thelittlengineer-blog
thelittlengineer-blog
The Little Engineer
8 posts
Bilim Meraklısı, Herboloji Aşığı, Ziraat Mühendisi. Öğrenmeyi ve öğrendiklerini paylaşmayı sever.
Don't wanna be here? Send us removal request.
thelittlengineer-blog · 8 years ago
Video
youtube
Birçoğumuzun ortak derdidir “İngilizce”. Genellikle anlıyoruz ama konuşamıyoruz. Bilimsel araştırmalar öğrenilen yabancı dilin anadil seviyesinde geliştirilemeyeceğini ortaya koyuyor. Fakat bu akıcı bir ingilizce konuşmaya engel değil ki uzun süre yurtdışında yaşamış olan Türklerin gayet akıcı konuşabildiğine şahit oluyoruz.
Bu youtube kanalında akıcı ingilizce konuşmanın püf noktaları, ingilizcedeki sesler, tonlamalar gibi konular eğlenceli bir dille anlatılıyor. Videoya göre ingilizceyi akıcı konuşamamızın temel sebebi ingilizce düşünmüyor oluşumuz. Duyduğumuz cümleleri önce beynimizde kendi anadilimize çeviriyoruz. Ardından vereceğimiz cevabı anadilimizde düşünüyor ve bunu aktarabilmek için tekrar ingilizceye çeviriyoruz. Videoda bu durumu değiştirmek ve günlük hayatta ingilizce düşünebilmek için gayet basit ve faydalı öneriler verilmiş. Umarım sizin için de keyifli ve faydalı bir video olur. Daha fazlası için:
https://m.youtube.com/channel/UCrRiVfHqBIIvSgKmgnSY66g
5 notes · View notes
thelittlengineer-blog · 8 years ago
Photo
Tumblr media
“Edebiyat dünyayı değiştirebilir mi? Evet değiştirir. Çünkü dünyayı değiştiren zaten kitaplardır. Bütün dünya din savaşlarını konuşuyor. Bu din savaşları da o Ortadoğu çöllerinden çıkmış kitaplara dayanıyor. Dinlerde de önce kitap var, biliyorsun. Tanrı bile sözle insanları ikna ediyor. O yüzden kitapların dönüştürücü gücü vardır. Toplumları da kitaplar dönüştürür. Batı toplumlarını bilimsel eserler dönüştürür. Mesela Montesquieu ‘Kanunların Ruhu Üzerine’yi yazar veya Jean-Jacques Rousseau yazar, Fransız toplumu döşünür. John Stuart Mill yazar, İngiliz toplumu dönüşür. Bizde bilimsel eser olmadığı için bizim toplum da şiirle dönüşür. Nâzım Hikmet’le solcu olan çok insan var. Şimdi bunun çok farkında oldukları için Nâzım Hikmet’in yerine Necip Fazıl’ı getirmeye çalışıyorlar. Biraz beyhude bir çaba. Çünkü sanat özünde zaten soldur.”
