıdaki şiirinde sanatının olgunlaştığı görülür. Aşk, coşku, heyecan, kahramanlık ve tefekkür şiirleri yazmıştır.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi // Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
beytiyle başlayan gazeli asırlardır milletin hafızasında ve dilindedir. Padişahlığını ve cihangir bir savaşçı oluşunu hatırlatan çok sayıda şiire rastlamak mümkündür. Hürrem Sultan’a duyduğu büyük aşkı terennüm ettiği ince ve zarif söyleyişli gazelleri vardır. Oğullarının ıstırabını dile getirdiği şiirleri de son derece başarılıdır.
Sanat kudreti bakımından vasatın üzerinde bir şair olarak değerlendirilebilecek olan Muhibbi’nin şiirleri, şiirinin unsurları ve özellikleri Divan Şiirinin genelinden farklı değildir. Zülf, dudak, göz ya da kaş, tüm şairlerde olduğu gibi Muhibbi’de de öyledir.
Şairin kullandığı dil o devrin klasik Osmanlı Türkçesidir. Döneminin şairlerine bakıldığında Muhibbi’nin dili daha sadedir. Arapça-Farsça kelimelerin oranı daha düşüktür. Çünkü Muhibbi, bir padişah olmakla çok geniş kitlelere hitap etme zorunluluğundadır. Vasat bir şair olduğundan şiirlerinde imale ve zihaflar bir hayli çoktur. Mesela şu beyit ne kadar sadedir:
Günde bir kez görmesem halim nolur derken benim
Bir yıl oldu görmez oldum onu andım ağladım
Şiirinde Allah’a ve Peygamber’e övgü dolu ifadeler yer alır. Tasavvufi unsurlara tesadüf olunmakla birlikte bunlar Divan Şiirinin malzemeleri arasında gerektiğinde kullanılmışlardır. Asıl gaye olmaktan uzaktır.
Tumblr media
Muhibbi’nin şiirlerini muhteva ve üslup bakımından üç gruba ayırmak mümkündür: 1. Hükümdarlığını, sultan şahsiyetini ve havasını yansıtan veya hamasi yönü olan şiirler. 2. Hikemi, fikri, talimi mahiyet ve öğüt verici veya tasavvufi-dini türden şiirler. 3. Âşıkane, rindane mahiyetteki şiirler.
Şiirlerinde onun çeşitli görüşlerini bulabiliriz. Sayıca çok olmaları da buna imkân vermektedir. Şair için şiir söylemek bir bakıma başka bir âleme hicret etmektir. Şair hakikatten bahsetmelidir. Şiirinde ayet ve hadislere çokça yer vererek hakikatleri konu edinir.
Muhibbi’nin şiirleri genellikle âşıkane, rindane mahiyettedir. Bu hususla mahlası arasında bir ilişki olduğu muhakkaktır. Şiirinin özüne şu beyitle işaret eder:
Kim ki öğrenmek diler aşkın rümûzın serteser
Okusun görsün Muhibbî defter ü dîvânımız
Bazı gazellerinde ise Allah’a ve Hz. Peygamber’e olan derin aşk ve saygısını dile getirdiği görülür.
Sonuç olarak Muhibbi aynı zamanda bir söz sultanıdır. Mahlasıyla mütenasip şiirleri daha çok âşıkane ve rindanedir. Tefekkür şiirleri de az değildir. Dili, gayet sade ve akıcı olup bazı çağdaşlarına nazaran tamlamalar ve yabancı kelimeler daha az nispettedir. O içinden geldiği gibi söylemekte ve tasannudan uzak durmaktadır.
Muhibbi’nin Türk kültür ve edebiyatına hizmeti yalnızca şairliği yönüyle değildir. O aynı zamanda Türk tarihinin en görkemli edebiyat ve sanat ortamlarından birini oluşturmakla da büyük hizmet ifa etmiştir. Onun döneminde saray, devlet büyüklerinin konakları, esnaf muhitleri tam bir kültür ve edebiyat mahfeli olarak öne çıkmıştır. İstanbul başta olmak üzere Edirne, Bursa, Kütahya, Manisa, Üsküp, Saraybosna, Kahire, Bağdat gibi merkezler yüzyılın ve sonraki asırların edebi mahfelerinin başında gelmektedir. Bir yandan Halk Edebiyatı Karacaoğlan, Kul Pîrî, Karaoğlan, Âşık Garip, Âşık Kerem, Oğuz Ali gibi şairler elinde gelişirken öte yandan Divan Şiiri altın çağını yaşamaya başlamıştı. Baki, Âgehi, Emri, Figani, Fuzuli, Yahya Bey, Zati gibi şairler devrin önemli isimlerindendir.
Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman, devrini ve zaferlerini kaleme aldırmakla Süleymanname türünde pek çok eserin yazılmasını da sağlamıştır.
Divanı 1987 yılında Coşkun Ak tarafından nesre çevirili olarak yayımlandı. Kaside bulunmayan divanda yaklaşık 2800 gazel yer alıyor. Ayrıca murabba, muhammes, rübai, elifname, kıta, beyit, müfred vb. nazım şekilleriyle yazılmış manzumeler içeriyor. Bu haliyle Edirneli Nazmi’den sonra edebiyat tarihimizin en hacimli divanlarından biridir.
Divanın, Türkiye kütüphanelerinde 20 civarında nüshası var. Bunlardan 7 tanesi İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler (Nadir Eserler) Kütüphanesi’nde bulunmakta. Divanın en güzel nüshalarından biri bu kütüphanedeki 5467 numaralı nüsha olup bir özel şirketin katkılarıyla tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır. Kendi hattıyla yazdığı şiirlerden oluşan bir nüsha Prof. Dr. Orhan Yavuz tarafından yayımlanmıştır.  2016 yılında ise Prof. Dr. Kemal Yavuz ve Prof. Dr. Orhan Yavuz, Muhibbi Divanı’nı, mecmualardaki manzumeleri de toplayarak 4000’i aşan şiir sayısıyla yayımlamışlardır.
Kaynak: Murat Ali Karavelioğlu, Murat Karavelioğlu
0 notes
erkinkoraykimdir · 5 years
Text
Kanuni Sultan Süleyman (Muhibbi)’nin Şairliği
Kanuni Sultan Süleyman (Muhibbi)’nin Şairliği
Geleneğin yetiştirdiği şairlerden biri olan Muhibbi, yetiştiği geleneğe sıkı sıkıya bağlı bir şairdir. İstanbul’dan uzaklarda yazdığı ilk şiirleri iptidaidir. Bunlarda çoğunlukla ıstırap ve kanaatkârlık duyguları ağır basar. Padişahlık hayatında yazdığı daha çok sayıdaki şiirinde sanatının olgunlaştığı görülür. Aşk, coşku, heyecan, kahramanlık ve tefekkür şiirleri yazmıştır.
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi // Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
beytiyle başlayan gazeli asırlardır milletin hafızasında ve dilindedir. Padişahlığını ve cihangir bir savaşçı oluşunu hatırlatan çok sayıda şiire rastlamak mümkündür. Hürrem Sultan’a duyduğu büyük aşkı terennüm ettiği ince ve zarif söyleyişli gazelleri vardır. Oğullarının ıstırabını dile getirdiği şiirleri de son derece başarılıdır.
Sanat kudreti bakımından vasatın üzerinde bir şair olarak değerlendirilebilecek olan Muhibbi’nin şiirleri, şiirinin unsurları ve özellikleri Divan Şiirinin genelinden farklı değildir. Zülf, dudak, göz ya da kaş, tüm şairlerde olduğu gibi Muhibbi’de de öyledir.
Şairin kullandığı dil o devrin klasik Osmanlı Türkçesidir. Döneminin şairlerine bakıldığında Muhibbi’nin dili daha sadedir. Arapça-Farsça kelimelerin oranı daha düşüktür. Çünkü Muhibbi, bir padişah olmakla çok geniş kitlelere hitap etme zorunluluğundadır. Vasat bir şair olduğundan şiirlerinde imale ve zihaflar bir hayli çoktur. Mesela şu beyit ne kadar sadedir:
Tumblr media
Günde bir kez görmesem halim nolur derken benim
Bir yıl oldu görmez oldum onu andım ağladım
Şiirinde Allah’a ve Peygamber’e övgü dolu ifadeler yer alır. Tasavvufi unsurlara tesadüf olunmakla birlikte bunlar Divan Şiirinin malzemeleri arasında gerektiğinde kullanılmışlardır. Asıl gaye olmaktan uzaktır.
