Tumgik
#Abluka
seslimeram · 2 years
Text
Tüketilen Hikayeler...
Tumblr media
Hikayeler türetilen birer meselden çok tüketilen bir mefhuma dönüştürülüyor. Öyle bir an öyle bir sahneye denk geliniyor ki, madun siyasetin atalet dolu, düpedüz yalın ve eksiksiz bir biçimde var ettiği katran karanlığına dair bahisler uçup gidiyor. Hiçbir yaranın yirmi dört saati aşmadığı bir yerde, gerçek kılınmış onca yaraya dair kelamın eksikliği artık bir belirgin hat olarak var ediliyor. Umut yerle bir edilirken, ümit var olmanın bütün ihtimal ve tahayyülleri paramparça kılınıyor. Bir heyula içerisinde bir o yana bir bu yana çekip, çekiştirip, sündürüp durulurken hayat imgesi olanın farkına varılmasın diye dört dönülen bir güncellik var ediliyor. Her şey silme bir katran karanlığına esir ediliyor. Dön dolaş bir biçimde başa, en başa sarıp muktedir aklıyla sıradan insanların hayatları kuşatılıyor. Bunu da modern, yeni ülke diye yutturmaya çalışmak da cabası kılınıyor. Bir hikayesi bulunan o yer / bir uzak metafor, artık anısı bile var edilemeyen bir gölgenin ta kendisine dönüşüp, terk ediliyor.
Her devinim, her bir dönemeç o tüketileni anlatıyor, kanıtlıyor bir kere daha. Demokrasi, eşitlik, adalet, hürriyet gibi kavramların çoktan boşa düşürüldüğü bir zeminde zalimlerin o iktidar pratiği güncellenirken, yaşam sıfırlanmanın eşiğine taşınıyor. Tümüyle, doğruca kesintisiz bir mahvetme retoriği şekillendiriliyor bütün bütün her yerde, hemen hemen her şekilde. Jurnalleyen, tükettiği kadarıyla öğüten, sınırları daraltan, söz hakkını çalan, daimi bir biçimde irade / hak gasbına yol / mahal veren bir düzlemde tükeniş pazarlanıyor öylesi ulu orta. Belirgin bir biçimde hikayenin mahva çıkartılması kesintisiz kılınıyor. Düzenek, yapı, oluşum hemen her hamlesinde çıkagelen cerahat halleriyle birlikte bir menzildeki tüm yaşam ihtimallerinin köküne kibrit suyu dökülmesine devam olunuyor. Bildiğimiz ve gördüğümüz her hamle / devletin kullana geldiği her yenilenme tahayyül ve pratiğinin ardı o geçip gitmeyen tükeniş sarmallarına çıkıyor bir kere daha.
Mezopotamya Ajansından aktaralım: “MEBYA-DER Şırnex Şube Eşbaşkanı, demokratik kamuoyunun Cizîr halkının hukuk mücadelesine destek vermesini isteyerek, “Suçlular hesap versin” dedi.
Mezopotamya Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma, Dayanışma ve Kültür Derneği’nin (MEBYA-DER), 2015 yılında Şirnex’ın Cizîr (Cizre) ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında katledilen 288 kişinin 7’inci ölüm yıldönümünde açıklama yaptı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Cizîr ilçe binası önünde yapılan açıklamaya, sokağa çıkma yasakları sırasında hayatını kaybedenlerin aileleri, Özgür Kadın Hareketi (TJA) aktivistleri, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Şirnex İl Örgütü, HDP yöneticileri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri yanı sıra çok sayıda yurttaş katıldı.
Açıklamadan önce kısa bir konuşma yapan HDP Şirnex İl Eşkaşkanı Abdullah Güngen, Cizîr ablukasını unutmayacaklarını belirterek, bugün de ilçe örgütlerinin polis ablukasını alındığı ve bu ablukayı kabul etmeyeceklerini söyledi.
“14 Aralık Cizre ablukasını unutmayacağız” yazılı siyah pankart arkasından yapılan açıklama metnini MEBYA-DER Şırnex Şube Eşbaşkanı Serhat Küçük okudu.
‘300’e Yakın Kişi Yaşamını Yitirdi’
Küçük, Ciziîr bodrumlarında yaşanan katliamlara dikkat çekerek, “2015 ve 2016 yıllarında ‘sokağa çıkma yasağı’ adı altında uygulamaya konulan kent ablukaları, bu topraklarda en büyük hukuksuzluklar, insan hakları ihlalleri ve vahşet tabloların olarak insanlık tarihine geçmiştir. 16 Ağustos 2015 tarihinde Kürdistan kentlerinde başlayan kent ablukaları,14 Aralık 2015 tarihinde Cizre'nin ablukaya alınmasıyla yeni bir boyut kazanmıştır. Bu saldırgan ve faşizan uygulamalar ablukaya alınan kentlerimizde büyük bir yıkım, insani kriz ve vahşet tablolarını beraberinde getirmiştir. Bu ablukalar döneminde her açıdan en fazla hasar gören kentlerin başında Cizre kenti gelmektedir. Cizre'de 3 ay süren ablukada yaşlı, genç, kadın ve çocukların da aralarında olduğu 300 yakın kişi yaşamını yitirmiş, yüzlerce insan yaralanmıştır. Binlerce ev hasar görmüş ve on binlerce insan göç etmek zorunda kalmıştır” dedi.
