Jekyll & Hyde müzikali Ülker Arena'da birçok rekora imza attı
Jekyll & Hyde müzikali Ülker Arena'da birçok rekora imza attı
Gösterime girdiği günden bu yana sanatseverlerin yoğun ilgisiyle karşılanan ‘Jekyll & Hyde’ müzikali, önceki akşam KerkiSolfej’in gerçekleştirdiği organizasyonla Ülker Spor ve Etkinlik Salonu’nda sergilendi.
Tüm biletlerin tükendiği etkinlikte yoğun ilgi ile karşılaşan Jekyll & Hyde Müzikali kendi alanında ise bilet rekoru kırdı. Ülker Arena’da ilk defa oynanan bir Broadway oyunu olarak kayıtlara geçen Jekyll & Hyde Müzikali sanatseverler tarafından büyük beğeni topladı.
Robert Louis Stevenson’ın klasik gerilim romanından uyarlanan dünyaca ünlü ‘Broadway Müzikali ‘Jekyll & Hyde’ müzikali, binlerce İstanbullu tarafından yoğun ilgiyle izlendi. Antre Production tarafından sahnelenen, başrollerini Hayko Cepkin’in hayat verdiği Jekyll & Hyde müzikalinde kendisine Öznur Serçeler ve Nermin Koçak eşlik ediyor. Hayko Cepkin, Öznur Serçeler ve Nermin Koçak’ın yanı sıra Fatih Al, Umut Kurt ve Cenk Bıyık gibi usta isimlerin yer aldığı müzikalin yapımcılığını Melikcan Zaman üstlenirken yönetmenliğini Taner Tuncay, genel sanat yönetmenliğini Malcolm Keith Kay, yaratıcı yapımcılığını Feri Baycu Güler, müzik direktörlüğünü Sabri Tuluğ Tırpan ve koreografisini ise Seda Özgiş yapıyor.
Türkiye’yi gezmeye devam eden müzikal, 10 Mart’ta İzmir Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde, 15 Mart ve 22 Mart’ta İstanbul Tim Show Center’da 20 Mart’ta Ted Ankara Koleji Ata Sahnesi’nde, 21 Nisan’da ise Bursa Merinos AKKM’de sergilenecek.
Magazin X Haberler : Magazin
Read the full article
Dijital platformların yükselişiyle birlikte, Türkiyede en çok izlenen diziler listesi her geçen gün değişiyor ve genişliyor. Netflix, BluTV gibi platformlar, yeni ve orijinal Türk yapımlarına daha fazla yer veriyor. İzleyiciler ise bu platformlarda yeni ve cesur hikayeleri keşfetmeye devam ediyor. Gelecekte, Türk dizilerinin hem yerel hem de uluslararası arenada daha fazla başarı elde etmesi bekleniyor.
katliam sözcüğü "toplu öldürme olayı; toptan katletme; toplu kıyım; kırım; soy kırımı, toplumun ya da halkın tamamının öldürülmesi" anlamlarına gelir. cahit zarifoğlu "mavi gök orada mı?" şiirinde "kim bilir her biri hangi dünyaya sağır?" diye sorar. ismet özel ise "içimden şu zalim şüpheyi kaldır ya sen gel ya beni oraya aldır" başlıklı şiirinde "insanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır" diye yanıt verir. günümüzde yaşadığımız durum bu. geçmişten beri dünya üzerinde katliamlar yaşanmış ve katliamı yapan da bunlara hep (kendince) haklı sebepler bulmuş. geçmişten yakın tarihimize oradan da günümüze kadar uzanıyor bu. ne garip değil mi? insanlar uzayın derinliklerine kadar bakabiliyor. bunu da yüzyıllardır takip eden bilim ve teknoloji sayesinde yapıyor ama bu bilim ve teknoloji aynı zamanda kundaktaki bir bebeğin kafasının kopmasına, vücudunun parçalanmasına da sebep olabiliyor. aslında demek istediğim elimizde büyük bir güç var: akıl. insan aklını faydaya kullandığında birçok insanın yararına olabilecek metalar üretebiliyor. geçmişte kıyımlara neden olan hastalıklara çözüm üretebiliyor mesela. veya geçmişte günlerce hatta belki yıllarca süren