Tumgik
#ses bankası
kuzularin-efendisi · 8 months
Text
Tumblr media
Dünyanın çivisi çıktı deyular. Bu dünya bize giren kazıktan başka bir şey değil bence. Kandırıyorlar bizi arkadaş çivi mivi ayağına. Bizim Nuri emminin traktöre haciz gelmiş. Ziraat Bankası çaktı kazığını yine bizim buralara, sonra çiftçilik yapan yok, bu millet tembel dersiniz. Bir kere ahıra girip bir öğün baksanız hayvanlara koşarak kaçarsınız şehre. Dayanamazsınız köy hayatına. Hiçbir şey kolay değil. İşçi memur hakkı dersiniz ama bize gelince hiç ses etmezsiniz. Bizim sendikamız da yok. Açız biz, her şeyimizi aldılar haberiniz yok. Yakında anamı alıp ben de şehre giderim belki. Birazda orada aç kalırız ne yapalım. Bizi sevmiyorsunuz. Bizim yok olmamızı izlediniz. Suçlusunuz.
2 notes · View notes
gundemarsivi · 9 days
Text
Tumblr media
Tarımı Amerika’ya Kimler Teslim Etti? (5)
✍🏻 Yılmaz Dikbaş
https://www.gundemarsivi.com/tarimi-amerikaya-kimler-teslim-etti-5/
10. BAŞBAKAN YARDIMCISI DENİZ BAYKAL
Deniz Baykal, 30.10.1995-06.01.1996 sürecinde Başbakan Tansu Çiller’in hükümetinde Başbakan Yardımcısı oldu.
Deniz Baykal’ın CHP’si özelleştirmeden yana olmuştur.
Hem de Baykal’ın kendi deyimiyle, “hızlı özelleştirmeden” yana olmuştur.
Deniz Baykal, Başbakan Tansu Çiller’in karar verdiği tüm vatan varlıklarının satışına imzasını atarak onaylamıştır.
İşte onlardan bazıları:
Çeşitli yörelerde toplam 27 Yem Fabrikası.
Çeşitli yörelerde toplam 28 SEK Süt ve Süt Mamulleri işletmesi.
Çeşitli yörelerde toplam 12 Et ve Balık Kurumu (EBK) kombinası.
Çeşitli yörelerde toplam 7 Orman Ürünleri Sanayi İşletmesi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Kemalistleri, Alevileri ve Kürtleri partiden atmış, “Temizlik yaptık” demiştir.
11. BAŞBAKAN YARDIMCISI MURAT KARAYALÇIN
Murat Karayalçın, 25.06.1993-05.10.1995 sürecinde Çiller hükümetinde Başbakan Yardımcısı oldu.
Karayalçın, bir soygun planı olan özelleştirmeyi Başbakan Çiller’den daha sıcak savunmuş, vatanın satılması anlamına gelen her özelleştirmeyi onaylamıştır.
Karayalçın’ın onayladığı özelleştirmelerden tarım ve gıda sektörlerindeki kuruluşlardan bazıları şunlardır:
22 Yem Fabrikası
28 SEK Süt ve Süt Ürünleri İşletmesi
12 Et ve Balık Kurumu Kombinası
7 Orman Ürünleri Sanayi İşletmesi
Murat Karayalçın, Avrupa Birliği’nden (AB) yana olmuştur.
AB’den yana olmak demek, ulusal egemenliği Brüksel’e teslim etmek demektir.
Karayalçın, AB’nin Türkiye ile ilgili tüm raporlarını kabul etmiş, bu bağlamda Türkiye’de bir “Kürt Sorunu” olduğu görüşünü savunmuştur.
12. BAŞBAKAN YARDIMCISI DEVLET BAHÇELİ
Türk tarımını Amerika’ya teslim edenler zincirindeki bir halka da Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’dir.
Bülent Ecevit’in başbakanlığındaki DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinde Devlet Bahçeli, Başbakan Yardımcısıydı.
Bu koalisyon hükümeti IMF ile 18. Niyet Mektubu’nu imzaladı.
İmza atanlardan biri de Devlet Bahçeli’ydi.
Bu Niyet Mektubu’nda, TEKEL’in en geç 2003 yılına kadar özelleştirileceği sözü verildi.
TEKEL, Avrupa’nın en büyük 30 alkollü-alkolsüz içki üreten firması arasında yer almaktaydı.
TEKEL’de toplam 29.273 kişi çalışmaktaydı.
TEKEL, Türk devletinin, yani Türk milletinin malıydı.
Milliyetçi, maneviyatçı Devlet Bahçeli, Türk milletinin malını satmakta hiç sakınca görmemişti.
IMF’nin emriyle Türk Telekom’un satışı dayatıldı.
Ecevit hükümetinde Başbakan Yardımcısı olan Devlet Bahçeli, Türk Telekom’un satışına onay verdi. Ancak beklenmedik bir gelişme yaşandı. Hükümette MHP kanadından Ulaştırma Bakanı olan Prof. Dr. Enis Öksüz, Türk Telekom’un satışına karşı çıktı!
Devlet Bahçeli, Enis Öksüz’ü görevinden azletti!
