Tumgik
#netflixtavsiyesi
cupperspoon · 4 years
Text
Netflix Şekerleri-Broadchurh
Sizlere çıtırlık bir dizi göstermek istiyorum. Özellikle de birinci sezonu beni çok hayrete düşürdü. Korona Karantina günlerinde diziyle ilgilenerek biraz olsun umutsuz ve sıkıntılı gündemden uzak durabilirsiniz.
Tumblr media
Diziye çıtırlık dememin nedeni baştan sona kadar o gözle izlememle alakalı. Ikinci sezonunda da bıraktım zaten. Artık beni etkileyemedi . Fakat sizce ben size sadece çıtırlık dizi olarak bahsedebileceğimi düşünebilir misiniz? Tabiki de hayır.Çünkü bu çıtırlık abur cubur, birinci sezon finalinde yılbaşında televizyona çıkan dansöze dönüşüyor. Evet o abur cuburdan bahsediyorum! Önünüze geliyor ve raksederek alnına 100'lük bankotu yapıştırmanızı bekliyor. Birinci sezon finali işte öyle güzel ve etkileyici!
Birinci sezondan bahsedeceğimi umarım anlamışsınızdır. Dizinin birinci sezonu 2013 yılında çekiliyor. 7 yılda çok şey değişmez diye düşünür insan. Fakat 2013 yılı her anlamıyla farklı bir yıldı. Elimizde telefonların değişiminin en sert yaşadığı kritik yıldı. Sosyal medya patlaması ve bilgi karmaşıklığı... Dizideki o eski telefonları görünce "Aman Tanrım! Ne kadar eski" diye düşündüm durdum. Dizi o telefonlar dışında pek de bu yıllardan farklı değil maalesef.
Tumblr media
Hikayeye geçecek olursak. Broadchurch adlı kasabayı görüyoruz ilk olarak. Bir düzen halinde yaşayan Britanya'nın güneyinde bulunan sakin bir kasaba. Herkesin işi var, herkes birbirini tanıyor hatta toplum olarak birliktelik içerisindeler. Kendi yağında kavrulan bir kasaba, yaz aylarında birkaç da olsa turistik kazançları oluyor. Bu normal, mükemmel kasabada ilk defa bir cinayet kayda geçiyor. 11 yaşında Danny adında bir çocuk sahilde bulunuyor. David Tennat tarafından canlandırılan Alec Hardy adlı dedektif, Olivia Colman tarafından canlandırılan Ellie Miller’ın üstü ve kendisinin de terfi beklediği pozisyon olan rütbeli olarak Broadchurch kasabasına atanıyor.Bu ikili cinayeti çözmeye çalışıyor.
Tumblr media
Katilin kim olduğunu birinci sezon sonunda öğrendiğinde çok şaşıracaksınız. Çünkü imkanı yok o kişinin kim olduğunu bilmenin.Dizinin böyle bir yapısı var. 3. sezona kadar izlemiş biri olarak söylüyorum dizinin yapısı maalesef böyle.
Tumblr media
Geç kalmadan bu güzel diziyi izleyiniz efendim. Sistemin işleyişini daha realiti bir halde göreceksiniz.
2 notes · View notes
cupperspoon · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Talihsiz Serüvenler Dizisi
Harika bir diziydin, teşekkür ederim.
0 notes
cupperspoon · 5 years
Text
Netflix Şekerleri -Kuşlarla Dans
Tumblr media
   Hayatımda en zevk aldığım belgesel oldu. Stephen Fry’ın o rahatlatıcı, anlatırken olayı espriye bağlaması kısaca sizi alıp götürüyor ve belgeselin nasıl bittiğini anlayamıyorsunuz. Harika! İnternet'te araştırma yaptım. Türkçe sesledirmesini Okan Bayülgen yapmış. Dinlemedim ama o adamın arkasındayım. Dublaj konusunda öbür yaptığı işler kadar başarılı.
    Youtube’da bir aralar kısa belgesel parçaları izlemeye başlamıştım. İşte belgeselin seslendirmeniyle ilk olarak orada tanıştım. Yıllardır aradığım belgesel sesi olabilir. Donuk ve kaygısız belgesel seslendirmelerinden değil o tam tersine izlerken içindeki enerjiyi çosturan, ağzınızda o şekersi tadı bırakan efsanevi biri.
    Belgeselde Panama bölgesindeki farklı türlerdeki kuşları incelemekle başlıyoruz ama bunu habitat ve diyetleri aracılığıyla değil eş seçme ile yapıyoruz. Bir nevi kur yapma diyebiliriz. Kuş türlerini sıralama şekli ise kur tekniklerine dayanıyor. Zıplayıcılar, Direk Dansçıları, Artistler,Takım Oyuncuları ve Büyük Show Adamı.