‘Ailelerin Acılarına Yeni Acılar Eklendi’
Cenazelere günlerce ulaşılmadığını ve bu şekilde ailelere işkence uygulandığını söyleyen Küçük, “Bizler bu gerçekliği çok iyi biliyoruz ki; yasakların başlangıç tarihi 2015 olsa da, bu karar siyasi iktidar tarafından 30 Ekim 2014 Milli Güvenlik Kurulu toplantısında ‘Çöktürme Planı’ politikaları kapsamında alınmıştır. Kürt düşmanı politikalar, bir yandan can alırken, diğer yandan halkın yaşam alanları yakılıp yıkılmıştır. Halk göçe zorlanmıştır. Ablukalarda yaşamını yitirenlerin aileleri günlerce cenazelerine ulaşamamıştır. Onlarca cenaze ailelerinden habersiz bir şekilde kimsesizler mezarlıklarına defnedilmiştir. Yine onlarca cenaze DNA örnekleri bahane edilerek aylarca morglarda bekletilmiştir. Ailelerin acılarına yeni acılar eklenmiştir” diye belirtti.
‘Suçlular Hesap Versin’
Küçük, yapılan yargılamaların adil bir şekilde yapılmadığını kaydederek, devamla şunları söyledi: “Bu suçların hem yerel ve hem de uluslararası mahkemelerde yargılanması için yapılan tüm girişimler şimdiye kadar sonuçsuz kalmıştır. Bugün itibariyle 63 dosyanın Anayasa Mahkemesinde davaları devam ediyor. 6 dosya iç hukuk yolları tüketildiği için AİHM gönderilecek. 30 dosyanın takipsizlik süreçleri devam ediyor. 8 dosya eşleşme olmadığı işlem yapılamadı. 20 dosyanın süreçleri devam etmektedir. Abluka sürecinde işlenen bütün suçlar AKP-MHP iktidarı tarafından meşrulaştırılmıştır. Adil olmayan bu yargılama süreçlerini asla kabul etmiyoruz. Adil bir yargılama ve sorumluların bağımsız yargı önünde hak ettikleri cezaları alana kadar hukuk ve adalet mücadelemizi sürdüreceğiz. Buradan bir kez daha demokratik kamuoyuna sesleniyoruz; Cizre halkının hukuk mücadelesine destek verin. Suçlular hesap versin.”
Açıklama atılan “şehid namirin” sloganıyla son buldu.”
Hikayeler türetilirken tüketilen bir mefhuma dönüştürülüyor. Yedi koca yıl geçmiş olan bir yıkımın ardından sadece tanıklıklar / sadece anlatılanlardaki dehşetin tek başına hali dahi o tükettiren her neymiş bunu bildiriyor. Devletin Bakur Kürdistan’ı, Kürd halkına doğru ve dolambaçsız olarak var ettiği nefret pratiğinin ulaştığı merhale, sadece hendek kazanlarla mücadeleyi değil, Cizire Botan’da üç farklı binanın alt katlarında yüzlerce insan evladının katledilmesinden belirgin olmuştur. Tükettiren, tükenen, hayatın en kestirmeden gerçekliğini, ama ve fakat şerhlerine ihtiyaç duyarak yıkan bir iktidarın en kolay, en kestirmeden var ettiği vahşetin meselesidir Kürd illerindeki ablukanın ardılı. Yedi koca yıl sonrasında, dümdüz edilmiş hayatların, kentlerin, doğa ve tahribatın yanı sıra süreğen kılınan psikolojik çökertme olduğu ortaya çıkar bir kere daha. Hikayenin hep en başından bu yana tahrip edilmesi, Mezopotamya halklarına reva görülenlerin yekten tek karede, tek seferde ortaya koyduğu mesel bu içler acısı haldir. Bütünüyle bir kırım ve soykırım hamleleri bütününden mülhem bir yerde, onca yüzsüzlükle, herkesi terörist ilan ederek, bitmeyen bir yaraya tuz ruhu dökerek, bunu da örtbas etme gereği bile duymadan var ederek nereye varılabilir ki, sahiden?
T24’ten aktaralım: “Eskişehir’de iki gün önce kaldırıldığı hastanede yetersiz beslenme ve bakımsızlık tedavisi gören 6 yaşındaki çocuk, hayatını kaybetti. Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı, çocuğun şüpheli ölümüyle ilgili, "Kesin ölüm sebebi ilk bulgularda tespit edilemediğinden Adli Tıp Kurumundan detaylı otopsi raporu beklenilmektedir" açıklamasını yaptı. Çocuğun ölümünün şüpheli bulunması üzerine gözaltına alınan halası ile amcası, tutuklandı.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi'nde 2 gün önce tedavi altına alınan Nur Elif T'nin yetersiz beslenme ve bakımsızlık nedeniyle güçsüz düştüğü belirlendi.
Nur Elif T'nin hastanede yaşamını yitirmesinin ardından ölümünün şüpheli bulunması nedeniyle İl Emniyet Müdürlüğünce çalışma başlatıldı.
Ölen kız ile ağabeyleri Yiğitcan T. (9) ve Metin T'nin (12), amcası ve halasıyla Fevzi Çakmak Mahallesi Uzunpınar Sokağı'nda yaşadığı eve giden ekipler, ikametin yaşam için kötü koşullara sahip olduğunu tespit etti.