Ecevit hükümetine IMF’den emir geldi: Tüm tarım kooperatifleri ve birliklerini bölüp parçalayın veya satın ya da kapatın!
Bülent Ecevit ile birlikte Devlet Bahçeli bu emre uydu, tarım kooperatiflerinin ve birliklerinin elden çıkarılmasını onayladı.
Tarım kooperatiflerinin ve birliklerin 52 bin üyesi bulunmaktaydı.
Bu kooperatifler ve birlikler Türk tarımının belkemiğini oluşturmaktaydı.
52 bin üyeden hiç ses çıkaran olmadı! Türk milliyetçilerinin haberi bile olmadı!
Karşısında hiçbir direniş görmeyen IMF ve Dünya Bankası, Çukobirlik’ten başlayarak tüm tarım kooperatiflerini ve birliklerini kolayca kapattırdı!
Değerli Dostlar,
Devlet Bahçeli’nin satışına imza atarak onay verdiği vatan varlıklarının listesi çok uzundur.
Size burada sadece tarım ve gıda sektörleriyle ilgili olanlardan bazılarını sunuyorum:
Pancar Ekicileri Birliği
Dosan Konserve Sanayi
Aymar Yağ ve Gıda Sanayi A.Ş.
Toros Gübre Fabrikası ve Terminal Tesisleri
Türkiye Zirai Donatım Kurumu A.Ş’nin (TZD) Diyarbakır İşletmesi
Et ve Balık Kurumu Sivas Et Kombinası
Et ve Balık Kurumu Burdur Et Kombinası
Et ve Balık Kurumu Eskişehir Et Kombinası
Et ve Balık Kurumu Gaziantep Et Kombinası
Et ve Balık Kurumu’nun çeşitli şehirlerdeki toplam 134 arsası
Değerli Dostlar,
Türk tarımını Amerika’ya teslim edenler zincirinin “son halkası”na geldik. Bir dahaki yazımda o halkayı da bilgilerinize sunacağım…
Yılmaz Dikbaş
13 Eylül 2024, Cuma
0532 233 31 52
#denizbaykal #devletbahceli #muratksyalcin #tarim #tarih
0 notes
yenicagkibris · 11 days
Text
Süper Mario’nun Avrupa’yı kurtarma planı - Ümit Akçay
Avrupa Birliği Merkez Bankası eski Başkanı ve İtalya eski Başbakanı Mario Draghi geçtiğimiz günlerde oldukça ses getiren bir rapor yayınladı. Esasında Draghi, bu raporu yazması için Avrupa Komisyonu tarafından görevlendirilmişti. Raporun konusu Avrupa için yeni bir rekabetçilik stratejisinin temel köşe taşlarının neler olacağı. Bu yazıda ‘Süper Mario’ lakaplı Draghi’nin Avrupa’yı kurtarma planı…
0 notes
pazaryerigundem · 3 months
Text
GençBizzTech'te Türkiye Finali heyecanı
https://pazaryerigundem.com/haber/176562/gencbizztechte-turkiye-finali-heyecani/
GençBizzTech'te Türkiye Finali heyecanı
Tumblr media
İş Bankası ve Genç Başarı Eğitim Vakfı tarafından hayata geçirilen, bilim ve teknoloji tabanlı girişimciliği fen liselerine taşıyan GençBizzTech’te final heyecanı yaşandı.
İSTANBUL (İGFA) – Türkiye İş Bankası ve Genç Başarı Eğitim Vakfı’nın (GBEV), fen liselerinde eğitim gören öğrencilerin teknoloji ve bilim odaklı girişimler geliştirmelerine imkân tanımak; yaratıcılıklarını ve problem çözme yeteneklerini artırmalarına katkı sağlamak amacıyla hayata geçirdiği GençBizzTech Projesi’nde final heyecanı yaşandı. 
352 GİRİŞİM TAKIMI YARIŞTI
Fen liselerindeki öğrencilere odaklanan GençBizzTech programında 28 ildeki 49 fen lisesinden 352 girişim takımı 4 haftalık bir eğitim maratonuna katıldı. Bu süreçte öğrencilerle yapay zeka teknolojileri ile içerik oluşturma, veri analizi, kodlama ve uygulama geliştirme eğitimlerinin yanı sıra bilim ve teknoloji temelli iş fikri geliştirme yöntemleri, finansal okuryazarlık ve girişimcilik alanlarında çevrim içi eğitimler paylaşıldı. Eğitimlerin ardından Türkiye genelinde 352 takım arasında girişimleriyle öne çıkan 5 takım finalist olmaya hak kazandı. 
Gençlerin geliştirdiği projelerde deprem ve özel eğitim alan öğrencilere yönelik girişimler dikkat çekti. 
Adıyaman’dan katılan Atechna takımı, özel eğitime ihtiyacı olan çocukların öğrenme süreçlerine destek olmak amacıyla, yapay zekâ ile güçlendirilmiş ve özelleştirilmiş eğitim materyalleri sunan bir mobil uygulama geliştirdi. 
Antalya’dan Çizgi Tasarım takımı, engelli bireylerin iş yeri ve toplu yaşam alanlarında daha iyi hizmet almasını sağlamak üzere görüntüleri metne ve metinleri ses dönüştüren; Türk İşaret Dili Sözlüğü uzantısıyla işaret dili hareketlerine çeviri yapan bir yazılım oluşturdu. 
