Tumgik
#terkip
damladanummana · 1 year
Text
TERKİP
Bedenden ibaret değilsin ki kardeşim, Hep bedenini beslersin. Beden kafesinin içinde koskoca bir alemsin, Onu bulup beslersen, ancak tamama erersin… Mustafa Murat Güngör 20.07.2023
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
ilmiyyat1453 · 4 months
Note
Selamün aleyküm abi.
Üzerinde uzun zamandır etkisi olan bir nazar ağırlık hisseden kişi muhafazateyen okumaların dışında ne yapmalı ? Her okumada her gün sürekli aynı hissediyorsa eğer?
Ciddi anlamda önem teşkil ediyor abi durum sana zahmet ehli sünnet çerçevesinde önerin var mı
Ve aleyküm selam. Gruplardan kaydettiğimiz bir kaç terkip var. Uygulandığı taktirde inşallah şifa bulunur.
1. NAZAR İÇİN EN TESİRLİ TERKİB
"Bir bardak suya bir kaşık elma sirkesi koy. 3 İhlas Suresi 3 Fatiha okuyup iç. Ya çok sıcak, ya çok soğuk su ile banyo yap. Elbiselerinin hepsini değiştirip temiz elbise giy. 2 rekat Allah rızası için namaz kıl.
100 defa ya Latif
100 defa La ilahe illallah
100 defa Salavat çek
3 gün buna devam et! Bu, en tesirli nazar terkiblerinden biridir. Allahû Teâlâ’nın izniyle ilk günde farkı hissedersin."
Kaynak: Murad Hoca
2. NAZARDAN KORUNMAK İÇIN DUA
"Kalem sûresi 51.-52. ayetler ve Zümer sûresinin tamamı 3 bardak suya okunacak. İster bu aynı anda içilecek, ister birer gün arayla içilecek."
Kaynak: Salih Memişoglu
34 notes · View notes
talebetulahla · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media
Karne günü terkip çözmeyen grupta ne biliyim yani 😂😂
14 notes · View notes
hatiragulzaman · 1 year
Text
Tumblr media
25 Nisan 2023.
25 Lema Hastalar risalesi
Altıncı Deva
Ey elemden teşekki eden hasta! Senden soruyorum, geçmiş ömrünü düşün ve o ömürde geçmiş lezzetli safa günleri ve bela ve elemli vakitlerini tahattur et. Herhalde ya oh ya âh diyeceksin. Yani, ya elhamdülillah şükür veyahut “vâ-hasretâ, vâ-esefâ” kalbin veya lisanın diyecek.
Dikkat et, sana oh elhamdülillah şükür dediren, senin başından geçmiş elemler, musibetlerin düşünmesi, bir manevî lezzeti deşiyor ki senin kalbin şükreder. Çünkü elemin zevali, lezzettir. O elemler, o musibetler zevaliyle, ruhta bir lezzet irsiyet bırakmış ki düşünmekle deşilse ruhtan bir lezzet akıyor, şükürler takattur ediyor.
Sana “vâ-esefâ, vâ-hasretâ” dedirten, eski zamanda geçirdiğin lezzetli ve safalı o hallerdir ki zevalleriyle, senin ruhunda daimî bir elem irsiyet bırakıp, ne vakit düşünsen o elem yine deşiliyor, esef ve hasret akıtıyor.
Madem bir günlük gayr-ı meşru lezzet, bazen bir sene manevî elem çektiriyor. Ve muvakkat bir günlük hastalıkla gelen elem, çok günler manevî lezzet-i sevapla beraber, zevalindeki halâs ve kurtulmaktan gelen manevî lezzet vardır.
Senin başındaki şimdilik bu muvakkat hastalığın neticesi ve içyüzündeki sevabı düşün “Bu da geçer yahu!” de, şekva yerinde şükret.
Altıncı Deva (Hâşiye[2])
Ey dünya zevkini düşünüp hastalıktan ızdırap çeken kardeşim! Bu dünya eğer daimî olsa idi ve yolumuzda ölüm olmasaydı ve firak ve zevalin rüzgârları esmeseydi ve musibetli, fırtınalı istikbalde manevî kış mevsimleri olmasaydı; ben de seninle beraber senin haline acıyacaktım. Fakat madem dünya bir gün bize haydi dışarı diyecek, feryadımızdan kulağını kapayacak, o bizi dışarı kovmadan biz bu hastalıklar ikazatıyla şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz. O bizi terk etmeden, kalben onu terke çalışmalıyız.
Evet, hastalık bu manayı bize ihtar edip der ki: “Senin vücudun taştan, demirden değildir. Belki daima ayrılmaya müsait muhtelif maddelerden terkip edilmiştir. Gururu bırak, aczini anla, mâlikini tanı, vazifeni bil, dünyaya ne için geldiğini öğren!” kalbin kulağına gizli ihtar ediyor.
Hem madem dünyanın zevki, lezzeti devam etmiyor. Hususan meşru olmazsa hem devamsız hem elemli hem günahlı oluyor. O zevki kaybettiğinden hastalık bahanesiyle ağlama; bilakis hastalıktaki manevî ibadet ve uhrevî sevap cihetini düşün, zevk almaya çalış.
5 notes · View notes
imsorryaboutyou · 1 year
Note
Kendi esmanizi nasıl öğrendiniz.. benim de çok ihtiyacım var ..
İnstagramda bi sayfadan öğrendim para verdim ama sorunlarımdan bahsettim terkip hazırlıyorlar bilmiyorum inşallah şifa olur uzun sürüyor bir saat diyorlar ama benimki bir buçuğu buluyor... özelden yazarsan sayfa adı da vereyim burdan gören başka birini etkilemiş olmak istemiyorum henüz değişik hissim yok çünkü
4 notes · View notes
mantikutayr · 2 years
Photo
Tumblr media
şeceretu’l kevn (varlık ağacı) tüm varlığı ağaç sembolü üzerinden anlatan bir terkip.
varoluş, yaratılış, sudur, zuhur, tecelli.
mutasavvıflar çekirdek-ağaç  sembolizmini farklı anlamlarda manzum ve nesir olarak eserlerinde çokça işemişlerdir. bunlardan en sevdiklerimden biri muhyi efendi’nin temsil-i şecer isimli yazma eseridir. (16. yy.)  aslında sadece islam tasavvufunda değil bir çok öğretide kullanılmıştır.
selvi, hayat ağacını; nar, ebediyeti; çam, noel ve kutsal geceyi; meşe, gücü vs. ..
 kuran’da yaklaşılmaması emredilen ebediyet agacı ise şeceretü’l huld. yahudi mistisizmi veya kabalacılıkta sefirot, 10 düğüm ve bu düğümleri bağlayan 22 hattan oluşan ağaç benzeri bu diyagram yaşam ağacıdır.
muhyi’nin şeyhi Bayezid de sırr-ı canan isimli eserinde:
vücud ağacının arzı da oldu / dahi diyeyim ahi sana n’oldu / hakikatte tohm bu oldı iy cam / bulursan bunı buldun cana derman
kitaba gelicek olursak en çok üzerine düşündüğüm kısım ‘‘..nurunu adem’in alnında yaratınca..’‘ oldu.
