Vücudumu saran kıyafet kendimi yaprak sarması gibi hissettiriyor. Hiç sevmiyorum. Fazla sentetik kıyafet ve elbiselerden de nefret ederim. Vücutta teri çekebilecek kumaşa tamamım.
“Ve böylece Mavi Haberci durduruldu. O zamandan beri iki yıl geçti.”
Uzun hikayeyi sonlandırarak defterimi kapattım.
“Dazai ile ilk davan buydu demek, huh?” dedi Tanizaki hayranlıkla.
“Evet ve o zamandan beri gram değişmedi. Hala arsız bir baş belası. Bugün işimiz olmasına rağmen yine ortalıkta yok… Naomi, vericideki sinyalin izini bulabildin mi?”
“Buldum. 20 dakikadır hareket etmiyor. Sanırsam… nehirden geliyor.”
“Nehir mi?”
Naomi haritaya baktı. Dazai’ye verdiğim bozuk para şeklindeki takip cihazı nehrin ortasında duruyordu. Düşünmek için bir dakika ayırdım.
“Ne olduğunu biliyorum. O geri zekalı gözüne takılan bir nehre atlayınca cüzdanındaki takip cihazı muhtemelen cebinden düştü ve Dazai akıntıda sürüklenirken para dibe battı.”
Birlikte bir soruşturmanın ortasındaydık ve telefonda konuşurken aniden “Oha nehre bak” dedikten sonra yüzüme kapattı. Neyden bahsettiğini merak ediyordum…
Bu intihar manyağının tatmin olması için başıma kaç bela sarması gerekiyordu?
“Dikkatli ol, Kunikida. Bugünkü davanın konusu neydi?” Junichiro sandalyesinden kalktıktan sonra sordu.
“Bir kaplanı arıyoruz. Yokohama’da dolaşan ‘insan yiyen bir kaplan’ varmış”
Zor bir işti ama yine de…
- Birkaç yıl sonra şüphesiz en iyi dedektiflerimizden birisi haline gelecektir.
Yine de Dazai için kolay bir dava olacaktır.
Defterimi elime alarak Dedektiflik Ajansından ayrıldım. Akşam güneşi ufukta yavaşça batarken Yokohama göğünü maviye ve kızıla boyuyordu. Esen rüzgâra aşina olduğum bir koku eşlik ediyor, burnumu gıdıklıyor ve olduğum yerde duruyordum.
Binadan aşağıya baktım.
Gördüğüm caddede, insanlar ve bazen suç ve keder dolaşıyordu.
Ne zaman böyle bir kederle karşılaşsam ideallerim yıkılıyor, sözlerim anlamlarını yitiriyor ve yüreğim yanıyordu.
İdeallerin peşinde koşmak neticesiz, zor bir yoldu.
Ve buna rağmen, yine de…
Kendimi Yokohama’nın meşgul caddelerine bırakarak yoluma devam ettim.
dün whatsappta bir arkadaşımın paylaşımı üzerine gördüğüm gözlerimden akan şırıl şırıl yaşa engel olamadığım, beynimden kalbimden vurulduğum, yani bu duygu nasıl anlatılır bilmiyorum da.. izlediğim video diyorum; babasının kızını, küçücük şehit düşmüş yavrusunu kefenlemeden bir adım önce kucağında sarması gözlerini açıp açıp öpmesi, kullandığı cümleler. ruhumun ruhu diyordu yavrusuna. keşke izlememiş olsaydım ya da bilmiyorum iyi ki izledim mi? sonra dünden beri twitterda defalarca çıktı karşıma atladım izleyemedim videoyu. çok ekstrem duygusal bir şey bu, dehşet duygusal, feci. kalbim çok değişik dünden beri. baba gözümün önünden gitmiyor, yavrusuna olan sevgisi kucağındaki o sarmalama halini ben aklımdan çıkaramıyorum. bu baba ortalığı ateşe verse yeri değil mi? yanan yüreğinin yanında dünyanın yerle bir olması küle dönüşmesi nedir ki..?
An geliyor kendine yabancılaşıyor insan. Bunun için her zaman kötü dönemlerden geçmek gerekmiyor üstelik. Ansızın kalbini sıkıştırıveriyor bu his.
Zannediyorum ki fıtrattan uzaklaştıkça boğuk bir hissiyat kaplıyor kalbi. Tam burada şöyle bir ayeti kerimeyi tefekkür ediyorum:
“Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm’a açar; kimi de saptırmak isterse, göğe çıkıyormuş gibi kalbine darlık ve sıkıntı verir. Allah inanmayanları işte böyle cezalandırır.”
📚En’âm Suresi, 125.Âyet
Bazen niyetimde bazen amelimde öyle veya böyle istikamette olmam gereken yerlerde yolumdan saptığımda psikolojik bir buhranın beni sarması olası.
Anlıyorum ki imanımın nuru belli sebeplerle azalabilir ve bu anlar beni göğe çıkıyormuş gibi sıkıp boğabilir.
Öyleyse takva ve Allahu teala’nın zikriyle ünsiyet kurabiliyor olmam benim için bir nefes olmalı.
Bizden istenen bu nefesi sağlıklı alabilmek için gereken çabayı ortaya koymak ve Allahu teala’ya tevekkül edebilmektir. Çünkü “Allah iman edenlerin dostu ve destekcisidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.”
📚Bakara Suresi, 257.Ayet
Kendi sokağımıza çıkan yolları ancak O’nun azze ve celle aydınlatması ile bulabiliriz.
Ve istikametten kaydığımızda sadece Rabbimizin desteğiyle yeniden doğrulabiliriz.
izmir bombası, pişmemiş donduruculuk boyoz, izmir taze asma yaprağından anne sarması (tencerenin alt kısmını daha çok seviyorum diye altta kalan sarmaları başka saklama kabına koyup gönderiyor hep annecim 🥹) minik kuşa hediyeler falan. izmir kokusunu evimize getirdi kızçeler.