Tokat’tan Genç Beyinler takımı, tatil planlama sürecini dönüştüren yenilikçi bir platform oluşturdu. Yapay zekâ destekli algoritmalarla kişiselleştirilmiş tatil önerileri sunmak ve çeşitli etkinliklerle tatil deneyimini zenginleştirmek amaçlanıyor. 
Balıkesir’den Edutech, geliştirdiği çizim robotuyla özel eğitim öğrencilerinin derslerde daha etkili öğrenmelerini sağlamayı hedefliyor. Mobil uygulama ve robotik aracın birlikte kullanılmasıyla öğrenme deneyiminin artırılması amaçlanıyor. 
Balıkesir’den Simuzel takımı, uygun maliyetle herkesin 15 dakikada katılabileceği etkili deprem eğitimleri sunmayı amaçlıyor. 25 metrekarelik simülasyon odalarının, deprem simülasyon cihazlarıyla donatılmasıyla 4 aşamalı eğitimler verilebiliyor. 
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
pdfsayar · 8 months
Text
Mert Hoca Tyt Soru Bankası Çözümleri
10 sonuç Boyut Önizleme İndirme Tyt Problemler – Kafa Dengi Yayınları | Tyt – Ayt – Lgs | Soru …Ağeserin adı TYT Problemler Soru Bankası akıllı tahta uygulaması …Kaynak: https://www.kafadengiyayinlari.com/wp/wp-content/uploads/2019/11/TYT-Problemler-SB.pdf 1733 KB Önizle İndir İletişim Yayınları – Kafa DengiAğ5 BÖLÜM 1: 1.Ses Bilgisi / 10-19 Kafa Dengi Sorular / 20 BÖLÜM 2: 2. Yazım Kuralları /…
View On WordPress
0 notes
bibersa · 2 years
Video
youtube
Ses Bankası | Türkiye'nin En Meşhur Sesleri
0 notes
bilgivitrini · 3 years
Text
Türkiye'nin İlk Ses Bankası Açıldı!
Türkiye’nin İlk Ses Bankası Açıldı!
Metro FM ve Süper FM’de yayın yapan ve aynı zamanda seslendirme ve dublaj sanatçısı Mehmet Yankı Yönel’in sahibi olduğu My Prodüksiyon, Türkiye’nin ilk ses bankasını açtı! Dünyanın en ünlü ve tanınmış seslendirme sanatçıları! Türkçe’den Zuluca’ya toplam 70 dilde 1.825 seslendirme sanatçısı ile Türkiye’nin en geniş ses bankası ile projenize uygun olan seslendirme sanatçılarına ulaşmak artık çok…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kemikkadin · 3 years
Text
🎧 The Auteurs - New French Girlfriend
.
  Yaz monotonluğu, bir film gibi. Fazla diyalog geçmeyen, kameranın sahne geçişleri arasında sıkıntıyı seyirciye hissettirdiği bir film. Sanatsal duran ama insanın hiç de sanatsal hissetmediği haller. Arka plan şarkısı yok, dünyanın ne sesi varsa kameraya sunduğu, yaz monotonluğu onlardan ibaret. Radyodan şarkı dinleniyorsa da, ses boğuk geliyor. Kadın, yatağın altına eğilip karton kolileri bulundukları yerden çıkarıyor, kolileri açtığında ise içinde bulunan kitaplar görülüyor. Yakın çekime alınan, bir kitap var. Neruda’nın şiir kitabı. Kadın, ikinci el bir elbiseyle aynanın karşısında duruyor. Ayaklarını iki yana açmış halde, bir sağ bir sol dizini kırarak bacakları üzerinde sallanıyor. Arkadaşı, “Beğendin mi?” diyor, kadın olumsuz bir anlamda başını sallıyor. Dükkandan eli boş çıkıyorlar. Renkler donuk, yine de güneşin sıcaklığını hissediyor herkes. 
.
Not : Kamelyalı Kadın eserini Türkiye İş Bankası yayınlarından okuyabilirsiniz.
.
#kitaptavsiyesi #kitapönerisi #yazarperest #kahvekitap #kitapyorumu #alexanderdumasfils #kamelyalıkadın #kitapyorum
instagram
10 notes · View notes
cayyas · 5 years
Text
Tumblr media
Akşam üzeri mekana bi abla geldi. Yan atm de birisi para çekmiş kartını alıp gitmiş ama parayı almamış. Hangi banka abla, iş bankası. Tamam ver.
Ne zaman oldu on dakka oldu olmadı. Ne kadar 500. Abla yürüdü gitti, Aradım iş bankasını, dedim böyle böyle bi mevzu olmuş, vatandaşın 500 lirası bende sen kimsin buyum, tamam beyfendi en yakın iş bankasına götürüp teslim edermisiniz. Edemem! bankadan gelip alsınlar. Öyle bi şey yapma gibi yetkimiz bulunmuyo. Hanımefendi!!! (ses tonumu yükselttim ama mecbur bıraktı beni ısrarla aynı şeyi söylediği için) Ben insanlık vazifesi olarak sizi aradım! Adamın belki ihtiyacı var! şu şu adresteki atm'nize bakın, saat 17:00 - 18:00 saatleri arasında kim işlem yapmış kim 500 lira çekmiş bana söyleyin adamın adını, ben parayı ona teslim edicem! biz burdan göremiyoruz! nası göremiyosunuz! yıl olmuş 2019 ugiydi mugiydi yapıyorsunuz, burdaki atm de ne kadar para olduğundan haberiniz yok mu! kimin kartı soktuğundan kimin ne kadar para çektiğinden?
