Tumgik
#Araba Sevgisi
yasamucgeni · 2 years
Text
Gaz kelebeği arızaları genellikle, kelebek klapesinin kirlenmesi ya da sensör okuyucu yüzeylerinin kirlenmesine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Çözümü basit olmasına rağmen bir o kadar sorun çıkartan bu meseleyi anlatıyoruz. Keyifli okumalar.
0 notes
mukofarmer · 9 months
Text
ALIŞIYORUZ...
Safakes'in Medina denen bir yerine götürdüler bizi. Bizim bit pazarlarına benziyor. Burada yemekler genel olarak ucuz fakat geri kalan şeyler çok pahalı. Asgari ücretin 495 dinar olduğu bir ülkede fiyatlar gerçek anlamda yüksek. Kendime buraya ait olan bir adet hasır şapka aldım. Arada içimdeki Arap ortaya çıkıyor işte. Pazarın olduğu mahallenin yerleri çöp dolu. İnsanlar da hayvan sevgisi denen bir şey yok. Öyle ki sokak hayvanları bile sıkıntıdan kaynaklı erkenden yaşlanmışlar. Bizdeki gelen turisti dolandırma alışkanlığı burda da geçerli. Bir çanta sorduk önce 35 dinar dediler, turist olduğumuzu görünce 55 dinara çevirdiler. İşte adamlara benzediğimiz nokta bile üç kağıtçılığımız. Daha sonra dondurma yedik. Ama burdakinin farkı, dondurmayı bizdeki açmaya benzer bir ekmeğin arasına koyup yenmesinde. Herhalde Türkiye'de bu iki şeyin uyumlu olabileceğini hiç kimse düşünmemiştir. Bir de bu ülkede şöyle bir sıkıntı var. Ters yöne giden araçlar için yolların arasında çoğu yerde şerit yok. Arabalar saçma bir şekilde aynı yolda ters yönlere beraber gitmeye çalışıyorlar. Bindiğimiz taksilerden tecrübe edindiğim kadarıyla da kasabı ehliyetten almış tabiri buradakilere cuk diye oturmuş. Sağa sola savrula savrula gidiyoruz. Sanki Sarıyer yokuşundan aşağı yuvarlanıyor gibiyiz. Çok fazla araba kazası oluyormuş zaten. İnsan canının hiçbir kıymeti yok. Hala ülkemi çok özlüyorum tabi. Kalbimdekini ayrı, arkadaşlarımı ayrı, sürdürdüğüm hayatı ayrı... Dün akşama doğru birer bira falan içmek için bir otele geçtik. Burada öyle ulu orta her yerde içki satılmıyor da içilmiyor da. Gittigimiz yer çok lüks bir mekandı. İşte zengini harbi zengin fakiri harbi fakir bir ülke. Normal yerlere ödeyeceğimizin üç katı kadar hesap ödedik. Ama bir yere gidiyorsanız o bölgenin hem en iyi hem en kötü yerinde bir defada olsa takılmanız gerektiğine inanan bir insan olarak bunu çok önemsemedim. Ek bir bilgi olaraksa burada erkeklere özel barlar falan var. Türkiye'de çoğu erkek bara karşı cins için gider. Biz de olsa böyle bir yer batar herhalde. Akşamına geleneksel bir festivale katıldık. Ülke o kadar gelişmemiş ki görevliler bilet kontrolünü bileti yırtarak sağlıyorlar. Bizdeki gibi QR okuma sistemi falan yok yani. Müzikleri bizimkilere göre çok daha sakin. Ama bulunduğun yerin dilini bilmemek gerçekten büyük problemmiş. Ana temasının çok önemli olduğunu hissettigim bir festivali anlamamak koydu biraz açıkçası. Çok farklı bir bilgi ama burdaki tek bir insan en az iki üç tane dil biliyor; Arapça, Fransızca, Türkçe, İngilizce gibi. Festivalde Tunuslular gibi dans etmeyi öğrendim. Tam o sırada çok garip bir olay oldu. Festivalin ortasında elektrikler kesildi . Ya bu kadar önem verdiğiniz bir etkinliğin ortasında da elektrikler gitmez, hadi gitse de jeneratör falan olur yedekte. Jeneratörü bilmiyor değillerdir umarım diye dua ediyorum. Burda bu kadar dua etmekten kaybolan imanım geri yerine geldi yeminle. Festivalin son yarım saati nasıl olduysa kendimi uyurken buldum, tepemde bangır bangır müzik çalarken. Uyandıktan sonra da eve döndük zaten.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
9 notes · View notes
bohemkokusu · 4 months
Text
Rimbaud yürümekten öldü.
Edebiyatla araba sevgisi ters orantılıdır.
4 notes · View notes
cagdasyatirim · 1 year
Text
CELAL ŞENGÖR'ÜN TWEETLERİ
* Prezervatifler negatif evrime yol açtı. Akıllı insanlar doğum kontrolü yaptığı için, daha da azalırken, aptaIIar kontrolsüz bir şekilde çoğaldı!
* Bu ülkede okullarda zorunlu 'DÜN' dersi verilmeli, çabuk unutuyoruz.
* 100 yıl önce "Beni Türk hekimlerine emanet ediniz" diyen bir anlayıştan "giderlerse gitsinler" diyen bir anlayışla karşı karşıyayız. Daha neler göreceğiz.
* Biri emlak zengini iken diğerinin kendini asması
* Bir bebeğe doğar doğmaz tektaş yüzük alıp, diğerinin mama bulamaması
* Günde 2 saat calışan imamın 8 Bin TL alıp, 12 saat çalışan işçinin 6 Bin TL alması. Bunlar Allah'ın imtihanı değil kulun adaletsizliği.
