Tumgik
#ses kısıklığı
Text
Faranjite iyi gelen bitkiler
Faranjite iyi gelen bitkiler
Tumblr media
#Adaçayı, #Bal, #BitkiselÇözümler, #BitkiselIlaçlar, #BoğazAğrısı, #BoğazSağlığı, #BoğazTahrişi, #BoğazTahrişineKarşı, #DoğalDestek, #DoğalTedavi, #Faranjit, #FaranjitSemptomları, #IsırganOtu, #Nane, #OkaliptüsYağı, #Öksürük, #Papatya, #RahatlatıcıBitkiler, #SesKısıklığı, #SesProblemleri, #TıbbiBitkiler https://is.gd/UTfo2A https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/faranjite-iyi-gelen-bitkiler/
Faranjite iyi gelen bitkiler ile kullanımı hakkında kısa kısa bilgileri sizlere aktarmaya çalışacağız.  Ama önce faranjit ile ilgili klasik tanımını öğrenelim. Faranjit Boğazın arkasındaki yumuşak dokuların iltihaplanması sonucu oluşan bir rahatsızlıktır ve genellikle öksürük, boğaz ağrısı ve ses kısıklığı gibi semptomlarla kendini gösterir. Faranjit, viral veya bakteriyel enfeksiyonlar, sigara içmek, alerjiler veya tahriş edici maddelere maruz kalma gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Bu yazıda, faranjit rahatsızlığını hafifletmeye yardımcı olabilecek tıbbi ve aromatik bitkileri inceleyeceğiz.
Faranjite iyi gelen bitkiler
Adaçayı (Salvia officinalis)
Adaçayı, antiseptik ve anti-inflamatuar özelliklere sahip bir bitkidir. Boğaz ağrısını hafifletmeye yardımcı olabilir ve boğazdaki tahrişi azaltabilir. Adaçayı çayı, bu etkileri elde etmek için ideal bir içecektir. Bir fincan kaynar suya bir tatlı kaşığı kuru adaçayı ekleyin, demlenmeye bırakın ve sonra süzerek için.
Papatya (Matricaria chamomilla)
Papatya, rahatlatıcı ve anti-inflamatuar etkilere sahip bir bitkidir. Bu nedenle faranjit semptomlarına karşı etkili bir doğal çözüm olabilir. Papatya çayı, özellikle gece yatmadan önce içildiğinde, boğazdaki tahrişi azaltmaya ve rahatlamaya yardımcı olabilir.
Okaliptüs (Eucalyptus)
Okaliptüs yapraklarından elde edilen okaliptüs yağı, solunum yollarını açabilir ve öksürüğü hafifletebilir. Bu yağı kullanmanın birkaç farklı yolu vardır. Örneğin, bir buhar banyosu hazırlayabilirsiniz. Bunun için bir kase kaynar suya birkaç damla okaliptüs yağı ekleyin, başınızı bir havlu altına alarak buharları soluyun. Ayrıca okaliptüs yağını bir bardak suyla karıştırarak gargara da yapabilirsiniz.
Isırgan Otu (Urtica dioica)
Isırgan otu, boğaz tahrişini hafifletebilir ve bağışıklık sistemini destekleyebilir. Isırgan otu çayı içmek, faranjit semptomlarını azaltmada etkili olabilir. Bir bardak kaynar suya bir tatlı kaşığı kuru ısırgan otu ekleyin, demlenmesi için bekleyin ve sonra süzerek için.
Nane (Mentha)
Nane, ferahlatıcı etkisi ile boğazı rahatlatabilir. Nane çayı veya taze nane yaprakları tüketmek, özellikle boğaz ağrısı ve öksürük durumlarında etkili olabilir. Ayrıca, nane yağını bir bardak ılık suyla karıştırarak gargara yapabilirsiniz.
Bu tıbbi ve aromatik bitkiler, faranjit rahatsızlığına karşı doğal bir destek sunabilir. Ancak, faranjit ciddi bir sağlık sorunu ise veya semptomlar uzun süre devam ederse, bir sağlık profesyoneline danışmak önemlidir. Bitkisel tedaviler, faranjitin temel nedenini tedavi etmeyebilir, bu nedenle doktor önerisi her zaman dikkate alınmalıdır.
0 notes
tamamsenkazandn · 1 year
Text
Yağmurlu günde soba başında odunun çıtırtısıyla kısık sesle muhabbet çekti canım. Elde sadece ses kısıklığı.
26 notes · View notes
siyahojelisadist · 11 months
Text
konser sonrası ses kısıklığı 🥹 özlenmişsin
7 notes · View notes
musfika-hanim · 6 months
Text
iftar sonrası filistin temalı bir saate yakın bilgi, sohbet sonrasında çay ve def eşliğinde marşlar. gençlerle çığlık çığlığa marş söylemenin sonu ses kısıklığı boğaz ağrısı ama olsun her şeye değer. ve koordinatörümüze "ben artık genç ihh yönetimine geçtim onlarla olmak daha iyi" dedikten sonra kadın yönetimi sorumlumdan "topuğuna sıkarım" tehditi :)
5 notes · View notes
mistikyol · 2 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
KENDİ KENDİNE ŞİFA VER!
İlk önce ellerini 30 saniye kadar birbirine sürt ve enerjiyi uyandır. Bu sırada "kendimi şifaya açıyorum" cümlesini içinden sürekli tekrarla. Birazdan göstereceğim hareketleri 1 dakika kadar yap. Olumlamaları ise istediğin kadar tekrarlayabilirsin.
1- Ellerinle gözlerini kapat. Tedavi: Sinüs, kılak burun boğaz, stres, yorgunluk, soğuk algınlığı, hormonal dengesizlik Gördüklerim, duyduklarım ve düşüncelerim arınıyor ve şifalanıyor.
2- Ellerini başının arkasında birleştir. Tedavi: Stres, endişe, baş ağrısı, boyun ağrısı, beyin, unutkanlık, üst sırt bölgesinde ağrı ve gerginlik Güvende olduğumu biliyorum. Huzurla zihnimi sakinleştiriyorum.
3- Ellerinle kulaklarını kapat. Tedavi: Kulak çınlaması, vertigo, burun tıkanıklığı, denge, duyma, grip, zihin dağınıklığı Denge ve uyum içindeyim. Hayatı bana mutluluk getireceğine inanarak akışına bırakıyorum.
4- Ellerini boğazında birleştir. Tedavi: Boğaz ağrısı, soğuk algınlığı, halsizlik, tiroit problemleri, ses kısıklığı, nodüller, konuşma zorluğu Kendimi rahatça ifade ediyorum. Sadece sevgi ve anlayış içeren sözleri kabul ediyorum.
5- Ellerini kalbinde birleştir. Tedavi: Kalp sorunları, dolaşım, tansiyon, korku, anksiyete, nefes darlığı Kalbimi sevmeye ve sevilmeye açıyorum. Hayata ve insanlara güveniyorum. Anın içindeki sakinliği ve huzuru hissediyorum.