Yik biyfindi biz ini girimiyiriz.
atm'ye yatırayım kartsız işlemlerden! o şekilde olmuyo maalesef! o zaman dedim ben seni aramadım! hayırlı işler dedim.
O zaman beyfendi kaydınız var bu bu görüşmeyle alakalı! ee dedim parayı ben mi çalmış oluyorum dedim! yok hayır da, dedim onu ima ediyosun.
Ben parayı şuraya bırakıyıorum. Araştırın kim olduğunu bulun ordan alsın. yarım saattir boş muhabbet ediyoruz dedim, kızdım fırçaladım kapadım. ulan insanlara da iyilik yapmaya çalışıyosun sürekli bi engel koyuyolar bu nedir ya..
62 notes · View notes
gundemarsivi · 5 months
Text
Tumblr media
Teşvik Kapitalizmi
✍🏻 Sinan Kemal
https://www.gundemarsivi.com/tesvik-kapitalizmi/
Devlet şeker üretemez, çikolata üretmez, işine baksın diyen neoliberaller, devletin burjuvalara düşük faizli kredi vermesine ses çıkarmaz. Dikkat ettiyseniz ülkemizde kamu bankalarının özelleştirilmesi hiç gündeme gelmedi, çünkü kapitalizmin istediği ucuz ve pek çoğunun da geri dönmesiz kredileri, fakirlerin vergiler ile oluşan hazineden karşılanmalıdır.
Kapitalizm, serbest piyasa rejimi değildir. Büyük burjuvaların çıkarını koruma rejimidir. Adam Simth bile İskoçya gümrük bakanıyken, İngiltere’den gelen kumaşlara fahiş gümrük uygulamıştır. (1) Altmışlarda ortaya çıkan Neoliberalizmin sloganı, güçlü devlet ve serbest piyasa, lakabı da askeri keynesyenliktir. (2)
Rönesansı, reformu pas geçen, sömürgeciliğe katılmayan, sanayileşmemiş, sanayileşmiş gibi görünse de markalaşmamış ülkelerin, milli burjuva ve yerli dev şirketler yaratma hayali vardır. Bu ülkelere Osmanlı’da dahildi. Doğan Avcıoğlu, Türkiye’nin düzeni kitabının bir kısmını buna ayırmıştır. (3) Hatta padişah Abdülhamit, şehzadeliğinde ticaretle uğraşmış ve bizzat öz torununun anılarına göre padişahken bile borsa oyunları oynamıştır. İttihat ve Terakki ise bu yolda savaş zenginleri yaratmış, savaş sırasındaki vurgundan zengin olan ve Macar metreslerine binlik banknotlardan yatak hazırlayan bu zenginler, İttihatçıları da yüz üstü bırakmıştır.
Cumhuriyet döneminde de bu alışkanlık devam eder. Bu sefer balık kralı, kömür kralı gibi ticaret tekelleri oluşur. Bazı tüccarlar sermaye biriktirsin diye, belli iş kollarının onlara bırakılmasıdır bu teşvik. Yer yer müteahitlerin fazla kazanması sağlanarak da bu yapılmıştır. (Vehbi Koç, Hayat Hikayem adlı otobiyografisinde bunu ballandıra ballandıra anlatır.)
Bu teşviki kredi olarak verilmesi, daha önce bankalar aracılığıyla olurken, Devlet Planlama Teşkilatının kurulmasıyla beraber (İller Bankası ve diğer bir kaç kurumla beraber, Kalkınma Bakanlığı kurumuna devredilmiştir.), banka dışı yollardan, doğrudan kamu eliyle olmaya başladı. Emin Çölaşan, kitaplarında (Turgut Nereden Koşuyor, Önce İnsanım Sonra Gazeteci başta olmak üzere, bugünlerde yeni baskısı olmayan kitapları. Nadirkitap, Kitantik gibi sitelerde bulunabilir) yazdığına göre, Turgut Özal, Devlet Planlama Teşkilatını tamamen burjuvalara teşvik kredisi verme kurumuna dönüyor. (4)
Emin Çölaşan’ın, Turgut Özal ile bu günlerin gençlerinin deyimiyle toksik bir ilişki oldu, Özal ölene kadar. İkisinin tanışması, Çölaşan’ın üniversite yıllarına dayanır. Çölaşan ODTÜ’de okurken, Genelkurmay başkanlığında askerliğini yapan Turgut Özal’da matematik derslerine girmektedir. (Gene askerliğini yapan Süleyman Demirel ile sonradan hem fizik profesörü, hem de politikacı olacak Erdal İnönü’de üniversite de derslere girmektedir.) Özal, Çölaşan ve arkadaşlarını sınavda kopya çekerken yakalar ama ispatlayamaz. (Bunu, Çölaşan anlatmaktadır.) Bu ilk karşılaşmalarıdır. Daha sonra Çölaşan, Devlet Planlama Teşkilatında çalışırken, Özal, teşkilatın müsteşarı olarak amiri konumundadır. Özal, teşkilatı burjuvalar için ucuz kredi merkezine dönüştürür. Çölaşan’da memurluğu ile ele geçirdiği bilgilerle gazetecilik yapar. Sözde takma isim kullanır ama herkes bilir. Bazı yazılarını da açıkça yazar. Hatta Milliyet gazetesinin düzenlediği Ali Nail Karacan Yazı Yarışmasını iki kere üst üste kazanır. Özal’la sürtüşmesi sonucunda kurumdan kovulur ama babası olan, Meteoroloji Genel Müdürlüğünün ilk genel müdürü Ümran Çölaşan’ın çabaları ile kovulduğu kurumdan tavsiye mektubu alır. Sonra sırası ile Maliye bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Petkim’de, hem memurluk, hem gazetecilik yapıp, kovulur. En sonunda 1977’de, otuz beş yaşında memuriyeti tamamen bırakıp, Milliyet gazetesinde gazeteciliğe başlar.
