Tumgik
#çok ama çok kolay çizimler
kolaycizimler · 1 year
Text
youtube
Sevimli Mektup Arkadaşı Resim Çizimi 🌈Adım Adım Kalpli Mektup Nasıl Çizilir? - Kolay Çizim Fikirleri
Merhaba Arkadaşlar 😊 Bu videomuzda sizlerle beraber Kalpli Mektup Arkadaşı Resmi çizip daha sonrasında boyama kalemlerimizle renklendirelim🌈🎨
Ben bu çizimde ilk olarak Kalp Resmi çizimini yapıp etrafına Dikdörtgen Şekil ile mektup çizimini yaptım. Şirin ve Sevimli görüntü vermek için her iki köşeye Melek Kanadı çizip; Mavi, Kırmızı ve Sarı renklerle reklendirmesini tamamladım.
Sizlerle videoyu izleyerek benimle beraber çizim yapmaya ne dersiniz? 😊 Benden daha güzel çizeceğinize eminim. Hadiiiin bakalımm 😃Çizim ve Boyama Kalemlerinizi hazırlayıp benimle beraber çizime başlayın. ❤ Kanalıma destek olmak abone olup, beğenirseniz beni çok mutlu edersiniz. https://www.kolaycizimler.com/
0 notes
karincakarakedi · 1 year
Text
Neler olacağını bilmediğim bir belirsizlik~
Evet..
Bugünleri özetlemem gerekirse sanırım böyle derim. Geçtiğimiz üç ayı oturup düşündüğümde, o üç ay öncesindeki her şeyi düşündüğümde..
Tuhaf hissediyorum. Rüya mı gördüm acaba?
Elbette şu an mutsuz olduğumu iddia etmiyorum, öyle olsa benden mutsuz olanlar bana kızmakta haklı olurlardı. Kendim için gösterdiğim o tüm çaba şu an beni ayakta tutan şey.
Ama her şeyden önce en yakınım dediğim insanın da içinde olduğu o zor süreci unutmak istemediğimi bu günlüğe yazmak istiyorum. Bu blog benim günlüğüm, anılarım, mutlu anlarım ve mutsuz anlarım. Elbette mutlu anları ve çabayı, motivasyonu burada daha çok görmek temennim.
Deprem bu ülkede yaşandı. Benim gibi uzağında olanlar içinde değildi ama yaşandı. Henüz bitmedi. Depremin ardından aylar geçse de bugün hâlâ zorluk çeken insanlar olduğu sürece bunu bitmiş sayabileceğimi sanmıyorum.
Elbette ki aynı acıyı hissedemeyiz ya da kendimize psikolojik olarak zarar verecek düşüncelere yönelemeyiz. Amacım sadece bunu unutmamayı hatırlamak.
Çünkü toplum günlük hayata döndüğü zaman önemli olayları unutur. Unutmamak acıyı unutmamak ya da sürekli acı çekmek değildir. Unutmamak sizin için önemli olanı bilmektir. Orada hâlâ zorluk çeken insanlar olduğunu bilmektir. Elinizden geleni yapmaktır. Kendiniz için de elinizden geleni yapmaktır.
Tabii ki bir kişinin tek başına yapabileceği şeyler sınırlı ancak bu konuyu burada uzun uzun dile getirmeyeceğim~ Sadece benim için ömrümün "iyi ki"si dediğim dostumun da acı çektiği, üzüldüğü, korktuğu, yalnız hissettiği, ailesinden insanları kaybettiği bu olayı unutmamayı tercih ediyorum. Bana gelirsek..
Uzun zamandır bu blogda yazamıyorum çünkü aylardır sürekli hastaneye gitmek zorunda kalıyorum. Başta basit bir bilek yaralanması geçirdiğimi düşünmüştüm. Sonunda yürüyemediğim haftalarım oldu. (Çok şükür şu an biraz daha iyiyim~) 8 kez doktor yüzü gördüm.. En son fizik tedaviye gitmemi söylediler ama şahsen sorun ne ben bile bilmiyorum. Bildiğim tek şey kas ağrılarının sinir bozucu olduğu ve normal ritmimi çok özlediğim.
Ama bu süreçte öğrendiğim şeyler de oldu.
Mesela yanımda olduğuna inandığım bazı insanların umurunda bile olmadığımı öğrendim ama bir o kadar da hiç beni umursamadığına inandığım kişilerin gerçekten de "arkadaşı" olduğumu öğrendim.
Stresimi azaltmak için bol bol çizim yaptım. (Çizen Anka çizimlerini her şeyden ayrı tutuyor ve paylaşıyor, anime tarzı çizimler seviyorsanız bir uğrayın derim, kendimi geliştirmeye çalışıyorum: Tık)
Danstan kopmamak için zihnimde bol bol dans tekrarı yaptım, çok bir şey yapamasam da derslere katılmaya çalıştım. Göz yaşı döktüğüm ağrı çektiğim ve umutsuzluğa kapıldığım günler yok muydu? Elbette var.
O kadar hastaneye gidip de doktorunuzun size "Bilmiyorum başka bir doktora gitmelisin" deyip durduğunu düşünün. Bir noktadan sonra incinmemek elde değil.
Ayrıca bu süreçte dil çalışmalarım azalsa da geçtiğimiz yılın sonunda ufak ufak başladığım tarih çalışmamın yarısını bitirmiş bulunmaktayım. Tarih Celal Hoca'nın sayesinde o kadar eğlenceli ve katkı dolu ki.. Eski Türk Tarihi ve Osmanlı Tarihi ne ara bitti anlayamadım bile. Şu an Cumhuriyet Tarihi'ndeyim. Bakalım neler öğreneceğim. Neden tarih çalıştığımı mutlaka bu günlüğe iliştirmişimdir ama tekrar iliştireyim. Çünkü içimde kaldı. En büyük sebebi bu.
Lise yıllarımda kötü olmayan tarih dersleri alsam da (hocam cidden iyiydi).. İlk öğretim ve orta öğretimde pek alamadım. Lise yıllarında ise dürüst olalım ilgim çoğu zaman ders çıkışı gittiğim yazarlık eğitiminde ya da satranç takımında idi. Eheh~
Ayrıca o yıllarda ders çalışmayı ve kendimi geliştirmeyi şimdiki kadar sevmiyordum, bana bu sevgi on sekizimden sonra üniversite yıllarımda geldi. O yıllarda kendimi tanıma fırsatı yakaladım~ İçimde kalan pişmanlık değil ama eksik olan geç kalınsa da yapmak istediğim şeyleri şu boşta kaldığım süreçte yapmaya çalışıyorum. Bilek ağrısı çekerken başta kolay değildi ama ilaçlarla hafifleyen ağrılar ve zamanla biraz kendimi toparlamış olmam hızımı almamı sağladı.
Tumblr media Tumblr media
Not: Bu defterleri zamanında uygun fiyatlı iken almıştım, tarih çalışmalarım için kullanırken bazen gülümsemiyor değilim. Hafif esprili bir yanı var.
En azından bu zorlu süreçte edindiğim bazı bilgileri arkadaşlarımla paylaştığım o anlar, yeniden yazmaya döndüğüm bu günler, üzülüp ağladığım anların yanında beni gülümsetiyor da.
Maalesef bu yazım da motivasyon ve mutluluk dolu değil. Bolca çaba, bolca pes etme, bolca yeniden başlamayla dolu. Belirsizlikle dolu. Ama bazen böyle olur.
Umut etmeyi nasıl hatırlarım ben de bilmiyorum şahsen ama hâlâ yapmak istediklerim var. Bu sebeple sıkıca çabalıyor, bu çabalarımı bu günlüğe iliştiriyorum.
Son günlerde bu melodinin verdiği hissiyat beni yazmaya daha da itiyor.. Yazdıkça yazımın, yazı dilimin ne kadar değiştiğini fark ediyorum. Büyü gibi hissettiriyor, hoşuma gidiyor. Gerçi.. 10 yıl sonra bugün yazdıklarımı okursam yastık ısırarak utanacağıma eminim ama neyse xD Yazmayı kalbiyle seven pek-çok yazar böyle hissediyordur sanırım.
Kendimizi çok eleştirip durduğumuz için asla yazdıklarımıza "mükemmel" diyemiyoruz. Bu özgüvensizlik değil, en iyimizi görmek istememizden ötürü~ Akıl sağlığına zararlı hâle getirilmediği sürece bunun yazmakta da, çizimde de, dansta da iyi bir getiri olduğuna inanıyorum~
youtube
Belirsiz, zorlu günlerde elinden geleni yapan herkesin emeklerine sağlık~ ~Anka
6 notes · View notes
camillacammy · 2 years
Link
0 notes
antalyamemurlarcom · 2 years
Text
Afet Sonrası Psikolojik İlk Yardım ve Çocuklara Yaklaşım semineri düzenlendi
Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü ve Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi koordinatörlüğünde “Afet Sonrası Psikolojik İlk Yardım ve Çocuklara Yaklaşım” konulu seminer düzenlendi. Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü ve Psikoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi koordinatörlüğünde “Afet Sonrası Psikolojik İlk Yardım ve Çocuklara Yaklaşım” konulu seminer düzenlendi. Edebiyat Fakültesi Bumin Kağan Konferans Salonu’nda Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Arş. Gör. Dr. Ayşe Büşra İplikçi ve Dr. Öğr. Üyesi Fatma Mahperi Uluyol tarafından gerçekleştirilen seminere akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katıldı. DEPREME KARŞI EN BÜYÜK GÜCÜMÜZ BİRLİK VE DAYANIŞMA Seminer öncesinde konuşan Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Aydın Çivilidağ, “Binlerce insanımızın canlarını yitirdiği, yaklaşık 13 milyon kişinin olumsuz olarak etkilendiği çok büyük bir deprem yaşadık. Deprem gibi doğal afetler insanlarda çok ciddi travmalara neden olmaktadır. Depreme karşı en büyük gücümüz birlikte en zor günlerde bir araya gelebilme, dayanışma ve birbirimize destek olmaktır. Bu zor günlerde psikolojik sağlığımızı arttırmamızın en önemli yolu bilinçli olmak ve rasyonel düşünebilmektir. Bugün ve bundan sonraki süreçte yapılacak bu türden toplantılar ile bu ve buna benzer afetlerle başa çıkabilmek için bilgi ve becerilerimizi geliştireceğiz. Böylelikle hem kendi psikolojik sağlamlığımızı güçlendirirken hem de travmatize olmuş insanlara psikolojik destek sağlayabileceğiz.” diye konuştu. DEPREMZEDELERE NASIL YAKLAŞILMASI GEREKTİĞİ ANLATILDI Travmatik olayların belirgin özelliğinin yaşamı belirli bir süre rotasından çıkarmak, insanları çaresiz, endişeli ve korku içerisinde bırakmak olduğunu belirten Doç. Dr. Aydın Çivilidağ, “Zaman içerisinde travmanın etkileri genellikle azalmaktadır. Bugün kendimiz, çevremizdeki insanlar ve depremden doğrudan etkilenen insanlar için ne yapabiliriz? Ne yapmalıyız? sorularına bölümümüzün kıymetli hocaları ile cevaplar arayacağız. Son derece yararlı bir program olacağına inanıyorum.” ifadelerini kullandı. İnteraktif bir ortamda dinleyicilerin soru ve katkılarıyla gerçekleşen seminer aynı zamanda teams uygulaması üzerinden de canlı olarak takip edildi. Seminerde konuşmacılar, yaşanan deprem sonrası kendi ruh sağlığımızı nasıl koruyabiliriz, afet sonrası çocuklara karşı nasıl bir yaklaşım sergilenmeli, travmatize olmuş insanlara nasıl davranılmalı ya da nasıl davranılmamalı gibi pek çok konuda önemli bilgiler aktardı. ACILARINI PAYLAŞTIĞIMIZI VE YALNIZ OLMADIKLARINI HİSSETTİRMELİYİZ İnsanların acılarını yaşamalarına izin verilmesi gerektiğini söyleyen uzmanlar, “Depremzedelere yapacağımız en güzel yardım onları anladığımızı, acılarını paylaştığımızı ve yalnız olmadıklarını hissettirmek olacaktır. Sen güçlüsün, sana hiç yakışıyor mu gibi cümlelerle onların üzerinde baskı kurulmamalı. Belirli bir dönem gerek yetişkinlerin gerekse çocukların tepkilerine yüksek tölerans göstermeliyiz. Çok acı bir olay yaşadık. Atlatılması kolay değil elbet ama doğru davranışlar sergilediğimiz takdirde zamanla tarvmaların giderek azaldığını gözlemleyeceğiz.” şeklinde konuştu. ÇOCUKLARA YAKLAŞIMDA DAHA FAZLA ÖZEN GÖSTERMELİYİZ Söz konusu çocuklar olduğunda daha dikkatli olunması gerektiğini belirten uzmanlar, “Yetişkinlere nazaran çocuklar daha kırılgan olabiliyor şüphesiz. Onun için afet sonrası çocuklara yaklaşımlarımızda çok daha fazla özen göstermeliyiz. Çocukların yaş gruplarına uygun olarak anlatımlar yapmalıyız. 3-6 yaş çocuklara birlikte oyun oynayarak   birşeyler anlatabiliriz gerekiyorsa. 6-12 yaş çocuklara biraz daha soyut düşünme becerileri gelişmeye başladığı için çizimler yaptırılabilir  ya da hikayelerle anlatım yolu denenebilir. Ergenlik dönemindeki çocuklara ise çocuğun içinde bulunduğu duygu, durum iyi tahlil edilerek ona göre bir anlatım yolu ve metodu tercih edilmelidir.” ifadelerini kullandı. Read the full article
0 notes
tozluveolagan · 2 years
Text
Kitap Önerisi: Bitki Avcıları
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bugün size kitaplığımın en değerli parçalarından birini göstermek istiyorum. Tabii ki fiyatından dolayı değil, benzer bir çalışmanın üstelik Türkçe basılmış kaynakların yetersiz oluşundan dolayı değerini çok yüksek buluyorum.
Bugün isteyen herkes, dünyanın neresinde yetişmiş olursa olsun istediği çiçeğe ya da baharata daha kolay ulaşabiliyor. Tabii ki bu her zaman böyle değildi. Tüm bunların bu kadar kolay ulaşılabilir olmasını, türler açısından zenginliğin olmasını ve günümüzde artmaya devam etmesini girişimci ruhlu bitki toplayıcılığı yapan kaşiflere borçluyuz. Bu insanlar kendilerinden uzakta bulunan bitkileri tanımak, onların yayılımını sağlamak için yaşamlarını riske atarak bir yolculuğa çıkıyorlar. Toplumlar, bitkisel hammaddeleri elde edebilmek için birbirleriyle savaşıp, tohumlar üzerinden anlaşmalar imzalıyorlar.
Bu kitapta da işte modern dünyanın şekillenmesine katkı sağlayan geçmişin ve günümüzün bitki avcılarının hikayeleri yer alıyor. Bilim insanlarına göre dünyadaki bitki türlerinin yalnızca dörtte üçünü sınıflandırabilmiş durumdayız. Bu da demek oluyor ki geleceğin bitki avcılarının kat etmesi gereken uzun bir yol var.
Kitabın içindekiler kısmını diğer görsellerde paylaştım. Ayrıca hemen hemen her ana başlıkta tarihsel değeri yüksek tıpkıbasım belgeler mevcut. Bunların bir kısmına @internetarchive üzerinden ulaşabiliyorsunuz ama elinizin altında olması kitabı kurcalarken belgelerden yararlanmak daha başka bir şey. Biz bunu Nutuk okurken çok iyi anladık çünkü. Oradaki savaş planları, çizimler, haritalar da olmadan metni anlamanız kolay olmuyor.
Ben bu kitabı ve diğer otuza yakın kitabı 2018'de kazandığım ilk maaşımın yarısıyla almıştım. Şimdilerde baskıları tükenmiş durumda. Nadir Kitap gibi yerlerde sahaflardan bulabiliyorsunuz ama ciddi anlamda yüksek fiyatlara satılıyor. Çok yüksek bir fiyata almak yerine, ilginizi çektiyse @isbankasikulturyayinlari na tekrar baskı için mail yoluyla baskı oluşturabilirsiniz. 🥰
11 notes · View notes
tumitutscanlation · 4 years
Text
Heavenly Blessing – 152. Bölüm
Mega // Drive // Wattpad
Bölüm 152: Dört Kutsal Kral Kararmış Duvarlarda Saklanıyor
Sahiden de bir yüz vardı. Belki alevler tümüyle yakamadığı için, belki de yukarıdan eriyen boyalar aşağıya süzüldüğü ve yüzü sararak mahvolmasına izin vermediği içindi, ama her şekilde Xie Lian’ın parmağının ucunda kesin olarak küçük, yarım bir insan yüzü vardı. Dikkatli bir şekilde katılaşmış siyah malzemeyi kazımaya başladı ve Pei Ming oldukça şişmiş sol elini tutarak yorum yaptı. “Ekselansları duvar resimleri sizi büyülüyor mu yoksa?”
“Ondan değil.” Diye cevapladı Xie Lian. “Ama cüretkar bir fikrim var.”
“Duyalım.” Dedi Pei Ming.
“Tong Lu Dağına gelmek için eşsiz bir fırsatımız olduğuna göre, potansiyel Hayalet Kralları durdurmak dışında, belki kökenlerinin kaynağını da araştırabiliriz? Örneğin, onları kim yarattı ve nasıl bir güç tüm bunlara olanak sağlıyor? Belki de tek bir saldırıyla onu yok edebilir, dünyayı bu felaketten tamamen kurtarabilir ve bir daha asla yeni bir Hayalet Kralın doğmasından endişe etmeyebiliriz.”
“Sahiden gözüpek bir düşünce.” Dedi Pei Ming. “Ama Hua Chengzhu hiçbir şey bulamadı, muhtemelen biz de boşuna zaman harcamış oluruz. Bu şartlar altında uğraşmamamızı öneriyorum.”
Ancak Hua Cheng de söze girdi. “Ben yeteneklerim yetersiz ve sınırlı olduğu için hiçbir şey bulamadım. Ayrıca sürekli öldürmekle meşguldüm. Eğer araştırmanın başına Gege geçerse, o zaman sonuçlar farklı olacaktır.”
“Hayır hayır. Sınırlı yeteneklere sahip olan kişi esas benim. San Lang benden çok daha muktedir.” Dedi Xie Lian.
“…”
Pei Ming daha fazla dinlemeye dayanamıyormuş gibi, Pei Su’yu Ban Yue’ye attı ve yürümek üzere arkasını döndü. “Sanırım ben biraz temiz hava alacağım.”
Diğer tarafta, Xie Lian’ın katılaşmış siyah maddelerin bir kısmını temizlemesi hiçte zor olmamıştı, gözlerini açıp kapattı. “Bunlar yoksa…”
Bu katman hafifçe yanmış görünüyordu, sert materyal büyük tabakalar halinde soyulabiliyordu!
