Tumgik
#Alay Edilen Halk Kahramanı
Text
Alay Edilen Halk Kahramanı: Edward Jenner
Alay Edilen Halk Kahramanı: Edward Jenner Edward Jenner çiçek hastalığına karşı geliştirdiği çiçek aşısı ile milyonlarca insanın hayatını kurtardı. Fakat bu aşıyı ilk duyurduğunda beklediği alkıştan çok dalga konusu oldu. İnekler üzerinde geliştirilen aşı insanlara nakledildiğinde, insanlar üzerinde ineklerin filizleneceği gibi saçma sapan yazılar ve karikatürler paylaşıldı. Bu kötü…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
seslimeram · 5 years
Text
Bu Mudur Meşhur Yeni Ülke?
Tumblr media
Biçimlendirilmiş olanın eğreltiliğe meyil ettiği bir sahadayız. Bir zamanların ülkesinin iş bu cenahtaki dönüşümünün tedirgin edici hallerine teşne olmaktayız. Hayatlarımız ol erk, muktedir, iktidarın tahayyülüne teslim, o’nun arzusuna göre yerilip yıkılan, ezilip geçilen bir mesel kılınıyor bunu biliyoruz, bunu yaşıyoruz. Sözün çiğnenmesi, hayat hakkının bir hiç kılınması kesintisiz kılınıyor artık bariz ve günbegün, bunu anlıyoruz. “Tahakkümün” yönü, biçimlendirilmiş olanın ezası / belası kesintisiz bir hakikati imliyor. Var edilen yeni ülke lafzı tümü çapaklı laf ve anlatımlardan azade bütünlüklü bir çürümeyi imliyor artık.
Kendiliğinde sahada yaşama tahayyülüne kasıt biçimlendiriliyor. Erk, muktedir,iktidarın olağanı sıradanın hayatının cehennem kılındığı bir mefhumu bildiriyor. Soluk alamıyoruz artık. Yaşama düşürülen şerhlerin, hayatı yerle yeksan eden o devlet tahakkümünün bütün bu gümbürtünün orta yerinde duruyoruz. Nefesimiz kesiliyor, canımız yanıyor, endişemiz hep baki ama susmuyoruz. Biçim diye çıkagelen yıkıcılığın karşısında hiç değilse suskun kalmamaya çalışıyoruz. Biliyoruz ki bir gün sustuğumuzda yıkımın ardılı sıra güncelliği için yeni hamleler gerçekleştirilecek bunu anlıyoruz.
Biçimlendirildiği zikredilenin aslen, bariz bir fecaatin ta kendisi olduğunun gizlendiği bir sahadayız. Türkiye Devletinin halkına karşıt, koşulsuz, şartsız bir tahakkümün hemen hiç aralıksız bir cerahatin varlığını tescillediği afişe oluyor. ‘Yeni Ülke’ o’dur. Erk, muktedir, iktidarın türettiği “biyopolitik” sarmal ümidin berhava olunması adına süreğen bir tavrın devamlılığıdır. Yaşatamayan yerin, bugün nefes dahi aldırmayan düzlemin, çürüten bir mekanizmanın her ne olduğu bariz kılınandır. Doksan altıncı yılına ilerleyen cumhuriyet kendi evlatlarını gözden çıkartmaktadır. Cerahat böylesine aralıksız işlevselleştirilip pay edilendir.
Kimliksizleştirme, tahakküme rehin etme, hınçla terbiye etme, şiddet mefhumlarını birer enstrüman gibi kullanma, içişleri bakanı gibi attığı her hamle bir kepazelik olan derinlerin dibinden bir insanın sırtını kollama, ötekisini salt öteki kılındığı / bildirildiği için nefretle sınırlandırma bugünün hakikati kılınıyor. Cerahat pervasızca güncellene gelirken yıkımın her neye evrildiği unutturulmak isteniyor. Yeni Türkiye mefhumu dillendirilirken cerahat ve kalıcı kırım döngüsünün de olay örgüsündeki yeri sabitleniyor. Elimizde kalan birkaç kuru cümle, bolca avaz, çokça isyanın gölgesidir.  