Zülfü Livaneli (Cumhuriyet'ten Ezgi Atabilen'e verdiği söyleşiden)
59 notes · View notes
thelittlengineer-blog · 8 years ago
Photo
Tumblr media
Zaman : milattan önce 3. Yüzyıl
Antakya'da yapılan kazılarda ortaya çıkan Roma dönemine ait bir Mozaik ve üstünde
“ Neşeli ol, hayatını yaşa ! ”
49 notes · View notes
thelittlengineer-blog · 8 years ago
Video
tumblr
Plüton’a inmek gerçekte nasıl bir şey olurdu. Bu video NASA’nın New Horizons uzay aracının 2015 yazındaki altı haftalık yakınlaşma ve yakın geçişi sırasında çekilen 100’den fazla fotoğraf bir araya getirilerek yapılmış. Video Plüton’un yüzeyine hayali bir seyahat sunuyor. Plüton ve en büyük uydusu Charon’un uzaktan bir görüntüsüyle başlıyor ve Plüton’un Sputnik Planitia’sının kıyılarına bir inişle devam ediyor. 9.5 yıl süren ve 4.8 milyar kilometreden fazla bir mesafeyi kapsayan yolculuktan sonra New Horizons 14 Temmuz 2015’te Plüton sisteminden geçti ve Plüton’a 12,500 kilometre kadar yaklaştı. Bir futbol sahasından daha küçük yüzey şekillerini tespit edebilecek güçlü teleskobik kameralar taşıyan New Horizons, Plüton’un ve uydularının yüzeylerin ne kadar dinamik ve etkileyici olduğunu gösteren yüzlerce fotoğrafını gönderdi.⠀ ⠀ Video: NASA/JHUAPL/SwRI #hayallerinotesine #astronomi #uzaydanhaberler #bilim #uzay #teknoloji #tobeyonddreams #astronomy #science #technology #space
3 notes · View notes
thelittlengineer-blog · 8 years ago
Text
Küçük Prens
Tumblr media
Küçük Prens kaç yaşıma gelirsem geleyim en sevdiğim kitap olarak yer edecek kütüphanemde. Her okuduğumda ilk kez okuyormuşum gibi heyecan verir. Her okuduğumda yeni şeyler çıkarırım içinden. Her defasında bir başka pencereden bakarım hayata. Son sayfasına ne zaman gelsem buruk bir hüzün yaşarım beraberinde umutlarla. Ve size de oluyor mu bilmiyorum ama ne zaman tekrar baksam o eşsiz çizimlere, benim de çizesim gelir dünyayı, gülleri, tilkileri…
Tumblr media
Birçoğumuz çocukken okuduk bu kitabı, bazılarımız daha ileri yaşlarda. Aslında bir çocuk kitabı gibi görülen bu eser yediden yetmişe herkesin ders çıkarması gereken bir kitap. İçindeki çizimler de kendini ‘amatör çizer’ olarak gören yazar tarafından çizilmiş. Dilerseniz önce yazarın hayatına mercek tutalım:
Tumblr media
Kitabın yazarı Antoine de Saint-Exupéry bir Fransız pilot. 1900 yılında doğmuş ve 1944’te, 44 yaşında, hayata gözlerini yummuş. Okulda pek parlak bir öğrenci değilmiş. 12 yaşında uçaklarla tanışmış ve evlerine yakın havaalanına gizlice girerek uçakları seyredermiş. Hatta 12 yaşında bir pilot onu uçağına alıp uçurmuş. Liseden sonra annesinin isteği üzerine denizcilik okuluna kaydolmuş. Askerliğini Fransız Hava Kuvvetlerinde teknisyen olarak yapmış ve burada pilotluk dersleri almış. Askerliğinin ardından ailesinin ısrarıyla kamyon satıcılığı yapmış fakat ticarette pek başarılı olamamış. Bu dönemde yazmaya da başlamış.
1926’da göklere geri dönmüş. Bir posta servisinin pilotluğunu yapmaya başlamış. İlk uçuş deneyimlerini “Güney Postası” adlı kitabında yazmış. Paris’te evlenmiş. 35 yaşında uçağı arıza yaptığı için Tunus’ta bir çöle zorunlu iniş yapmış. Ve kaybolmuş. 4 günlük çöl macerası ardından bir Bedevi tarafından bulunmuş. Sonrasında havacılıkla ilgili birçok buluşa imza atmış. 2. Dünya Savaşı sırasında sağlık şartları uygun olmamasına rağmen askere yazılmış ve Fransa’nın yenilgisi üzerine ABD’ye gitmiş. “Küçük Prens” kitabını da bu dönemde yazmış. Buradayken ABD Ordusuna katılmış ve yüzbaşı rütbesiyle Alman Ordularının hareketini havadan izlemek için Kuzey Afrika’ya gitmiş. 1944’te uçağı vurulmuş ve Akdeniz’de Marsilya açıklarına düşmüş. Uçağın enkazı 2000 yılında balıkçılar tarafından bulunmuş.
Tumblr media
Yazar, Küçük Prens hikayesini yazarken Tunus'taki çöl macerasından esinlenmiş. Kendi macerasıyla hayal gücünü harmanlayarak böyle güzel bir eseri ortaya çıkarmış. Kitap bizlere bir çocuğun bakış açılarıyla ön yargılarımızı kırmayı öğretiyor. 27 bölümden oluşuyor ve her bölümde gelişen olaylar, düşünceler, kişiler dostluğun önemini farklı biçimlerde vurguluyor. Sadece dostluk değil, yalnızlık, doğa, sorumluluk, güzellik, görülmeyen güzellik, yararlılık gibi yardımcı temaları da barındırıyor içinde. Küçük Prens’in uğradığı her bir gezegende bir yetişkin tiplemesi var ve bu tiplemeler gündelik hayatımızda sıklıkla karşılaşabileceğimiz karakterler. Belki komşumuz, belki arkadaşımız, belki anne babamız ya da biz… Bu yüzden bu kitaptan öğreneceğimiz çok şey var. Çünkü biz büyükler bazen çok, çok tuhaf olabiliyoruz.
Tumblr media
“Sahibi olmayan bir elmas bulursan, o elmas senindir. Sahibi olmayan bir ada bulursan, o ada senindir. Bir buluş yaparsan patentini alırsın, buluş senin olur. Madem ki yıldızlara sahip olmak benden önce kimsenin aklına gelmedi, yıldızlar benimdir.”
*
“ Kelebeklerle tanışmak istiyorsam, bir iki tırtıla katlanmayı öğrenmek zorundayım.”
*
“Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.” 
*
“Senin gülünün diğerlerinden daha önemli olmasını sağlayan şey, ona ayırdığın vakittir.”
*
“ “Peki insanlar nerede?” dedi küçük prens. “ İnsan kendisini çölde çok yalnız hissediyor.” “İnsanların içinde de öyle hissedersin.” dedi yılan.  ’‘Arada pek fark yoktur.“  ”
*
“ Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir.”
Tumblr media
9 notes · View notes
thelittlengineer-blog · 8 years ago
Photo
“Hayatı ve bilinmeyeni sorgulamak, araştırmak, olayları kendi içsel süzgecimizden geçirerek anlamaya çalışmak bizi diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğimiz...”  
Tumblr media
‘Evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir.’ Albert Einstein
557 notes · View notes
thelittlengineer-blog · 8 years ago
Text
İncirin Muazzam Döllenme Biyolojisi
İncir çekirdeğinin hacmi demişken aklıma geldi. İncirin yeri çok ayrıdır benim için. Çok farklı bir döllenme biyolojisi var. Çiçeklerde veya bildiğimiz bazı sebzelerde olduğu gibi incirde arılar sağlamıyor tozlaşmayı. Daha doğrusu bildiğimiz bal arıları sağlamıyor. İlek sineği ya da ilek arısı (incir sineği/arısı olarak da geçer) dediğimiz bir arı türü döllenmeyi gerçekleştiriyor. Latince ismi Blastophaga psenes (Hymenoptera-Arıcıklar familyası).
Kültürü yapılan incir çeşitlerinde dişi ve erkek çiçekler farklı ağaçlarda bulunuyor. Bu şekilde çoğalan bitkilerde (dioik) tozlaşma genellikle rüzgarla oluyor fakat incirde çiçekler kapalı bir çiçek tablası içinde olduğundan, rüzgarla veya bal arılarıyla taşınamıyor. Bu taşınmayı erkek incir ağaçlarıyla simbiyotik yaşayan arıcık namıdiğer İlek sineği sağlıyor.