yolları birkaç saate veya birkaç güne indirebiliyor. ama dünyaya gözlerini daha yeni açmış bir çocuğu öldürmek? teoman'ın "çoban yıldızı" adlı parçasında "yüzme bilmeden daha, deniz görmeden/hiç güneşte yanmadan/şimdi ölmek istemem bir kalbi sarmadan/aşkı tatmadan daha, onla sarhoş olmadan/hiç sevişmeden daha/şimdi ölmek istemem, daha hiç gülmeden" sözleri geçiyor. şimdi bir katliam yaşanırken, çocuklar daha "bir aşkı tatmadan, daha hiç gülmeden" neden ölüyor? peki, biz hangi dünyaya kulak kesildik de yaşanan katliamı görmezden geliyoruz? daha doğrusu neden görmezden geliyoruz? onlar bizden değil diye mi? bizim vicdanımız bu kadar küçük mü? geçmişte yapılan hatalardan dolayı mı? devlet büyüklerinin yaptığı hataları çocukların mı çekmesi gerekiyor? bizim vicdanımız sadece bir katliama karşı çıkacak kadar mı? aynı anda zulüm olan birçok yerdeki olaylara karşı duramaz mıyız? bu toprağın adının önemi var mı? biz hitlere de ukrayna'da yaşanan savaşa da hocalı, srebrenitsa, doğu türkistan, filistin, afrika… yani bütün bu yerlerde olan katliamlara karşı çıkamaz mıyız? çıkınca ne olur? karşı taraftan mı oluruz? onlar savunuyor diye biz de mi onların safına geçmiş oluruz? ideolojik fikirlerimiz mi bizi engelleyen ya da bana ne demek daha mı kolayımıza gidiyor? onlar zamanında şunu yaptı, onlar bize şöyle davrandı demek tartışılacak başka konular, dediğimiz gibi bu siyaset, o arenada tartışılacak konular. biz bugün binlerce çocuğun öldürülüşüne karşı çıkıyoruz. dünkü katliamlara da bugünkü katliamlara da yarınki katliamlara da karşı çıkmak elimizde. tartışmak ve ayrışmak yerine bir şekilde karşı çıkmak, elimizden geleni yapmak da elimizde.
Anatomi Sanat Evi: Sanatla Dolu Bir Yolculuk Başlıyor
Anatomi Sanat Evi, sanatı ve tasarımı sevenler için eşsiz bir deneyim sunan bir platformdur. Çizgi film ve animasyon kurslarından yurtdışı portfolyo hazırlık programlarına, moda tasarımından resim kurslarına kadar geniş bir yelpazede eğitim imkanları sunar. Ayrıca, yetenek sınavlarına hazırlık ve sahne dekoru ile kostüm tasarımı gibi alanlarda da uzmanlaşmak isteyenlere yönelik programları bulunmaktadır.
Çizgi Film ve Animasyon Kursları: Hayal Gücünüzü Gerçeğe Dönüştürün
Anatomi Sanat Evi'nin çizgi film ve animasyon kursu, hayal gücünüzü gerçeğe dönüştürmenize olanak tanır. Profesyonel eğitmenler eşliğinde, animasyon dünyasının inceliklerini öğrenirken kendi animasyon projelerinizi hayata geçirebilirsiniz.
Yurtdışı Portfolyo Hazırlık: Uluslararası Arenada Fark Yaratın
Anatomi Sanat Evi'nin yurtdışı portfolyo hazırlık programları, uluslararası alanda fark yaratmanıza yardımcı olur. Uzman danışmanlar eşliğinde, portfolyonuzu güçlendirerek prestijli sanat ve tasarım okullarına kabul edilme şansınızı artırabilirsiniz.
Moda Tasarım Kursları: Stilinizi Keşfedin ve Geliştirin
Anatomi Sanat Evi'nin moda tasarım kursu, stilinizi keşfetmenize ve geliştirmenize olanak tanır. Moda dünyasının ustalarından aldığınız eğitimlerle kendi moda markanızı yaratma yolunda ilerleyebilirsiniz.
Resim Kursları: Sanatınızı İlerletin
Anatomi Sanat Evi'nin resim kursu, sanatınızı ilerletmenize ve yeni teknikler öğrenmenize olanak sağlar. Farklı sanat akımlarını keşfederek kendi tarzınızı oluşturabilirsiniz.