‘’ilim bir noktadır. onu çoğaltan cahillerdir.’‘
‘’sonra varlığa ve varoluşuna, gizli olana ve düzenlenişine baktım. baktım, varlığın tümü bir ağaçtır. bu ağacın nurunun aslı “ol” habbesidir. “sizi biz yarattık…” (vakıa, 57) tohumunun aşısıyla varlık, “kaf”ı aşılanmış. bu tohumdan “ biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (kamer, 49) meyvesi çıkmıştır. bu ağaçtan kökleri aynı, uzantıları ayrı iki farklı dal belirmiştir. kök iradedir, dalı ise kudrettir. dolayısıyla “kaf” cevherinden iki farklı anlam çıkmıştır: “bu gün size dininizi ikmal ettim” (maide, 3) ayetinde işaret edilen kemal “kaf”ı ve “İçlerinden kimi iman etti, kimi de inkar etti.” (bakara, 253) ayetinde işaret edilen küfür “kaf”ı… “nun” cevherinden ise “belirsizlik nun’u” ve “belirlilik "nun’u” zuhur etti. öncesizlik (kadem) iradesinin hükmüne dayalı olarak onları yokluk gizliliğinden ortaya çıkarınca, üzerlerine nurunu serpti.’’
‘’çünkü “o” vardı, varlık yoktu. “o” şu anda, önce olduğu gibidir. varlıkla bütünleşmez; ama varlıktan da ayrı değildir. çünkü bütünleşme ve ayrılma sonradan olma (hadis) varlıkların sıfatıdır, öncesiz (kadim) varlığın sıfatı değildir. çünkü bir bütünleşme ve ayrılma bir şeyin intikalini, bir yerden başka bir yere taşınmasını, dönüşümünü, zeval bulmasını, değişimini, başkalaşımını gerektirir. bunların tümü de noksanlığın belirtileridir. eksiksizliğin, kemalin değil.    
3 notes · View notes
karcicekkkk · 2 years
Text
1. Ci Terkip ve 7. Ci Terkip ( vakit buldukca okunmasi tavsiye ediliyor )
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
100 kere Ya Gâfûr ,Ya Tevvâb: Ya Afüvv
21 defa seyyidül istigfar duasi
youtube
7 kere okunacak dua:
Okunusu: "Allahümme innì zalemtu nefsì zulmen kesì-ran ve lâ yagfiruz zünûbe illâ ente fegfirli maëfiraten min"indike, verhamnì inneke entel gafürur rahim." (Buhâri,Ezân, 149)
_____________________
Tumblr media Tumblr media
1) 100 kere Ya LATİF
2) 21 kere okunacak salavat:
Okunusu:"Allâhümme salli 'alā Muhammedin ve 'alã âliMuhammed. Kemâ salleyte 'ala ibrahîme ve 'alâ âli ibarahim. inneke hamidün mecid." (Buhari, Deavât, 32)
3) 21 kere okunacak salavat: ( Tibbil Kulubi/Salavati Tibbiye )
Okunusu: "Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin tibbi'l kulûbi ve devâihâ ve âfiyeti'l ebdâni ve sifäihâ ve núril ebsâri ve ziyâiha ve alä âlihî ve sahbihî ve sellim."
(Salavati Tibbil Kulubi/Salavati Tibbiye)
1 note · View note
aykutiltertr · 2 months
Video
youtube
Bende Özledim - Demet Akalın ✩ Ritim Karaoke (Kürdili-Hicazkar Minör Dis...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤  https://youtu.be/X8R0TNonGpA ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Bende Özledim - Demet Akalın ✩ Ritim Karaoke (Kürdili-Hicazkar Minör Disko Beste Ferdi Tayfur) @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI           :  BEN DE ÖZLEDİM SÖZ GÜFTE       :  FERDİ TAYFUR BESTE - MÜZİK:  FERDİ TAYFUR USÜL                 :   DİSKO MAKAM - DİZİ :   KÜRDİLİ-HİCAZKAR - MİNÖR Bm Ne kadar cok aska itiraz eden         C                     Bm Kimi cok seviliyor kimi yoksun sevgiden Em                  D Sen orada ben burda birseyler gelmez elimizden Bm        D         C     D       Bm Sen orada ben burda bende ozledim bende Bm                             G Bende ozledim bende resmin var su an elimde Em                  D      C   Bm Sana kosmak istedim derman yok dizlerimde Bm Canımdasın dilde degil bu haykırıs elde degil C                                 Bm Terk edip giden sensin bunun sucu bende degil Em                  D Yavrunun anası gibi sevenin sevdası gibi Bm       D            C             Bm Derdimin dermanı gibi bende ozledim bende KÜRDİLİ-HİCAZKÂR كرديلي حجازكار Türk mûsikisinde bir makam. Müellif: İSMAİL HAKKI ÖZKAN Bestekâr ve hânende Hacı Ârif Bey tarafından terkip edilmiş olan bu makamı kullanılış yönüyle şed ve birleşik olarak ikiye ayırıp ele almak gerekir. Makam, dört şekilde kullanılmıştır. 1. Şekil. Arel-Ezgi nazariyatına göre kürdî makamı dizisinin rast perdesindeki inici şeddinden ibaret olup dizisi, rast perdesi üzerindeki kürdî dörtlüsüne çârgâh perdesinde bir bûselik dizisinin katılmasından meydana gelmiştir. İnici bir makam olduğu için güçlüsü tiz durak gerdâniye perdesi, yedeni acem-aşiran perdesidir. Durak perdesi üzerinde bulunan kürdî dörtlüsünün simetrik olarak tiz durak üzerine göçürülmesiyle makamın genişlemesi yapılır ve böylece giriş seyrinde gezinilebilecek bir seyir alanı temin edilmiş olur. Ayrıca güçlü gerdâniye perdesinde kürdî çeşnisiyle yarım karar yapılır. Arel-Ezgi sisteminde makamın bu şekildeki tarifi bir basit makamın basit bir şeddinden ibarettir. Halbuki Hacı Ârif Bey tarafından “hicazkâr-ı kürdî” veya “hicazkâr kürdî” adıyla anılan bu makam bizzat mûcidi tarafından bileşik bir makam olarak ve birkaç şekilde kullanılmıştır. 2. Şekil. Hicazkâr-ı kürdî adına daha uygun olan bu şekil, hicazkâr makamının tiz ve orta bölge dizilerine veya bütün dizisine rast perdesindeki incici kürdî dizisinin eklenmesi ve rasttaki bu kürdî dizisiyle karar verilmesi suretiyle oluşur: Ferdi Tayfur 2019'da Tayfur Genel bilgiler Unvanı Ferdi Baba  · Kral Ferdi  • Ferdi Abi Doğum Ferdi Tayfur Turanbayburt 15 Kasım 1945 (78 yaşında) Taşçı, Yüreğir, Adana, Türkiye Tarzlar Arabesk  · fantezi müzik  · Türk sanat müziği Meslekler Şarkıcı  · söz yazarı  · besteci  · oyuncu  · senarist  · yapımcı  · aranjör Çalgılar Bağlama, Elektro bağlama, klasik gitar, akustik gitar, bass gitar, Elektrogitar, kanun, tambur, ut, vokal Etkin yıllar 1967-günümüz Müzik şirketi Elenor  · Ferdifon Eş Zeliha Turanbayburt (e. 1974) Çocukları 5 İlişkiler Necla Nazır (1976-2007) Habibe Ümyanı Demir (1990-2010) Önemli çalgılar Bağlama, gitar Ferdi Tayfur (d. 15 Kasım 1945, Adana), Türk şarkıcı, besteci, söz yazarı, sinema yönetmeni ve oyuncusu. Toplamda dokuz defa Altın Plak Ödülü kazanan sanatçı sinema filmlerinde de yer alan kendi yazdığı şarkılarla ünlenmiştir. 30'dan fazla albüm ve 30'un üzerinde film yapan 1982 yılında ise kendi adına Ferdifon Plakçılık şirketini kuran sanatçı 2009 yılında da inşaat sektörüne girdi.[1] Hayatı Ferdi Tayfur, 15 Kasım 1945 tarihinde doğmuştur. Adana'nın Yüreğir ilçesine bağlı Taşçı köyünde doğan sanatçıya adını dublaj sanatçısı Ferdi Tayfur'un hayranı[2] babası Cumali Bey koymuş, oğlunun eğitimine düşkün olan Cumali Bey'in pavyon çıkışı öldürülmesi ile eğitim hayatı sona eren sanatçı yoksul ve trajik bir hayat[3] yaşadığını, babasının ölümünden sonra annesinin evlendiğini, kendisinin de okumak istediğini ancak imkanlar yüzünden bunu gerçekleştiremediğini söylemiştir.[3] Henüz çocukluk yıllarında üvey babasının bulduğu şekerci dükkanında çıraklık yapan sanatçı okumayı iş hayatında öğrendiğini söylemiştir.[3] Daha sonraları çiftlikte çalışarak ailesinin geçimine katkıda bulunan Tayfur aynı yıllarda düğünlerde şarkı söylerken yerel gazetede Adana Radyosu'nun müzik yarışması ilanını görür[3] ve yarışmaya katılır.
