Tumgik
#Şeyh Galip
lalgibi · 5 months
Text
115 notes · View notes
hazerparem · 9 months
Text
“Sen yârini bîhaber mi sandın?
 Yoksa seni terk eder mi sandın?”
52 notes · View notes
edalendasland · 2 days
Text
Gönlünün kırıklarını gözlerinden dökerdi; sözle­rinden ateşler saçılırdı.
7 notes · View notes
fani1816 · 6 days
Text
Tumblr media
"Bir şulesi var ki şem’i canın
Fanusuna sığmaz asumanın"
8 notes · View notes
1-yolcu · 1 year
Text
vakt-i şâdî de gelir, mevsim-i mihnet de geçer..
38 notes · View notes
oguzhanhzl · 1 year
Text
"Ey gül-i rana..!
Ömrün beş mevsimi var: Aşk, hasret, yalnızlık, vuslat ve hüzün.
Sahi, sen hangi mevsimdesin?"
Tumblr media
39 notes · View notes
hokkabazgibi · 1 year
Text
Ömrün beş mevsimi var
Aşk, hasret, yalnızlık, vuslat ve hüzün
Sahi, sen hangi mevsimdesin...
Hüsn-ü Aşk / Şeyh Galip
28 notes · View notes
2135mm · 1 month
Text
"bir kez felekde kağıt uçursak o meh-veşe
âyâ peyâm-ı vuslatı vermez mi rûzigâr"
(o ay yüzlüye bir kez göklerde mektup yollasak acaba rüzgar kavuşma haberini vermez mi)
-şeyh galip
2 notes · View notes
keremcatak · 1 year
Photo
Tumblr media
Yokmuş bir âha ey gül-i ranâ tahammülün Bağrın ne yakdın âteş-i hasretle bülbülün (Şeyh Galip) (Ey güzel Gül ! Bir âha bile tahammülün yokmuş ;iş böyleyken ne diye bülbülün bağrını hasret ateşiyle yaktın ? )
13 notes · View notes
yorgunherakles · 2 years
Quote
tedbirini terk eyle takdir hüda’nındır sen yoksun o benlikler hep vehm ü gümanındır birden bire bul aşkı bu tuhfe bulanındır devran olalı devran erbab‐ı safanındır aşıkda keder neyler gam halk‐ı cihanındır
şeyh galip divanı
19 notes · View notes
1maruf · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
2 notes · View notes
serazad · 2 years
Text
Tumblr media
“Bir nâr ki dûd-u Nemrûd
Gülan-i siyeh-nûmûd-ı Nemrûd
Dünyaları tutmuş âteş-i gam
Girdâbları çeh-i cehennem”
Şeyh Galib
“Bu öyle bir ateşti ki dumanı Nemrud’unki gibiydi. İçinde Nemrud’un siyah renkli devleri olan bir ateş. Bu gam ateşi dünyaları tutmuştu. Girdapları cehennem kuyusuyu...”
10 notes · View notes
edalendasland · 2 days
Text
Ey kalem, eser senin değildir. Ey gece, bu seher senin de­ğildir.
8 notes · View notes
belkidebirharfimben · 2 months
Text
Keramet ne Şeyh Galib'in dizinde ne Fırıncı abinin kolundadır
Tarık Velioğlu, Kapı Yayınları'ndan çıkan, Osmanlı'nın Manevî Sultanları isimli eserinde aktarıyor: Selim-i Sâlis Han, Şeyh Galib Hazretlerinin yârânından imiş. Birgün, samimiyetinden, başını şeyhin dizine koyarak sormuş: "Mevlana Celaleddin'in zamanımızda devam eden bir kerameti var mıdır?" Şeyh cevap vermiş: "Aman padişahım, hiç şüphe etme, koca halife onun miskin bir dervişinin dizine başını koymuş, bundan devamlı keramet mi olur?" Deniliyor ki: Selim-i Sâlis Han bu cevabı işitince çok ağlamış.
Mehmed Nuri Güleç abi, İİKV Yayınları'ndan çıkan, Fırıncı Ağabeyin Aziz Hatırasına isimli eserde anlatıyor: Birgün, bir edebiyat meclisine giderlerken, Eşref Edip Bey merhum sormuş: "Bediüzzaman'la arkadaştık. İlminden istifade ettik. Fakat kerametini görmedik. Siz kerametlerinden bahsediyorsunuz. Mesela hangi kerametini gördünüz?" Fırıncı abi cevap vermiş: "Aman efendim, işte, benim gibi fırıncı çırağını sizin gibi bir edebiyatçıyla arkadaş yaparsa, kolkola meclislere gitmeyi nasip ederse, bundan büyük keramet mi olur?" Devamında Fırıncı abi diyor ki: Eşref Edip Bey bu cevabı işitince çok gülmüş.