Yetenek Sınavlarına Hazırlık: Başarıya Giden Yolda Adım Adım Rehberlik
Anatomi Sanat Evi'nin yetenek sınavlarına hazırlık programları, başarıya giden yolda adım adım rehberlik sağlar. Uzman danışmanlar eşliğinde, sınavlara en iyi şekilde hazırlanarak hayalinizdeki sanat ve tasarım okuluna kabul edilme şansınızı artırabilirsiniz.
Sahne Dekoru ve Kostüm Tasarımı: Sahne Sanatlarında Uzmanlaşın
Anatomi Sanat Evi'nin sahne dekoru ve kostüm tasarımı kursları, sahne sanatlarında uzmanlaşmanıza olanak tanır. Profesyonel eğitmenler eşliğinde, sahne tasarımının inceliklerini öğrenerek kendi projelerinizi hayata geçirebilirsiniz.
Anatomi Sanat Evi, sanatı ve tasarımı sevenler için vazgeçilmez bir platformdur. Geniş kurs yelpazesi ve uzman eğitmen kadrosuyla, sanatla dolu bir yolculuğa adım atabilirsiniz. Siz de Anatomi Sanat Evi'ne katılarak, sanat ve tasarım alanındaki yeteneklerinizi keşfedebilir ve geliştirebilirsiniz.
“Gerçek şu ki, bu kendinden geçme duygusunu, karşıdakini yenmek, onun zor duruma düştüğünü, karşımızda aciz kaldığını görmek için giderdik. İhtiyacımız olan buydu, bizi sağaltan da buydu. Tıpkı arenada sonu ölümle biten gladyatör dövüşlerini izleyenler gibi."
Olimpiyat; Olympia olimpus dağında Pagan köhne Yunanda baş tanrı Zeus adına spor etkinlikleri ve birçok alanda ibne şenlikler adamaktan ibaret. Olimpialar bu rezil şenlikler... Dionysos önderliğinde şarap, eğlence, tiyatro ve arenada spor bahis gösterilerinin şebek sapkınlığa katılmanın nasıl asli mesele olarak sorgulanmaması ilginç yüz yıldır. Oğlancı Sokratın köpekleri havlasın diye kurulmuş panayırdan ne bekliyorlardı. Cemil Meriç der; "Olimpos Dağı’nın çocukları Hira Dağı’nın evlatlarını asla kabullenmeyecekler. Varsın kabullenmesinler. Bize Allah yeter." Ne münasebet ne hadlerine bu nonoşların bizi kabullenip kabullenmemek. Hira dağının çocukları konuşulmazdır; Hele bir kabule "kabul ettik" demeye cürret etsinler; dillerini keser.
"Batı medeniyeti insanlığın tanıdığı en bariz sapıklık. Neye hizmet ettiği konusunda hiç kimsenin bir sarahate varamadığı, hiçbir insan topluluğunun fikir birliğine ulaşmadığı bir şey bu. Bir sapıklık." [Ebu Hasan bin Ahmed el-Hanefi]
Yazıya nasıl başlayacağımı bilmiyorum ama duygularım dinmeden bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim.
Malum, Türkiye - Hollanda maçı. Kendimi bildim bileli futbol maçlarını çok izleyen bir insan değilim ama bugün çocukluğumda yaşadığım heyecanı yaşadım (maçı izleyen canım babama teşekkürler). Ailemle Samet Akaydin’in golüne deliler gibi sevindik, takımımızın zor durumlarda aldığı kararlara hem sevindik, hem güldük: “Hollandalılarla ne güzel dalga geçiyorlar” diye. Ama bu duygular ikinci yarıya kadar sürdü… Hollanda agresifliğini maçın başından beri korudu, bizimkileri sakatladı vs. vs.
Ama en sinirlendiğim şey teknik direktörümüzün (bunu söylemeye dilim varmıyor, sen nasıl bir direktörsün!?) son dakikada bir ton adamı oyuna alması. Yani sen o kadar bekledin, şimdi mi aklına geldi?