* Akp'nin %97 oy aldığı Urfa'nın Harran ilçesinde üniversite mezunu %3, Akp'nin %3 oy aldığı Tunceli'de üniversite mezunu %97
Twit bu kadar.
* 600 sene padişahın kuluydunuz, 300 sene de halifeye kul oldunuz. Cumhuriyet sayesinde Allah’a kul olmayı öğrendiniz. Bu yüzden mi ATATÜRK'e düşmansınız?
* Yarısı çöl olan İsrail dünyaya tohum satsın. Tarım ülkesi Türkiye, İsrail'den 174 Milyon dolara 45 ton tohum alsın!
* 814.500 km kare toprak bırakan Atatürk'ü sevmiyor, o toprağın üzerine 2 köprü yapana tapıyor. Biz de bu insanlara tarih anlatıyoruz!
* Türkiye’de; 1 profesör, 1 doktor, 1 öğretmen maaşını toplarsanız Almanya’da 1 kasiyer maaşına denk geliyor.
* Hırsızlar çalarken değil, paylaşırken kavga eder.
* Atatürk sevgisi maya gibidir, sütü bozuk olanda tutmaz..
* Avrupa'ya ihraç ettiklerimiz :
-Doktor
-Hemşire
-Yazılımcı
-Mühendis
-Öğretmen
Avrupa'dan ithal ettiklerimiz : Çöp
* Bim'de, A101'de, Şok Market'te Milli Eğitim Bakanlığı'ndan daha fazla öğretmen çalışıyor!
* Enflasyon %73 ise, elektriğe niye %240 zam yapıyorsunuz? Enflasyon %240 ise, maaşlara niye %5 zam yapıyoruz?
* Köy Enstitüleri neden kapatıldı biliyor musunuz ? Köy Enstitüleri köy çocuklarını ağaya ırgat, cehalete köle, şeyhe mürit, politikacaya kurban olmaktan kurtaran kurumlardı.
* 9 tane SEKA fabrikası satılırken alkışlarsanız, 120 yaprak kareli defteri 145 liraya alırsınız.....
* Koskoca ülkem, Araplar için darphane, Bulgarlar için AVM, Suriyeliler için doğumhane, Bizim için de tımarhane oldu!
* Milletvekili seçerken ilkokul zekası arayan zihniyet, memur seçerken Profesör zekası arıyor...
* Atatürk şapka taktı ve batıya özendirdi diyenlere; Elinizdeki telefon, bilgisayar, araba vs Osmanlı malı mı ?
4 notes · View notes
Text
Hayat bazen insanları yukarıdan izlemektir. Sana normal gelir ama onlar sana bakmak için kafasını kaldırır, senin için normal bir hayat başkasının hayalidir. Senin için normal bir kıyafet, yemek, ev, araba başkası için mucizedir. İşte sevgide böyledir. İnsan bazen birilerine çok çok özenir, imrenir ama kimseden o sevgiyi, ilgiyi görmez, göremez.. Herkesin hep bi yanı eksiktir ya sevgisi ya da hayalleri...
1 note · View note
annelikdunyasi · 2 years
Text
Bir Çocuk Hayatınızı Nasıl Değiştirir?
Tumblr media
Bir Çocuk Hayatınızı Nasıl Değiştirir? Belki de bu soruya en güzel cevap 'Gerçekten gerçekleşene kadar ebeveyn olmanın nasıl bir şey olduğunu bilemezsiniz' Ebeveyn olmaktan daha derin ve dönüştürücü yolculuk yoktur, bu nedenle birçok kişinin bu süreci heyecan verici olduğu kadar zorlayıcı bulması normaldir. Çocuk sahibi olmanın hayatınızı nasıl değiştireceğine dair içeriklerimizi açıklamaya başlayalım o zaman…
Zaman Kavramınız Değişecek
Bunun nedeni, çocuk sahibi olduğunuzda ona ayıracağınız vakittir. Onun uyku saatlerinden tutunda, mama saatlerine ayrıca gece beslenmesine kadar bir çok işin alacağı zaman, neredeyse boş zamanınızın kalmasına engel olacak. Çoğu kişi gibi şunu düşüneceksiniz. bebeklik öncesi günlerinizde bunca zaman gerçekte ne yaptığınızı? Zaman aynı zamanda yeni bir anlam kazanacak, çünkü muhtemelen sadece kendi yaşam süreniz ile ilgili olarak değil, aynı zamanda çocuğunuzun ve onun potansiyel çocukları ile ilgili olarak da düşünmeye başlayacaksınız.
Tumblr media
Endişeleneceksin, Hem de Her Zaman
Bazı ebeveynler, hamileliğin ve erken ebeveynliğin yeni ve yüksek korku algılarının gelişmesine neden olduğunu bildirmektedir. Bir zamanlar merdiven çıkmak veya hastalanmak konusunda endişe duymazken, şimdi endişe duyacaksınız. Çocuğunuzla ilgili korkularda var tabii ki. Yeterince uyudu mu? Yeterince yedi mi? Bu kızarıklık normal mi? Normal bir hızda gelişiyor mu? Şu ya da bu hastayla temasa geçti mi?  Çocuk sahibi olmakta çeşitli sevinçler yaşarken aynı zamanda çeşitli korkulara da sahip olacağınızı ve bununla ömür boyu yaşayacağınız garanti. Ancak, tüm bu endişeleri adım adım atmak önemlidir. Genel olarak, çoğu bebek sağlıklı, mutlu, iyi beslenmiş ve sevildiğini ve memnun olduğunu hissederek büyür. Yapabileceğiniz en iyi işi yaptığınızı kendinize hatırlatmaya devam edin ve temelleri oturtmak  için endişelerinizi kontrol altında tutun. Endişenizin ve kaygınızın kontrolden çıktığını hissediyorsanız, bunu konuşmak için mutlaka yardım alın ve bundan çekinmeyin. Mutlu ebeveyn mutlu çocuk demektir.