0 notes
yavuzbay-fan · 10 months
Text
ANLAYANA  (1/6)
ATATÜRK: "SIR.?"
BAŞKENT KÂDİM DEVLET:
13 EKİM
MİLLÎ MÜCADELENİN;
MERKEZİ OLAN ANKARA,
'Namazgâh Tepesi ve Anıt Tepe' 
'SIR'RIN DA.?
RASATTEPE <> TEVCİH.
BEŞ TEPELER <>TERCİH.
ALTIN TEPE <> TERKİP.
ATATÜRK'ÜN;
Bizzat ve ısrarla istediği,
Anıtkabir'inin yeri,
Öylesine bir tesadüfle seçilmemiş,
İnsanlık tarihinin binlerce yıldan..
BERİDİR;
Sürüp gelen ortak değerler DE.
Bilgi, Tespit, Kadim,
(Anne Kara/Sümer TANRI'SI)
Yargılarının ışığında bulunmuştur.
BU Değerlendirme DE..
“Bu tepe ne güzel Anıt yeri!”
(Roma 32 Anıtların Bölgesi)
Diye,
Sözünü ettiği yerdir.
ANITKABİR; (KURGAN) (*)
Bilinçli planı ve yapıldığı yerin önemi,
Tam manasıyla..
TÜRK MİLLETİ'NİN..
MİLLÎ TARİHİNDE;
Önemli BİR yeri OLAN,
Kurgan mantığına göre belirlenmiştir.
Anıtkabir’in bulunduğu yer OLAN,
Rasattepe eski bir,
Frigya, Sümerler, Romalılar, Bizanslılar,
Abbasiler, Selçuklular, Osmanlılar,
Ahilerin ysşayıp süregeldkleri..
'ZAT-I SERAP" Yerleşkesidir.
ANITTEPE'NİN;
Bölgesel yükseltisi 907 metredir.
ATATÜRK’ÜN;
Kabrinin bulunduğu yer ise 905 MTdir.
YANİ,
ATATÜRK’ÜN;
Ölüm saati olan 9: 05 İLE..
905 metre arasında bir bağ kurabiliriz.
ANITKABİRE;
'Aslanlı Yol' DENİLEN,
Doğu yönünden girilmektedir.
Yürüyüş yolunda asimetrik döşenmiş,
Döşeme aralıkları 5 santimetre olan,
Taş döşeme yapılmıştır.
BU uygulamanın gidişatın DA..
Gelen ziyaretçiyi başı önde yürümeye..
Zorunlu kılmaktadır.
'Aslanlı Yol’a yüksekliği,
4 metre olan 26 basamaklı..
BİR merdiven ile çıkılmaktadır.
26 sayısı sembolik olarak,
'26 Ağustos’taki Büyük Taarruza'
TÜRKLÜĞE İthaf edilmiştir.
26 basamaklı merdiven..
14 ve 12 basamak şeklinde..
BİR sahanlıkla iki bölüme ayrılmıştır. Merdivenlerden sonraki,
5 basamak İSE,
26 Ağustos Tan..
5 gün sonra,
Yunan ordusunun bozguna uğradığını,
YİNE,
Merdiven yüksekliğiNDEN..
4 metre İLE..
26 basamak sayısını çarptığımızda..
104 sayısı karşımıza çıkmaktadır.
104 Sayısı,
'MAYALAR' Takviminde sık geçen..
BİR sayı OLUP,
Bir Asrı ifade etmektedir.
'Aslanlı Yol’DA..
Aslanlar arasındaki mesafesi,
28.60 Mtdir.
BU bölümün alanı İSE..
366 metrekaredir.
BU sayı DA..
Güneş takviminde yaşadığımız,
Dört yılda bir meydana gelen..
(BİR ARTIK YIL) olan sayıdır.
'Aslanlı Yol’ DA..
12 Sağda,
12 de Dolda olmak üzere,
TOPLAM; 24 Aslan heykeli vardır.
BU 24 heykeller İSE..
24 OĞUZ BOYU'NU temsil etmektedir.
'ASLANLI YOL'UN;
Bitiminde..
'Tören Meydanı’NA ulaşılmaktadır.
Tören Meydanı;
TBMM ve Ankara Kalesi’nin,
Kesiştiği aks üzerindedir.
TBMM Genel kurul binasının,
Mozoleye uzaklığı 1920 Metredir.
1920 aynı zamanda..
TBMM’NİN kuruluş tarihidir.
Mozolenin;
Konumu mükemmel seçilmiştir.
Anıtkabir;
İnşaatının temel atma töreni,
1944 yılında yapılmıştır.
BU Nedenle Mozolenin;
Büyük sütunlarının yüksekliği,
19. 4 metre olarak belirlenmiştir.
ATATÜRK’ÜN Boyu 1.73 metredir.
BU Sayıyı,
19, 44 ile çarptığımızda..
33 metre yükseklikte OLAN,
BAYRAK;
Direğinin yüksekliğini vermektedir.
Tören Alanında Mozoleye;
42 basamaklı merdivenle çıkılmaktadır.
ATATÜRK;
42 yaşında...
CUMHURİYETİ ilan etmiştir.
(*)Kurgan veya Korgan;
Orta Asya ve Doğu Avrupa'daki..
Yığma Tepe,
Ve Höyük şeklinde bulunan,
ÖZELLİKLE,
Tahtadan yapılmış mezarlar İÇİN,
Kullanılan..
Bir tümülüs (gömü yeri) türüdür..
TÜRK ve ALTAY Kültüründe;
Kutsal Mezar, Türbeler,
ULU VE KUTLU Kişilerin..
Yattığı Gömüt.