Biçimlendirilmiş olanın eğreltiliği, çürümenin noksansız devamlılığında var edilmiş her yeni aşamada bir başka tezahürü var ederken çıkagelir. Memleket değil bir çukur artık alenen var edilendir. Memleket değil bir gizli / açık karanlık saha güncellenendir. Hayatın böylesine bariz bu kadar aleni çarçur olunduğu bir yerde mesele farkındalıktır. Mesele olan biteni ama ve fakatsız sorgulamaktır. Yüzleşebilmektir haddizatında bir yandan da mesele.
Devlet bildiği ezberi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ya yönelik saldırının ol hemen ardından sürdüre gelir. Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Sözcülerinden bir eski akademisyendir, meselin ötesini değil devletin aklına rehin olan bir laf cambazıdır. T24’te yayınlanan beyanı aşağıdaki gibidir. Altun, "Ülkemizde protesto hakkı anayasal koruma altındadır. Yaşanan olay sırasında bu anayasal sınırları aşarak fiilen şiddete başvuranlarla ilgili adli süreç zaten başlatılmıştır. Ancak CHP Genel Başkanını seçim döneminde kullandığı dil ve kurduğu ittifaklar sebebiyle protesto eden vatandaşlarımıza terörist muamelesi yapılmasını asla kabul edemeyiz" değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'ndan yapılan paylaşımda, Fahrettin Altun'un, Okan Müderrisoğlu'na yaptığı açıklamalara yer verildi. Ankara'nın Çubuk ilçesindeki şehit cenazesinde istenmeyen bir olay yaşandığını söyleyen Altun, "Elbette yaşanan olaydan üzüntü duyduk. Şiddetin hiçbir türü tasvip edilemez. Biz kimilerinin yaptığı gibi şiddetin önüne 'devrimci' sıfatı getirip, şiddeti 'devrimci şiddet' diyerek meşrulaştırmayız. Şiddetten medet ummayız" ifadesini kullandı.
Öte yandan Altun, Kılıçdaroğlu'na saldırıda bulunan gruba, '"Bir grup öfkeli marjinal insan", "organize suç şebekesi" muamelesi yapmanın doğru olmadığını' söyledi. 'Oradakilerin şehide karşı son vazifelerini yerine getirmek için bir araya gelen şehit yakınları olduğunu' söyleyen Altun, "Birileri Erdoğan nefretinden dolayı bu teröristlerin siyasi uzantılarını desteklemeyi, onlarla ittifak kurmayı kendilerine yediriyor olabilir ancak halk bu işbirliğini kesinlikle hazmedemiyor" ifadelerini kullandı.”
Birgün’den aktaralım: “Ankara Çubuk’taki asker cenazesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na saldırarak yumruk atan Osman Sarıgün, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldıktan sonra köyüne geri döndü. Sarıgün’ü ziyaret edenler saldırganın elini öperek hatıra fotoğrafı çekti. Saldırgan Sarıgün’ün elini öpen kişilerden birinin ise AKP’den Etimesgut Belediye Başkanlığı için aday adayı olan Önder Gökçekaya olduğu ortaya çıktı. Gökçekaya, saldırgandan “kahraman” olarak bahsetti.
Saldırgan Sarıgün’ün elini öpen kişinin ise AKP’den Etimesgut Belediye Başkanlığı için aday adayı olan Önder Gökçekaya olduğu ortaya çıktı. Gökçekaya, saldırgan Sarıgün’ü ziyaretleri sırasında bir video çekti. Gökçekaya, videoda saldırgan Sarıgün için “Osman amcam ile birlikteyiz, Türkiye’nin kahramanı Osman amca. Herkes Türkiye’nin kahramanını görsün’ diye bahsediyor. Sarıgün ise videonun devamında “Türkiye’ye selam olsun” ifadelerini kullanıyor.