Tumblr media
Erkek incirlerde iki çiçek türü var. Biri erkek çiçek, diğeri bir nevi dişi çiçek olan gal çiçekleri. Dişi incirlerde ise yalnızca dişi çiçekler bulunuyor. Baharda dişi arıcık yumurtalarını güvenli bir ortama koymak amacıyla erkek incirlere giriş yapıyor. Giriş sırasında çok dar yollardan geçtiği için kanatları kopuyor ve bir daha çıkış yapamıyor. Yumurtalardan çıkan kanatsız formdaki erkek yavrular kanatlı dişi yavruları döllemekle görevli. Aynı zamanda erkek bireyler incirin dış kabuğuna doğru bir tünel açıyorlar. İçeride uçuşan dişiler erkek çiçeklerle temas ederek poleni vücutlarına bulaştırıyorlar. İlerleyen zamanlarda erkek bireylerin açtığı tünelden çıkış yaparak inciri terkediyorlar ve polenleri yaymak üzere yeni incirlerin yolunu tutuyorlar. Erkek incirin içinde kalan erkek arıcıklar kanatsız oldukları için çıkamıyorlar ve zamanla incir içinde ölüyorlar. İncir meyvesi, bu ölü erginlerin protein yapılarını parçalamak için fisin denilen bir enzim üretiyor. Fakat böceklerin dış iskeleti kitin yapıda olduğu için iskelet kısmı tam olarak parçalanmıyor. Yani teknik olarak incir meyvesini yerken birkaç böcek kalıntısını da tüketmiş oluyoruz. Ama telaşa kapılmayın. Hem çok küçük miktarda, hem de doğal protein. :)
Tumblr media
Bu doğal sürecin kontrolsüz bir döllenme sağlaması sebebiyle yetiştiriciler bu işlemi suni olarak uyguluyorlar. Şöyle ki; erkek incirleri dişi incirlerden uzakta farklı bir bahçede yetiştiriyorlar. Dişi ilekler inciri terketmeden önce, bu incirleri topluyorlar ve bir file içerisinde dişi incir ağaçlarına asıyorlar. Böylece çıkış yapan dişi erginler dişi incirlere girmeye çalışırken vücutlarındaki poleni de dişi incirlere bulaştırmış oluyorlar. Fakat dişi çiçek korunaklı bir yapı içinde olduğundan buraya giriş yapamıyorlar. Dişi erginler o incir senin bu incir benim dolaşırken polenleri tüm bahçeye başarıyla dağıtıyorlar ve dişi incirler döllenmiş oluyor. İşte bu suni işleme İLEKLEME deniliyor.
İncirin bu muazzam döllenme biyolojisi sebebiyle bu meyvenin hep özel bir yeri olmuştur bende. Dilerim ki bu yazıyı okuduktan sonra incir tüketmekten vazgeçmezsiniz. :) İncir güzeldir, inciri sevin. Afiyetle…
0 notes
thelittlengineer-blog · 8 years ago
Text
Deneme 1..2…3
Sanırım ilk gönderide kendimi tanıtmam gerekiyor. Adım, soyadım, yarışmaya nereden katıldığım falanlar filanlar…
Bu kısmı atlayalım ve blogun kuruluş amacına gelelim istiyorum. Kendimi bildim bileli bilim meraklısıyım. Araştırmayı, denemeyi, başarısız olmayı, bir kez daha denemeyi seviyorum. Yeni şeyler öğrenmek hayat felsefem. Ve hep şuna inanırım; bu hayatta var olan her şeyden, herkesten bir şeyler öğreniriz. Bir öğretmenden, bir heykeltraştan, bir yazardan, bir kitaptan, bir şiirden, bir dosttan, annemizden, babamızdan, bir böcekten, bir çiçekten, bir sevgiliden, bir hikayeden, bir çocuktan, bir dağdan, taştan, denizden… Sayısız varlıktan sayısız şeyler öğreniriz. Ben de incir çekirdeğinin hacmini doldurabilecek şeyler paylaşacağım bu blogda. Kim bilir, belki hiç görmediğim ve muhtemelen ömrümde hiç göremeyeceğim birkaç insan da benden bir şeyler öğrenir. Biraz bilim, biraz tarih, biraz ortaya karışık… Bilimle kalın. :)
Tumblr media
1 note · View note