Kısa bir süre içerisinde büyük bir kısmı temizleyebilmiş, bir bebeğin yumruğu büyüklüğünde insan yüzünü ortaya çıkartmıştı. Her ne kadar çizgiler basit görünse de, yüz ifadesi canlıydı, sanki bir şeyin peşinden koşuyormuş gibiydi ve gözlerindeki tutku bile çok güzel betimlenmişti. Bu siyah katılaşmış katman bir tür koruyucu tabaka gibiydi ve tabakanın altındaki renkler sanki yeni işlenmiş gibi canlıydı. Xie Lian başını geriye çevirdi. “San Lang, beraber yapalım…”
Hua Cheng hareket etmedi, ama karanlıkta gümüş ışıklardan bir alan parladı. Kısa bir süre sonra gümüş kelebekler sessizce belirdi, uçuştular ve kararmış duvarların önünde durdular. Kanatlarındaki tek düze çırpınmalarla birlikte, Xie Lian minik parçalanma sesleri duydu ve bir maskenin parçalanması gibi, kara duvarlarda sayısız küçük çatlaklar belirdi.
Ve ardından çökme geldi.
Duvarları kaplayan siyah, katı materyallerin hepsi kaybolmuş, arkalarındaki resmi ortaya çıkartmışlardı –
Devasa, renkli bir duvar resmini!
Xie Lian duvara bakmak için başını kaldırdı, tek hissedebildiği şey zihninin çırpınışıydı.
Tüm duvar resmi görülebilir bir şekilde dört seviyeye bölünmüştü. En üstteki seviyede bulutlarla örtülmüş ışıl ışıl altın bir ışık vardı, insanlar yoktu.
İkinci seviyede sadece tek bir karakter çizilmişti ve yakışıklı, beyaz cübbeli genç bir adamdı. Altın ışık bu insanı çevreliyordu ve ışık birinci seviyedekiyle aynı boyadan tasvir edilmişti.
Üçüncü seviyede dört kişi çizilmişti. Her birinin yüzü, kıyafeti, ifadesi ve duruşu farklıydı, ve ikinci seviyedeki beyaz cübbeli genç adamın yarısı boyutundaydılar.
Dördüncü seviyede ise, ki bu sonuncusuydu, sayısız insan vardı ve onlar da üçüncü seviyedekilerin yarı boyutundaydılar. Her birinin yüzü tamamen aynıydı, ifadeleri açıktı, her biri tutku, tapınma, sevinçle doluydular. Xie Lian ilk soyduğu yüz en alttaki yüzlerden birisiydi.
Tüm duvar resmindeki çizimler narin ve olgundu, Xie Lian tekrar konuşabilene dek uzun bir süre tutulmuş kaldı. “San Lang, sen… sen bunu daha önce görmüş müydün?”
Hua Cheng yavaşça konuştu. “Tong Lu dağının neredeyse yarısını gezdim ve Wu Yong’un kutsal tapınaklarının muhtemelen hepsine girdim, ama yemin ederim böyle bir şeyi hiç görmedim.”
Xie Lian. “Bu duvar resminin iki bin yıllık olduğunu sanmıyorum.”
“Olmasına imkan yok.” Dedi Hua Cheng. “Renklerin ne kadar iyi olduğuna bak ve ne şartlar altında tutulduğuna, bence en fazla yüz seneliktir. Belki de daha yeni.”
Bunun anlamı, duvar resminin sonradan yapıldığıydı!
Xie Lian en üst seviyeyi işaret etti. “Bu seviye ‘cennet’i tasvir ediyor olmalı, sonuçta “Cennetin Yolu” tüm varlıkların üstündedir.”
Ardından ikinci seviyeyi işaret etti. “Bu seviyedeki Wu Yong’un veliaht prensi olmalı. Sonuçta bu tapınak Wu Yong’un veliaht prensine adanmış, dolayısıyla bu duvar resmindeki ana kişi o olmalı, o zaman bu duvar resmindeki en büyük kişi cenneti saran ışıkla aynı renkle boyanmış. Cennet Yolundan sadece bir adım geride.”
Ardından dördüncü seviyeyi işaret etti. “En alt seviyedekiler en küçükleri, yüzleri tümüyle aynı, onlar Wu Yong’un halkı olmalı.”
En sonunda üçüncü seviyeyi işaret etti. “Ama peki ya bu dördü? Duruşları ve yüzleri bir yana, Wu Yong insanlarının üstüne ve veliaht prensin altına yerleştirilmişler. Bunun anlamı dördünün aynı mertebede olduğu. Valiler? Astları? Veya…”
Hua Cheng birkaç adım yaklaştı ve yardım etti. “Gege, bak, onların da bedenlerinde bir parça ruhani ışık var.”
Sahiden de vardı, sadece, Wu Yong’un Veliaht Prensinin etrafındaki hale çok güçlü olduğu için, kıyas yapıldığında onların halesi gölgede kalmıştı. Xie Lian durumu kavradı. “Onlar veliaht prensin yükseldikten sonra atadığı vekil generalleri.”
Bunun anlamı da bir zamanlar Feng Xin ve Mu Qing ile aynı durumda olduklarıydı.
Xie Lian büyük salonda bir tur attı ve sadece kapılara bakan bu duvarın sırları olduğunu teyit etti; diğer duvarlar öyle yanmışlardı ki daha da küle dönemezlerdi.
Bu duvar resmini kim çizmişti? Kim içindi? Ne tür bir mesaj taşıyordu?
Sadece bu resimle, Xie Lian daha fazla sonuç çıkartamazdı. Bir an düşündükten sonra Hua Cheng’e döndü. “Yola devam ederken Wu Yong tapınaklarına biraz daha dikkatli bakalım. İçimden bir ses bu duvar resminin tek olmadığını söylüyor.”
Hua Cheng başını kaldırdı. “Ben de öyle düşünüyorum.”
İkisi ve Pei Su’ya destek olan Ban Yue kutsal tapınaktan ayrıldılar ve ancak o zaman Xie Lian ekiplerinde bir kişinin daha olduğunu anımsadı. “General Pei nerede?”
Pei Ming hava almak için dışarıya çıkacağını söylemişti ve ilk tapınaktan çıkan oydu, onlar uzunca bir süre tapınakta oyalandıktan sonra bile geri gelmemişti. Xie Lian birkaç kez seslendi ama cevap alamadı. “Umarım böyle bir zamanda kaybolmamıştır.”
Dördü küçük, terk edilmiş kasabanın etrafına baktılar ve Tong Lu’da ruhani iletişim rünü kullanamadıkları için çabaları sonuçsuzdu. Tam Xie Lian çaresizliğe düşecekken Hua Cheng konuştu. “Gege, endişelenme. Bir yolu var.”
Elini uzattı ve avucundaki küçük bir gümüş kelebek yavaşça kanatlarını çırpmaya başladı, Xie Lian’ın etrafında uçarak birkaç tur attı. Her ne kadar Xie Lian hayran olmuş olsa da, ne yapacağını bilmiyordu. “Ne…”
Ta bu sırada, aniden birkaç zorlu nefes sesi duydu. Kısa bir süre sonra ise gümüş kelebeğin bedeninden bir erkeğin sesi yükseldi.
Adam konuştu. “Seni burada göreceğim hiç aklıma gelmezdi.”
Pei Ming!
Xie Lian Hua Cheng’e baktı. Hua Cheng kıs kıs güldü. “Dün herkesin üzerine bir gümüş kelebek bıraktım.”
Pei Su zahmetle başını kaldırdı. “…Yani, gümüş kelebekler, kimse fark etmeden başkalarının, her hare, ketini takip etmek, için kullana, biliyorsun? Çiçeğe Uzanan, Kan Yağmurundan da bu beklenirdi.”
“Bilip bilmeden konuşma.” Hua Cheng lafı ağzına tıktı.
“…”
Xie Lian gümüş kelebeği avucunda tuttu ve seslendi. “General Pei? Neredesin? Karşında kim var?”
“Özür dilerim gege.” Dedi Hua Cheng. “Sadece dinleyebiliriz, konuşamayız.”
Xie Lian bir an düşündü. “Makul.” Eğer dinleyen kişinin sesi de karşı tarafa iletilse, o zaman fark edilmeleri çok kolay olmaz mıydı?
Kısa bir süre sonra bir başka genç adamın duygusuz sesi bitap bir halde konuştu. “Yaşlı Pei, uyarıyorum – şu anda saçmalamasan iyi olur. Dikkatli olmazsan seni ölümüne dövebilirim.”
Sesi duyunca Xie Lian’ın gözbebekleri irileşti.
Bu Ling Wen’in erkek formuydu!
“Anladım!” Dedi Xie Lian heyecanla. “Bunca zamandır öldüren siyah cübbeli adam… Ling Wen’in erkek formuydu.”
“General Pei’yi alıkoyan, Üstat Ling Wen mi?” Pei Su soruyordu.
“Bilmiyorum. Hala dinlemekteyim.” Diye cevapladı Xie Lian.
Diğer tarafta Pei Ming konuştu. “Soylu Jie, bu hiddet neden.”
“Kapa çeneni.” Dedi Ling Wen. “Sana konuşma dedim, hiddetlenen ben değilim, başkası. Sana söylüyorum, şu anda bedenimi ben kontrol etmiyorum, yani seni enkaza çevirirsem sorumlusu ben değilim.”
“İkimiz de aynı durumdayız, tek kasımızı bile oynatamıyoruz, neden korkutuyorsun ki?” Dedi Pei Ming.
Xie Lian başını kaldırdı. “General Pei’yi yakalayan Ling Wen değil. Şu anda ikisi de bir yerde hapisler, birisi onları bağlamış.” Ardından düşüncelere daldı. “Brokarlı Ölümsüzü bile baskılayabiliyor, bu kim olabilir?”
“Hala giyiyor musun…” Diye sordu Pei Ming.
Yüksek sesle söylememişti, ama herkes neden bahsettiğinin farkındaydı.
Brokarlı Ölümsüzden!
“Evet. Senin sahiden hiç sevmiyor, bu yüzden laflarına dikkat et.” Ling Wen cevapladı.
“Ne düşündüğünü nereden biliyorsun?” Pei Ming merak etmişti. “Dürüst olmam gerekirse, sana inanamıyorum. Ne diye aptal aptal bu karmaşayı çıkarttın? Uluorta Büyük Savaş Salonunu soydun, altın kaseni kırdın ve şimdi de Tong Lu Dağında koşuşturuyorsun. Ne yani, o mu sana bunları yapmanı söyledi?”
“O hiçbir şey yapmadı, gelmek isteyen bendim.” Dedi Ling Wen. “Yaşlı Pei, soru sormayı bırak! Sinirleniyor. Hissedebiliyorum.”
Pei Ming çenesini kapattı. Bir süre sonra Ling Wen küçük bir nefes verdi, görünüşe göre Brokarlı Ölümsüz en sonunda sakinleşmişti. Bu nedenle Ling Wen sordu. “Ve, sende ne var Yaşlı Pei? Tong Lu Dağına gelmekte ne? Ve böyle yaralı görünmesi için sol kolunu bin tane eşek arısı falan mı soktu?”
Pei Ming’in sesi de incinmiş ve kederliydi. “Kötü şans, karmaşık bir durum. Kısaca, Minik Pei işimi hiç kolaylaştırmıyor. İşlerin bu kadar acıklı bir hale gelmesine gerek yoktu, ama kimin aklına geldiğim gibi talihsizlik yıldızımla karşılaşacağım gelirdi ki? Yaralanmasam birisinin beni bu lanet yere sürüklemesine izin verir miydim sanıyorsun? Kim olduğunu göremedim bile.”
Bu lanet yerin tam olarak neresi olduğu söyler misin? Xie Lian iç geçirdi, Bir mağara mı ev mi yoksa başka bir şey mi, en azından nereye bakacağımı bilirim.
Ancak hiçbir ipucu yoktu. Mesafe Kısaltma Rünü Tong Lu Dağında kullanılamazdı, bu nedenle Pei Ming çok uzaklaşmış olamazdı. Sesleri silik yankılarla birlikte biraz derinden geliyor gibiydi, muhtemelen geniş bir alandaydılar. Ve bir de Xie Lian su sesi duyuyordu.
Öncesinde buraya gelirken nehir veya göllerden geçmemişlerdi, ve Wu Yong’un kutsal tapınağından daha geniş bir yer de görmemişlerdi. Bu nedenle bulundukları yer sadece –
Yeraltında olabilirdi!
Ama bu küçük kasaba çokta küçük değildi, yeraltına giriş neredendi?
Pei Ming sordu. “Ve peki ya sen? Senin bin tane canavar ve iblis öldürdüğünü duydum, herkesin ödünü kopartmışsın. Tebrikler. E yani, artık bir numaralı sivil tanrı olamayacaksın artık, neden kariyerini başka bir yönde ilerletip biz savaş tanrılarına katılmıyorsun? Seni buraya bağlayabilen nasıl bir yaratık böyle?”
Ling Wen tatsız bir şekilde güldü. “Ben de bilmiyorum. Kazayla Yağmur Ustasıyla dövüştüm ve sonrasında sersemlemiştim, bu nedenle muhtemelen biri arkamdan yaklaşıp pusu kurdu. Sormana gerek yok, er ya da geç kendisini gösterecektir. Sadece kim olduğunu ifşa etmemeye dikkat et.”
Tam bu sırada üçüncü bir ses konuşmaya katıldı. “Pei Ming, Nangong Jie, sizi lanet ikili, şansınızı zorlamanıza gerek yok. Sahte derilerinizin altından sizi tanıyamayacağımı mı sandınız?!”
 Çevirmen: Nynaeve
Not: Kısa hatırlatma, Nangong Jie; Ling Wen’in gerçek-insan ismi. ‘Ling’ ne demek bilmiyorum (Google: Bilge/Zeki/Ruh), ama ‘Wen’ ‘Literatür’ (Google: Kültür/Dil/Yazım) demek. Bu unvanı.
Not 2: Çeviri hataları için şimdiden çok özür dilerim, uzun zamandır çeviri yapmıyordum ve bu bölümü yarım bırakmıştım, aynı nedenle de takıldığım yerlerde yardım alacağım kimse de yoktu…. :(
136 notes · View notes
acid-gramma · 4 years
Note
At lütfen nej çok yararlı olur
Soru hatırladığım kadarıyla şeydi, pedofililer kendini bastırıyor mataryeller yasak, yasak olduğu için kendilerini tatmin edemiyorlar o yüzden atağa ve gerçek aksiyonlar yaparak cocuklara zarar veriyorlar bence çocuğa benzeyen gerçekçi seks robotları olmalı bunun çözümü budur” cevabım biraz agresif olmuş muhtemelen sorulan soru da agresifti o yüzden yargılamayın mk.
Neden çocuk cinselliği içeren görsellerin veya materyaller’in tüm dünyada yasak olduğunu bir araştırmalısın diye düşünüyorum. Sorunla hemen hemen ayni yere çıkıyorlar.
Pedofillerin ciddi şekilde çok büyük bir kısmı bunu bastırıyor, bastırmaya çalışıyor. hayatları boyunca bu tür bir ilişkiye yaklaşmıyorlar bile. Utanıyorlar korkuyorlar veya her neyse işte, onlar için mastürbasyonluk materyallere ulaşmak bile çok zor ve yasal değil(burda direkt çocuk pornosundan bahsetmiyorum, çizimler-bile göremezsiniz, çocuk-cinsellik çağrıştıran şeyler birkaç saat içinde silinir public internet ortamında). Peki neden görmüyoruz? konuyla ilgili ilgisi fikri olmayanlar bile verir cevabını. ''Etik değil'', ''doğru değil''. e peki kardeşim neden etik değil? bunu normal bir fetişten ayıran nedir? basitçe fetiş dediğimiz şey sekse giden yolda kişi için tahrik edici şey-beğeni zevk- olmasıdır. çocuklara ilgi bu yüzden fetişizm değil sapkınlık olur, çünkü onlarla seks sağlıklı değil.
Böyle olmalı çünkü bu zarar verici bir şey, gerçekleşmesi dahilinde penetrasyonda oluşacak fiziksel zararın yanında zihinsel anlamda çocukları “bozar” ve sağlıklı bireyler olmalarını engellerler. Ama bunları biliyoruz zaten. Gelmek istediğim nokta şuydu; gerçekçi seks robotlarının ortalıkta yasal bir şekilde gezmesi bunun pornosunu çıkarır, herkesin böyle bir ilgi-sapkınlık (her ne demek istiyorsan) olduğunu görmesini sağlar hatta özendirebilir bile. Zaten insanlar genel olarak kolay etkilenen, gördükleri şeylere imrenen tipler, herkesin kendisini sorgulamasını sağlayabilir bile 'acaba ben de bundan hoşlanıyor olabilir miyim' diye... Sonra o içerikler,materyaller şayet yasal olursa porno sitelerinde başına “real” gelenlerini görmeye başlarız/:
İnsan üremek için yaşıyor nihayetinde, genlerimizi aktarmak, sağlıklı bir gelecek nesil yetiştirmek için yaşıyoruz ve bu yüzden de hem mevcut ebeveynler için hem geleceğin ana-babaları için en değerli şey çocuklarıdır. Genlerimizde var bu, hayatımızı birlikte geçirmek isteyeceğimiz partnerlerde bile aradığımız şey içgüdüsel olarak ''bana sağlıklı bir evlat verebilecek mi, onu iyi şartlarda yetiştirecek imkana sahip mi'' -burdan güzelliğe-paraya ya da toplumsal güce neden değer verdiğimiz,sevdiğimiz gibi konulara gidiliyor düşsel olarak konumuzla alakası yok.-
Ebeveynler çocuklarının güvende olduğunu bilmek ve sağlıklı yetiştirmek ister.
O tür robotlar yüzeysel bakıldığında kimseye zarar vermeyecek gibi görünse de topluma psikolojik bir yıkım getirir. Sonuç olarak legalleştirilmemeli ama tabii ki yapılacaktır. Görsellere vs bile deepweb,darkwebde erişim varken geleceğin teknolojisinde bunların yapılıp satılmayacak olması işten değil.