AKP Ankara İl Başkanı Hakan Han Özcan, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda linç girişimini savundu. Özcan, “Siz haininize sahip çıkarken, Biz yiğitlerimizi size yedirmeyiz.” dedi. Özcan’ın paylaşımı şöyle: “Hainler ile bir oldunuz, Milletimizin kudsiyeti ile alay edercesine sofralarında kaşık salladınız. Şehit acısı ile verilen tepkiye, Genel merkezinizde terör destekçilerinin ziyaretleri ile karşılık verdiniz. Siz haininize sahip çıkarken, Biz yiğitlerimizi size yedirmeyiz.”
Saldırganların sırtlarının sıvazlandığı, cerahatin ötekisi ile iş tuttular düzeyinden yine, yeni ve yeniden teröristlerle iş birliği yaptılar yalanına bağlandığı, hayat hakkının tastamam pejmürde edildiği bir yer gerçek kılınır. Eğreltilik bunların ta kendisinden çıkagelir. “Bir taraftan PKK'nın siyasi kolu HDP'yle ortaklık yapıp daha sonra çıkan olayları İçişleri Bakanlığı'na yıkmak hafıza kaybıdır. Siz unutabilirsiniz ama millet unutmamaktadır.” İçişleri Bakanı olarak görev yapan zatın dilinden dökülenlerle ol yıkımın her nereye doğru evrildiği, her nasıl tezgahların kurulduğu bir kez daha ortaya çıkartılır. Kendiliğinden bir icraatmış gibi, devletin bildik mekanizmasının kurduğu ve oyunu sürdürdüğü yıkımla toplumun ötekilerine mesaj verilmiştir.  
Ortalık yerde cerahat güzellemeleri birbiri peşi sıra mağdura karşı tehditler kol gezerken varılan yer, Türkiye’nın yenisini mübalağasız doğrudan göstermektedir. Fikri sabitliğin menzili güncellenir. Durumdan vazife çıkartanların ortaya serdiği güncellik verilmiş tüm mesajlar ve daha sonrasındaki rezillikler bu yeninin de dün de kaldığını örneklemektedir. Saldırganın taltif olunduğu, handiyse ihya edildiği, fedai kılındığı bir yerde hak nedir ol hukuk necidir? Hiçleştirmenin en başta medeni olma halinin karşısında cisimleştirilmiş bu zorbalık düzeninin vardığı yer hepimiz için sorundur.
Baş Amir, Twitter hesabından bir açıklama yapar, "Ülkemizin önünde 4.5 yıllık kesintisiz bir icraat dönemi bulunuyor. Seçim tartışmalarını geride bırakarak, ekonomi ve güvenlik başta olmak üzere asıl gündemimize odaklanmamız şarttır" ifadesini kullandı.
"Dönem, musafahalaşma, kucaklaşma, birlik ve beraberliğimizi perçinleme dönemidir"
"Gayemiz, milletimizin refahını artırmak, güvenlik ve özgürlük dengesini koruyarak devletimizin bekasına yönelik tehditleri bertaraf ederek, Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştırmaktır."
"Gücümüzü Milletten alarak, daima ortak akla, ortak vicdana, milletimizi bir araya getiren ortak değerlere vurgu yapacak; kimseyi dışlamadan, ötekileştirmeden siyaset yelpazesindeki herkesle Türkiye ortak paydasında buluşmanın mücadelesini vereceğiz."
Tumblr media
Seksen iki milyonu kucaklayan bir birliktelik inşa edilecektir buyrulurken salt tahakküm nesnelliği, var edilen linç iklimi bile her şeyi özetlemektedir. Cerahat üstünde yeniden ve yeniden ülke binasını devam etmenin bir seçim değil de tek doğrultu kılınması gerçektir. Baş Amir’in sözleri faşist ortağını rahatsız eder. Zaten hayata geçirilmeyecek bir sözler dizimi olanı, zaten üstten geçilip gidilmek istenen bir olmayan demokrasi halini, şablonu yeniden biçimlendirmek çabasına düşülendir. Eldekini zayi etmiş bir menzilde her neyin nesidir bu bahisler sorgusu yanıtsızdır. Baş Amir’in Bay Zırıl Zırıl Faşist ile kurduğu ortaklığın tam ve eksiksiz bir yıkımı var etmesi bugünün özetleyen mesellerindedir.