İster ağlatsın ister güldürsün, hem ağlatsın hem güldürsün, bir güzel sırra dokunduk arkadaşım: Mürşidin en büyük kerameti talebeleridir. Onlardaki muvaffakiyetidir. Nitekim, Aleyhissalatuvesselam Efendimizin kadr ü kıymetini anlatırken, Bediüzzaman da kalemini aynı mürekkebe bandırır:
"İşte, bak: Şu cezire-i vâsiada vahşî ve âdetlerine mutaassıp ve inatçı muhtelif akvâmı, ne çabuk âdât ve ahlâk-ı seyyie-i vahşiyânelerini def'aten kal' ve ref' ederek, bütün ahlâk-ı hasene ile teçhiz edip bütün âleme muallim ve medenî ümeme üstad eyledi..."
Sahabeyi hakikaten tam da böyle eyledi. Onları zulmü adalet sanırken buldu. Çöllerde yollarını ararken buldu. Diri diri kızlarını gömerken buldu. Helvadan putlarına taparken buldu. Fakat nasıl da birden ulu ulu zirvelere çıkardı! Nasıl da beşeriyetlerini insaniyete, hatta insaniyet-i kübra olan İslamiyete, kalbeyledi. İlk nesilden açtığı bu dersi daha geniş bir okumaya da bağlar sonra mürşidim:
"İşte, bak: Nasıl berk-i hâtıf gibi, onun nuru şarktan garbı tuttu. Ve nısf-ı arz ve hums-u beşer, onun hediye-i hidayetini kabul edip hırz-ı can etti. Bizim nefis ve şeytanımıza ne oluyor ki, böyle bir zâtın bütün dâvâlarının esası olan 'Lâ ilâhe illâllah'ı, bütün meratibiyle beraber kabul etmesin?"
Evet. Nasıl etmesin? Talebelerini aldığı yer bellidir. Bıraktığı yer bellidir. Eserinin 'sıradan bir iş' olduğunu düşünen varsa, eh, mikyas da bellidir. Halep ordaysa arşın buradadır. Denemesi bedavadır:
"Bilirsin ki, sigara gibi küçük bir âdeti, küçük bir kavimde, büyük bir hâkim, büyük bir himmetle, ancak daimî kaldırabilir. Halbuki, bak: Bu zat, büyük ve çok âdetleri, hem inatçı, mutaassıp, büyük kavimlerden, zahirî küçük bir kuvvetle, küçük bir himmetle, az bir zamanda ref edip, yerlerine öyle secâyâ-yı âliyeyi—ki dem ve damarlarına karışmış derecede sabit olarak—vaz ve tesbit eyliyor. Bunun gibi daha pek çok harika icraatı yapıyor. İşte, şu Asr-ı Saadeti görmeyenlere, Ceziretü'l-Arabı gözlerine sokuyoruz. Haydi, yüzer feylesofu alsınlar, oraya gitsinler, yüz sene çalışsınlar! O zâtın o zamana nisbeten bir senede yaptığının yüzden birisini acaba yapabilirler mi?"
Bana sorarsanız: Naaah yaparlar!
Fakat, ne garip, peygamberliği inkâra cür'et eden nâdânlar bu hususta kendilerini sınamayı hiç göze almıyorlar. "Bir de biz deneyelim!" demiyorlar. Benzerini inşayla rüşdlerini ispata yanaşmıyorlar. Üstelik ahirzaman harikalarıyla(!) kendilerine geniş geniş imkanlar sunmuşken. Devasa medyaları-teknolojileri eliyle psikolojileri etkilemek, manipüle etmek, hatta beyinlerini dahi yıkamak yetenekleri artmışken. Toplum mühendisliği projelerine koca koca bütçeler, gayretler, insanlar harcanırken... Evet, hâlâ, Aleyhissalatuvesselam Efendimizin türlü maniler içinde başlattığı mucizevî dalganın benzerini beceremiyorlar. Rüyalarında bile göremiyorlar. Neyi beceriyorlar peki? Yıkmayı. Sadece yıkmayı. Onu da güç sanıyorlar. Halbuki 'yıkmak' kolay 'yapmak' zordur. O yaparak Sultan oldu. Siz yıkarak ancak anarşist oluyorsunuz. Fazlası değilsiniz. Dünyadaki eseriniz de fazlası değil. O cennete götürüyordu. Sizse apaçık kıyametinizi çağırıyorsunuz. Dünyanın kararan geleceği deccaliyetinize bir delil değil midir?
0 notes
tuzcularisin · 2 years
Text
TANBUR
Kasımpaşa ve Hasköy’ün yoksul, eğri büğrü, birbirine omuz omuza yaslanmış sıvaları dökük binalarından, sıkışık, karmaşık yollarından sonra korunun içinde geniş saçaklarla bezeli çatısıyla zarif kasır bir rüya alemi gibi gelirdi ona.  Onca yağmurun, ayazın sonunda anısızın bahar gelmişti. Kırmızı, beyaz, sarı laleler açmış, erguvanlar mora boyamıştı koruyu. Havalar ısındığından beri haftada en az…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
turkudostu61 · 2 years
Text
Tumblr media
1 note · View note