Yeni Organizasyon Becerileri Geliştireceksiniz
Bebek öncesi, çamaşırlarınızı nasıl yıkadığınız veya nasıl yemek hazırladığınızı pek düşünmemiş olabilirsiniz. Bir bebeğiniz olduğunda ve zaman daralıyormuş gibi hissettiğinizde, bu görevleri önceden planlamaya başlamanız olasıdır. Neyi önceden dondurabilirsiniz? Bütün gün yağmur yağarsa çamaşırları nereye asacaksın? Yapılacaklar listenizdeki her şeyi işaretleyecek misiniz? Yaptığınız her şeyin bebeğinizin rutinine uyması gerekecek ve bu rutin bozulmasın diye çok çaba harcayacaksınız. Kendinize özel zamandan bile vazgeçeceksiniz. Günün sonunda yine de içten içe kendinizi ona ayırdığınız vakit için sorgulayacak ve vicdan azabı çekeceksiniz. Ama unutmayın… Siz bir ebeveynsiniz, süper kahraman değil (ama gizliden gizliye her ebeveyn bir süper kahramandır).
Kalbin Şişecek (Mecazi olarak)
İnsan sevgisi ve empati kapasitenizi anında arttıracak, alabileceğiniz bir ilaç olduğunu hayal edin. Bebek sahibi olmanın size yapması muhtemel olan budur. Ama merak edebilirsiniz, kalbinizde tüm bu yeni ebeveyn sevgisine yer var mı? Pekâlâ, yukarıda bahsettiğimiz tüm bu korkunun diğer yüzü, sizin için tamamen yeni bir aşk evreninin mevcut olmasıdır. Bu yüzden, bebeğinize her  baktığınızda hissettiğiniz o sevginin tadını çıkarın. Eşsiz bir duygu ve ebeveyn olmanın en harika şeylerinden biri budur.
Kendinize Daha Az Zamanınız Kalacak
Daha az uyuyacaksınız, bebeğinizi beslenmek, üzerini değiştirmek, giyindirmek ve onunla oynamak zorunda kalacaksınız; ve araba koltukları, göğüs pompaları , çamaşır yığınları ve gece yarısı süt akışlarıyla uğraşmak zorunda kalacaksınız . Böylelikle duşta daha az zamanınız, saçınız için daha az zamanınız, ütüleme için daha az zamanınız ve aynaya bakmak için daha az zamanınız kalabilir. Gün Sonunda, evinizden veya kendinizden memnun kalmayabilirsiniz yada dışardaki görüntünüzden haz etmeyebilirsiniz fakat bebeğiniz için en güzel kişi siz ve en sıcak yer evi olacaktır.
Daha Önce Neden Yorgun Olmaktan Şikayet Ettiğinizi Merak Edeceksiniz.
A uyku, hayatınızda yeni doğmuş bir bebek sahibi olmanın ana dezavantajlarından biridir. Yorgunluk, yeni ebeveynler için ciddi bir sorun olabilir.  Gece uykunuz, beslenme ve alt değiştirme nedeniyle bölündüyse, gün içinde bebeğinizin uyuduğu saatlerde uyumaya çalışın. Bu zamanları ev işi yapmak için kullanmak yerine kendinize bakmak için kullanmayı öğrenin. Aylarca süren uykusuzluktan kurtulacaksınız ama zor olacak ve ihtiyacınız olan uykuyu aldığınızda, gününüz daha verimli ve bebeğinizle daha neşeli geçecektir. Daha Dikkatli Bir Tüketici Olabilirsiniz Ebeveynler, çocuklarını neyle besledikleri konusunda doğal olarak dikkatlidir ve bunun muhtemelen beslenme düzeniniz üzerinde zincirleme bir etkisi olacaktır. Bu nedenle, daha az alkol içtiğinizi, daha fazla miktarda taze meyve ve sebze yediğinizi , organik gıdalara ilgi duyduğunuzu ve aniden güzellik ve temizlik ürünlerinizin potansiyel olarak zararlı maddeler içerip içermediğini düşündüğünüzü fark edebilirsiniz. Kaçınılmaz olarak, bunların finansal bir maliyeti olacaktır. Partnerinizle Olan İlişkiniz Değişir Romantizm ve seks ölmemiş olsa da, özellikle başlangıçta bu ��ekilde hissetme olasılığı yüksektir. Anne ve baba olarak gün sonunda  enerjiyi kaybedebilirsiniz ve ikinizde kaçınılmaz olarak uyku ve zaman kaybedersiniz. Ama Eşinizle bütün her şeyi paylaşmaya ve konuşmaya devam edin ve birbirinizin duygusal ihtiyaçlarına mümkün olduğunca yönelin ve büyük ihtimalle bunun üstesinden geleceksiniz. Ve unutmayın, dünyaya birlikte yeni bir hayat getirmiş olmanız, bağınızın aslında hiç olmadığı kadar güçlü olduğu anlamına gelir.   Read the full article
0 notes
dogtrainingblogs · 2 years
Text
Felçli Pit Bull, Engelliler Koruma Alanında Özel Bir Noktaya İndi
Felçli Pit Bull, Engelliler Koruma Alanında Özel Bir Noktaya İndi
Genç Pit Bull’un, bir araba kapısı bacağına çarptıktan sonra bir köpek yavrusu gibi felç olduğuna söz verin. Şimdi etrafta dolaşmak için tekerlekli sandalye kullanıyor ve bu onu biraz olsun tutmuyor. Verecek çok sevgisi var ve hayata her zaman en şirin köpek yavrusu gülümsemesiyle yaklaşıyor. Hayatının ilk yılını bir barınakta geçirdikten sonra, sonunda kendisi gibi özel ihtiyaçları olan köpekler…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
negneynews · 2 years
Text
NFS Underground 2, serinin hayranları tarafından Unreal Engine 4'te yeniden oluşturuldu
NFS Underground 2, serinin hayranları tarafından Unreal Engine 4’te yeniden oluşturuldu
Merhaba bu yazımda size NFS Underground 2, serinin hayranları tarafından Unreal Engine 4’te yeniden oluşturuldu hakkında geniş detaylı bilgiler vereceğim işte; NFS Underground 2, serinin hayranları tarafından Unreal Engine 4’te yeniden oluşturuldu ile ilgili son görüşlerim ve önerilerim. NFS Underground 2, tarihin en sevilen araba oyunlarından biridir ve hayranların ona olan sevgisi hala canlı.…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
Text
Çıtır Zeynep Moruk Kocasından Kaçıp Geldi! (Sinan 22 Y., Antalya)
Adım Sinan, yaşım 22, aslen Isparta'lıyım. Çocukluğum Ispartanın kücük bir köyünde geçti. Uzaktan akrabam olan Hacer teyze ve kocası Mehmet Emin amca, 5 çocuklu bir aileydi. 4 oğlan ve 1 kızları vardı. Oğullarının hepsi de İstanbul Anadolu yakasında sütçülük yapıyorlardı. Hacer teyzem, kocası ve kızı Zeyneple köyde hayvancılık yapıyorlardı. Ben memur olup Antalya'ya atandıktan sonra, Zeynebi başka bir köyden hayvan alıp satan bir adamla evlendirmişler. Adamın yaşı 50'nin üzerinde imiş, Zeynep ise daha 18 yaşında idi. Adamın ailesi Zeynebi istemiyorlarmş, ama adam bizim köye her hayvan almaya geldiğinde, teyzemlere yiyecek içecek getirip, geldikçe Zeyneple yakınlık kurup ilişkye girmişler, teyzemler de istemeyerek de olsa kızı vermek zorunda kalmışlar. Adam baya varlıklı da olduğundan nikah yapıp, sade bir törenle evlenip gitmişler...
Aradan geçen zamanla adam iflas etmiş, adamın ailesi de Zeynebi zaten istemediği için bunlara yardımcı olmamışlar. Bunlar çaresiz kalıp, (teyzelerinin ortanca oğlu olan Kerem köye ev yaptırmıştı), oraya gelip oturmuşlar. Adamın bizim köyden bile herkese borcu var, hatta babama bile borcu var, hemde yüklü miktarda. Hayvan aldığı herkese borcu var açıkcası. Zeynepten de yaşça oldukça büyük olan adamın başka geliri de yok, üstelik hiç çalışmıyormuş, artık boşanma derecesine kadar gelmişler. Ama ortada 1 çocuk olduğu için Zeynep boşanmaya korkuyormuş. Zeynebin ailesi de zaten boşanma taraftarı değilmiş, "Bunu sen istedin!" diyorlarmış. Zeynep de çaresiz kalıp evden kaçmış ve Antalya'nın Aksu ilçesinde seracılık yapan halasının kızının yanına gelmiş...
Bundan 1 hafta önce telefonuma, "Ben Zeynep, Sinan ben Antalya'dayım moralim çok bozuk, buluşup konuşabilirmiyiz?" diye bir msj geldi. OK! deyip, pazar güne kararlaştırdk. Pazar günü arabama binip Aksu kavşağına geldiğimde, "Ben geldim!" diye msj attım. "OK! Bekle!" diye cevap yazdı. Yaklaşık yarım saat sonra geldi. Ben arabadan inmeden, içeriden ön kapıyı açıp, "Buyur!" dedim. Zeynebi 4 yıldır görmüyordum. İkimiz de aynı yaştaydık, ilk okulu da beraber okumuştuk. O zamanlar birbirimize aşıktık. Neyse, şimdi geldiğinde Zeynebi görünce çok şaşırmıştm, Zeynep çok güzelleşmişti. 90-60-90 ölçüler, 1.70 boyunda ve çok güzeldi. Elimi sıkıp tokalaştıktan sonra, "Uzaklaşalım hemen, görebilirler!" dedi. Haklıydı, küçük yer olduğu için yabancı araba göze batardı. Gaza bastım ve çevre yolundan Konyaaltı plajlarına doğru sürdüm arabayı...
Yolda bir büfeye uğrayıp kola falan alacaktım ki, "Bira alalım!" dedi. Ben içmediğimi söyleyip, ona iki tane Efes Extra aldım. Kendime de Redbull ve Su alıp arabaya geri döndük. Konyaaltına vardığımda sahile sıfır yanaştırdım arabayı. Arabesk müzik açmamı isedi, oldukça dertliydi anlaşılan. Başladı anlatmaya. Açıkcası ben onu sikmekten başka birşey düşünmediğim için, ne dediğini bile anlamıyordum, boş boş dinliyordum sadece. "Dertlerimle seni sıktım... Eee senden ne haber?" dedi. Ben de, "Gördügün gibi..." falan dedim. Zeynebin kocasına olan sevgisi bitmiş gibiydi. Vakit baya geçmişti, açıkcası ben de onun dertlerini dinlemekten sıkılmıştım, "Gidelim!" dedim. Zeynep iki birayla sarhoş olmşutu, alkolün verdiği cesaretle olsa gerek, birden dudaklarıma yapıştı, çok yakışıklı olduğumu söylüyordu...
Hava yağışlı da olduğu için sahil bomboştu. Artık bende film kopmuştu. Arabam minibüs tarzındadır, koltuğu yatırıp arka koltuğa geçtim, onu da kollarından tutup asıldım, arka koltuğa çektim. Hiç konuşmuyordu. Zeynep kapalı bir kadındı, başındaki eşarbını çıkarttım, saçlarını okşayıp tekrar dudaklarına yumuldum. Adeta vakumluyordum. Zeynepte çok istekliydi, dudaklarımdan boynuma öpüyor, adeta yalıyordu. Kulaklarını emdikçe inlemeye başladı. Geç kaldığını söyleyip, elleriyle yüzümü tutup, "Sik beni!" dedi. Kafamı sallayarak, "Tamam!" dedim ve Zeynebi soymaya başladım. O da beni soyuyordu. Bu arada da yiyişiyorduk. Resmen ikimiz de çırılçıplak kaldığımızda Zeynep tam bir afetti. O hemen içine gireceğimi düşünürken ben bacaklarnı omzuma alıp, bembeyaz amına yumuldum. Amının kıllarını traş etmiş tertemiz yapmıştı. Amının temizliğine övgüler yağdırınca, "Senin için yaptım Sinan'ım, yalamanı beklemiyordum ama, sen tam bir bitirimsin, ilk defa amım yalanıyor, yala erkeğim, kocam denan moruk hak etmiyordu, sen yala kocacığım, sen benim kocamsın artık, sadece sen sik, yala!" diye, bana ara gazı veriyordu...
Zeynebin amını yarım saatten fazla yaladım, içini dışını vakumladım, dere gibi boşalıyor, su akıyordu resmen. İlk defa böyle zevk almıştım. Bilenleriniz bilir Antalya'da lise kızları sikişmekten başka birşey bilmez, ama ben onlardan bile böyle zevk almamıştım. Belki de 10 dan fazla bakire amcık yalamışımdır, ama Zeynep gibisini görmedim. Zeyep saçlarımdan asılıp beni kendine çekerek sikimi tutup sıvazlamaya başladı. "Hiç yalamadım, ama bu siki yalamak yutmak istiyorum, kendimden yaşlı moruğa varıp gençliğimi heba ettim, sevişmeyi sende gördüm ben bugün, bu zevki sen tattırdın ilk defa, yalanarak 3 defa boşaldım, sıra bende, şimdi ben seni rahatlatcağım!" diyerek sikimi yalamaya başladı. Hepsini alamıyordu, söylemesi ayıp olmasın benim yarak oldukça uzun ve kalındır. Eliyle dibiden tutup resmen dondurma yalar gbi yalıyordu. Daha fazla dayanamadım ve ağzına boşaldım. Gülerek, "Çocukların!" diye, ağzından taşan döllerimi parmaklarıyla ağzına götürüp hepsini yuttu.
Sonra bana, "Sen uzan aşkım!" deyip üstüme çıktı ata biner gibi, sikimi tutup amına soktu. Resmen çığlık atarak köküne kadar alıp, "Aşkım bu nebiçim yarak, karın olacak kıza acıyorum valla!" diyordu. Önce yavaş yavaş, sonra hızlanarak üstümde zıplamaya başladı. Yarım saat sikiştikten sonra, "Boşal, fışkırt artık!" diye yalvarmaya başladı. Boşalmak bilmiyordum. Zeynep, "Yoruldum ben an artık!" diyerek üstüme yığıldı. Ben de sikimi amından çıkartarak, onu altıma aldım. Amına sokmayı düşünürken birden aklıma götü geldi. Ters çevirip, belini ve omuzlarını yalamaya başladım. Derken poposuna indim, iki elimle göt yanaklarını ayırıp göt deligine dilimi sokmaya başladım. "Aklından geçeni unut! Dayanamam!" dedi. "Kendini rahat bırak aşkım!" dedim. "Tamam, ben de istiyorum, sana her yerimi siktirmrk istiyorum, seni kaybetmekten korkuyorum çünkü, ama hiç yapmadım, acır, sikin çok büyük, dayanamam aşkım!" dedi. "O zaman bana bırak!" dedim...
Sikimi iyice tükürükleyip, amından akan suları parmağımla alıp göt deliğine yedirdim. Sikimin kafasını göt deliğine sürttükce inleyerek yeniden boşaldı ve "Aşkım birtanem, sik, acısa da sik, istiyorum, o sikini götüme sok, kökle hadi aşkım, kocacığım, birtanem!" diye inliyordu. Birden sokunca irkildi. Sokturmayacak vaz geçecek derken, "Ben ne acılara katlandım, bu zevk dolu acı mı korkutacak beni? Sok aşkım, kökle!" diye inliyordu. Yavaş yavaş tamamını soktum götüne. Artık zevk alıyor, zevkten inliyor, "Birtanem yıllardır seni arzuluyordum, şimdi içimdesin, hiç çıkarma, doya doya sik, beni de doyur o yarağına aşkım!" diyordu. Zeynebin götünü 20 dakika durmadan siktikten sonra, götünün içine resmen hortum gibi boşalttım...
İçinde biraz durduktan sonra yavaş yavaş çıkartıp ağzına verdim. Önce sütyeni ile sikimi sildikten sonra yalamaya başladı. Gülüşerek sohbet halinde sikimi yalıyordu ki, telefonu çaldı. Halasının kızı Gülsüm arıyordu. Nerde kaldığını soruyor, çabuk gelmesini söylüyordu. Zeynep sikimi yalayarak ona cevap veriyordu. Halasının kızı da, "Kız senin ağzında ne var, ne yiyorsun?" dediğinde, "Dondurma aldım, onu yalıyorum!" dedi gülerek. "Kız hasta olursun, bu havada ne dondurması?" dedi. Zeynep te, "Bu dondurma beni çok rahatlattı, icimdeki ateşi aldı! Tamam, birazdan geliyorum!" diye kapattı. Sikime öpücükler kondurarak, "Bugünlük bu kadar, ama artık o moruğa bir daha bu amı siktirmem, sikicim sensin, hergün sikeceksin!" diyerek doğrulup, giyinmeye başladı. Ben de giyindikten sonra, onu Aksu'ya geri bıraktım ve Antalya'ya döndüm...
Eve varınca hemen banyoya girdim duşumu aldım. Banyodan çıktığımda telefonuma baktım, Zetnepten mesaj gelmişti. Birdaha buluşacağımız günü soruyor ve birdahaki sefere bana bir sürpriz yapacağını yazıyordu. Bu sürprizinin ne olduğunu sorduğumda, "Söylersem sürpriz olur mu?" diye bir mesaj attı. Merak ediyorum, bakalım sürprizi neymiş...
[Sinan]
89 notes · View notes
goktugcanarslan · 3 years
Text
Kim Bilir Çocukluğumuz Nerededir?
Şimdi size soruyorum çocukluğunuz nerede kaldı, nerede bıraktık bilen var mı? Kim bilir hangi ağacın altında, hangi sokakta, hangi parkta?
"Hiç Düşündünüz mü"
Hadi beraber düşünelim en son kiminle ve nerde saklambaç oynadınız hatırlıyor musunuz?
En son Hangi salıncak'ta sallandınız son kez herşey den habersizce veya hangi oyuncağınızla oynadınız hadi biraz düşünelim... 😊
Düşündünüz mü?
Ben düşündüm. Aslında ben çocukluğumu bir yerde bırakmamışım hala bir yanım çocuk benim. Oyuncağı olmasını hayel eden bir çocuk.
Eğer çocukken bir oyuncağım olsaydı onu hep saklamak isterdim kaç yaşına gelirsem geleyim hep saklamak isterdim.
Evet doğru okudunuz benim hiç oyuncağım olmadı. Çünkü oyuncaklarla oynamam yerine benimle oynamayı tercih etmişlerdi.
Bir gün evde, bir gün yurtta, çoğu zaman dışarıda...
Çocukken yani 9-10 yaşlarımda evde sanki bir yabancıydım hiç sevildiğimi hissetmezdim, sevgi ilgi nedir hiç bilmezdim.
Hep bir dışlantı yaşardım belkide buradan geliyor içimdeki çocuk sevgisi. Kendi kendimi severdim ama hiç pes etmeden, umudumu kaybetmeden, düşlerimden, hayallerimden vazgeçmeden severdim.
İmkanlarım yoktu belki ama yinede kendi kendime mutlu olmasını başarırdım. Mesela tek başıma parka giderdim
parktaki çocuklardan biri oyuncak arabasını oynardı hiç unutmam küçük mavi bir araba.
Ben onları oturup izlerken çok mutlu olurdum.
Çocuk kaydıraktan küçük mavi arabasını kaydırırdı sonra üşenmeden bir daha tırmanır tekrar kaydıraktan kaydırırdı arabayı. Ben ise sadece izlerdim oyuncak arabayı görmek bile bana yeterdi. O yüzden hep benim de bi gün belki bir oyuncak arabam olur diye, hayal ederek giderdim o parka hiç pes etmeden hiç sıkılmadan ve hayallerimden vazgeçmeden.
Çocuklara karşı olan ilgim bu yüzden çok fazladır, ben yaşayamadım belki evet ama şuan yaşıyorum nasıl mı?
Nerde çocuk görürsem giderim yanına konuşurum sohbet etmeyi o minicik düşüncelerini dinlemeyi severim.
Çogu zaman da parka giderim çocuklarla çocuk olup oynarım mesela top veya saklambaç.
Ama ben asla saklanmazdım, hep açıkta görünürde olurdum çünkü beni gördüklerindeki o mutluluk, heyecan, sevinç sobee diye bağırıp sobelemesi ve o gülüşü görmek beni çok mutlu ederdi. O yüzden hiç saklanmazdım.
Çocukken hayallerimden asla vazgeçmemişim yaşadığım o kadar tatsız olaylara rağmen. Ve hala vazgeçmem belki bi gün benimde bir küçük mavi oyuncak arabam olur.
Sizde vazgeçmeyin, eğer çocukluğunuzdan kalan bir oyuncağınız varsa onu özenle saklayın çünkü saklayamayanlar ve hayali olanlar var...
Yazardan Küçük Bir Not:
Nasıl unuttuysanız çocukluğunuzu ve kırılan kaybolan oyuncaklarınızı veya hiç olmayan oyuncaklarınızı, sizi kıranıda öyle unutacaksınız...