Neyse, diğer konu da bir önceki maçta yaşanan Bozkurt olayı… Ya o kadar “söz özgürlüğü, cinsiyet özgürlüğü vs.” deniliyor Avrupa’da (hesapta medeniler) ama gel gör ki, bir Bozkurt işaretinden dolayı hakem oyuncuyu bir sonraki maçtan men ediyor. Sen (yani Avrupa) o kadar transgender akımını destekle (gerçekten öyle olanlara/hissedenlere lafım yok), sonra da bu akım yüzden pedofili sayısı artsın ama Bozkurt işareti yapınca “ırkçılık” de. Küfür ederdim de, değmez…
Ben sonuç olarak şunu söylemek istiyorum. Bir maçta yenilebiliriz, bir konserde kötü çalabiliriz, bir yerde çuvallayabiliriz (uluslararası bir arenada) ama hiçbir zaman Türk olduğumuzu unutmamalıyız, İstiklal Marşımızı, tarihimizi, kültürümüzü unutmamalıyız, unutamayız. Kendi milli kimliğimiz ile gurur duymalıyız ve o gururla güzel işlere imza atmalıyız. Bu maç çok iyi bir örnek! Bizim takımda sadece Türkler var, Hollanda’da olduğu gibi devşirme yok, bizim takımımız yüreği ile İstiklal Marşını okudu, onlar ise oynadığı ülkenin marşının sözlerini ezberlemeye bile çalışmamışlar. Bu maçta yenildik ama bizim takımda kendini unutur derecede çok iyi oynayan oyuncular vardı (Ferdi Kadıoğlu mesela, manyak adam). Türk olduğumuz için kendimizle gurur duymalıyız, bu gururla bir şeyler üretmeliyiz, diğer başarılara imza atmalıyız. Şimdi divan (rusçada divan: koltuk, o anlamda şu an kullanıyorum) edebiyatı yapıp da takımımızın gösterdiği performansı eleştirmeyi kendim için doğru bulmuyorum. O yüzden ben bu yazıyı ülkeme beslediğim sevgi ile sonlandıracağım.
Ne mutlu Türküm diyene!
P.s.: şuraya birkaç görkemli müzik atacağım, çünkü bir yenilgi her şeyin bittiğinin göstergesi değildir. Ülkeme saygımdan ötürü önce İstiklal Marşını koyacağım.
Merhaba. ÇEDES projesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sen sorunca okudum, buram buram ideolojik manipülasyon kokuyor çocuklara karşı. Evet devlet merkezi eğitimi ile ideolojik bir eğitim de verir, bundan bir kaçış yok ama bu tarih kurgusu, toplumsal kavramlar üzerine odaklanan bir pratiktir. Bu kadar moral değerler üzerine ideolojik bir eğitim verilmesi bana sağlıklı gelmiyor. Ben özünde tüm ideolojik eğitimlere karşıyım ancak bu denlisi vicdani özgürlüğe ihlale çok daha yakın geliyor. Ayrıca merkezi eğitimin konjonktürünün dini olması da laik anlayış ve aydınlanmacı temellere sahip devlet ideolojisine baya ters duruyor. Verdikleri dini eğitimin kendi algılarındaki kadar plastik (büyük plastik heykellerdeki sanat algıları kadar boş) olduğunu da düşünürsek, verdikleri eğitimin dini bir niteliği olduğunu söylemek de bu insanları tanıdığım kadarıyla zor. Yalnızca biatı aşıladıkları kanaatindeyim. Koca mesnevi yorumu bile folklor dansına dönüştürmüş kadar sığ dini algıya sahipler bu insanlar sonuçta. Kültüre, geçmişe, bilime ve özellikle de çevreye saygı ve sevgiden neyi anladıklarını ben anlayamıyorum ama anlamayı isterim gerçekten.
Kendimi durduramadım o yüzden şunları eklemek istiyorum. Bu insanlar Osmanlı diye yanıp tutuşurlar ama evlerine İttihatçı amblemini neredeyse her biri çerçeveletip asmıştır, tarih tarih diye yakınırlar koca bir tarih olan İstanbul ve benzeri yerleri betonlaştırmaya da can atarlar, din ve kültür diye haykırırlar köşe başına yaptıkları camilerin minare sayılarının ne anlama geldiğini dahi bilmez tarihte yer alan koca bir cami yaptırma ritüelinin tüm anlamını yok ederler. Siyasal islamcının bir ideolojisi yoktur, ne savunuyorsa paradoksaldır hepsi kartondan iki boyutlu görüntülerdir sadece. Siyasal islamcı milli olamayacak kadar ümmetçi, ümmetçi olamayacak kadar milli algılara sahiptir. Muhafazakar olduğunu söyler hiçbir şeyin muhafazası için herhangi bir duyara sahip değildir. Bu insanların biat ettiği ve kabul ettiği birkaç içi boş kavram vardır, o kavramların ardına geçen herkes bu biatın gücüyle onları istediği her yöne çekebilir. Bu sadece siyasi arenada böyle değildir (bknz. Jet Fadıl). Bu insanların her konuda hassasiyeti, mağduriyeti ve saygı talebi vardır çünkü bu insanların gerçekten bir konuda hassasiyet geliştirecek derinliği, başka bir şeyin mevcudiyetine tahammülü ve saygısı yoktur. Bu koca bir cehalet topluluğudur ve yakın tarihimiz boyunca kimse bu topluluğu iyileştirmek istememiş yalnızca yönetmek istemiştir.
