Tumgik
#9 ocak
1vaveyla · 1 year
Text
Tumblr media
Silinmez anılar vardır, karşı konmaz özlemler..
Cemal Süreya
Bugün Cemal Süreya'nın ölüm yıl dönümü, saygı ve özlemle anıyoruz..
26 notes · View notes
zehs-islam-rose-love · 5 months
Text
BEN ÖĞRENCİYİM
"FİLİSTİN"
DİYE BİR DAVAM
VAR !!!
.
.
.
İslâmın şartı ne kadar 5 se Zulme karşı gelmek bildirmek masuma mazluma kalben destek vermek de 6. Farzdır..
Ne yazık ki sadece bunu yapabiliyorum elimden başka bir şey gelmiyor Affola يارب 🤲🏻.. 😔
#FilistininYanındayım 🇵🇸🇹🇷🇸🇦
#İstanbul 🇹🇷
1 note · View note
siyahinbeyaziii · 1 year
Text
Eski Okulumdaki Rusça Hocamla Karşılaştık Bu Gün. 'Selam' Verdim O da Karşılık Verdi Ama Tanımadı Beni. Bakışlarından Anladım🥲
Ama Sevdiği Öğrencilerinden Biriydim Hep.Bende Çok Severdim Niye Tanımadı ki Beni ? Ne Çabuk Unuttun Be Hoca 🥺 Sınıfta En Çok Rusça Dersini Seven Bendim Ama Sen Beni Unuttun. Diğer Çocuklar Hep Başka Hoca Gelsin İsterlerdi,Ama Ben Hep Senin Gelmeni İsterdim.Bunlara Rağmen Sen Beni Unuttun Be Hoca Kırıldım🥺
Ama Belki de Karanlıktı Hava Ondan Yüzümü Tam Görmemiştir..
15 notes · View notes
birnevilavinia · 1 year
Text
Kolik bir bebişim olacağını bilmiyordum.
İkinci ayı bitirip , üçüncü aya adım attık bugün.
Üçüncü ayın sonunda sebepsiz yere gece ağlamalarının bitmesini umuyorum geceleri uyumayı özledim.
|| iyi geceler||
10 notes · View notes
yurekbali · 1 year
Text
Tumblr media
“Cemal Süreya” anısına... (Kendi seçimiyle “10 Ağustos” 1931 - 9 Ocak 1990) * * * Cemal ile Mavi / Haydar Ergülen Cemal Süreya şiirimizin ‘mavi’ adamıdır, yalnızca şiiri için düş��nseydim bunu ‘mavi şair’ der geçerdim. Oysa onun adamlığında da mavi bir yan vardır, cemali mavidir. Bunu ilk düşünüp sonra unutalı yıllar oluyor. “Şiir ile Ankara”da unuttuğum, beni bağışlasın, Şair Azer Yaran, 17-18 yıl önce Ankara’da “Göçebe”nin ünlü şiirlerinden “Ülke”yi bir şarkı olarak, ve çok güzel söylerdi, davudi mi denir, galiba öyle bir sesle: “Bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. Mavi. / Bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman / Sen tutar kendini incecik sevdirirdin / Bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa”. Belki sevgili Azer, şiirdeki ‘mavi’ sözcüğüne vurgu yapmasaydı, çok defa okuduğum “Ülke”deki mavinin farkında bile olmayacaktım. O şarkı sanırım, ahbaplar arasında söylendiğiyle kaldı. Şimdi şarkı uğruna ne şiirler katlediliyor, oysa o şiiri Azer’in sesinden dinleyebilseydiniz, şiirin kimi zaman ne güzel bir şarkıya dönüştüğünü işitebilirdiniz. Ben Cemal Süreya’ya ‘mavi’ diyorum ya, onun için bir tek sıfat bulmak çok zor yine de. Bir başkası tutup ‘Derviş’ diyebilir, biri ‘Âşıkane’ olarak niteleyebilir, biri ‘Gönül Dostu’ olduğundan söz edebilir. Nasılsa ona olumsuz bir sıfat yakıştıracak biri çıkmaz. Dahası çalışkanlığından, kaleminin pek cömert oluşundan, yalnızca şiirleriyle değil düzyazılarıyla da şiir kültürümüze yaptığı katkılardan ve şimdi boşluğunun doldurulamadığından, yeri belli