Cerahatin her neye mahal verdiği ol saldırıdan daha da açık bir biçimde Bakur Kürdistan sınırlarında var edilen biyopolitik hamlelerden belirgin kılınır. Leyla Güven’in açık grevi eylemine karşıtlığı / koşulsuz bir yok saymanın her nereye vardığı açıktır. Kürd halkının tahayyülüne olan düşmanlık artık gizli değildir tüm o yıldırı bahsi doğrudan var edilir. Ev kuşatılır. Leyla Güven’e ses etmek isteyenler, el vermek isteyen insanların meramı basit bir dille, artık kabak tadı vermiş olan terörist bunlar argümanının ardında linç edilir. Batı Türkiye medyası üstüne vazife olmayan her konuda olduğu gibi hak arama mücadelesinin de varlığına “milli ve yerli” olarak şerhini düşer. Özgür basın masalları anlatılırken kendi elleriyle teslimiyetlerini bildirirler. Derdest olunan hakkın, hukukun yanında yaşama kasıt da gizlisiz ortada güncel kılınır. Cerahatin ulaştığı seviye ötekisine / öteki bildirilen tehdit alenidir.
Mezopotamya Ajansı’ndan aktaralım: “Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve açlık grevlerine ilişkin Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi önünde açıklama yapmak istedi. Açıklama öncesi Diyarbakır Valiliği, HDP’nin açıklamasının hukuka aykırı ve kanunsuz olduğunu iddia ederek, “Meydana gelebilecek olayların önüne geçilebilmesi amacıyla bugün 13.30 -16.00 saatleri arasında ilimiz Bağlar İlçesi Doç. Dr. Ahmet Bilgin Bulvarı, Emek Caddesi ve Barış Caddesi geçici olarak trafiğe kapatılacaktır” açıklamasında bulundu.
Temelli, Leyla Güven’in 170 gündür açlık grevinde olduğunu ve cezaevlerinde binlerce tutuklunun da açlık grevinde olduğunu hatırlatarak, “Açlık grevinde olan arkadaşlarımız adalet ve hukuk seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Türkiye’deki 92 cezaevinde açlık grevinde olan tutsaklar maalesef kritik aşamadadır. Biz cezaevlerinde kimsenin yaşamını yitirmesini istemiyoruz. Bir an önce çocuklarımızın sağlığına kavuşmasını istiyoruz. Gelinen kritik aşamada kalıcı hasarların oluşması kaçınılmazdır. Ölümler olmasın istiyoruz. Bu yüzden annelerimizle yan yanayız” diye konuştu.
Eş Genel Başkan Pervin Buldan ise cezaevi önünde yapmak istedikleri açıklamanın barikatlarla engellendiğini belirterek, “Valilik artık aylık, haftalık, günlük değil, saatlik yasakları önümüze koymaya başladı. Annelerimiz cezaevi önünde kendi evlatları için, cezaevlerinden cenazelerin çıkmaması için, o insanlar yaşamını yitirmemesi için açıklama yapacaktı. Yaşama, adalete ve hukuka dair açıklama yapacaktı. Gebze’de, Kızıltepe’de olduğu gibi bugün Diyarbakır’da da annelerimizin önüne barikat çıkarıldı” şeklinde konuştu.