Asayiş Şube Müdürlüğü Gasp ve Cinayet Büro Amirliği ekipleri, hala Deniz T. ile çocukların yakınlarını tehdit ettiği öne sürülen amca Sezer T'yi gözaltına alarak emniyete götürdü. Zanlılar, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi.
Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığınca Sulh Ceza Hakimliğine tutuklanması talebiyle sevk olunan şüphelilerden hala Deniz T. "çocuğa karşı eziyet", suçundan, diğer şüpheli amca Sezer T. ise "silahla tehdit" suçundan tutuklandı.
Polis, aynı evde kalan çocuğun babaannesi Cihangül K'yi de yakalamak için çalışma başlattı.
Yetersiz beslendikleri ve güçsüz düştükleri belirlenen 2 erkek çocuğu ise Eskişehir Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından korumaya alındı.
Baba Gökhan T. ve anne Sibel T'nin cezaevinde tutuklu bulundukları, bu nedenle çocukların velayetinin halalarında olduğu öğrenildi.
Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan açıklama
Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan açıklamada, 14 Aralık'ta boğazına cisim kaçması neticesi öldüğü ihbar edilen 6 yaşındaki Nur Elif T. ile ilgili otopsi işlemlerinin yapıldığı ve detaylı soruşturma başlatıldığı duyuruldu.
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Kesin ölüm sebebi ilk bulgularda tespit edilemediğinden Adli Tıp Kurumundan detaylı otopsi raporu beklenilmektedir. Soruşturma tüm yönleriyle ve titizlikle devam etmektedir. Müteveffa Nur Elif T'nin kardeşleri, anne ve babalarının cezaevinde bulunması nedeniyle halaları ile birlikte yaşadıkları ve halaları ile babaanneleri tarafından kötü muameleye maruz kaldıklarından dolayı Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığınca ayrı bir soruşturma başlatılmıştır. 15 Aralık tarihinde gözaltına alınan şüpheli hala, 'eziyet' suçundan Cumhuriyet Başsavcılığınca tutuklanması talebi ile Eskişehir Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilmiştir. Mağdurların babaannesinin yakalanmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir. Mağdur iki kardeş, Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı ile Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Çocuk Koruma İlk Müdahale ve Değerlendirme Birimince koruma altına alınmıştır."
Anne ve babası da cenaze törenine katıldı
Nur Elif T'nin cenazesi, yakınlarınca hastane morgundan alınarak Fevzi Çakmak Camisi'ne getirildi.
Çocuğun cenazesi, yakınlarının katılımıyla kılınan namazın ardından Muttalip Mezarlığı'na defnedildi.
Polis ve jandarmanın güvenlik önlemi aldığı törene, Nur Elif T'nin annesi ve babası cezaevinden özel izin alarak katıldı.
Bursa'dan gelen ailenin yakınlarından Gamze T, gazetecilere yaptığı açıklamada, "Babaannesi ortada yok. Çocuk açlıktan ölmüş. Adalet istiyoruz. Adalet yerini bulsun. Çocuğun kanı yerde kalmasın. Bir babaanne bunu yapıyorsa vicdan aramayacaksın. En ağır cezayla da yargılanmasını istiyoruz. Sonuna kadar da peşindeyiz. Devletten tek isteğimiz de sonuna kadar bizim yanımızda olsun." diye konuştu.
Ebru T. ise Nur Elif T'nin gözaltındaki amcasının, kızın annesinin yakınlarına "Çocuğun boğazında mandalina kaldı, öldü." dediğini ileri sürdü.
Bunun üzerine anne tarafının inanmayıp morga gittiğini anlatan Ebru T, "Çocuğun halini görünce de morgdan çıkar çıkmaz şikayetçi olmak için emniyete gidiyorlar. Biz de hemen 2 erkek çocuğunu alıp, yemek yedirdik. Hastaneye gittiler, oradan da sosyal yardımlaşma aldı. Çocuklar koruma altında. Sorumluların en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyorum." ifadelerini kullandı.
Amca ve hala tutuklandı
Eskişehir'de, 6 yaşındaki Elif Nur'un şüpheli görülen ölümü üzerine başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınan amcası Sezer Tiftik ile halası Deniz Tiftik, savcılık sorgularının ardından tutuklama istemiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi. Burada yeniden ifadeleri alınan Sezer Tiftik, aile arasında çıkan kavga nedeniyle ‘silahlı tehdit’ suçundan, Deniz Tiftik ise ‘çocuğa karşı eziyet’ suçundan tutuklandı.
"Yeğenimin ölümüyle bir alakam yok"
Eskişehir Yunus Devlet Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçirilen amca Sezer Tiftik, suçlamaları kabul etmezken, kendisini görüntüleyen gazetelere, "Kesinlikle yeğenimin ölümüyle bir alakam yok. O benim kanım, ciğerim. Öyle bir şey olmasına izin vermem. Yıllardır evden uzağım zaten" dedi.
"Eziyet diye bir şey yok"
Hala Deniz Tiftik ise Elif Nur’un yeğeni olduğunu belirterek, "Hiçbir şey yapmadım, onlar benim öz yeğenlerim. Eziyet diye bir şey yok" diyerek ağladı. Tutuklanan Deniz ve Sezer Tiftik, işlemlerinin ardından cezaevine konuldu. Soruşturma sürüyor.”