Eski Türk geleneklerinde genellikle,
Yığma tepeler, höyükler şeklindedir.
"Geleceğe ilişkin öngörüler,
Kökleri tarihte olan ve buradan,
Beslenen canlılar gibidir’’
SON SÖZÜMÜZ.!
MİLLÎ Mücadelemizin karargâhı,
Devletimizin kalbi OLAN,
ANKARA'NIN KÂDİM BAŞKENT
Oluşunun fikri tasarrufunda,
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Ve silah arkadaşları olmak üzere,
Tüm ŞEHİT ve GAZİLERİMİZİ..
RAHMET ve MinnetleRİMİZLE..
Lillah-il FATİHA...
HEP BİRLİKTE; DAİM OLARAK;
Dualarla, Tesbihlerle, Zikirlerle..
Devlet'imizin Bekası İÇİN,
AND lı siperlerimizdeyiz..
Bi avnike Ya Mu'in...
SELÂM VE DUA İLE KALINIZ
STRATEJİTÜRK
0 notes
netbilge · 2 years
Text
Gafur ne demek? Ya Gafur Fazileti? Ya Gafur fazileti Mutluluğun Şifresi
Gafur ne demek? Ya Gafur Fazileti? Ya Gafur fazileti Mutluluğun Şifresi
Gafur ne demek? Ya Gafur Fazileti? Ya Gafur fazileti Mutluluğun Şifresi Kur’ân’da yoğun olarak kullanılan ve 91 âyette Allah‘a nisbet edilen “Gafûr” ismi; çoğunlukla esmâ-i hüsnâdan bazı isimlerle birlikte terkip oluşturmak suretiyle Allah‘a nisbet edilmektedir. El-Gafûr ismi, mağfirete nail olmak, bağışlanmak, korkulardan emniyet, büyüklerin kızgınlıklarını söndürmek için ”Ya Gafur Celle…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
ilmiyyat1453 · 2 years
Note
Hocam geçen nazarla ilgili bir sual sormuştum onu yanıtladıysaniz ben görmedim bir daha cevaplarsanız size zahmet hocam
Biraz yoğunluğumuz vardı, alelâde bir cevap vermeyelim istedik, hakkınızı helal edin.
Efendimiz aleyhisselâtu vesselâm'ın ''Duâ müminin silahıdır'' buyruğundan dolayı duâya ihlasla devam edilebilir. Ek olarak Merhûm Salih Memişoğlu'nun tavsiye ettiği terkip uygulanabilir.
Kalem Sûresi'nin 51.-52. âyet-i kerîmeleri ve Zümer Sûresi'nin tamamı 3 bardak suya okunacak. İster bu aynı anda içilecek, ister birer gün arayla içilecek.
Tumblr media Tumblr media
34 notes · View notes
ardor-mohr · 3 years
Text
Celan’ın şiirindeki o dize, “während mir alles entfiel” (“while all fell away from me”), kelimesi kelimesine çevrilirse, “her şey benden kopup düşerken” şeklindedir, “ellerimden düşerken” değil, çünkü orada her şey ben’e içkin, bende, ellerimde değil. O yüzden o dizeyi “her şey benden uzaklaşırken” diye çevirdim.
Yani, her şey (hayat) benden bir bir kopup ayrılıyor, benden eksiliyor, beni terkediyor, ben’in geriye bir tek ölümü kalıyor tutunabildiği. Celan orada ben’in her şeyden mürekkep (terkip) olduğuna işaret ediyor, tıpkı Valéry’nin şu sözüyle söylediği gibi: “Bütün dünya bir tohuma üfler (nefes verir) ve o böylece bir ağaca dönüşür.”
7 notes · View notes
revnaktarblog · 3 years
Text
Evet, hastalık bu manayı bize ihtar edip der ki: “Senin vücudun taştan, demirden değildir. Belki daima ayrılmaya müsait muhtelif maddelerden terkip edilmiştir. Gururu bırak, aczini anla, mâlikini tanı, vazifeni bil, dünyaya ne için geldiğini öğren!” kalbin kulağına gizli ihtar ediyor.
1 note · View note
ilahiyatuzmani · 4 years
Text
🌟┈┉┅━❀☆●🌟●☆❀━┅┉┈🌟
*Evlenme niyetinde olanların okuyacağı Ayet.*
🌟Arapça Metin : Furkan Suresi 74. Ayeti Bir Kısmı
رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا ﴿٧٤﴾
*🌟"rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zurriyyâtinâ kurrate a’yunin vec’alnâ lil muttakîne imâmâ."*
*🌟Meali: Rabbimiz bize eşlerimiz ve çocuklarımızdan gözümüzün nuru iyi kimseler( ailesiyle) ihsan et. Bizi takva sahiplerine imam (daim) kıl.*
(Furkan-74)
Kur'an Ayeti Olduğundan Abdestli Okunur.
Ayeti Kerime olduğundan gönül rahatlığı ile okunabilir.
*🌟FAZİLETLİ OKUMA ŞEKİLLERİNE GÖRE BİR TERGİB KENDİNİZ SEÇEBİLİRSİNİZ.*
*🌟Hergün 100 kere sonuç alıncaya kadar okumaya devam edilebilir.*
*🌟7 gün x 100 = 1000 kere tamamlanabilir.*
*🌟40 günlük bir terkip KENDİNİZE GÖRE BELİRLEYİN.*
*Faziletli Okuma Sayıları* *11-19-21-40-41-100-111-313-360-1000*
🌟┈┉┅━❀☆●🌟●☆❀━┅┉┈🌟
4 notes · View notes
aykutiltertr · 2 months
Video
youtube
Unuttun Beni Zalim - Candan Erçetin ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Ace...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/9Uh-Enk2-n8 ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Unuttun Beni Zalim - Candan Erçetin ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Acem-Kürdi 8/8 Düyek) Unuttun Beni Zalim (Bir Sevda Geldi Başıma) Söz Müzik: Arif Sami Toker Makam: Acem-Kürdi Usül: 8/8 Düyek Bir sevdâ geldi başıma Felek su kattı aşıma Uyku girmiyor gözüme Unuttun beni zalim Gülüşün ince kıvrak şensin Bir selâm vermeden geçersin Bilsen beni ne çok üzersin Seviyorum seni zalim Bir gün ümit veriyorsun Sonra kaçıp gidiyorsun Sen beni öldürüyorsun Unuttun beni zalim ACEM-KÜRDÎ Türk mûsikisinde bir birleşik makam. Müellif: CİNUÇEN TANRIKORUR Terkip edeni bilinmeyen bu makamın iki asırdan beri kullanıldığı tahmin edilmektedir. Acem makamının icrası sırasında, bu makamla ortak perdeleri çoğunlukta olan kürdî makamına geçilir ve kürdî makamının nağmeleriyle çok defa nîm-hisar perdesi de kullanılarak karar verilir. Donanımına, mûsiki nazariyatçılarından S. Arel, S. Ezgi ve E. Karadeniz ârıza olarak segâh bemolü koymuşlardır. Birleşik makamların özellikleri giriş bölümlerinden çok kararlarıyla ortaya çıktığından, burada donanıma karar kalıbı ârızalarının yazılması daha uygun olur. Makamın güçlüleri acem ve