Adalet Bakanlığı, hükümet ve siyasi partilerin açlık grevi taleplerinin yerine getirilmesi için destek vermesi gerektiğinin altını çizen Buldan, “Leyla’nın eli tutulmalıdır. Cezaevindeki arkadaşlarımızın eli tutulmalıdır. Annelerimizin sesi mutlaka dinlenmelidir. Annelerimizin yüreği, beyni cezaevlerinde yaşananlardadır. Hiç bir anne cezaevinde çocuğunun yaşamını yitirmesini istemez. Her birimiz bir anneyiz, babayız. Empati yapıyoruz. Yaşanacak her olumsuz tablonun altında başta hükümet olmak üzere hepimiz kalırız. Çocuklarımız yaşamalı, Leyla Güven, cezaevlerindeki binlerce insan mutlaka yaşamalıdır” ifadelerini kullandı. Açlık grevindeki çocuklarının taleplerinin karşılanması için yaptıkları eylemlerde darp edilen annelerin yanında olduklarını vurgulayan Buldan, “El eleyiz, kol kolayız, omuz omuzayız. Tecridi mutlaka kaldıracağız” dedi.”
Amed’de ve Gebze’de yaşatılanların bir başka tezahürü Kocaeli’nde de vuku bulur. Gebze M Tipi Kadın Kapalı Cezaevi önünde 9 Nisan’da başlattıkları oturma eylemi engellenen aileler, Kocaeli Valisi Hüseyin Aksoy ile yaptıkları görüşme ardından İnsan Hakları Derneği (İHD) Kocaeli Şubesi’ne gitti. Aileler orada da polislerin “Gebze’de kalsaydınız neden buraya geldiniz ki?” sorusuyla karşı karşıya kaldılar.
Polis engellemesini değerlendiren 1 Mart’tan bu yana açlık grevinde olan Hatice Çalıhan’ın annesi Zeynep Çalıhan, “Önümüzdeki günlerde neler olur bilmiyorum. Ama ben her görüşe gittiğimde kesinlikle kararlı kadınları görüyorum. Eylemi asla bırakmayacaklarını duyuyorum. Bunları duydukça biz de alanda kendimizi güçlü hissediyoruz" dedi. Cezaevi önündeki eylemler başladığından beri sağlık problemlerinin arttığını dile getiren Çalıhan, bacaklarında sıvı kaybı olduğunu ve gözaltına alınırken yapılan muamelenin kendisini zorladığını söyledi.
Kızı Newroz Bozkurt’un 1 Mart’tan bu yana açlık grevinde olduğunun bilgisini veren Sultan Bozkurt, “Zeynep Anne ile çocuklarımızın görüş günü aynı olduğu için sürekli bir araya gelirdik, açlık grevleri başladığı ilk günlerde neler yapabiliriz diye düşünüyorduk ancak kamuoyu desteği çok olmamasından çekiniyorduk. 9 Nisan’da bu eylemlere başlama kararını aldığımızda açık görüş vardı. İçeride bulunan çocuklarımız başta olmak üzere, görebildiğimiz tüm tutuklulara ve tutuklu yakınlarına kararımızı açıkladık ve olabilecek sorunlarda korkmamaları gerektiğini onlara aktardık. Ve eylemimize başladık. Başladığımız ilk günden itibaren her gün fiziki ve sözlü saldırılara maruz bırakılıyoruz” diye ifade etti.”