Bir hikaye değil şu yukarıdaki yaşanan şey. Bir kırım memleketinde her an nasıl hayatın altüst edilebilir kılındığının da nişanesi karşımızda yükseliyor. Ne en ufak bir değeri var, çocukların ne de hakları. Daha geçtiğimiz hafta, yıllarca süren sistematik şiddet / işkence ve tecavüzle hemhal kılınmış H.K.G.’nin yaşadıkları korkunçluğu ile gündemin ortasında iken, bu hafta da böyle bir çocuk kırımın bir başka sureti ortaya çıkar. Açlık, istismar ya da tehdit, işkence vesaire. Adli konunun detayları zaten uygun görüldüğü kadarıyla açığa düşen bir menzilde, çürümenin dehşet dolu portresidir mesele. Altısındaki bir çocuğun en temel yaşamsal haklardan dahi mahrum koyulmasının hazin halidir mesele. İnsanlık sınavı söz konusu olduğunda hiçbirisini veremeyen bir yerden bildiriyor oluşumuzdur işte mesele. Hikayeleri ters yüz ederek, en olmayacak vahamet hallerini ekranlarda reyting için sulandıra dururken kimi temsiller, bu gösterilerin gerçekliğinin can yakıcılığıdır işte mesele. Neticesinde küçük insanların / bireylerin hayatlarının hiç edildiği bir güncelliğin sınırlarındayız yeniden. Bunca her şeyi doğrudan çürümeye iliştiren, işkenceden pek çok farklı şiddete, en nihayetinde de açlığa mahkum kılınan insanların varlığında hayatın ederi, sözünün kerameti, sınırlarının belirsizliğe mahkumiyeti ne olacaktır ki, kim verir, verebilecek ki bunca çöküşün / yıkımın / zulmün hesabını?
Hikayeler türetilen birer meselden çok tüketilen bir mefhuma dönüştürülüyor. Yaşatılmış her gün bambaşka açmazlara iliştiriliyor. Yıkımı bir başka yıkım takip ediyor. Düzenin ol muktedir olgusunun var ettiği her şey bir açmaza, bildiğiniz karabasanlara çıkıyor. Yeni, yepyeni denilenin dününün katran karanlığında seyrüsefer etmesine hiçbir engel, sınır ya da ön alma bahsi var edilmiyor. Yenilenirken, cerahatin kapsamını da, cürmün var ettiği o yıkıcılığı da yeniden sahipleniyor erk, muktedir, iktidar. Havanda su dövme kavgalarıyla nam salmış ana muhalefet ittifakı ile yirmi bir yıla bir dolu yara bereyle gelmiş gel gelelim yepyeni suç ortaklarını da konuya dahil etmiş, aynı çatıda buluşmuş iktidar kliği arasındaki mücadelede olan biten sadece sıradan insanların hayatlarına oluyor. Her ne oluyorsa o hikayenin yıkıcılığa, tükenişe, tüketilene evrimi bu gümbürtüde var ediliyor. Koca bir yılı daha geride bırakmaya hazırlanırken, on iki ayın onca hızla, bir dolu mahva ve insan eliyle kotarılan cehennem sekanslarına sahne kılınmasının meselidir anlatmaya, bir biçimde sunmaya çalıştığımız. Düzen kurulu olagelen mefhum topyekun hayatlarımızı onu var eden hikayeyi yerle bir etmeye devam ediyor. Bir uçurumun kıyısında geleceğini ne hallere koyabilecek olduklarını göstere gelen bir seyrüsefere rehineliği sürüyor bir yer, bir sahne, bir zeminin. Bunca afaki olana karşı itiraz edebilmek, orası, burası, şu ya da bu demeden ortaklaşarak, hep birlikte inadı savunmak ne zaman. Hikayenin kalanı oralarda bir yerlerde, sahiden de...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2022
Görsel: “Sarıdan Maviye Dek” Eski Zamanlardan Anımsalar Cenderesinde. Amed / Sur – Ercan ALTUNTAŞ v/ Twitter
Tumblr media
0 notes
iinaniiel · 7 months
Text
4 notes · View notes
kasimpasali-omer · 11 months
Text
▪️Libya'da darbeci Hafter'in arkasında ABD vardı;
🇹🇷 Arkasında Türkiye olan Ulusal Mütabakat Hükümeti kazandı.
▪️Karabağ'da işgalci Ermenistan'ın arkasında ABD vardı;
🇹🇷 Arkasında Türkiye olan Azerbaycan kazandı.
▪️Somali'de terörist Eş-Şebap'ın arkasında ABD vardı;
🇹🇷 Arkasında Türkiye olan Somali hükümeti kazandı.
▪️Katar'da darbe yapan, abluka uygulayan Arap ülkelerinin arkasında ABD vardı;
🇹🇷 Arkasında Türkiye olan Katar şeyhi Sani kazandı.
▪️Şimdi Gazze'de de terörist İsrail'in arkasında ABD var;
🇹🇷 Ama kazanan, arkasında Türkiye olan Filistinliler olacak!