Biz teşvik konusuna geri dönelim. (Özal’ın Neolibralizm-Neoklasik okul peygamberliği ve Özal-Çölaşan toksik ilişkisi ayrı ayrı konular) Teşvikçilik, 12 Eylülden sonra hızla yaygınlaştı. Doksanların başında, özelikle Güney Doğu Anadolu’da komediye dönüştü. Ortalık sözde fabrikalardan geçilmez oldu. Birkaç kişiye maaş bile vermeyip, SSK (SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı henüz birleşip SSK olmamıştı) pirimini ödeyen sözde fabrikalardan alınan krediler, gene bankalardan faizle işletilerek, kazanca dönüştürüldü. Aydın Doğan ve Dinç Bilgin medyası, Tansu Çiller ve DYP’ye sırt çevirdiğinde, bu holdinglere aktarılan astronomik teşvikler ifşa edilmişti. (5)
Günümüzde ise teşvik sadece kredi olarak da verilmiyor. İşverenler, ÇEDES yada stajyerlik adı altında öğrencileri yok pahasına (bazen yemek bile vermeden) çalıştırdıkları yetmiyormuş gibi, (6) İŞKUR gibi kurumlar aracılığı ile çalıştırdıkları işçilerin sigortası devlete ödetmektedirler. Şirketler, kırk yıllık çalışanlarını bile, işe yeni başlayan kursiyer gibi göstermekte, işçiler her iş değiştirdiklerinde kursiyer olmaktadırlar.
Burada bir de değil ben gibi aslında öğretmen, amatör bir blog yazarının, en acar gazetecilerin bile bilmediği ne teşvikler var. Hatta bazıları kredi bile değil, hibe. Halka yıllarca kamu iktisadi kuruluşları zarar ediyor, hazine bu zararı ödememeli diyenler, daha fazlasını özel sektöre ödüyor.
Sinan Kemal
#Kapitalizm #Neoliberalizm #oligarklar #özelleştirme #Siyaset #tarih #sömürü #teşvikkredisi #yüksekfaizler #hırsızvar
0 notes
baybaykus · 5 years
Text
SON KURŞUN: TCMB KAYNAKLARI
-ZORUNLU KARŞILIKLAR-
Her banka açtığı her mevduatın bir miktarını merkez bankalarında karşılık olarak yatırmak durumundadır.
Basit bir örnekle açıklayalım: 100 birim A bankasına hesabınıza para yatırdınız diyelim. Eğer zorunlu karşılık oranı %10 ise, A bankası bu paranın 10 birimini, merkez bankasındaki kendi hesabına yatırmak zorundadır.
Merkez bankaları bu zorunlu veya eski deyişle munzam karşılık oranlarını kullanarak piyasadaki likiditeyi, nakiti kontrol ederler.
Zorunlu karşılık oranı artırıldığında haliyle bankalar merkez bankalarındaki hesaba daha fazla para yatıracakları için ellerinde daha az para kalır ve onu kullanabilirler.
Zorunlu karşılık oranı azaltıldığında ise tam tersi bir durum söz konusudur. Bankalarda nakit bollaşır, daha fazla para kullandıkları için piyasada para çoğalır.
Bankaya yatırılan paranın cinsi farketmez. Yabancı para veya merkez bankasının kendi parası neyse (bizimkinde TL) bu zorunlu karşılıklar ayrılır.
Mekanizmayı anladık değil mi? Zorunlu karşılık oranları artırılıyorsa piyasadan para çekilir. Azaltılıyorsa piyasaya para sürülür.
Şimdi, dün akşam TCMB’nin Yabancı Para zorunlu karşılık oranını 100 baz puan (%1) artırmasını anlamaya çalışalım.
TCMB daha geçtiğimiz perşembe 325 baz puan politika faizini düşürdü. Yani bankalara kullandırdığı paranın fiyatını düşürdüğü için doğal olarak merkez bankasının piyasada likiditeyi artırmak istediğini anladık.