Zamanında immanuel Kant, doktora tezine neden Arapça besmele ile başladı? Çünkü o dönemde Avrupa entelektüelleri arasında revaçta olan teamüldü bu. Neden ingilizce " In the name of the god" yazmak popüler değildi de Arapça besmele ile girizgah yapmak trendlerdeydi? Çünkü bilime ve dünyaya hakim olan islam medeniyeti'nin domine edici etkisi hâlâ belirgin hiisettiriyordu kendisini. Eğer İslami cephe bilimsel arenada beyaz bayrak çekmiş olmasaydı, bugün biz 'Farmakoloji' yerine 'ispençiyari' terimini kullanıyor olacaktık hâlâ.
Distopyalar şafağında İslam üniversitesi, Ayşe Merve Yönet, s. 82
En çok izlenen diziler, yalnızca yerel izleyiciler tarafından değil, aynı zamanda uluslararası arenada da büyük ilgi görüyor. Peki, bu dizileri bu kadar izlenir kılan ne? Türk dizileri, genellikle dram, aşk, aile bağları ve güçlü karakterler üzerine kurulu. İzleyiciler kendilerini bu hikayelerin içinde buluyor, karakterlerle bağ kuruyor ve her hafta ekran başında heyecanla bekliyorlar.
Ortaçağ dönemine damgasını vuran pek çok ilginç karakter bulunmaktadır ve bu karakterlerin arasında Hasan Sabbah, oldukça gizemli ve etkileyici bir figür olarak öne çıkmaktadır. Hasan Sabbah, Alamut Kalesi'nin lideri ve Haşhaşin örgütünün kurucusu olarak tanınır. Özellikle Batı'da "Haşhaşinlerin lideri" olarak bilinen Sabbah, tarih boyunca birçok efsanenin ve hikayenin konusu olmuştur. Peki, Hasan Sabbah kimdi ve nasıl bir etki bıraktı?
Hasan Sabbah, 1050 yılında İran'ın Rey şehrinde doğmuştur. İyi bir eğitim almış ve felsefe ile ilgilenmiştir. Özellikle İsmaili mezhebine bağlı olan Sabbah, Nizârî İsmaililik hareketine liderlik etmiştir. İsmaililik, Şii İslam'ın bir koludur ve İsmaili mezhebi, imamların soyundan gelen İmam İsmail'e özel bir önem atfeder. Hasan Sabbah da bu mezhebin lideri olarak, örgütünü güçlendirmek ve hedeflerini gerçekleştirmek için önemli adımlar atmıştır.Hasan Sabbah'ın en önemli başarılarından biri, Alamut Kalesi'ni ele geçirmesi olmuştur. Alamut Kalesi, bugünkü İran topraklarında bulunan ve stratejik bir konuma sahip olan bir kaledir. Sabbah, bu kaleyi ele geçirerek bölgedeki siyasi ve askeri gücünü artırmış ve Haşhaşin örgütünü buradan yönetmiştir. Haşhaşinler, zamanlarının en tehlikeli suikastçıları olarak bilinirler ve Sabbah'ın liderliği altında önemli suikast eylemlerine imza atmışlardır.Hasan Sabbah ve Haşhaşinler, siyasi amaçlarını gerçekleştirmek için korku taktiğini kullanmışlardır. Örgüt üyelerine, ölümle sonuçlanabilecek görevler verilir ve bu görevleri başarıyla tamamlayanlar cennete gitme vaadiyle ödüllendirilirdi. Buna karşılık, görevlerini yerine getiremeyenler ya da örgütten ayrılmaya kalkanlar ise ölümle cezalandırılırdı. Bu yöntem, hem düşmanlarını korkutmak hem de örgüt içindeki itaati sağlamak için kullanılan bir stratejiydi.Hasan Sabbah ve Haşhaşinler, özellikle Haçlı Seferleri döneminde Batı Hristiyanları