çârgâh perdeleri, durağı ise dügâh perdesidir. Bütün birleşik makamlar gibi inici seyir gösterir. Altûnîzâde’nin zencîr usulündeki peşrevi, Zekâi Dede’nin remel usulündeki “Dildâr işitip velvele-i efgānım” mısraı ile başlayan bestesi, Kaptanzâde Ali Rızâ Bey’in devr-i hindî usulündeki “Leyl olur ki hüzn içinde her nefes bir âh olur” mısraı ile başlayan şarkısı bu makamda bestelenmiş meşhur eserlerdendir. BİBLİYOGRAFYA Ezgi, Türk Musikisi, I, 229-230; IV, 264. Hüseyin Sadeddin Arel, Türk Musikisi Nazariyatı Dersleri, İstanbul 1968, s. 119-120. Karadeniz, Türk Mûsikîsi, s. 144, 566-567. Arif Sami Toker Arif Sami Toker, (d. 14 Nisan 1926 Gelibolu - ö. 27 Nisan 1997 İstanbul) Türk bestekâr ve ses sanatçısı. Arif Sami Toker, Gelibolu'da doğdu. Sesinin güzelliği ortaokulun son sınıfında müzik öğretmenince fark edildi. Nota bilgisini okulda öğrendi. Öğretmenin girişimiyle İstanbul Konservatuvarı'na başvurduysa da yaşı küçük olduğu için kabul edilmedi. Ticaret Lisesi'nden mezun oldu. 18 yaşına kadar Batı müziğine ilgi duydu. 1944'te hafız ve tanburi Kemal Batanay'dan ders almaya başladı. Kısa bir süre sonra, Üsküdar Musiki Cemiyeti'ne girdi. Emin Ongan'la repertuvar ve usul çalıştı. Aynı yıl İstanbul Konservatuvarı Türk Musikisi İcra Heyeti'ne kabul edildi. Konservatuvarın Müdürü Hüseyin Sadettin Arel'den müzik kuramı dersleri aldı. Kendi ifadesine göre, Lemi Atlı'nın son öğrencisi oldu.[1] Ayrıca bestekâr Sadettin Kaynak ve Suphi Ezgi'den de musiki dersleri aldı. 1945'te ilk kez Tepebaşı Gazinosu'nda sahneye çıktı. 1946'da Meliha Hanım'la evlendi. Çiftin çocuğu olmadı. Arif Sami Toker, İstanbul Radyosu'nun sınavını kazanıp, 1950'den itibaren solist ve korist olarak görev yaptı.[2] Askerlik görevini yaptığı sırada İstanbul Radyosu'nda çalışmaya başladığı için bir süre mikrofonda Arif Coşkunay ismini kullandı.[1] 1941 yılında, 15 yaşında ilk şarkısı "Aşk Yolunda Avareyken"i besteleyen Toker, hayatının geri kalan 56 yılında çoğunun güftesi kendisine ait olmak üzere, farklı makamlarda 500 civarında şarkı yazdı. Bir röportajda söylediğine göre saat 24.00'ten sonra çalışmayı seviyor, kimi zaman bir gecede iki beste yapıyordu. Müzikolog ve tarihçi Yılmaz Öztuna, saz semaileri, peşrevler, oyun havaları dahil toplam eser sayısını 1300 olarak vermektedir. Toker, gazino kültürünün müziği zedelediğini düşündüğü için İstanbul Radyosu'na girdiği yıllardan itibaren sadece turneler vesilesiyle sahneye çıktı. 30 Anadolu turnesi gerçekleştirdi. Ankara ve İstanbul radyolarında müzik yayın şefliği yaptı. Son yıllarında felç geçiren ve yoksulluk çeken sanatçı, 71 yaşında İstanbul'daki Balıklı Rum Hastanesi'nde öldü.[3] Kozlu Mezarlığı'nda toprağa verildi.[4] Bazı tanınmış eserleri Talihin Elinde Oyuncak Oldum[5] Çek Küreği Güzelim, Uzanalım Göksu'ya Artık Gelecek Sanma Sak��n, Geçti O Günler Ne Kadar Yalancısın, Nasıl İnandım Sana Çıksam Şu Dağların Yücelerine Bekliyorum Sevgilim, Sen Nerdesin Ağlasam Faydası Yok Gam Çekme Güzel, Ne Olsa Baharın Sonu Yazdır Erişti nev bahar eyyamı açıldı güli gülşen
0 notes
garibullah34 · 4 years
Text
(Beyt-1)
صغندم ذات حقه كل كيده لم
همان سير الى الله كل ايده لم
يوجه در كاهنه يزلر سوره لم
غریبز کیمسه مز يقدر دييه لم
بو وارلقدان كچوب خقه کيده لم
عزيز سير الى الله كل ايده لم
Allah dostları bir işe: Eûzu, Besmele, Hamdele ve Salvele ile başlardı. Mustafa İsmet Garibullah Büyük Şeyh Efendi (Kuddise Sirruhu) Hazretleri de Risale-i Kudsiyye’sinde böyle yapmıştır.
صغندم ذات حقه كل كيده لم ،
“Sığındım Zat-ı Hakk’a gel gidelim”
“Allah-u Teâlâ Hazretleri’nin Zatına sığındım.”Sığındım: Kelimesi türkçedir. Arapçası ( عذت) ve masdarı (عوذا) gelir. Bu masdarlar iltica etmek, korun- mak, ecir talep etmek, yardım istemek manalarında kullanılır.
Sığınmak iki şekilde olur: Bir maddi varlıklara -yani ya ratılanlara-sığınmak vardır. Mesela bir gurup çocuk o içlerinden bir tanesi diğerlerini kızdırıp sonra, korkudan anne veya babasının yanına koşsa, bu bir sığınmadır.
Ya da bir insan bir ağacın arkasına saklansa veya eve girip kapıyı kilitlese bunların hepsi sığınmadır. Bir de manen sığınmak vardır, bu sığınma Allah-u Teala Hazretlerine olur.
Zat-ı Hakk’a sığındım: demek: “Allah-u Teala Hazretleri’nin Zatına sığındım.” demektir.
Sığındım, kelimesinde fiil fail bir aradadır.
Zat-ı Hak da mefuldür.
Bu şekilde yanyana gelen kelimelere nahiv ilminde terkibi izafi denir. Birinci kelime muzaf ikincisi muzafun ileyh’tir. Zatı Hak’ka diye okunan bu terkip Türkçe de: “Hakk’ın zatına” diye okunur. Beytullah, Abdullah, Ibn-ü Ahmet gibi kelimeler de “Zat-ı Hak” gibi birer terkiplerdir.
Dil ilimleri her lisanda vardır. Dil ilimlerini de Allah-u Teala Hazretleri yaratmıştır. Dil ilimlerine arapçada “Sarf” ve “Nahiv” denir.
Allah-u Teâla Hazretlerinin kelâmı olan Kur’an-ı Kerim’de sarf ve nahiv ilimlerindeki bütün kurallar en güzel ve en iyi şekilde kullanılmıştır. Insanlar bunları zamanla bularak kitaplara geçirmişlerdir. Bu ilim, dini ilmleri öğrenmeye vesile olduğundan çok kıymetlidir.
Telefon ve telgraf da dil ilimleri gibidir. Bunları da Allah-u Tealâ yaratmıştır. Sonra da bir bir kullarına bulduruyor. Elektrikte böyle. Daha neler varsa hepsini Allah-u Tealâ yarattı. Kullar bunları kendilerine mal etmesinler, edebi terketmesinler.