59 notes · View notes
ikraa123 · 11 months
Text
Havadan , karadan ,sudan abluka altına alınmış senelerdir esir hayatı süren Müslüman kardeslerimi destekledim diye bir kaç kendini bilmez gelip beni eleştiriyor. Burda mesele Müslüman veya baska dinden olmak da degil insan olmak . Gönderilerimden ve fikrimden rahatsız oluyorsan seni hiç tutmayalım sessizce gönderilerilerime bakmayı bırakabilirsin hatta engelleyedebilirsin sonuçta burası özgür bir mecra .
46 notes · View notes
lavantalarihtilali · 7 months
Text
ruhum abluka da, hayal gücüm sanki çocukluğumun geçtiği bir avlu kadar..
10 notes · View notes
nesepalamudu · 1 year
Text
bazı konularda apolitik ya da ılımlı olmanın çok yanlış olduğunu düşünüyorum. haksızlık karşısında zulüm karşısında susmak tarafsızlık değil çünkü, bir bakıma zulme onay vermek gibi. bir de her şeyi çok iyi bilir gibi bir yerden konuşmamıza da lüzum yok. filistinliler için neyin iyi olduğunu filistinliler daha iyi bilir ve takip ettiğim tüm filistinliler barış değil özgürlük istiyor. barış diye bir şey hiç olmadı çünkü. barış adı altında her gün yaşadıkları şeyler baskı, zulüm, kendi yurtlarından zorla çıkarılma, abluka, ve dahasıydı.
14 notes · View notes
veganlogicdinamo · 3 months
Text
KÜBA İZLENİMLERİ 2: ABLUKA ALTINDA DİRENİŞ
Devrim Savunma Komitesi Matanzas İl Koordinatörü Serpa’nın bu konudaki sözleri, Kübalıların abluka altında direniş gücünü özetliyordu:
“Biz yalnızca kendi kararımızı verebilecek egemen bir ülke yarattık. Dünyanın hiçbir yerine saldırmadık, her yere doktorlarımızı gönderdik ve dünyaya arta kalanlarla değil, elimizde olanı paylaşarak baktık. Bu kötülükse, yaptığımız buydu. O nedenle de dünyanın egemen güçleri bizi böyle cezalandırıyor. Boyun eğmemizi istiyorlar ama Küba halkı güçlü, direniyor. ABD’nin desteklediği İsrail’in Filistinli çocukları nasıl katlettiğini biliyoruz. Dolayısıyla ABD nasıl bir demokrasiyi savunuyor anlamıyoruz. Savaşı, ölümü destekleyen bir özne nasıl demokrasiden söz edebilir? Küba, barışçıl bir ülke olarak ülkeler arası dayanışmay�� başından beri savunuyor. Savaş yerine dünyaya doktorlarımızı göndermeye devam edeceğiz!” https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/zulal-kalkandelen/kuba-izlenimleri-2-abluka-altinda-direnis-2223962
5 notes · View notes
etaali · 4 days
Text
🇾🇪🔽Yemen Silahlı Kuvvetleri Sözcüsü Yahya Sari:
➡️Hava savunma güçlerimiz, Dhamar eyaleti hava sahasında düşman görevleri yaparken Amerikan "MQ_9" insansız hava aracını karadan havaya füzeyle düşürdü.
➡️Bu bir haftada düşürülen 3'üncü, savaş başladığından bu yana ise 10'uncu uçak.
➡️Karada ve denizde kaliteli askeri operasyonlarla Filistin halkının zaferine ulaşmak için operasyonlarımız devam ediyor
➡️Saldırı durdurulana ve Gazze'de Filistin halkına yönelik abluka kaldırılana kadar operasyonlarımız durmayacaktır.
➡️Kuvvetlerimiz "Vaat Edilen Fetih ve Kutsal Cihad" savaşı çerçevesinde Amerikan-İngiliz saldırganlığına ve onun düşman hareketlerine karşı mücadele etmeye devam edecektir.
2 notes · View notes
name-ihumayun · 2 years
Text
*📌 ŞEFİK CAN BEY VE LADİKLİ AHMET AĞA*
Merhum Albay Şefik Can bey hâtıralarında şöyle anlatıyor:
Lâdikli Ahmet Ağa’yı da bir vesile ile ziyaret etme imkânı buldum. Kendisini bana yine devrin manevî büyüklerinden Mahmud Sâmi Ramazanoğlu tanıştırmıştı.
*Bu büyük veli, Konya’nın Ladik ilçesinde ikâmet ediyordu.*
İlçede herkes onu tanıyor, garip kabul edilen halleri dilden dile dolaşıyordu.
*Ricâlü’l-gayb’dan olduğu, Hızır (a.s) ile arkadaşlığı bulunduğu söyleniyordu.*
Evi ilçenin kenar mahallelerinde, mütevazı bir evdi. Ziyaretine gittiğimizde hoş geldiniz safhasından sonra güzel sohbetler oldu.
Bu ilk tanışmamız normal geçen bir görüşme idi. Bendeniz daha sonraları kendisini sık sık ziyaret etmeye başladım.
*Görünüşte sıradan bir köylü gibiydi*. *Fakat Yunus Emre gibi öyle şiirler söylüyordu ki, insan gerçekten hayret duyuyor ve hayran oluyordu.* Bunlar o an içine doğan ilahî nağmelerdi.
Bazen de Hacı Sâmi Ramazanoğlu bendenizle kendisine zeytin gönderirdi. O vesileyle de gider görüşürdüm.