arasında büyük bir korku ve dehşet yaratmışlardır. Haşhaşinler, düşmanlarına karşı suikastlar gerçekleştirerek etkili bir şekilde savaşmışlardır. Sabbah'ın liderliği altındaki örgüt, hedeflerine ulaşmak için cinayetleri bir araç olarak kullanmış ve bu sayede rakiplerini sindirmiş ve korku salmışlardır.Hasan Sabbah'ın etkisi sadece siyasi ve askeri alanda kalmamıştır. O aynı zamanda bir düşünürdür ve felsefi görüşleriyle de dikkat çekmiştir. Sabbah, öğrencilerine gizemli bir eğitim verir ve onları felsefe, bilim, sanat ve ahlak konularında yetiştirirdi. Bu eğitim, öğrencilerinin düşünsel yeteneklerini geliştirmelerini sağlamış ve Haşhaşinlerin entelektüel bir elit olmalarını sağlamıştır.Hasan Sabbah'ın etkisi ve Haşhaşinlerin faaliyetleri, zamanla mitolojiye ve efsanelere konu olmuştur. Örneğin, "Haşhaşin" kelimesi günümüzde uyuşturucu anlamında kullanılsa da, aslında Haşhaşinlerle ilişkisi bulunmamaktadır. Bu yanlış algı, Hasan Sabbah ve örgütü hakkındaki efsanelerden kaynaklanmaktadır. Öte yandan, Sabbah'ın "Cennet Bahçeleri" olarak bilinen güzel ve gizemli yerlerde gençleri eğittiği iddiası da efsaneler arasında yer alır.Hasan Sabbah, 12. yüzyılda ölmüştür, ancak onun ve Haşhaşinlerin mirası ve etkisi hala günümüzde tartışılmaktadır. Sabbah'ın liderlik yetenekleri, siyasi stratejileri ve etkileyici kişiliği, tarihçiler ve araştırmacılar tarafından incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Onun hikayesi ve etkisi, Ortaçağ dönemine ve siyasi entrikalara ilgi duyanlar için hala büyük bir ilgi kaynağıdır.Sonuç olarak, Hasan Sabbah gizemli bir figür olmasına rağmen, tarihte önemli bir etki bırakmış bir liderdir. Alamut Kalesi'nin lideri ve Haşhaşinlerin kurucusu olarak, siyasi arenada güçlü bir pozisyon elde etmiştir. Onun liderliği, suikast eylemleri ve korku taktiği, düşmanlarına büyük bir korku salmış ve Batı dünyasında efsanelere konu olmuştur. Bugün bile Hasan Sabbah ve Haşhaşinler hakkında yapılan araştırmalar ve tartışmalar devam etmektedir. Onun felsefi ve düşünsel yaklaşımları, öğrencileri üzerindeki etkisi ve eğitim sistemi hala merak edilen konulardır.Hasan Sabbah'ın etkisi, sadece siyasi ve askeri alanda değil, aynı zamanda kültürel ve sanatsal alanda da hissedilmiştir. Haşhaşinler, çağdaşlarından farklı bir yaşam tarzı benimsemişler ve güzellik, estetik ve sanatın önemini vurgulamışlardır. Bu nedenle, Hasan Sabbah ve örgütü, Ortaçağ İslam dünyasında ilham verici bir figür olarak kabul edilmiş ve edebiyat, şiir, müzik ve mimaride de yansımaları olmuştur.
Hasan Sabbah ve Haşhaşinler, tarihte sadece bir dönemin figürleri olarak değil, aynı zamanda daha genel anlamda güç, liderlik, fanatizm ve örgütlenme konularında da önemli birer örnek olarak değerlendirilebilirler. Onun liderlik tarzı ve örgütlenme yetenekleri, günümüzdeki liderlik çalışmaları ve stratejileri üzerinde de düşünmemizi sağlar.