Anlatıldığına göre bir medrese talebesi vefat etmiş, gömül müş, kendisine telkin verilmiş, ve onu gömen cemaat geri dönmüş. Münker-Nekir melekleri gelip talebeye: ( مَنْ رَبُّكَ) Rabbin kimdir? diye sormuşlar. Talebe de: ( مَنْ) mukaddem haber (رَبُّكَ) muahhar mübteda diye cevap vermiş. Melekler, Alim (ziyade bilici) olan Allah-u Teala Hazretlerine gidip: “Ya Rabbi bu ne diyor.” diye sormuşlar. Allah-u Teala Hazretleri de meleklere:
“Benim kularım benim kelâmımı anlamak için bir takım kaideler öğrenirler, bu da onlardandır, söylediği doğrudur, ona dokunmayın.” buyurmuş. Bakınız “iki kelimeden birinin mübteda, diğerinin haber” olduğunu söylemesi: “Rabbim Allah’tır” demek yerine geçti.
“Sığındım Zat-ı Hakk’a gel gidelim” demekle, Mustafa İsmet Garibullah (Büyük Şeyh Efendi) (Kuddise Sirruhu) Hazretleri: (أعوذ بالله من الشيطان الرجيم) dediğini ifade ediyor. Eûzü billah, mahluktan hâlika dönüştür.
Hayırların hasil olması, bütün belaların defolması hususunda ve nefislerin ihtiyaçlarında tam zengin olan Allah’a sığınmaktır. Ve bunda ( ففروا إلى الله ) “Allah’a kaçın.” ayet-i kerimesinin sırrı vardır.
Burada Üstadımız Hacı Ali Haydar Efendi (Kuddise Surruha) Hazretleri, Risale-i Kudsiyye’sinin kenarına şöyle yazmıştır:
قال الامام ابو القاسم عبد الكريم بن هوازن القشيرى نفعنا ال له تعالی به: سمعت الأستاذ أبا على الدقاق يقول: خرج داود عليه السلام يوما الى بعض الصحاري)منفردا، فاوح الله تعالى إليه ( مالی آراك ياداود وحدانيا) فقال: الهى استأثر الشوق إلى لقائك على قلبی فحال بينى وبين صحبة الخلق.فاوحى  الله تعالى اليه; ( ارجع اليهم فانك أن اتيتنى بعبد آبق
. (أثبتك في اللوح المحفو جهبذا
İmam Ebu’l-Kasim Abdül Kerim ibnül-Kuşeyri (Kuddise Sirruhu), Üstaz Ebu Ali ed-Dekkak (Kuddise Sirruhu) nun şöyle buyurduğunu işittiğini nakletmiştir:
“Bir gün Davud (Aleyhisseldm) tek başına bazı sahralara çıkmıştı Allah-u Tealâ ona: ‘Ey Davud! Seni niçin yalnız görüyorum.” deyince, O: Ey İlahım! Kalbime sana kavuşma aşkını (Seninle beraber tenhada olmayı) tercih ediyorum, bu aşk, benimle insanların beraberliğin arasına girerek engel oldu.’ diye cevap verince, Allah-u Teala ona: ‘insanlara geri dön, şüphesiz bana kaçak bir kulumu getirirsen seni Levh-i Mahfuz’ da CEHBEZA (iyiyi kötüden ayıran mütehassis, akıllı, büyük olarak yazarım.” diye vahyetti.” (Burada nihayet buldu).
Ayrıca burada Mevlâya yaklaşmaya acizlikten baska vesile olmadığına da işaret vardır. Hakiki acizliği anlamak, idrak etmek de makamların en nihayetidir (yükseklik bakım dan sonudur).
Kul (insan), eůzü diyerek günah kapılarını kapatır. “Besmele” çekerek taat kapılarını açar. Ariflerin istiāzesi (sığınması) Allah (Celle Celalühü) dan gayrısını görmekten ve kesretin (çokluğun) kendisine hicap (perde) olmasındandır.
Hakiki istiâze sırf söz ile olmaz, onda kalp huzuru ve sözün hâle ve fiile uygun olması lazımdır. Lisan: “Eûzü billah” derken, hal ve fiil ( أعوذ بالشيطان ) “Şeytana sığındım.” dememelidir.
Kalbin huzur bulması da şu ayet-i kerimede buyurulduğu üzere ancak zikir ile mümkündür.
, (الا بذكر الله تطمئن القلوب )
“Agâh olunuz! (Biliniz ki!), kalpler ancak Allah’ın zikri ile mutmain olur (sukûnet bulur).” (Rad Suresi:28) Büyük Şeyh Efendi Mustafa İsmet Garibullah (Kuddise Sirruhu) Hazretlerinin, kabiliyetli bir müridi olan Ali Sırrı Şem’ullah (Kuddise Sirruhu) ya yazmış olduğu mektupta zikir şöyle anlatılmaktadır.
والمراد عن الذكر عند كل أهل الله الاقبال الى الله والاعراض عما سوى الله بطريق استهلاك القلب بملاحظة ذات الله بعدم المثلية ولابالكنه
“Bütün evliyaullah’a göre zikirden murad, şekilsiz ve misilsiz olarak Allah’ın (Celle Celaluhu) Zatını düşenerek kalbin helak olması (eriyip gitmesi) suretiyle Allah’a (Celle Celalühü) Ya yönelmek ve masivadan (Allah’dan başka her şeyden) yüz çevir mektir.” Zikir işte budur. Herşey arkaya atılacak Insan bunu tam becerirse, ne şeytan ne de nefis kendisine tesir edemez. Mevlana ya böyle yönelmeyi tarikat ehli bilir.
Onlar, Mevlayı zikir ede ede Allah’a yönelir ve yaklaşırlar. O yönelmede ilerledikçe salik (tarikat ehlin) in nazarında dünya ve ahiret yok olur, hatta kendi varlığını bir varlık bil mez. Onun için şeytan ona yaklaşamaz, nefsi de etki edemez.
Şeytan ateşten yaratılmıştır. Nurun yanında ateş yok olur.
Bundan sebep mümin sirattan geçerken cehennem şöyle diyecek:
(جز يامؤمن فقد اطفأ نورك لی)
“Geç ya mümin! Muhakkak senin nurun benim ateşimi söndürdü.”
Insan evvela Esma, Sıfât sevgisine tutulur. Nasıl? Mesela Mevla sana iyilik etti diye O’nu seversin. Sonra bu unutulur, Mevla’nın yalnız kendisi kalır.
Kul Mevla’ya sığınmakla sanki Mevla’nın kucağına sığınıyor. Bu ifadeler mecazidir. Akla yaklaştırmak içindir. Eğer Mevla’ya sığınırsan seni şeytan bulamaz, yoksa camide de, Mekkede de olsan bulur.
Mekke’de bir kardeşimize ders yaparken zuhurat oldu.
Manada görüyorki, adamın birinin elinde bir çuval var çuvalın içine cinleri hamsi gibi doldurmuş. Adam diyor ki: “Bu cinleri bütün insanlara musallat edeceğim.”
Kardeşimiz: “Birşey yapamazsın.” diyor. Adam da çuvalı açıp cinleri dağıtıyor. Ders yapanın her tarafını cinler kuşatı- yorlar. “Bir rabıta yaptım hepsi gitti.” diyor. Tarikat düşmanları rabıtayı hafife alıyorlar. Rabıta biiznillah cinleri defeder.