Ki yapılsın da, el altından satılıp kullanılmaları bir çok çocuğu koruyabilir bile. Pedofillerin bundan fazlasıyla utanıyor olması ve düşüncesinin bile ciddi cezaları -toplumsal ya da hukuki- beraberinde getiriyor olması onları korkutan ve çocuklarımızı koruyan tek şey olduğunu düşünüyorum. Böyle kalmalı
31 notes · View notes
morkedisblog · 3 years
Text
Sabahtan beri bir ÇERKES tagi var anlayan anlamayan/Çerkes doğan, olmayan/içerden çıkan sonradan giren/osuruk atan top tutan/yalama yapan portakal atan herkes orada yav Çerkes bilmem ne birşeyi Alman tarım bakanı CEM ÖZDEMİR hakkında Çerkes bakanımız demiş Alman DW de Çerkeslerin asimile edildiklerini öne sürüp Anatevkadaki sütçü Tevye gibi giyinmiş çizimler üstüne ağlatan Qafe ekleyip birkaç napaşoteh(Çerkeslerin yüzkarası surat derimizi yüzen anlamına gelir)konuşturmuşlar😴bize ne Alman vatandaşından?Birisi Kenan Evren Çerkes demiş kabûl etmiyorum!Yav bana ne her insanın bir kökeni var ve haklı olarak gurur duyar geçmişiyle ama sinirlerim kaldırmıyor😠Bir manyak da "CİRCERHSİAN"nedir deyip hakaret etmiş şimdi hanım evlatları gözlerini kapatsınlar ya da sayfamdan çıksınlar o dangalağın dip seviyesine inip cevap veriyorum anlamayanla anladığı dilden konuşma huyum var naçizane o lakapı büyükannen kendisini tatmin edip gebe bırakan KAFKAS gençlerine vermiş o gün bugündür dedelerimin büyükannenle yaşadıkları azgın saatler hatırlanır anladın mı gerizekâlı istiyorsan sen de gel terbiyesiz😈Ayrıca Usa'dan başla Afrikaya kadar her ülkede Çerkes vardır çoğu kökenlerini unutmuştur asimile olmuştur biz kolay yozlaşmayızda Sahipsiz kalan kızlarımız evlilik yapmışlardır namusluyuz metres-orospu olmayız dilini konuşmaya konuşmaya unutmuş torunlarına aktaramamıştır yoksa Çerkes-Adıge kökenli çok ünlü-güçlü-zengin insanlar vardır!
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
instagram
0 notes
mizemediaagency · 3 years
Text
Hiç Eskimeyecek 14 Sıcak Web Tasarım Trendi
Hiç Eskimeyecek 14 Sıcak Web Tasarım Trendi
Tumblr media
Dışarıdaki en gürültülü içerik ortamı sonunda nasıl sessiz olunacağını öğrendi. 2015 yılında web tasarımı, aşırı bilgi yüklemesinden, boş alan ve basitlik etrafında dönen bir estetiğe geçti. Dergilerden bir ipucu alan web sayfaları, okuyucuları daha fazla içerik ortaya çıkarmadan önce göze hoş gelen açılışlarla cezbetmek için büyük, yüksek çözünürlüklü fotoğraflar ve tipografi kullanıyor. 
Bu tasarım, sadeliğe yönelik yeni bir çekicilikten ve her yıl artan mobil web trafiğine hitap etme ihtiyacından etkilenmiştir. Fazlalığı ortadan kaldırmaya yönelik bu çaba karşısında, 2015’te şu ana kadar öne çıkan 14 tasarım trendi burada.
 1. Minimalizm
Gönderen basitleştirilmesi logolar tüm web sayfalarını temizleyerek ve yazı biçimlerini (burada, sana Google’ı bakıyor), minimalizm diğerlerini etkileyen eğilimdir. Web siteleri, asıl içeriğine daha fazla odaklanıyor ve etrafındaki tüm dağınıklığı azaltıyor. Altbilgiler, kenar çubukları ve kenarlıklar ortadan kalkıyor ve şirketler görsel tasarımlarında baskın bir rengi vurguladıkça renk paletleri bile basitleşiyor. StubHub’ın logo değişikliği bu trendin mükemmel bir örneğidir.
 Resim kredisi: stubhub 2. Uygulama benzeri menüler Mobil pazarı göz önünde bulundurarak tasarım yapmak, estetikten daha fazlasını değiştirir. Web illüstratörlerinin içeriklerini organize etme ve okuyucuların içeriğe erişmesine nasıl izin verme konusundaki düşüncelerini etkiledi. Yapışkan menüler ve kenar çubukları, okuyucuların gerçekten görmek istediği içeriğe yer açmak için gözden düşüyor. Bu günlerde, menüler ekranın üst kısmındadır ve çoğunlukla gizlidir, tek bir simgeyle (genellikle “hamburger” olarak adlandırılan üç satırlık bir yığınla belirtilir) seçildiğinde aşağı düşer veya daha sağlam bir menüye kayar. Sosyal medya analiz şirketi Unmetric , bu menü tarzının güzel ve basit bir örneğine sahiptir.
Resim kredisi: Metrik olmayan 3. Hayalet düğmeleri Web siteleri gürültülü, gösterişli butonlardan uzaklaşıyor, şeffaf butonlara kucak açıyor. Daha az rahatsız edici oldukları için hayalet düğmeler, sitelerin, aksi takdirde kullanıcıları tıklamaya zorlayacakları harekete geçirici mesajlar yerine izleyicilerin gerçekten görmesini istedikleri içeriğin daha fazlasını vurgulamasına yardımcı olur. Hayalet düğmeler, merkezde basit tipografide bir veya iki kelime ile birlikte yalnızca bir düğmenin ana hatlarını (dolgusuz) içerir. Bir web tasarım firması olan BigDrop , açılış sayfasında göze çarpan bir hayalet butona sahiptir.
Resim kredisi: BigDrop 4. Kahramanın saltanatı Görüntü 2014’te zaten trend olan kahraman imajı bu yıl hiçbir yere gitmedi ama gelişti. Geçen yıl, web’in her yerindeki siteler standart kahraman resmi içeriyordu: bir web sitesinin üst kısmında göze çarpan bir şekilde öne çıkan yüksek çözünürlüklü (HD) bir resim, kullanıcının tarayıcı penceresinin tüm genişliğini kaplayan yalnızca birkaç kelimelik metinle genişletiyordu.
Bu yıl kahraman imajı birkaç dikkat çekici şekilde değişti. Bazı siteler HD fotoğrafı bir adım daha ileri götürdü ve HD videoyu açılış sayfalarına yerleştirdi . Diğerleri ise tam tersi bir yol izledi: metne dikkat çekmek için afiş fotoğrafını bulanıklaştırmak veya basit renkli bir arka plan lehine tamamen kaldırmak. Spotify’ın sitesi, bu trendlerin bir karışımını gösteriyor, sayfanın bir yarısında bir görüntü sunuyor, ancak başlığı için bol miktarda beyaz alan ve önyükleme için pastel ve hayalet bir düğme bırakıyor.
Resim kredisi: spotify 5. İlginç tipografi Kahraman imajı popüler hale geldiğinde, tasarımcılar tipografiye daha fazla dikkat etmeye başladılar. İlgi çekici bir yazı tipi seçmek, site içeriğinin çoğu basitleştirilmiş ve minimalizmin bir etkisi olarak azaltıldığında, bir ziyaretçinin dikkatini çekmek için çok önemlidir. Reklam ajansı RSQ , web sitesinde özel tipografi kullanır ve mesajını izleyicilere vurgulamak için başka dikkat dağıtıcı unsurlar olmadan güçlü bir ifade sunar.
Resim kredisi: RSQ 6. Hazır fotoğraflara benzemeyen stok fotoğraflar Jenerik stok fotoğraf günleri sona erdi (fotoğraf tanrılarına teşekkürler); ağızları açık bırakan görseller burada. 500px ve Unsplash gibi topluluklarla , yüksek kaliteli ne istersen onu yap fotoğrafçılığı bulmak her zamankinden daha kolay. Sonuç olarak, web siteleri artık koordine olmayan bir stok fotoğraf alışveriş çılgınlığının sonucu gibi görünmüyor. Şimdi, aslında gerçek hissediyorlar.
Resim kredisi:500 piksel 7. Tek sayfa tasarımı Artık kimse birden fazla sayfaya tıklamak istemiyor. Bunun yerine, kullanıcılar içeriği tek bir uzun sayfada kaydırmayı tercih ediyor. Bu eğilimin de kökleri mobil web’de gezinmeye dayanıyor çünkü baş parmağınızla aşağı kaydırmak, birden çok sayfaya tıklayıp her birinin yüklenmesini beklemekten çok daha kolay. Bu yıl bu kavramı güçlendirdi ve birkaç web sitesi yalnızca tek bir sayfa olsa da çoğu, sahip oldukları sayfa sayısını azaltıyor ve her birinin içeriğini daha mobil uyumlu olacak şekilde uzatıyor. Smartwater’ın web sitesi, ziyaretçinin suyunun buhardan damıtıldığını göstermek için aşağı değil yukarı kaydırmasını sağlayarak büyük etki için kaydırma kullanır.
İlgili: Harika Bir Blog Tasarımının Temel Öğeleri (İnfografik)
Resim kredisi: Akıllı su 8. Paralaks kaydırma Web sitelerini daha ilgi çekici hale getirmenin bir yolu olan paralaks kaydırma , izleyicileri bir sitenin içeriğine çeken üç boyutlu bir yanılsama yaratır. Birçok marka artık ziyaretçiler için daha sürükleyici bir etki yaratmak için paralaks kaydırmayı kullanıyor. Dangers of Fracking , bulutlardan yeryüzünün derinliklerine kadar bir yağmur damlasını takip ederken bunu zekice kullanır.
Resim kredisi: Fracking Tehlikeleri 9. Modüler tasarım Buna ızgara, fayans veya kart deyin, bu tasarımların her biri aynı etkiyi yaratır: içeriği verimli, estetik açıdan hoş bir şekilde düzenlemek. Tek bir içerik sütunu, karşılaştırıldığında verimsiz ve daha az kullanıcı dostudur. Modüler tasarım, bir sayfanın kullanıcılara daha fazla içeriği daha hızlı, daha sezgisel bir şekilde göstermesine ve aynı zamanda görsel olarak daha ilgi çekici bir düzen oluşturmasına olanak tanır. The Next Web ana sayfasında, iyi bir modüler tasarımın ders kitabı kadar mükemmel bir örneğini sunuyor.
Resim kredisi: Sonraki Web 10. Düz tasarımın evrimi Düz tasarım geçen yıl grafikler üzerinde büyük bir etki yarattı, öyle ki Google, malzeme tasarımı adı verilen kendi düz tasarım sürümünü yayınladı . Materyal tasarımı, düz tasarımla aynı estetiği kullanır, sadeliğe ve temiz sunuma odaklanır, ancak Google’ın tasarımında daha fazla incelik vardır. Düz tasarım, tanınabilir ancak minimalist iki boyutlu içerik oluşturmak için basit çizimler içerirken, malzeme tasarımı, görüntüye derinlik eklemek için degradeler, hafif animasyon ve gölgeleme kullanır. Çoğu web tasarımcısının minimalist bir zihniyete sahip olmasıyla, malzeme tasarımı yakında hiçbir yere gitmeyecek. Aşağıda, materyal tasarımının logolar için nasıl çalıştığına dair harika bir örnek olan Materyal Tasarım Blogu’nun açılış sayfası bulunmaktadır.
Resim kredisi: Materyal Tasarım Blogu 11. Çizgi simgeleri Malzeme tasarımının yanı sıra çizgi ikonları, skeuomorfizmin düşüşünü sonlandıran diğer bir harekettir. Tam olarak temsil ettiği nesneye benzeyen bir simge (Apple’ın iOS simgeleriyle popüler hale getirdiği bir tasarım stili) yerine, simgeler, hepimizin aşina olduğu bir eylemi, nesneyi veya düşünceyi ileten basit çizgiler ve şekillerle oluşturulur. Arama işlevini gösteren bir büyüteç veya bir menü için hamburger (üç yığılmış satır) gibi birçok çizgi simgesi web tasarımında evrensel hale geldi. Aşağıda, OtherIcons’tan satır simgelerine örnekler verilmiştir .
Resim kredisi: OtherIconsb 12. Google Haritalar entegrasyonu Google Haritalar herkesin başvurduğu harita hizmetidir ve giderek daha iyi hale gelmektedir. Özelleştirilebilir seçeneklerle, daha fazla marka, hizmeti web sitelerine entegre ediyor – bu çok gecikmiş bir hamle. Şirketler, sitelerine Haritalar ekleyebilir ve renklerini tercih ettikleri renk düzenini tamamlayacak şekilde özelleştirebilir . Örneğin Airbnb , kullanıcıların uygun odaların nerede olduğunu ve ne kadara mal olduğunu bulmalarına yardımcı olmak için Google Haritalar’ı ve özelleştirilmiş işaretçileri kullanır , böylece bütçelerine ve tarzlarına uygun bir kaçamak planlayabilirler.
Resim kredisi: Airbnb 13. Ölçeklenebilir vektör grafikleri (SVG) Apple, Retina ekranı piyasaya sürdüğünde, tasarımcılar kolları sıvadı. Grafiklerinin ve görüntülerinin Retina’nın daha yüksek çözünürlüğüyle birden pikselli görünmesine üzülen tasarımcılar, çizimlerinin iyi görünmesini ve herhangi bir cihazla uyumlu olmasını sağlayacak yeni yöntemler benimsemeye zorlandı. Neyse ki Ölçeklenebilir Vektör Grafikleri (SVG) bu zorluğun üstesinden geldi. SVG, grafikleri farklı çözünürlüklerde ölçeklendirmelerine olanak tanıyan vektörler olarak sunar. SVG ile görüntüler tüm cihazlarda netliğini ve keskinliğini korur. Bir Javascript SVG kitaplığı olan Snap.svg , aşağıdaki gibi birçok örneğe sahiptir.
Resim kredisi: Snap.svg 14. Dikey bölünmüş düzenler Bölünmüş ekran düzenleri bu yıl tüm web’de ortaya çıkıyor. Dikey bölme düzeni ile tasarımcılar, içeriği kullanıcılara temiz ve basit bir biçimde iki kat sunabilirler. Web siteleri, iki ayrı mesaj içeren, yarı genişlikte bölünmüştür. Bölünmüş ekran, iki şey arasındaki eşitliği göstermenin harika bir yoludur çünkü standart web düzenleri en önemli şeylerin önce geldiğini belirler. Otomobil üreticisi Peugeot , ana sayfasında otomobilin insan unsurunu otomobilin kendisiyle harmanlamak için dikey bir bölme düzeni kullanıyor, bu da sürücü ve araç arasındaki ilişkiyi düşündürüyor.
Kaynak, Siteyi Ziyaret Edin
0 notes
alticizilen · 6 years
Text
Seher - Selahattin Demirtaş – Alıntılar – @alticizilen
Seher, Selahattin Demirtaş’ın ilk kitabı ve küçük küçük hikâyelerden oluşuyor. İçerisinde sanıyorum kız kardeşine ait olan çizimler de mevcut. Bu kitabın okunuşunu daha da kolaylaştırmış.
İçerik olarak, sanılan politik hikâyelerin aksine, kadınların hikâyelerine yer verilmiş. Zaten kitap, katledilen ve şiddet mağduru bütün kadınlara adanmış. Dilinin samimiyeti ve sadeliğinin yanı sıra, aynı zamanda bir siyasetçi olan erkek bir yazarın kaleminden bu hikâyeleri okumak bana çok iyi geldi. Gerçi özellikle, Seher ve Denizkızı hikâyelerinde, kendimi tutamayıp ağlasam da bitirince kendimi daha güçlü hissettim. Öte yandan, kitabın ayrıntılarında yalnızca erkek egemen dünyanın sorunlarını değil, zengin fakir ayrımını, coğrafik acıları, göçmen sorununu, kişinin bireysel çatışmalarını da görebiliyorsunuz. Bu durum aynı zamanda eleştirilebilir, çünkü her soruna biraz değinebilme amacıyla aslında hiçbirinin tam manasıyla işlenemediği söylenebilir.
Ayrıca, kitabın yalnızca bir senede 9 basım yaptığını belirtmekte fayda var. Sansürlü ve tekdüze yazılı medyanın, kitabın bu başarısından bahsetmesini beklemek biraz safça olur. O yüzden, şöyle söyleyeyim, ben kitabı beğendim, belli ki birçok kişi de benimle hemfikir. Ellerine sağlık Selahattin Demirtaş.