#mistikyolyoutube #mistikyol #reiki #şifa #kendikendineşifa #kendinereiki #selfreiki #kendineşifaver #kendinereikiyap #kendineşifavermeyöntemi #şifaverme #enerjişifası #ellerleşifaverme #kendikendinereiki #kişiselgelişim #didemçiloğlu #cemçiloğlu
4 notes · View notes
elazigsurmanset · 6 days
Text
Reflü Şikayetlerini Önleyecek 10 Öneri
Tumblr media
Reflü toplumda sıklıkla görülen bir rahatsızlık.Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Çetin Karaca, reflüyü önleyecek önerilerde bulundu.  Göğüste yanma hissi, mideden ağıza doğru yükselen acı-ekşi mide içeriği, ses kısıklığı, boğazda gıcıklanma… Bu ve benzeri şikayetlerle kendini gösteren ve halk arasında reflü olarak tanımlanan ‘gastroözofageal reflü hastalığı’ (GÖRH) son yıllarda giderek daha sık görülüyor. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Çetin Karaca, ülkemizde her 5 kişiden birinin reflü hastası olduğunu belirterek, özellikle yemeklerden yaklaşık yarım saat sonra başlayan şikayetlerin gece astım benzeri öksürük ve boğulma krizlerine yol açabildiğini, tedavinin ihmal edilmesi durumunda ise kanserleşme ihtimali olabileceğini vurguluyor. Son yıllarda teknoloji ve tıptaki gelişmeler sayesinde reflünün tanı ve tedavisinde hızlı ilerlemeler yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Çetin Karaca, GÖRH’nın tedavisinde yeni gelişmeleri anlattı, reflüye karşı önlemleri sıraladı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. Reflü İnsanların Yüzde 50’sinde En Az Bir Kez Görülüyor Tıp dilindeki adıyla ‘gastroözofagial reflü’ hastalığına; sağlıksız beslenmeden aşırı strese, sigara ve alkolden fazla kiloya dek pek çok etken neden olabiliyor. Karaca, “Reflü mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıdır. Normalde yemek borusu ile mide arasında kapak görevi yapan ve mide içeriğinin yemek borusuna kaçmasını engelleyen kapak mevcuttur. Bu kapağın geçici olarak gevşemesine neden olan birçok faktör (sigara, alkol, acılı- baharatlı yiyecekler, kızartmalar, şişmanlık, turunçgiller vb) reflüye neden olur” diyor. Yapılan çalışmalarda, geçmişte sadece yetişkinlerin hastalığı olarak bilinen reflünün son yıllarda yaygınlaştığının ve artık çocuklarda da sık görüldüğünün ortaya konulduğunu belirten Prof. Dr. Karaca, günümüzde her 5 kişiden birinde reflü tespit edildiğini söylüyor. Reflünün tipik bulgusunu; göğüs kafesi arkasında yanma hissi ve acı-ekşi mide içeriğinin mideden ağıza doğru gelmesi oluşturuyor. Yemeğin ardından genellikle yaklaşık yarım saat içerisinde şikayetler başlıyor; aşırı dolu mide ile yatan kişilerde mide içeriği gece soluk borusu, yutak ve ağıza kadar geri gelebiliyor. Bu hastalarda gece astım benzeri öksürük ve boğulma krizleri, boğazda yanma ve ses kısıklığı sorunu baş gösterdiğini belirten Prof. Dr. Çetin Karaca “Kalp hastalıklarına bağlı olmayan göğüs ağrısının en sık nedeni gastroözofagial reflüdür. Geniş katılımlı toplum çalışmalarına göre; insanların yüzde 50’si yılda en az bir kez, yüzde 25’i ayda bir kez, yüzde 15’i haftada bir kez ve yüzde 5-10’u da her gün en az bir kez reflü semptomlarını yaşamaktadırlar. Reflü tedavisi hem günlük yaşam kalitesinin artırılması hem de ihmal edildiğinde kanserleşme ihtimali olabildiğinden geciktirilmemelidir” diyor. Reflü hastalığında endoskopik tedavi Son yıllarda teknoloji ve tıptaki hızlı ilerlemeler sayesinde reflü hastalığının tanı ve tedavisinde önemli gelişmeler yaşanıyor. Yeterli dozda ilaç kullanmasına rağmen reflü şikayetleri kontrol altına alınamayan, ilaç kullanmak istemeyen, gece reflü semptomları yoğun olan hastalara endoskopik reflü tedavilerinin önerilebildiğini belirten Prof. Dr. Çetin Karaca şöyle konuşuyor: “Endoskopik reflü tedavi yöntemlerinde hastanede yatış ve cilt kesisi gerekmez. Endoskopi ünitesinde uygulanmakta ve hasta aynı gün normal hayatına dönebilmektedir. Endoskopik reflü tedavisi denildiğinde iki yöntem akla gelir; anti reflü mukozal ablasyon/rezeksiyon ve endoskopik fundoplikasyon. Anti reflü mukozal ablasyon ve rezeksiyonda, yemek borusu ile mide bileşimindeki mukoza soyularak veya argon gazı ile yakılarak bu alanın daralması sağlanır. 5 yıllık izlemde yüzde 85 hastada çok etkili olduğu ve reflü semptomlarının kaybolduğu gösterilmiştir.” Endoskopik fundoplikasyonda ise midenin üst kısmı yemek borusunun alt ucunun etrafına sarılarak dikilmektedir. Bu endoskopik tedavi yöntemlerinin; cerrahi müdahaleye alternatif olarak daha az kesiyle yapılmaları, ağrısız olmaları, iyileşme süreçlerinin daha kısa olması ve komplikasyon risklerinin daha düşük olmaları dolayısıyla tercih edildiğini belirten Prof. Dr. Karaca “Ancak hangi tedavi yönteminin uygun olduğuna karar vermek için hastanın durumu ve reflü hastalığının şiddeti dikkate alınarak bir gastroenterolog ile görüşülmelidir” diyor.
Reflüye karşı 10 etkili önlem!
Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Çetin Karaca reflü hastalığına karşı alınması gereken önlemleri şöyle sıralıyor; Yatağınızın başını yükseltin ya da başınızın altına çift yastık kullanın Yatmadan üç saat önce yemekten kaçının Yemeklerin miktarı ve yağ içeriği ile kafein ve çikolata tüketimini azaltın Sigara, alkol ve asitli içecekler ile salçalı ve baharatlı gıdalardan kaçının Fazla kilolarınızdan sağlıklı bir şekilde kurtulun Karın içi basıncını artıran korse ve sıkı kemer takmayın Stresden uzak durun, stresi yönetmeyi öğrenin Ağrı kesici ilaçları mümkün olduğunca kullanmayın Düzenli egzersiz yapın ama egzersizi yemeğin hemen ardından değil iki saat sonra yapmaya özen gösterin Yemek esnasında su tüketmek reflüyü kolaylaştıracağından, suyu öğün arasında için   Read the full article
0 notes
pazaryerigundem · 5 months
Text
Her kitle kanser habercisi olmasa da tedbirli olunmalı
https://pazaryerigundem.com/haber/169351/her-kitle-kanser-habercisi-olmasa-da-tedbirli-olunmali/
Her kitle kanser habercisi olmasa da tedbirli olunmalı
Tumblr media
Boyun bölgesinde oluşan kitleler genellikle benign (iyi huylu) olabilse de bazı durumlarda ciddi sağlık sorunlarının da habercisi olabiliyor. Fark edilmesi halinde ihmal etmeyin.