Onun için kimse rabıtadan şüphe etmesin, rabıta en büyük kaledir, içine giren kurtulur.
Şu ayet-i kerimede de Mevlâ Teâlâ şöyle buyurmaktadır.
(واذكر اسم ربك وتبتل اليه تبتيلا )
“Rabbinin ismini zikret ve bütün mahlukattan son derece kesilmekle ona yönel.” (Müzzemmil Suresi:8) Bir taraftan kalbinde çarşıdaki kargaşalıklar gibi çeşitli vesveseler ve düşünceler varken, bir taraftan da “Allah”, “Allah diyorsan, bu, gafletle zikir olur. Allah’ı kalpteki vesvese ve düşünceleri atarak zikretmelidir.
Peki zikretmeyince ne oluyor? Mevla Tealâ buyuruyor ki:
ومن يعش عن ذكر الرحمن نقيض له شيطانا فهو   له)قرین )
“Her kim Rahman’ın zikrinden göz yumarsa (yüz çevirirse) biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık o şeytan), Onun yakın arkadaşı olur.” (Zuhruf Suresi:36) Her bela, her günah zikirsizlik (Allah’ı unutmak) tan ileri geliyor. Imam-ı Gazali (Kuddise Sirruh) Hazretleri: “Bir lahza dahi zikirden boş kalanı, yumurtanın beyazının, sarısını kaplaması gibi şeytan kaplar ve o zaman şeytan ona ne olsa yaptırır.”buyuruyor.
Allah’ı niye unutuyoruz? Unutmaya hakkımız var mı?
Bir beyitte:
گر زمان غافل از رحمن شوی آندر آن دم همدم شیطان شوی
“Eğer bir zaman Rahman’dan gafil olursan, o zaman da şeytanın arkadaşı olursun.” denmiştir.
İmam-ı Rabbanî (Kuddise Sirruhu) Hazretleri buyuruyor ki: Allah-u Tealâ bana cin alemini gösterdi, her taraf cinlerle doluydu, her cinin başında da bir melek matraka (sopa) ile bekliyordu. Cin bir insana zarar vermek isteyince o melek matraka ile cine vuruyor. Ancak Allah-u Tealâ cinin kime musallat olmasını istiyorsa ona vurmuyor.
Zuhruf suresinde Mevlâ Tealâ şöyle buyuruyor:
حتى اذا جاءنا قال ياليت بيني وبينك بعد المشرقين   فبئس القرين
“Ne zaman ki kâfir kıyamet gününde bize geldiğinde şeytanına hitaben: ‘Keşke seninle benim aramda şarkla gark arası kadar uzaklık olsaydı, sen ne kötü arkadaşsın.’ diyecek. (Ayet 38)
İkisi bir ipe bağlı olarak Mevlâ’nın huzuruna gidecekler Mevlâ Tealâ onlara şöyle buyuracak:
(ولن ينفعكم اليوم اذ ظلمتم انكم في العذاب مشتركون)
“Asla size söylediğiniz söz menfaat vermez. Çünkü siz nefsinize zulmettiniz. Muhakkak ki siz azabta ortaksınız.”(Ayet:39)
Allah-u Tealâ unutuldu Ama Allah-u Tealâ bizi unutsaydı helak olurduk. Zikri terketmekten neler meydana gelir neler.
Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve sellem) buyuruyor:
ان عفريتا من الجن تفلت على البارحة ليقطع على الصلاة فامكننى الله منه فاردت أن أربطه إلى سارية من سوارى المسجد حتى تصبحوا وتنظروا اليه كلكم فذكرت قول أخي سليمان
(ورب اغفرلی وهب لي ملكا لا ينبغي لأحد من بعدى)
“Dün gece şeytan bana musallat oldu az kaldı benim namazımı bozacaktı, onu yakaladım mescid direklerinden bir direğe bağlamayı, hatta sabahlayınca hepiniz ona bakarsınız istedim. (Seni arap çocukları taşlasın dedim). O zaman kardeşim Süleyman (Aleyhisselam) ın sözünü hatırladım.”
“Ya Rabbi bana öyle bir mülk ver ki, benden sonra kim seye lâyık olmasın.” (Sad suresi:35) Onun için Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve sellem) şeytanı bağlamadı. Eğer bağlasaydı Süleyman (Aleyhisselam) ın sözü kırılmış olacaktı.
Risale-i Kudsiyye’yi okuyunca anlayabiliyor muyuz, anlatabiliyor muyuz? Yalnız lugat manasını bilseniz de, aferin.
Emek eden anlar, emek etmeyen anlamaz.
“Herkim ederse emek, o akibet bulur yemek.
Etmezsen emek, bulamazsın yemek.”
Bu makamda Üstadımız Hacı Ali Haydar Efendi kada Serrut) şu hadis-i şerifleri yazmıştır
وفي الحديث: من كان لله كان الله
Hadis-i Serifte (söyle gelmiştir); “Her kim Allah için olursa, Allah’da onun için olur. (Allah’a sığınanı Allah korur)                            
قال رسول الله صلى الله عليه وسلم  : من كان يحب ان يعلم منزلته عند الله تعال فلينظر كيف  منزلت الله تعالى عنده فان الله تعالي ينزل العبد منه حيث انزله العبد من نفسه
“Herkim, Allah katındaki mertebesini bilmek iste Allah-u Tealâ’nın, kendisi yanındaki yerine baksın, Çünkü kişi Allah’a ne kadar değer verirse Allah’ da ona o kadar değer  verir.” (Risale-i kuşeyriye, Sy. 110)               (Bu hadis-i şerifler, Allah-u Teala sığınma makamına işaret etmektedirler). (Burada nihayet buldu
همان سير إلى الله كل ايده لم ،
“Hemen seyr-i ilallah gel idelim.”
Seyr: Hareket etmek demektir. Sülük ise, yola gitmek, ilerlemektir. İkisi de ilmin, bilginin ilerlemesidir. Maddenin (cesedin) hareketi değildir.
Tasavvufda seyri sülük, tarikat yoluna intisab ederek (az yemek, az içmek, az uyuyup, az konuşmak gibi) riyazetle ve manevi vazifelerle meşgul olmak suretiyle, salikin (Allah yolcusunun) Mevlâ ile kendi arasındaki perdeleri aşmak için yaptığı bir hareket-i ilmiyeden ibarettir ki, dört türlü seyir (yürüyüş) vardır:
Seyr-i İlallah,
Seyr-i Fillah,
Seyr-i Anillah,
Seyr-i Fil eşya
İmam-ı Rabbani müceddid-i elf-i sani (Kuddise Sırruhu) Hazretleri Mektubat isimli eserinin 144. mektubunda bu seyirleri şöye izah etmektedir:
Seyr-i İlallah demek; aşağı bilgilerden yüksek bilgilere ilerlemek, ilimde durmadan yükselmektir. Böylece mahluk (yaratılan) lara aid herşey bilindikten sonra, Allah-u Teala’nın ilmine kadar varılır. Bu bilgiler başlayınca mahlükata aid bilgilerin hepsi unutulur. Bu hale FENA denir.