7 notes · View notes
sayisalciyazar · 3 years
Text
Günün birinde iki üniversite öğrencisi varmış.Mardin'de okuyan öğrencilerden erkek olan Yurtta kalıyor ve sağlık okumayı hedefliyormuş.Babasi karşıymis buna avukat olmasini istiyormuş. Öyle ki avukatlik kazandım deyip gitmiş ya zaten üniversiteye veterinerlik okuyormuş bizim Mutlu. Fidan 'da veterinerlik okuyan bir diğer öğrenciymiş. Aşıkmış bizim mutlu fidan'a Bir gün üniversite barınak hayvanlarına yem yardım kampanyası düzenlerken ilk defa tanışma sohbet etme imkanı bulmuş bu ikili.Temsilciymis mutlu ve fidan yanına gelip şunu sormuş: Selam mutlu bugünkü yardıma biz de gidicek miyiz? Diye sormuş heyecanla Fidan Mutlu şu cevabi vermiş:Hayır biz sadece yardımı yapicaz Dağıtım işini görevli kişiler uslenicek Barınak üniversiteye uzak araç karşılanmadi bize demiş. Hayal kırıklığına uğramış fidan çok istiyormuş hani hayvanları bizzat o beslemeyi.Bunu anlayan mutlu söz vermiş bir gün onu mutlaka barınağa götüreceğine dair aşk bu yaptırır ya her istediğini. Araba kiralamak için ehliyet sınavına çalışmaya başlamış Mutlu bir yandan da para biriktiriyormus. Bir araba kiralamak ve yem almak için.Ehliyet sınavı öncesi çoktan araba sürmeyi öğrenmiş bir şekilde almış bir kiralık araba her şeyi hazırlayıp dayanmış bizimkinin kapısına aylar geçmiş diye, unutmuş bizimki Mutlunun sözünü.Mutlu anlatmış böyle böyle diye.Her şey hazır ama benim ehliyetim yok demiş. Guvenememis Fidan ve gelmeyi reddetmiş. yıkılmış tabi bizimki bir an da. Ehliyet sınavını kazanan Mutlu bir kez daha denemiş şansını ve bu sefer başarmış ikna etmeyi. Haftada 3 kez gidiyorlar barınağa Fidanla. Fidanı o kadar mutlu ve gülerken görüyormuş ki mutlu Her an her saniyesini kazimış zihnine. Bu fırsatları yaratmak için okul dışında part time çalışıyor eziliyormuş işlerde ama bu sahneye varınca ne yorgunluk kalıyormuş ne de başka birşey.Aşk her yerini buram buram sarmış mutlunun artık açılmak istemiş Fidan'a oturmuşlar birgün yine barınağa gitme planı yaparken. Bizim mutlu Barınağın girişinde durmuş. Açılmış ona Aşkını ilan etmiş ona Hoş aşk bu tek taraflı yaşanır ya hani acı olmasa olmaz ya hani aşkda Reddetmiş bizimkini Fidan olmaz demiş ben seni Arkadaş olarak görüyorum İstersen arkadaş kalalım demiş. Kaybetmeye korkmuş Mutlu onu her ne kadar sevgisi devam etse de arkadaş kalmayı kabul etmiş.Gel zaman git zaman üniversite bitmiş. Mutlu'ya bir darbe de ailesinden gelmiş babasına her şeyi açıklamak zorunda kalan mutluya babası veteriner olmayi izin vermemiş. Evlatlıktan reddederim diye tehtid eden baba , Mutluyu Aile işi olan Manav dükkanının başına oturtmuş. Bu zaman içersinde mutlu istediğini yaşayamadıği için kendi kafasında Servet diye bir profil oluşturmuş. Bu servet Veteriner olmak isteyen sevdiği kıza açılan olumsuz yanıt alan Mutluymuş ama Mutlu'nun yaşamak isteyip olamadığı yaşayamadigi olayları da içeren bir kişi haline gelmiş. Var olmayan bu karakter Mutlu'nun karakteri Servet Veterinermiş Aşıkmış Mutlu'nun istediği herseymiş ve bir Ve Mutlu bir gün arkadaş olarak kaldığı Fidana Servet olarak mesaj atmış. Böylece başlamışlar arkadaşlığa. Bizim Fidan'da veteriner olmuş ya hani Konuşuyorlarmiş sabah akşam Mutlu'nun karakteri Servet ile.Mutlu Manavlik yaptığı süreç boyunca Yazmaya başlamış içini kalem kağıda döken biri haline gelmiş. Zaten Servet karakteri de bu sayede oluşmuş ya hani. Bizim Fidan' sürekli Mutluya Serveti anlatmaya başlamış servet böyle Servet şöyle diye. Süre gelmiş bu arkadaşlık böyle. Mutlu'nun karakteri Servet yazdıklarını taslak bir şekilde Fidan'a atıyormuş Hayvanlarla alakalı doğa ile alakalı yazıp çiziyormuş Mutlu'nun karakteri Servet. Fidan ise çok beğeniyormuş bunları. Fidanın her beğendiği taslağı düzenleyip bir kitap haline getirmiş ve bunu bastırmış. Mutlu'nun hayali karakteri Servet İlk baskısini Fidan'a hediye etmiş yazarın ismi ise Servetmiş çok şaşırıp bir o kadar da sevinmiş Fidan bu kitaba. Cunkü onun beğendiği Yazılar varmış Kitabın içinde Artık kahramanı olmaya başlamış Mutlu'nun hayali karakteri Servet onun için. Aşık olmaya başlamış ona Bunu öğrenen Mutlu çıkmaza doğru gidildiği için bir anda ilişkisini kesmiş Fidanla.
Artık Fidana Mutlu'nun hayali karakteri Servet olarak yazmiyormuş. şehri bile terk etmiş Ama nasıl hayatına kazınmış ise bu Servet karakteri Mutlu'ya Herşeyini değiştirip Servet olarak devam etmiş hayatına Yıllar yıllar geçmiş Bu Servet Bulunduğu şehrin meşhur yazarı olmuş. Herkesler tarafından onun kitapları okunuyor o konuşulur hale gelmiş.Evlenmemiş Servet Yani bizim Mutlu. Dedim ya ünlenmiş kendi şehrinde Bir şekilde bu haber bizim Fidan'a ulaşmış. Fidan araştırmış şehri o şehirde yaşayanlari derken birini bulmuş Ve onla sohbet ederek tüm ayrıntıları istemiş. Konuştuğu kişi Servetin kendi şehirlerinde yaşadığını inansin diye Servet ile çekindiği Bir fotoğrafi atmış.Fidan'in telefon bir an elinden düşmüş tanıdık gelmiş cunkü bu 30-35 yaşındaki adam ona. Ağlaya ağlaya herşeyin farkına varan Fidan atlamış o şehre gitmiş. Bir salı akşamı imza kampanyası düzenleyen Servetin kitap kuyruğunda artık tanıdık bir isim varmış. Kitabı uzatmış Fidan. Servet jmzayı attıktan sonra Kafasını kaldırıp Kimin adına sevgilerle yazmamı istersin diye sorarken Kalem elinden düşmüş. Fidanın cevabı ise şu olmuş Fidandan Kahramanı Mutlu'ya sevgilerle...........
Beğenilirse Devamı gelicek ilk karalamam lütfen yazım hatalarını mahzur görün
5 notes · View notes
yasamucgeni · 2 years
Text
Ben stop ettirmedim debriyaj kaçırdı :)
0 notes
vishnyasoju · 4 years
Note
Nerden geliyor bu yarış izleme sevgisi geçen sefer de konuşulmuştu araba mevzusu
Seviyorum işte hep seviyordum
7 notes · View notes
beni-niye-sevmedin · 4 years
Text
bir alo de gelmezsem gençliğim solsun, dedim. 4 araba değiştirdim yorulmadan usanmadan gittim yanına. sevmiyormuş,istemiyormuş. zerre kadar sevgisi kalmamış.ben kötü bir insanmışım. ah be canımın çiçeği ben şimdi nasıl vazgeçeyim senden? düştüğümde titremeyen dizlerim, senin iki sözüne titredi. sana gelirken yoluna döktüğüm göz yaşlarını sakla, ben ölünce mezarımı sularsın.
15 notes · View notes
alpakayavrusu · 3 years
Text
Aşk Sevgi Dostluk
Merhaba Sahte aşklar, yalan sevgiler, yapay dostluklar.
‘’Aşk: Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevi, sevda, amor.’’ (TDK) Burada dikkat edilmesi gereken durum aşırı sevginin neye/kime olduğu. Sen birine aşıksan bir boyut geri gelip acaba ona mı yoksa sadece bi’ özelliğine mi aşıksın bunu anlaman lazım. Misal göğüs yapısını ya da kaslarını seviyorsan ve onu gördüğünde ilgi odağın orasıysa biraz şüphelenmelisin. Bu sadece insanlar için değil araba sevdası, duygu sevgisi veya mekanlara karşı bağlılık vesaire olabilir. Tanımla çelişen durumlar için sahte aşk diyebiliriz bence.
‘’Sevgi: İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu.’’ (TDK) Tanımdan anladığımız kadarıyla aşkın daha ön evresi gibi. O yüzden benzer şeyler geçerli. Ama bu konuda sizi yanıltan durumlar hissediyorsanız biraz dikkat edin.
‘’Dost: Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi anlaşılan kimse, düşman karşıtı.’‘ (TDK) Farklı anlamları da mevcut ama bahsi geçen haldeki tanımı bu şekilde. İnsanın dostu bir bakımdan ikinci kendisidir. Birbirlerinin nerede nasıl hareket edeceğinden tutun tepkilerine kadar tahmin edebilirler. En sevdiği rengi, çok gizli sırrı, mutlu olduğu anısı gibi her konulara karşılıklı hakimiyetleri vardır. Eğer gerçek dost olduğuna inandığınız insanlar varsa onu sakın bırakmayın.
Bu günlere kadar hayatımda her şey yolundaydı ama şu sıralar tatsızlıklar art arda geliyor. Umarım yakın zamanda normale döner.  Seni seviyorum. İyi ki varsın.
2 notes · View notes
hemedani · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media
"Şeyh Müşerref’in dünya ile ilgili en ufak bir beklentisi, en ufak bir sevgisi yoktu. Dünya malına hiçbir muhabbet beslemiyordu. Ona mensup olan nice zenginler gelirler ve para verirlerdi. Şeyh Müşerref, tabir yerindeyse elini paraya sürmeden, miktarını bilmeden fakirlere dağıttırırdı. Parayı tanımadığı söylenmektedir. Ben tanıyıp tanımadığını kesin olarak bilmiyorum ama sezinlediğim kadarıyla tanımıyordu. Birkaç defa para verirken bana, parayı buruşturur “evladım al bu kâğıdı” diye önüme bırakırdı.
Kendisine mensup olanlardan kaldığı yeri betonarme yapmak için teklifler gelirdi, Şeyh Müşerref hiçbir zaman kabul etmez ve “Bana toprak kokusu, beton kokusundan daha güzeldir” derdi. Biz küçükken anlatılan bir hadiseyi hala hatırlıyorum. Biri gelir ve hediye olarak bir araba, bir televizyon ve bir çanta içerisinde para getirir. Şeyh Müşerref bu hediyeler karşısında “Allah’ın verdiği araba var ayaklarımızı kullanıyoruz. TV, bize lazım değil, parayı da muhtaçlara sadaka olarak verin” şeklinde cevap verir ve hediyeleri kabul etmezdi."
Av.Abdullah Özcan
Rabbim yoluna revan eylesin. 🌹
24 notes · View notes