Ama dün bu isteğin tam tersi bir işlem yaptı ve sadece Yabancı Para zorunlu karşılık oranını yükselterek piyasadan kendi ifadesiyle 2,1 milyar dolar para çekiyor. Demek ki bankalarda 210 milyar dolar yabancı para mevduatı varmış.
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu dediğinizi duyar gibi oluyorum. Neden sadece yabancı para zorunlu karşılık oranı artırılıyor? Niçin TL’ye dokunmuyorlar? Öyle ya piyasadan likidite çekeceksen bunun yabancı parası, Türk lirası mı olur? Para para değil midir?...
Bu sorunun cevabı maalesef TCMB’ımızın bankaların munzam, zorunlu karşılıklarındaki yabancı paraları swap işlemlerinde kullanıyor olmasıdır.
Kendi net rezervleri eksilere düştüğü, ve swap işlemlerine para yetişmediği için bu ufak operasyonu gerçekleştirdiler.
Nedir bu TCMB’nin SWAP işlemleri, finansçılara diyor ki, al benim Türk liramı karşılığında dolar ver. Bir hafta sonra ver benim türk liramı, al dolarını faiziyle.
Yani Türk lirasını ipotek vererek, çok ihtiyaç duyulan yabancı paraya kavuşmuş oluyor. Peki vadesi geldiğinde işlemi kapatmak için yeterince doları olmazsa merkez bankasının ne yapar sizce? Sanki Zorunlu karşılık oranını artırır der dediğinizi duyar gibiyim...
Hatırladığım 15 milyar dolar civarı merkez bankasının açık pozisyonu vardı, bu pozisyon artıyor anlaşılan. Bu durumu finanse edebilmek için taze kaynağa ihtiyacı vardı, o da bu kaynağı bankalardaki yabancı paralarımızda buldu.
Bu mekanizma böyle devam ettikçe bir iki ay sonra bir artırım, sonra bir artırım en sonunda bütün bankalardaki Yabancı Para mevduatının merkez bankası bünyesine alınmasıyla sonuçlanacak bir operasyona hazır olalım derim.
Çünkü kanunen Türk parasının istikrarını korumak amacıyla, bağımsız ve özerk olarak para politikalarımızı belirlemekle yükümlü Türkiye cumhuriyeti Merkez bankamızın kaynakları siyasi idareyi fonlamakta kullanılıyor. Hiçbir muhalefet partisi de bu açık istismara ses çıkartmıyor.
İş o kadar pervasızca bir gaspa dönüşmüş durumdadır ki, geçenlerde Ankara Sanayi Odası başkanının da bu kaynaklara ağzı sulanmış, utanmadan Merkez Bankası bizim borçlarımızı satın alsın deme cüretinde bulundu.
Yıllar önce yazmışım: Son kurşun Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası kaynaklarıdır diye. Maalesef o son kurşun da atılıyor...
TCMB’nin kaynaklarına bu saldırış sütten kesilmiş ineği kesip, iliğindeki eti bitene kadar sıyırma operasyonudur. İlikteki et bitince olanlar olacaktır.
Halil Ibrahim Bayrakçı
1 note · View note
nesepalamudu · 6 years
Note
Evet cancağızım, sağ salim fuardan dönebildiysen eğer senin yorumlarını merakla dinliyorum.
se lam! öncelikle fuara haftasonu gideceksen kesinlikle erken saatte gitmeni öneriyorum aşırı bir yoğunluk var, sabahtan güzelce gez, alışverişini yap, imza günleri kalsın sadece. haftaiçi gezeceksen çok daha rahat olur sanıyorum. yerleşim düzeni geçen senelerle hemen hemen aynı. almak istediğin kitapları liste yapar, yayınevlerini de yanlarına not alırsan on numara hareket olur senin için. fiyatlara gelecek olursak, evet geçen seneye kıyasla yüksek gibi geldi. indirimler o kadar müthiş olmasa da bazı kampanyalar falan harika. metis yayınlarından birhan keskin'in kitaplarını set olarak aldım 5 kitap 45 liraya geldi. didem madak ve oruç aruoba için de böyle setler yapmışlar, değerlendirilebilir. doğu batı yayınlarında harika şeyler var. dosya konulu dergiler ve ünlü tabloların afişleri çok çok güzel. sahaf kısmı geçen seneye göre daha dar bi alana alınmış gibi geldi bana. muazzam kitaplar, dergiler, kartpostallar, fotoğraflar vardı. eva'yla bakarken fransızca bilsem şunu alırdım dediği ufak kitabı açtım, mon cheri jesus diye başlıyordu sayfa, meğer dua kitabıymış. fransızca iki kelimeden bi şeyler çıkarmak hoş bdndndndndj sahaf kısmı bütçeyi biraz zorlayabilir, ama yok efendim benim bütçem zorlanacak bir bütçe değil biz enflasyonla topyekün mücadeleye gerek duymayacak kadar zenginiz, babam milletvekili falan diyorsan beğendiğin her şeyi al. tübitak yayınlarına bir göz at, çok harika kitaplar var, kendime 2 yaş kitabı almak istedim bi an o derece. kırmızı yedi, yky, iş bankası, ithaki, ayrıntı, iletişim, mutlaka bakılacak yayınevleri. çizgi roman üzerine en az 3 tane stand gördüm, seviyorsan onlara da bakabilirsin. künefeci gitmiş galiba o da dikkatimi çekti dbbdbdndndn birkaç tane de defter afiş vs tarzı dükkan vardı ama kardeşim kitap fuarı bu, kadıköyü taşımanıza gerek var mıydı sahiden, boş yere kafa karıştırıyorlar bence hiç yaklaşma. cebinde ne kadar paran varsa onu alıp gönderiyorlar seni. neyse ki elimiz boş dönmedik. ama çok yoruldum ya sahiden. jehan barbur çok çok hoş bir kadın, bunu belirtmek istiyorum. ahmet telli ise tam bir şair. şükrü erbaş'a benzettim halini tavrını. çok ince, çok şair, hakikaten şair yani ne denir bilmiyorum. sakin bir saatte fuarı güzelce gezmeni tavsiye ederim. çok güzel kitaplar gördüm ama hiçbir zaman istediğim tüm kitapları alamayacağım sanırım. on6şubat2binon9 ankara.