Basit bir biçimde yaşam hakkının yağmalanması, demir soğutmalar, seksen iki milyonluk bir birlikteliği var edeceğiz nidaları atılıp tutulurken var edilir. Batı Türkiye’den Bakur Kürdistan’ına kadar iç içe geçmiş, birbirinin tamamlayıcısı olan bir cerahat menzilini tam ve eksiksiz var etmek güncellenir. Çarmıhlar, engizisyon mahkemeleri, ateşe almalar ve dahası sözün üstünü çizmeler milenyumun ikinci on yılının sonunda şu sahada yeniden bir biçimde var edilir. Sözün yitimi, sessizliğin tam teşekküllü kılınması, ceberrut devletli tahayyüllerinin birer ikişer hakikat kılınmasıyla yaşam eyleminin hiçleştirilmesi gerçekten gerçek kılınır. Bu mudur meşhur yeni ülke! Hala aymayanlara, hala sorgulamak konusunda şerh düşenlere yaşadığımız güncellik yeterince açık bir hakikattir. Bu mudur o meşhur yeni ülke! Çürümüş, kesif bir faşizme rehin olmuş, linci, kötülüğü her şeyden üstte tutmuş, bildirmiş bir menzilde hayat nedir, sahiden sorguluyor musunuz!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2019
Görseller : Sertaç KAYAR – Reuters  
0 notes
bayrampasatv · 6 years
Text
Çanakkale Zaferi’nin 104’üncü yılı Büyükçekmece’de büyük bir coşkuyla kutlandı
Tumblr media
Büyükçekmece Belediyesi tarafından Çanakkale 100. Yıl Anıtı önünde düzenlenen törende hem duygulu hem de coşku dolu anlar yaşandı. Büyükçekmece Belediyesi Çanakkale Zaferi’nin 104. yılı dolayısıyla bir dizi etkinlik düzenledi. Çanakkale 100. Yıl Anıtı önünde düzenlenen etkinlikte duygu dolu anlar yaşandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözü olarak kabul edilen Çanakkale Zaferi’nin 104’üncü yıl dönümünü büyük bir gururla kutladıklarını belirten Büyükçekmece Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün şu şekilde konuştu: “18 Mart Cumhuriyetin temelinin atıldığı gündür. Dünyada eşi benzeri görülmemiş en büyük zaferlerin başında gelir. Dünya toplanmış Anadolu’ya saldırıyor amaç İstanbul’u ele geçirerek ülkeyi parçalamak. Bu savaşların kahramanları tabii ki var ama bu dünyanın bütün komutanları tarafından hala incelenmekte olan destanın gerçek kahramanı Yarbay Mustafa Kemal ve onunla beraber omuz omuz savaşan askerleri ve Türk milletiydi. İnanmışlardı, kazandılar. Onlar o gün bizi düşünüyorlardı biz şimdi onları yad etmeye çalışıyoruz. Bu güzel vatanı bize emanet eden Yarbay Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları, Lozan kahramanı İsmet İnönü ve bu bayrağın korunması için ne kadar kahraman şehitlerimiz varsa hepsinin aziz hatırası önünde hürmetle eğiliyoruz.” “Atatürk dahi bir komutandı” Günün anlam ve önemi nedeniyle konuşma yapan Büyükçekmece Belediyesi Başkan Danışmanı Tarihçi - Yazar Sacide Bolcan, “Bize bu vatanı emanet eden tüm şehitlerimizin anısına minnet ve saygıyla eğiliyoruz. Mustafa Kemal Atatürk dahi bir komutandı. O komutan diyor ki eğer savaş bir vatan için yapılmıyorsa cinayettir. Size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum diyebilmesi belki bazılarına çelişki gibi gelebilir ama yeri geldiğinde yapılacak işlerin neler olduğunu bize göstermesi açısından çok önemlidir” dedi. Çanakkale’den gelen toprak defne ağaçlarına döküldü Cuma günü bisikletleriyle Çanakkale’ye yola çıkarak 57. Alay Komutanlığından toprak getiren bisikletçiler, ölümsüzlüğü ve vefakarlığı simgeleyen defne ağacını Çanakkale’den gelen toprakla dikerek vatandaşlara duygu dolu anlar yaşattı. Törene Cumhuriyet Halk Partisi İlçe Başkanı Hüseyin Remzi Gökbulak, İYİ Parti İlçe Başkanı Fatih Gürakar, gaziler, muhtarlar ve sivil toplum kuruluşu üyeleri katıldı. Ayrıca kutlamalar kapsamında Büyükçekmece Belediyesi Halk Akademisi Güzel Sanatlar Eğitmenlerinin düzenlediği “Çanakkale Zaferi Resim Sergisi” Atatürk Kültür Merkezi’nde yoğun bir katılımla açıldı. Read the full article
0 notes