olduğundan söz etmek de mümkün. İnsan, doğrusu, bugünün şairlerinde rastlanan kıskançlıkları, büyüklenmeleri, bencillikleri, kişisel çekişmeleri, ikbal ve istikbal kaygılarını gördükçe, Cemal Süreya’nın önemini daha iyi anlıyor. Keşke hepimiz biraz onun sevgisinden nasiplenseydik! Yine de hâlâ bir teselli bulunabilir, şiirleri ve yazılarında duyurduğu sevgi bizim ondan nasiplenmemizi bekliyor. Cemal Süreya’nın yaşamından söz etmeyeceğim, çok yoksulluk ve çok ümran görmüş: Yazdığı her şeyde kendisini hissettiren o bilgelik, o acılardan sevgi çıkarma hüneri, o kendini aradan çekişi, o Sevda Sözleri, ki seçtiği adlardan bile belli. Üstü Kalsın, Şapkam Dolu Çiçekle, Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi, her şey ondaki derinliğin bir işareti gibi. Derin ve mavi. Sanki olmaz gibi. Derin olunca siyah, gri, hatta lacivert veya koyu bir renk olmak gerekiyor gibi. Mavinin biraz öyle bir şöhreti vardır: Gökyüzü gibi, bulutsuz, kayıtsız, sadece neredeyse açık yaz göğüne ve günlerine özgü, az hüzünlü çok neşeli, çokça geçici, aceleci, saflığa varan bir iyimserlikle bezeli, havai, hercai, çocuksu, insan yalnız bir kez mavi olabilirmiş gibi hayatta, ve bunu hemen unutması gerekirmiş gibi. Belki bunların hepsi de mavi için geçerlidir, belki mavi bunların bazılarında gönül gezdirmiştir, belki yalnızca bunlarla kalsaydı bile mavi, maviliğinden bir şey yitirmezdi, fakat mavi öyle bir adamın eline düşmüştür ki ya da adam maviyi öyle bir yere getirmiştir ki, bildiğimiz mavi olmaktan çıkmıştır. Şu bilmeye çalıştığımız mavi. Belki de bütün bunları uyduruyorumdur, maviyi Cemal Süreya’ya çok yakıştırdığımdan. Cemal Süreya’da mavinin yalnızca bütün tonlarını değil, bütün renklerini de görebilirsiniz. Mavi onda bazen siyahtır, kırmızıdır, bazen beyazdır, sesindeki, söyleyişindeki mavi bütün renklere ayrı ayrı yakışır. Tıpkı “8.10 Vapuru” şiirinde olduğu gibi: “Sesinde ne var biliyor musun / Bir bahçenin ortası var / Mavi ipek kış çiçeği / Sigara içmek için / Üst kata çıkıyorsun”, ya da unutulmaz şiirlerle dolu “Güz Bitiği” kitabının şiirlerindeki gibi, hani “Keşke yalnız bunun için sevseydim seni” dizesini şiirimize armağan ettiği kitabındaki gibi: “Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda, / Güverteleri uçtan uca orman; / Aldım çiçeğimi şurama bastım, / Bastım ki yalnızlığımmış. /.../ Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni / Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.” Yalnızca içinde ‘mavi’ geçen şiirler yazdığı için değil, hatta daha çok başka renkler geçtiği için, şiirimizin, sevginin ve ahbaplığın ‘mavi’ adamıdır Cemal Süreya. “Yazsonu” şiirinde mavinin esamesi okunmaz ama, şiir baştanbaşa mavidir. Sahi şu aşağıdaki dizeleri okuduğunuzda bu şiiri yazan adama ve bu şiire ‘mavi’den başka ne yakıştırırsınız? “Ve sen sonunda bir gün çıkar gelirsin diye, / Çok şeyin adı küçük yazıldı; / Silinmez anlar vardır / Karşı konmaz özlemler, / Ben şimdi ne istediğimi de bilmeden artık / Bağırıp duruyorum ya, şurda, / Sen yaz sonunu ilan eden güzel keten, / Güneşten yırtılmış caz, sen!” Nasıl hışır hışır, nasıl yaz sesli, nasıl küçük mavi bir anı, nasıl mavili bir özlem ve nasıl, Cemal Süreya’da sonu olmayan bir şiir, mavi. Mavi, Cemal Süreya’nın en yakın akrabasıdır. Çocukluğunda hiç arkadaşı olmamış da bir maviyle büyümüş gibi, belki de hiç çocukluk arkadaşı olmadığı için, bir arkadaşlık olarak bu kadar çok, bu kadar güzel ve bu kadar mavi şiirler yazmış gibi. Mavi onda bir gülümseme olarak ve yerinde duruyor. Resimlerine baktığınızda da o mavilikle, o gülümsemeyi iç içe görebilirsiniz. Ben üç-dört kez, öyle derler ya, onun sohbetinde bulunmuştum. O şiirlerindeki maviyi sesinde de duymuştum, öyle mavi bir konuşması vardı. Açık keder. Açık denizler gibi kederli. Sahiciliğin mavisi. Kırılganlığın mavisi. İyiliğin mavisi. Fakat en çok da kimseyi kırmak, küstürmek istemeyişin mavisi sinmiştir sesine. İğreti durmuyordu, birazdan mavinin yerini başka bir renk alacakmış gibi geçici durmuyordu, tam yerini bulmuş, sözcüklerini bulmuş, adamını ve şairini bulmuş gibi duruyordu mavi Cemal Süreya’da. Maviyle Cemal Süreya’yı düşününce, tıpkı kendi şiirindeki gibi seslenebilirdiniz ona: “Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.” Yalnızca maviliğinden doğru bile sevebileceğimiz bir adamdır Cemal Süreya. Kırmızıdan doğru Nâzım Hikmet’i, siyahtan doğru Necip Fazıl’ı, yeşilden doğru Oktay Rifat’ı, beyazdan doğru Özdemir Asaf’ı, mordan doğru Ece Ayhan’ı, eflatundan doğru küçük İskender’i, kahverengiden doğru Turgut Uyar’ı, griden doğru Melih Cevdet Anday’ı, ve gökkuşağından doğru İlhan Berk’i sevmek gibidir Cemal Süreya’yı maviden doğru sevmek. (Edip Cansever’i unutur muyum hiç, onun ki elbette yalnızlığın her rengi.) Sevgili şairim Enver Ercan, “Abdi İpekçi Mektup Yarışması’nda Cemal Süreya’ya yazdığı mektupla birincilik ödülünü aldı. Okudum, güzel mektup. Hani yazanın da gönderenin de eline sağlık derler ya, o türden. Enver bu mektubunda ‘mavi’ye hiç değinmeden, fakat bu yazıya yardım etmek istercesine, derdimi anlaşılır kılmak istercesine Cemal Süreya’nın nasıl ‘mavi’ bir adam olduğunu öyle güzel anlatmış ki, sözü Enver’e bırakmak en iyisi: Sonunda anladım: Kendini ancak böyle koruyabilirdi dış dünyaya karşı. Gerektiğinde her şeyi konuşabileceği birkaç yakın dostu vardı zaten. Ne gerek vardı ki, çemberi genişletmeye. Hem zaten kırılgandı, sıkılgandı, hatta ‘fazlaca’ utangaçtı da... Hınzırlığı da kalkan niyetine kullandığını düşünmüşümdür hep: Kırılmamak, kızmamak ve kırmamak için... İşe de yarıyordu bence: Şakacıktan olanlar dışında kızdığını, daha doğrusu bunu dışa vurduğunu hiç görmedim. Hemen ironi giriyordu devreye, rahatlıyordu. Kırılganlığı konusunda aynı şeyleri söyleyemem ama. Bir şey demezdi, fakat hissederdin. Hatta bir keresinde onun bu yanını tanımlamak için ‘küsümsel bilge’ sözleri çıkıvermişti ağzımdan. Tutmuştu ‘küsümsel’ sözcüğünü...” (Enver Ercan, Merhaba, Milliyet