*Ziyaretimin birinde yanında kimseler yoktu,* bunu fırsat bilerek: *“Ahmet Ağa, Allah aşkına, sizdeki bu haller nedir?*
*Bu makama nasıl eriştiniz?* *Bunlardan bize biraz bahsedin”*
diye rica ettim. *“Bende ne var ki, garip, köylü bir adamım…”* falan dedi, geçiştirdi.
Ben: *“Bakınız, şimdi kimse yok, başbaşayız, lütfen…”*
diye ısrarlı olunca o da beni kıramayıp anlatmaya başladı:
*“Ben köyde çobanlık yapıyordum. Askerlik çağım geldi. Beni askere aldılar. Askerdeyken Cihan Harbi çıktı ve bizi Filistin Cephesi’ne gönderdiler.*
*Savaşın en ateşli anlarında biz orada bir bölük düşman askerinin ablukası altında kaldık. Birliğimizle irtibatımız kesildi. Bir haftadan fazladır abluka (kuşatma) altındaydık.*
*Tayınlarımız yani yiyeceklerimiz bitti. Açlıktan otları, çöpleri yiyoruz. Çok zor bir durumdayız.*
*Bir ara cephe yarıldı, havadan bize birer tane tayın attılar.*
*Tayın, şöyle küçük bir sandviç ekmeği.*
*Hepimiz günlerce aç kalmanın verdiği hal ile tayınları hemen yemeye başladık.* *Ben bir parça kopardım, ağzıma götürecektim ki paçalarımı çekiştiren bir köpekle göz göze geldik.*
*İki gözünü bana dikmiş, gözlerimin içine bakıyordu. Çok zayıftı ve memeleri sarkmıştı, belli ki yavruları da vardı. Lisân-ı hâl ile âdetâ benden ekmek istiyordu.*
*Ağzıma koyacağım lokmayı ona verdim.*
Bu yaptığımı gören arkadaşlarım:
*"Oğlum Ahmet, ne yapıyorsun?*
*Bir haftadır açız, bir parça ekmek. Bununla doymak bile mümkün değil. Sen köpeğe veriyordun”*
gibi sözlerle beni uyardılar. Hiçbirini dinlemedim ve o köpekle ekmeğimi bölüştüm.
İşte o gece rüyama Hz. Peygamber girdi ve:
*“Oğlum Ahmet! Biz seni çok sevdik, sen ne cömertsin”* diyerek sırtımı sıvazladı.
*Uyandığımda içimde müthiş bir ferahlık ve bende önceden tatmadığım değişik bir hal vardı. Ne olduysa o günden sonra oldu.”*
Kaynak:
Şefik Can, Hatıralar, İstanbul 2022, s. 437-438.
34 notes · View notes
ahgelgorbeniaskneyledi · 11 months
Text
Hala Gazze’ye bir şişe su bile girmedi. Öyle bir abluka var ki yardım tırlarının içinde bekleyen şoförler bile İsrail şimdi bombalayacak korkusuyla aracı terk ediyor. Ulan tüm dünyanın gözünün önünde %44ü çocuk olan bir topluluğa soykırım yapılıyor. Piçin biri de çıkmış çok üzülüyorsanız gidin orda savaşın diyor bizim davamız değil diyor. koca devletler insanı yardım sokamıyor içeri. eşkıya orospu çocukları gördüğü kelleyi vuruyor. sanıyor ki isteyen içeri girebiliyor.
Hayır ben anlamıyorum bir tek biz mi görüyoruz çocuk cesedi? annenin biri 13 aylık oğluna sarılıp uyan da emzireyim acıkmışsındır diye ağlıyor bebek kömüre dönmüş. hangi vicdan hangi yürek böyle bir şeyi kaldırabilir? Buna ses çıkaran insanı nasıl kuduz köpek gibi kaparsınız lan siz😡🤬
Diyelim ki çocuğunuz yok. ananız da mı yok sizin? kardeşiniz de mi yok? lan tek başınıza varolsanız bile böyle bir zalimliğe ama onlar diye başlayan cümle kurmak sizi birer Netanyahu yapmıyor mu? Hitler misiniz siz vicdanını tiktiklerim..😡🤬
SOYKIRIM bile diyemiyecek ,insan görünümlü zavallı yaratıklar var.
İsrail Siyonistleri ‼️
Hakan fidanın dedigi gibi
Toprak hırsızı,işgalci,sınırları olmayan ,bebek katili korkak ,insani hiç bir deger taşımıyan ,cagımızın yeni hitleri ,vebası pisliklerdir.
İsrail Siyonistleri ‼️
9 notes · View notes
naftalin2027 · 4 months
Text
EVE İŞ GETİRME, STRESİ İSE YAKLAŞTIRMA BİLE!
Eve dönmek olmasaydı işe gitmek çekilmez olurdu. İnsan kendisini bir makine gibi hissettiği iş yerinden çıkıp yuvasına vardığında insan olduğunu hisseder. Eşi ve çocuklarıyla vakit geçirerek tazelenir, hayata daha sıkı tutunur. Fakat kimi evlerde işten eve gelmek huzur değil huzursuzluk nedeni olabiliyor. Çalışma ortamında yaşadığınız sorunları mesai saatleri içerisinde bırakamadığınızda ne siz rahat bir nefes alıyorsunuz ne de aileniz.İş yerinde yaşadığımız sorunları eşimizle paylaşmamız, onunla istişare etmemiz gayet normal. Hatta bu durum eşimizle aramızdaki ilişkinin daha da kuvvetlenmesine bile vesiledir. Ancak iş yerinden eve taşan sorunlar paylaşım sınırlarının ötesine geçip tüm evin huzurunu abluka altına alıyorsa orada bir düşünmek gerekiyor. Zira eşinizi dert ortağı etmenizle dert sahibi etmeniz arasında uçurum vardır. İş stresinizi nasıl ve hangi ölçüde eşinize aktardığınız, söz konusu uçurumun açılmasından birinci derecede sorumludur.