Tumblr media
Bizim ev Mamak’ta, gecekondu mahallesinde. Burada herkes tanır birbirini. Yoksuldur herkes, ama yoksulluğu sırıtmaz kimsenin. Daha çok şehre indiğimizde yoksulluğumuz çarpar yüzümüze. (36)
Bizim mahallenin insanları da arabaları da bellidir. Birbirine benzer. Hepsi yorgundur, emektardır, fakirlik kokarlar, boyaları dökülmüştür, saçları sakalları dağınıktır, eski modeldirler, iki elle tutarlar direksiyonu, direksiyon ekmek kapısıdır. (37)
Trafik açıldı, yanımızda beyaz bir Şahin var şimdi. Kötü modifiye edilmiş. İçindeki dört genç bizim mahalleden değil ama bizim cenahtan. (38)
“ O benim yanımda çalışan temizlikçi, temizlik yaparken merdivenden düştü,” dedi. Polis ikna olmuş gibi baktı, çok gençti, bakışları yoksul gibiydi, arabası yoktu. Amirleri arkadan bağırdı, “Onun da kimliğini alın!” diye. Amirleri yoksulluktan geliyordu ama arabasıyla yoksulluğu biraz geçmişti, muhtemelen Ford Mondeo, ikinci el. …” (42)
Cezaevine girişte kadın gardiyanlar üstümüzü çıkarmamızı söyleyip arama yaptılar. Hepsi bizim cenahtandı, yoksulluktan çıkamayacaklarını biliyorlardı. Araba hayali kurmaktan bile uzaktılar. Onların yoksulluğunun sebebi biz değildik ama yine de öyleymişiz gibi davranıyorlardı. (45)
İnsan kendini yatay şekilde asamıyormuş. Bunu keşfetmiş olmak içimde yeniden bir yaşama isteği uyandırdı. (49)
İçimden, “Söyle Nergis, ben seni ne çeşit seveyim?” diye geçirdim. Psikopatın mı olayım, ismini göğsüme jiletle mi kazıyayım? Daha bir kerecik bile elimi tutmamışken tokalaştığın her erkeğin elini kırayım. Okul çıkışında kapıda dikileyim, sana musallat olayım. Kolundan çekip, “Gel takılalım senle,” diyeyim, araya giren arkadaşlarının suratına kafayı gömeyim. “Git başımdan be, bela mısın?” dedikçe ben daha çok belan olayım. Evinin önünde gece yarılarına kadar tünekleyeyim, sense pencereden gizli gizli bakıp hem ürküntü he de hınzırca bir mutluluk duy. Polisi tak peşime, karakollara çeksinler beni, yediğim her dayakta ismini haykırayım, haykırdıkça daha da bağlanayım. Ya benimsin ya kara toprağın Nergis. Hayatı sana zindan edeyim, yaşama sevincini bitireyim. “Ne olur, bırak artık peşimi, seni sevemem, senden sadece korkuyorum. Hayatımı mahvettin, görmüyor musun?” diye ağladığında anlayayım acı gerçeği. Aşkımı jiletle bileklerime kazıyayım. Bir mektup bırakayım arkamda, okuyunca gözyaşlarına boğul, seni ne çok sevdiğimi o zaman anla. Elinde bir demet kır çiçeğiyle mezarıma gel, mezar taşımda “BANA MI GELDİN NERGİS?” yazılı olsun. (53)
Gökten ne yağmış da yer kabul etmemiş misali… Bunca yıl sonra aynı çatının altındalar ya. Hal böyle olunca da ne yaparsan yap, o çatıya tünemiş umut kuşunu susturamazsın. Bu geveze kuşu gündüzleri kovalamak kolay. Ama tek başına yatağa girip de gözlerini kapattığın an gel de sustur. Uykuya dalıp kurtulmak yok. Rüyalarda daha da cüretli, daha da arsız bir kuş bu. En kötüsü de uyanıp yeni bir güne başlama mecburiyeti. Biraz daha oyalansa. Belki bu sabah da birkaç saniye… Sakın!... (87)
“Yok yok, dikkati elden bırakmıyorum, ama insan hayal kurarken gözlerini kapatır, hiç kimse hayallerimizi görmesin diye yaparız aslında, gözlerimizi kapatınca kendimizden bile saklarız hayallerimizi. İçimizdeki gerçek biz, o hayaldeki biziz aslında,” dedi. (98)
“Tabi,” dedi, “o ayrı, ama bazen düşünüyorum böyle… Ölümün, ölmenin bir sürü çeşidi vardır: Yanarak, düşerek boğularak, sürünerek, öylesine, kahramanca ya da sebepsiz ölmek. Bunların hepsi yaşamanın çeşitleridir aynı zamanda, tuhaf değil mi?” dedi. (99)
Hacı Nene “Siz şimdi acıkmışsınızdır,” deyip getirdiğimiz yoğurdun yanına biraz ekmek koydu. Abimle ben yoğurdun hepsini afiyetle yedik. Nenem sefertasını yıkayıp bize verdi, alıp eve geri geldik. “Niye bu kadar geç kaldınız?” diye sordun. “Nenegilde yemek yedik, o yüzden geç kaldık,” dedik. “Ne yediniz?” dedin. “Yoğurt yedik,” dedik. “Yoksa götürdüğünüz yoğurdu mu yediniz?” dedin hayretle. “Evet,” dedik normal bir şey dermiş gibi. Bunu da yıllarca millete anlattın anlattın güldünüz. Oysa bana hiçbir zaman anormal bir durum gibi gelmiyordu. Mantığını bir türlü çözemesem de çok normal olduğunu düşünüyordum. Düşün düşün sonunda cezaevinde çözdüm meseleyi. O yoğurdu ihtiyaçları olduğu için değil, mutlu olsunlar diye göndermiştin dedeyle neneye. Biz yoğurdu onlara teslim ettiğimiz anda mutlu oldular zaten. Ama yoğurdu biricik torunlarına yedirince ayrıca mutlu oldular. Senin bir adet mutluluk üretmeyi planladığın yoğurttan biz toplam iki adet mutluluk üretmiş olduk böylece, yaa! (107)
Yukarıya doğru gittikçe orda bulunan canlı sayısı azalıyor. Giderek insanlardan, halktan uzaklaşıp uzay boşluğunda kendi yalnızlığınla seyahat ediyorsun. İşin hazin tarafı da bunu yapabilmek için kendini parçalarcasına gece gündüz çalışıyorsun. Yaşamın tam içinden yükselip, yaşamın olmadığı yere doğru ilerleyen gönüllü zavallılarmışız gibi hissediyorum bazen. (118)
Kaldı ki ne benim ne de Fırat’ın yakın akrabaları bile yoktu. Daha doğrusu, biz onlara yakın olacak kadar akrabaları değildik. Bunca işin içinde çocuk yapmayı ve büyütmeyi aklımızdan bile geçirmemiştik. Mutsuz değildik, bunu da mutlu olmak sanıyorduk. (123)
3 notes · View notes
camillacammy · 2 years
Text
3D Art Çizimleri, 3D Gerçekçi Çizim, Gerçekçi Mandalina Çizimi
Tumblr media
3D art çizimleri. Bu yazımda gerçekçi mandalina çizimi, 3d sanat çalışmam ile sizlerleyim. Bu makalemizde 3D gerçekçi çizim çalışmam ile karşınızdayım. Derwent soft colour ve promarker kalemler kullanarak çizdiğim gerçekçi mandalina çiziminin nasıl yapıldığını adım adım anlatan YouTube videomla sizlerleyim. 3D gerçekçi çizim.
3D Art çizimleri
3D art çizimleri. Karakalem kullanarak ya da farklı çizim araçları kullanarak çizim yapıyorsanız veya kendinizi bu alanda geliştirmeye başladıysanız, ilerledikçe ve geliştikçe, seçtiğimiz malzemeler ve araçlar daha önemli hale gelmektedir. Bizler için kaliteli sanat sunabileceğimiz malzemeleri ve kaliteli sanat eserlerini kullanmak arasındaki bağlantı, süreç boyunca fark edilir hale gelecektir. Fakat endişelenmenize hiç gerek yok. Bizi takip ederek basit ama etkili karakalem çizim sanatı inceliklerini öğrenebilirsiniz. Karakalem kullanarak gerçekleştirilen çizim çalışmalarına ve daha fazlasına ait çalışmalarıma göz atabilirsiniz. 3D gerçekçi çizimler için pratik yaparak görme ve öğrenme imkanınız olacak. Gelişmekte olan 3D art çizimlerinde ilerledikçe mümkün olan en iyi malzemelere sahip olmayı istemeniz doğal olarak kaçınılmaz olacaktır. Gerçekçi Mandalina çizimi ile ilgileniyorsanız, hangi yaşta olursanız olun sanat eserinizle ilgili gelişim göstermeye başladıkça, kullandığınız malzemeler konusunda da seçici ve arayış içerisinde olacaksınız. Biz de bu vesileyle karakalem ile resim çizmek isteyen herkese, sosyal medya kanallarımız aracılığıyla ve web sitemiz üzerinden güncel çizimlerimizi ve aşamalarını paylaşarak yardımcı olmayı amaçlıyoruz. Gerçekçi Mandalina Çizimi Bu yazımdaki çalışmamda, Derwent Soft Colour Renkli Boya Kalemleri kullanarak çizdiğim gerçekçi mandalina çizim çalışmamın videosunu sizlerle paylaşıyorum. Her fırsatta yeni kolay karakalem çizim teknikleri, yeni teknikler ve yeni malzemelerle yaptığımız çalışmaları yayınlamaya devam edeceğim. Çizim videosu ve kullanılan malzeme listesi aşağıdadır. 3D Gerçekçi Çizim, karakalem çizimleri ve eskiz sanatı ile ilgilenen her bireyin çizmek isteyebileceği ve biraz çalışarak biraz da yetenek ile çok rahat çizebileceği çalışmalardan bir tanesidir. Karakalem çizimleri kolay tagı ile çıktığımız bu yolda desteklerinizi bekliyoruz. En güzel çizimler karakalem, sanatsal çizimler. Görüş, öneri ve sorularınız için lütfen bizimle iletişim kurmaktan çekinmeyin. Önemli Olan Yetenek Değil, Yapılanı Daha Fazla Kişiye Ulaştırabilmektir. Kullanılan Malzeme Listesi Malzeme listesini ve çizim videosunu izlemek için: - Kullanılan Malzemeler:- Belirginleştirme 2B Çizim Kalemi. - Tombow Mono Zero Silgi. - Canson A4 Eskiz Defteri. - Beyaz Kömür Kalemi. - Derwent Soft Colour Renkli Boya Kalemleri. https://youtu.be/B68e36pwmYY Gerçekçi Mandalina Çizimi, 3D Art Çizimleri Sosyal medyada bizi takip etmeyi unutmayın. - Daha fazla karakalem çizimleri videosu için 👉Youtube Kanalım. Bildirim Ekibine Katılın: 🔔Zili tıklayın. BİZİ SOSYAL MEDYADA TAKİP EDİN! 🔶INSTAGRAM ► Tıklayın. 🔵PINTEREST ► Tıklayın. Karakalem çizim sanatı ile ilgili daha fazla bilgi için, youtube kanalımıza abone olmayı unutmayın. Instagram ve Pinterest platformları üzerinden de bizleri takip edebilirsiniz. Bir sonraki çizim çalışmamızda görüşmek dileği ile. Read the full article
1 note · View note
Photo
Tumblr media
New Post has been published on https://is.gd/R0AHHL
Çocukların Gelişimi için En Çok Tercih Edilen 15 Hareketli Kitap ve Bonus
Bana bir çok kişinin tavsiye ettiği ve yakın zamanda alıp çocuğum ile beraber incelediğimiz hareketli kitaplar kullanıcı yorumlarını da okuyunca haksız olmadıklarını gördüm. Çocuğum hareket eden objelerden o kadar keyif aldı ki katıla katıla gülüyordu. Önemli olan ilgisini çekmekti ve henüz 11 aylık. Belirli aralıklarla göstererek ona objeleri tanıtmayı hedefliyoruz. Bu nedenle, benim de beğendiğim ve herkes tarafından sevilen hareketli kitap önerisinde bulunmak istedik.
Çocuk gelişimi; zihinsel, duyusal, duygusal, motor, dil ve öz bakım yeteneklerinin sağlıklı ilerlemesi açısından çok önemlidir. Tüm hayatı boyunca üzerinde etkisi olacak bu gelişim dönemini kitaplarla desteklemek ve çocuğunuza kitapları sevdirmek sizin elinizde. Genellikle ilk defa çocuk sahibi olan ebeveynler, bu dönemde hangi kitapları seçmesi gerektiği konusunda zorlanıyor. Türkiye İş Bankası Yayınları sizin için eğitici, dikkat çekici ve soru-cevap şeklinde öğretici bir seri hazırlamış. Fiyatları, 23-28 TL arası değişiyor. Dilerseniz set olarak da alabilirsiniz. Bunun için de listenin sonuna bir bonus İş Bankası Hareketli Kitaplar önerisi bıraktık.
Şimdi listemizi inceleyelim.
İş Bankası Kültür Yayınları Hareketli Yılbaşı
Canlı renkleriyle dikkat çekici olan bu kitap, yılbaşı gecesinde noel baba ve yardımcılarının serüvenlerini konu alıyor. İş Bankası Hareketli Kitaplar serisinden yılbaşı çocuğunuz, parmaklarıyla şekilleri hareket ettirerek öykünün devamını görebilir.
Ürünün güncel fiyatını ve özelliklerini inceleyin.
Kullanıcı Yorumu: Bir kitap bu kadar kaliteli ve ilgi çekici olabilirdi. Gerçekten çok sevdim. Hatta keşke küçükken böyle bir kitabım olsaydı nasıl mutlu olurdum bile dedim. Oğlum da sevdi ilgisini çekti. Hareketli kitaplar serisinin hepsini almayı planlıyorum.
İş Bankası Kültür Yayınları Hareketli Uzay Gemisi
Çocuğunuzun uzayı tanımasını istiyorsanız bu kitap tam sizin için. Astronomi ile ilgili güzel görseller sunuyor. Uzayla ilgili temel kelimeleri öğrenebileceği, oldukça eğlenceli bir kitap. Serinin bu kitabı, eminiz ki çok güzel bir hareketli kitap önerisi olacaktır.
Ürünün güncel fiyatını ve özelliklerini inceleyin.
Kullanıcı Yorumu: İş Bankası Hareketli Kitaplar serisini kızım 17 aylık kitapları çok seviyor ama dikkat süresi çok az olduğu için hareketli kitaplar ilgisini çekiyor ve inceliyor. Diğer kitaplara göre çok sağlam olduğu için diş kaşıntılarına da iyi geliyor. Kitaplardan sıkılınca kemirdiği için kullanılamaz hale geliyordu bu kitaplar öğretici olmasının yanında gayet dayanıklı aynı zamanda teşekkürler.
İş Bankası Kültür Yayınları Hareketli Oyun Saati
Çocuğunuz bu kitap ile; boyut algısını, el-göz koordinasyonunu ve çevreyle bağlantı kurma yeteneğini geliştirecek. Hem elinden düşürmeyecek hem de keyifli zaman geçirecek. Boyutları 18 x 18 cm ve 8 sayfadan oluşuyor.
Ürünün güncel fiyatını ve özelliklerini inceleyin.
Kullanıcı Yorumu: Çok eğlenceli bir kitap. Sayfaları gayet kalın, 15 aylık bebeğim yırtamıyor. Kitap okurken bizi en çok yoran şey sayfalarını yırtıyor olmasıydı, bunda o sorundan kurtulduk 🙂 Yalnız hikâye kitabı gibi değil, okuyacak bir şey yok ama içinde “şu nerede, şundan kaç tane var” gibi sorularla bilgilendiriyor. Resimleri de gayet güzel, hareketli olması da çok ilgi çekici. Daha ne olsun 🙂 İş Bankası Hareketli Kitaplar serisini tamamlamaya çalışıyoruz.
İş Bankası Kültür Yayınları Hareketli İnşaat
Listemizdeki diğer kitaplara göre biraz daha karışık olan bu kitap, 2 yaşındaki çocuklarınız için gayet ideal. Çocuğunuz, vinci hareket ettirerek inşaatın tamamlanmasına yardımcı olabilir. Ayrıca, Türkiye İş Bankası Hareketli Kitaplar serisinin en çok tercih edilen kitaplarından biri.
Ürünün güncel fiyatını ve özelliklerini inceleyin.
Kullanıcı Yorumu: Baskı kalitesi görseller hareketli olması her şeyiyle harika. 1 yaşındaki bebeğime serinin diğer kitaplarını almıştım çok sevmişti şimdi 18 aylık seriyi tamamladık, anladıkça daha çok sevmeye başladı. Tavsiye ediyorum. Genellikle İş Bankası Hareketli Kitaplar serisini kullanıyoruz.
İş Bankası Kültür Yayınları Hareketli Kumsal
Çocuklar kumsalda top oynuyor, kumdan kale yapıyor. Ve en son, kumsala dondurmacı geliyor. Çocuğunuz, kitaptaki şekilleri hareket ettirerek bu tatlı öyküyü oluşturabilir. Hareketli kitaplar, çocukların hayal dünyasını ve gelişimini olumlu yönde etkiliyor.
Ürünün güncel fiyatını ve özelliklerini inceleyin.
Kullanıcı Yorumu: Kızım 7 aylık ve sayfalarını çok kolay çeviriyor tam işlevini henüz anlamıyor ama o kadar üzerine su damlamasına yerden yere atılmasına rağmen sapasağlam. En önemlisi dişleri çıkıyor ağzına sokmaya çalışıyor ama kitap hiç parçalanmıyor. İş Bankası Hareketli Kitaplar oldukça dayanıklı.
İş Bankası Kültür Yayınları Hareketli Hayvanat Bahçesi
Bu kitap, çocuklarınızın küçük yaşlarda hayvanları tanıyarak hayvan sevgisi ile yetişmelerini amaçlıyor. Kitabın içerisinde, çocukların merakla inceleyeceği birçok hayvan bulunuyor. Parmaklarıyla objeleri hareket ettirerek hayvanat bahçesinde eğlenceli bir geziye çıkabilir.
Ürünün güncel fiyatını ve özelliklerini inceleyin.
Kullanıcı Yorumu: Resimler harika, çizimler çok başarılı. Baskı kalitesi çok iyi. Kesinlikle almalısınız. İş Bankası Hareketli Kitaplar serisi çok güzel.
İş Bankası Kültür Yayınları Hareketli Tatil
Çocuğunuzun birçok yeni kelime öğrenebileceği, balıkları sayabileceği ve arabanın ne renk olduğunu öğrenebileceği eğlenceli bir tatil öyküsü. Hareketli kitaplardan destek almanız, okul öncesi çocukların motor gelişimi için çok önemli.
Ürünün güncel fiyatını ve özelliklerini inceleyin.
Kullanıcı Yorumu: Parmak göz koordinasyonu için güzel bir kitap dayanıklı görünüyor tüm sayfalar Birkaç kat mukavva. Daha bebeğime sunmadım küçük olduğu için. Umarım büyüyünce o da sever.
İş Bankası Kültür Yayınları Hareketli Ev
Çocuğunuz parmaklarını kullanarak çamaşır makinesini çalıştıracak, perdeleri açacak, kek yapacak, odayı temizleyecek ve çiçekleri sulayacak. Ev işlerine yardım etmeyi öğreneceği bu kitap, aynı zamanda el becerilerinin de gelişmesini sağlıyor.
Ürünün güncel fiyatını ve özelliklerini inceleyin.
Kullanıcı Yorumu: Bir yaşındaki oğlum çok eğleniyor. Birkaç çeşidini aldım tüm gün bunlarla ilgilense sıkılmıyor, o derece.
İş Bankası Kültür Yayınları Hareketli Hayvanlar
Eğer hareketli kitap önerisi arıyorsanız kesinlikle Türkiye İş Bankası Yayınları’nın bu kaliteli ve öğretici serisini incelemelisiniz. Serinin hayvan isimlerini öğreten güzel bir kitabı.
Ürünün güncel fiyatını ve özelliklerini inceleyin.
Kullanıcı Yorumu: Oğlum severek okuyor. Yayınevinin de İş Bankası olması ekstra bir güven verdi alırken. Gayet eğlenceli bir kitap.
İş Bankası Kültür Yayınları Hareketli Bahçe
Pedagoglar da çocuk gelişimi için hareketli kitap önerisinde bulunuyor. Ayrıca, kolayca yırtılmaz ve çok dayanıklı.
Ürünün güncel fiyatını ve özelliklerini inceleyin.
Kullanıcı Yorumu:  Çok kaliteli hareketli olması ilgilerini çekiyor biz çok memnun kaldık diğer serilerini de tamamlayacağım.
İş Bankası Kültür Yayınları Hareketli Pasta
Çocuğunuzla birlikte pasta yapmak ister misiniz? Pasta malzemelerini, kek yapmayı, pasta süslemeyi ve renkleri bu kitap ile öğrenecek.
Ürünün güncel fiyatını ve özelliklerini inceleyin.
Kullanıcı Yorumu: 7 aylık kızımın ilgisini çekti, oyalıyor ve faydalı bir kitap olmuş teşekkürler.
İş Bankası Kültür Yayınları Hareketli İtfaiye
Çocuğunuz, yangın söndürme çalışmasına katılarak itfaiyecilerle tanışıyor. 2-5 yaş arası çocuklarınız için gayet uygun bir hareketli kitap önerisi.
Ürünün güncel fiyatını ve özelliklerini inceleyin.
Kullanıcı Yorumu: 10 aylık oğlum için aldım. El-göz koordinasyonuna çok yardımcı bir kitap. Uzun süre İş Bankası Hareketli Kitaplar serisinin kitaplarıyla vakit geçirebiliyor
İş Bankası Kültür Yayınları Hareketli Okul
  Bir başka hareketli kitap önerisiyle devam ediyoruz. Okul fobisini yenmeyi amaçlayan bu kitap, çocuğunuzu okul aktiviteleri konusunda bilgilendirecek.
Ürünün güncel fiyatını ve özelliklerini inceleyin.
Kullanıcı Yorumu: 27 aylık yeğenime aldım deneme amaçlı bir tane almıştım ben ona okurken çok eğleniyor, hareket ettirmeleri kendisi yapıyor böylelikle motor gelişimi gelişiyor tavsiye ederim.
İş Bankası Kültür Yayınları Hareketli Süpermarket
Rengarenk meyve ve sebzelerin olduğu bu kitabı etkinlik saatlerinizde bırakmak istemeyeceksiniz. İş Bankası Hareketli Kitaplar serisinden süpermarket oldukça dikkat çekici.
Ürünün güncel fiyatını ve özelliklerini inceleyin.
Kullanıcı Yorumu: Hareketli kitapların hepsi güzel ama bu kitap markette para ödenmeden alınan paketlerin açılmaması gerektiğini anlatmak için ideal oldu öneririm.
İş Bankası Kültür Yayınları Hareketli Liman
Listemize, deniz fenerinin ışığını yakıp söndürülebileceği bu kitapla devam ediyoruz. Şimdi sırada bonus hareketli kitap önerisi var.
Ürünün güncel fiyatını ve özelliklerini inceleyin.
Kullanıcı Yorumu: Olağanüstü bir kitap harika bir ürün bence bu fiyata hem de bu emek teşekkürler. İş Bankası Hareketli Kitaplar serisindeki kitapları öneririm.
İş Bankası Hareketli Kitaplar 8 Kitap Set 1-3 Yaş Minik Parmaklarla Yönetilebilen Hareketli Sayfalar
1-3 yaş arası çocuklarınız için alabileceğiniz İş Bankası Hareketli Kitaplar seti, 8 kitaptan oluşuyor. Çocuğunuza “Kim möö der?”, “Bu işleri kim yapar?”, “Buradan ne geçecek?”, “Burada kim yaşıyor?”, “Saklanan kim?”, “Çiftlikte kimler yaşar?”, “Sen kimsin?”, “Kim oynuyor?” gibi sorular sorarak öğrenmesini sağlıyor.
Ürünün güncel fiyatını ve özelliklerini inceleyin.
Kullanıcı Yorumu: Ürün çok güzel paketlenmiş. Oğlumun en seveceği Kitaplar olmaya aday.
Hareketli kitap öneri listemizin sonuna geldik. Siz de ebeveynlere yol göstermesi için deneyimlerinizi bizimle paylaşabilirsiniz.
Bu arada pişik problemi de yaşıyorsanız bu yazımı da okuyabilirsiniz: En İyi Pişik Kremi : Hepsini Denemiş Baba Yorumuyla 9 Krem
0 notes
alemicihan · 4 years
Text
Çocuklarla evde yapılacak etkinlikler
Tumblr media
Çocuklar hayatımızın güvencesi ve onların yaşamlarına temas etmek, geleceklerini inşa ederken destek olmak belki de ebeveynlerin en önemli meselesi. Çocuklarda kişilik gelişimine en çok katkı yapan unsurlardan biri olarak bildiğimiz etkinlik ve oyunların minicik bir listesini sizinle paylaşmak istiyoruz. Elbette çocuklarla evde yapılacak etkinlikler bunlarla sınırlı değil ama size bir fikir vermesi açısından değerlendirebilirsiniz.
1 Yaş Çocuklarla Evde Yapılacak Etkinlikler
1 yaşındaki çocuklar dünyayı yeni keşfettikleri için ses çıkaran ve renkli oyuncaklar daha çok ilgilerini çeker. İnce kas becerileri henüz tam olarak gelişmediği için kolay kavrayabilecekleri oyuncakları seçmenizde fayda var. Yumuşak bir yapıya sahip sivri ve keskin olmayan oyuncaklar tercih edilmelidir. Bu yaş grubu çok meraklı olduğundan tek bir oyuncakla dakikalar boyu oynaması beklenmemelidir. Farklı renk ve yapıdaki oyuncaklar daha çok ilgisini çekebilir.
Hareketli çocuk kitapları bu yaş grubu çocuklar için uygundur. Ayrıca sesli ve müzikli çocuk kitapları gelişimlerini de desteklemektedir. 1 yaşındaki çocuklar için en uygun aktivite, anne ve babaları ile yaptıkları oyunlardır. Çocukların en çok ilgi istedikleri bu dönemde bulabileceğiniz tüm fırsatlarda onunla ilgilenmeli, konuşmalısınız. Bir oyuncağından sıkıldığı zaman birkaç gün göstermeyip daha sonra tekrar verebilirsiniz. Bu dönemde çocukların çevrelerindeki her şey oyuncak niteliğindedir.
2 Yaş Çocuklar İçin Uygun Ev Etkinlikleri
2 yaşındaki çocuklar yürümeye başlamış olurlar. Konuşmayı henüz sökmedikleri için gergin, sinirli ve agresif olabilirler. Onlar için hareketli oyuncaklar seçebilirsiniz. İki yaş sendromu olarak adlandırılan bu dönemde ebeveynlerin çocuklarına karşı sabırlı olup sevgi göstermeleri, bu dönemi daha kolay atlatmalarını sağlayacaktır.
Unutulmamalı ki çocukların hayal dünyaları geniştir. Onların gözüyle dünyaya bakacak olursanız evin içerisinde bulunan tüm eşyalar birer oyun aracıdır. Misket kaydırağı çocukların keyifle oynayacağı oyunlardan birisidir. Oyun hamuru ise kaba ve ince kas becerilerinin gelişmesine destek olmaktadır. Patates baskı boya ile evde eğlenceli aktiviteler yapabilirsiniz. Dilediğiniz şekillerde keseceğiniz patates ile farklı desen ve renklerde birbirinden güzel motifler elde edebilirsiniz.
3 Yaş Çocuklar İçin Etkinlik Önerileri
3 yaşındaki çocukların kaba kas becerileri ve hafızaları 2 yaşına oranla hızlı bir gelişme göstermektedir. Dört ya da altı parçadan oluşan puzzle ilgilerini çekecektir. Ayrıca ince kas becerilerinin gelişmesini de destekleyici niteliktedir. Hafıza ve eşleştirme kart oyunları ile keyifle oynayabilirler.
Tel süzgeç ve esnek pipetler ile çocuklar için eğlenceli oyunlar yapabilirsiniz. Pipetleri süzgecin deliklerine yerleştirerek süzgeç adamın kafasında rengarenk saçlar yapabilirsiniz. Bu etkinlik çocukların ince motor becerileri için faydalıdır.
Özellikle erkek çocuklar araba ve tren gibi oyuncakları daha çok tercih etmektedirler. Onlar için kartondan bir istasyon yapabilirsiniz. Kartonun alt kısmında tüneller açabilir, üstüne yollar çizebilirsiniz.
Tumblr media
Patlamış mısırları çizdiğiniz ağaçlara yapıştırarak çiçek açmış ağaçlar elde edebilirsiniz. Patlamış mısırları boyayarak farklı renklerde bir sürü ağacınız olabilir.
4 - 5 Yaş Grubu Çocuklarla Evde Yapılabilecek Etkinlikler
4 yaşındaki çocuklar artık daha kapsamlı becerilere sahiptirler. Bir üst seviye yapboza geçebilirsiniz. Bu dönemde de çocukların hayatında kitapların yeri ayrıdır. Birbirinden renkli masal ve hikaye kitapları ile çocuklarınıza kitap sevgisini aşılayabilirsiniz.
4 yaşındaki çocuklar için oyunlar kaba ve ince motor becerileri geliştiği için daha da çeşitlenmektedir. Balonların üzerine çeşitli çizimler yaparak birbirinden eğlenceli figürler ortaya çıkarabilirsiniz. Keçeli kalemden yardım alarak sarı balonun üzerine arı motifi ya da kırmızı balonun üzerine uğur böceği motifi yapabilirsiniz. Karton bardaklardan ve iki, üç metrelik bir ipten yararlanarak ev içi harika bir telefon elde edebilirsiniz. Hayal dünyanızı kullanarak ev içi telefonunuzu renklendirebilirsiniz.
5 yaşındaki çocuklar kendilerini daha rahat ifade etmeye başlarlar. Ayrıca kendi yaş grupları ile iletişime geçerek sosyal becerilerini geliştirdikleri bir dönemdir.
Evin koridorunda kırmızı kurdele yardımıyla oluşturacağınız lazer ışınlarıyla Görevimiz Tehlike’den bir sahne canlandırabilirsiniz. Hatta bunu bir hikaye olarak kurgulayarak evi hazine adasına çevirebilirsiniz.
Dondurma çocukların en sevdiği yiyeceklerden birisidir. Evde çocuklarınızla eğlenceli bir şekilde dondurma yapabilirsiniz.
5 yaş çocuklar ile yapılabilecek eğlenceli etkinlikler arasında taş ve deniz kabuğu boyama, özellikle tatilden döndüğünüz dönemde çocukların en sevdiği aktivitelerden birisidir.
Tüm bu fiziksel oyun ve etkinlik önerilerinin yanında özellikle 4 yaş ve üzeri çocuklarınızı teknoloji ile yavaş yavaş tanıştırmaya başlayabilirsiniz. Teknolojinin faydalı taraflarını çocuğunuz için kullanmaya başladığınızda, zihinsel gelişimi için en kuvvetli basamaklardan birini inşa etmiş olursunuz. Çocuklarla evde yapılacak etkinlikler kapsamında da değerlendirilebilecek dijital oyunlarla çocuğunuzun keyifli ve verimli zaman geçirmesine önayak olma şansı elinizde. Güvenli uygulama sınıfında kabul gören MentalUP Eğitici Çocuk Oyunu, 5,5 milyondan fazla aile tarafından güvenle kullanılıyor. Düzenli kullanımda zeka becerilerini geliştiren ve çocuğunuz için kapsamlı gelişim raporları da sunan MentalUP’ı şimdi deneyin!
0 notes
bulentaltay · 5 years
Text
Atölye Stajında Nelere Dikkat Edilir?
202 1819s ç 190624 202G atölye stajında nelere dikkat edilir BA 1
Merhaba,
Bu yazıyı bana danışan bir arkadaşınız için yazmıştım, sonra hepinizin nasılsa böyle bir deneyimden geçeceğinizi düşünerek hepinize göndereyim dedim. Önce yaptığınız veya yapacağınız atölye staj çalışmasının hepinize umarım faydası olur. Her zaman söylediğim gibi hiç kimse size bir şey öğretemez, eğer siz kendiniz öğrenmeye niyetli değilseniz.. Bu yazıyı çok ayak üstü yazdım, dolayısı ile akla ilk gelenlerden oluşuyor. İçinde harf-cümle yanlışları da olabilir, söylenmemiş çok önemli konularda olabilir. Başlangıçtır ve üzerine bir çok şey inşa edilebilir. “Atölye stajı” adı altında geçirdiğiniz öğrenme evresine iki noktadan bakın. Birincisi adı üstünde "mobilya atölyesi" olduğu için bir şeyler üretiyorlar. İkincisi bir üretimin doğru olabilmesi için bir çok konuda bir "işletmecilik" faaliyeti yerine getiriyorlar. Şimdi, stajınızı değerlendirirken, neyi kayda geçiyorsanız geçin, ama bu iki konunun tek tek değil, beraber olarak, ele alınıp alınmadığını değerlendirin. Biraz detaylı bakalım şimdi, analiz edelim ve biraz değerlendirme ekleyelim.  
I. “Mobilya Atölyesi”
 A. Bir şey üretmek için tasarım gerekli galiba, bu tasarım nereden geliyor?
1.Bir mecmuadan ya da internet sitesinden birebir yapılmak üzere araklanıyor olabilir.
(etik değil, hırsızlık ile aynı davranış biçimi, fikir çalıyorsun ama bolca yapılıyor bu iş. İki ayrı firma aynı kaynağı kullanıp, üretim yapabiliyorlar ve utanmadan birbirlerini benim modelimi çaldın diye suçlayabiliyorlar.)
2.Araklanıyor fakat üzerinde, atölye gurubu ihtiyaca veya kendi düşünce ve zevklerine göre değişiklikler yapıyor olabilir,
(buna modern bir isimde takıldı son zamanlarda, “hacking” deniyor. Örneğin IKEA nın bir modelini alıyorsun, gövdeyi sabit tutuyorsun, dümdüz bir kapağı çıkartıyorsun, onun yerine panjur gibi veya yalı baskısı bir kapak yapıyorsun. Veya her şey aynı duruyor da içine bir takım bölmeler ekliyorsun. Veya ölçülerle oynuyorsun.)
3.Bu, şu, veya o tasarımlar incelenir, analiz edilir tekrar bir senteze ulaşılır, detayları senin uygulama sistemine veya üretim olanaklarına göre değiştirilir, yeni bir anlayışla ve işlevle bir tasarım ortaya çıkartılıyor olabilir.
(İşin felsefesi değişmemiştir, ama ortada yepyeni bir şey vardır. Hani “Güneşin altında hiçbir şey yeni değildir “ diye sıkça kullanılan bir düstur vardır. Galiba hiçbir şey yeni değildir ama her şeyin yeni olma ihtimali oldukça yüksektir. Bu usulle düşünmekte fayda var.)
4.Atölyede kısıtlıdan-sınırsıza kadar yukarıdaki sistemlerden biri ile, ben tasarladım diyen birisinin bulunma ihtimali oldukça yüksek olabilir.
(Patrondur bu muhtemelen ve genellikle de dedikleri kabullenilir.)
5.İşi yaptıran bir müşteri-işveren varsa yapılsın diye hazır bir tasarımı atölyeye getirmiş olabilir,
(Bu durumda yorum yapılmadan, iyi veya kötü diye değerlendirebileceğiniz tasarım üretilip, para eksiksiz alınmaya bakılır. Adam işin bitiminde “Benim çizimim böyle değildi veya çizim böyle olsa bile çizdiğim yapılınca beğenmedim, beni uyarman gerekirdi” gibi durumlarla karşılaşılmaması ümit edilir.)
6..İşletme sahibi tarafından bir iç mimar veya mimar veya endüstriyel tasarımcı işe alınır, o kişinin asıl işinin tasarım yapmak değil, yalnızca denilenleri resmetmek üzere bir teknik ressam olduğu kabul edilir ve niçin öyle istendiği ve yapıldığı bilinmeyen tasarımlar yaptırılır ve söz hakkı tanınmaz.
(Bu en sık görülen durum olabilir, sonucunda tasarımcı becerileri ile çaktırmadan bir şeyler ekleyip iyi bir ürün ortaya çıkarırsa işveren kendi kendisini “star” tasarımcı olarak görür ve lanse eder . Eğer ürün büyük ihtimalle tatsız çıkarsa çalışan tasarımcıyı “berbat-işe yaramaz” olarak değerlendirir, Böyle bir sonuç her iki tarafta da psikolojik problem ve travmalar yaratabilir.)
Bakın bakalım hangi seçenekle gittiğiniz üretim yerinde işe başlanmış ve başlanılıyor.
“A” maddesi altında hangi seçeneğe göre yapılırsa yapılsın işin aritmetik tarafı, yani ölçü (uzunluk ve ağırlık) tarafı en önemli konulardan biridir. Bakın bakalım bu konu ne kadar gündeme geliyor.
B. Bir şeyi üretmek için malzeme çok önemli, neye göre kararlar veriliyor?
1.İşe başlamadan önce, tasarlanan ürün veya mekan için seçilmiş-seçilecek malzemenin uygunluğu ve alternatifleri düşünülebiliyor mu?
(Eğer bir müşteri söz konusu ise, bilinçli olarak ve tarafsız olarak daha iyi olabilecek malzemeler veya kullanılmaması gereken malzemeler öneriliyor mu? Eğer kendi firmaları için üretiyorlarsa “iş ve işleve göre uygun malzeme” prensibine bağlı kalabiliyorlar mı?)
2.Malzeme ve hırdavat bilgisi, piyasa da kolay bulunan ürünlerle mi sınırlı?
3.Malzeme ve hırdavat üretimindeki gelişmeler ve yenilikler takip edilebiliyor mu?
4.Her şeyden önce bazı malzemeler ve hırdavat belirli işler için uygundur. Üretimde buna dikkat ediliyor mu?
(Yapılan iş için gerekli olan şartlar muhakkak olarak yerine getirilmelidir. Eğer tasarladığınız sandalyenin ayağı için ideal ölçü 3.2 x 3.2 cm ise, bu ayağın 2.7 x 2.7 cm yapılmasının strüktürü zayıflatacağı için yanlış olacağının, aynı yaklaşımla 4.2 x 4.2 cm yapılmasının da strüktürü ağırlaştıracağı ve malzeme israfı olacağının farkındalar mı? Bu aynı bazılarınıza dönem boyunca sıkça dediğim “sizden 4 plan isteniyorsa, 3 plan teslim etmeyin ama 6 planda teslim etmeyin ile paralel bir düşünce farkındaysanız.)
Bu zahmetli seçim işi yapılırken ve kararları verilirken en önemli konu malzemenin bedelleri (hele bu bedeller zırt-pırt değişiyorsa şimdiki gibi) ve malzemenin bulunabilirliği (bedellerle çok yakından ilgili, pahalılandıkça > alıcı azaldığı için > az üretilip > bulunmasının zorlaşması > bulunması zorlaştıkça > fiatı artıp > alıcısının azalması > ……fasit dairesinin nasıl çalıştığı ne kadar gündemde olacak bakın bakalım.
Bu seçimle üretimle ne kadar ilgiliyse bile gerçekte, işletmecilikle de o kadar ilgili. Üzerinde ciddi olarak düşünülüyor mu?
Bu bölümdeki her madde için verilen ve uygulanan kararlardan sonra dönüp geriye bakarsanız, “tasarım” maddesinden bir şey değişiyor mu veya hepsi mi değişiyor mu?
 II.”İşletmecilik”
A. Hiç kimse sizden bunu istemiyor ama, şöyle bir deyişimiz var. “El elden üstündür”, “Bazıları farklı düşünür”.
1. Şöyle bir deyişte var “gene en iyisini siz bilirsiniz ama…." Yeni olduğun bir yerde fazla ukalalık istenmez ama kimsede daha hızlı, daha ucuz, daha sağlam, daha göz alıcı bir ürün veya mekana hayır demez. Hazır mısınız?
(ne yazık ki bu işi yapmak çok düşünce gerektiriyor. Bir o kadar da deneyim istiyor. Küçük bazı şeylerle başlayabilirsiniz. Her dediğiniz şeyin para ve zaman hesabını da düşünmüş olmanız gerekir ki insanların karşısına matematiksek değerlerle çıkın ve onlarda güven duysunlar sizlere.)
2.Her işin yapılmasını sağlamak için bir deyiş şekli var. Patronunuza lütfen demezseniz size kızabilir, çırağa lütfen derseniz sizle dalga geçebilir. Her davranışın ona uygun bir kutusu olmalı ve oraya konmalı. Deneyin.
(patrona işle ilgili 20 şey anlatırsanız, peki sonra ne olacak diyebilir. Çırağa 3 şey söylerseniz 2 sini anlamayıp veya unutup yapmayabilir. Herkesin kapasitesini anlamak biz tasarımcılar ve üreticiler için çok önemli. Deneyimli insana bir seferde 30 şey söyleyebilirsiniz. Acemi ve bilgisiz birine 3 şeyi, 3 seferde birer birer söylemeniz gerekir. Bütün bahsedilenler büro stajında da geçerli olabilir.)
3.Yapılmakta olan ve yapılacak işlerle ilgili işletmenin bir zaman programı olması şarttır. Var mı acaba?
(örneğin: yarın akşama 50 planları bitirmem lazım > Cumartesi öğlene 2 kesit var > onlarıda çıkartabilirsem Pazar öğlene kadar çerçevelerim > mahal isimlerini ve kotları Pazar akşamüstüne > Pazar 22:00 gibi de photoshop’a girersem > kontrol edip Salı sabahı teslimi yaparım vs. gibi. Üretim yerinde de durum aynı. Her işe başlarken “ne zaman bitecek bu?” diye bir soru duyuyor muyuz?.)
4.Aynen şu işi şu zaman yapacağımın planlanması gibi para akışı da programlı mı acaba? Size muhtemelen işletme sahibi bu bilgiyi vermeyecektir doğal olarak ama siz bilin ki bu ikisi her zaman yan yana gidecek =iş programı / nakit akışı=. Not alın bakalım öyle mi?
((Aslında her şey bir örgü gibi yürütülecek. Sözleşme imzalanacak (bakın bakalım işle ilgili dosyalar var mı?), çizimler bitecek veya alınacak (kontrol edildi mi?), ön ödeme muhakkak şu gün gelmesi lazım ki “ertesi sabah malzemenin parası yatırılsın ve ustaların haftalıkları verilsin (çizelge de kontrol etmek gerekli, para yetiyor mu? Elektrik ödemesi de Perşembe günü. Aman KDV yi unutma), yeni malzeme gelme günü Cuma, konacak yer saptandı mı, temizliğini ve düzenlemesini bitirelim (taşınırken şerit ve planyaya çarpma ihtimali var, makineleri duvara doğru çektirtmek gerekli), malzeme kesim listelerini bitir (yeni gelen stajyer yapsın), kesime gir, kesim yapılırken Salı öğlen XXX Beyler de montaj tamamlansın diye stajyerle Ahmet Ustayı gönderelim.      ......................
Aynen HW 05 i yarın öğlen vereceğim, sabahtan ………….Hoca’nın quizi var ve Çarşambaya da 252 nin research ü bitecek durumları…(bunların hepsi bir takvimde yazılı mı ve en önemlisi yapılan programın şaşması çok normal bir şeydir ama program güncelleniyor mu? Ahmet Usta bu sabah SGK hastanesine giderse biz ne yapıyoruz, plan B var mı?))
Sevsek de sevmesek de yazılı–çizili programlar gerekli. Rastgele ve aklına estikçe yapılan işten hayır gelmiyor. Okulda bir dönemle, atölyede bir iş için bütün gerekli şeyler aynı olsa bile, tek farklı durum var, yeteri kadar yapmadığın veya yanlış yaptığın zaman okulda alınan “F” ile aynı nedenlerle işte kaybedilen para hiçbir zaman aynı değil. Dikkat. Bakın patron neler diyor.
Bütün dünya işlerini bilgi, iş ve nakit akışına göre düzenliyor. En basitinin adı “Critical Path Method - CPM” Tıklayıp farkında olun. Zamanınız varsa iki satır okuyun. Daha da önemserseniz kendiniz için bir CPM diagramı yapın, çok faydasını görürsünüz. Hem okulda hem işte.
B.Şöyle bir deyişte var. “El elin eşeğini türkü çığıra çığıra arar.”
1.Patronun bildiği şeylerin ne kadarı çalışanlara anlatılmış diye araştıralım.
(patron kendisi teslimat yapılacak diye heyecandan ve panikten terliyor ama çalışanlarda hiç öyle bir hava yok. Ne yapmalı nasıl paylaşılmalı ki bir bütün olarak heyecan başlasın. Sizin atölye de bu bilgi akışı var mı? Oluşturulabilir mi?)
2.Patron üretim alanında yokken ama başka yerde çalışırken, üretim alanında kim ne kadar çalışıyor? Kontrol edilebilir mi diye düşünelim.
(Her atölye 2-3 kişilik olmaz, 9-10 kişi olursa en üstteki yokken işler yavaşlamasın veya durmasın diye kontrol eden ve yöneten 2inci veya 3üncü insanlar var mı? Bu çalışma ve yönetme kararları bir yerde kayda geçiyor mu? Geçse bir faydası olur mu? Tüm işletme, iş yerine, çalışanları ve ürünleri ile bir bütün olarak bakabilecek mi? Neler paylaşılmalı ki bu mümkün olsun? Etrafta böyle bir paylaşımı hissediyor musunuz?)
İş disiplini bir bütün olarak hareket etmeyi gerektirir ve kişilerin özel görüşlerine göre davranması yanlış olarak karşılanır. En doğru şey kendi başınıza davranacak kadar kendinizi yeterli görüyorsanız hemen işten çıkıp kabaca bu uyarılar çerçevesinde kendi işinizi kurmaktır. Eğer başarısız olursanız bazı kayıplara göğüs germeniz gerekebilir ama kendinizi biraz daha eğitebilirsiniz. Kim bilir 2 yıl kaybetmek, 5 yıl kazandırabilir. Eğer daha deneyim kazanmak için o iş yerinde çalışmaya devam ediyorsanız, o iş yerinin kurallarına uyun ve o bütünün bir parçası olun.
Kolay gelsin ve başarılar,
Altay       
0 notes
icteolan · 7 years
Text
Büyüleyici Bağırsak  ~ Giulia Enders 📖
Mutfağım sirke, kefir, ekşi maya, turşu, kombiyotik yoğurt, probiyotik yoğurt, probiyotik dondurma, mercimek-nohut unu gibi fermente ürünler konusunda bir atölyeye döndüğünden beri bakterilerle çok keyifli bir ilişkim var. Mutfakta değil de adeta bir mikrobiyoloji laboratuvarında çalışıyor gibi hissediyorum kendimi.  Bazen uzun ve zahmetli uğraşların sonunda maalesef istenilen fermentasyon gerçekleşmiyor bazense ilk denemede bile mucizevi şekilde tekstürü ve kıvamı yakalayabiliyorum. 
Tüm bu fermente ürünler ile varmak istediğim nokta ise sağlıklı bir beden ya da sağlıkla yaş almak. Tabi bu fermente gıdaların ucu bir şekilde pek çok bakteri barındıran ve bağışıklık sistemimizin merkezi olan bağırsaklarımıza varıyor ve bağırsak konusunda etraflıca bilgilenmek zaruri hale geliyor. Ne de olsa modern tıbbın kurucusu Hipokrat “Bütün hastalıklar bağırsaktan başlar. Bağırsak hasta ise vücudun geri kalan kısmı da hastadır.” demiştir. Giulia Ender’sın kaleme aldığı Büyüleyici Bağırsak bu konuda bir şeyler öğrenmek isteyenler için gerçekten iyi bir rehber.
Tumblr media
Yazar Giulia Enders 1990 doğumlu. 17 yaşındayken bacağında bir yara açılıyor ve sonra bir türlü iyileşmeyerek tüm vücuduna dağılıyor. Hiç bir doktorun çare bulamadığı bu hastalığa hasta olmadan bir hafta önce kullandığı antibiyotiğin sebep olduğunu anlıyor. Bu süreçte kendi üzerinde sağlıkla ilgili pek çok deneme ve keşif yapıyor. Nihayetinde tıp okumaya karar veriyor ve okuyor. Tıpta uzmanlaşma aşamasında okul eğitimi aşamasınca ‘üvey evlat’ muamelesi gören bağırsağı tercih etmesinin nedenini bağırsak ve beyin arasındaki bağlantı karşısında büyülenmiş olmasına bağlıyor. Bağırsağın fiziksel ve ruhsal sağlığımızı nasıl etkilediğini derinlemesine araştırmak istiyor.
Yazar bağırsakta neler olup bittiğini, araştırmaların bu konuda getirdiği yenilikleri, rahatsızlıklarla nasıl mücadele edilebileceğini eğlenceli bir dille anlatmış. Akıcı olmasına rağmen anlaşılması çok da kolay bir kitap değil. Bazı tıbbi terimlere, anatomi ve fizyoloji bilgisine aşina olmak gerekiyor. Ama yazarın bağırsaklarımız konusunda okuru bilgilendirmek hususundaki coşkusu adeta kitaptan taşıyor diyebilirim. Ve kız kardeşi Jill Ender’sın  illüstrasyonları gerçekten çok tatlıydı. Sadece hoş değil aynı zamanda konuyu daha iyi anlamayı sağlayacak kadar da başarılı çizimler.
Elbette ki lisedeki biyoloji derslerimizde bize sindirim sisteminin temellerini öğrettiler: Yiyecekler yemek borusundan geçerek mideye girerler, sekiz metre uzunluğundaki ince bağırsaklardan geçerler, kolonda dinlenirler ve nihayet vücuttan dışarı atılırlar. Ama asıl kilit noktası bu sürecin detaylarındadır; özellikle de beyin kadar karmaşık olan bu sistemin tüm otoimmün sistemimizi nasıl kontrol ettiği, bizi hangi yollarla hasta ettiğidir.
 Bu tür kitaplar okumaktaki aldığım keyfin temeli vücudu daha iyi tanımama vesile olmaları. Artık şuna iyice eminim ki yirmi, otuz, kırk, elli, altmış ve hatta yetmiş  yıl yaşamış olsak bile, vücudumuzu sandığımız kadar da iyi tanımıyoruz. Daha vahimi bu konuda bilgilenmeye pek de gerek duymuyoruz. Kendi vücudumuzun kontrolünü doktorlara teslim edip kendimizi geri çekiyoruz. Oysa ancak vücudumuzu tanıyarak, sağlığımızı koruma, kendimizi güçlendirme konusunda kontrol sahibi olabiliriz.
 Bu kitap benim için gerçekten de büyüleyici bir kitaptı ve daha önce bilmediğim ya da bilip de mantığını tam olarak bilemediğim birçok şeyi öğrendim. Bu kitabı okurken not almak için bir dizüstü bilgisayar veya kalem bulundurmanızı tavsiye ederim. Zira bu değerli bilgilerin havaya uçmaması lazım. Kendi notlarımı burada kısımlar halinde özetleyeceğim. Baştan uyarayım uzun sürecek bir özet olacak bu 😉
📌  3 bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde bağırsak ve genel olarak sindirim sistemimizin yapısı ve fonksiyonu anlatılmış. Alerjiler, intoleranslar gibi konular ele alınmış. İkinci bölümde bağırsağın, beyin ve dolayısıyla sinir sistemi ve duygularımızla olan etkileşimine değinilmiş. Üçüncü bölümde ise bağırsak bakterileri, florası, kötü niyetli bakteriler, parazitler, antibiyotikler, probiyotikler ve prebiyotiklerden bahsetmiş yazar. 
Kitabı bitirdiğimde keşke bir dördüncü bölüm olsaydı ve bağırsakla ilgili hastalıklar (ibs, ülseratif kolit, Crohn vb gibi) hakkında daha çözümsel öneriler içerseydi diye düşündüm. Evet yazar bu hastalıklara satır aralarında değinmiş ama bir başlık olarak ele alıp onlara neyin sebep olduğu ve bunların belirtilerini yönetmek için neler yapılabileceğini bahsetseydi süper olurdu.
📌 Yazar çinko içeren ürünlerden birkaç hafta boyunca fazlaca tükettiğinde koku alma duyusunun çok güçlendiğini fark ediyor.
📌 Bağırsakla bağışıklık sistemimiz arasında olağanüstü bir ilişki var ve nihayet artık bu konu hakkında yavaş yavaş bilinçleniyoruz. Bağırsak bağışıklık sisteminin üçte ikisinin düzenini sağlar, aynı anda küçük ekmekleri ve sosisleri öğütür ve kendine özgü yirmiden fazla hormon üretir.
📌Tuvaletimizi yaparken en eski zamanlardan beri doğalında kullandığımız pozisyon “çömelmek” tir. Modern bir alışkanlık olan “oturma alışkanlığı” 18. yy ın sonlarında ortaya çıkmıştır ve evlerimizde bulunan alafranga tuvaletler hayatımıza girmiştir. Bununla birlikte hemoroid, diverkül gibi bazı modern hastalıklar da hayatımıza girmiştir. Yapılan araştırmalar çömelmenin kasları gevşettiği, yolu düzleştirdiği ve bu sayede dışkının çıkmasının yollarını açtığını göstermiştir. Çünkü bağırsak sistemimiz klozette oturarak işimizi hallettiğimiz süreçte boşaltım kanalının tamamen açılacağı biçimde tasarlanmamıştır ! Dünya çapında çömelerek işlerini halleden 1,2 milyar insan içinde Diverkül hastalığına yakalanana neredeyse yoktur ve Hemoroid hastalığına yakalananların oranı da oldukça düşüktür. Ne yani şimdi porselenden yapılmış tahtlarımızı bırakıp işimizi çömelerek mi halledeceğiz diye düşünebilirsiniz. Buna gerek yok. Yapılan araştırmalar klozete oturarak çömelmenin sağlıklı olacağını göstermiştir. Bunun için yapılması gereken vücudun üst kısmı hafif bir şekilde öne doğru eğip, ayakların altına ufak bir tabure koymaktır. Aşağıdaki temsili çizim de gayet açıklayıcı.
Tumblr media
📌 Günde ortalama 0,7 – 1 litre kadar tükürük üretiyoruz. Tükürük bezlerinde üretilen bu kadar tükürük ağzımızın içindeki 4 noktadan geliyor. İkisi yanağın iç kısmında, sağ ve sol kısımda hafif kabarıklık şeklinde hissedilen yerlerde. Diğer iki nokta dilin altında. Ancak asıl şaşırdığım bilgi tükürüğün filtrelenmiş kan olduğunu öğrenmek oldu. Kan, tükürük bezlerinden süzülerek geçerek alyuvarları geride bırakıyor.Buna karşın kalsiyum, hormonlar ve bağışıklık sistemindeki antikorlar kandan ayrılarak tükürüğümüze karışıyor. Bununla birlikte tükürük bezlerimiz de farklı maddelerin ilave edilmesini sağlayabiliyor. Tükürüğümüzün içinde morfinden bile daha etkili bir ağrı kesici olan opiorfin bulunmaktadır. Elbette çok az miktarda. Uyurken ise hemen hemen hiç tükürük üretmiyoruz. Bu mikroplar için geçiş serbest demek.  Ağız kokusu ve boğaz ağrısında bu önemli bir etken. Bu yüzden uykudan önce ve sonra diş fırçalamak akıllıca bir eylem. Hatta son üç-beş aydır Zeytinyağı veya Hindistan cevizi yağı ile oil pulling (yağ çekme) yapıyorum ki insana kendini çok iyi hissettiriyor. Tavsiye ederim. Aslında bu ayrı bir post konusu olabilecek kadar da kapsamlı.
📌 Aynada dilimize baktığımızda dilin göremediğimiz içinde kalan kısmında dil kökü vardır. Burada pembe kubbeler vardır. Bu kubbelerin görevi yuttuğumuz her şeyi gözden geçirmektir. Burada dış dünyadan gelen yabancı maddelere alıştırılmayı bekleyen, bağışıklık sistemine ait hücrelerden oluşan bir ordu mevcuttur. Burası lenf sistemimizin bir parçasıdır. Meraklı bir biçimde yabancı maddeleri tadarlar. Mesela elma parçacıklarını rahat bırakırken boğaz ağrısına sebep olabilecek parçacıkları yakalamakla yükümlüdürler.
📌 Kitapta yer alan bilgilerden bir diğeri de bademciklerin alınması gerekiyorsa 7 yaşını geçtikten sonra alınmasının daha uygun olacağıdır (çok acil değilse). Bademcikler kalp sağlığı ve kilo konusunda da son derece önemli organlar ve 7 yaşından önce alınması durumunda kişiler kilo problemi yaşayabilmekteymiş.
📌 Sedef Hastalığı (Psoriasis) ile ilgili ilginç bir araştırmaya değinmiş. Diyor ki Psoriasis hastalarında boğaz ağrısı normalde görüldüğünden daha yoğun görülür. Bu hastalığın olası faktörleri arasında sürekli olarak bademciklerde saklanabilen ve bu nedenle bağışıklık sistemiyle uğraşıp duran bakteriler yer alır. Pek çok vakada bademciklerin alınmasına müteakiben bu hastalığın iyileştiği veya iyiye gittiği gözlemlenmiş. Benzeri durum romatizmal hastalıklarda da kaynak bademcikler olabilmektedir.
📌 Ağzımızın gerisinde 2 cm genişliğinde bir yemek borusu bulunur. Bu yemek borusu midenin tepesini ıskalayarak midenin yan tarafından bir yerden mideye bağlanır. Midenin sağ tarafı sol tarafından çok daha kısadır - bu  yüzden şekli de yarım ay biçiminde, yamuk, küçük bir torba gibidir. Midemiz sindirim sistemimizin Quasimodo’sudur 😊  İnce bağırsağımız ise 7 metrelik uzunluğuyla yön duygusu olmaksızın bir sağa bir sola kıvrılır; ta ki kalın bağırsağı geçene kadar. Ayrıca göründüğü kadarıyla iltihaplanması dışında hiçbir işlevi olmayan apandis de bu bağırsağa bağlıdır. Ayrıca kalın bağırsakta bir sürü kabartı mevcuttur. Boncuk dolu bir kolyeye benzer. Ya da spiral hortuma.
 📌 Yemek borusunun yemekleri midenin direkt ortasına değil de yandan girerek sağ tarafına ulaştırması sebepsiz değildir. Böylelikle yemek sonrası attığımız her adımda karnımız midemizi sıkıştırıp geğirmemize neden olmaz. Zengin bir yemek sonrasında dik oturmak mideden ağıza doğru ekşi bir tadın gelmemesi açısından, kambur oturmaktan daha etkilidir.
📌 Midemiz yalnızca yamuk değildir. Farklı uzmanlık alanları olan iki ayrı bölüme de sahiptir. Bir bölümün uzmanlık alanı sıvılarken diğer bölümün uzmanlık alanı katılardır.
📌 İnce bağırsakta besinler alabilecekleri en ufak hali almaları için parçalanır. Sindirim enzimlerimiz küçük makaslar gibi çalışarak hücrelerimize girebilecek molekül formuna getirirler.  Tek 1 milimetrekare ince bağırsak dokusu üzerinde 30 adet tüy bulunur. Bu tüyler sindirim aşamasında olan besinlerin daha kolay aktarılmasını sağlarlar. İnce bağırsakta bizim neyi sindirip sindiremediğimiz, laktozu kaldırıp kaldıramadığımız, hangi yemeğin alerjiye sebep olduğu ortaya çıkar.
📌 Aslında apandis kalın bağırsağın oldukça önemli bir parçasıdır. Ameliyatla alınan kısım ise apandisin alt kısmında asılı duran “solucan şeklindeki uzantı” dır. Yani bağlı olduğu organla aynı isimle alınan bir parça. Ve bu uzantının ait olduğu yer bademciklere bağlı lenf sistemidir.  Apandis iltihabına yönelik belirtiler ateş ve göbek deliğinin sağ alt kısmında hissedilen ağrıdır. Sağ alt kısmı elle bastırmak acıya sebep olur. Sol kısma bastırılınca bu acı azalır fakat parmağınızı bastırdığınız yerden çektiğinizde acı yeniden hissedilir.
📌 Kalın bağırsağımız ince bağırsağın bünyesine katmadığı şeylerle ilgilenir. Bir yılan gibi kıvrılarak ilerlemez. Kalın bir çerçeve gibi ince bağırsağın etrafından dolanır. Yemeklerden artakalanlar üzerinde yaklaşık 16 saat titizlikle çalışır.
📌 Çeşitli alerjiler, intoleranslar ince bağırsaklar ile bağlantılı olarak gerçekleştiği üzerinde kitap oldukça durmuş. Alerjik hastalıkların meydana gelişi konusunda bir teoriye göre bağırsak duvarımız kısa bir süreliğine daha geçirgen bir hal alabilir ve bundan dolayı yemek artıklarının bağırsak dokusuna veya kana geçişine izin verebilir. Gluten intoleransı, çölyak, laktoz intoleransı, früktoz intoleransı bu konuda ilk aklımıza gelen rahatsızlıklar. Gluten intoleransı tahminimizden fazla insanda var. Çölyak hastalığında gluten ve türevlerini tüketmek büyük iltihaplara yol açabilir; bağırsaktaki tüylere zarar verebilir . Laktoz intoleransta ise durum biraz daha farklıdır. Laktozu parçalayan enzim eksik olduğunda görülür. Sindirilemeyen laktoz parçacıkları ince bağırsak duvarından geçemeyerek direkt kalın bağırsağa geçer ve orada gaz üreten bakterileri beslerler. Yani süt ürünleri tükettiğimizde yaşadığımız gaz sorunları, mide bulantısı vb. bize beslenmiş olan bu bakterilerin ufak bir teşekkürüdür. Ayrıca yaş ne kadar ilerlerse vücudun sütte bulunan şekeri parçalama ihtimali de o kadar düşer.
📌 Kitapta yer alan çok yeni bir araştırma sonucuna göre früktoz intoleransı insanı depresif hale sürükleyebilir. Früktoz intoleransının arkasına saklanan mekanizma şöyledir: Früktoz zaten tek bir şeker molekülüdür. Parçalanmasına gerek yoktur. Tek işlem bağırsak duvarından geçiştir. Vücut sindiremediği bir kısım früktozu kalın bağırsağa gönderir. Bu da bakteriler için besin oluşturur. Gaz sancıları da sonuçtur. Sağlığımıza olumsuz diğer bir etkisi de şudur: Şeker diğer pek çok maddenin kana alımına yardımcı bir moleküldür. Aminoasitlerden biri olan triptofan sindirim sürecinde früktoza yapışmayı sever.  Fakat karnımızda hepsinin transfer edilmesi imkansız olacak kadar fazla miktarda früktoz bulunması durumunda, mevcut triptofanı da kaybederiz. Vücudun serotonin üretmesi için triptofana ihtiyaç duyarız. Serotonin, mutluluk hormonları için uyarıcı madde olarak bilinir çünkü serotonin eksikliği depresyonu da beraberinde getirebilir. Bundan dolayı da uzun süre fark edilmemiş bir früktoz intoleransı insanı depresif hale sürükleyebilir. Serotonin yalnızca keyifli olmamızı sağlamaz, aynı zamanda o memnuniyet verici tokluk hissinden de sorumlu olan odur. Çabuk acıkmak veya sürekli bir şeyler atıştırmak früktoz intoleransının da yan etkisi olabilir, tabi buna bir de karın ağrısı eşlik eder.
📌 Bağırsak sağlığı ve beyin sağlığı birbiriyle çok ilişkilidir. Son zamanlarda pek çok  makale ya da tv programı, sindirim bölgesi ve vücudun geri kalanı arasındaki ilişkiyi anlatıyor. Karnımızda oluşan hisler çoğunlukla mevcut ruh halimizi etkilerler. Korktuğumuz zaman “altımıza kaçırırız”. Bir şeyi halledemediğimiz zaman “harekete geçemeyiz”. “Endişeleri yutarız”, kimi durumları önce ”sindirmemiz”gerekir ve olumsuz bir eleştiri “öğürtüyü beraberinde getirir”. Aşık olduğumuz zaman “midemizde kelebekler uçuşur”. Haksızlıkları “hazmedemeyiz”.
Tumblr media
📌 Pek çok Alzheimer ve Parkinson rahatsızlığı hastaları kabızdır. İlk olarak beyni veya merkezi sinir sistemini etkilediğini düşündüğümüz bir hastalık, bağırsağı da etkiler.
📌 Vagus siniri beyinle bağırsak arasında iki yönlü bir iletişim sağlar. Bilgi akışı daha çok bağırsaktan beyine doğrudur.
📌 Kitap içerisindeki her bölüm benim için ilgi çekiciydi. Fakat ‘Bakterilerin Dünyası’ adını taşıyan 3. Bölüm çok bilgilendiriciydi.
📌 Vücudumuzdaki bakteriler ne işe yarar diye düşünebilirsiniz. Çünkü biz bakteriyi hep hastalıkla özdeşleştiririz. Bakteriler bünyemizde yer alan gıdaları ufaltırlar, bağırsağımıza enerji depolarlar, vitamin üretirler, zehirli maddeleri veya ilaçları yok ederler ve bağışıklık sistemimizin çalışması konusunda katkıda bulunurlar. Çeşitli bakteri türleri vardır ve bunlar birbirlerinden farklı maddeler üretirler. Mesela asitler, gazlar, yağlar.. Yani bakteriler minik üreticilerimizdir.
📌 Vücudumuzun içinde koşuşturan mikroorganizmaların tümüne ve onların genlerine bilim dünyasında mikrobiyota deniliyor. Ve mikrobiyotanın yaklaşık %99 u bağırsaklarda bulunuyor. (Ağız, burun akciğer, idrar yolu… diğer flora olan yerlerden bazıları) Bağırsaklarımızda ise 1000 den fazla bakteri türü bulunduğu tespit edilmiştir. Biz en çok dışkı analizlerinden dolayı E. Coli ye aşinayız. Ancak E. Coli nin bağırsak bakterilerinin sadece %1 den daha az yer kapladığı bugün bilinen bir gerçek.
📌 Bağırsak mikrobiyotamız yaklaşık 1,5 - 2 kg ağırlığındadır ve bünyesinde yaklaşık olarak 100 milyar bakteri barındırır. 1 gr dışkının içinde dünyadaki insan nüfusundan daha fazla bakteri yer alır.
📌 Bakteriler ince bağırsakta yok denecek kadar azdırlar, bu yüzden de bu kısımda gerçekleşen parçalama ve emme gibi işlemler bizim başımıza kalmıştır. En yüksek bakteri miktarı, sindirimin neredeyse tamamlanmış olduğu ve sindirilemeyen besinlerin transfere uğradığı bölgelerdedir. Kitaptan bakteri yoğunluğunu gösteren bir illüstrasyon.
Tumblr media
 📌 Kan gruplarımızın bağırsak bakterileri sayesinde meydana gelmekte olduğu yine kitabın satır aralarında okuduğum bir bilgi.
 📌 Bağışıklık sistemimizin büyük bir kısmı yani yaklaşık %80 i bağırsaklarda yer alır. Yani bu şu demek bağışıklık sisteminiz ile ilgili şüpheleriniz var ise ibreyi bağırsaklara çevirmek doğru olacaktır.  Savunma mekanizmamızdan sorumlu bağışıklık sistemi hücrelerimiz, bu sayede yeni bakteri türlerini keşfeder. Bağışıklık sistemine bağlı bir hücremizin bağırsağa henüz ulaşmamış tanıdık bir bakteriye rastlaması durumu, daha hızlı tepki vermesini sağlar. Bu nedenle bağışıklık sistemimizin bağırsakta yer alan bölümü sürekli uyanık davranmak zorundadır. Çünkü bağırsakta yer alan sayısız bakterinin hayatını sürdürmesi, bünyemiz için büyük bir önem taşır. Tehlikeli bakterileri hızla tanımalı ve aradan çıkarabilmelidir.
📌 Bağışıklık sistemimiz bakterileri seçerken bakteri hücreleri ile insan hücrelerini ayırt etmek zorundadır. Bu da her zaman kolay olmayabilir. Çünkü bazı bakterilerin üst tabakasında vücudumuzda yer alan hücreleri epey andıran şekiller mevcuttur. Bu yüzden kızıl hastalığına sebebiyet veren bakteriler söz konusu olduğunda antibiyotik alımı geciktirilmemelidir. Zamanında müdahale edilmemesi durumunda, afallayan bağışıklık sistemi yanlışlıkla eklemlere veya başka organlara müdahalede bulunabilir.
Bilim adamları, erken yaşta diyabet hastalığına yakalanan insanlarda da benzer bir etki gözlemlemiş. Burada bağışıklık sistemi, insülin salgılamakla görevli olan ve kendi bünyesinde yer alan hücreleri tahrip eder. Bunun bir sebebi, bağırsak hücreleriyle iletişim kopukluğu olabilir. Başka bir sebep ise kötü huylu olmaları veya bağışıklık sisteminin onları yanlış anlaması olabilir.
 Yeni içinde yaşadığımız kocaman dünya bizi nasıl etkiliyorsa, içimizde bulunan küçük dünya da bir o kadar etkiler.
 📌 Annesinin memesini sıkça emme lüksüne sahip olan bebekler, bakterilere karşı her daim daha fazla koruma altındadırlar. Emme işlemi sayesinde bağırsak bakterileri florasına katkıda bulunulur. Örneğin anne sütü sever bifidobakterileri gelişir. Bu bakteriler erken zamanda yayılmaları durumunda bağışıklık sistemi ve nefes alışverişi gibi alanlarda katkıda bulunurlar. Birinci yılını henüz doldurmamış olan bir bebeğin bağırsağında bifido bakterilerinin sayısının az olması, ileriki yaşlarda daha kilolu olmasına sebebiyet verebilir.
Anne memesinin emilmesinin bir diğer faydası da  gluten tahammülsüzlüğü gibi çeşitli riskleri azaltmasıdır.
 Anne sütünün salgıladıkları arasında, zararlı bakterileri önleyici (örneğin ev hayvanlarını sevmekten dolayı ortaya çıkan bakterileri) özelliğe sahip antikorlar da yer alır.
 📌 Gelelim normal doğum vs sezeryan konusuna. Normal yollarla doğan bebekler doğum esnasında adeta bir “probiyotik kazanı”na düşmüşlerdir. Sezeryanla dünyaya gelen bebekler ise bu probiyotik kazanına düşmeden hemşirenin elinden, hastane ortamından, alet edavattan, babanın kucağından, odaya gelen çiçekten çeşitli bakterilerle karşılaşırlar. Bu bebekler ancak üç ayda veya daha uzun bir zaman içerisinde bağırsak bakterilerine kavuşurlar. Yeni doğan ve hastaneden tipik bakteriler kapan bebeklerin dörtte üçü sezeryan ile doğmuş bebeklerdir. Ayrıca onların alerji ve astıma yakalanma riskleri de daha yüksektir.
Tumblr media
📌 Yine ilk defa bu kitapta karşılaştığım bir bilgi;  bağırsak bakterileri flora içinde yaygın bulunan 3 ayrı familyaya göre kategoriye ayrılıyor. Bu familyalar Bacteroid, Prevotella, Ruminococcus .
Bacteroid familyası en bilindik bağırsak familyasıdır. Karbonhidratları parçalama konusunda ustadır. Karşılarına ne çıktığı farketmez onu kullanarak enerji üretmesini bilirler. Besin olarak özellikle eti ve doymuş yağları tercih ederler. Sosis ve benzeri besinleri tüketmeyi seven insanların bağırsağında daha çok miktarda bacteroid yer alır. Prevotella familyası daha çok vejeteryan insanlarda kendilerini gösterirler.
📌 Okuduklarım arasında şaşırdığım bir konu başlığı da “Bakteriler şişmanlamaya nasıl sebep olurlar?” idi. Bu başlık altında bağırsak bakterilerinin kilo alınmasına nasıl sebep olduğu etraflıca anlatılmış. Yani belki başkaları ile aynı miktarda ve hatta daha az miktarda ve de kaloride besin alıyor ama daha fazla yağlanıyorsanız bu başlık ilginizi çekebilir. Belki bu işin faili bağırsak bakterilerinizdir. Aşırı kilolu insanlar üzerinden yapılan araştırmalar, bağırsak florasında yer alan türlerin daha az olduğunu ortaya çıkarmıştır ve aynı zamanda, belirli bakteri türlerinin daha yoğun olduğunu, bu türlerin de özellikle karbonhidrat üzerinden çalıştıklarını ortaya koymuştur. Bu birinci sebeptir. Bununla birlikte ortaya atılan hipotezlerden bir diğeri bağırsak bakterilerinin içinde yaşadıkları canlının iştahını etkileyebildiğidir. 
📌 Kitabın en sevdiğim yanlarından birisi de pek çok güncel çalışmaya yer vermesi oldu. Kapsamlı bir araştırma sürecinden geçtiği belli oluyor. Yine son yıllarda yapılan çalışmalardan biri kollestrol ve bağırsak bakterileri arasındaki ilişkiyi ortaya koymakta. Yani kollestrol değerinizi bağırsak floranızı düzelterek dengeleyebileceğiniz anlamı taşımasından dolayı bence önemli bir bilgi.
📌 Kitabın son bölümlerinde Salmonella, helikobakter, toksoplazma, kıl kurdu gibi kötü huylu ve bakterilere oldukça kapsamlı bir yer ayırmış. Bu kısım gerçekten pek çok faydalı bilgi ile dolu.
Salmonella adı verilen ve gıda zehirlenmesinde rol alan bakteriler en çok yumurta ve tavuk eti ile bulaşır. Bağırsaklarımızdaki hareketlilikle kendisini gösterir. Hiç unutmuyorum üniversite öğrencilik yıllarımda kampüsteki kocaman Feycan Cafe bir mayonezde tespit edilen Salmonella bulaşışına bağlı olarak gelişen gıda zehirlenmeleri yüzünden kapatılmıştı ve bir daha da açılmadı. Salmonellalar kaplumbağa ve kertenkele gibi sürüngen hayvanların bağırsak florasının bir parçasıdır ve bu nedenle dışkılarında bulunur. Tavuğa ve yumurtaya nerden geçiyor derseniz yemlerden geçiyor. Tavuk yemleri özellikle bu tür sürüngenlerin bol bulunduğu Afrika ülkelerinde ucuz ve hatırı sayılır bir kısmı buradan ithal ediliyor. Bol miktarda bulunan bu sürüngenler tavuğa yem olacak tahılların üzerine dışkılar ve bu tahıllar yem olarak aç tavuklar tarafından yenilir. Tavuklarda bu Salmonelları dışkıyla ve tabiki yumurta ile dışarı atar. Böylece Salmonellalar yumurta kabuklarında ve eğer kabuk çatlarsa yumurta içinde yerini alır. Salmonellanın tavuk etine geçişi ise daha hazin bir hikayedir. Ucuz yemlerle beslenen tavukların fabrikalarda kesilip büyük havuzlara atılmasıyla bulaşma gerçekleşir. Ancak çok iyi bir şekilde haşlanırsa veya kızartılırsa bu Salmonellalar ölür. Problemli süreç ise çiğ tavukların derin dondurucuda dondurulması ve ardından çözünmesi aşamasında başlar. Çünkü bu aşama bulaşma için çok risklidir. Örneğin tavuğu bir salata süzgecinde süzdürerek donunu çözerseniz Salmonellalar hayatlarına mutlu bir şekilde devam edebilir. Hızla da çoğalırlar. O nedenle olası bir enfeksiyon kızarmış tavuktan değil de aynı kapta veya lavaboda yıkanmış bir salatadan olabilir. Bununla birlikte kesme tahtaları, bıçaklar ve süngerler de bu tür bulaşmalar için ideal yerlerdir. O nedenle çiğ et, çiğ yumurta ve kabukları ile temas eden her şey sıcak su ile iyice yıkanmalıdır.
Tumblr media
📌 Wayne Dyer ın çok sevdiğim bir sözü var “Cehaletin en yüksek hali, hiçbir şey bilmediğin bir konuyu reddetmektir!” diyor. Neden bunu yazdım çünkü yakın bir geçmişe kadar pek çok mide ağrısı “stresle” ilişkilendirildi ta ki Avustralyalı Barry Marshall adlı bir doktor helikobakter isimli bakteriyi keşfedene kadar. Doktor keşfetmiş keşfetmesine fakat bilim camiasını yıllarca buna inandıramamış. Hastalıkların altında yatan psikolojik etkenlerin ortaya çıkarılmaması ne kadar önemli bir bilimsel eksiklikse, tıp dünyasında çoğu hastalığa “psikolojik” deme modası da o kadar büyük bir eksiklik. Neyse son derece sağlıklı olan Marshall sonunda çaresizce son bir hamle yaparak bir miktar helikobakter piloriyi ayrıştırdı ve bunu yuttu. Birkaç hafta sonra kendisine yaptığı endoskopide mide ve on iki parmak bağırsağının ülserle dolu olduğunu tüm tıp dünyasına ispatlamış oldu böylece.  İşte bu çalışmalardan sonra insanlığın neredeyse yarısının midesinde helikobakter pilori nin yaşadığı keşfedilmiştir.Hem de bu bolca asit ve ayrışmış enzimler içeren tünelin içinde. H. pilori’nin özelliği, mideyi döşeyen asitten zengin mukoza tabakası içinde yaşamasını sağlayan koruyucu ve güçlü bir hücre zarına sahip olmasıdır. Bu mikrop asit salgısını arttırmasının yanı sıra midenin iç yüzeyini döşeyen mukoza tabakasına zarar veren toksinler salgılamaktadır. Çeşitli antibiyotikler yardımı ile Helicobakter piloriden kurutulunabilinir ve mideyle ilgili sıkıntılar da yok olabilir. Ayrıca antibiyotikler dışında bir alternatif de brokoliden üretilmiş olan bir aromadır-sülforofan. Bu madde, içinde helikobakter bulunan enzimi bloke edici özelliğe sahiptir; böylece mide asidini nötralize eder. Antibiyotik yerine bunu denemek isteyenler kullandıkları ürünün kalitesine dikkat etmeliler.
📌 Yine son yıllarda yapılan çalışmalarda Helikobakter ve Parkinson hastalığı arasında bir bağ bulunmuştur. Ancak beni asıl şaşırtan hep kötü olarak bildiğimiz bu Helikobakter lerin aslında insanlık için iyi yanlarının da olması. Şöyle ki pek çok insanın vücudu bu bakteriyle senelerce savunmasız bir şekilde yaşıyor. Bağışıklık sistemimiz bu bakterileri uzun bir süre tolere ediyor. Tabi bunu fark eden bilim adamları bu konuyu merak etmiş ve başta fareler üzerinde çeşitli araştırmalar yapmışlardır. Gelinen noktada helikobakter oranı azaldıkça astım, alerji, diyabet ve nörodermit gibi hastalıkların arttığını görmüşler.