2 notes · View notes
pdfsayar · 2 years
Text
5. Sınıf İngilizce Soru Bankası
5. Sınıf İngilizce Soru Bankası
10 sonuç Boyut Önizleme İndirme 5. Sınıf – Tudem5. S n f ngilizce Kazan m Odakl Soru Bankas 6 Kazanım Testi 1 • Expressing Likes and Dislikes (1 – 10. sorularda boşluğa uygun olan se-çeneği işaretleyin.) 1. I like numbers and solving …Kaynak: https://www.tudem.com/images/tadimlik/ee853sinif5_kosb_ingilizce_unite_1pdf.pdf 1111 KB Önizle İndir Soru Bankası – Dijitalim.com.tr5.sinif tÜrkÇe 1.bÖlÜm…
View On WordPress
0 notes
burakurnaz · 6 years
Audio
Bu yazıyı yazmak için kendime 15 dakika verdim:
Öğle arası bitti, yeniden bilgisayarımızın başına oturduk.
Eskiden hatırlayanlar olabilir, çalışırken özellikle de grafik tasarım/fotoğraf düzenleme işleri yaparken yanımda benden alakasız konuşan insanlar olmasını isterdim. Çünkü beynim kitlendiğinde kafa dağıtmak için esnerken dönüp de “hahaha aynen ya” deyip yeniden işe dönebileceğim ortamda çalışmak çok keyifli. Hatta birkaç defa bana gelip tanışalım, siz konuşun, beraber yiyelim içelim diye teklif de etmiştim. kapımın önünde izdiham olmadı. Ben de çözüm olarak yıllardır radyo ve podcast dinliyorum. Bu da çok güzel hatta muhteşem.
Dün gece de cam dersine çalışırken yine açık radyo açıktı ve Flanörün Seyir Defteri programına denk geldim. Arada bir kulak vererek dinlediğim programda konuşulan başlıkları beğendim. Kesinlikle evet, çok yüzeysel olarak bahsediyorlar ama felsefeye, sosyolojiye, sanata nereden, nasıl gireceğini bilemeyenler için, eğer googledan araştırarak, not alarak dinlenirse onlarca farklı yol açabilir. Mesela yürümekten çok kısa bahsetmişler, geçmişte bununla ilgili biraz detaylı bir yazı yazmıştım, yürümek modern çağı başlatan en görünmez ama en etkili tetikleyicilerden birisi (herkes elektriğin icadını bilir ama yürümek görünmez çünkü maddi getirisi yok). Cezanne, Nietzsche, Benjamin, Thoreau vs. hep yürüyen insanlar. Ressamlar kanvaslarını kiliselerden çıkartıp kollarının arasında saatlerce yürümüşler. İlk dalga feminist hareket, cinsel devrim hepsi yürümekle kabul görmüş. Mesela alın okuyun işte.
Veya mesela zamandan bahsetmişler, konu hop Tanpınar’a, modernizme, Marx’a, kapitalizme, iktidara geliyor.
Peki neden? Blogumda biraz aşağılara bakarsanız bu sene 25 haziranda bir yazı paylaşmıştım: Birbirimizin Alternatif Dünyalarımıza Sahip Çıkmalıyız. Önce kendi alternatif dünyalarımızı yaratmalıyız, aşkın taraflarımızı tanımalıyız. Kesinlikle berbat bir yönetim altında gittikçe gerileyerek zaman geçiriyoruz, tembelliğimiz ve gerizekalılığımız (teknolojinin bizim yerimize geçmesinden bağımsız olarak iktidar yüzünden zekamızı ve emeğimizi kullanmamamız) her gün daha fazla ilerliyor; belleğimiz neredeyse yok, kimin nereleri yakıp kimlere sattığını bilmezsek, Diyarbakır’da iki bebek uyurken evin duvarını yıkıp içerideki iki bebeği öldüren polislerin serbest bırakıldığını ve insanların bundan memnun olduğunu hatırlamazsak, sağcıların ABD’ye karşı mide bulandıran yancı tavırlarını görmezsek, Sivas katliamını, Alevi evi işaretlemelerini, İdil Biret konserine tekbirli saldırıyı, kültürel yozlaştırmayı, şehrimizdeki hikayeleri, Fransa’nın kendi soykırım tarihlerini unutturup melek gibi göründüklerini, Belçika’nın Afrika’da birbirine öldürttüğü milyonlarca insanı görmezden gelip bilmemeyi tercih edersek bokumuzdan farkımız kalmaz; hiçbir şeyin iyiye gitmediğini göremeyiz. Bütün bunlar için de kendi alternatif dünyalarımızı yaratmalı, birbirimizin alternatif dünyalarına sahip çıkmalı ve çıkış kapımızı kendi önümüze kendimiz açmalıyız.