İSTANBUL (İGFA) – Boyun bölgesinde anormal, olmaması gereken, beklenenden farklı olan her türlü şişliğin boyun kitlesi olarak tanımlandığını anlatan Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Kulak, Burun Boğaz ve Baş, Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Nihal Seden Boyoğlu, erken tanı, uygun tedavi seçeneklerinin belirlenmesi ve olası komplikasyonların önlenmesinde erken tanın önemine işaret ederek konuyla ilgili uyarılarda bulundu.
Her yaş grubunda ortaya çıkan boyun kitlelerinin en sık nedeninin lenf bezlerinin şişmesi olduğunu anlatan Doç. Dr. Boyoğlu, tükürük bezlerinin iltihaplanmaları ya da tükürük bezlerinin iyi huylu tümörleri, bazen nadir de olsa kötü huylu tümörleri, boyunda şişmeye neden olabildiğini söyledi.
“KÖTÜ HUYLU TÜMÖRLER GENELDE DAHA AZ GÖRÜLÜR”
Boyun kitlelerinin baş-boyun bölgesindeki kötü huylu tümörlerin yayılmasına veya lenf bezlerinin kendi tümöründen kaynaklı da olabileceğini aktaran Doç. Dr. Boyoğlu, “Kötü huylu tümörler genelde daha az görülse de baş boyun bölgesindeki yassı hücreli kanserlerin lenf bezlerine sıçraması nedeniyle ortaya çıkabilir. Bazen de lenf dokusunun kendi kanseri yani ‘lenfoma’ dediğimiz lenf bezlerinin kanserinde boyun bölgesinde şişlikler, kitleler, ele gelen yumrular olabilir. Baş boyun bölgesi yassı hücreli kanserleri tüm dünyada yeni tanı konulan kanserlerin yüzde beşini oluşturmaktadır” ifadelerini kullandı.
BOYUNDAKİ HANGİ KİTLE NEYİ DÜŞÜNDÜRÜR?
Kitlelerin ağrılı olması ya da boyutu gibi özelliklerinin altta yatan nedene işaret edebildiğini anlatan Doç. Dr. Boyoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Özellikle yeni başlayan kitleler genelde iyi huylu olarak kabul edilir. Enfeksiyona bağlı olduğu zaman hızlı ve ağrılı büyüme olabilir. Bunlara biraz daha enfeksiyon yönünde eğilim gösterebiliriz. Bunun aksine uzun süreli olan, zamanla büyüyen, ileri yaşlı hastalarda olan kitleler bizi biraz daha fazla düşündürür. Kitlenin kendi şeklinden ziyade boyutu, kitlenin kıvamı, muayenede bulgularımız bizi bazı yönlere sevk edebilir. Özellikle sert, düzensiz şekilde ve hareketsiz kitleler bize kanseri düşündürür. Aynı zamanda bası bulguları yapan kitleler; mesela dışardan nefes borusuna bastığı için solunum darlığı, ses kısıklığı, yine yemek borusuna baskı yaptığı için yutma zorluğu yaşatan kitleler bize daha çok kanseri düşündürür.”
“BOYNUNDA KİTLE FARK EDEN HERKES MUTLAKA BİR HEKİME BAŞVURMALI”
 “Boynunda kitle fark eden herkes, yeni, eski, ağrılı veya ağrısız fark etmeksizin mutlaka bir hekime başvurmalı ve bunun nedenleri araştırılmalıdır” diyen Kulak, Burun, Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Nihal Seden Boyoğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Bazen hastanın bize anlattığı öykü, yüksek ateşli hastalıkla beraber olması, beraberinde bir üst solunum yolu enfeksiyonu geçiriyor olması, bizi direkt tanıya götürebilir. Muayenede bazı şeylerden şüphelenip ileri tetkik isteyebiliriz. Boyun kitlelerinde özellikle çok iyi çekilmiş bir boyun ultrasonu bizi doğru tanıya yönlendirebilir. Bu bir tümöre bağlıysa, iyi veya kötü huylu tümörler fark etmeksizin genellikle cerrahi olarak tedavi edilir. Enfeksiyona bağlıysa da genel olarak enfeksiyonun kaynağına yönelik tedavilerde boyun kitlesini tedavi etmiş oluruz.”
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
saglikveyasamdergisi · 5 months
Video
youtube
Türk Siyasetçilerinin Sesi Niçin Kısılıyor?
Son yerel seçimler sonrası CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bayram tatilinde ses kısıklığı nedeniyle ameliyatı olması ‘Türk siyasetçilerin Niçin Sesi Kısılıyor?’ sorusunu akla getirdi. Çünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, Binalı Yıldırım, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da ses kısıklığı yaşayan Türk siyasetçileri arasında yer alıyor. Bunun sebebi ülkemizde sık seçim yaşanması mı, siyasetçilerin yaşadığı stres mi?
0 notes
manisadasunnet · 7 months
Link
0 notes
karaca2508-blog · 11 months
Text
Asbest Nasıl Anlaşılır?
Tumblr media
Asbest göğüs ağrısı ve nefes darlığı ile belirti verir. Olguların yüzde 95’inde başlangıçta akciğer zarında sıvı mevcuttur. Öksürük, kilo kaybı ve ateş görülebilir Asbest silikat kristallerinden oluşan bir mineraldir. Isıya, sürtünmeye, asit ve bazik ajanlara karşı dirençlidir, lifsel yapıda olduğundan kolayca örülebilir ve şekil verilebilir. Kanserojen bir madde olan asbest, solunum yoluyla vücuda girdiğinde başta kanser olmak üzere çeşitli hastalıklara yol açıyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünyada 125 milyon kişi çalışma ortamlarında asbeste maruz kalıyor. Birleşmiş Milletler kayıtlarına göre de asbestin neden olduğu hastalıklara bağlı her yıl yüz binin üzerinde işçi ölümü meydana geliyor.
Asbest Nasıl Anlaşılır?
Akciğer zarı tümörleri; göğüs ağrısı ve nefes darlığı ile belirti verir. Olguların yüzde 95’inde başlangıçta akciğer zarında sıvı mevcuttur. Öksürük, kilo kaybı ve ateş görülebilir. Tümörün büyümesi ile plevral zar arasındaki boşluk tamamen kaybolur. Akciğer tamamen tümöral doku ile çevrelenir ve çalışamaz duruma gelir. Yutma güçlüğü, tümörün sinirler üzerine baskı yapması nedeniyle ses kısıklığı, kalp zarında sıvı toplanması, kafada ödem ve ağır nefes darlığı oluşması durumunda acil müdahale gerekir. Hastalık belirtileri dayanılmaz ağrılara neden olur. Tümörün ilerlemesi ile nefes darlığı ve ağrının dozu artar. Akciğer zarını zırh gibi saran tümör, akciğerin hareketlerini sınırlar.   Asbest Vücuda Nasıl Alınır ? Asbest, solunum yolu ile vücuda alınır. Akciğer için örnek olarak; nefes yolu ile alınan asbeste bağlı olarak, önce yıllarca süren uzun süreli bir tür iltihap meydana gelir. Bu tahriş nedenli reaksiyon, akciğer dokusunda kalıcı hasarlar oluşur. Asbestten Korunma Yöntemleri Asbest Maruziyetiyle Gelişen Hastalıklar - Benign hastalıklar - Plevral plaklar - Benign asbest plörezisi - Diffüz plevral kalınlaşma - Rounded atelektazi - Malign hastalıklar - Malignmezotelyoma - Diğer tümörler (GİS, Böbrek, Faringolaringeal) Asbeste Bağlı Hastalıkların Oluşum Süresi Plak : 20-30 Yıl Selim asbest plörezisi : 1 – 60 Yıl Malign mezotelyoma : 20 – 40 Yıl Bronş karsinomu: 20 – 30 Yıl Asbestozis : Maruziyet süresi ve dozuna bağlı olarak değişir. Asbest Tedavisini Destekleyen Gıdalar - Günde bir tatlı kaşığı zerdeçal tüketilmesi ve hastanın beyaz şeker, beyaz un ile esmer şekerden tam olarak uzak durması gerekmektedir. - Günde dört-beş fincan şekersiz kahve içilmesinin de tedaviyi desteklediği bilinmektedir - Boswelia Serrata adlı bitkinin akciğer yapışıklığını azalttığı, astragalus bitkisinin ise hayvan deneylerinde faydalı olduğu bilinmektedir.. - İdrar söktürücü olarak maydanoz, kiraz sapı, mısır püskülü, avokado, defne yaprağı gibi çaylar tavsiye edilir. - Yeşil çay, ısırgan yaprağı ve kökünün faydaları da görülmüştür - Akciğer zarı kanseri hastalarına destek için önerilen en önemli gıda karaturptur. Bayır turpu da tercih edilebilir. - Betakaroten yönünden zengin olan havuç, kara turp, böğürtlen, kara üzüm, çilek, ahududu ve yaban mersini de hastalara tavsiye edilir. - Bıldırcın yumurtası ve süt yerine bol miktarda yoğurt yenmesi, hastaların kendini iyi hissetmesine yardımcı olur.   Asbest Sınır Değeri Asbest Sınır Değeri asbestle çalışmalarda çalışanların maruz kaldığı havadaki asbest konsantrasyonunun, sekiz saatlik zaman ağırlıklı ortalama değeri (ZAOD-TWA), 0,1 lif/cm3 ‘dür Asbestin yapı malzemelerinden fren balatalarına, tencere kulplarından askeri ekipmanlara kadar çok değişik sektörlerde kullanımı sözkonusu olduğundan birçok endüstriyel üründe karşımıza çıkmaktadır. Yapılarda yapılan söküm, yıkım, tamir, bakım ve uzaklaştırma çalışmalarında ve gemi söküm sırasında çalışanlar, asbest ile temasa geçebilir. Bu tür çalışmalar, dikkatsiz ve uygunsuz uygulamalarda, yüksek lif yayılımlarına neden olabilir ve çalışanlara ve üçüncü şahıslara zarar verebilir.   Mevzuatımıza göre, asbestle çalışmalarda çalışanların maruz kaldığı havadaki asbest konsantrasyonunun, sekiz saatlik zaman ağırlıklı ortalama değeri (ZAOD-TWA), 0,1 lif/cm3 ‘dür. Her ne kadar bu sınır değer konsantrasyon cinsinden ifade ediliyor olsa da, aslında çalışanın maruz kaldığı lif konsantrasyonunun 8 saat zaman ağırlıklı ortalaması olduğuna dikkat edilmelidir. Lif konsantrasyonu 0,8 lif/cm3 olan bir çalışma ortamında, eğer konsantrasyon mühendislik önlemleri ile düşürülemiyorsa, maruziyet değeri çalışma süresinin 1 saate çekilmesi yoluyla düşürülebilir. Diğer bir deyişle, 0,8 lif/cm3 konsantrasyon bulunan bir çalışma ortamında kişinin en fazla 1 saat çalışmasına izin verilebilir. Ayrıca, sınır değerle karşılaştırma yapmak için bakanlıkça yetkilendirilmiş bir laboratuvar tarafından gerçekleştirilen ölçümün sonucunun o günün çalışma şartlarını yansıttığını göz önüne almak gerekir. Dolayısıyla, sınır değerin yarısını aşan bir sonuç elde edildiğinde, çalışmanın ilerleyen safhalarında sınır değeri aşma ihtimalinin yüksek olduğu değerlendirmesi yapılmalı ve maruziyeti düşürücü tedbirler tasarlanmalı ve uygulanmalıdır. Elde edilen maruziyet değerinin sadece çalışma ortamı koşullarına ve teknik önlemlere değil, çalışan kişilerin iş uygulama biçimlerine de bağlı olduğu unutulmamalıdır. Dolaysıyla, maruziyetin artmasını engelleyecek tedbirlerin uygulanması ve çalışma alanının temiz ve düzenli tutulması konuları çalışanlara mümkün olduğunca sık bir şekilde hatırlatılmalıdır.   Read the full article
0 notes
Text
Ses kısıklığına iyi gelen bitkiler
Ses kısıklığına iyi gelen bitkiler
Tumblr media
#Adaçayı, #BağışıklıkSistemi, #Bal, #BitkiÇayı, #BoğazAğrısı, #Gargara, #IsırganOtu, #Karaİncir, #Kuşburnu, #Mürver, #Nane, #Narenciye, #Okaliptüs, #Papatya, #Rahatlama, #SesKısıklığı, #SesKısıklığıIçinBitkiselTedavi, #SesKısıklığınaFaydalıBitkiler, #SesKısılmasınaFaydalıBitkiler, #SoğukAlgınlığı, #Şurup, #Zencefil https://is.gd/GMFUtS https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/ses-kisikligina-iyi-gelen-bitkiler/
Ses kısıklığına iyi gelen bitkiler, boğaz rahatlatıcıları ve ses tellerini destekleyen doğal çözümleri sizlere hazırladık. Bu bitkilerin bazıları geleneksel olarak boğaz ağrısı ve ses kısıklığına karşı kullanılan bitkisel ilaçlarda bulunur. Ses kısıklığı, ses tellerinin şişmesi veya iltihaplanması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Ses tellerine zarar veren faktörler arasında soğuk algınlığı, grip, boğaz ağrısı, alerji, sigara ve alkol kullanımı yer alır.
Ses kısıklığı, genellikle birkaç gün içinde kendiliğinden geçer. Ancak, ses kısıklığı uzun sürerse veya şiddetliyse, bitkisel tedaviler yardımcı olabilir.
Ses kısıklığına iyi gelen bazı bitkileri sizler için derledik.
Adaçayı (Salvia officinalis): Adaçayı, içerdiği uçucu yağlar sayesinde boğaz tahrişini hafifletmeye yardımcı olur. Aynı zamanda adaçayı, antimikrobiyal özelliklere sahiptir ve boğaz enfeksiyonlarına karşı koruyucu olabilir. Adaçayı çayı hazırlamak için, bir çay kaşığı kuru adaçayı yaprağını kaynar suya ekleyip demlendikten sonra tüketebilirsiniz.
Zencefil (Zingiber officinale): Zencefil, anti-inflamatuar özelliklere sahiptir ve bu nedenle boğaz ağrısını hafifletebilir. Ayrıca bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olabilir. Taze zencefil kökünü dilimleyip kaynar suya ekleyerek veya balla karıştırarak zencefil çayı hazırlayabilirsiniz.
Papatya (Matricaria chamomilla): Papatya çayı, boğazdaki tahrişi azaltabilir ve sakinleştirici etkisi ile rahatlatıcıdır. Ayrıca uyku düzeninizi de iyileştirebilir.
Kara İncir (Ficus carica): Kara incirin yaprakları, boğaz tahrişini azaltmada etkili olabilir. Yaprakları kaynatıp elde edilen suyu soğuttuktan sonra gargara yapabilirsiniz.
Isırgan Otu (Urtica dioica): Isırgan otu, boğaz ve ses telleri üzerinde yatıştırıcı etkilere sahip olabilir. Isırgan otu çayı içmek ses kısıklığını hafifletebilir ve bağışıklık sistemini destekleyebilir.
Okaliptüs (Eucalyptus): Okaliptüs yapraklarından yapılan buhar banyoları veya okaliptüs yağı içeren gargara, solunum yollarını temizler ve ses kısıklığını hafifletebilir. Ayrıca burun tıkanıklığını da rahatlatabilir.
Kuşburnu (Rosa canina): Kuşburnu, C vitamini bakımından zengindir ve bağışıklık sistemini destekler. Bu, boğaz enfeksiyonlarına karşı koruyucu olabilir. Kuşburnu çayı veya şurubu tercih edilebilir.
Mürver (Sambucus): Mürverin çiçekleri ve meyveleri, boğaz ağrısını hafifletebilir ve bağışıklık sistemini destekleyebilir. Ayrıca mürver şurubu, soğuk algınlığı veya grip dönemlerinde ses kısıklığına iyi gelebilir.
Nane (Mentha): Nane, ferahlatıcı etkisi ile boğazı rahatlatabilir ve ses kısıklığını hafifletebilir. Nane çayı içmek veya taze nane yaprakları tüketmek ses tellerini rahatlatabilir.
Ses kısıklığını gidermek için bitkisel tedaviler şu şekilde kullanılabilir
Adaçayı çayı: 1 tatlı kaşığı adaçayı yaprağı, 1 su bardağı kaynar suya eklenir ve 5 dakika demlenir. Süzüldükten sonra ılık olarak içilir.
Ebegümeci çayı: 1 tatlı kaşığı ebegümeci yaprağı, 1 su bardağı kaynar suya eklenir ve 5 dakika demlenir. Süzüldükten sonra ılık olarak içilir.
Zencefil çayı: 1 tatlı kaşığı zencefil rendesi, 1 su bardağı kaynar suya eklenir ve 5 dakika demlenir. Süzüldükten sonra ılık olarak içilir.
Ihlamur çayı: 1 tatlı kaşığı ıhlamur yaprağı, 1 su bardağı kaynar suya eklenir ve 5 dakika demlenir. Süzüldükten sonra ��lık olarak içilir.
Ses kısıklığını gidermek için bitkisel tedaviler kullanırken nelere dikkat edilmeli?
Bitkisel tedaviler, doktorunuza danışmadan kullanılmamalıdır.
Bazı bitkilerin yan etkileri olabilir.
Bitkisel tedaviler, bazı ilaçlarla etkileşime girebilir.
Bu bitkilerin ses kısıklığına iyi gelme özelliklerini en iyi şekilde değerlendirmek için çaylarını veya karışımlarını düzenli olarak tüketmek faydalı olabilir. Ancak, ses kısıklığı uzun süre devam ediyorsa veya ciddi bir sağlık sorunu gibi görünüyorsa, bir sağlık profesyoneline başvurmanız önemlidir.
0 notes
saglikvehastalik · 1 year
Text
Bademcik İltihabı Nedir? Belirtileri ve Tedavisi Nelerdir?
Tumblr media
Bademcik iltihabı, boğazın her iki tarafında bulunan bademcik adı verilen lenf dokularının enfeksiyon kapması sonucu oluşan bir hastalıktır. Bademcikler, vücudun bağışıklık sisteminin bir parçası olarak ağız ve burun yoluyla giren mikropları yakalamaya ve yok etmeye çalışır. Ancak bazen bu mikroplarla savaşırken kendileri de iltihaplanabilir. Bu durumda bademcik iltihabı ortaya çıkar. Bademcik iltihabının en yaygın nedeni virüslerdir. Özellikle soğuk algınlığı, grip, mononükleoz gibi viral enfeksiyonlar bademcik iltihabına yol açabilir. Bademcik iltihabının yaklaşık ’inde ise bakteriler rol oynar. Bunların başında da A grubu beta hemolitik streptokok adı verilen bakteri gelir. Bu bakteri, bademcik iltihabının yanı sıra boğaz enfeksiyonu, ateşli romatizma, akut glomerülonefrit gibi ciddi hastalıklara da neden olabilir.
Bademcik iltihabının belirtileri nelerdir?
Bademcik iltihabının en belirgin belirtisi boğaz ağrısıdır. Boğazda yanma, batma, kuruluk, yutkunmada zorluk gibi şikayetler oluşur. Ayrıca bademciklerde kızarıklık, şişlik, irin veya beyaz lekeler görülebilir. Bademcik iltihabında genellikle ateş de yükselir. Ateşin derecesi enfeksiyonun şiddetine göre değişebilir. Bazı durumlarda 40 dereceye kadar çıkabilir. Bademcik iltihabında ayrıca baş ağrısı, halsizlik, iştahsızlık, kulak ağrısı, boyunda lenf bezlerinde şişme ve ağrı gibi belirtiler de görülebilir.