Muhibbi’nin şiirlerini muhteva ve üslup bakımından üç gruba ayırmak mümkündür: 1. Hükümdarlığını, sultan şahsiyetini ve havasını yansıtan veya hamasi yönü olan şiirler. 2. Hikemi, fikri, talimi mahiyet ve öğüt verici veya tasavvufi-dini türden şiirler. 3. Âşıkane, rindane mahiyetteki şiirler.
Şiirlerinde onun çeşitli görüşlerini bulabiliriz. Sayıca çok olmaları da buna imkân vermektedir. Şair için şiir söylemek bir bakıma başka bir âleme hicret etmektir. Şair hakikatten bahsetmelidir. Şiirinde ayet ve hadislere çokça yer vererek hakikatleri konu edinir.
Muhibbi’nin şiirleri genellikle âşıkane, rindane mahiyettedir. Bu hususla mahlası arasında bir ilişki olduğu muhakkaktır. Şiirinin özüne şu beyitle işaret eder:
Kim ki öğrenmek diler aşkın rümûzın serteser
Okusun görsün Muhibbî defter ü dîvânımız
Bazı gazellerinde ise Allah’a ve Hz. Peygamber’e olan derin aşk ve saygısını dile getirdiği görülür.
Sonuç olarak Muhibbi aynı zamanda bir söz sultanıdır. Mahlasıyla mütenasip şiirleri daha çok âşıkane ve rindanedir. Tefekkür şiirleri de az değildir. Dili, gayet sade ve akıcı olup bazı çağdaşlarına nazaran tamlamalar ve yabancı kelimeler daha az nispettedir. O içinden geldiği gibi söylemekte ve tasannudan uzak durmaktadır.
Muhibbi’nin Türk kültür ve edebiyatına hizmeti yalnızca şairliği yönüyle değildir. O aynı zamanda Türk tarihinin en görkemli edebiyat ve sanat ortamlarından birini oluşturmakla da büyük hizmet ifa etmiştir. Onun döneminde saray, devlet büyüklerinin konakları, esnaf muhitleri tam bir kültür ve edebiyat mahfeli olarak öne çıkmıştır. İstanbul başta olmak üzere Edirne, Bursa, Kütahya, Manisa, Üsküp, Saraybosna, Kahire, Bağdat gibi merkezler yüzyılın ve sonraki asırların edebi mahfelerinin başında gelmektedir. Bir yandan Halk Edebiyatı Karacaoğlan, Kul Pîrî, Karaoğlan, Âşık Garip, Âşık Kerem, Oğuz Ali gibi şairler elinde gelişirken öte yandan Divan Şiiri altın çağını yaşamaya başlamıştı. Baki, Âgehi, Emri, Figani, Fuzuli, Yahya Bey, Zati gibi şairler devrin önemli isimlerindendir.
Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman, devrini ve zaferlerini kaleme aldırmakla Süleymanname türünde pek çok eserin yazılmasını da sağlamıştır.
Divanı 1987 yılında Coşkun Ak tarafından nesre çevirili olarak yayımlandı. Kaside bulunmayan divanda yaklaşık 2800 gazel yer alıyor. Ayrıca murabba, muhammes, rübai, elifname, kıta, beyit, müfred vb. nazım şekilleriyle yazılmış manzumeler içeriyor. Bu haliyle Edirneli Nazmi’den sonra edebiyat tarihimizin en hacimli divanlarından biridir.
Divanın, Türkiye kütüphanelerinde 20 civarında nüshası var. Bunlardan 7 tanesi İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler (Nadir Eserler) Kütüphanesi’nde bulunmakta. Divanın en güzel nüshalarından biri bu kütüphanedeki 5467 numaralı nüsha olup bir özel şirketin katkılarıyla tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır. Kendi hattıyla yazdığı şiirlerden oluşan bir nüsha Prof. Dr. Orhan Yavuz tarafından yayımlanmıştır.  2016 yılında ise Prof. Dr. Kemal Yavuz ve Prof. Dr. Orhan Yavuz, Muhibbi Divanı’nı, mecmualardaki manzumeleri de toplayarak 4000’i aşan şiir sayısıyla yayımlamışlardır.
Kaynak: Murat Ali Karavelioğlu, Murat Karavelioğlu
0 notes