Ancak, Hasan Sabbah ve Haşhaşinler hakkında yapılan araştırmalarda ve kaynaklarda dikkatli olunması gerekmektedir. Zira efsaneler ve mitler, gerçeklerden ayrılmış ve tarihi kaynaklara dayanmayan hikayeler ortaya çıkmış olabilir. Bu nedenle, onun hakkında yapılan çalışmalarda objektiflik ve tarihçi kaynaklara dayanma önemlidir. Sonuç olarak, Hasan Sabbah ve Haşhaşinler, tarih boyunca ilgi çeken ve merak uyandıran bir figür olmuşlardır. Onun liderlik yetenekleri, siyasi stratejileri ve etkileyici kişiliği, bugün bile araştırmacılar, tarihçiler ve sanatçılar için bir ilham kaynağı olmaktadır. Hasan Sabbah'ın yaşamı ve etkisi, Ortaçağ döneminin karmaşık siyasi atmosferindeki önemli bir köşe taşı olarak değerlendirilebilir ve tarihçiler tarafından incelenmeye devam edecektir.
Sakaryalı kanocudan Macaristan'da 'ay-yıldız' imza
Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin kanocusu Muhammet Emin Sulak, Macaristan’da düzenlenen Uluslararası Durgunsu Kano Olimpik Umutlar Yarışları’nda takım arkadaşlarıyla birliktegümüş madalyaya uzanarak kürsüde Türk Bayrağı’nı dalgalandırdı.
SAKARYA (İGFA) – Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin başarılı sporcuları farklı branşlarda şehre ve ülkelerine önemli başarılar kazandırıyor.
Son olarak, daha önce de elde ettiği başarılarla büyük bir gurur kaynağı olan Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü’nün kanocusu Muhammet Emin Sulak, Macaristan’da tarihi bir derece daha kazandı. Macaristan’ın Szeged şehrinde düzenlenen Uluslararası Durgunsu Kano Olimpik Umutlar Yarışları’na katılan temsilcimiz, K4 Mix/500 metre kategorisinde takım arkadaşlarıyla birlikte nefes kesen bir mücadele ortaya koydu.
Gösterilen üst düzey performansla Sulak ve Türkiye’nin farklı kulüplerinden aynı kanoda yarıştığı takım arkadaşları ikinci sırayı alarak gümüş madalya kazandı.
Alınan bu başarıyla kürsüde Türk Bayrağı’nı dalgalandıran Sulak, şehrine de büyük bir gurur yaşattı. 19-22 Eylül tarihlerinde gerçekleştirilen yarışlarda 43 ülkeden 770 sporcu ter döktü.
Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü’nden yapılan açıklamada, “Sporcumuz Muhammet Emin Sulak, Macaristan’ın Szeged şehrinde düzenlenen Durgunsu Kano Olimpik Umutlar Yarışları’nı ikinci sırada tamamlayarak önemli bir başarıya imza atmıştır. Sakarya’yı ve ülkemizi uluslararası arenada bir kez daha gururlandıran kıymetli sporcumuzu tebrik ediyoruz. Başarıları daim olsun” denildi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
Dijital pazarlama ile markanızı global arenada ön plana çıkarabilirsiniz! Doğru stratejilerle, hedef kitlenize ulaşmanın ve işinizi büyütmenin tam zamanı. Sosyal medya, SEO, e-posta pazarlama ve daha fazlası ile online varlığınızı güçlendirin. Dijital dünyada görünürlüğünüzü artırarak markanızın etkisini katlayın!
Avustralya'da Üniversite Eğitimi: Türk Gençler İçin Sıra Dışı Bir Eğitim Deneyimi
Avustralya'da Üniversite Eğitimi: Hayallerinizi Gerçeğe Dönüştürün!Avustralya, eğitim kalitesi, uluslararası kabul görmüş diplomaları ve benzersiz yaşam deneyim...
HABAŞ’tan 1 Milyar Euro Yatırımla Türkiye’nin Yeni Otomobil Hamlesi: Yerli Araçlar Yolda!
Türk otomotiv sektöründe yeni bir dönem başlatan HABAŞ, 1 milyar euro yatırım planı ile iddialı bir girişimde bulunuyor. HABAŞ Otomotiv Genel Müdürü Hüseyin Urkun, IAA Transportation Fuarı’nda yaptığı açıklamada, ticari ve binek araç üretimi için büyük bir yatırım yaptıklarını duyurdu. Bu yatırım, Türkiye otomotiv sektörünün küresel arenada daha güçlü bir şekilde temsil edilmesini…