Bademcik iltihabının tedavisi nasıl yapılır?
Bademcik iltihabının tedavisi enfeksiyonun nedenine göre değişir. Viral enfeksiyonlarda genellikle antibiyotik kullanımına gerek yoktur. Virüsler antibiyotiklere duyarlı değildir ve vücut kendi kendine iyileşebilir. Bu durumda tedavi semptomatiktir. Yani belirtileri hafifletmeye yöneliktir. Boğaz ağrısını azaltmak için ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir. Bol sıvı alımı, tuzlu su ile gargara yapmak, pastil emmek, bal veya limonlu çay içmek gibi evde uygulanabilecek yöntemler de faydalı olabilir. Bakteriyel enfeksiyonlarda ise antibiyotik tedavisi gereklidir. Doktorunuzun reçete ettiği antibiyotiği tam dozda ve sürede kullanmanız önemlidir. Antibiyotik tedavisinin erken bırakılması veya eksik yapılması enfeksiyonun tekrarlamasına veya komplikasyonlara yol açabilir. Bakteriyel enfeksiyonlarda da semptomatik tedavi uygulanabilir.
Tumblr media
Bademcik İltihabı
Bademcik iltihabında ne zaman doktora başvurmalısınız?
Bademcik iltihabında genellikle evde uygulanan tedavi ile iyileşme sağlanabilir. Ancak bazı durumlarda doktora başvurmak gerekir. Bunlar şunlardır: - Boğaz ağrısı çok şiddetli ise veya yutkunmak imkansız hale gelirse - Ateş 38,5 dereceden yüksek ise veya 3 günden uzun sürerse - Nefes almakta zorluk, hırıltı, ses kısıklığı veya solunum durması gibi belirtiler varsa - Bademciklerde çok büyük şişlik, irin veya kanama varsa - Boyunda çok büyük lenf bezleri veya sertlik varsa - Baş ağrısı, kusma, boyun tutulması, bilinç bulanıklığı gibi menenjit belirtileri varsa - Ateşli romatizma veya akut glomerülonefrit gibi komplikasyonlar gelişirse
Bademcik iltihabının önlenmesi için neler yapılabilir?
Bademcik iltihabının önlenmesi için bazı önlemler alınabilir. Bunlar şunlardır: - Bağışıklık sistemini güçlendirmek için sağlıklı ve dengeli beslenmek, yeterli uyumak, stresten uzak durmak, egzersiz yapmak - Soğuk algınlığı ve grip gibi viral enfeksiyonlardan korunmak için elleri sık sık yıkamak, ortak kullanılan eşyaları dezenfekte etmek, hasta kişilerle teması azaltmak - Ağız ve diş sağlığına dikkat etmek, düzenli diş fırçalamak, diş ipi kullanmak, diş hekimine kontrole gitmek - Sigara ve alkol kullanmamak veya azaltmak - Alerjiye neden olan maddelerden uzak durmak - Kuru ve kirli havadan kaçınmak, nemlendirici kullanmak Bademcik iltihabı bulaşıcı bir hastalıktır. Özellikle viral enfeksiyonlarda, hasta kişilerin hapşırma, öksürme, konuşma gibi yollarla salgıladıkları damlacıklar aracılığıyla başkalarına geçebilir. Bu nedenle bademcik iltihabı olan kişilerin diğer insanlarla yakın temasını azaltması, maske takması, ellerini sık sık yıkaması ve ortak kullanılan eşyaları dezenfekte etmesi gerekir. Bademcik iltihabı hamilelikte hem anne hem de bebek için bazı riskler taşıyabilir. Hamilelikte bağışıklık sistemi zayıfladığı için bademcik iltihabına yakalanma olasılığı artar. Ayrıca bademcik iltihabının neden olduğu ateş, ağrı, enfeksiyon gibi durumlar hamileliğin normal seyrini bozabilir. Bu nedenle hamilelerin bademcik iltihabını önlemek için hijyene dikkat etmesi, sağlıklı beslenmesi ve doktor kontrolünde olması önemlidir. - Tuzlu su ile gargara yapmak: Tuzlu su, bademciklerdeki mikropları öldürmeye ve şişliği azaltmaya yardımcı olur. Günde birkaç kez tuzlu su ile gargara yapmak boğaz ağrısını hafifletebilir. - Bal veya limonlu çay içmek: Bal veya limonlu çay, boğazda yumuşatıcı ve antiseptik etki gösterir. Ayrıca bal, C vitamini ve antioksidanlar açısından zengindir ve bağışıklık sistemini güçlendirir. - Zencefil veya zerdeçal kullanmak: Zencefil veya zerdeçal, iltihap önleyici ve ağrı kesici özelliklere sahiptir. Zencefil veya zerdeçal rendeleyerek suya veya çaya ekleyebilir veya toz halinde bal ile karıştırarak tüketebilirsiniz. - Adaçayı veya papatya çayı içmek: Adaçayı veya papatya çayı, boğazda rahatlatıcı ve yatıştırıcı etki yapar. Ayrıca adaçayı veya papatya çayının antienflamatuar ve antimikrobiyal özellikleri vardır. - Sarımsak yemek: Sarımsak, doğal bir antibiyotiktir ve bademcik iltihabına neden olan mikropları yok eder. Sarımsağı çiğ olarak yiyebilir veya yemeklere ekleyebilirsiniz. - Peritonsiller apse: Bademciklerin etrafında irin dolu bir kese oluşmasıdır. Bu durumda şiddetli boğaz ağrısı, yüksek ateş, ağız kokusu, nefes almada zorluk gibi belirtiler görülür. Peritonsiller apse acil tedavi gerektirir. - Ateşli romatizma: A grubu beta hemolitik streptokok enfeksiyonunun kalp, eklemler, deri ve sinir sistemi üzerinde oluşturduğu hasardır. Bu durumda eklem ağrısı, kalp yetmezliği, cilt döküntüsü, hareket bozuklukları gibi belirtiler görülür. Ateşli romatizma kalıcı hasarlara neden olabilir. - Akut glomerülonefrit: A grubu beta hemolitik streptokok enfeksiyonunun böbreklerde oluşturduğu iltihaptır. Bu durumda idrarda kan, yüzde ve bacaklarda şişlik, yüksek tansiyon, böbrek yetmezliği gibi belirtiler görülür. Akut glomerülonefrit ciddi komplikasyonlara yol açabilir. - Obstrüktif uyku apnesi: Bademciklerin çok büyük olması nedeniyle solunum yolunun tıkanması ve uyku sırasında nefes durmasıdır. Bu durumda horlama, uykuda boğulma hissi, gündüz aşırı uyku hali, baş ağrısı, konsantrasyon bozukluğu gibi belirtiler görülür. Obstrüktif uyku apnesi kalp ve beyin sağlığı için risk oluşturabilir. - Bademcik iltihabı ameliyatından sonra şunlara dikkat etmek gerekir: - Ameliyat sonrasında bol sıvı almak ve yumuşak gıdalar yemek. Sert, baharatlı, asitli veya sıcak gıdalardan kaçınmak. - Ağrı kesici ve antibiyotik ilaçları doktorun reçete ettiği şekilde kullanmak. Aspirin gibi kanamayı artırabilecek ilaçlardan uzak durmak. - Boğazda kuruluk ve yanma hissini azaltmak için buzlu su emmek veya soğuk kompres yapmak. - Kanama, ateş, enfeksiyon veya solunum güçlüğü gibi komplikasyonlar oluşursa acil olarak doktora başvurmak. - Ameliyattan sonra en az bir hafta dinlenmek ve okul veya işe gitmemek. Fiziksel aktivite, sigara içme, alkol kullanma gibi boğazı tahriş edebilecek veya kanamayı artırabilecek faktörlerden kaçınmak. - Bağışıklık sistemini güçlendirmek için sağlıklı ve dengeli beslenmek, yeterli uyumak, stresten uzak durmak, egzersiz yapmak - Soğuk algınlığı ve grip gibi viral enfeksiyonlardan korunmak için elleri sık sık yıkamak, ortak kullanılan eşyaları dezenfekte etmek, hasta kişilerle teması azaltmak - Ağız ve diş sağlığına dikkat etmek, düzenli diş fırçalamak, diş ipi kullanmak, diş hekimine kontrole gitmek - Sigara ve alkol kullanmamak veya azaltmak - Alerjiye neden olan maddelerden uzak durmak - Kuru ve kirli havadan kaçınmak, nemlendirici kullanmak - Doktorun önerdiği takdirde bademcik iltihabı ameliyatı olmak Bademcik iltihabı, bademciklerin enfeksiyon kapması sonucu oluşan yaygın bir hastalıktır. Virüs veya bakteri kaynaklı olabilir. Boğaz ağrısı, ateş, bademcik şişmesi gibi belirtiler verir. Tedavisi enfeksiyonun nedenine göre antibiyotik veya semptomatik tedavi şeklindedir. Komplikasyonlara yol açabileceği için doktora başvurmak gerekir. Önlemek için bağışıklık sistemini güçlendirmek ve hijyene dikkat etmek önemlidir. Read the full article
0 notes
Text
Ses kısıklığına ne iyi gelir? Ses kısıklığı neden olur? Evde doğal çözüm yöntemleri ve kısıklığa iyi gelen şeyler Ses kısıklığı sık karşılaşılan bir durumdur. Ses kısıklığına ne iyi gelir, ses kısıklığı neden olur gibi merak edilen soruların cevaplarını yazımızda bulabilirsiniz. Ses kısıklığını tanımlayacak olursak insan vücudundaki ses tellerinin arasındaki rezonansa bağlı olarak ses kısıklığı meydana gelir. Ses insanlar arasında iletişim kurmada en temel faktördür. Ses tellerinin ince bir yapısının olma... https://www.begonya.com/ses-kisikligina-ne-iyi-gelir/?feed_id=151039&_unique_id=64d01e1fca16c
1 note · View note
nekadarhaber · 1 year
Text
Gırtlak Kanseri Nedir ? Belirtileri Nelerdir ?
Tumblr media Tumblr media
Gırtlak Kanseri Nedir ? Belirtileri Nelerdir ? Gırtlak bir diğer ismi ile larenks, boyun bölgesinde yer edinen bir organdır. Kimi zaman halk arasında yutak olarak da isimlendirilen gırtlak, soluk borusu ve akciğerle devam eden solunum yolunun en önemli parçalarından bir tanesidir. Gırtlak ses tellerini de içinde barındıran ve içerisinden geçen havanın etkisiyle titreşen ses frekanslarını ve ağız boşluğundan ve burundan yankılanarak dışarıdan duyulabilir hale gelmesini sağlamaktadır. Toplumumuzdaki her 100 kişiden birisinde gelişen gırtlak kanseri, soluk borumuzun bulunduğu bölgedeki kimi hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalması ile tümör halini alması olarak ortaya çıkar. Burada öncelikle sigara kullanımı en önemli risk faktörleri arasında yer edinmektedir. Araştırmalar da göstermektedir ki sigara alışkanlığı bulunan kişilerin gırtlak kanserine yakalanma oranı % 20 daha fazla olmaktadır.
Gırtlak Kanserinin Nedenleri Nelerdir ?
Gırtlak kanserinin oluşumundaki en önemli risk faktörü kesinlikle sigara ve tütün gibi ürünlerdir. Bunun yanı sıra aşırı alkol tüketimi ve sağlıksız beslenme de gırtlak kanseri oluşumunun en önemli belirtileri arasındadır. Kimi petrol ürünleri, ağaç işleri, boya sanayi gibi ağır kimya içeren iş kollarında çalışan kişilerin gırtlak kanseri riski ne yakalanma oranlarının bir hayli yüksek olduğu bilinmektedir. Gırtlak kanseri, reflü hastalığının da risk faktörleri arasında yer almaktadır.
Gırtlak Kanserinin Belirtileri Nelerdir ?
Gırtlak kanseri temel olarak kişide başlangıçta ses kısıklığı ve ses kalitesindeki değişimlerle ortaya çıkmaktadır. Fakat Tüm bu belirtiler bir tümörün varlığından söz etmek için yetersiz olacaktır. En doğru tanının kesinlikle uzman hekim tarafından yapılması gerekecektir. Bu sebeple özellikle 2 hafta ve daha fazla süren ses kısılmaları ve ses değişimlerinde muhakkak alanında uzman bir kulak burun boğaz hastalıkları uzmanına destek almak son derece önemlidir. Gırtlak kanseri arasında boğazda takılma hissi veya kimi zaman boğaz, kulak ve göze yayılabilen ağrı şeklinde de kendini gösterebilmektedir.
İlerleyen Gırtlak Kanserinin Belirtileri Nelerdir ?
Gırtlak kanseri belirtisi çoğu zaman ses değişimi ile kendini gösterse de kimi durumlarda gırtlak kanseri önemli ölçüde ilerleyebilmektedir. Bu gibi durumlarda kişi, önemli ölçüde nefes darlığı çekmekte ve yutkunmakta zorlanmaktadır. Yutma esnasındaki ağrı ve kimi zaman görülebilen kanlı balgam da kanser hücrelerin oluşumunu göstermektedir. Kanser lenf bezlerine yayılmış ise bu bölgelerde büyüyen dokular da gırtlak kanseri belirtileri arasında yer almaktadır.
Tumblr media
Gırtlak Kanserlerinin Tanı Yöntemleri
Gırtlak kanseri belirtilerinin biri veya birkaçının varlığı halinde muhakkak bir kulak burun boğaz uzmanına başvurulması gerekmektedir. Burada hekimler gırtlak kanseri şüphelenirse sizlerden bir takım tetkikler isteyeceklerdir. Bu tetkiklerin başında laringoskopi gelmektedir. Laringoskopi, genellikle gırtlak rahatsızlıklarında ve solunum yolu hastalıklarında tercih edilen bir tanı yöntemi olup ucunda kamera bulunan oldukça esnek bir hortumdur. Bu hortum yardımıyla gırtlağınız incelenecek ve söz konusu bölgede herhangi bir kanser hücresinin var olup olmadığı tespit edilecektir. Tetkik sonucunda normal dışı bir oluşum saptanırsa süreç lokal veya anestezi şeklinde ilerleyecektir. Kesin tanı konulan işlemin ardından boyun ultrasonu ve bir takım tomografiler den yararlanarak hastalığın yaygınlığı konusunda bilgi sahibi olunacaktır.
Tumblr media
Gırtlak Kanserinde Tedavi Yöntemleri Nelerdir ?
Gırtlak kanseri durumlarında kanser hücrelerinin yapısı, sayısı ve etki ettiği alan dikkate alınarak farklı tedavi yöntemlerine gidilebilmektedir. Temel olarak farklı üç tür tedavi yönteminden bahsedebilmektedir. Bunlardan ilki cerrahi tedavi olarak karşımıza gelmektedir. Gırtlak kanseri tedavisinde en fazla tercih edilen ve pek çok gırtlak kanserinde de en etkili tedavi yöntemlerinden bir tanesidir. Hastalığının en erken dönemlerinde başlanabilen cerrahi tedavi genellikle gırtlağın bir bölümünden veya tamamından alınan biyopsi ile saptanmaktadır. Ameliyat esnasında boynun ön kısmından nefes borusuna bir delik açılmakta ve hastanın buradan nefes alması sağlanmaktadır. Gırtlağın bir kısmını çıkarıldığı hastalarda ses kalitesinin oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Bir diğer gırtlak kanseri tedavi yöntemi ise radyasyon tedavisidir. Radyasyon tedavisi; yüksek enerji ışınları kullanılarak yapılan bir tedavidir. Tedavi sürecinde tümörler olabildiğince küçültülmektedir. Radyasyon ışınları kanser hücrelerinin boyuna göre dışarıdan tespit edilip dışarıdan bir cihazla verilmektedir. Uygulama genel itibariyle her gün hastalığın seyrine göre belirli dozlarda verilmektedir. Radyasyon, bu kanser hücreleri üzerindeki etkiyi azaltmakta ve erken evrede en az cerrahi müdahale ile başarı şansını arttırmaktadır. Kimi zaman ileri evre kanser hastalarında cerrahi tedavi sonrasında da radyoterapi alarak bu tedavi süreci yürütülebilmektedir. Gırtlak kanseri hastalığında uygulanan bir başka tedavi yöntemi ise kemoterapi olarak karşımıza çıkıyor. Kemoterapi, genel itibariyle bu hastalığın en ileri evresinde tercih edilmektedir. Cerrahi müdahale öncesi veya sonrasında tekrarlanan hastalarda uygulanan bu yöntem, kimi zaman hastalığın da seyrine bağlı olarak radyoterapi ve kemoterapi birlikte kullanarak tedavi edilebilmektedir. Bu sayede hastalık ileri düzeylere varmış olsa dahi süreç kontrollü işlemektedir. Son zamanlarda oldukça sık kullanılan tedavi yöntemi ile başarı şansı da bir hayli yükselmektedir.
Gırtlak Kanseri Neden Olur ?
Gırtlak kanserinden korunmak için neler yapılabilir? Gırtlak kanserinin en büyük sebebi sigara tüketimi olsa da burada bu hastalıktan korunmak için atılan ilk adımın sigara ve alkol gibi ürünlerden uzak durmak olacaktır. Bunun yanında beslenme alışkanlıklarımızı değiştirmemiz ve özellikle yeşil sebzelerden yararlanmanız, antioksidan açısından oldukça zengin olan yiyecekleri tüketmemiz sağlığımızı korumak adına oldukça önemli olacak ve gırtlak kanserine yakalanma riskinizi en aza indirgeyecektir. Gırtlak kanserinden korunmak için yapılabilecek en temel özel niteliklerden bir tanesi de gırtlak kanseri belirtilerinin en doğru şekilde öğrenilmesi ve farkında olarak erken teşhis ve tedavi için muhakkak alanında uzman bir kulak burun boğaz doktoruna görünmek önem teşkil etmektedir. Vajinal Duş Nedir ? Read the full article
0 notes
almanyalilar · 1 year
Text
0 notes
cocukklinigi · 1 year
Text
🎧Ses teli doğum sonrası 2-3 mm’lik bir uzunluktadır. Zaman içinde kadınlarda 11-15 mm erkeklerde ise 17-21 mm uzunluğuna ulaşırlar.
🎧Çocukluk çağında ses telleri devamlı aynı hızda büyümez. En hızlı büyüme ilk 2 yaşta olur.
🎧Çocuklarda ses kısıklığı yetişkinlerle kıyaslandığında çok daha fazla görülür.
🎧İngiltere’de yapılan bir çalışmada çocukların yüzde 6’sının ses sorunu olduğu tespit edilmiştir.
🎧Çocukluk veya ergenlik döneminde görülen ses kısığının nedenleri arasında ses teli nodülleri, mukozal kalınlaşma ve ses telinde ödem belirtilebilir.
🎧Ses kısıklığı ebeveynler tarafından fark edilemeyebilir ya da gelişimin bir parçası olarak düşülebilir.
🎧Neredeyse okul çağına gelinceye kadar çocuklar seslerinde bir farklılık olduğunu kendi kendilerine anlayamazlar. Ebeveynlerin bu sorunun farkına varması gerekir.
🎧Ancak ses kısıklığı sorunu yaşayan çocuklar iletişim kurmakta zorlanabilirler, psikolojik sorunlar yaşayabilirler.
🎧Anlaşılmakta güçlük çektikleri için kendilerini hem sosyal hem duygusal olarak geri çekebilirler.
🎧Bu nedenle ses kısıklığı sorunu yaşayan çocuğun mutlaka uzman bir hekim tarafından muayene edilmesi gerekir. Uzamış ses kısıklığının tedavi edilmesi gerekir.
🎧Çok nadir görülen bazı durumlarda (ses tellerinde bir lezyon veya tümör olması gibi) cerrahiye başvurulur.
🎧Ancak ses kısıklığı için uygulanan tedavi çoğu zaman ses terapisidir. Bu terapi uzman bir dil ve konuşma terapisti tarafından gerçekleştirilir. Bu terapilerde nefes koordinasyonunun sağlanıp, ses üretimi ve ses tellerinin sağlığı için gerekli uygun perde, yükseklik ve kalite elde edilmeye çalışılır.
#seskısıklığı #seskısıklığıtedavisi #çocuklardaseskısıklığı #ses #sesinkısıldı #seskısıklığınabirebir
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
1 note · View note