📌 Kedi besleyenleri toxoplasma konusuna alalım. Çünkü Toxoplasma adı verilen parazitler kedi bağırsaklarında çoğalırlar. Bir kedi hayatında yalnızca bir kere toxoplasma sahibi olur ve yalnızca bu süreçte bizim için tehlikeli bir hal alır. Yaşça olgun kediler çoğunlukla toxoplasma enfeksiyonlarını geride bırakmış olurlar, bu sayede bize bir şey bulaştırma ihtimalleri olmaz. Yeni kapılmış bir enfeksiyon esnasında toxoplasmalar hayvanların dışkılarından çıkarlar, yaklaşık iki gün sonra kedi kumunda görülür ve bir sonraki kediye bulaşırlar. Ya da yollarına kedi yerine çıkacak herhangi bir memeli canlıya. Ya da bahçedeki çiğ sebzelerin üzerine.
Toxoplasma enfeksiyonlarına dair sıkıntı yaşaması muhtemel insanlardan bir kısmı da hamilelerdir. Parazitler, kandan geçerek çocuğa kadar varabilir. Çeşitli anomalilere ve hatta düşüğe bile sebep olabilir. Fark edilmesi kolay değildir. Bu nedenle özellikle kedi besleyen hamileler bu olasılığı aklında bulundurmalı.
 📌 Toxoplasmaların yetişkin sağlıklı insanların üzerinde görünür çok hastalık belirtisi yoktur. Gribe benzer semptomlar izlenebilir. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar toxoplasma  denilen bu küçük parazitlerin insan davranışlarını çok etkilediğini ortaya koymuştur. Fare deneyleri göstermiştir ki parazit bulaşmamış bir fare evin içinde kediden mümkün olabilecek en uzak noktada konuşlanırken parazit taşıyıcı fare kedinin en yakınında gezinmektedir. Yani yanlış refleksler, reaksiyonlar ve korkusuzluklar sergilememize toxoplasmalar sebep olabilmektedir.  Mesela bir toxoplasma taşıyıcısı olma durumunda kaza yapma olasılığı yüksektir. ��zellikle de enfeksiyonun aktif olup öylece uyuklamadığı zamanlarda. Yine benzer şekilde şizofreni hastalarında toxoplasma taşıma oranı oldukça yüksek bulunmuştur. Özellikle kan grubu RH – olanlar toxoplasma enfeksiyonlarından daha fazla etkilenirler. Bu şu anlama geliyor küçük bir parça kedi dışkısı bütün hayatınızı etkileyebilir. O nedenle temel önlemlere dikkat edin. Kedi kumu küreği, veteriner kontrolü, iyi pişmiş et, iyice yıkanmış sebze meyveler ve ellerin düzenli yıkanması gibi.
 📌 Kıl kurdu yumurtası insan tarafından yutulunca yumurta ince bağırsağa varır ve sonrasında yetişkin bir kıl kurdu olarak kalın bağırsağa ulaşır. Kalın bağırsağın arka tarafına yerleşir ve asalak olarak yaşar. Kıl kurtlarının dişileri sakin olduğumuz zamanı tahmin ederler, yatay durduğumuz zamanı bilirler veya kalkmaya niyetimiz yoksa bunu sezerler. Tam da o anda anüse doğru yol alırlar. Yumurtalarını anüs kıvrımlarına yerleştirirler ve kaşınana dek etrafına sürünürler. Ardından hızlıca bağırsağa geri dönerler; çünkü deneyimlerinde bilirler ki, şimdi bir el gelip gerisini halledecektir. Oysa kaşınan deriyi kaşıma sırasında parmaklara bulaşan yumurtaların bir şekilde ağza ulaşmasıyla hasta yeniden enfekte olur. Kıl kurdunun bıraktığı yumurtalar anal bant yöntemi ile görüntülenebilir. Evet aynen öyle anüs çevresine bant yapıştırılır ve çekilir. Kıl kurdu için bilinen en yaygın ilaç Mebendazol dür. Ayrıca yatak çarşaflarını, çamaşırları, pijamaları her gün değiştirmek, yüksek sıcaklıkta yıkamak, el ve vücut temizliğini aksatmamak, her gün bir diş sarımsak tüketmek alınacak önlemler arasındadır.
📌 Kitapta temizlik hakkında çok çarpıcı ve ezber bozan bir paragraf var. Şöyle diyor : “Bir ülkedeki hijyen standartları ne kadar yüksek olursa, alerjiler ve bağışıklık sistemiyle bağlantılı hastalıklar da o kadar yoğun olur. Bir evin içi ne derecede steril olursa, o evde yaşayanların alerji olma veya bağışıklıkla ilgili sıkıntı yaşama ihtimali de o kadar artar.30 yıl öncesinde her 10 insandan birinin bir şeye karşı alerjik olduğu gözlemlenmiştir. Bugün ise her 3 insandan biri alerjiktir. Aynı zamanda, o dönemden beri, enfeksiyonların da sayısı pek azalmamıştır. Dünyadaki bütün bakterilerin %95 inden daha fazlasının bize herhangi bir zararı yoktur. Hatta çoğunluğu bize yardım eder. Dezenfeksiyonların normal ev koşullarında kullanılmamaları gerekir – tabi aileden birisi hasta değilse veya evin köpeği salona kakasını yapmadıysa.” Yani özetle temizlik bakteriyel anlamda her şeyden kurtulmak manası taşımaz. Temizlik aslında yeterli sayıda iyi ve az sayıda kötü bakterilerden oluşan bir dengedir.
Yine bu bölümde mutfakta kullandığımız süngerler ve nemli havluların nasıl bakteri yuvası olabileceği hakkında hatırlatmalar var.
📌 Yazar en son olarak antibiyotikler, probiyotikler ve prebiyotikler hakkında çeşitli bilgiler vermiş. 
Sağlık sorunu olsun olmasın her kim bu kitabı okursa mutlaka oldukça bilgilenecek ve pek çok fayda sağlayacaktır. Hem kendisine hem de sevdiklerine..
Geceye eşlik eden parça ise  Ella Eyre  🎧   Deeper
36 notes · View notes
kocaalihaber · 4 years
Text
Burun estetiği (rinoplasti) nedir?
Rinoplasti burnu yeniden şekillendirme ve yapılandırma ameliyatıdır. Amaç burnu fonksiyonel ve estetik açıdan daha iyi hale getirmektir. Burun, yüzün merkezinde yer alan ve yüz görünümünde çok önemli rolü bulunan bir organdır. Her burnun kendine özgü bir şekli vardır. Burundaki küçük değişiklikler bile yüz görünümünü etkileyebilir. İnsanlar genellikle, ideal olarak gördükleri burun şekline kavuşmak için rinoplasti ameliyatı olmak ister. Genel olarak kabul edilen oranlar ve yüzün bölümleri arasındaki uyum, güzel bir görünümün anahtarı olabilir. Çekici bir görünüme sahip olan bir çok insanın yüzünde bir uyum olduğu kabul edilse de, tüm insanlar tarafından benimsenmiş bir güzellik standardından söz etmek mümkün değildir. Ameliyat öncesi görüşmenin en önemli faydalarından biri hastanın beklentilerinin ve cerrahın bu beklentilerin ne kadarını karşılayabileceğinin ortaya konulmasıdır. Hastalar genellikle sosyal, kültürel, toplumsal vb. etkilerle gelişmiş olan kendi güzellik algılarına göre hareket eder ve güzel bir burnun nasıl görünmesi gerektiğine dair içgüdüsel görüşleri vardır. Cerrahın ise zor bir görevi vardır: Hastanın, toplumun ve cerrahın bizzat kendisinin beğeneceği bir burun yaratmak. Cerrah, rinoplasti adayının dikkate aldığı noktaları belirleyerek hastasının gerçekçi beklentileri veya sıra dışı görüşleri olup olmadığını anlamaya ve ameliyat öncesinde burunda düzeltilmesi gereken deformiteleri belirlemeye çalışır. Bunu yaparken kişisel yargılarını, belirli kuralları, oranları, açıları ve geometrik ilişkileri göz önünde bulundurur. Kıkırdakların yapısını, var olan izleri; hastanın yaşını, cinsiyetini ve cildinin karakterini değerlendirir. Estetik ve anatomik değerlendirmeler sonucunda ameliyat planını hazırlar, hastanın ideal bir buruna sahip olması için bu plana uygun tekniği seçer.
Prof. Dr. Erkan TARHAN
Anatomi
Burnun hem yatay hem de dikey planda yüzün ortasında bulunması onu cazibenin merkezi yapmıştır. Burun dıştan içe sırasıyla cilt, cilt altı, kaslar, kemik-kıkırdak iskelet, mukozadan oluşmuştur. Burun içerisinde orta hatta septum adı verilen kıkırdak ve kemikten oluşan bir duvar mevcuttur. Dış duvarlarında ise konka adı verilen ve solunum havasını ısıtıp nemlendiren işlevsel yapılar bulunur. Cilt kalınlığı rinoplasti sonuçlarını belirleyen en önemli unsurlardan biridir. Kemik-kıkırdak iskelet ameliyat sırasında değişir. İnce deri altındaki bütün değişiklikleri gösterir iken kalın deri yapılan değişikliklerin görülmesini engelleyebilir. Daha iyi bir sonuç için orta cilt kalınlığı en iyisidir.
Rinoplastide amaç nedir?
Ameliyatın ana amacı yüzünüzle uyumlu doğal ve daha iyi görünen bir burun oluşturmaktır. Her ameliyat daha iyi sonuç almak için yapılır fakat her ameliyattan mükemmel sonuç beklemek gerçekçi değildir. Ameliyatın sonucu sadece cerrahın yeteneğine ve deneyimine bağlı değildir. Hastanın yaşı, genel sağlık durumu, cilt durumu, kemik iskeleti, sigara içme, yara iyileşmesi ve anatomik yapısı ile de ilgilidir.
Hangi yaşta ameliyat yapılmalıdır ?
Rinoplasti genellikle 18 – 35 yaş arasındaki genç erişkinler tarafından talep edilen, 5 – 6. dekatlara kadar başarı ile uygulanabilecek bir ameliyattır. Burun tıkanıklığının ileri düzeyde olduğu durumlarda ameliyat daha erken yaşlarda da yapılabilir.
Rinoplasti zor bir ameliyat mıdır?
Evet, rinoplasti ameliyatı kolay bir ameliyat değildir. Rinoplasti yüz estetik ameliyatlarının zor olanlarındandır. Her yüzün kendine ait benzersiz karakteristiğine meydan okunur. Burun fonksiyonunu korurken ya da onarırken, yüzün bireyselliğine uygun olarak burun şeklini düzeltmek esas zorluktur. Başarılı sonuç iyi bir hasta hekim ilişkisi ile sağlanır.
Rinoplasti burundan nefes almamı etkiler mi?
Estetik bir burun elde ederken burnun fizyolojik işlevlerini korumak çok önemlidir. Bir başka ifadeyle, estetik görünüm için burnun ileri derecede önemli olan fonksiyonları feda edilmemelidir. Normal şartlarda rinoplasti burun tıkanıklığına neden olmaz. Nazal septum burnu iki eşit parçaya böler ve esas destek mekanizmayı oluşturur. Septum deviasyonu genetik nedenli ya da travma nedeni ile oluşabilir. Ayrıca yan burun duvarından kaynaklanan konkaların büyümesi de solunum problemlerine neden olabilir. Burun içini örten mukoza, allerji, sigara içimi gibi nedenlerle büyüyebilir, şişebilir. Tüm bu nedenler hastada burun tıkanıklığı oluşturabilir. Bu açıdan hastalar muayene edilmeli ve muayene bulguları hastaya anlatılmalıdır. Tıkayıcı tüm nedenler ameliyat sırasında düzeltilmelidir çünkü rinoplasti sonrası hava pasajı % 10-20 oranında daralmaktadır.
Ameliyattan önce fotoğraf çekilmeli midir?
Ameliyattan önce fotoğraf çekilmelidir. Cerrah ön bakış, 2 yan, 2 oblik ve tabandan olmak üzere 6 farklı yönden fotoğraflama yapar. Hastanın durumuna göre ek fotoğraflama yapılabilir. Ameliyattan 6 ay ve 1 yıl sonra tekrar fotoğraflamak gereklidir.
Ameliyattan sonra burnumun nasıl olacağını görebilir miyim?
Her cerrah ameliyatın tahmini sonuçlarını göstermek için farklı yol izler. Bu amaçla aynalar, elle yapılmış çizimler, doğal büyüklükte fotoğraflar ve bilgisayar programları kullanılabilir. Bilgisayar ortamı hastanın ve cerrahın fikirlerini paylaşabileceği, beklentilerin ve sonuçların üzerine uzlaşabileceği bir ortam sağlar. Bilgisayardaki görüntünü ameliyat sonrası durum ile ilgili kesin ve garantili bir sonuç veremez. Bunun hastalar tarafından bilinmesi gereklidir.
Rinoplasti sonrası yüzümde iz kalacak mı?
Rinoplastide iki ana yaklaşım mevcuttur. Endonazal (kapalı) ve eksternal (açık) yaklaşım. Endonazal yaklaşımda tüm insizyonlar burun içinden yapıldığı için ciltte yara izi oluşmaz. Eksternal yaklaşım getirdiği avantajlar nedeni ile popüler bir yaklaşım olmuştur. Bu yaklaşımda burun deliklerinin en dar yerinden geçen V şeklinde insizyon yapılır. Gözle görülür bir iz bırakmayan bu yöntem doktorların % 90 tarafından tercih edilmektedir. Deneyimli cerrahlar tarafından yapılan endonazal yaklaşım ile de iyi sonuçlar almak mümkündür. Sonuç olarak hangi yaklaşımın tercih edileceği tamamen cerrah ile ilgili olup hasta açısından bir olumsuzluğa neden olmaz.
Ameliyattan önce nelerden kaçınmalıyım?
En önemlisi aspirin ve benzeri kanamaya yol açabilen ilaçlardan içmekten kaçınmaktır. Ağrınız olursa parasetamol ya da asetaminofem kullanabilirsiniz. Sigara içmeyin çünkü nikotin kan dolaşımını bozarak yara iyileşmesini etkiler. Kan testleri, EKG ve akciğer filminizi çektirin. Ameliyattan bir kaç gün önce ve bir kaç hafta sonra alkol almayın çünkü konjesyona ve kanamaya neden olur.
Ameliyat nasıl yapılacak?
Hasta ve doktorun tercihine göre lokal anestezi altında, sedasyon eşliğinde ya da genel anestezi altında yapılabilir. Ameliyat mevcut burun deformitesine göre 1 saat ve 6 saat arasında sürebilir. Cerrah yapmayı planladığı değişiklikleri hastasına detayları ile anlatmış olmalıdır. Endonazal veya eksternal yapılabilecek insizyonları takiben septum deviasyonu (burnun orta kısmındaki duvarın eğriliği) düzeltilerek ameliyata başlanır. Bu işlem fonksiyonel açıdan önem taşır. Septum deviasyonu düzeltildikten sonra ameliyat öncesinde yapılan plana göre tüm deformiteler tek tek düzeltilir. Burun sırtında hump (kemer) var ise çıkarılır, düzensizlikler giderilir, gerekiyorsa burnun kemik yan duvarları kırılarak burun sırtında gelişen açıklık kapatılır. Burun ucundaki kıkırdaklara yönelik müdahaleler yapılır. Septumdan elde edilen kıkırdaklar ameliyat sırasında çeşitli düzeltmeleri yapmak, dokulara destek olmak veya istenilen şekli vermek için kullanılır. Hasta daha önce başka bir burun ameliyatı geçirmişse ve burun içerisinde yeterli miktarda kıkırdak bulunmuyorsa bu kıkırdaklar kulak veya kaburgadan da elde edilebilir. Başlangıçta yapılan kesiler dikilerek kapatılır. Burun içerisine tampon yerleştirilebilir; bazı cerrahlar ameliyatın hemen sonrasında oluşabilecek sızıntının verdiği rahatsızlık hissini azaltmak amacıyla özel tamponlar kullanabilir. Burun sırtı flasterlenerek alçı veya özel kalıplarla korumaya alınır ve ameliyat sonlandırılır.
Ameliyattan sonra yapılması gerekenler
2 ya da 4 yastıkla, başınız yukarda yatınız. Başınızı 45 dereceden fazla çevirmeyiniz. Daha fazla hareket ederseniz burnunuzda eğriliğe neden olabilirsiniz. Bu kurala ameliyattan sonraki 3 hafta boyunca uyunuz.
Kanamaya engel olmak için ayağa kalkerken ve öne eğilirken başınız yukarda hareket etmeye devam ediniz.
Çok sıcak gıdaların buharı kanamayı ve burun tıkanıklığını artıracağı için, özellikle ilk hafta çok sıcak gıdaları tüketmeyiniz.
İlk 2 gün üst dudak üzerine yapıştıracağınız gazlı bez oluşabilecek kanamanın üzerinizi kirletmesini engeller.
Göz çevresine ve yanaklara uygulanacak soğuk jeller ya da buz şişliği ve morluğu azaltacaktır.
Dişinizi fırçalarken dikkatli olun ve burnunuza zarar vermeyin.
Ameliyatı takip eden ilk günlerde çok sert gıdalar çiğnemeyin, daha yumuşak gıdalar tercih edin.
Ameliyattan sonraki 1 hafta yatak istirahati gereklidir
Ameliyat sonrası 2 hafta spor yapmayın, cinsel ilişki kurmayın.
Pansumanları ıslatmadan yüzünüzü yıkayabilirsiniz. 1 hafta boyunca saçlarınızı yıkamayın, eğer size yardımcı olacak birileri var ise kuaförde saç yıkatır gibi yıkayabilirsiniz. Burun tamponlarınızı ve dış pansumanı ıslatmayın.
2 hafta boyunca uzun telefon görüşmelerinden ve sosyal aktivitelerden kaçının.
1 hafta boyunca aşırı gülmekten ve abartılı mimik hareketlerinden kaçının.
1 hafta boyunca sıkı kıyafet giymekten kaçının.
6 hafta boyunca güneşten ve güneş ışınlarından korunun aksi halde yüzünüzdeki şişliğin düzelmesi uzun sürecektir.
1 ay boyunca yüzmeyiniz bu travmaya neden olabilir.
Ameliyattan 3-4 gün sonra yüzünüzde şişkinlik oluşabilir. Büyük oranda 2-3 hafta içinde şişlik azalacaktır ama bazı vakalarda azalan şişlik 12-18 ay sürebilir.
Ameliyattan sonra oluşan morluklar 2 hafta kadar sürebilir. Genellikle 10. günden sonra kaybolur. Daha uzun sürerse kapatıcı makyaj yapılabilir.
Sadece doktorunuzun önereceği ilaçları kullanınız. 
source https://saglik.kocaali.com/burun-estetigi-rinoplasti-nedir/
0 notes