2 notes · View notes
ah-val · 1 year
Text
LADİKLİ AHMET AĞA'NIN KÖPEĞE MERHAMETİ
Merhum Albay Şefik Can bey Hâtıralarında şöyle Anlatıyor:
Lâdikli Ahmet Ağa’yı da Bir vesile ile ziyaret Etme imkânı buldum. Kendisini Bana yine Devrin manevî Büyüklerinden Mahmud Sâmi Ramazanoğlu Tanıştırmıştı. Bu Büyük veli, Konya’nın Ladik ilçesinde ikâmet Ediyordu. İlçede Herkes onu Tanıyor, Garip kabul edilen halleri dilden dile dolaşıyordu. Ricâlü’l-Gayb’dan olduğu, Hızır (a.s) ile Arkadaşlığı bulunduğu söyleniyordu.
Evi ilçenin kenar mahallelerinde, mütevazı bir evdi. Ziyaretine gittiğimizde Hoş Geldiniz safhasından sonra Güzel sohbetler oldu. Bu ilk tanışmamız Normal geçen bir Görüşme idi. Bendeniz daha sonraları kendisini sık sık ziyaret etmeye başladım.
Görünüşte sıradan bir köylü gibiydi. Fakat Yunus Emre Gibi öyle şiirler söylüyordu ki, insan Gerçekten Hayret duyuyor ve Hayran oluyordu. Bunlar o An içine Doğan ilahî Nağmelerdi. Bazen de Hacı Sâmi Ramazanoğlu Bendenizle kendisine zeytin Gönderirdi. O vesileyle de Gider Görüşürdüm.
Ziyaretimin Birinde yanında kimseler yoktu, bunu fırsat bilerek:
“Ahmet Ağa, Allah Aşkına, sizdeki bu Haller Nedir? Bu Makama Nasıl Eriştiniz? Bunlardan Bize biraz Bahsedin” diye Rica ettim. “Bende Ne var ki, Garip, köylü bir Adamım…” falan dedi, Geçiştirdi. Ben: “Bakınız, şimdi kimse yok, Başbaşayız, lütfen…” diye ısrarlı olunca o da Beni kıramayıp Anlatmaya başladı:
“Ben köyde çobanlık yapıyordum. Askerlik çağım geldi. Beni askere aldılar. Askerdeyken Cihan Harbi çıktı ve bizi Filistin Cephesi’ne gönderdiler. Savaşın en ateşli anlarında biz orada bir bölük düşman askerinin ablukası altında kaldık. Birliğimizle irtibatımız kesildi. Bir haftadan fazladır abluka (kuşatma) altındaydık. Tayınlarımız yani yiyeceklerimiz bitti. Açlıktan otları, çöpleri yiyoruz. Çok zor bir durumdayız. Bir ara cephe yarıldı, havadan bize birer tane tayın attılar. Tayın, şöyle küçük bir sandviç ekmeği. Hepimiz günlerce aç kalmanın verdiği hal ile tayınları hemen yemeye başladık. Ben bir parça kopardım, ağzıma götürecektim ki paçalarımı çekiştiren bir köpekle göz göze geldik. İki gözünü bana dikmiş, gözlerimin içine bakıyordu. Çok zayıftı ve memeleri sarkmıştı, belli ki yavruları da vardı. Lisân-ı hâl ile âdetâ benden ekmek istiyordu. Ağzıma koyacağım lokmayı ona verdim. Bu yaptığımı Gören Arkadaşlarım: “Oğlum Ahmet, Ne yapıyorsun? Bir Haftadır Açız, Bir parça Ekmek. Bununla Doymak bile mümkün değil. Sen köpeğe veriyordun” Gibi sözlerle Beni uyardılar. Hiçbirini Dinlemedim ve o köpekle Ekmeğimi Bölüştüm.
İşte o Gece Rüyama Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem Girdi ve: “Oğlum Ahmet! Biz seni çok sevdik, sen Ne Cömertsin” Diyerek sırtımı sıvazladı. Uyandığımda içimde Müthiş Bir Ferahlık ve Bende önceden Tatmadığım değişik bir Hâl vardı. Ne olduysa o Günden sonra oldu.”
Kaynak:
Şefik Can, Hatıralar.