Seyr-i Fillah demek; Allah-u Teala Hazretlerinin isimleri, sıfatları, şuûn (şan) ve itibarları, takdisat ve tenzihi mertebelerinde ilmin ilerlemesi demektir.
Böylece bir ibare ile anlatılamayan, bir işaretle bildirilemeyen, bir isim verilemeyen, bir kinaye ile söylenemeyen, hiçbir alimin bilemediği, hiçbir idrak sahibinin anlayamadığı bir mertebeye varılır. Bu seyre de BEKA denir.
Seyr-i Anillah: Bu da ilmin hareketidir. Yüksek bilgilerden, aşağı bilgilere inilir. Böylece gerisin geri mümkināta (yaratıklara) dönülür. Bütün vücut mertebelerinin bilgilerinden inilir.
Bu seyri yapan ârif Allah ile (beraber olduğu halde) Allah’ı unutur (gibi görünerek insanları irşadla uğraşır). Allah ile Allah’tan döner. Işte bu zât, hem bulup hem kaybeden, hem kavuşup hem ayrılan, hem yakın hem uzaktır.
Bundan sonra, Seyr-i Fil eşya başlar; Bu şehirde ise birinci seyirde kaybolup giden, eşyanın bütün ilimleri yavaş yavaş ele geçer. Bu dördüncü seyir birinci seyrin karşılığıdır. Uçüncü se yirde ikinci seyrin karşılığıdır.
Seyr-i İlallah ile Seyr-i Fillah, velâyeti (veliliği) elde etmek içindir. Bu makam Fena ve Bekâdan ibarettir.
Seyr-i Anillah ve Seyri-i Fileşya ise davet makamini elde etmek içindir. Bu makam ise, aslında peygamberlere mahsustur.”
Bahsedilen bu seyirler insandaki latifelerle yapılır. Latifeler alem-i sagir olan insanın parçalarıdır. İnsan ruh ve beden olmak üzere iki şeyden müteşekkildir. Ruh, âlem-i emirden, beden ise âlem-i halk’tandır.
Âlem-i emrin 5 letâifi vardır. Bunlar, Kalp, Ruh, Sir, Hafi ve Ahfa’dır. Allah-u Teâlâ bunları, “Kün” (ol) emriyle halk et miş (yaratmış) tır. Bunlar madde âleminden değildir. Bu lâtifelerin insan vücudunda bağlı kılındığı yerler şunlardır.
Kalp : Sol göğsün altında
Ruh : Sağ göğsün altında
Sır : Sol göğsün üstünde
Hafi : Sağ göğsün üstünde
Ahfa: Göğsün ortasındadır.
Alem-i Halk’da beş latifeden ibarettir. Dördü anasır-ı erbaa dediğimiz: Su, Hava, Toprak, Ateştir. Beşincisi ise: Nefs-i Natıka’dır.
Bu letâiflerin asılları âlem-i kebirdedir. Alem-i kebir büyük âlem demektir ki, insandan başka olan herşeydir.
Bir salikin (tasavvuf yolcusunun) latifelerinin bu âlemden başlayıp arşın fevkine (üstüne kadar yükselmesi olan seyr-i ilallah’tan maksat; masivanın (kul ile Mevlâ arasına giren düşüncelerin) gayr ve gayriyyetin (yabancıların ve kulun Allah’a olan yabancılığının) ortadan kaldırılmasıdır.
Mevlâ’nın fazl-ı keremiyle mâsiva, sâlikin nazarından tamamen kalkıp Allah’tan gayrıyı görmekten bir nam ve nişan kalmayınca fenafillah tabir edilen manevi rütbe hasıl olmuş olur ve böylece seyr-i ilallah tamamlanır.
Büyük Şeyh Efendi Mustafa İsmet Garibullah (Kuddise Sır ruhu) Hazretleri, insanoğlunun en hayatî meselesi olan bu seyr-i süluk işinin öneminden dolayıdır ki “Hemen seyr-i ilallah gel edelim” buyuruyor.
Herkese sesleniyor: “Gelin Allah’a gidelim.” diye. Gelmezseniz gidemezsiniz, geleceksiniz ki gidebilirsiniz. “Hemen seyr-i ilallah gel edelim” daima, durmadan Allah’a dek yürüyelim de mektir.
_Burada Üstadımız Hacı Ali Haydar Efendi (kuddise sirruhu) Hazretleri, Risaley-i Kudsiyye’sinin kenarına şöyle yazmıştır:
اعلم أن السير إلى الله تعالى وهو المسمى بمقام المشاهدة والمعاينة هو أخر درجات السالكين وأول درجات العارفين الواصلين مراتب سیر السالك السائر اليه تعالی تنتهي بالوصول الى مقام المعاينة وبعد انقطاع سيره اليه يبتدى السير في الله وهو لا ينقطع أبدا ولا ينتی
“Bilki Seyr-i İlallah müşahede ve muayene (Allah-u Teala yı görür gibi olma) makamı diye isimlendirilen mertebedir.
Bu makam, saliklerin Henüz manevi yola başlayanların) derecelerinin sonu, vasıl olan (ulaşmış olan) ariflerin derecelerinin ise ilkidir. Manevi bir yürüyüş ile Allah-u Tealâ’ya yürüyen salikin seyri (yürüyüşü) muayene makamına ulaşmakla son bulur. Bu yürüyüş bittikten sonra, Seyri Fillah başlar ki, bu ebediyyen kesilmez ve son bulmaz. (Haşiyeyi Şeyhzade , 1/79)
قال المحققون: السفر الى الله له نهاية ، وأما السفر في الله فانه لا نهايت له والله اعلم
Muhakkikler demişlerdir ki: Allah-u Teala’ya olan yolculuğun sonu vardır. Allah-u Teala’da olan yolculuğun sonu yoktur.”
Fahru’r-Razi:106) (Burada son buldu)
و يوجه درکاهنه يزلر سوره لم
“Yüce dergâhına yüzler sürelim.”
“Yüce kapısının eşiğine (Mevla’nın huzuruna) yüzler sürelim.”
Yüce: Yüksek demektir.
Dergah: Kapı, eşik, tekke ve sığınılacak yer manalarına gelir.
Nasıl yüz süreceğiz:
(غریبز کيمسه مز يقدر دیيه لم )
“Garibiz kimsemiz yoktur diyelim.”
“Diyelim ki garibiz, kimsemiz yoktur.”
Garib: Kimsesiz, zavallı ve vatanından uzak, demektir.
Biz garip değiliz, oğlumuz var, kızımız var derseniz, peki kabirde kimimiz var? Mesela bir şiddetli zelzele olsa, kızında, oğlunda hepsi bir anda gider.
Bizler kolay aldanıyoruz. Aslında hepimiz birer garibi. Nasıl mı garibiz? Mevlâna Celaleddin-i Rumi (Kuddise Sirruhu) Hazretlerinin şu dörtlüğü bizlere bunu açıklar:
الروح من نور عرش الله مبدؤها
وتربة الأرض أصل الجسم والوطن
الروح في غربة والجسم في وطن
فارحم غربا كائبا نازح الوطن
“Ruhun mebdei (başlangıcı), Allah’ın Arş’ının nurundandır. Yerin toprağı ise, cismin aslı ve vatanıdır. Ruh gurbettedir, cisim (beden) vatanındadır. O hâlde (Ya Rab!) Garip, mahzun ve vatanından uzak olan ruha merhamet et.”
1 note · View note