      Her bir kuşa hayran kaldım. Yaptıkları teknik, iletişim harikaydı. Resmen bölgede kendi ağ sistemlerini oluşturmuşlardı ve duyuru yapıyorlardı. Her kuş türünün kendine ait sesleriyle hatta belki şarkılarıyla kendini gösterme şekli. İnanılmaz!
     Davranış biçimlerini insanlarda olduğu gibi hayvanlarda anlamaya çalışmak çok farklı bir uğraş.Sanki bizim zekamızı küçümsüyorlar ve ‘’Bak bizi anlayamıyorsun! Bir de kendine en zeki canlı sıfatını koyuyorsun’’ bile diyorlar.Çünkü onları anlayamıyoruz. Anladığımızı sanıyoruz fakat anlayamıyoruz. Kendi aralarında sosyalleşmeleri, hiyerarşileri ve bakış açıları var.
Peki biz insanoğlu varolduğumuzdan beri neden hayvanları izleriz? 
Bence cevap basit. Kendimizi tanımak, yaşadığımız yeri tanımak için. İşte bu yüzden tuvalette görüp korktuğumuz böcekten tutun, sokakta gördüğümüz kediyle aramızda bağ var.Geceleri ezanla birlikte uçan güvercinle, yazın öldürdüğün sivrisinekle aranda büyük ve kopmaması gereken gerçek bir bağ var. İşte bu yüzden davranış biçimlerini anlamamız lazım. Onları anlayarak aslında kendimizi, aynadaki yansımanı sen (insanoğlu) tanımaya başlıyorsun. Üzerinde durmak istediğim bir konu aslında ,davranış biçimi, fakat konudan uzaklaşmamak burada bırakıp devam ediyorum.
Tumblr media
      Bu resimdeki belgeselde de rastlayacağınız Ateş Çardak Kuşu. En renkli kuş türlerinden bir tanesi. Ağzındaki ise dişisini etkilemek için gösterdiği mavi, billur bir parça. Dişiyi kendi özel hazırladığı çardağa davet edebilmek için öyle güzel dans hareketleri ortaya koyuyor ki, Royal Akademi Sanatçılarına taş çıkarır! Onunla da yetinmiyor Paris sokaklarında bile duyamayacağınız güzel, saprano sesiyle melodileri gagasından çıkarıyor. Ne bereketli, sanatçı ruhlu bir hayvan.
     Bu sefer psikanaliz yöntemlerine başvuruyor. Siz hayvanlar aleminde psikanaliz yok mu sanıyordunuz? Büyük yanılgı. Kendisi irisini öyle güzel büyütüp küçültüyor ki dişisi resmen hipnoz oluyor. Haftalardır tek tek taşıdığı dallarla ortaya çıkan çardağına artık dişisine ev sahipliği yapmaya hazır. Ne güzel!
      Belgeselde en dikkatimi çeken kuş kesinlikle Çardakçı Kuşuydu. 7 yıllık yuvasının yapımıyla uğraşıyordu.Hatta yuvasını süsleyebildiği kadar süslüyordu. Tabiki de düzenli olması şartıyla.Ne eksik ne fazlası vardı. Gerçek bir mimar ve kuralları olan bir zevk sahibi. 
     Asıl şaşırtan kısmı zihninde şu anki tabirle Spotify’la dolaşması. O kadar geniş melodilere sahip ki. Kur yaptığı dişi gibi beni de çok etkiledi.Bölgedeki kuş türlerinin her birinin kendine has seslerini çıkardıktan sonra yakınlardaki insan yaşam alanındaki sesleri de çıkarmaya başlıyor. Odun kesme sesi, çoban köpeği, kızgın çoban köpeği sesi, insan gürültüsü, insan sohbet sesi ve hatta oynayan çocukların sesi. İnanılmaz! Böyle bir taklit gücüne sahip olan hayvanın zekasına hayran kalmamak elde değil.
   Doğa işte böyle güzel bir yer. Biz evimizde oturup bu ekranlara bakarken ekosistem döngüsü durmadan ilerliyor. Bir düzen içinde sistemi çekip çeviriyor. Korunaklı binalarımızda yaşarken biz insanlar, kendimizi en gelişmiş hayvan olarak atfediyoruz. Büyük projeler, amaçlar hedefliyoruz. Fark etmeden de kendi benliğimizden uzaklaşıyoruz. Biz uygarlık dediğimiz bu safsatayı takip ederken aslında geçmişimizi ve ona bağlı olarak geleceğimizi siliyoruz. Bunu göremiyor muyuz? Hayır, bal gibi ortada işte. Sadece görmezden geliyoruz, düzelecekmiş gibi davranıyoruz. Dünya bu diyoruz, o hep kendini düzeltir. Unuttuğumuz bir şey var. Düzelmek için tek ihtiyaç belki de bizim yok olmamızdır. Bunu zamanla göreceğiz.
Dikkatli olmalıyız!
0 notes