14 notes · View notes
seslimeram · 2 years
Text
Sesli Meram #393 - Yersiz Yurtsuz (24.01.2023)
Tumblr media
"Kendini her nereye kadar tekrardan var edebilir ki hukuksuzluk. Her şeyin yalın, apaçık bir biçimde cürme çıktığı bir menzilde, onca bağır çağır çıkagelen şiddetin, yok etme hal ve isteminin bunca detaylandırılmış olagelen katillerin ifşasından, düzenin Kürd halkına yönelik tavrının ta kendisine her şey bütünüyle hukukun üstünlüğünün çiğnenmesini artık bildirir. Mübalağalı cümleler, imalar barındıran göndermeler, suçlu addetmek için Kemal Kurkut’u olmadık çıkarımlar, hep bir biçimde yeniden imal olunan nefret sembollerinden bir kere daha hukuksuzluk mefhumunun nasıl biçimlendirildiği artık çok daha belirgin olur. Bugünlere gelene kadar hiçbir biçimde hesabı verilmeyecek olduğu itiraf olunan bu kaçıncı kırımdır. Dersim Tertelesinden, Bakur Kürdistan’ında hayatın her anlamda yerle bir edilmesine bir süreklilik dahilinde icra edilen yok etme hamlelerine kimin, hangisinin hesabı verilebilmiştir. Yakın tarihin, Maraş katliamından, Sivas Madımak’ına, Roboski’nin ortasında var edilen can pazarına, Cizir bodrumlarında katledilmiş yüzün üstündeki insandan, 2015 abluka günlerinde yerle bir edilmiş bir bölge(!) gerçekliğinden daha nelerden ve ne hallerden hangisinin hesabı verilmiştir. Bütünüyle, engellemeler tüm o itiraz haklarının yerle bir edildiği günceler, ardılı sıra boşa düşürülen dosyalar, izleri de neye doğru var edildiği sorgulanmayan nice hamleyle karanlığın güncellenmesi, iyi de her nereye kadar? Kemal Kurkut, devlet dersinde katledilmiş kaçıncı kurbandı? Yönelimini bir menzildeki yaşamı / yaşatmak üstünden değil tüketmek / gasp etmek / yok etmek vb. ile kurmaya devam diyen bir ülkenin tek bir iyi günü söz konusu olur mu. Bunca cerahatin ortasında hayatın istikameti, o yaraların yükünün ağırlığı altında sahiden kalakalan yer / yurt değil mi, sahiden değil mi? Nereye kadar keder coğrafyası bir kader kılınacak, daha nereye…" sesli meram
podcast image credit: yelena yemchuk’s love letter to odesa:::bird in flight
2 notes · View notes
senihh · 9 days
Text
Ahenk Taşı
Bir ömür geçmiş üstümüzden bir ışık yassı
Bir ömür üstümüzde nice boşluklara yatsı
Bir gönül vermiş izinde nece biter Kasım
Bir gönül koymasa da iyice sararır esasım
Bastığın her toprak abluka altında kayıp
Sanki göğsümde uyuşuk her ahenk taşın
Aşk bu, yükseklik biçmez asla sırnaşık
Aşk, bir ayyar gibi çarnaçar bırakıp
Üzerime bu revayı an be an yazın
Dehada bir eda bulamamışsa algın
Daha da bir söze varamamışsa alın
Sensiz nasıl yol alabilir ki yazgım?
0 notes
tripuck · 11 days
Link
0 notes
musispoedmacarsiv · 1 month
Text
13 Ağustos 2024 Fenerbahçe Lille Maçı
*Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Spor Kompleksi'nde saat 20:00'de başlayacak olan UEFA Şampiyonlar Ligi Üçüncü Ön Eleme Turu rövanş maçı. Mücadeleyi İspanyol hakem Jose Maria Sanchez yönetecek. Fransa'dan 2-1'lik yenilgiyle dönmüştük. Bugün 2 farklı galibiyet arayacağız. Tek farklı skorda maç uzayacak ama oralara götürmeden halletmeye bakalım. Zor olacak belki ama atmosferi sağlarsak işler kolaylaşır. Tur gelsin ve yola devam diyelim. Başarılar Kanarya'ya.
*Exxen'den naklen yayınlanacak olan maç.
*İlk yarısında gol olmadı. Kaleci Chevalier'ye takıldığımız anlar vardı. Aradık ama meyvesi diğer devreye inşallah.
*90+1. dakikada Bafode Diakite kendi ağlarını havalandırdı ve Fenerbahçe 1-0 öne geçti. Budur işte! Kendi kalesine olmadan da zaten atacak gibiydik. Aradık, abluka altına aldık ve nihayet olması gereken oldu. 0-0 ile çok yazık olacaktı yoksa.
*Normal sürenin bitimiyle 1-0 üstünüz. Neyse ki nefeslenecek dakikaları önümüze getirdik. Şimdi sakin kalarak. İkinciyi aramayı sürdürelim.
*İlk uzatma devresini de Fenerbahçe 1-0 önde tamamladı. Son 15, haydi!
*109. dakikada Aissa Mandi direkt kırmızı kartı gördü ve Lille 10 kişi kaldı. Çok sert bir hamleydi ve net bir kart oldu. Şimdi buradan esmeye başlayalım. Gidişat lehimize.
*116. dakikada Jonathan David penaltıyı gole çevirdi ve Lille 1-1'i yakaladı. Bu kestik yine. Dayanamadık bir türlü ve penaltı doğuracak pozisyon imkanını sağladık.
*1-1 sona eren maç. Lille tur sevincini yaşadı. Fenerbahçe ise yoluna UEFA Avrupa Ligi'nde devam edecek. Bir ön eleme hüsranı daha yaşıyor Kanarya. Mou da olsa bazı durumlar genetik ve kronik. Yazık oldu bu tablo.
0 notes