Sanat, 1 Şubat 1996, sayı: 377) Bilmiyorum ki Cemal Süreya’yı anlatmak için bir ‘mavi’ yeter mi? Ben onu yazdığı her şeyde, durduğu her yerde bir ‘mavi’ adam olarak gördüm, tanıdım. Mavi mürekkep, mavi kalem, mavi kelime, mavi sigara, mavi alkol, mavi aşk. Hayatının tümünü o kadar mavi görmeyebilirsiniz, günleri de o kadar mavi geçmemiş olabilir. Hatta diğer renklerin payı daha çok bile denebilir. Fakat onun açık etmediği, gizlemese de ortaya da pek çıkarmadığı bir mavisi vardır, ve bana kalırsa Cemal Süreya’yı mavi gözlerle de okuyabilirsiniz elbette ama bir de mavi bir bakışla okumak gerekir. Belki de “Kan var bütün kelimelerin altında” deyişini, kan yerine bir de maviyi koyarak okumak gerekir. Tıpkı o beyaz havasındaki “Kars” şiirini mavi bir niyetle okur gibi: “Öyle güzel ki ölürüm artık / Beyaz uykusuz uzakta / Kars çocukların da Kars’ı / Ölüleri yağan karda / Donmuş gözlerimin arası / ... / Sen küçüğüm sımsıcak / Ne derler ona bu kızakta / Boyuna türküler yakıyorsun ya / Sanki her türküden sonra / Hohlasan gök buğulanacak.” - Haydar Ergülen, Cemal ile Mavi (Düzyazı: 100 Yazı) - Görsel: Tayfun Dereli (Cemal Süreya)
16 notes · View notes
sensedim1938 · 4 months
Text
İliç Maden ocağının çevre izin ve lisans belgesi iptal edilmiş
Neden?
siyanürlü toprak dereye ve ocak sahasına akıyormuş
Saha genişlemesine izin verdiler, toprağımızı, suyumuzu zehirlediler
Yeterince zehirlenince lisansı iptal ettiler.
9 kişi toprak altında kaldı… akılları yeni başlarına geldi.. yazıklar olsun… 🤬🤬🤬
50 notes · View notes
mcanylm34 · 1 year
Text
Şimdi bu ve arkadaşlarına "kahraman" diyorlar....
1965'te Türkiye İşçi Partisine üye oldu. 1968'de 6. Filo protestolarına katıldı. Aynı yıl İstanbul Üniversitesinin işgaline liderlik etti. 1969'da Filistin'de bulunan Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesinin gerilla kampına silahlı eğitim almak ve FDHKC üyeleri ile aynı safta savaşmak için gitti. 20 Aralık 1969'da yakalandı, 18 Eylül 1970'e kadar tutuklu kaldı. Hapisten çıktıktan sonra askere alınacakken askerden kaçtı. Silahlı Marksist-Leninist örgüt Türkiye Halk Kurtuluş Ordusunu kurdu. 29 Aralık 1970'te çalıntı bir otomobille giderken Kavaklıdere Polis Kulübesi'ni kurşunladı, iki polis ağır yaralandı. 11 Ocak 1971'de Türkiye İş Bankası Emek Şubesi soygununu gerçekleştirdi. 4 Mart 1971 günü dört Amerikalıyı kaçırdı, bir bildiri yayımlayarak 400.000 dolar fidye ve "tüm devrimcilerin serbest bırakılmasını" istedi. Güvenlik güçleri 5 Mart'ta kendisini ve Amerikalıları bulmak için THKO'nun karargâhı sayılan ODTÜ'yü kuşattı. Öğrencilerle güvenlik güçleri arasında çatışma çıktı. 9 saat süren çatışmada 1'i komando er Mevlüt Meriç olmak üzere 3 kişi öldü, 26 kişi yaralandı. Üniversite süresiz kapatıldı. 9 Mart'ta Amerikalıları serbest bıraktı. 12 Mart 1971 Muhtırası'nın ardından yakalanarak yargılandı ve idama mahkûm edildi. Cezası ertesi yıl Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'la aynı gün infaz edildi.
63 notes · View notes
tuannamel-blog · 4 months
Text
'Five Nights at Freddy's 3'ün teaser fragmanı 9 yıl önce bugün (26 Ocak 2015) yayınlandı! Bunca yıl sonra hala her zaman geri geliyor 😎 #fnaf #fivenightsatfreddys #springtrap
8 notes · View notes
1hanimefendi · 5 months
Text
Tek başına içilen çayların tadı, kalabalıkta içilenlerden neden faklı oluyor anlamış değilim...
Tumblr media Tumblr media
9 ocak 2024 ✨️
9 notes · View notes
aybarskagan · 5 months
Text
Pençe Kilit Harekâtı bölgesinde 12 Ocak 2024 günü terör örgütü pkk ile çıkan çatışma sonucu şehit olan 9 vatan evladımız! Ruhları şad olsun olsun.🇹🇷
Tumblr media
10 notes · View notes
fikriminelagulu · 2 months
Text
İzninizle size günlüğüme yazdığım birkaç satırı paylaşmak isterim.
Ne hissediyorum bilmiyorum. Daha doğrusu herhangi bir şey hissettiğime dair şüphelerim var. Boşluktaymışım gibi. Sanki bir şeyler hissediyorum ama ne hissettiğimi anlayamıyorum. Zorlanıyorum gibi. Mutsuz değilim ama mutlu da değilim. Ağlamak istemiyorum ama gülmek de istemiyorum. Bildiğim tek bir şey varsa o da sevdiğim insanların yardımına ihtiyacım olduğu. Samimi birkaç söz ve iç ısıtacak uzunca bir sarılma. Ruhumun ilacı sevdiklerim. Yakınlar bana ama bir o kadar da uzaklar. Elimi uzatsam dokunamam ama kalbime dokunsam bulurum onları. Gökyüzüne uzatsam ellerimi ulaşamam ama bilirim beni her zaman sevip desteklediklerini.
9 Ocak 2024'de yazdığım bir yazı.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
2 notes · View notes
begonvilceblog · 1 year
Text
Tumblr media
Asıl adı Cemalettin Seber 1931 yılında Erzincan'da doğdu. Babası 1938��de Erzincan’ dan sürgün edildi Bilecik’e sürülen ailenin aynı zamanda bir başka şehre gitmeleri de yasak idi. Annesi Gülbeyaz Hanım da erken yaşta ölünce İstanbul’a gönderildi..
Okul arkadaşı Seniha Nemli ile evlendi. 1955 de kızı Ayçe doğdu Müfettiş yardımcısı olarak İstanbul’a atanır. Evlilikleri bir süre daha devam eder ancak bir süre sonra tamamen biter. 1967 de ise Zuhal Tekkanat ile evlendi. Memo Emrah adında bir çocukları daha oldu.
Ankara’ya atandı Zuhal Hanım ise İstanbul’da kalır. Bir süre bu şekilde ayrı yaşarlar ancak Zuhal Hanım da sonra Ankara’ya gelir. Birlikte yaşamaya başlayan ailede zamanla geçimsizlik peyda oldu. Birbirlerini olağan dışı kıskanmaktadır ve neticede boşanırlar.
1975 de ise üçüncü evliliğini Güngör Demiray ile yaptı ama bu da ancak bir yıl sürdü. Sonra ikinci eşi olan Zuhal Hanım ile tekrar birleşir fakat bu birleşme de ayrılıkla sona erdi. Son olarak Birsen Sağnak adında bir hanım ile evlendi.
Birsen Hanım, dört çocuklu bir annedir. O da birçok devlet kademesinde müfettişlik görevini icra etti ve 1982 yılında emekli oldu Ancak bu tarihten itibaren sakin bir yaşam elde edemez. Para bir türlü yetmez..
Bir bankada çalışmaya başlar. Banka iflas eder. Sigara alışkanlığından kurtulur ama alkolden bir türlü uzaklaşamaz. Oğlu Memo nedeniyle büyük sorunlar yaşar. 33 sene önce bugün 9 Ocak 1990 da 59 yaşında...Hayata veda eder.
#CemalSüreya,
23 notes · View notes
maviimeneksee · 5 months
Text
9 ocak...
3 notes · View notes
doriangray1789 · 10 months
Text
İTHALAT SEVİCİSİ OLMUŞUZ 
Yanlış politikalar yüzünden tarımda kendine yeten ülke pozisyonunu kaybeden Türkiye, 126 ülkeden 133 değişik meyve ve sebze ithal ediyor. İşin ilginç yanı da eskiden bu ürünlerin hemen tamamını bu topraklarda üretip ihraç ediyorduk … Örnekler:Türkiye, İspanya ve Yunanistan gibi dünyanın önemli zeytinyağı üreticisi konumunda bulunmasına rağmen ithalata yöneldi ithalata yöneldiğinden beri de ilginçtir bu zeytin alanları maden sahalarına açılmaya başlandı… Başka bşr örnek dünyanın bşr numaralı fındık üreticisiyiz ama borsası başka ülkede ve fiyatı biz belirleyemiypruz…Elma, turunçgiller, üzüm, armut, domates, ayva, eriğin yanı sıra, Kosta Rika'dan kavun, İspanya'dan marul, İtalya'dan ıspanak, İran'dan karpuz alıyor. Et, buğday, saman ithal eden Türkiye,  yumurta için de yurtdışına milyonlarca lira para akıttı.1 Ocak 2016 ile 30 Eylül 2017  tarihleri arasında, 41.4 milyon dolarlık yumurta ithal edildi. Yumurta ithalatında yüzde 54'lük pay ile İngiltere ilk sırada yer alırken, bu ülkeyi  Almanya ve Irak izledi.Türkiye, tarım ülkesi olmasına rağmen 5 yıldır da saman ithal ediyor. 2015'ten 31 Ağustos 2017'ye kadar ABD, Almanya, Arjantin ve Avustralya'dan, 3 milyar 434 milyon dolar değerinde 12 milyar 841 milyon kilo gübre ithalat edildi ( yeni verileri bulamadım ) b*ku bile ithal eder olmuşuz… Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre, son 12 yılda tarım sektörünün büyüme hızı yüzde 2'de kaldı.AKP döneminde ithal edilen mısıra 2.6 milyar dolar, pamuğa 13.2 milyar dolar, buğdaya 1.5 milyar dolar ödeyen Türkiye, 2012'de tarihinde ilk kez saman da ithal etti. 2002 yılında sadece 150 milyon dolar olan Türkiye'nin buğday ithalatı için ödediği para 2014 yılında 1.5 milyar doları aştı. AKP döneminde buğday ithalatına 9 milyar 772 milyon dolar ödendi.AKP döneminde: 10 milyon ton mısır ithal edildi ve 2.6 milyar dolar, yağlı tohum için 10.3 milyar dolar, ham yağa 10.6 milyar dolar ödendi… Otomotiv, enerji ve sağlık sektör ithalatlarına hiç girmeyelim 
Tumblr media
6 notes · View notes
nefss-blog · 1 year
Text
9 Ocak Cemal Süreya'nın ölüm yıl dönümü...
O edebiyatımızıda, en sevilen isimlerinden…
Şiirlerini ezbere bildiğimiz, yaraları yaralarımıza benzeyen, acımızı da aşkımızı da bizden daha iyi anlatan şair...
#CemalSüreya
22 notes · View notes
bydpolat44 · 1 year
Text
Her şeye rağmen öleceksek sen beni niye üzesin, ben seni niye üzeyim?
İnsan güzel yaşamalı...
Cemal Süreya
9 Ocak 1990 Rahmetle 🤲
Tumblr media
21 notes · View notes