Bu aslında baktığımızda herhangi bir alanda herhangi bir şeyin incelemesini yaparken kullandığımız sıradan bir şey. Mesela metalurji malzeme mühendisliğinde bir malzemeyi inceleyeceksek önce atom altı yapılardan başlıyoruz. Mikro yapıdan makro yapıya doğru yaptığımız bu inceleme aslında malzemenin belleğini bize anlatıyor ve malzemeye ona göre bir tavrımız oluyor. Bu yazıyı okuduğunuz telefonların her bir bileşeni Güney Kore’de işte bu yolla üretiliyorlar.
Ama bunun dışında tabii ki arkaya ses olsun diye de dinleyebilirsiniz, podcast bekçiliğinizi yapmak için değil sadece tavsiye vermek için yazdım. Zaten 20 dakika olmuş. Bu arada @ozanonen de burada, kendisini takip edebilirsiniz.
Bunları da okumak isteyebilirsiniz:
OHAL
Güncel Bir Bellek Oluşması Amacıyla Yazı Hazırladım
2001
Öyle Bir Geçer Zaman ki
Boş Bulunursa İnsan Şaşırır
İller Bankası Ankara
10 notes · View notes
bibersa · 2 years
Video
youtube
Ses Bankası | Türkiye'nin En Meşhur Sesleri
0 notes
bobofaegean · 2 years
Photo
Tumblr media
Atatürk'ün zekasına hayran kalmamak elde değil. Aşağıda gördüğünüz fotoğraf Titanik mi? Hayır değil onun adı Karadeniz vapuru. Bizzat Mustafa Kemal'in projesiydi, yüzen fuar'dı, dünyada ilkti. 1924 de satın alındı. 130 metre boyunda, 16 metre genişliğindeydi. Aslında siyahtı Haliç'e çekildi bembeyaz boyandı kuğu gibi oldu. 1926 Cumhuriyetin ilanından sadece 3 yıl sonra hazırdı. Mustafa Kemal Mudanya'dan bindi son denetlemeyi bizzat yaptı. İçinde Türk Malı ürünlerden oluşan bir sergiydi. İçinde üzüm, incir, Hereke halıları, Kütahya çinileri, lokum, Edirne sabunu, nakışlar, bakır tepsiler, tütün, yün, deri, koza, fındık tamamı Türk Malı ürünlerden oluşan sergiydi. Sergi salonları Sanayi Nefise Mektebi öğrencilerin yaptığı heykel, resim ve biblolarla süslenmişti.İbrahim Çallı gibi ressamlarımızın tabloları asılıydı. Dünyanın bize gelmesini beklemeyelim biz dünyaya gidelim vizyonuydu genç Türkiye'nin uluslararası halkla ilişkiler gemisiydi. 180 yolcusu 105 mürettebatı vardı, yolcuları Türkiye'nin aydınlarıydı. Milletvekilleri gazeteciler heykeltraşlar, ses sanatçıları tiyatro sanatçıları, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, İstiklal Marşı'nın bestecisi Zeki Üngör ve yönetimde 47 sanatçısıyla gemideydi. Her gidilen limanında o ülkenin milli marşı çalınıyor, konserler veriliyordu. Kaptanlığını Atlantik'i geçen ilk yolcu gemimiz Gülcemal'in efsane kaptanı Lütfü bey yapıyordu. Liman İşletmeleri Genel Müdürü Rauf Manyas'da sergilerin müdürüydü. 7 lisan bilen Semiha Hanım protokol müdürüydü, dekorasyonu mimar Naci bey tarafından yapılmıştı. Bu kadroyu Mustafa Kemal seçmişti. İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça broşürler basıldı. Ürünlerin üzerinde 4 lisanda etiketler yapıştırılmıştı. Yabancı tüccarların Türkiye'den ithal bağlantısı kurabilmesi için standar vardı. İş Bankası şubesi bile vardı. Her standın başında iki üç dil bilen öğrenciler vardı. 12 ülkede, 16 şehri ziyaret etti. İspanya Barcelona, Fransa Ve hevre, Londra İngiltere, Amsterdam Hollanda, Hamburg Almanya, Stockholm İsveç, Helsinki Finlandiya, Leningrad Rusya,Gdansk Polonya, Kopenhag Danimarka, Anvers Belçika, Marsilya Fransa, Cenova İtalya, Napoli İtalya, limanlarına uğradı. https://www.instagram.com/p/CiFQchZsT9y/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes